www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Cevat Çeştepe (https://www.cakal.net/showthread.php?t=133259)

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:25 AM

Hepimiz Şairiz - Dünya şairler günü nedeniyle

yeryüzünde;
kişi başına düşen şair sayısının en yüksek olduğu ülkede yaşıyoruz. neredeyse; ellerimizde taşıdığımız ve üzerinde “hepimiz şairiz” yazılı pankartımızı yatarken bile yastık altımızdan eksik etmeyecek kadar şiirle yatıyor, şiirle kalkıyoruz.

yeryüzünde;
kişi başına birbirine yan gözle bakan ve onu küçümseyen şair sayısının en yüksek olduğu ülkede yaşıyoruz.
neredeyse ; ellerimizde taşıdığımız ve üzerinde “hepimiz şairiz” yazılı pankartımızın sopasını hemen yanı başımızda yürümekte olan diğer şairin gözüne sokmak için fırsat arıyoruz.

yeryüzünde;
kişi başına düşen, ülke sorunlarını ve çözümlerini en iyi bilen şair sayısının en yüksek olduğu ülkede yaşıyoruz.
neredeyse; çilingir sofralarımızda, hutbe kürsülerimizde, sevişme odalarımızda ve kaldırımlarımızda; ellerimizde taşıdığımız ve üzerinde “hepimiz şairiz” yazılı pankartımızın üzerine kurtuluş reçetelerini okunmayacak yazı dilimizle anında yazıyoruz.

yeryüzünde;
kişi başına düşen, milliyetine ve dinine bağlı, elinden bayrağını ve kutsal kitabını asla eksik etmeyen şair sayısının en yüksek olduğu ülkede yaşıyoruz.
neredeyse; onlara söylenebilecek en küçük hakaret imalı bir söze karşı bile ellerimizde taşıdığımız ve üzerinde “hepimiz şairiz” yazılı pankartımızı tereddütsüz en öldürücü silaha dönüştürüp söz sahibine çeviriveriyoruz.

yeryüzünde;
kişi başına düşen, düşünmesini, yürekten sevmesini, güneşi her sabah doğumunda günaydın çığlıkları atarak karşılamasını, batışında ardından iyi ******* sana demesini, bir çiçeği bir sevgilinin tenini koklar gibi koklamasını, bir çocuğun sevgiyle saçlarını okşamasını, bir yaşlının saygıyla ellerinden öpmesini en az bilenlerin en çok olduğu ülkede yaşıyoruz.
neredeyse; ellerimizde taşıdığımız ve üzerinde “hepimiz şairiz” yazılı pankartımızın ne anlama geldiğini hiç anlamıyoruz, hiç bilemiyoruz …

Dünya Şairler Günü kutlu olsun ….

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:25 AM

Hepsi gittiler bir ben buradayım

ahhh o çocukluk günlerim.,
ilk gençliğim.
sokak arkadaşlarım,
mahalle kabadayılarım
nedense anlaşılmaz bir güzel ortak paydada.,
çoğunlukla kol koladır anılarım.
anneler, babalar, teyzeler,
ve sokak kedileri
hepsi yaşlanıp öldüler birer birer.
ya o komşu kadınların diz üstü figürleri
ateş bastıran düşlerimin ateş çiçekleri.
sonra öğretmenler, ilk aşklar
ve elde pankart
ve namluda kurşunlar.
hiç olmamışlar benimle gibi
çaresiz tükenip gittiler birer birer.

nerede şimdi sevdiğim şairler?
hani her dizelerinden başka başka
fotoğraflar çektiğim gelip de aşka.
ideologlar, teorisyenler, kuramcılar.,
her gece rakı yoldaşlığım., akşamcılar.
sığınıp ölümsüzlük maskesinin ardına
geldikleri bilinmezlerde, yittiler birer birer
ahhh o çocukluk günlerim.,
ilk gençliğim.
bir ben yaşlanmadım bırakıp sizleri.
işte gene kaldık biz bize
içimde ölen o şairden sonra.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:25 AM

Her anım bin tedirgin

büyük doğal felaketlerden çok önce.
ne yerle yeksan
olmanın hesapları depremlerle,
ne yangınlar ve sel baskınları.
hiçbiri gözükmüyor yarına dönük
birinci
sayfa manşetlerinde.
har vurup harmanı savurmaya devam.
büyük bankalar, holdingler de hiç istekli değil nasılsa vurgun dosyalarına kapak olmaya.
kenar mahalle kaçamaklarının falında gözükmüyor şimdilik aşk cinayetleri.
yani etek boyları, yandan çarklı bakışlar, eve dönülemeyecek saatler ve saireler başvurusu kabul görmemiş gerekçeler olarak sıralarını bekliyorlar; dayayıp sırtlarını dış kapının mandalına.
yeni doğmuş bebekler yeni doğacak olanlara yaşama hakkını sonuna kadar kullanmayı öğütlüyorlar. yoksullara gıda yardımı projelenmeden tozlu raflarına kalkıyor belki bir günün.
yaşadığımız zamanın her karesine yabancıyız. jules verne bile yeni öğrenmekte arzın merkezinin derinliğini.
....

işte böyle zamanlarda bir akşamüstü.
alabildiğine sarhoşum, ayaklarım dört basıyor.
günlerden sen olmuşsun, bilmiyorum..
tepeden tırnağa sancı doluyum, sanki doğuruyorum,
seni ve kıyamet gününü.
kırk yıllık kahve tadına dönüş yapıyor
damarlarımdaki anason.
kendi miladıma seni ortak alıyorum.
şimdi kalmışsa gizlendiği köşede gölgesi
hırsızlanacak bir sarı gülün
hakkını verebilmeyi bilmenin erdeminde olalım,
ve o sarı gülü şöyle yürekten koklayalım.
bırakıp ne anlama geldiğini arabesk yorumlarda

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:25 AM

Her suçta fail, sevdadır

bir tanrıça kadar güzel ve nazlı
ve azize kadar yürekten yapılıydı
yüreğinde öyle kucağı dolu aşk taşıyordu ki
yeryüzünde tüm sevgi açlarını doyuracak gibiydi.
ama afişlerin en üstünde yazan onun ismi değildi.
sadece her soyulan bahçe içi köşkün azmettiricisiydi.

antik heykeller kadar ağır başlı
ve tanrıların dağı kadar ulaşılmazdı
cesaret merdivenlerinden en hızlı o çıkardı
eros meleklerinin oklarını mıknatıs gibi toplardı.
ama kıskanç pusularda saklananlara hiç aldırmazdı.
sadece her sevdanın sonunda bıçak onun sırtına saplanırdı.

ozanın vurup sazın teline, söylediği türkü dolandı dilime
“ne gelirse başa gülüm …, sevdadan gelir”

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:26 AM

Her yer sus-pus

sevdiğim benden kesin dönüş yaptı bu gece.
gözyaşım harcımı karıyor şimdi yalnızlık rıhtımımda.
bir adım daha atıversem, ha cesaret şöyle yavaşça,
düşüvereceğim rengi en zeytinyağına boyalı denize.
canım nasıl sıkılıyor anlıyor musunuz; o kadar olur.
rakı çoktan tükenmiş, sigaram can çekişiyor.
kararsızım intihar etmek ya da çekip gitmek hususunda.

dört duvar fonumda; ikinci savaştan kalma
fransız madam işi ince dokulu bir kabare şarkısı.
bindokuzyüzyirmi model radyom yanı başımda.
yeşil göz lambalı phılıps- eindhoven yapısı.
derler; kaçak girmiş zamanında iki tane, birisi bu.
ne tükenmez enerji bu tanrım hayret doğrusu.

uzattım yattığım yerden, jiletlenmemiş sağ kolumu.
tuttum çevirdim radyomun düğmesini sola doğru.
karardı birdenbire sürgündeki tüm istasyonlar.
sustu paris ve londra, helsinki’den prag’a kadar.
parmaklarımın ucuna takıp dünyanın fermuarını
kapatmak tüm jurnalcıların, popüler şarkıcıların,
hindistan’dan gelen savaş çığlıklarının ağzını....

hem yalnız, kararsız ve öfkeli üstelik, bir gecenin,
karaborsadan çekip alınmış bulunmaz kumaşıyım sanki.
öyle yazıyor bildirisini aynadaki anlaşılmaz suretim.
kolay mı susturabilmek dünyayı parmaklarının ucuyla.
fırlayıp kalksam yataktan,yeridir,tırmansam düz duvarlara
bir coşku, bir ateş, patlamaya hazır bomba var ki içimde
ne yapsam, kime nasıl pazarlasam gücümü
sabaha kalmadan gecenin bu saatinde?

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:26 AM

Herşey yerinde duruyormu

kapıdan ışık sızsın dışarı
ama sen, ben ol içeri girme.
pencereden bir göz at sadece,
duruyor mu bak her şey
bıraktığın yerde.
dudağında dudak izin…

merdivenlerde ayak sesin,
geliyor mu hala kulağına.
ve bir kuş nefesi gibi zaman
bildiğin gibi mi işleyip,
seninle mi yürüyor hala.
kulağında senin sesin.

çivisini çakarken parmak ezdiğin
dış kapının numarası
sallamış mı kendini,
bir an önce ya da sonraya.
bunlara bak işte sen sadece,
gerisine boş ver, aldırma.
ama sen, ben ol içeri girme.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:26 AM

Hızlandırılmış ölüm

şimdi; ıssız ölüm, boş çerçeve
bir dahaki sefere gülüm, bir dahaki sefere
yüreklerde yeniden açar kan çiçekleri elbette.
ne yazık ki, ahhh ne yazık ki
saçlarına bir kere bile değemeden elimi
en ağır işkencelerle
yaşadım ölümü.
bir dahaki sefere söz,
koklayacağım gülümü.

bu caddeler ve karanlıklar hiç görmedi
kurşunun bu kadar hızlı gidenini.
ama kim bilmez ki gülüm kim bilmez ki
en makbulü kurşunun en çabuk öldüreni.
ben çabuk öldüm gülüm
en ağırı ile yaşadığım işkencenin.
ve bir gün elindeki boş çerçevenin
hasreti olacağımı hiç bilemedim.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:26 AM

Hiç gitmemiştinki, gider gibi yapmıştın

o gün kapattım kompartımanın kapısını
tren daha perondan kalkmadan.
“keşke saçlarını eskiden olduğu gibi
dümdüz tarasaydın, ortadan ayırmadan”

arayıp ta bulamadığım o kitabı aldım elime
bıraktım sayfalarda dolaşmayı boş gözlerle.
“işte bu bakışlardı ardından zehir içtiğim
ama bir türlü unutmayı beceremediğim”

yani ne yapacağımı bilmez bir haldeydim.
uyumak istemiyor, ölümü aklıma getirmiyordum.
“sağ kaşının üstündeki bu ben
var mıydı eskiden ben mi hatırlamıyorum”

sonra senin aldığın şarap geldi aklıma
hani al, beni düşünerek içersin dediğin.
“bu ruj dudaklarında, kokun hala teninde,
hepsi yerli yerinde, hepsi benim bildiğim”

olacak iş değildi, senden ayrı dünya ölü bir şehirdi.
ilk istasyonda indim, sana dönmek için geri.
“ boynundan aşağı gene aynı beyaz,
şimdi kalkıp öpsem, değil ki yeri”

hemen, durma sarıl bana, öp boynumdaki beyazdan,
sevdiğini söyle bir daha, ama saate hiç bakmadan.
“ sanki el sallayan ben değildim arkasından
giden kimdi öyleyse, haber mi var yarından”

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:27 AM

Hücre günleri

her doğmayan şafağımda,
hiç batmayan güneşimde,
uzun ve terlemiş bıyık kokardım.
dört duvarımda
dört ayrı sancının rengi vardı odamın.
bakışlarımdan kendim bile korkardım.

ne zaman diksem gözlerimi tavana,
bir bulut geçerdi önümden
uzamış aralıklarla.
renginde hain
ve artık kullanılmayan
bir pas yatardı.
ne zaman su versem
saksımdaki çiçeğe
o buluttan üzerime
birkaç damla yaş akardı.

her doğmayan şafağımda,
dayanılmaz bir hasret olurdu,
çamura batmış ayakkabılarımla
adımlamak sokakları.
ve hiç batmayan güneşimde,
o çamurlara bulamak
insanlık adına,
insanlığa kara leke çalanları.
ve akşam voltalarımda
attığım her adımda,
çetelemin üzerine
bir kurşun daha sıkanları.
hiç batmayan güneşimde
özlemek yarınları.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:27 AM

Hürriyet gülümsemektir

demir kapı kapanır ardından.
bir gürültü kurşun gibi çınlar
bomboş koridorlardan.
gider saplanır geride kalanların,
gözlerindeki hasrete,
yüreklerindeki sevdaya,
ve beyinlerindeki yasaklara.
gider saplanır bir kurşun olup.
…………..
sen; iki adım atar durursun,
kapının tam önündesin.
elinde bir küçük bavul,
içinde kirli çamaşırların.
gökyüzüne doğru açılır kolların.
derin bir soluk alırsın.
hiç yakınında olmayacak kadar
yanı başındadır şimdi,
saçlarını okşayacağın çocuklar
tanımasan da hiç birini.
kuşlar bir başka çırpar kanatlarını,
başının tam üzerinde
ağızlarında birer zeytin dalı,
tutmayı bilmemiş olsan bile.
zincirler yuvarlanır mazgallara,
paslı bir sürüngen gibi.
sen, bir adım daha ilerlersin
hürriyete doğru
yüzünde gizli bir tebessüm
gülümsersin.

işte böyle bir şeydir hürriyet dediğin.
gökyüzünün renginin daha mavi
kuşların kanatlarının
daha da yakın oluşu.
ve bir çocuğun saçlarını
okşamak gibi.
işte böyle bir şeydir hürriyet,
gülümsemek gibi.

Cevat Çeştepe


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:20 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.