www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Nisan Serap Muratoğlu (https://www.cakal.net/showthread.php?t=145017)

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Ağlama Sesleri

Gergin dilinle
Hecelerdin bakire tanrıçaları
Dudakların aşk’a utangaçtı

Acemiydi tenin etine
İliklerinde şehrin ağlak
Ve geçimsiz sevişmeleri saklıydı

Nehre koşan at gibiydin
Cesaretle sıçrardın geceye
Üşüyen etler keserdi buzunu

P a r ç a l a n ı r
Yutardın karanlığı

Göçebe gözlerinle
Paylaşırdın uykuları
Düş(ü) ne biliyordun

Bildikçe uzaklaşıyordun
Beslediğin o verici ruhundan

Zamanın aynasında nefesini soğutarak
Sırtından vurulan sonlar düşlerdin de
Omurganda sancılanırdı ihanet

Ve birgün
İçine doldurduğun
Boşluklarla genişledin
Çatlayan damarlarından
Sızdın kendine

Sözlerin gürültüsü
Evrildi ağlama seslerine

Yüzüne baktım
P a r ç a l a n m ı ş t ı
Yüzünün seyir defteri

Omuriliğinden öptüğün hayat
Değmedi ölüme

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Ağlamalı! ...

Günebakanların gölgesinde
Güneşe ağlamalı

Denizkestanelerinin yaralarını
Sarmalı yosunlar

Kutsamalı hüznü
Shakespeare soneleriyle

Uzaklardan aşk geçiyor
Uzaklardan!

Lodosa teslim
Ağlıyor denizfeneri

Çehre hüzün, çehre yalnızlık
Yas tutmalı ay karanlık!

Bir adam, bir kadın
Gökkuşağında ağlamaklı

İskele alabanda!
Kıyılarıma yanaş kıyılarıma

Kadehler arası yolculuklarla
Hicrana seslenmeli

Gün geceye kavuşurken
Karışıyor dünya...

Ekinoks hücresinde
Vuruluyor güvercinler vuruluyor!

Öldü aşk, öldü insan
Öldü barış!

Günebakanların gölgesinde
İnsansızlığımıza ağlamalı!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Ağlayamıyorum! ...

Suskun kahpe sokaklarında İstanbul'un
Konyak yudumuyla boğuluyorum

Sıcak, sıcak ve yavaş...

Su birikintisinde ki serçe misali, ürküyorum
Ne yaşamın ardından kahrediyorum
Ne yaşanmamışlığımın
Serçe bile değilim oysa! .../Ağlayamıyorum!

Ruhsatsız silah gibiyim faili meçhul cinayetler de
Tam ortasına hayallerimin siyah çelenkler bırakılmış
Kahredilmiş adıma yazılan ne varsa kadere dair
Gölgelerin uğrak limanı gibiyim, martı çığlıklarında

Ne kendimi bilirim kendimden öte
Ne benden giderim korkularıma yenik
Martı'da değilim üstelik! .../Ağlayamıyorum!

Çekmiş baliyi ciğerlerine tecavüze uğramış
İsyanların da gecenin soluksuz çocuk gibiyim
Sigarasını inceden saran gay'in ayak seslerinde ezik

Uzaklardan gelen çığlık misaliyim
Ne benden bilirim yarının hesabını
Ne bendim zaten verecek hesabı
İnsan bile değildim! .../Ağlayamıyorum!

Darbeli ruhum sokak ortasın da kahpe İstanbul'un
Vurucu tim olmuş alacakaranlığın yalnızlığı
Kahretmişler ardımdan kayda geçmeyen yıllar
Dört mevsim geçmiş bu koca şehrin üstünden de
Bir ben bilememişim adımın Nisan olduğunu!

Ne özümden almışım yazgıyı
Ne bugünden umutluyum!
Oysa Serap'da değilim ya! .../Ağlayamıyorum!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Ağlıyor İstanbul

Kirpiğimde asılı kaldı

Bir damla yaş...

Ağlıyor bu sabah İstanbul!

Ve ben...

Sessizce karışıyorum

Gözyaşı kalabalıklarına! ...

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Ah! İstanbul Ah! ...

Zil çalıyor zerafetin etekleri
Zıtlıklara “aman sende” diyerek geçtik
Ruhum serseri, esrimiş gönlüm...
Ruhların zarafetine uygun kabirler seçtik

Cilveleşip imgelerle, dirhem dirhem
Cılız sesleri, şüpheyle ıskartaya çıkardık ya biz
Satacağım bu gece seni!
Sevgiliye kalp gözüyle bakanlardan değiliz! ..

Hüznü belinden kırıp, eylemlerimle yıkacağım
Ve ben sana göz yaşlarımla bakacağım
Aşk kanunlarını! ..
Bir yanar dağın boğazına bırakıp…

Oysa, zemheri gecenin sonrasında
Tekamülde tek sabrın dolmasında
Saydam bir gün düşlüyordum
Derken, düşlerimde ayaz ve ben üşüyorum!

Kadehleri, dalgakıranlarla parlatıp
Darından muzdarip olmuş, şu ırgat
Zerdali gölgesinde demleyecektim gündüzü
Koynunda geçirmeyi düşlediğim gibi geçen güz’ü.,

Aşiyan ki anılar seli
Aşiyan ki, sırtım kambur yollar engebeli
İnce sızım, eski göz ağrısı kumrular ağlıyor!
Ağlayan göz ve özden kopan damlalar!
Vallahi, yüreğimi dağlıyor…

Uykusu kaçmış, çocuklar gibi huysuzum
Hani bana diyecekti; Neyin var kuzum?
Arzu şahikalarından sesleniyorum;
Ve sevgi damarlarından besleniyorum.,

“İmanı gevredi de şu Vefa’nın
İpiyle kuyusuna inildiğinde cefanın
Semt olmaktan ileri gidemedi” Ey! Şehir...
Üzerime selini yürüttü de yürüttü, isyankar nehir.,

Dudaklarımda yalan gerçekliğim
Dünya dolusu işve., Ah! O dudaklardan çektiğim
Hayat olduğum yer...
“Vatan doyduğum yer! ” Der gibi diyebilir miyim!


Gömüldüm sana!
Sitem karım, mayısı sürur eden asil fidana
Hayatın neresindesin sevda şehri?
Sen bana, ben sana postalarım cehri

Uzakların avutur
Umurun, beyin jimnastiğimde ur,
Serseriyim, esrimişim.
Sen bilirsin demişim..,.

Sattım bu gece seni
Bulamayınca yordamında beni
Ah! İstanbul ah!
Geçmişime olsun eyvah! ..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:33 AM

Ak Kağıt Neden! ? ...

Işığın söndüğünü hissettiğimizde, hayallerimize bir mum yakmalı.

Mum dibi ne kadar karanlık olursa olsun...

Ak kağıt neden! ...Diye sormadan, belleğimizde kendimizden dahi sakladığımız

Yüzleşmekten korktuğumuz o duyguları

Şimdi evet şimdi! ...Desem de;

Biliyorum, kurşun ağır, yarası derin ve en çok da *******i kanar!

Ve kal demez mavi hüzünler...

Koşar adım zamanın içinden sıyrılıp, gitmek düşer

İmgelerin gücüne teslim olur sonunda bir kurşun kalem! ...

Merhabanın eksikliğiyle başlayıp, kalbine dokunmak isteriz şiirin

O anı veya dünden kalanları olduğu gibi olduğunca

Zor gelir dizelere sermek...

Üç nokta ne çok şey anlatır aslında...Fakat anlatabilmek kaybettirir anlamı

İşte bu yüzden şiir gibidir hayat! ...

Çünkü anlamak yasak! ...

Ak kağıt ve bir kurşun kalem varolmanın koşulu ne varsa

Yatağını inkar eden nehir gibi asi

Zaman sarkacında asılı küflü anılar gibi yenik

Belki de işlevini yitirmiş bir pusula gibi

Kadehlere devrilip batarken düşler

Kim bilir kaç imge sıyrılıp gider tenden! ...

Hiç görmediğimiz, hiç duymadığımız, hiç yaşamadığımız

Şehirlere, şarkılara, şiirlere, resimlere

Bir tatlı söze, sıcacık bir buseye, dostça bir dokunuşa giden

Yollar biter ve biz geride kalırız! ...

Ağız dolusu küfürler birikse de pişmanlıklar içinde

Gözlerden akan suyun tuzuyla alev alev yanar

Bir kurşun kalemin yarası! ...

Ak kağıt neden? Büyü, büyüyoruz...

Ve her şeyi biliyor şiir

Çünkü, hayat bizi değil, biz hayatı dolduruyoruz!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:33 AM

Akın

Uzun yol gideceğiz, kestane ağaçlarının önünden geçeceğiz…
Kırlangıçlara aldanıp, şımarık bulutları aldatacağız.

Gün aksasa da gölgemizin bacaklarında, geçmişten kalan,
eski Türkçe’yle yazılmış bir mektup gibi, görkemli ve özlem dolu,
daha uzun yol gideceğiz…

İçimizde büyüttüğümüz dağın tepesinden,
şehre ineceğiz. Kalabalıklara, telefon kulübelerinden sesleneceğiz.

Kalabalıklaşacak seslerimiz, biz yalnızlaşacağız…

Sokaklara bölüneceğiz, yüzümüze açılan kapılardan gireceğiz,
sofada yaşanmışlığın lekesiyle karşılaşıp, kemençe izlerini takip edeceğiz.

Ağır hüznün çöktüğü avluya çıkacağız, kapanacak arkamızdan dönüşlerin olmadığı bahçe kapısı…

Ellerimizde gece
Gözlerimizde yıldızlarla sırılsıklam…
Sırılsıklam
Daha uzun yol gideceğiz…

İklimleri uğurlayan leyleklerin gagalarında elleri kınalı bebeklerle,
denizlere yürüyeceğiz.

Selam vereceğiz denizşakayıklarına, çoğaltacak o asi dalgalar umutsevici, sevinçlerimizi…

“Yaşamak! ” diye haykıracağız, saçlarımızla oynaşırken yakamozlar…

Sonrasızlık ürkütmeyecek bizi!
Zorlukları kucaklayan göğsümüzde,
yasemin kolyemizle yılmadan,
lir çalan melekler eşliğinde
uzun yol gideceğiz…

Hayata karşı sağaltırken zamanı, ruhumuzda dönen semazendelerle huzura yöneleceğiz.

Daha dündü demeden, yarının elbisesini giymeden, kalbimizin aynısından an’larımıza yansıyan aşk’la dokunacağız birbirimize…

Ateşi dudaklarından çalınmış gül gibi mahzun ama, gururla yürüyeceğiz…

Yabancı coğrafyalardan geçeceğiz, sözler büyüyecek.
Anlamın büyüsüyle, gözlerimizle buluşacak anlaşılmak!

Patikalarda seken ceylanların düşlerinene düşeceğiz,ormanlardan geçeceğiz.

Kamaşacak rüyalarımız…

Geceyi uyuturken koynumuzda, hayata sarılır gibi,
sıkı sıkı sarılacağız birbirimize…

“Dön! ” diyecek iç sesimiz.
Gürleyecek gök, gülecek toprak yüzümüze
Denizler okyanuslara kavuşacak;
İçimizde büyüyen dağ’a
El ele yürüyeceğiz…

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:33 AM

Aklımın Evi

Güneşin sırtında salkım saçak karanlıklarla
Bu kadar gerçek olmamalı
Bu şehir..

Sisler olmalı
Boğazında düğüm düğüm
Tanrılarla, yarasaları anlatmalı

Suçlu
Ayağa kalk
Aldatılmışlığım
Şarkı söyleyen çiçek!

Mayın döşeli esatirlerde
Yürüyen gölgelerin yeminlerini
Islıklayan rüzgar
Dağıtma sisleri...

Bu kadar gerçek olmamalı
Bu şehir...

Derisi yüzülmüş tarihlere
Bağışladım köklerimi

Uzun eller sürüngenlerinin
Sırtımda dinledim okşayışlarını

Sessine yasladığım rüyalarımı
Satan dudaklar
Ne kadar mutluydular

Suçlu ayağa kalk
Başkalaştığım
Konuşan ağaç!

Akşamlar birikiyor
Mil çekilmiş gözlerimde

Yol yorgunu
İnsan kokulu

Sayfaları çeviriyorum
Kitap böcekleri üzgün

Kendime yabancı gibi
İçimi seyrediyorum
Sisler olmalı sisler

Bulutları çalınan gökyüzü
Aklımın evi yanıyor

Bu kadar gerçek olmamalı
Bu şehir! ..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:33 AM

Akrebin Kuyruğunda Nisan

Yokluğunun kış akşamı şimdiki zaman
Geçmişten hiç farkı olmayan..

Ve her yağmur yağdığında
Akrebin kuyruğunda nisan

II
Sırları dökülen aynada saklanan güneşin
Günaydın öpücüklerine küsen zamanda

Mekansız rüyalarda saklı bir göçle
Sevgiden hasrete büyüyen yalanım

III
Gözümün aşka takıldığı
Örümcek örtülerinde saklı

Dudaklarında makamını arayan
Bildik bir hüzünle..

Harlı bir ateş gibi yanan tenin
Kül olup dağıldı evrenime

IV
Haklarını hayatın parmakuçlarında
Bin yılık acılarla arayan

Diğerlerinin yalnızlıklarıyla
Dünya ne kadar küçük değil mi

Ve biz değil miydik
Bin yıllık acıyla aşkı kucaklayan

Yalanıyla küçülen dünyada
Nefes nefese yaşamla savaşan

V
Martısız denizlere kavuşma telaşıyla
Yağmur sesimden öpseydin beni

Keşfedilmemiş nisan hüznüyle
Ayrılık vaktinden önce gelmezdi şiire

Belleğimde saklı geçmişini arayan
Eski bir fotoğrafsın şimdi..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:33 AM

Al Beni! ..

_________________/15 ocakla Kutlu ol Nazım Usta..


Pimini çektiğim
Hayallerimle çiğnedim
Yasalarını hayatın

Utancım
Geç(miş) gibiydi
İçimdeki öksüz gemilerle

Yaralı takvimlerin
Yasaklı günlerine
Yasladım başımı

Sen de
Yarama gömül
Nazım usta! ..

Düşmez buralara
Tezek kokulu
Arsız kışlar

Ateşi söner
Kar ormanlarında
Bahar tenli çocukların

Küçük hayatların
Büyük özgürlükleri kanar
Memleketimin duvarlarında

Kimse görmez
Ruhlarını yitiren
Merhamet duygularını

Sözcükler çöplüğünün
Fısıltılarını duymaz
Sağır kulaklar

Tel örgüler sarıyor
Çarenin sessizliğiyle
Sızlayan şiirleri

Uzaklaştıkça senden
Sana geliyorum
Yağmurun kalbiyle

Sıyrılıp
Korkularımdan
Zehirliyorum hayatımı

Gecikmiş
Bir intihar bu
Al beni Nazım usta!


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:42 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.