www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Türk Halk Şiiri Antolojisi (https://www.cakal.net/showthread.php?t=68794)

M@D_VIPer 05-15-2007 11:56 AM

Âşık Mahzunî

(1940-2002)

1940 yılında Afşin' in Berçenek Köyünde doğar.1956 yılında Berçenek'e gelen ilk okuldan mezun oldu.1957 yılında Mersin Astsubay Okulu'na gitti..1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu'nu bitirdi.
1961 yılından itibaren, sevip gönül verdiği yoldan giderek, yüzlerce plak ve kaset yaptı.
1998 yılında, 58 kaset sahibi olan ozan, dünyanın yaşayan üç büyük ozanı arasında birinci sırayı aldı. Birçok yabancı ülkede deyişleri değişik dillerde okundu. Tüm türkülerinin yer aldığı 8 kitabı bulunan ozanın, Bektaşi kültürünün ve Anadolu ezgilerinin dünyaya tanıtılmasında önemli bir yeri vardır.
17 Mayıs 2002 tarihinde Almanya'nın Köln şehrinde öldü.

M@D_VIPer 05-15-2007 11:56 AM

Âşık Mahzunî Eserleri

Ağlama

Kader böyle imiş böyle yazılmış
Gidiyorum kara gözlüm ağlama
Mezarımız gurbet ele kazılmış
Gidiyorum dudu dilim ağlama

Ceylan bakışını üzme boşuna
Kurbanlar olayım gözün yaşına
Keder yakışmıyor hilal kaşına
Gidiyorum kara gözlüm ağlama

Emanet eyledim benli kuzumu
Arkalarda koyma benim gözümü
Getir ver çalayım kırık sazımı
Gidiyorum kara gözlüm ağlama

Mahzunî Şerif 'im yollar göründü
Garip başım dertten derde büründü
Fadime'm duvağın yerde süründü
Gidiyorum kara gözlüm ağlama.


Çeker Giderim

Ben de bir peygamber olmuş olsaydım
Birlik tohumunu eker giderdim
Önce yasaklardım kula kulluğu
İnsan Hak'tır deyip çeker giderdim

Bakmazdım zalimin gözü yaşına
Sabıra bağlamazdım boşu boşuna
İtikat etmezdim mezar taşına
Taş yerine çiçek eker giderdim

İnsan olduğu yön kıbledir bana
Ben böyle inandım çünkü insana
Çok sebeptir diye kavgaya kana
Bütün hududları söker giderdim

Cehalet insana pusudur pusu
Kolay bilinmiyor işin doğrusu
Hocam çekmeseydi ahret korkusu
Dünyaya bal gelir şeker giderdim

Mahzuni hüner yok şah'ın tacında
Aşk yanamaz cehennemin sacında
Son isim isterse dar ağacında
İnsan der boynumu büker giderdim


Savulsun Gitsin

Ambargo mambargo dinleme gardaş
Gelin Amerika kovulsun gitsin
Üsleri müsleri çıksın burdan
Kendi toprağına savulsun gitsin

Bu herifler senden alır haşhaşı
Morfin eder sana açar savaşı
Boşuna vurmadan gardaş gardaşı
Bir bayram davulu çalınsın gitsin

Elin gavurunu boşa çağırma
Evdeki dövüşü ele duyurma
Seni senden, beni benden ayırma
Böyle bir memleket öğünsün gitsin

Bu topraklar bizimdir bizim olacak
Amerika bela buldu bulacak
Mahzuni bağımsız şehit kalacak
Yeter ki Türkiye'm dev olsun gitsin.


Zalimin Zulmü Varsa

Karamanın koyunu
sonra çıkar oyunu
Ben artık seyredemem
devrilesi boyunu

Zalımın zulmü varsa
mazlumun Allah'ı var
Ahım seni kül eder
vallahi billahi yar

At ölür meydan kalır
yiğit ölür şan kalır
Kör olası dünyada
can gider zaman kalır

Mahzuni bu rıhtıma
yanaşıyor son gemi
Düşenin dostu olmaz
bunu unutma emi


Yorgunum Bugün

Ey doktor çekil başımdan
Gönlümden yorgunum bugün
O yar bana inanmıyor
Dargınım bugün, dargınım bugün

Geçen günüm aylar gibi
Eğilmişim yaylar gibi
Coşup giden çaylar gibi
Durgunum bugün, durgunum bugün

Bu yol gider vara vara
Etrafını yara yara
Eski sevdiğim dostlara
Kırgınım bugün, kırgınım bugün

Der Mahzuni bile bile
Taşa tutu beni hile
Aşık oldum azraile
Vurgunum bugün vurgunum bugün

M@D_VIPer 05-15-2007 11:57 AM

Dertli

Hayatı
(1772-1846)


1772 yılında Bolu Çağa'nın Şahnalar köyünde dünyaya geldi. Asıl adı İbrahim. 1846'da Ankara'da öldüğü sanılıyor. Çobanlık yaptı. Gezici aşıklardan saz çalmayı öğrendi. Gençliğinde İstanbul ve Konya'ya gitti. Mısır'a gidip 10 yıl kaldı. Köyüne dönüp evlendi, tekrar İstanbul'a gitti. II. Mahmud döneminde fes giyilmesi kabul edilince fesi öven redifli bir kaside yazdı. Ödül olarak Çağa'ya ayan atandı. Topladığı vergileri zimmetine geçirdi. Görevden alınınca bunaldı intihara kalkıştı. Daha önce Lütfi mahlasını kullanıyordu, bu olaydan sonra Dertli mahlasını kullandı. Ankara, Çankırı, Zile, Amasya'yı dolaştı. Ankara'ya döndü, burada öldü. Koyunpazarı Semti'ndeki mezarı yol açılırken kayboldu. Divan türündeki şiirleri başarılı değildir. Asıl ününü hece vezinli şiirleriyle kazandı. Alevi-Bektaşi inançlarına bağlıdır. Ağır bir dil kullanır, şiirlerinde toplumsal eleştiri ve taşlamalar öne çıkar.

M@D_VIPer 05-15-2007 11:57 AM

Dertli Eserleri

Telli Saz

Telli sazdır bunun adı
Ne ayet bilir ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde

Venedik'ten gelir teli
Eriktendir bunun kolu
Hey Allah'ın şaşkın kulu
Şeytan bunun neresinde

Abdest alsan aldın demez
Namaz kılsan kıldın demez
Kadı gibi haram yemez
Şeytan bunun neresinde

İçinde mi dışında mı
Burgusunun başında mı
Göğsünün nakışında mı
Şeytan bunun neresinde

Dut ağacından teknesi
Kirişten bağlı perdesi
Behey insanın teranesi
Şeytan bunun neresinde

Dertli gibi sarıksızdır
Ayağı da çarıksızdır
Boynuzu yok kuyruksuzdur
Şeytan bunun neresinde


Yar Neden Hazzeder

Yâr neden hazzeder, neden hoşlanır
Bilmem en güzel nenin, müptelâsıdır
Gönül kâh soyunur, kâh ateşlenir
Ne çare, çekmeli, aşk belâsıdır.

Sefine-i aşkım engine saldım
Girdab-ı mihnette eğlenip kaldım
Yüz bin aman dedim bir buse aldım
Hâsılı ömrümün kan pahasıdır.

Canlar feda olsun ahu veş göze
Hiç doymak olur mu bu şirin göze
Bin tekellüm ettik, kalmadı yüze
Bilmem o yâr kimin aşinasıdır.

Dertli vazgelir mi ol mehcebinden
Yahşi haber aldım öz nesebinden
Verdiği buseler lâl-i lebinden
İftar-ı vaslının diş kirasıdır.


Abdallık

Abdallığın binasını sorarsan
Allah bir Muhammed Alî abdaldır
Hakıykat ilminin aslın sorarsan
Cümle ululardan ulu abdaldır.

Ben bu Abdallıktan gerüye kalmam
Tuttum Abdallığı elden bırakmam
Hem Hadîce hem Fatîma hem Selman
Kemer-bestelerin beli abdaldır

Muhammed kırklara bir hayal gördü
Ol hayal ne imiş aslına erdi
Firdevs-i a'lâdan içeri girdi
Öten bülbüllerin dili abdaldır

Muhammed kırklara belî beş dedi
Alî'yi görünce Allah dost dedi
Hak Muhammed Abdal olmak istedi
Muhammed Alî'nin yol abdaldır

Dertli kemter anladın mı hisabı
Seyyid Battal Gazi Abdülvehhâb'ı
Hem doksan bin halifenin sahabı
Hünkâr Hacı Bektaş Velî abdaldır.


Semâî

Vefasın görmedim ol şûha meftûn olduğum kaldı
Düşüp sevdasına âlemde mahzûn olduğum kaldı
Görüp gözyaşına rahm etmedi devletlü sultânım
Döküp âb-ı sirişki dîde pür-hûn olduğum kaldı

Cefâ vü cevrine râzî olurdum ben ol dildârın
Ana vad'ettiğim cân işte, medyûn olduğum kaldı
Ümîdim Derdli'ye dermân edersen der idim hâlâ
Senin derdinle şâhım derdi efzûn olduğum kaldı

M@D_VIPer 05-15-2007 11:57 AM

Hatayî

Hayatı
(1487 - 1524)



Safevi hükümdarlarından Şah İsmail'dir. 17 Temmuz 1487’de Azerbaycan Erdebil’de doğdu, 23 Mayıs 1524’te burada öldü. Azerbaycan ve İran’da hüküm süren Safevi Hanedanı’nın kurucusu. Uzun yıllar tarikat eğitimi gördü. Hatayî mahlasıyla şiir de yazan Şah İsmail, Nesimî’nin etkisindedir. Sade bir dil kullanmış ve hece vezniyle şiirler yazmıştır. Aruzla yazılmış ve Arapça Farsça şiirlerinden oluşan Hatayi Divanı da seçkin bir örnektir. 16. Yüzyılın ön önemli şairlerinden biri olarak gösterilir. Mesnevi türünde Dehnâme ve Nasihatnâme adlı iki eseri daha vardır.

M@D_VIPer 05-15-2007 11:57 AM

Hatayî Eserleri

Gönül Seyranda Gezerken

Gönül seyranda gezerken
Şah geldi araya
Hakk’a niyaz ederken
Bir engel düştü araya

Hakk’ın kapusundan girdim
Kendi vücudumu gördüm
Marifet kazanın kurdum
Aşkı kaynatan küreye

Muhabbet haslar hasıymış
Etmeyen Hakk’ın nesiymiş
Sevgi Hak sevgisi imiş
Erenler ne der buraya

Hele küşadın düşürdüm
Firkat kazanın taşırdım
Marifet aşın pişirdim
Tuzun tattırdım bereye

Hatayî der ihtiyarsız
Neyleyim dünyayı yârsız
Ol alemden bihabersiz
Tuz ekmek ister yaraya.


Hudey

Elâ gözlü pirim geldi
Duyan gelsin işte meydan
Dört kapısı kırk makamı
Bilen gelsin işte meydan

Hudey hudey dostlar hudey
Hudey hudey canlar hudey

Ben pirimi hak bilirim
Yoluna canım veririm
Dün doğdum bugün ölürüm
Ölen gelsin işte meydan

Hudey hudey dostlar hudey
Hudey hudey canlar hudey

Bağ olan yerde bağ olur
Gül olan yerde hav olur
Bu sitemler çok zor olur
Çeken gelsin işte meydan

Hudey hudey dostlar hudey
Hudey hudey canlar hudey

Şah Hatayî der sırrını
Ortaya koymuş serini
Nesîmî gibi derisini
Yüzen gelsin işte meydan

Hudey hudey dostlar hudey
Hudey hudey canlar hudey


Çekip Bizi Bu Dergâha

Çekip bizi bu dergâha
Getirenin demine hu
İki gönül dirliğine
Yetirenin demine hu

Kudretten giymiş donunu
Hünkâra dönmüş yönünü
Kalbinde kudret kinini
Sildirenin demine hu

Budur Hatayî demeyi
Zay olmaz mümin emeği
Geldi kırkların yemeği
Yedirenin demine hu

M@D_VIPer 05-15-2007 11:57 AM

Kayıkçı Kul Mustafa

Hayatı

17. yüzyılda yaşadı. Deniz eri olarak Cezayir'de bulunduğu, bundan ötürü Kayıkçı lâkabını aldığı sanılıyor. Dördüncü Murad'ın Bağdat savaşına katıldı. Hayatının son günlerini İstanbul'da geçirdi. Yeniçeri âşıklarından. Sade bir halk diliyle destanlar, koşmalar, türküler yazdı. Şiirlerinde çağının önemli tarihsel olaylarını yansıttı. Bektaşiliği benimsedikten sonra tasavvufla ilgili güzel nefesler söyledi. Bazı eserlerini Prof. Dr. Mehmet Fuat Köprülü 1930'da Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikayesi adlı çalışmasında derledi.

M@D_VIPer 05-15-2007 11:57 AM

Kayıkçı Kul Mustafa Eserleri

Yücesi Boranlı Dumanlı Dağlar

Yücesi dumanlı boranlı dağlar
İncitmen sunamı yol verin gitsin
Eyyamı şitada bahara erişsin
Eline bir deste gül verin gitsin

Uğratman sunamı kışa, borana
Kader kısmet durulmadı çare ne
Eşinden ayrılıp giden ceylâna
Düzelin a dağlar yol verin gitsin

Mustafa'm der cemaline doyulmaz
Seni görmeyince takatım gelmez
Dostum gurbet elde yolun bulunmaz
Bir takım kılavuz kul verin gitsin


Seni Terkeylesem Kaşları Keman

Seni terk eylesem kaşları keman
Vefâsı olmayan yârdan nem kaldı
Cefâlım yok mudur göğsünde iman
Divâne eyledin arda nem kaldı

Ayrılasın bencileyin eşinden
Bir dem sevda gitmez olsun başından
Bu ayrılık kıldı beni işimden
Arayıp gezerim kârda nem kaldı

Akar gözyaşlarım bir dem silinmez
Kapuda kul oldum adım bilinmez
Ko serim sağ olsun yâr mı bulunmaz
Kadrimi bilmeyen yârda nem kaldı

Kul Mustafa der ki severim candan
Gözlerim doludur kan ile nemden
Sevdiceğim farığ olduysa benden
Çıkayım gideyim şunda nem kaldı

M@D_VIPer 05-15-2007 11:58 AM

Kul Himmet

Hayatı

16'ncı yüzyılın sonlarında Tokat Almus Güdümlü köyünde doğdu. 17'nci yüzyılın ilk yarısında öldü. Coşkulu deyişleriyle tanınan ve Hatayi ile Pir Sultan'dan sonra gelen üçüncü büyük Alevi-Bektaşı şairi. Pir Sultan ile yakın arkadaştı. Onun asılmasından sonra uzun süre saklandı. Şiirlerinde tarikat kurallarını her kültür düzeyinden Alevi-Bektaşilerin anlayabileceği bir yalınlıkla anlattı. Kul Himmet'le ilgili bilgi ve şiirleri Cahit Öztelli, "Pir Sultan'ın Dostları" (1984) adlı kitabında derledi.


Seyyah Olup Su Âlemi Gezerim

Seyyah olup şu âlemi gezerim
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kendi efkârımca okur yazarım
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

İki elim gitmez oldu yüzümden
Ah ettikçe yaşlar gelir gözümden
Kusurumu gördüm kendi özümden
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Bozuk şu dünyanın temeli bozuk
Tükendi daneler kalmadı azık
Yazıktır şu geçen ömüre yazık
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Kul Himmet üstadım ummana dalam
Gidenler gelmedi bir haber alam
Abdal oldum şal giydim bir zaman
Bir dost bulamadım gün akşam oldu


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:53 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.