![]() |
Hepimiz Şairiz - Dünya şairler günü nedeniyle
yeryüzünde; kişi başına düşen şair sayısının en yüksek olduğu ülkede yaşıyoruz. neredeyse; ellerimizde taşıdığımız ve üzerinde “hepimiz şairiz” yazılı pankartımızı yatarken bile yastık altımızdan eksik etmeyecek kadar şiirle yatıyor, şiirle kalkıyoruz. yeryüzünde; kişi başına birbirine yan gözle bakan ve onu küçümseyen şair sayısının en yüksek olduğu ülkede yaşıyoruz. neredeyse ; ellerimizde taşıdığımız ve üzerinde “hepimiz şairiz” yazılı pankartımızın sopasını hemen yanı başımızda yürümekte olan diğer şairin gözüne sokmak için fırsat arıyoruz. yeryüzünde; kişi başına düşen, ülke sorunlarını ve çözümlerini en iyi bilen şair sayısının en yüksek olduğu ülkede yaşıyoruz. neredeyse; çilingir sofralarımızda, hutbe kürsülerimizde, sevişme odalarımızda ve kaldırımlarımızda; ellerimizde taşıdığımız ve üzerinde “hepimiz şairiz” yazılı pankartımızın üzerine kurtuluş reçetelerini okunmayacak yazı dilimizle anında yazıyoruz. yeryüzünde; kişi başına düşen, milliyetine ve dinine bağlı, elinden bayrağını ve kutsal kitabını asla eksik etmeyen şair sayısının en yüksek olduğu ülkede yaşıyoruz. neredeyse; onlara söylenebilecek en küçük hakaret imalı bir söze karşı bile ellerimizde taşıdığımız ve üzerinde “hepimiz şairiz” yazılı pankartımızı tereddütsüz en öldürücü silaha dönüştürüp söz sahibine çeviriveriyoruz. yeryüzünde; kişi başına düşen, düşünmesini, yürekten sevmesini, güneşi her sabah doğumunda günaydın çığlıkları atarak karşılamasını, batışında ardından iyi ******* sana demesini, bir çiçeği bir sevgilinin tenini koklar gibi koklamasını, bir çocuğun sevgiyle saçlarını okşamasını, bir yaşlının saygıyla ellerinden öpmesini en az bilenlerin en çok olduğu ülkede yaşıyoruz. neredeyse; ellerimizde taşıdığımız ve üzerinde “hepimiz şairiz” yazılı pankartımızın ne anlama geldiğini hiç anlamıyoruz, hiç bilemiyoruz … Dünya Şairler Günü kutlu olsun …. Cevat Çeştepe |
Hepsi gittiler bir ben buradayım
ahhh o çocukluk günlerim., ilk gençliğim. sokak arkadaşlarım, mahalle kabadayılarım nedense anlaşılmaz bir güzel ortak paydada., çoğunlukla kol koladır anılarım. anneler, babalar, teyzeler, ve sokak kedileri hepsi yaşlanıp öldüler birer birer. ya o komşu kadınların diz üstü figürleri ateş bastıran düşlerimin ateş çiçekleri. sonra öğretmenler, ilk aşklar ve elde pankart ve namluda kurşunlar. hiç olmamışlar benimle gibi çaresiz tükenip gittiler birer birer. nerede şimdi sevdiğim şairler? hani her dizelerinden başka başka fotoğraflar çektiğim gelip de aşka. ideologlar, teorisyenler, kuramcılar., her gece rakı yoldaşlığım., akşamcılar. sığınıp ölümsüzlük maskesinin ardına geldikleri bilinmezlerde, yittiler birer birer ahhh o çocukluk günlerim., ilk gençliğim. bir ben yaşlanmadım bırakıp sizleri. işte gene kaldık biz bize içimde ölen o şairden sonra. Cevat Çeştepe |
Her anım bin tedirgin
büyük doğal felaketlerden çok önce. ne yerle yeksan olmanın hesapları depremlerle, ne yangınlar ve sel baskınları. hiçbiri gözükmüyor yarına dönük birinci sayfa manşetlerinde. har vurup harmanı savurmaya devam. büyük bankalar, holdingler de hiç istekli değil nasılsa vurgun dosyalarına kapak olmaya. kenar mahalle kaçamaklarının falında gözükmüyor şimdilik aşk cinayetleri. yani etek boyları, yandan çarklı bakışlar, eve dönülemeyecek saatler ve saireler başvurusu kabul görmemiş gerekçeler olarak sıralarını bekliyorlar; dayayıp sırtlarını dış kapının mandalına. yeni doğmuş bebekler yeni doğacak olanlara yaşama hakkını sonuna kadar kullanmayı öğütlüyorlar. yoksullara gıda yardımı projelenmeden tozlu raflarına kalkıyor belki bir günün. yaşadığımız zamanın her karesine yabancıyız. jules verne bile yeni öğrenmekte arzın merkezinin derinliğini. .... işte böyle zamanlarda bir akşamüstü. alabildiğine sarhoşum, ayaklarım dört basıyor. günlerden sen olmuşsun, bilmiyorum.. tepeden tırnağa sancı doluyum, sanki doğuruyorum, seni ve kıyamet gününü. kırk yıllık kahve tadına dönüş yapıyor damarlarımdaki anason. kendi miladıma seni ortak alıyorum. şimdi kalmışsa gizlendiği köşede gölgesi hırsızlanacak bir sarı gülün hakkını verebilmeyi bilmenin erdeminde olalım, ve o sarı gülü şöyle yürekten koklayalım. bırakıp ne anlama geldiğini arabesk yorumlarda Cevat Çeştepe |
Her suçta fail, sevdadır
bir tanrıça kadar güzel ve nazlı ve azize kadar yürekten yapılıydı yüreğinde öyle kucağı dolu aşk taşıyordu ki yeryüzünde tüm sevgi açlarını doyuracak gibiydi. ama afişlerin en üstünde yazan onun ismi değildi. sadece her soyulan bahçe içi köşkün azmettiricisiydi. antik heykeller kadar ağır başlı ve tanrıların dağı kadar ulaşılmazdı cesaret merdivenlerinden en hızlı o çıkardı eros meleklerinin oklarını mıknatıs gibi toplardı. ama kıskanç pusularda saklananlara hiç aldırmazdı. sadece her sevdanın sonunda bıçak onun sırtına saplanırdı. ozanın vurup sazın teline, söylediği türkü dolandı dilime “ne gelirse başa gülüm …, sevdadan gelir” Cevat Çeştepe |
Her yer sus-pus
sevdiğim benden kesin dönüş yaptı bu gece. gözyaşım harcımı karıyor şimdi yalnızlık rıhtımımda. bir adım daha atıversem, ha cesaret şöyle yavaşça, düşüvereceğim rengi en zeytinyağına boyalı denize. canım nasıl sıkılıyor anlıyor musunuz; o kadar olur. rakı çoktan tükenmiş, sigaram can çekişiyor. kararsızım intihar etmek ya da çekip gitmek hususunda. dört duvar fonumda; ikinci savaştan kalma fransız madam işi ince dokulu bir kabare şarkısı. bindokuzyüzyirmi model radyom yanı başımda. yeşil göz lambalı phılıps- eindhoven yapısı. derler; kaçak girmiş zamanında iki tane, birisi bu. ne tükenmez enerji bu tanrım hayret doğrusu. uzattım yattığım yerden, jiletlenmemiş sağ kolumu. tuttum çevirdim radyomun düğmesini sola doğru. karardı birdenbire sürgündeki tüm istasyonlar. sustu paris ve londra, helsinki’den prag’a kadar. parmaklarımın ucuna takıp dünyanın fermuarını kapatmak tüm jurnalcıların, popüler şarkıcıların, hindistan’dan gelen savaş çığlıklarının ağzını.... hem yalnız, kararsız ve öfkeli üstelik, bir gecenin, karaborsadan çekip alınmış bulunmaz kumaşıyım sanki. öyle yazıyor bildirisini aynadaki anlaşılmaz suretim. kolay mı susturabilmek dünyayı parmaklarının ucuyla. fırlayıp kalksam yataktan,yeridir,tırmansam düz duvarlara bir coşku, bir ateş, patlamaya hazır bomba var ki içimde ne yapsam, kime nasıl pazarlasam gücümü sabaha kalmadan gecenin bu saatinde? Cevat Çeştepe |
Herşey yerinde duruyormu
kapıdan ışık sızsın dışarı ama sen, ben ol içeri girme. pencereden bir göz at sadece, duruyor mu bak her şey bıraktığın yerde. dudağında dudak izin… merdivenlerde ayak sesin, geliyor mu hala kulağına. ve bir kuş nefesi gibi zaman bildiğin gibi mi işleyip, seninle mi yürüyor hala. kulağında senin sesin. çivisini çakarken parmak ezdiğin dış kapının numarası sallamış mı kendini, bir an önce ya da sonraya. bunlara bak işte sen sadece, gerisine boş ver, aldırma. ama sen, ben ol içeri girme. Cevat Çeştepe |
Hızlandırılmış ölüm
şimdi; ıssız ölüm, boş çerçeve bir dahaki sefere gülüm, bir dahaki sefere yüreklerde yeniden açar kan çiçekleri elbette. ne yazık ki, ahhh ne yazık ki saçlarına bir kere bile değemeden elimi en ağır işkencelerle yaşadım ölümü. bir dahaki sefere söz, koklayacağım gülümü. bu caddeler ve karanlıklar hiç görmedi kurşunun bu kadar hızlı gidenini. ama kim bilmez ki gülüm kim bilmez ki en makbulü kurşunun en çabuk öldüreni. ben çabuk öldüm gülüm en ağırı ile yaşadığım işkencenin. ve bir gün elindeki boş çerçevenin hasreti olacağımı hiç bilemedim. Cevat Çeştepe |
Hiç gitmemiştinki, gider gibi yapmıştın
o gün kapattım kompartımanın kapısını tren daha perondan kalkmadan. “keşke saçlarını eskiden olduğu gibi dümdüz tarasaydın, ortadan ayırmadan” arayıp ta bulamadığım o kitabı aldım elime bıraktım sayfalarda dolaşmayı boş gözlerle. “işte bu bakışlardı ardından zehir içtiğim ama bir türlü unutmayı beceremediğim” yani ne yapacağımı bilmez bir haldeydim. uyumak istemiyor, ölümü aklıma getirmiyordum. “sağ kaşının üstündeki bu ben var mıydı eskiden ben mi hatırlamıyorum” sonra senin aldığın şarap geldi aklıma hani al, beni düşünerek içersin dediğin. “bu ruj dudaklarında, kokun hala teninde, hepsi yerli yerinde, hepsi benim bildiğim” olacak iş değildi, senden ayrı dünya ölü bir şehirdi. ilk istasyonda indim, sana dönmek için geri. “ boynundan aşağı gene aynı beyaz, şimdi kalkıp öpsem, değil ki yeri” hemen, durma sarıl bana, öp boynumdaki beyazdan, sevdiğini söyle bir daha, ama saate hiç bakmadan. “ sanki el sallayan ben değildim arkasından giden kimdi öyleyse, haber mi var yarından” Cevat Çeştepe |
Hücre günleri
her doğmayan şafağımda, hiç batmayan güneşimde, uzun ve terlemiş bıyık kokardım. dört duvarımda dört ayrı sancının rengi vardı odamın. bakışlarımdan kendim bile korkardım. ne zaman diksem gözlerimi tavana, bir bulut geçerdi önümden uzamış aralıklarla. renginde hain ve artık kullanılmayan bir pas yatardı. ne zaman su versem saksımdaki çiçeğe o buluttan üzerime birkaç damla yaş akardı. her doğmayan şafağımda, dayanılmaz bir hasret olurdu, çamura batmış ayakkabılarımla adımlamak sokakları. ve hiç batmayan güneşimde, o çamurlara bulamak insanlık adına, insanlığa kara leke çalanları. ve akşam voltalarımda attığım her adımda, çetelemin üzerine bir kurşun daha sıkanları. hiç batmayan güneşimde özlemek yarınları. Cevat Çeştepe |
Hürriyet gülümsemektir
demir kapı kapanır ardından. bir gürültü kurşun gibi çınlar bomboş koridorlardan. gider saplanır geride kalanların, gözlerindeki hasrete, yüreklerindeki sevdaya, ve beyinlerindeki yasaklara. gider saplanır bir kurşun olup. ………….. sen; iki adım atar durursun, kapının tam önündesin. elinde bir küçük bavul, içinde kirli çamaşırların. gökyüzüne doğru açılır kolların. derin bir soluk alırsın. hiç yakınında olmayacak kadar yanı başındadır şimdi, saçlarını okşayacağın çocuklar tanımasan da hiç birini. kuşlar bir başka çırpar kanatlarını, başının tam üzerinde ağızlarında birer zeytin dalı, tutmayı bilmemiş olsan bile. zincirler yuvarlanır mazgallara, paslı bir sürüngen gibi. sen, bir adım daha ilerlersin hürriyete doğru yüzünde gizli bir tebessüm gülümsersin. işte böyle bir şeydir hürriyet dediğin. gökyüzünün renginin daha mavi kuşların kanatlarının daha da yakın oluşu. ve bir çocuğun saçlarını okşamak gibi. işte böyle bir şeydir hürriyet, gülümsemek gibi. Cevat Çeştepe |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:20 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.