![]() |
NEDEN YEMEZSİN?
Nasreddin Hoca Akşehir'e yeni geldiği sıralar parasız kalmış. Karnı da aç... Sokak larda dolaşırken bir fırın görmüş. Yeni çıkan ekmeklerin kokusuna dayanamayıp fırına girmiş, tezgâhın başın daki adama sormuş: — Bu ekmeklerin hepsi senin mi? — Benim. — Be adam, madem ki bu kadar mis gibi kokan ek meğin var, ne diye oturup da yemezsin! İPTAL İş adamı sekreterine: Hafta sonundaki bütün randevularım iptal edildi mi kızım? dedi. Ettim, beyefendi. En çok da Leman Hanım üzül dü. Cumartesi günü onunla evlenecektiniz ya... BOŞUNA MI? Temel ölüm döşeğindedir. Karısı Fadime'yi yanına çağırır: Fadime, hizmetçi kızla aldatiyordum seni, beni affet. Hakkım helal et. Bileyirum, boşina mi zehirledum seni sanaysun? TEMEL VE FADİME Temel, karısı Fadime ile dargındır. Ayrı odalarda yat maktadırlar. Konuşmak zorun da oldukları şeyleri yazılı ola rak birbirlerine anlatmaya çalışıyorlardı. Bir akşam Fadime yatağına yatacağı zaman dola bının yanında küçük bir pusula bulur. Pusulayı Temel yazmıştır. Şöyle demektedir: — Sabah penu saat peşte uyandurasın... Ertesi sabah saat sekizde uyandığı zaman Temel ya nındaki masanın üzerinde şu pusulayı görür: — Temel, haydi kalk saat peşe celeyi... NİÇİN BALIK TUTAMIYORMUŞ? Bir Batılı Alman ile bir komünist Rus, sınırın iki yanında balık avlıyordu. Alman birbiri ardınca balık tutarken, Rus'un oltasına bir tek balık bile gelmiyordu. Nihayet Rus nehrin karşı yakasındaki Alman'a ses lendi: — Sen balık tutarken aynı nehirden, ben neden hiç bir balık tutamıyorum? Alman biraz düşündükten sonra cevap verdi: — Belki senin tarafında, balıklar ağızlarım açmaktan korkuyorlardır. ÇOK YAŞA Diktatörün biri, nutuk vermek üzere halkı kentin stadyumu na çağırmıştı. Tam mikrofon başına gelmişti ki, ön sıralar dan birindeki dinleyici aksırdı. — Kim hap sırdı? diye sordu. Cevap alamayınca, muhafız kıtasına emir verdi: — Ön sıra! İlk sıradakiler yaylım ateşine tutuldular. Diktatör yine sordu: — Kim hapşırdı? Yine cevap yok. Yine yaylım ateş... İlk on beş sıradakilerin hepsi öldü. Aynı soruyu on altıncı sıradakilere sorunca, çelimsiz bir adam yerinden kalkıp korka çekine: — Ben hapşırdım Sayın Başkanım, dedi. Diktatör, aradığını bulmanın rahatlığı içinde: — Çok yaşa! dedi. Ben de "çok yaşa" demek için sormuştum zaten. MUAYENE.. Temel tedavi için İstanbul'a gelir ve dok tora gider. Muayenehanede doktor Temel'e soyun masını söyler. Temel soyunur ancak uzun sü redir yıkanmadığı için ter kokmaktadır. Doktor sinirlenir: Arada bir yıkansanız fena olmaz. Bileyrum doktor, memleçetteki doktor da öyle söyledi, ama pen cene eyi bir doktora cöruneyum diye celdum. TAM İSABET! İçtihad dergisini yayımlayan Abdullah Cevdet'in bir şiirindeki: Ben bu vatanın öksüzüyüm dizesi, dizgi yanlışı sonucu: Ben bu vatanın öküzüyüm biçiminde çıktı. Abdullah Cevdet buna pek öfkelenmişti. Önüne ge lene dert yanıyordu. Babıâli yokuşundan inerken Süley- man Nazif e rastladı. Uzun uzun yakındıktan sonra sor du: Ne dersin bu işe? Süleyman Nazif cevabı yapıştırdı: Tam isabet, tam isabet!.. SAYI Akıl hastanesini gezmekte olan gazeteci, bir koğuşta rastladığı hastaya sordu: — Burada kaç kişisiniz? Karşısındaki, elini "boş ver" anlamında salladıktan sonra: — Asıl, dedi, siz dışarda kaç kişisiniz? NEREDEN KARDE Şİ OLUYORMU Ş ? Adamın biri Hükümdarın kapıcısına gelir ve ona: — Anne-baba bir kardeşin geldi, demesini söyler. Hükümdar, içeri girmesine izin verir. Aralarında şu konuşma geçer: Nereden kardeşim oluyorsun sen? Adem ile Havva'dan. Ona bir dirhem verin. Anne-baba bir kardeşine bir tek dirhem mi veri yorsun? Adem ile Havva'dan olan her kardeşime bir dir hem verecek olsaydım, sana bu kadarı bile düşmezdi... KUŞ SANMIŞ! Saf köylü, şehre iş için gel miş. Bir evin penceresinde gördüğü papağanın renk renk tüylerine hayran oluyor. — Allattım... Ne güzel ya ratıkların var... diyor. Tam o sırada papağan konuşmaya başlıyor: — Ne bakıyorsun? Köylü, neye uğradığını şaşırıyor: — Kusura bakma hemşerim. Seni kuş sandım da... |
NİÇİN ALKIŞLIYORLAR?
Bir gün Einstein'la, meşhur komedyen Charlie Chaplin otomobille Hollywood'dan geçiyorlardı. Gören herkes onları alkışlıyorlardı. Charlie, Einstein'a dönerek: — Bakınız, dedi, ikimizi de alkışlıyorlar. Sizi anlamadıkları için, beni de anladıkları için alkış lıyorlar. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:57 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.