![]() |
Bilemedik
Mal gördükçe açtık gözü Doymasını bilemedik... Hak söyleyen nice sözü Duymasını bilemedik... Doğarken, yaşarken cefa Arama dünyada vefa Alıp-alıp ta bir defa , Koymasını bilemedik... Mutluluklar oldu anı Yaran edindik yılanı Açlığından bayılanı Aymasını bilemedik... Kul ibadet ettti kula Kini gösterdi pusula Ne Kur'an'a, ne Resul'a, Uymasını bilemedik... Bir ses duyarım Yemen'den Geçtim dünyanın ilminden Şeytan'a sadık yeminden Caymasını bilemedik... Namert yere batsın huyun ! Elbet kuruyacak soyun Adalet önünde boydun, Eğmesini bilemedik... Adamlar var ki kız gibi Uygarız der öküz gibi Riyakardan yıldız gibi Kaymasını bilemedik... Afet verdi dersimizi El tutmadı yasımızı Hal böyleyken dizimizi Dövmesini bilemedik... Sanmayın eli selektir Avrupa yırtık elektir Kardeşlik saten yelektir Giymesini bilemedik... Doldurun sofiler safı Gafilliğin yoktur affı İstif,istif dizip gafı, Saymasını bilemedik... Hüsam'ım dayan hasrete Allah erdirir nusrete Sevda yolunda nefrete, Kıymasını bilemedik... |
Bıraktığın Yerdeyim
İnan bana sevdiğim, Saçlarım senin olmaz olası yokluğundan böyle kar beyaz. Aslında suçluyum, aslında bende de hata var biraz; Sana bir parça İstanbul veremedim............... "Bir gün gelir de Sana bir parça İstanbul verenin yanında. Birparça mutluluğa hasret kalırsan, Beni bul, ben bıraktığın o yerdeyim. Ey vicdanı karalım, ey insafsız sevdiğim Dön artık maralım, ben bıraktığın yerdeyim....." |
Boşuna Deniz
Zerafet diye şu engin dağları, Aşarsın Deniz, boşuna aşarsın. Eritmek için kalçanda yağları, Koşarsın Deniz, boşuna koşarsın. Altında araba kilot misali Yollarda uçarsın pilot misali Gece de, gündüzde fazla mesai Yaşarsın Deniz, boşuna yaşarsın. Donsuz kalan varken, simli sateni Pabuçsuz olan varken hoş potini, Aç-susuz ölen varken kuş sütünü, Düşlersin Deniz, boşuna düşlersin. Kaç güzelim bulursun huzurunu Hüsam tanır ihanet muzurunu Her gece ellerinle mezarını, Deşersin Deniz, boşuna deşersin. |
Bu Gün
Arif sandım musalliydi,abiddi Gördüm ki,dinden geçmiş,papaz bu gün... Dün,kimseyle konuşmak istemezdi, Kravat eşiğinde paspas bu gün... Gönlümden vefasız kervanı geçti Göçtü de,asuman üstüme göçtü Bir adım yanaştığım dönüp kaçtı Geriye kalan,gam ile yas bu gün... Ahir zaman üstünde sırat gördüm Sararmış-solmuş nice surat gördüm Kaldım da şehirlerde serap gördüm İnsana insanlık bile küs bu gün... Hüsam gidenin ardından gamlanma! Mahzuni gibi dillerde kemlenme! Kır evine kanıp,çokça dinlenme! Fani dünyadan ümidi kes bu gün... |
Bu Zibidi Kim
Ocağa girdik, yine uyuz oldum Kırmızı şapkalı bu zibidi kim ? Ben beyaz sarıklıdan feyiz aldım Kırmızı çarıklı bu zibidi kim ? Mevla'm Sen'den akıl-fikir dilerim ! Vallah şunların aklına gülerim Keloğlan'ı, Köroğlu'nu bilirim, Kırmızı ceketli bu zibidi kim ? Hüsam'ım ben, bildiğimi överim Bilmiyorsam, ana, avrat söverim Sıkarsa gelsin, bacada döverim, Kırmızı çenteli bu zibidi kim ? |
Cennet Kaçkını
Vaktiyle ben bir güzele vuruldum Namı Arnavut,adı Nihal idi.. Gece-gündüz bir resmine sarıldım Saçı güneş,kaşları hilal idi... Ak tenine giyinirdi akları Bir bakışı aç ederdi tokları Öyle tatlıydı ki o dudakları Şeker değil,şerbet değil,bal idi... Şimdi yokluğudur beni eriden Döğe-döğe şu bağrımı çürüden O masum,o Cennet kaçkını huriden Eziyet çekmek dahi helal idi... Hüsam der,dünyamda sana doymadım Aşka düştüm ana,baba saymadım Çok güzel gördüm ben senden caymadım Gelenler,gidenler hep hayal idi.... |
Çocukluk Mevsimi
Üç tekerlekli bisiklet hayalimi gazoz kapağı oynayan bir çocuğa sattım . Onun yerine , Senin gelinlik, benim damat elbisesi giydiğimiz bir hayal aldım, Akkonak Düğün Salonu'ndan... Sabahları uyandığımda bir bardak süt içme alışkanlığımı , Bir sigara yakıp, efkarlı-efkarlı çekişime, Siyah-beyaz televizyonda çizgi film izlemeye olan hevesimi, Şiir ve politika programlarında izlenmeye feda ettim. Anamın ağzından dinlediğim ninnilerle, masallarımı da farkına bile varamadan, Arabesk ve Türk Halk Müziği'nin melodilerine...... Elimdeki alınterimin yarattığı kağıt parçası var ya ! Yani ekmek parası öğretti bana çocukluk mevsiminin çoktan geçtiğini... Ben o mevsimdeyken, Harman yerinin göleti karşısında Antalya'nın sahilleri , Hamamaltı Sokağı'nda kayak yapmanın karşısında da, Uludağ'ın kayak merkezleri halt etmiş ! derdim ... Belimdeki gerçek oyuncağın ağırlığı öğretti bana çocukluk mevsiminin çoktan bittiğini. Namus davasını da doğadan, tabiattan öğrendim kendi, kendime............... Her ne kadar pazardan alsa da babam meyvayı, Çalı Dağı'nda , Şevket Emmi'nin kirazlarını çalıp ta yemenin tadı ayrıydı. Ama ben herkes gibi kirazı sevmezdim. Ben döngeli daha çok severdim. O yüzden tek başıma giderdim hırsızlığa. Ve her defasında kabak tadı verirdi Rahmetlik İsmet Emmi'nin köpekleri ... Köyde bir bizim evimiz yoktu. Küçücük köydü, bir bizim evimiz yoktu. İki yılda bir dolaşır dururdu yükümüz mahalle aralarında, traktör römorklarında. Utanırdım....................... Lise yıllarımda , Her kahve bucağında babamın ayakkabı boyayışına utandığım gibi, Zoruma giderdi. Ondört yaşımda aşık olduğum kızların hiçbiri de bakmazdı bana belki de bu yüzden. Ağlardım. Ağlardım ama asla isyan etmezdim. Her isyanın sonunda, hüsran olmak vardı bunu da bilirdim haa. Beni Yaradan'a hamdetmeyi de o yıllarda öğrendim............................ Elimdeki alınterimin yarattığı kağıt parçası yok mu ?! Yani ekmek parası öğretti bana çocukluk mevsiminin çoktan bittiğini... Ben o mevsimdeyken, Harman yerinin göleti karşısında, Antalya'nın sahilleri, Hamamaltı sokağında kayak yapmanın karşısında da , Uludağ'ın kayak merkezleri halt etmiş ! derdim... Belimdeki gerçek oyuncağın ağırlığı öğretti bana çocukluk mevsiminin çoktan geçtiğini. Namus davasını da doğadan, tabiattan öğrendim kendi, kendime............ Ne İlkbahar-Yaz, Ne Sonbahar-Kış . Yalan, hepsi de yalan... Gerçekte üç mevsimdir var olan ; Çocukluk mevsimi, Gençlik mevsimi, Yaşlılık mevsimi. İşte bir yıl koskoca insan ömrü.... |
Çocukluk Mevsimi
Üç tekerlekli bisiklet hayalimi gazoz kapağı oynayan bir çocuğa sattım . Onun yerine , Senin gelinlik, benim damat elbisesi giydiğimiz bir hayal aldım, Akkonak Düğün Salonu'ndan... Sabahları uyandığımda bir bardak süt içme alışkanlığımı , Bir sigara yakıp, efkarlı-efkarlı çekişime, Siyah-beyaz televizyonda çizgi film izlemeye olan hevesimi, Şiir ve politika programlarında izlenmeye feda ettim. Anamın ağzından dinlediğim ninnilerle, masallarımı da farkına bile varamadan, Arabesk ve Türk Halk Müziği'nin melodilerine...... Elimdeki alınterimin yarattığı kağıt parçası var ya ! Yani ekmek parası öğretti bana çocukluk mevsiminin çoktan geçtiğini... Ben o mevsimdeyken, Harman yerinin göleti karşısında Antalya'nın sahilleri , Hamamaltı Sokağı'nda kayak yapmanın karşısında da, Uludağ'ın kayak merkezleri halt etmiş ! derdim ... Belimdeki gerçek oyuncağın ağırlığı öğretti bana çocukluk mevsiminin çoktan bittiğini. Namus davasını da doğadan, tabiattan öğrendim kendi, kendime............... Her ne kadar pazardan alsa da babam meyvayı, Çalı Dağı'nda , Şevket Emmi'nin kirazlarını çalıp ta yemenin tadı ayrıydı. Ama ben herkes gibi kirazı sevmezdim. Ben döngeli daha çok severdim. O yüzden tek başıma giderdim hırsızlığa. Ve her defasında kabak tadı verirdi Rahmetlik İsmet Emmi'nin köpekleri ... Köyde bir bizim evimiz yoktu. Küçücük köydü, bir bizim evimiz yoktu. İki yılda bir dolaşır dururdu yükümüz mahalle aralarında, traktör römorklarında. Utanırdım....................... Lise yıllarımda , Her kahve bucağında babamın ayakkabı boyayışına utandığım gibi, Zoruma giderdi. Ondört yaşımda aşık olduğum kızların hiçbiri de bakmazdı bana belki de bu yüzden. Ağlardım. Ağlardım ama asla isyan etmezdim. Her isyanın sonunda, hüsran olmak vardı bunu da bilirdim haa. Beni Yaradan'a hamdetmeyi de o yıllarda öğrendim............................ Elimdeki alınterimin yarattığı kağıt parçası yok mu ?! Yani ekmek parası öğretti bana çocukluk mevsiminin çoktan bittiğini... Ben o mevsimdeyken, Harman yerinin göleti karşısında, Antalya'nın sahilleri, Hamamaltı sokağında kayak yapmanın karşısında da , Uludağ'ın kayak merkezleri halt etmiş ! derdim... Belimdeki gerçek oyuncağın ağırlığı öğretti bana çocukluk mevsiminin çoktan geçtiğini. Namus davasını da doğadan, tabiattan öğrendim kendi, kendime............ Ne İlkbahar-Yaz, Ne Sonbahar-Kış . Yalan, hepsi de yalan... Gerçekte üç mevsimdir var olan ; Çocukluk mevsimi, Gençlik mevsimi, Yaşlılık mevsimi. İşte bir yıl koskoca insan ömrü.... |
Daha Nice Zaferlere
Kimleri sevdim ? Hatırlamıyorum...... Kimlere,"Seni Seviyorum !" dedim de, Bir "Seni Seviyorum !" diyenim olmadı ömrümde . Namlusu kırık bir gül ile , Mermisi yitik bir karanfil kaldı ellerimde . Üçüncü Dünya Savaşı görülmemiş şu zavalı alemde , Ben ki , Bilmem kaç Yüzüncü kalleşin hazin mazisi ... Ben ki , Bilmem kaç Yüzüncü savaşın cesur gazisi ... Daha nice zaferlere , Daha nice zaferlere .... |
Dayı mı Var
Ceylan bakışlım, dantel nakışlım ! Sen de şeytan tüyü mü var ? Dünya malını sana değiştim, Ben de bilmem büyü mü var ? Yazmasız güzel bana ar gelir Gül de olsa tuttuğum, har gelir Dedin ki, Bu Köy Bize Dar Gelir ! Aşkın kaza-köyü mü var ? Her telden çalıyor garip sazım Böyledir güzüm, böyledir yazım Sevgiden ziyade dert te lazım Dünya dönsün diye mi var ? Elim gibi kapıda beklersin İki laf edeceğin, teklersin Hala benden neyin saklarsın ? Dilde yasak payı mı var ? Naz edip de, bana çalım satma ! Firuzköy'ün dumanına yatma ! Hüsam'ı kendin ile denk tutma ! Bende emmi-dayı mı var ? |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:05 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.