![]() |
Çiçeği Burnunda
Çiçeği burnunda gülüşlerinle… Küflenmiş kalbime sevdâ dikme gel! İster git emin gözlerde serinle… Ruhuma kalkmaz sis gibi çökme gel! Yabanî her şeyin, alışmak sana Bilmelisin çok zor, imkansız bana! Tâze yaram dönüşmeden çıbana İçime özlemli gözler ekme gel! Muradın başıma belâ mı olmak? Gurbetim var, sürgün sıla mı olmak? Çilem azmış gibi çile mi olmak? Kalsın umutlarım, bir bir sökme gel! Ayrılık dersine her gün çalıştım… İstemem kaybımı bulmak, alıştım… Kendim ile en sonunda tanıştım… Muhtaç benim, benden aslâ el çekme gel! Yollara bakmaktan çöktü gözlerim! Özlemle ne yaşlar döktü gözlerim! Hasret ağlarını söktü gözlerim Bitti bitmez sabrı, çok bekletme gel! |
Çöl Çiçeğim
Şimdi kurşunlar ziyaretine gelir Ve tanklar geçer üzerinden -Sense Kelebekleri, Uğurböcekleri beklersin. İstersin arılar bal alsın çiçeklerinden… Acımasız vicdanların güdümünde bombalar yağar entrikacılar eseri uçaklardan üzerine sen ki…tükenen insanlığın kahpece, kalleşçe, câhilce fedâ ettiği son kurbanısın kendini insanlığın efendisi sanan; ihtirasın, tamahın, isyanın son kölesine. -biliyorum acıdır sızlatan içini ve yaralarındır seni ağlatan paylaşmak isterim paylaşamam ne kederini ne sevincini ama kanlı yaşlar boşalır insafımın, vicdanımın gözlerinden. Ve hıncım… ve hırsım… ve isyanım başkaldırır böylesine kirli bir amaç için öldürüldüğüne ve kefensiz toprağa gömüldüğüne. Vücudumun her yerinden seninkinden daha derin yaralar çıkar - yaralar ki sızlayacağı âşikâr topraktan da ötede. Depreşir sürekli hicrânım tesellisi olmayan bir mâtemde. Ümit etme ve boşuna bekleme yok bir tâne bile yürekli. Niye bakamam çöl çiçeğim? ağlamaktan mı yoksa…yoksa..! başka bir sebepten donuklaşmış gözlerine niye tutamam kar beyaza dönmüş ellerini ve isterim okşamayı kıpkırmızı olmuş -ne zaman olmuşsa..!? saçlarını okşayamam… Beni affet çöl çiçeğim beni mâzur gör diyemiyorum… Yüzüm yok senden bir şey istemeye kopup gittiğin halde benden imdat isteyerek gözlerim göre göre bir şey yapamadım sana kurşun sıkana karşı çıkmak şöyle dursun uzanıp elinden bile tutamadım; nasıl sığdırabildimse insanlığıma ve nasıl sindirebildimse içime? şimdi pişmanlıklarla doluyum yol göster ya da işâretler bırak geride bir gün sevinerek gittiğin gibi gittiğin yere bende geleyim yüreğimde demet demet kırmızı gül çiçekleriyle. |
Darmadağın
Başucunda kül yüzümün Gözleri var, darmadağın!.. Yıkılan umutlar dünün Közleri var darmadağın!.. Tırmanılmaz yokuşların... Mağduru can, çöküşlerin... Kan renginde bakışların... Gözleri var, darmadağın!.. Dalmış girift hengâmeye... Belli ki hasret sevmeye... Yalvarıyor sev, sev diye!.. Sözleri var darmadağın!.. Acıdan sunmuş sâkisi... Hüzünden yansır akis’i Her mevsimin tiryakisi Güzleri var darmadağın!.. Nesi varsa hep tüketmiş... Ermek için ömrü bitmiş... Meçhul menzillere gitmiş... İzleri var, darmadağın!.. Eritir hisli sözleri... Hüzün soldurur gözleri... Üzmem demiş ya sizleri... Bizleri var, darmadağın!... Nesi varsa talan olmuş... Adı, sanı yalan olmuş... Her tarafa ilan olmuş... Gizleri var, darmadağın! |
Dış Yüz, İç Yüz
İnsanoğlu çiğ süt emmiş güvenme! Önün dönük olsun, sırtını dönme! Dili gemi, batar; sakın ha, binme! Affetmez, eline düşsen kazâra!? Acımaz, kor, diri diri mezara!? Sâkin durur, vahşî parsı içinde Göstermez, gizlidir hırsı içinde Balyozu içinde, örsü içinde Gelmez fazla nasihate, azara Acımaz, kor, diri diri mezara! Yüzü güler, dili tatlı, ya özü!? Bâzen kurşun gibi yaralar sözü Geceden karanlık görünür yüzü Teline dokunma kırar, kızar ha! Acımaz, kor, diri diri mezara! Kıskançtır, hasistir; çekemez yükü İster, tek kendisi kullansın mülkü Vicdansız, insafa gelir mi? Belki!? Gelmezse, çekinmez sürer hızara Acımaz, kor, diri diri mezara! Görünümü sık sık değişir, kanma!? Ağlar, inler roldür; sakın inanma!? Uzak dur, tehlike; eminim sanma İnsan, âlemde en girift manzara Acımaz, kor, diri diri mezara! Unutma! Bende bir insanım, insan! İçim, dışım ayrı; kazancım isyan! Rahmet kapısından ermezse ihsân Çıkar hâlim, nedir, bir bir pazara? Alır mı? Koymayın diri, mezara!? |
E mi..
Dikenlerle dolsun sevdiğin güller Taşlara dönüşsün tuttuğun eller Essin bağrında hep kavuran yeller Bir daha neşeyle güleme emi! Saçların ağarsın, yüzün buruşsun Hasretle can, tenin; yansın tutuşsun Gözyaşın dinmemek üzere coşsun Ömrünce baharı bileme emi! El içinde boynu bükük kalakal! Bitsin ümitlerin, boş hayâle dal! Acıyla başını taştan taşa çal Bayıl da kendine geleme emi! Gündüzün geceye döne sonunda Yapayalnız yürü hayat yolunda Bitmeyen acılar besle canında Derdine dermanı bulama emi! Bana ettiğini hatırla tek tek Kalmasın içinde ne bal ne petek Görme hiç kimseden zerrecik destek Düş, hiç bitmeyen eleme emi! İçin dışın kalkmaz karanlık dolsun Çiçeğin bir bahar görmeden solsun Gördüğün tek mevsim sonbahar olsun Bir daha da mutlu olama emi! Bu aşkı yıkmanın ölüm bedeli Gerçekten seveni reddetmez deli Dilim bedduada, kalbim misâli Mutlu olma, murat alama emi! |
En Büyük Sahtekar
Benden hayır beklemeyin Her şey açık, gizlemeyin Doğru adamdır demeyin Sermayemdir ihtikârım Ben en büyük sahtekârım. Halifeliğe adaydım Tehlike görünce kaydım İlk, verdiğim sözden caydım Sermayemdir ihtikârım Ben en büyük sahtekârım. Söz söyletmem çıkarıma Taş koydurtmam tekerime Aldanamayın vakârıma Sermayemdir ihtikârım Ben en büyük sahtekârım. Sözüm süslü, özüm puslu Çok mal, mülküm; haram aslı Herkes zanneder nâmuslu Sermayemdir ihtikârım Ben en büyük sahtekârım. Kılıfım merhamet, hilim Çok korkunç, görünmez hâlim Yalansız edemez dilim Sermayemdir ihtikârım Ben en büyük sahtekârım. Menkîbeler anlatırım Dinleyeni ağlatırım İşim, böyle aldatırım Sermayemdir ihtikârım Ben en büyük sahtekârım. Aç kurt gibi saldırırım Hortumumu daldırırım Bulduğumu kaldırırım Sermayemdir ihtikârım Ben en büyük sahtekârım İlk kendime ihânetim Kılavuzum: cehâletim Felâketim: kehânetim Sermayemdir ihtikârım Ben en büyük sahtekârım. Etmez misin biraz merak Niçin her yan çorak, kurak Hep aldatma vatan, bayrak Sermayemdir ihtikârım Ben en büyük sahtekârım. Vaat büyük, sonuç hüsran Malzeme din, îman, Kur’an Nefsim, şeytan yoldaş, yâran Sermayemdir ihtikârım Ben en büyük sahtekârım. Düşene acımam aslâ Kucaklarım ihtirasla Ayar, tatlı dil, kumpasla Sermayemdir ihtikârım Ben en büyük sahtekârım. |
Erciyes ve Çocuk
Minik ellerinde tartı kantarı Küçük bir çocuk Ağlıyor hıçkırarak Bir soğuk kış akşamında Ne ise sıkıntısı Sokak ortasında Ey çocuk! Sus, ağlama! Yüreğim delilenir! Ey çocuk! Sus, ağlama! Duyarsa Erciyes celâllenir! Boşaltır üstümüze Bütün kar ve kışını Ey çocuk! Sus, ağlama! Sileyim gözyaşını Yaklaş, sevgi ile okşayayım başını. Ey çocuk! Ne kadar üşümüş Buz tutmuş ellerin!.. Söyle, soğuktan mı Açlıktan mı titriyor sözlerin ? Bakışların tipiye tutulmuşçasına Ürkek, telaşlı... Niye ayazdan kavrulmuş gibi güllerin? Gülmeyi unutmuş gibisin Bilinmez, kaç zamandır!.. Özleminle içim kandadır Ey çocuk! Yaklaş da koklayayım başını! Ey çocuk! Sus, ağlama! Göz yaşların ciğerime saplanır. Ey çocuk! Gel bana, gel! Duyarsa Erciyes gazaplanır! Boşaltır üstümüze Gazabını, hıncını!.. Ey çocuk! Sus, ağlama! Paylaşalım acını!.. Şu soğuk, buz kesen Tipili havada İşin ne? Ne arıyorsun dışarıda ? Akranların uyurken Mışıl mışıl Sıcacık yatakta Ninni dinlerken şefkatli bir kucakta El-ayak çekilmiş Bir canlı bile yokken Neredeyse ayakta Üşüyorsun sen İliklerine kadar Hücrelerine kadar Donarcasına sokakta Ne olur koş ısın Taşlaşmış sinemi yak da. Suskun durma! Bir şeyler söyle ! Gözlerime bak da Hüzünle yere eğme başını Yazık olur, dökme yere Gir, yüreğime dök göz yaşını. Ey çocuk! Sus, ağlama! Yüreğim hicranlanır. Ey çocuk! Sus, ağlama! Duyarsa Erciyes üstümüze çullanır!.. İndirir suratımıza Soğuk soğuk kırbacını Ey çocuk! Sus, ağlama! Sancım edeyim, sancını. Ey çocuk! Ayakkabın bile yok ayaklarında… Yırtık, pırtık bir elbise Bu yaşta çökmüş omuzlarında Üşümüş ellerin Isıtayım Ellerime uzan da!.. Sen bizdensin Bizlerse senden.. Sahip çıkmamışsak da!.. Durma öyle Ürkek ürkek uzakta!.. Koş yürekler bul sığınacağın!? Ömrünü bitirme Şu acımasız Merhametsiz sokakta!.. |
Fosillerin Gözyaşı
Fosillerin gözyaşı turbaları emziren Bir gözün öfkesidir sonsuzluktaki şimşek! Öyküsü yalnızlığın izbeleri ezdiren Canlardaki yaradan, rahat olmayan döşek! Mutluluğu çökerten bir rüya görüntüsü Elemlerin koyağı gözyaşlarının göğsü Metânet, sabır, rızâ yaşamanın ölçüsü İmkânsız son dâveti reddetmek ve gitmemek Başkaldıran neyine güveniyor, nesi var? Issızlık kurur muydu, dönse geri yolcular? Dökülmese damlalar kahrolurdu acılar Ağlamak, gerekince, olur mu hiç gülmemek? Yer neyi varsa verir, nispet ederek göğe Dalların canı çıkar, başını eğe eğe Arıya bal yaptıran, balı koyan çiçeğe Bilgiyi yok edemez, anlamamak, bilmemek!.. Düğümler, kördüğümler: canı rehine alan Doğruları öldüren ihânet, isyan, yalan Hiçbir şeyi olmazsa edemez kimse talan Ölümsüzlük düşünen, elinde mi ölmemek? Almak ise muradın; ver hep, karşılıksız ver! Karşılık istiyor mu, bak! Verirken yerler, gökler Emredileni işle, inan ki sana yeter Sakla ve saklan haydi, mümkünse görünmemek. |
Gereksinme Dürtüsü
yerimi deler kurşun acılar acılardan eler yabancılar anlamaz anlatır anlayanı ağlatır demirlediğim sancılar… göz göze geldikçe inletir bakışlarımı duygularımdaki paslı kelepçe kirleterek göz yaşlarımı kahpece mahkum eder yeni acılara kalleşçe… yok bir kalkanım canımdı delik deşik nerdeler niye böyle kahpeliklere büründü kardeşlik hani onlar canım, kanımdı geleceklerse kim perdeler? ben perdesiz bir halde siperlerde can vermeye hazırken biliyorum onlar bohem bardaklarda kendinden geçmiş uzanmış yatar halde çardaktalar yüreğimi yalnızlığın kazmaları kazırken… gereksinme dürtüsü bu yadsındığım yüzlerden ve sürgündür hiç bitmeyecek ivecen ve sevecen gözlerden… |
Gül ve Sevda
Ben bir nâzenin gülüm kolay incinir çok kolay üzülürüm. Güller açılır gönlümde bana bakınca gülen gözleri gördüğüm zamanlarda neşeli, neşeli öter buluştuğumuz ânlarda bülbülüm Bana bahçıvanın baktığı gibi bakmayın ne olur! Hele çiçekçinin baktığı gibi aslâ bakmayın! konuşun zaman zaman benimle ne derdiniz varsa anlatın, gizli dertlerin dilinden en iyi ben analarım! Kim inlerse beni alıp eline üzülerek onu dinlerim! Öpmek ve koklamak isterken dikkat edin, dudaklarınıza batabilir dikenlerim! Ne olur canımı yakmayın canınız yansa bile hele kızarak yerlere aslâ fırlatmayın siz bilemezsiniz ama ben de ağlar, inlerim. Bir gerçek, dalımda daha güzel durduğum! Ama sevenler elinde daha mutlu olurum! Sevenler, ey sevgiye değer vereneler! Alın, göğsünüze takın beni suya bırakın göğe fırlatın beni ama takmayın çelenklere üzüntüden kahrolurum. Her zaman âfili değildir güzelliğim Sevgisiz ve sevensiz kalınca solmak en eksik özelliğim! Ne olur kalbinizin üzerinde tutun hatıra defteri arasına koyun açıp koklayın ara sıra eski bir dostu ziyâret eder gibi yoklayın! Yükseldikçe iniltiler etrafımdaki yapraklardan daha şefkatle sarılın lütfen daha içtenlikle tutun buruşmuş, kurumuş diye atmayın çöplüğe kesinlikle sevin beni sevebileceğiniz kadar en az sizin kadar bende muhtâcım sevmeye, sevilmeye. Ben bir nâzenin gülüm! Sevgi kanımdır! İlgi canımdır! sevgisizlikse benim için en büyük cezâ sevgisizlerse en büyük düşmanımdır! hoyrat davranmak hor bakmak bana inanın en korkunç ölüm! beddualarım onlara açılınca ellerim sevin, beni! kollayın ve koklayın sonsuza kadar ne olursunuz güllerim! |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:17 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.