![]() |
gönül isterdi ki bir tanem
geride anılarla yaralı bir kalp ile cemaline hasret gözlerle sensizliğe mahkûm karanlıklar bırakıp ta gitmeyeyim. ama ne çare gönül kaderde bu Dünya dan, sessiz sedasız ayrılmak varmış arkada yüreği yaralı bir ana gözleri yaşlı dostlar ile hüsran dolu günler bırakmak varmış ben de isterdim elbet sevgiyle dolmuş bir yürek Aşkımızı tüm Dünyaya içten bir sesle haykırmak senli mutlu günlere; hasret kalarak gitmemek.. ama ne çare gönül kaderde bu Dünya dan sessiz sedasız ayrılmak varmış arkada yüreği yaralı bir ana gözleri yaşlı dostlar ile hüsran dolu günler bırakmak varmış ölmek de varmış be gülüm doymadan sevgiliye doymadan sevgiye ölmek de varmış be gülüm/ ölmek yapayalnız gömülmek.! 15.Mayıs1998 Cuma |
üzerimde;
baba emaneti çağla yeşili bir ceket ıpıslak... gök delinmiş gibi; bardaktan boşanırcasına masmavi bir yağmur/ yağıyor üstüme... soğuk,yorgunluk işlemiş bedenime. asi bir hayvan böğürüyor sanki içimde. midemde manasız uğultular; -emek,ekmek- insan seli arasına; gizlenmiş, kapkara gölgeler öbek,öbek... ecel gibi; yürüyor üstüme el,ayak titrek paydos saati her akşam/ yüreğim sırılsıklam... asi bir insan böğürüyor; san ki içimde. midemde manasız uğultular; -emek,ekmek- bu yoksulluk; ne gün bitecek.? bittiği gün; bel ki de İnsanlık ölecek...! 21/02/2006 |
gülüm sence;
insanlar konuşmadan da/ anlaşa bilir mi? sadece göz göze gelerek! söylenecek söz bulamazken, gözler bu kadar etkili; cümleler kurabilir mi? ah.! be gülüm; bir inanabilsem bir inanabilsem anlatacağım sadece; gözlerinin içine bakardım gözlerinin en karanlık yerine belki beni anlarsın diye... tedirginim; kördüğüm şimdi hislerim! korkuyorum; çünkü gözlerine gönlümün en mukaddes eserine baktıkça uzun,uzun kendimi kaybediyorum çocukça duygulara; gark oluyorum... huysuz bir ceylan yüreği/ taşıyorum sanki heyecandan; yerimde duramıyorum... gülüm sence; insanlar konuşmadan da, anlaşa bilir mi? sadece göz göze gelerek! yani demem o ki gülüm gözlerim; sana olan hislerime tercüman olabilir mi? yüreğimden geçen cümleleri kusursuz kurabilir mi? emin değilim be gülüm; gözlerin, hazır cevap oluşundan. hani; anlatacağını bilsem günlerce, aylarca, hatta yıllarca usanmadan, bakardım gözlerine gönlümün en mukaddes eserine! ama bakamam ki o cesareti bulamam ki kendimde. ruhum dayanamaz asilliğine erir tükenirim, tükenirim gizlice... gülüm; bir nebze de olsa anlatabildim mi? sana karşı hislerimi; yazdığım bu son Eylül kokan şiirde hani bak desem bak desem gözlerimin içine bakabilir misin? görebilir misin yüreğimi çırpındığı derinliklerde... anlayabilir misin, anlayabilir misin gülüm, gözlerinin içine bakınca; neler hissettiğimi... anlayabilir misin; kardelenin, gün yüzüne olan tutkusunu. kelebeklerin neden erken öldüğünü anlayabilir misin gülüm? anlayabilir misin... 04 05 05 |
Bakırköy’de karanlık bir oda,
El kol bağlı, ayaklar prangada. Gölgeler birbiriyle oynuyor Ölüler sanki bana gülüyor… Aylarca ışıksız kör odada Deli kanımın aktığı anda! Kararsız gençliğimi aldılar Usumu, benliğimi çaldılar! Gurular yuva yapar odama; Bakamam aynada ki adama. Akıldar bilip, akıl sattılar, Aç bi-ilaç yerde yatırdılar… Aylarca sırdaş oldu kahrıma; Bahçede oturan heykel amca. Onda yalnız, yalnızlık duygusu Bende ki uykusuzluk uykusu… Heykel amca da bunun farkında Duygusuzluk dolanır kanımda… O sol yanından yaralı, ben sağ O urbasız bir ölüydü, ben sağ! Her dem irin kanar duygularım Her gün lanetle anar, ağlarım… Bakırköy’de ışıksız kör oda Pranga vurulur tüm akıllara! Onlar gören kör, sezerim diye Güya şairim, çektim sineye… Gece içtiğim, nemli cigara Tanığımdır çeksinler hesaba. Bakırköy’de şimdi üç karışlık, Şiirleri gömdüğüm mezarlık! 10/03/06 |
—Aşk Ritüel’i-
tek gecelik aşk ritüel’inde esen ılık nefes gibi; tenime değdi... ince,uzun parmaklarıyla baygın kokulu kadın! soluk,soluğa kuş misali çırpınarak sıtmaya yenik düştü; sırılsıklam bedeniyle baygın kokulu kadın! değişirdi; dolunay *******inde günaha davetkâr bakışlarıyla baygın kokulu kadın! kapılırdı saçları; yağmur kokulu rüzgârlara bulutlanıp tükenirdi baygın nefesi içimde; dört nala koşan doru atın... tek gecelik aşk ritüel'inde usulca akıyor zaman üzüm karası dudaklarda buğu şarap gibi; tutunuyor damağıma tortusu genzimde; alev,alev büyüyor yangın adım,adım patlamaya doğru unutulmaz bir veda baş kaldırıyor damarlarımda... uyanıyor uykudan, baygın kokulu kadın! gözyaşları düşüyor, göğsünden kamelya kokulu avuçlarına... ay doğuyor gözlerinde bir dal sigara yetiyor unutmaya yalnızlığını. aşk ritüel'in den yorgun çıkıyor; uzanıyor boylu boyunca bakır renkli toprağın koynuna baygın kokulu kadın! 21/09/2006 |
Bir kış günü yollarda
Yürüdüm yağan kar altında Geleceksin ümidiyle; Bekledim seni soğuk havada. Elimde cansız hayalinle Keskin rüzgâr altında Giderek kararan sokaklarda Bekledim seni saatler boyunca. Batan güneş'le birlikte; Caddede kaybolan insanlarla Yalnız kaldım ben kaldırımlarda Yine de; Bekledim seni büyük umutla. 22.Nisan 1998 Çarşamba |
Yediğim, içtiğim hiç tat vermiyor
Ne yapsam ne etsem yüzüm gülmüyor Yaşamak içimden inan gelmiyor Bırakıp gittiğin günden bu yana... Hatıralar artık teselli vermiyor Şarkımızın her deminde gözüm doluyor Geri dönersin diye yolun gözlüyor Bırakıp gittiğin günden bu yana... Hayatım mevsimsiz yaprak döküyor Dost bildiklerim artık gözükmüyor Mahkûm duygularım beraat istiyor Bırakıp gittiğin günden bu yana... Yürekte sevdan dermansız dert oluyor Dilimde her cümle seni anıyor Feryatlarım her an isyan kokuyor Bırakıp gittiğin günden bu yana... Sabahsız *******ime güneş doğmuyor Kadehten kadehe elim koşuyor Yitirdim benliğimi kanım donuyor Bırakıp gittiğin günden bu yana... 10.Nisan 1998 |
Hep aynı garip tecelli,belada başım;
Yüreğimin kırık bam teli,vefasız aşkım, Ne yapsam boşuna kâr etmiyor akışım. Yüreğimin sahipsiz kuşu, esire aşkım... Umutsuz bir vaka sebebim yaşım, Sığmıyor bedenime ruhum,belada başım, Hissetmesem de akıyor damla,damla kanım. Hep aynı garip tecelli, kanlı barışım... 1998 Kışı |
ben miyim sarhoş olan
sarhoş mu bu dünya. ben mi dönüyorum/ yoksa; dönüyor mu bu dünya. farkında değilim tökezliyorum… ayaklarım mı bağlı gözlerim mi görmüyor düşe kalka yürüyorum tutunamıyorum… ben miyim sarhoş olan sarhoş mu bu dünya. ben ki alışkınım içkiye en halis şarabı içsem bile sarhoşluk nedir bilmem. şimdi hatırlamıyorum ama içmedim sarhoş olan ben değilim aslında bu tökezleyen düşe kalka yürüyen ben değilim… ben kendimi tanırım -ki ta eskilerden içmeden sarhoş olan yoktur yoktur bizlerden. 27.11.2001 |
Beyoğlu sokaklarında
yüreğim avuçlarımda yürüyorum yorgun, bitkin, uykusuz hâlim yok ben benden habersiz; içimde ölüyorum. hava soğuk sigaramda tütüyorum... Beyoğlu sokaklarında yüreğim avuçlarımda mavice bir yağmur yağıyor ıpıslak içimde hayata dair ne varsa aşk'a susamış bir kadın gibi çırılçıplak rakımda bitiyorum... Beyoğlu sokaklarında yüreğim avuçlarımda şu kör olası karanlığın heyulası; pusu kurmuş uykularıma hasretim aydınlığa son putu da çarmıha gerdiler içimde çığlık çığlığa bir ses gömdü beni yalnızlığa uyurken ölüyorum.! 09.01.2002 İstanbul |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:24 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.