![]() |
Mavi Düşlerimizle
Acılar güle döndü seninle düşümde. Bir beyaz gül açtı gönül bahçemde. Kokladım hiç durmadan sen gibi. Öyle hissettim ki seni içimdesin sanki. Dünyama gün doğmuyor yüzünü görmediğimde, Yüreğimde ki alev sönmüyor bende ki özlemle. İçimde ki ateş yakıyor hep bedenim de. Sonbahar sisi çöktü hadi bebeğim gelsene. Güllerle süslü bir kafesteyim ben şimdi. Seni beklemekle geçiyor ömrüm belki, Olsun canım ben de sevgin okadar çok ki. Sensizliği yaşamıyorum sen bendesin çünki. Hadi sevdiğim gidelim buralardan uzaklara. Mavi düşlerimizle biz uçalım sonsuzluğa, Gökyüzünde yıldızlar bir bir çıkana dek. Yol alalım hiç durmadan hep aşkımızla. Aşkın alevler gibi, büyüdü hep içimde, Kök saldı ben de hep anılarla birlikte. Aşılacak engelleri aştık kaldı geride. Aşkım değişmedi hapsoldum sevginde. |
Mezarın Yüreğimde
hüzünler hep yanımızda bitmek bilmeyen anılarda. ay doğmaz oldu gökyüzünde, sevdamı bana bıraktı yalnızca. *******le bütünleşti ruhum, içimde ki aşkla.. bir sevgiydi sabahladığım, gözümü kırpmadan yaşadığım,. yeri geldi aradım şiirler de, yeri geldi şarkılar da bütünleştim seninle. hiç düşünemezdim ayrılığı, yakıştıramazdım hiç bize. bir aşktı bizi bağlayan, coşku seline boğan. hani nerde şimdi söyle, sevdiğim neredesin ki. bir özleme esir ettin gittin nihayetinde. beni benimle bıraktın. öyle yalnızım ki. sen sevdiğim, canımın diğer yarısı, nasıl yakıştırdın bize ayrılığı. gözyaşlarım bir hançer şimdi. parçalıyor kalbimi, bir görsen halimi. içime gömdüm seni, mezarın yüreğimde, onu da söküp alamazsın ya istesen bile. |
Mor Dağlardan Gelen Kısmet-Hikaye
Hasan herzaman yaptığı gibi, yine koyunlarını önüne katmış onları otlatmak için derenin kenarında ki otlağa götürmüştü. Kavalını çıkarıp başladı yanık türküler çalmaya. Bazen etkisinde kalıp gözyaşlarıyla yıkardı yüzünü. Babasını küçük yaşta kaybettiği için annesiyle birlikte yaşıyordu. Yüzünü bile zor hatırladığı babası içinde gözyaşı dökerdi kavalını çalarken. Anesi de hergün kendisine, içinde yiyecek olan bir çıkın hazırlardı. Öğleye doğru karnı acıkır yemeğini yer, ondan sonra da ağacın altında uykuya dalardı. Öğlen olmuş karnı acıkmıştı. -Annem neler hazırladı bir bakayım. Aslında annesi hergün bahçeden topladığı domates, taze soğan biraz da koyun sütünden yaptığı peyniri hazırlardı oğlu için. Ama Hasan sanki hergün ayrı yiyecekler çıkacakmış gibi açardı çıkınını. Birgüzel karnını doyurur ağacın gölgesinde kıvrılıp uyurdu. Hava mis gibi, ılık ılık rüzgar, uykusunu daha da körüklüyordu sanki. Zoraki gözlerini açıp koyunlarına birkez daha baktı. -Kendi halinde otluyorlar dedikten sonra uykuya daldı. -Hasan Hasan bana yardım et. -Sen de kimsin nerdesin. Seni göremiyorum yalnız sesini duyuyorum. -İyice bak yanındayım göreceksin beni. Hasan gözlerini oğuşturdu. Evet yanında beline kadar uzun sarı saçlı harika güzellikte bir kız duruyordu. -Sen de kimsin. -Ben mor dağlarda ki vezirin kızıyım. Beni kral oğluna istedi. Ben de sevmediğim biriyle evlenmek istemedim. Ben seni bekliyorum. Şu an beni zindana attılar kararımı değiştirmemi bekliyorlar. -Beni mi bekliyorsun. Seni tanımıyorum. Neden beni bekliyorsun. -Seni hergece rüyamda görüyorum ve sana aşık oldum. Gel beni kurtar buradan der demez uyandı. Hasan terlemişti. -Allah Allah yok canım rüya işte. Olur mu böyle şey. Hangi rüya doğru çıkmış ki bu çıksın. Epey uyumuştu koyunlarına baktı. Hepsi bir yerde çimenlerin üzerinde oturuyorlardı. -Kalkmalıyım. Sürüyü önüne kattı. Yanık bir türkü söyleyerek evin yolunu tuttu. Eve geldi. Koyunları ağıla kapadı. -Geldin mi oğul. -Geldim anne. Kurt gibi açım. -Tamam yemek hazır. Hadi yardım et masayı kurmama. Annesi yaşlanmıştı artık. Oğlunu tek başına büyütmüştü. -Oğul bir gelin getir bana, bak artık halim yok. -Tamam anne yakında getireceğim. -Hadi oğul hayırlısı bana yardımcı gerek. Bir de torunlarımı sevmeden ölmek istemiyorum. -Tamam anne merak etme yakında çok yakında. Ben yatıyorum. Uykum geldi. -Hayırlı ******* oğlum. Hasan kafasını yastığa koyar koymaz uyumuştu. Yine aynı rüyayla başbaşaydı. -Hasan beni kurtar buradan. -Seni nasıl kurtaracağım de hele bana. -Sizin köyün önünde ki dağları aşacaksın ondan sonra ki dağlar mor dağlar. Onun eteğinde ki sarayın zindanındayım. -Sen mor dağlara gel ben sana, beni nasıl kurtaracağını anlatacağım. -Tamam yarın yola çıkacağım der demez uyandı. Yine terlemişti. Bir bardak su içeyim kendime geleyim diye mutfağa gitti. Ömrünce su içmemiş gibi suyu içti. -Nekadar da susamışım. İçim yanmış herhalde. Anne sen neden uyumadın daha. -Uyku tutmadı. -Anne ben sabah erkenden mor dağlara gideceğim. -Dellendin mi oğul. Ne işin var dağlarda. -Gitmem gerek sana gelin getireceğim. -Haa o zaman tamam. Ben sana yolluk hazırlayayım. -Yaşlı kadının keyfi gelmişti. Eve gelin gelecek torunlarını sevecekti. Sabah erkenden yola çıktı Hasan. Uzaktan görünen dağlara yürü yürü birtürlü ulaşamıyordu.Yakın gibi görünen dağlar yürüdükçe uzaklaşıyordu sanki. Akşam oluyordu. Ancak dağın eteğine gelebilmişti. -Yarın sabah dağa tırmanırım diye düşündü. Çalı çırpı topladı etraftan. Konaklayacağı ağacın altına koydu. Karnı da çok acıkmıştı. Bir an önce dağa ulaşsın diye bütüngün ağzına birşey koymamıştı. Karnını doyurduktan sonra bir ateş yaktı. Yabani hayvan varsa kendine zarar vermesin diye. Yine uykuya dalmıştı. Rüyasında peri kadar güzel kız yine karşısındaydı. -Dağlarda seni kandırmak isteyenler olacak ne derlerse desinler inanma sakın. -Tamam merek etme kanmam. -Seni bekliyorum. Mor dağları aştığında sana nasıl saraya girmen gerektiğini anlatacağım. Sabah olmuştu. Sabah güneşi dağların en tepesini ışıl ışıl parlatıyordu. Acele acele birşeyler yedi. Dağa tırmanmaya başladı. Önceleri yol geniş ve güzeldi. Gittikçe daralmaya başlamıştı. -Hayırlısıyla bir insem şu dağlardan diye kendi kendine içinden dualar ediyordu. Neyse ki çok yüksek değil di dağlar. Öğlene kadar dağın tepesine varmıştı. Herhangi bir tehlikeyle de karşılaşmamıştı. Biraz dinlenmek için oturdu. Matarasından suyunu içti. -Artık kalkmalıyım. Dağdan inerken yol hem dar hem de aşağısı uçurumdu. İçini belli belirsiz bir korku sarmıştı. Aslında hiçbirşeyden korkmazdı. Yarım saat daha yürüdü. Birden karşısında sakallı kısa boylu bir adam belirdi. -Aaaa sen de nerden çıktın. -Ben de dağdan aşağı köye gidiyorum. Bak buz gibi limonatam var sana vereyim de iç. Birden aklına güzel kızın sözü geldi. 'Dağlar da kandırmaya çalışırlar seni, sakın kanma ' -Yok içmemmm. der demez adam kayboldu. Daha da hızlandı havanın kararmasınada, dağdan inmesine de az kalmıştı. Aslında çok acıkmıştı. Ama vaktini yemekle geçirmek istemedi. Daha da hızlandı. O sıra aniden karşısına bir oğlan çocuğu çıktı. -Merhaba amca. -Sen de kimsin. Bu saatte burada ne arıyorsun. -Ben de babamla aşağıya iniyorum. Karnımız acıktı yemek yiyiyoruz. Babam seni de yemeğe çağırdı. -Öyle mi. Karnı da öyle açtı ki. Birden harika bir et kokusu geldi burnuna. -Nerede baban. -Burada amca takip et beni götüreyim seni. Birden aklına güzel kızın sözü geldi. ' Sakın kanma ' -Yok hayır yemeyeceğim der demez kayboldu çocuk. Bir an önce dağın eteğinde ki köye ulaşmak için koşar adımlarla dağdan inmeye başladı. -Çok şükür geldim ama ben de bittim. -Bir evin kapısını çalayım. Belki kalmam için bana izin verirler. --Kim o -Tanrı misafiri. Yaşlı bir adam çıkmıştı karşısına. -Hoşgeldin oğlum. Gel buyur. -Uzaktan geliyorum. Mor dağların eteğinde ki saraya gidiyorum. Bu akşam siz de kalabilir miyim. -Tabii oğlum. Benim kimsem yok zaten. Yalnız yaşıyorum. Sana çorba koyayım da iç. -Teşekkürler amca. Kimin kimsen yok mu. -Hanımı iki sene oluyor kaybedeli. Çocuklarda uzaklarda yalnız yaşıyorum. Sen ne yapacaksın o sarayda. -Vezirin kızını alacağım. -Nasıl yani. Aaa onu zindana kapadılar. Kimse girip alamaz ordan. -Ben alacağım amca. -Hadi hayırlısı. Dönüşte uğrayın bana, misafirim olun. Dinlenirsiniz hem. -Tamam amca. Allah razı olsun. Hem misafir ettin hem de karnımı doyurdun. Ben uyuyabilir miyim. Çok yorgunum. Hasan sabah erkenden kalkmış yola koyulmuştu. Bu sefer ki dağ yolculuğu kısa sürmüştü. Akşam olmadan köye ulaşmıştı. Bu akşamı köyde geçireyim yarın sabah saraya giderim diye düşünüyordu. Yine bir evin kapısını çaldı. Ufak bir çocuk kapıyı açtı. -Ne istiyorsun amca. -Babanı çağırır mısın. -Babam tarlada amca. Gel götüreyim. Çocuğun peşine takıldı beş dakika sonra tarlaya geldiler. -Babaaaa bu amca seni arıyor. Çalışanların arasından bir adam onlara doğru gelmeye başladı. -Kimsiniz. -Tanrı misafiri. Müsaade ederseniz uzaktan geliyorum bu akşam evinizde konaklayabilir miyim. -Tabii. -Hüseyinn Ahmett. Ben eve gidiyorum. Misafirim var. Siz de akşam olmadan gelin eve. -Çocuklarınız mı. -İkisi benim diğerleri de tarlamda çalışanlar. -Nerden nereye böyle. -Uzaktan geliyorum. Kınalı köy den. -Haa orayı duydum. Peki nereye. -Saraya -Saraya mı -Ne işin var orada. Yabancıyı sokmazlar içeri. -Ben gireceğim. Vezirin kızını alacağım. -O zindanda, çıkarması zor. Muhafızlar var. -Güzel kız bana yardım edecek. -Onun adı Mihriban, nasıl yardım edecek ki. -Sabah ola hayır ola. Bu gece de misafir olmuştu Hasan. Yemek yedikten sonra döşeği hazırlanmış, rahat bir uyku çekmişti kendine. Birden Mihribanın sesi kulağına geldi. -Hasan sarayın kapısında ki muhafızlara büyücüyü görmeye geldiğini söyle. O sana yol gösterecek. -Tamam merak etme sen. Sabah uyanır uyanmaz misafir kaldığı yere teşekkür etti. Ve yola koyuldu. Yarım saat sonra sarayın kapısındaydı. Kapıda iki muhafız duruyordu. -İçeri giremezsiniz. -Sarayın büyücüsüne geldim. Muhafızın biri içeri seslendi. Başka bir muhafız geldi. -Mehmet sor bakayım büyücüye misafir bekliyor mu. Adamın kaybolmasıyla gelmesi bir oldu. -Tamam girsin. Saray kapısı açılmış Hasan içeri girmişti. Muhafızın biri onu, büyücünün odasına götürdü. -Gel oğlum. Sen den haberim var. Sana bir şurup vereceğim iç bunu. Görünmez olacaksın. Aynı şuruptan Mihribana da içir ve biran önce buradan gidin. Bir saat sonra şurubun tesiri geçer. Hasan şurubu içti. Ufak şişeyi de yanına aldı. -Zindanlar nerede. -Dışarı çık bahçenin arka kısmında kocaman bir kapı var ordan gir. Sakın muhafızlarla konuşma. Onlar sesini duyar ama seni göremezler.. -Tamam öyle yapacağım. Hasan bahçenin arka kapısını buldu. Etraf muhafızlarla doluydu. Acele zindana inen merdivenlerden indi. İşte rüyasında gördüğü peri kızı gibi güzel Mihriban ordaydı. Yavaşça muhafızın belinde ki anahtarı aldı sessizce kapısını açtı. -Mihriban çabuk bu şişeyi iç. -Kim var göremiyorum. -Benim Hasan. Büyücü görünmez yaptı beni. Çabul iç sen de görünmez olacaksın. Çıkalım buradan. Mihriban çarçabuk içti. Ve koşar adımlarla saraydan uzaklaştılar. Mor dağları geçtikten sonra. Yaşlı amca da gece misafir oldular. Ertesi sabah yola koyuldular. Hasan'ın köyü gözükmeye başlamıştı. -Biraz daha dayan Mihriban. Yarım saat sonra evdeyiz. -Çok yoruldum Hasan. -Az kaldı az derken evlerine gelmişlerdi. Annesi bahçede bekliyordu. Getirdin mi oğul gelini mi. -Evet anne. -Mihriban Hasan'ın annesinin elini öptü. Ertesi günü köyde davul zurnalar çalıyor Hasan evleniyordu. Mihriban çok mutluydu. -Hasan benim rüyalarıma öyle girdin ki sana aşık oldum. Arasıra büyücü gelir beni ziyaret ederdi. Ben de ona rüyalarımı anlatırdım. Sana rüya yolu ile ulaşmayı istedim. Ve sen de rüyalarında beni gördün. -Ama sen saraylara alışıksın. Burada köy de yapabilecek misin. İstemediğim biriyle evleneceğime sevdiğimle köyde yaşarım. Evet ikisi de birbirlerini sevmişlerdi. Herzaman insanın kısmetinin nereden geleceği belli olmaz. Hasan'ın kısmeti de Mor dağların arkasından gelmişti. |
Mor Menekşe
Menekşe tarlasında bir mor menekşe. Koparıp götürsene beni, o güzel evine. Bak, canım sıkılıyor bu menekşelerin içinde. Bir kuş olsan, gelsen yanıma konsan. Konuşsak, dertleşsek aşkıma yansan. Sevgimizi paylaşsak, beraber olsak. Canım sıkılıyor, bu menekşe tarlasında. Neredesin minik kuşum, gelsene bana. Sesleniyorum, duyuramıyorum bir türlü sana. Hayat zaten kısa, bir de sen yoksan. Değer mi yanlızlığa, bana bir baksan. Mavi gözlerimin için de kaybolsan. Hadi minik kuşum, gel artık yanıma. Bak aşkımın büyüklüğünü anlatacağım sana. Menekşe aşık olmuş, minik kuşuna. Sevgisini yaşamak istiyor, senin aşkınla. Sen özgürsün uçup gelebilirsin yanıma. Ben ise, tarlada kımıldayamıyorum anlasana. Özgürlük ben den çok uzakta, ama aşkım yanında. Kalbim sana aşık, gözüm ise yolunda. Uç gel artık minik kuşum yanıma. Yaralı kalbim, dayanmıyor senin yokluğuna. Bu menekşe tarlasında, bırakma yanlızlığımla. |
Muhabbet
Sevgili Menekşe'mizin 21 Kasım 1962 Pazar günü Dünyaya gelişini kutlarım. Armağanım: MUHABBET M uhabbet bağının gülü açılmış E sen yeller ile gelir kokusu N eşeler haneye bu gün saçılmış E beveyn yüreğinde hoştur coşkusu. K ızlar başka olur yakındır cana Ş enlenir yuvalar, can katar cana E vlerde melektir, güler insana G üvercinler gibi hoştur coşkusu. Ü lfet ehli olur, muhabbet kaynar L eyla olur, Mecnun sevdayla yanar A nalar ağlarsa yalansız ağlar Y avrular uçarken hoştur coşkusu. |
Mutlu Bir Şekilde
içim bir hoş, yine bu günlerde. bahardan mı neden bilmiyorum işte. duygu yoğunluğu yaşıyorum yine. bitmiyor içimde ki coşku, bilinmeyenlerle. koşsam, tüketsem içimde ki sevgini, yürüsem kırlar da yaşasam hayalini, uzansam otlara, gökyüzünü seyretsem. yanım da olsan dokunuşunu hissetsem. içimde ki fırtınalar, yine de dinmez seninle. bende ki açlık, bitmez sevginle. giderilmez hiçbir sevgiyle. acı veriyor bir gün bile, sensizlikle. her an seninle olmalıyım birlikte. bir kuş olsan seni kafese koysam. bilirim ki benimlesin hep benimle. ellerimle beslesem seni, gözümün önünde. artık gözyaşlarım akmasa, yaşasam seninle. hep yanımda mutlu bir şekilde. |
Mutluluğum Gökkuşağı Renginde
bir akarsuydu aşkın, durmadan akıyordu yüreğime.. öyle güzel dansediyorduk ki rüya gibi.. bir prenses ve prens edasıyla, kollarında.. ağaca sarılmış sarmaşık misali. beni mahveden tutkularım, parfümünle karışık, doluyordu içime. bir film çeviriyorduk sanki,. kolların belimde, nefesin ise, içimde. bir başkayım senin sarhoşunum bu gece. boş kadehler, aşkımızla doluyor bak. başım dönüyor canım, öyle güzelsin ki. bakmaya kıyamayacak kadar çok seviyorum seni. mutluluğum gökkuşağı renginde.. yeşil gözlerinle, ruhumun derinliğinde. kırmızı tenin bir ateş, yakıyor beni. sarı saçların bir güneş, *******im aydınlanıyor seninle. beyaz kişiliğin, mutluluğum, yalnız senin elinde. mavi dünyan, gök ve deniz. seninle birlikte. bütün renkler sen de birtanem. bana verdiğin güzellikte. |
Mutluluk
mutluluğu, herzaman başka yerlerde ararız. aslında mutluluk, bizim yanımızda yakalayamayız. ya da mutluluk bize, okadar yakınken göremeyiz. mutlu olmak, okadar zor değil ki aslında. ufacık şeyden mutlu olmak varken hayatta. bu zaman da mutluyum demekte büyük olay yaşamda. mutlu olalım diyoruz mutsuzluğu kovalıyoruz. yine de birbirini tamamlıyor mutluluk ve mutsuzluk, iki arkadaş. okadar mutlu olmayı bekleyen var ki hayatta. mutluluğu ise tatmamış insan, okadar çok ki aslında. mutluluğu sevgi tamamlar. sevgi olmazsa insanda, nasıl mutlu olunur. çivisi çıkmış bu dünyada. |
Mutluluk Sarhoşu
mMutluluktan sarhoş olur mu insan demeyin. ben mutlu olmaktan sarhoşum sevinin. utlu olan insan, herşeyi unutur bir an. ben de unuttum herşeyi, mutluyum şu an. aşk mutlu ediyor insanı, unutturuyor kederi. aşksız da mutlu olmuyor insan, arıyor sevgiyi. sevgi herzaman içimiz de bizimle yaşıyor. sşk sarhoşluğu da başka, delirtiyor bizleri. aşkına deliyim bak, bir de sarhoşum şimdi. sevgin yaşıyor içimde, kalbimin bütününde. aşkın, sevgin, hasretin hepsi karıştı brbirine. bu bende ki aşk değil, bak delirdim yine. içmeden sarhoşum aşkın ve sevginle. mutluluk sarhoşuyum seni yaşatıyorum kalbimde. sana olan aşkım o kadar büyük ki denizleri almaz içine. seni çok seviyorum seninle bir bütünüm sanki. seni yaşıyorum sen yanımdaymışsın gibi. aşkınla o kadar doluyum ki düşüncelerim seninle. mutluluktan sarhoşum bak...delirdim yine. |
Mutluluk Sende Bebeğim
kara bulutlar sıralanmış, arka arkaya. içim kırık, yüreğimde sızı, ah şu ayrılık. karamsar bulutlar sanki, gözlerim. yağmurla birlikte akacak gözyaşlarım. dalgalar yüreğim de karaya vurur gibi. hıçkırıklar boğazım da sırada şimdi. mutluluğum ise, mevsimlerle yarışta. birgün yaz, bir gün kış sanki. aşkın ise, baharları yaşatıyor bana. yeni açmış gonca gibi hep gönlüm. yaşamak güzel baharda, seninle olunca. baharı kim sevmez kış gelmesin aşkıma. seninle kederim, üzüntüm kalmıyor sevdiğim. içimde ki kor sönüyor seni gördüğüm anda. bütün doğa mutlu bir şekilde gülümsüyor bana. mutluluk sen de bebeğim bana verdiğin baharda. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:51 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.