![]() |
Ermiş
Daha henüz 9 yaşımdaydım fal, ruh, cin, şeytan vb. gibi şeylere inanmazdım yeni inşaa edilmiş bir eve taşınmıştık ama nedense bir türlü gece banyodan ve sokak kapısından garip sesler geliyordu. Taşındıktan bir hafta sonra seslerin nereden kaynaklandığını anlamak için ben banyo, abim ise sokak kapısının önünde bekliyordu. Fakat hiç bir şey gözükmüyordu ama ses vardı. Evimize hoca çağırdık dua okudu ve bize banyoya 1 kova su takunya ve havlu bırakmamızı söyledi,neden diye sorduğumuzda ise hiç bir şey söylemedi. Hocanın dediklerini aynen uyguladık o gece rüyama garip şeyler girmişti beyazlar içinde elinde bir asa yaşlı biri el hareketiyle kızgınlığını anlatıyordu. Sabah kalktığımızda su bitmiş takunyalar ve havlu ıslaktı en ilginç olanı ise kapının kilidi açıktı. Hocayı tekrar çağırdığımızda bize evin yapıldığı konumda çok ama çok eskiden bir mezar olduğunu söyledi ve rüyama giren kişinin bir ermiş olduğunu söyledi banyoda ise abdest almış. Ertesi hafta evden taşındık ve şu an orada hiç kimse oturmuyor. Ve tam 17 yaşındayım. |
Gerçekmiş..
Kurt adam ve vampir hikayesinin aslında İngiltere’ den çıktığını biliyor muydunuz. Evet 1970 li yıllarda adamın biri ismi bilinmeyen bir hastalığa kapılmış ve yaşaması için devamlı kan alması lazımmış bunun için de ömrü boyunca hastanede kalmak zorundaymış. Bu olay başına gelen kişi de doktor kendisi üstelik.Neyse adamda yüzünde ve suratında tüylenmeler başlamış ve yukarıdan yan dişlerinin ikisi hastalıktan dolayı kurt köpeklerindeki gibi uzamış artık doktorlar öleceğni söylemişler ve sonunda geceleri dışarıya çıkıp insanların evlerine girip ısırıyor ve kanlarını emiyormuş ve bu olay gerçekmiş ve bir çok hikaye buradan yola koyularak uydurulmuş. |
saols kanka baya hikaye varmış oku oku bitmez:))
|
Alıntı:
bu bir filimden alıntı sanırım. filmin ismini hatırlayamıyorum seri cinayetlerin işlendiği bir filimdi. filimden bazı karelerde aklımda sanırım bu çığlık 3 filmi... |
ya kardeş kusura bakma ama hiç korkuyla alakası yok bunların ne demeye korkunç hikayeler yazdın merak ediyorum
|
Kara Büyü
Bir gün ev arkadaşımla can sıkıntısından kendimize bir büyü bulmayı ve bunu insanlar üzerinde denemeyi düşündük öyle saçmasapan bazı kelimeleri bir araya getirdik ve bunları ezberledik. Bu sadece ikimizin bilceği bir büyü olmalıydı. Ama ne için yapılması gerektiğine karar veremedik ve yattık. Ertesi gece yılbaşı partisi için aldığım cadı şapkasını başıma taktım ve üzerime siyah bişeyler giydim bir mum yakıp ışıkları söndürdük. Bu büyüyü diğer ev arkadaşlarımdan birine yapacaktım. Olayı önemsemesi için onu inandırdık ve konsantre olmasını sağladıktan sonra büyüye başladım ve bir gece önce uydurduğumuz sözcükleri söylemeye başladım. Büyü bittikten sonra ışıkları yakıp gülmeye başladık. Büyüyü uydurduğum arkadaşımla Şule'ye (büyüyü yaptığım arkadaşım) gülüyorduk o ise hiç tepkisiz oturuyordu. İşte tam o sırada birden gök gürlemeye ve şimşek çakmaya başladı. Elektrikler kesildi. Yazın ortasında havanın böyle birden patlaması bizi hem şaşıtmış hem de korkutmuştu. Bi müddet öylece jeneratörün devreye girmesini bekledik . On saniyede devreye girmesi gerekirken girmedi Biz de mum yaktık ve bütün gece korkudan uyuyamadık.Yağmur sabaha kadar yağdı. Şule ise ateşlendi ve ailesini çağırmamızı istedi. O gün öğrendik ki jeneratör bozulmuş. Akşama doğru Şulenin ailesi geldi ve onu kayseri deki evlerine götürdüler.Bir ay sonra da gelip eşyalarını aldılar ve Şule bir daha ne geldi ne aradı. Aradan 4 sene geçmesine rağmen bu büyü sözcüklerini ne kadar unutmaya çalışsam da bi türlü unutamadım. Bazen aklıma gelince bişey olcak diye korkarım. |
Üst Kattaki Katil
Büyük bahçeli bir villada yaşayan genç bir çift, çocuklarını bakıcıya bırakıp dostlarının verdiği bir partiye gitmiş. Bakıcı kız çocukları yatırdıktan sonra televizyon seyretmeye başlamış. Bir ara telefon çalmış. Kızcağız telefonu açtığında karşısında hırıltılı bir sesle konuşan biri varmış: Şu an üst katta çocukların başucundayım. Sen de gelsene buraya. Huhahuha! Kız feci korkmuş haliyle. Ama kendini Kesin salak bi telefon şakası bu diye düşünüp sakinleştirmeye çalışmış ve televizyonun sesini sonuna kadar açmış. Telefon tekrar çalmış. Aynı hırıltılı ses yine o histerik kahkahasını attıktan sonra, Çocukların yanındayım. Hadi sen de gel yukarı demiş. Kız daha da korkmuş ve santrali arayarak durumu anlatmış. Santralde iyi bi kadın varmış, Adam sizi aradığında bir’kaç dakika konuşturun. Numarayı tespit eder, sonra da polise bildiririz diyerek kıza yardımcı olmuş. Bakıcı kız telefonu kapatır kapatmaz hemen çalmış telefon. Aynı ses yine aynı sözleri tekrar etmiş. Kız konuşmayı uzatmaya çalışmış ama sapık anlamış bunu ve hemen telefonu kapatmış. Bir’kaç dakika sonra tekrar çalmış telefon, arayan santral memuresiymiş ve panik durumdaymış: Hemmen kaç oradan! Arayan numaranın da adresi aynı. Yukarıda bir telefon hattı daha var demek ki! Kız koşşa koşşa kaçmış evden. Bu arada santraldeki kadın, polisi olaydan haberdar etmiş bile. Polisler birkaç dak’kada adrese gelip eve girmiş. Gerçekten de üst katta elinde kocaman bi kasap satırı olan bir katil yakalamışlar. Üst kat pencerelerinin birinden eve giren sapık katil iki çocuğu öldürdükten sonra o telefonları etmeye başlamışmış. |
Musalla Taşı
Köyümüz, Tipi Köy İç Anadolunun en eski köylerindendir.Köyümüzün mezarlığı evimizin tam karşısındaydı.Komşumuzun bize orada garip şeyler gördüm, demesi bizi ne kadar ürkütsede inandırmıyordu.Ta ki Burak arkadaşımın sünnet gecesine kadar.Birden arkadaşımın hediyesini evde unuttuğumu farkettim.Gece garip olayların olduğunu bildiğim için eve gitmeye korkuyordum.Eve yaklaştığımda bazı çığlıklar duymaya başladım.Musalla taşının üzerinde garip ışık büzmelerinin daire biçiminde döndüğünü gördüm ve birden at sesleri gelmeye başladı.İleriye doğru baktığımda atın üzerıne binmiş bir gelinin hızla musalla taşına doğru geldiğini gördüm.Gelin bir süre musalla taşının etrafında dolaştıktan sonra mezarlığa girerek ağıt yakmaya başladı. Ben bu arada korkudan ne yapacağımı şaşırdım.Daha sonra bir düğün alayının gelip gelini alarak oradan hızla uzaklaştığını gördüm.Bende düğün yerine koşup olanları dedeme anlatmaya başladım.Dedem bana inanmadı.Ertesi sabah mezarlığa bakmaya gittiğimde bir gelin duvağının bir mezara bağlı olarak buldum.Bu duvağı dedeme gösterdiğimde dedemin ağladığını ve bu duvağın savaşta gelinken şehit olan ablasına ait olduğunu ve mezarınsa sevdiğine ait olduğunu söyledi.Bir kaç yıl sonra Akşehir gölünün taşmasıyla köyümüz sel altında kaldı, bir daha böyle bir olay görülmedi. |
Marmara Canavarı
Lonch Ness Canavarı dünyanın en popüler canavarlarından biri. Türkiye'nin en popüleri ise Van Gölü Canavarı. Hakkında yüzyıllardan beri yüzlerce hikaye anlatılan ve birçok görgü tanığının olmasına karşın Marmara Canavarı, bu iki rakisinin gölgesinde kalmış. Marmara Canavarı hakkında özellikle Tuzla'da bir çok efsane anlatılır. En çok bilinen efsane ise 1970 yıllarında yaşanmış olanıdır. Gecenin bir yarısı teknelerini limana bağlayaniki balıkçı, Anadol pikaplarına atlayıp evlerinin yolunu tutmuşlar. Yol mezarlık yanından geçiyormuş. Arabayı süren bu mezarlıktan korktuğu için dualar ediyormuş. Diğeri batıl korkuları olmadığından arkadaşıyla dalga geçiyormuş. Bu sırada şoför aniden firene asılmış. Çünkü ince bir ağaç enlemesine yola devriliymiş. Şoför "Ben hayatta inmem" demiş. Diğeri babayiğit bir adammış, "Ben tek başıma hallederim" diyip çıkmış arabadan. Gece karanlığında ince uzun ağaca bakıp: "Kavak ağacı galiba" demiş. Yaklaşıp ağacın gövdesine sarılıp da ağacın kabuğunun yumuşak olduğunu ve kımıl kımıl hareket ettiğini hissedince babayiğitlik filan kalmamış taabii; aynen tabanları yağlamış. Arkadaşını dikkatle izleyen şoför ağacın hareketlendiğini ve yukarı doğru kalktığını görünce, karşısındakinin ağaç değil de ben diyim on, sen de yirmi metre boyunda dev bir yılan olduğunu farketmiş. Yılan başını kazdığı mezardan çıkarınca dehşete düşen şoförün saçları o anda bembeyaz kesilmiş. Allahtan karnını mezarda doyurduğu için canavar ne şoföre ne de arkaşına saldırmamış. Denize doğru akıp gitmiş. İki arkadaş perişan halde köylerine dönmüşler. Sonradan köyün yaşlılarından yılanın Marmara denizinde yaşayan ve denize yakın mezarlardaki, yeni gömülen ölüleri yiyerek yaşayan bir canavar olduğunu öğrenmişler. Anlattıklarına göre; daha önceleri yılanın çok aç kaldığında balıkçı teknelerine dahi saldırdığı olurmuş. O zamanlarda Yalova ve Kumla'da da ortaya çıkarmış. Marmara Canavarı'yla karşılaşan herkes söz birliği etmişcesine yılanın bir kavak ağacı boyu ve eninde olduğunu söylermiş. Ama yıllardır Marmara Canavarı'nı gören olmamış. |
Sahil Macerası
Saat sanırım 12 ydi. Sahildeki dalgaların sesi çok etkileyiciydi. Çok güzel bir yer buldum burada biraz yüzmek dalgaların sesini dinlemk istiyordum. Usulca patikadan aşağıya indim. 5 dk olmuştuki bir sesle irkildim. Beraber sahile inmiş bir çift olduklarını gördüğümde bir an için rahatlamışlardı. Farklı düşüncelere dalmıştım hemen oradan uzaklaştım. Onları rahatsız etmek istemiyordum. Ama sesleri bana yaklaştıkça kızın sesi tanıdık geliyordu. Olamaz dı bu imkansız dı bu benim sevgilim di. Ne yapacağı şaşırdım elim ayaklarıma dolanıyordu. Sinirlenmiştim sanki 5 dk önceki insan değildim zaten olamazdım. Bir hamle yapıp onlara saldırmak istedim.. Sonra bir el silah sesi duydum. Evet ayağından vurulan erkek acı içinde kıvranıyordu. Kim vurduğunu göremiyordum. Sevgilim koşmaya başladı. Kaçıyordu. Bir silah sesi daha duyuldu. Sevgilim yere yığılmıştı hareketsiz oluşundan ne olduğu anlaşılıyordu. Erkekten yapma yalnış anladın sesleri yakarışları çıkıyordu. O an yerimden fırladım onu ben öldürmek istiyordum. Nasıl yaptım bilmiyorum ama koşarak çıktım bulunduğum kuytu köşeden. Onu ben öldüreceğim diye haykırdım. Karşımda duran 20 yaşlarında çok güzel bir kızdı. Yemşeşil gözleri sarı saçlarıyla önümde duruyordu. Öylece bakakaldı. Ve tek silah sesi daha duydum. Ağlamaya başladı. Bunu yapmamalıydı. Diyordu. Anlatmaya başladı onu çok sevmiştim diye.. İnanamadım aynı kaderi paylaştığım kız benden daha cesur çıkmıştı. Ona olanları anlattığımda bana çok ilginç olarak baktı inanmıyordu. Sanki erkeklerden artık nefret ediyordu. Masum gözlerinde sevgiden eser yoktu. Silah elindeydi. Ve ayağıma bir el ateş etti. Kurşun dayanılmaz acı veriyordu. Az önce olanlar benim başıma gelmek üzereydi. Nasıl kurtulabilirdim diye düşünüyordum. Dengesini kaybettiği belliydi. Hiç bir şey onu engelleyemezdi. Tam ona doğru hamle yapmak üzereyken başka bir silah sesiyle irkildim diğer ayağımdan vurulmuştum. Öyle kalakaldım Gelen kasaba polisiydi. Yaklaştığında az önceki masum kız tam bir tiyatro oyuncusuydu. Olanları öyle farklı anlattı öyle şekilde anlattıki ben bile inandım. Şu anda hapisteyim ve sanırım çok uzun süre daha burada kalacağım. Oysa kimbilir hangi erkekten intikam alıyor... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:24 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.