www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Perihan Dirican (https://www.cakal.net/showthread.php?t=139296)

GooD aNd EvıL 01-02-2009 05:27 PM

Bir Sen Varsın
Güneş selam vermiş pencerene… umrunda değil...
Umrunda değil gülün bülbülün öpüşmesi,
Lalenin sümbülün yeşermesi.
Çiçeklerini ayaz kesmiş bir kez
Kar yağıyor her daim gönül bahçene.
Üşüyorsun; güneş ısıttıkça tenini,
İzdiham boğuyor bedenini
İlgiler yavan geliyor, sevgiler sahte,
Gülüşler ağlatıyor gözlerini.

Dertler sarmaşık olmuş, sarıyor dört bir yanını
Çıkartamıyorsun yedi kat bohçasından umutlarını.
Serçe kanadıyla salıp hayallerini
Teslim oluyorsun mukadderata.
O kadar çekingen...
O kadar korkak...
Hayat hangi dersi veriyor acaba seni hırpalayarak?
Hangi dağın eteğinde bıraktın gülümsemeyi?
Hangi bulutta gözyaşların?
Mutluluk maskesinin ardında çıkıyorsun güne
Gün sarmaşıklar yetiştirmekte…
Yıllar ağartmakta saçlarını…
Hüzün türküleri çınlatıyor kulaklarını,

Bir tek ben,
Bir tek ben dokunamam sana, kıyamam
Senin bu haline dayanamam….
Bak yüreğinin buzlarında çırpınıyorum yeşermek için
Bir nilüfer gibi saf temiz
Ne olur gör beni
Bir tek ben anlarım seni
Bir tek ben bilirim çektiklerini
Çünkü sen bensin…
Ben sen….
Bir sen varsın… bir sen… bir sen…

GooD aNd EvıL 01-02-2009 05:27 PM

Bir Yiğit Millet Taşıyor
Bir yiğit koşuyor Çanakkale’ ye
Ergenekondan almış hızını,
Yüreğinde vatan var,
Kim takar kurşun yarasını.
Katmış arkasına;
Malazgirt’ten,
Mohaç’tan,
Plevne’ den yiğitler
Nefesinde duyarsın
Kürşad’ın narasını

Bir yiğit koşuyor Çanakkale’ ye
El uzanmaz dizginine
Ufukları zırh yapmış
Düşmanın mermisine
Diyor; Ben Türk’ üm
Senin aslın ne?
Kalmasa bedende ferim
Nefesim yeter nesline”

Bir yiğit koşuyor Çanakkale’ ye
Emdiği ak sütün hükmüyle
Nam salarken üç kıtaya
Karşılamıştın onu; ellerinde güllerle
Ey! .. Toprağımın zulmü,
Ey! .. Kahpenin dölü...
Şimdi, nefretin niye?
Kustun vahşetini bir küçücük karaya
O kara ki kökü bağlı arş-ı âlâya
Titrese de Seddülbahir
Titrese de Çanakkale
Yeşiline al düşürüp,
Karışacak erenlere
Gecenin koyusunda kalmışken cenderede
Mehmet’ten kan istiyor,
Gül istercesine...

Kan değil can vermeye
Bir yiğit koşuyor Çanakkale’ ye
Değil İngiliz, Fransız gibi çapulcu,
Cihanın ordusuyla baş eder tırnak ucu...
Mermiler kanatlanır Seyid'in ellerinde
Mayınlar Nusret’in nargilesinin marpucu
Ateşler su tadında
Kanlar bayrak olmakta
Gülleler gül açıyor Ruh-i çemende
Evliyalar, enbiyalar saf olmuş,
Bu mübarek cihadı seyretmekte...

Bir Mehmet,
Bir Nazmi
Bir Kemal,
Bir yiğit koşuyor Çanakkale' ye elinde istikbâl
Yürek koyuyor namlusuna mermi yerine,
İmanıyla vuruyor, çelik kalelere
Aşkını siper edip göğsünü gere gere
Tarih yazıyor Çanakkale’de
Namus taşıyor al çerçeve içinde
Sunuyor; imanın mefkûresinde
Ak alınlı nesillere öyle bir millet taşıyor ki;
Sırtı değmemiş yere

Kim bilirdi adını ey! Çanakkale,
Mehmet’im kanat olmasaydı üstüne

GooD aNd EvıL 01-02-2009 05:27 PM

Biraz da Biz Konuşalım
---Demokrasi ne bilir misin?
---Ben bilirim,bilmez üstüm
Susturulduk ben de küstüm.
----Egemenlik milletindir.
---Monarşi bitmedi henüz
Yönetim,idare dümdüz...
----Hür fikirler sonucu
Kimi sağcı,kimi solcu
---Sağın belli,solun belli
Önün arkan terelelli
---Ama şimdi çağ atladık;
----Sanma ki biz çağ atladık
Bak, sokaklarda patladık
---Son yüz yılı anlat bana
----Kalpak gitti,kafa aynı
Çağlar gitti,cefa aynı

GooD aNd EvıL 01-02-2009 05:27 PM

Bu Şehir mi Kirlendi
Dün soluk almak için uğradım.o malum şehre…
Ne tanıdık bir iz buldum
Ne de bir çehre
Aradım bir an da olsa mazimdeki seni.
Her şey ince bir halat düğümünde sallandırdı beni
Şehir; süslü bir mezarlığı andırıyordu
Taşları uzanmış göğe zaferini kutluyordu.

Eskiden böyle miydi?
Bu koca şehir üstüne üstüne gelir miydi insanın?
Arnavut kaldırımlı sokakları bu kadar köhne miydi?
Erguvanlar sarkmıyor muydu bahçelerinden?
Çocuklar misket oynamıyor, topaç çevirmiyorlar mıydı?
Bu kadar uzak mıydı gönüller neş’eden?
Kahkahalar yükselmiyor muydu cumbalı evlerinden?
Ayrılığında bile bir vefa yok muydu?

Şimdi, neden kurumuş pınarları?
Biz mi yeşertiyorduk çınarları?
Pembe bulutları biz mi taşıyorduk üstüne?
Yıldızları biz mi serpiyorduk geceye
Bu somurtkan insanların gülüşü biz miydik?
Şehrin kalbi yüreğimiz miydi?
Ondan mı umursamıyordu dünyayı
Kanaatkâr, mesrur…uzanıyordu günlere

Neden değişti?
Yoksa;
Her şey senin varlığından mı ibaretti?
Gidişinle son mu buldu hayat?
Gün gözlerinde mi eridi?
Yoksa;
Başka eller değdikçe tenine bu şehir mi kirlendi?

GooD aNd EvıL 01-02-2009 05:27 PM

Buseler Hasretin Yanağında Eriyordu
Gün yüzünü dönerken geceye
Dalgalar; mesnetsiz savruluşlarla vuruyordu iskeleye.
Parçalanmış duyguları,
Kırık hayalleri
Ve hasretin koyu rengini
Çılgın arzularlarına peşkeş çekip
Topluyordu ak! Köpüklerinde.

Hava; hüzün döküyordu.
Deniz; güneşi söndürmüş içinde, neşe’yi yutuyordu.
Rüzgârın elinde vurgun fermanı
Martı çığlıklarıyla duyuruyordu.

Dudaklarda vuslat yeminlerinin kıpırtısı.
Gözlerde denize inat yaş
Zaman; bir vapur düdüğünün arkasından,
Ayrılıkla nikâh kıyarken
Buseler; hasretin yanağında eriyordu.

Meçhuldü gidenin de kalanın da yarınları
“Gidip dönmemek, gelip görmemek var “diyordu sessiz diller
Hatıralar, hasrete su serpmekten uzak
Zamanın kollarında unutuluyordu.

Kirli giysilerinin içinde bir gemi ki; dalgaların oynaşı
Savuruyordu eteklerini yüküne inat.
Ne parçaladığı yürekler umurundaydı,
Ne de onca gözyaşı
Uzaklaşıyordu iskeleden şahlana şahlana
İskele; birkaç oyalı mendil, birkaç ucu yanık mektupla
Terk edildi yalnızlığa.

GooD aNd EvıL 01-02-2009 05:28 PM

Cezasını Verirdim
Bir solukluk ömürde,
Bin azapla derildim.
Hayatın çıkrığında,
İnce ince eğrildim.

Her kapı bir duvardı
Her duvar bir dağ gibi...
Aşılmaz yasaların
Çarmıhına gerildim.

Gelen bir çivi çaktı,
Giden bir tel kopardı.
Yok oluş acısıyla
Yavaş yavaş eğrildim.

Dilim lal, elim bağlı
Yürek ezelden dağlı
Her zaman; ağa haklı
Düzeninde ezildim

Çiğnenmezdim ben asla
Çocuğum aç olmasa
Bu kokuşmuş dünyanın
Cezasını verirdim

GooD aNd EvıL 01-02-2009 05:28 PM

Çoban İle Köylü
Köylü araştırıp incelemeden
Demedi hiç “Dilim yandı önceden”
Bakmadı eli mi, kolu mu uzun?
Kime emanettir koyunum, kuzum?
Sürüsünü verdi Cingöz Çoban’a
Sonra tevekkülle! yattı ardına

Çoban; Öğrenmeden kaval çalmayı
Öğrendi koyundan yünün yolmayı
Tez sürede aklı erdi hinliğe,
“Satsam her birini beşibirliğe
Kurtulur dağların garipliğinden,
Tadarım zenginin! necipliğinden! ..

Bir gün kuzu sattı, diğer gün oğlak,
Cebi para gördü. “Oh! ... Pek de sıcak”
Bu arada kurda verdi sus payı...
Kuyruk, işkembe, baş, dört de ayağı
Koyunları güttü! türkü çağrarak
Rahat rahat yattı, döşek yumuşak

İlkbahar, yaz, geçti, güz gelip çattı,
Köylünün kafada şimşekler çaktı
Sürüyü saymaya dama girince
Koç, kuzu nerede? Şaştı hal nice?
Çobanda yalanın bini bir para
Kanıp gitti hemen benim fukara

Akıllandı sanma, bizim köylümüz,
Herkesi kendince bilir: Tertemiz!
Cebinde ne varsa yine sürüye
Verdi de çobana sundu hediye!
Oysa yaşananlar farklı değildi.
Çoban afiyetle sürüyü yedi.

“‘Benim köylüm sormaz, anlamaz, bilmez”
Çobanda zihniyet yerleşmiş bir kez
Köylüyse çıkardı onu çok haklı
Kullanmadı asla düşünme hakkı
Övündü hep “Benim dağ, benim sürü
Lakin,
Çobanı seçmeyi bilmedi köylü...

GooD aNd EvıL 01-02-2009 05:28 PM

Daha Ötesi Var mı?
Bugün bahar kondu avuçlarıma;
Açtı kara bağrını toprak;
Bir tohum uç verdi göğü yırtarak.
Saldı bütün evrene tomurcuklarını
Sığmadı kabına...
Daha ötesi var mı?

Bugün bir kartal kondu avuçlarıma;
Ne yüksekten uçuyordu,
Ne haşin bakıyordu...
Bir serçe kadar heyecanlı, munis
Çırpındı, küçüldü avuçlarımda
Daha ötesi var mı?

Bugün bir su damlası düştü avuçlarıma
Can kattı çürüyen yüreğime
Çatlak dudaklarımdan gönül kaleme
Açtı yollarını çıkmazlarımın.
Umut var eden yarınlarımın,
Mutluluğun,
Neşenin,
Heyecanın...
Daha ötesi var mı?

Bugün dağlar döküldü avuçlarıma;
Yok oldu mesafeler.
Duyabildim sesini sevdiğimin
“ Seni seviyorum “ diyişini..

Sizde duydunuz mu?
“ SENİ SEVİYORUM “dedi sevdiğim
Daha ötesi var mı?

GooD aNd EvıL 01-02-2009 05:28 PM

Demiyor
Daha ay başında yükselir figan
Hani bağladığın maaş demiyor.
Kemikler toplansa etmez bir kürdan,
Kemiksiz dil bile su,aş demiyor

Rakıyı götürür, sanırsın ayran.
İçer içer de kendine ayyaş demiyor.
Karısı artırır dişten tırnaktan,
Paramı pul etti oynaş demiyor.

Seven sevgiliye halin sormadan,
Gel olalım sarmaş dolaş demiyor.
Tilkiler elinde olmuşuz tavşan,
Gitti kulak, yeter tıraş demiyor.

Kendinden çekinir olmuş da insan
Hiç kimse kimseye sırdaş demiyor
Kırgız,Özbek,Çuvaş...Hepsi aynı kan
Birbirlerine hiç soydaş demiyor.

Kirli çamaşırla doludur her yan
Toplayamaz bunu faraş demiyor.
Devlete,vekile (lokmayı yutan)
Bir el uzanıp da yavaş demiyor.

Dil aynı, din aynı bölünmüş vatan
Gardaş gardaşına “gardaş” demiyor.
Dört bir yandan öte sarmış da düşman,
Benimdir; İstanbul, Maraş demiyor.

Eller Mars’a çıktı o hala yayan
Alimi ilmine marş marş demiyor
Değerleri yitti,kalmadı izan
Yok mu kurtaracak bir baş demiyor

GooD aNd EvıL 01-02-2009 05:28 PM

Derininden Çıktı Hüzün
Hazan mevsimine takıldı kaldı ömrüm
Ağaçlar gibi çıplak kaldı düşlerim.
Derininden çıktı hüzün.
Yüreğimde,
Tam ortasında raks etmekte

Bahara özlemin hüznüdür bu
Yaşamak istediğim
Ama, hiç yaşayamadığım
Geç kalınmış saatler hazanın ortasında
Bir mum gibi erimekte

Şimdi kuru gazel gibi ömrüm
Toprakla harmanı beklemekte
Umutlar solgun resimler arkasında
Solup gitmekte
Derininden çıktı hüzün
Yüreğimde,
Tam ortasında raks etmekte


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:14 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.