![]() |
Ya seviyorum işte seni inandırmak için daha ne yapayım!!
MAVİ hayallerle aynı duvarda MAVİ bakışlara bürünmekteyim Gönlümde birikmiş MAVİ sularda MASMAVİ ölmekte,sürünmekteyim GÖZLERİNE BAKMADAN SEVMEK SENİ.. DOKUNMADAN ELLERİNE, VURULMAK... Sisli rüyalardan kaçan gölgeni BİR SABAH UYANIP KARŞIMDA BULMAK... Kayıp sevgileri sahilde ara Tozlu sayfaları mazide bırak Şimdi gözlerini dik ufuklara MAVİ MAVİ YAKLAŞ MAVİ MAVİ BAK BANA!!! |
CAN/IM'A. . .
__Bugün resmine dokundum ben öptüm yine yine Zaman ağır ol henüz erken demek için güle güle Sesini özledim özledim çok haberim yok durmuş dünya niye Seninle birlikte kaybolanları arıyorum başka şeylerde Aşk şarkısı değil bu geldi içimden Gülümse birkez benim için eğer duyuyorsan Nehrim ol gel ak yine kelebek ol gel uç yine Çiçeğim ol gel aç yine rüzgar ol.. __ |
:boat:Evden büroya bürodan eve.. Arada da İngilizce kursu.. Sökeceğim ama şu mereti de.. Neyse İngilizce çalışırken ufak tefek bişiler karaladım.. Eski yazılarım kadar güzel olmadıüının farkındayım ama dedim kendimizden en son yazı yazalı aşk bölümüne ay oldu.. :/ Kötü de olsa bişi yollıyım... Bu arada ben de ekliyim.. Kimseye değil :) Her yazdığımın altında bişi aramayın ;) Sevgilerimle..
Ben sen, sen bensen beni anla Dönemem, Gelemem, yapamam Sevemem Seni.. Ben sen, sen bensen beni anla Olamam Senle Olamam Sensiz Kendimi kaybetmişim.. Kaldım kimsesiz.. Ben sen, sen bensen beni anla Kafam karışmış Düşmüşüm dertlere Ben sen, sen bensen beni anla Vurulmuşum birtanem Kalbimden vurulmuşum Sırtımdan vurulmuşum Ben sen, sen bensen beni anla Kaçıyorum Herkesten, her şeyden.. Affet beni.. Kaçıyorum Senden... |
*üzün durağına rastladım sana,
sewda yeşili gözlerinde buldum aşkı. bu kadar yakın, bu kadar uzakken,haykırmak isterken, maecburi susuşlarda yaşadım seni. . . kaybolmuşken sahde gülüşlerde, sesinde huzur buldum. duwarda ki hayali bir resimde bütün laciwertlerimle koştum sana. . . kurumuşken geçmişten getirdiğim bütün çiçekler, kasımpatılarıyla karşıladın beni. ruhumun en ince noktalarına dokundun. aynı gökyüzüne bakarken sen we ben, hayallaerde buluştuk. . . sen yokken,gece warken ayışığına sığındım ben!. . .* |
**kimseler dokunmasın içimdeki yaraya,
sormasın bana. . . adımı çağırmasın,cenneti anlatmasın! artık batmasın awucumda ki dikenler, susturun şarkıları,hatırlatmasın bana unutulmazı. beni bana bırakın,tüm şiirlerim yarım kalsın /. . . |
HAYALLERİNİ YAK EVİ ISIT
Sevgim seni yurduna getirdi: tuzak ev,dilsiz baba,yenik anne... İşte hepsi bu... Hayallerini yak,evi ısıt. Gideceğin en büyük oda arka odan. İçerden sesleri geliyor annenle babanın, yanlış ilişkiler ayaklarını yerden kesiyor. Artık biliyorsun çarpınca duvara ne kadar acıyacağını kalbinin. Sevgim seni yurduna getirdi... Arkadaşların çok uzaklara gitti. Sevmeden seviştiler özgürlük adına Kaptırmadan kendilerini hiçbir şeye, bütün hazları tattılar. Sense evinde kaldın, acıları gömme töreninde. Katı kuralların vardı, tutucuydun onlara göre. Döndüler sonra birer birer sana sordular yine de kaderlerini. neydi yaşamak, neydi hayatın anlamı... Bütün yanlış ilişkiler seni yurduna getirdi. Artık biliyorsun yere düşünce ne kadar acıyacağını kalbinin. Sevgim seni yurduna getirdi. |
SEVGİLİM. . .
Ey sevgilim, nerelerde dolaşıyorsun böyle? Geliyor seni candan seven aşığın dur onu dinle. Elemi de, neşeyi de beste yapmış diline. Uzaklaşma şirin yarim. Yolculuklar ,aşıkların buluşmasıyla nihayetlenir. Her tanrı kulu bunu bilir. Aşk nedir? Ahret demek değildir her halde. Çınlamalıdır neşesi bu anın gene bu anın kahkahalarıyla Çünkü ne olacağı yarının meçhulümüzdür hala, Boş yere vakit geçirmekten artık yoktur bir salah: Öyle ise gel öp beni,genç ve tatlı sevgilim, Ömrü pek azdır gençliğin. SHAKESPEARE |
AY KARANLIK
Maviye/Maviye çalar gözlerin, Yangın mavisine/Rüzgarda asi, Körsem/Senden gayrısına yoksam Bozuksam/Can benim, düş benim, Ellere nesi? Hadi gel, Ay karanlık... İtten aç/Yılandan çıplak, Vurgun ve bela Gelip durmuşsam kapına Var mı ki doymazlığım? İlle de ille/Sevmelerim, Sevmelerim gibisi? Oturmuş yazıcılar Fermanım yazar N'olur gel, Ay karanlık... Dört yanım puşt zulası, Dost yüzlü, Dost gülücüklü Cıgaramdan yanar. Alnım öperler, Suskun, hayın, çıyansı. Dört yanım puşt zulası, Dönerim dönerim çıkmaz. En leylim gecede ölesim tutmuş Etme gel, Ay karanlık... *AHMED ARİF* |
KAR PRENSİ
Karlı fundalıklarda bırak, kalın uykuların sabahında yaşamın saf değerlerini çekil başkalarının aynalarından omuzlarında ödünç pelerin ceplerinde kurşun paralar bütün bunlar sana göre değil Eldivenlerini çıkar, kırağı uçuğu çiçeklere denizmercanlarına, sefer ateşleri yakmış balıkçı teknelerine bak sonra kayatuzu, şeytankınası, ucu ağulu kargılarla kendine başla bak daha şimdiden deliller ve ayrıntılarla kan tutuyor geceyi eşik altına saklanan bir anahtar kuyuların ıslak bilezikleri düz, sakin, kendinle konuşur gibi dene kanını yenileyen serüveni kav gibi gizli ateş, ten gibi lav sorgusuz sevişsek uykunun beyaz yasası teslim almadan bizi ne duello kanunları, ne görünmez kelepçeler tabiatı keşfeder kutuplarından ekvatoruna kendin indir doğal afetlerini haritanı sağlamlaştır anıların ve geleceğin için iki kişi olana kadar yaz kendini biri emekli bir hayalet shakespeare sonesi öteki, mahzun şiirlerin yedek yolcusu bir kar prensi Döndüğünde orada olacağım Karlı fundalıklarda bekleyeceğım seni |
Heybeliada'daki Deniz Harp Okulu'ndan mezun olan İsmail Türe, kendi gibi Gelibolulu olan bir genç kıza kaptırır gönlünü. iki sevgili parmaklarına nişan yüzüğü taksalar da, birbirlerini çok seyrek görmektedirler.
İsmail Türe, denizaltıda muhabere subayı olarak görevlidir. Üsteğmenin Türe'nin aklına harika bir fikir gelir; nişanlısına ışıklı mors alfabesini öğretecek, Çanakkale'den geçiş yapacakları geceyi planlı olduğu için önceden bildirecek ve böylelikle haberleşeceklerdir!.. Gelibolu'ya doğru boğazı yüzeyden geçmekte olan denizaltının kulesindeki denizciler sigara içmekte, sohbet etmektedirler. Aralarından birinin heyecanlı olduğu her halinden belli olmaktadır. Gelibolu kıyılarına geldiklerinde, karanlık içindeki evlerden birinden, bir el fenerinin yanıp söndüğü görülür: "Seni seviyorum!... " Arkadaşları gülümseyerek İsmail Türe'ye bakarlarken, genç aşık elindeki fenerle sevgilisine karşılık vermektedir. Bu olaydan sonra iki sevgilinin aşkı denizaltıcıların dilinden düşmez olur. Herkes, haberleşmek için kurulan ışık yolunu konuşur. Arkadaşları, "Evlen şu kızla da, buralardan her geçişimizde selamlaşmayı bırak artık'' diye takılırlar İsmail Türe'ye. Denizaltının üstünün ve altının bir olduğu yağmurlu günlerde bile, Çanakkale Boğazı'ndan geçilirken, elindeki fenerle aşk nöbeti tutan yakışıklı denizci, gözünü bir an olsun ayırmaz Gelibolu kıyılarından. Yine bir gün, 27 yaşındaki Üstteğmen, Çanakkale'den geçecekleri gün ve saati, denizaltının uğradığı bir limandan telefonla haber verir nişanlısına. Ege Denizi'nden Çanakkale Boğazı'na giriş yapacaklarını ve en öndeki denizaltının kulesinde olacağını bildirir. Genç kızın gözüne, her zaman olduğu gibi, o gece de uyku girmez. Büyük bir sabırla pencerenin önünde oturmakta ve gözünü hiç kırpmadan denize bakmaktadır. Fenerine yeni pil almış olsa da, yine de arada bir yanıp yanmadığını kontrol eder. Birden, dev bir karartı belirir suyun üstünde. Güney'den gelen bir denizaltı, penceresinin görüş sahasına girmiştir. Genç kız, heyecanla pencereyi açar ve gecenin karanlığına uzattığı elleriyle, feneri yakıp söndürür. ''Seni seviyorum!..'' Kulede bulunan denizaltının komutanı Bahri Kunt, işareti görünce gülümser: ''Hay Allah, bu kız denizaltıları şaşırdı. Nişanlısının denizaltısı bizim önümüzdeydi." Bir anlık tereddütten sonra, Birinci İnönü Denizaltı' sının komutanı Bahri Kunt, yanıt gönderilmezse genç kızın telaşlanacağını düşünerek, karşılık verilmesini emreder. Yanındakilerin, ''Ne diyelim komutanım?'' diye sorması üzerine de şunları söyler: "Ebediyete kadar!..." O gece, Üsteğmen İsmail Türe'nin görev yaptığı Dumlupınar Denizaltısı , Çanakkale Boğazı'na giriş yapan ilk denizaltı olmuştur. Ama, Gelibolu kıyılarına gelmeden, Nara Burnu açıklarında, İsveç bandıralı ''Naboland'' adlı gemi tarafından, çiğnenmekten kaçamamış ve yaralı bir balina gibi acı dolu sesler çıkararak, Çanakkale'nin karanlık sularında kaybolmuştur. Her şey bir kaç dakika içinde gerçekleştiğinden, arkadan gelmekte olan Birinci İnönü Denizaltısı Dumlupınar'a çarpan geminin yanından habersizce geçerek, Gelibolu'ya ulaşan ilk denizaltı olur. Genç kız, nişanlısından haber almanın huzuru içinde başını yastığa koyduğunda, genç denizci çoktan, "ebediyete kadar" sürecek olan uykusuna dalmıştır!.. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:24 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.