www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Şiir Arşivi...[creamng] (https://www.cakal.net/showthread.php?t=98453)

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:31 PM

BİR BARIŞ ŞARKISI

Dedenin başka dedelerden çaldığıo çiçekli California' nın portakal ağaçları altındadüşlemiştin belki bir zamanlarbaşkanı olmayı ulusunun,onurlu bir yurttaş olmayı ya da.Dedenin dedesi İtalya' danbir düş yüzünden kaçmıştı belki,bir ev, bir yuva ve yeni umutlar kurmuştuyeni bir ülkede, Kuzey Amerika' da.
(Varsayım olabilir bunlar,ama sayfalarını okumaya çalışıyorum tarihinin,düşlerin gerçekleşmeyecek,o ülke mezarını kazdı çünküportakal ağaçlarının çok uzaklarında.)
Bilmiyordun belki denerede olduğunu Vietnam' ın,şimdi her öldüğün yerin,yarıda kalmış çocukluğun orada yitirdisağduyu adına ne varsa,-bilmiyorum neden, sen de bilmiyorsun-orada sarıldın sahici bir silaha,gölgelerle, ağaçlarla savaşıyorsun,yollar, kayalar, taşlar ve rüzgarve tüten dumanı kendi ateşininve senin olmayan bir ormanın sessizliği,su, sıcak, yağmur ve kurşunlar,kendi getirdiğin kurşunlar senin karşında şimdi.
Olamaz sanmıştın bütün bunlar,düş görmüyordun oysa,içinde bir şeyler kırılmıştıbir şeyler kırmıştı dallarını dedenin diktiği portakal ağaçlarının,orada olmak isterdin, uzaklarda,bir barış şarkısının gölgesinde,ama o şarkı kesildi şimdi,gelip yıktılar evlerini, yuvalarını, yeni umutlarınıVietnam adı verilen ülkenin,bu adı hiç duymamıştın belkiseni yolladıkları o acı güne kadardostlarında birlikte, hiç bir şey söylemeden,açıklamadan nedenlerini;yolladığın o topraklardasın yineölüyorsun, ölüyorsun, her gün ölüyorsunkendi getirdiğin silahların altında.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:31 PM


KARDA AYAK İZLERİ VAR

Karda ayak izleri var
Vurulup düştükleri yere kadar
Yüzleri tanınmayacak bir halde
Öldüğü yerde kalmış cesetleri

Onlar için hatıra yok
Saat durmuş
Onlar için değil
Yıldızlar ve bu gece
Onlar için değil gelen güneş
Artık onların yok
Uzak şehirlerde
Sevdikleri

Artık hepsi bitti
Açlık, susuzluk ve kin
Ne matara ne ekmek torbası lâzım
Ne silâh
Elbise ve düşen şapka da lüzumsuz
Artık üşümezler ki

En güzel ocak ateşleri
Artık ısıtamaz ellerini
İsimlerini en yakın tanıdık
Söylese işitmezler
Kurt mu, dost mu, düşman mı?
Bilmeyecekler baş uçlarına geleni
Artık ne tren, ne gemi
Onları getiremez bir daha

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:31 PM


MUHAREBE GÖRMÜŞ BİR ADAM ANLATIYOR

Muharebede ne ölüm korkusu gelir
İnsanın aklına
Ne, evi barkı düşünürsün
Gezin üst kenarın ortasından
Arpacığın tepesinden
Beğendiğin yerini seçersin hedefin
Tetiği elin titremeden çekersin

Artık karşındaki sana benzemez
O da küçük bir dükkân işletir memleketinde
O da karısını sever
Onun da senin gibi
Küçük bir çocuğu var
Aklına bile gelmez
Artık senin yaşaman için
Onun ölmesi lâzımdır.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:31 PM

ASKER Uykusuz ******* bunlar
dağ başlarında, nöbette.
Uzakta, çok uzakta,
tek tük ışıklarını seçtiğin şehir
sokaklarında kısık sesle
şarkılar söylediğin.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM

TİBERİUS’UN BÜSTÜ 1.
Selamlıyorum seni, iki bin yıl
sonra. Sen de bir fahişe ile yaşadın.
Çok şey birleştiriyor bizi.
Ve kentin dışı da senin: alarmlar,
soğuk kapı girişlerindeki uyuşturucu çeteleri,
yıkıntılar, arabalar. Ben sıradan bir gezgin,
boş galerideki tozlu büstünü
selamlıyorum senin. Ah, Tiberius, sen
otuzunda bile değilsin burada. Yüzünün gücü
kaslarının dinginliğinde yatıyor
onların toplamının geleceğinden daha çok.Yontucunun
yaşamı boyunca biçtiği baş
geleceğin gücünün temelini oluşturuyor.
Aşağıda uzanan herşey – Roma :
hukukçular, döküntü mahalleler ve Romalı askerler,
ayrıca binlerce bebek
senin kaba cinsine şapırdatıyor dudaklarını – bir zevk
dişi bir kurda yaraşan,
Romus ve Romulus’u emziren. (Aynı dudaklar!
dilin kıvrımlarında şaşkın ve şefkâtle
mırıldanan.) Sonuç: bir büst,
vücudun yaşamında beynin bağımsızlığının ve imparatorluğun
sembolü. Boyadığın kendi portren
beyninin kıvrımları oldu, ana kıvrımları.


2.
Otuzunda bile değilsin. Sendeki
hiç bir şey an’ı kalıcı kılamaz.
Nesnelerin karşısında kendini durdurmak isteyen
sabit bakışın kadar az:
ne bir yüz
ne de klasik bir manzarada. Ah, Tiberius!
İzin ver Suetonius ve Tacitus
senin kan dökücülüğünün nedenleri üzerine
konuşsun! Nedenler yoktur, yalnız
sonuçlar. Ve insanlar sonuçlara katlanır.
Özellikle karanlık hücrelerde, orada, herkes
suçunu kabul eder – bir çocuğun günah çıkarışı
kadar monoton işkence altında. En güzel alınyazısı
gerçeğin hiçbir parçasına ortak olmamaktır. Fakat bu,
kimseyi onurlandırmaz. Çarları
bile. Sen kendi çöplüğünde, derin bir düşünceden bile daha çok,
şaşırtılamayacak kadar bilgilisin. Belki de
yalnız kanalıcılık değildir nesnenin
alınyazısını hızlandıran? Basit bir vücudun
özgürce düşüşü boşlukta? Orada insan düşüş anına yakalanır hep.


3.
Ocak. Bulutlar kış kentinin üzerinde toplanmış
bir mermer parçası gibi.
Tiber nehri gerçekten kaçışta.
Fıskiyeler kimsenin bakmadığı yöne
fışkırıyor – ne parmakların arasından
ne de kısık gözlerle görülebilen. Bir başka zaman!
Ve kızgın kurdu kulaklarından tutarak
durdurmak olanaksız artık. Ah, Tiberius!
Biz kimiz seni mahkûm edecek?
Sen bir canavardın, duygusuz bir
canavar. Fakat işte bu canavar –
kurban değildi hiç – doğanın kendi benzerini
yaratması gibi. Daha da
önemlisi – seçeceksek –
bir deli tarafından değil de,
şeytanın yavrusu tarafından yokedilmek.
Senin henüz otuz yaşını doldurmamış
ikibin yıllık taş yüzün
doğal bir tahrip makinasına benziyor,
acıların kölesi, düşüncenin ateşli ruhu
ya da başka şeylere değil. Seni savunmak
tüm efsanelere karşı,
bir ağacı yapraklarına – onların ilişkisiz
açık hışırtılı çoğunluğuna – karşı savunmak demek.


4.
Boş bir galeri. Öğle sonrası. Güneş batmakta,
pencere kış aydınlığıyla örtülü.
Sokağın alarmı. Odanın yapısına hiç tepki
göstermeyen bir büst…
Beni işitmediğini düşünmek olanaksız!
Ben de kaçtım başıma gelenlerden sonra
yıkıntılar ve seraplarla dolu bir
ada’ya dönüştüm. Bir lambanın
yardımıyla doğradım profilimi.
Söylediklerim ise, benim tarafımdan söylenen
değer taşımayan şeylerdir –
sonradan değil, şimdi.
Bu tarihin hızının ifadesi
değil mi? Sonuçlar ah ne başarılı
deneyler, nedenlerden önce gelmek için?
Ve boşluk, ayrıca – ciddi bir şekilde oyalanmak için
bir güvence değil.
Pişmanlık? Alın yazısında çalkalanım yaratmak?
Yeni bir kart açmak?
Fakat değer mi? Senin tarihçinin sana çarptığı
kadar, sert, radyoaktivite bize çarpacak.
Kim kalacak arkamızda küfredecek bize? Bir yıldız?
Ay? Yanlış kromozom karışımlarıyla, sarkık gövdesiyle
şeytanımsı o korkunç dev böcek? Belki?
Fakat o, çarparsa içimizdeki sert bir şeye
şaşırır mutlak bir parça
son verir delişine.

“Büst” – diyor o, yıkıntıların ve kasılmış
kasların dili – “büst, büst.”

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM

GAZİ

Gövdesi çelik, yüzü çocuksu
yiğitlik ve sevinç doluydu
aç kurtlar gibi saldıran düşmanı
öldürmek için yola koyuldu. Altı azizler gibi parladı askerde
alçakgönüllü her yana koştu
birinci atıldı savaşa
sonuncu bıraktı.
Arkadaşları yaydı ününü
dört yana
dağlar, ovalar
hep onu alkışladı.
Karanlık ve korku diyarında
yıllarca bir hayvan gibi
yaşayan bir kahraman
şimdi bir insan paçavrası,
Yüzü sapsarı
saçları omuzlarında
baktım
sanki bir zafer anıtı.
Çakılıp kalmış
yolun ortasında
sağ eli
koltuk değneğine dayalı.
İncil' den barış ve sevgi üstüne
bir söylev dinliyordu sırıtarak
el yerine
ceketinin boş kolunu sallayarak.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM

YENİ ER

Savaş çıkmıştı
Orduya aldılar onu
Tüfek verdiler
Mermi verdiler
Süngü verdiler
Bomba verdiler
Gaz maskesi verdiler
Tanımadığı adını bilmediği
Bütün gereçleri verdiler
Dağ başında gözcüydü o
Aşağıda ırmak sanki bir gelin-
Sanki bir kuş - yeryüzünde akan bir kuş
Orman koyu yeşil - yeşil - açık yeşil
Sanki bilgeler arası çağsal toplantı
Ki mavi söylencelere benzemektedir
Yarısı görünen göl
İşte başaklar sallana sallana
Sürezi yenilemekte evrensel bir devinim
Hepsi bir severlik içinde sessiz
Ötelere ulaşmaktadırlar kendi varlıklarından
Baktı yeni er üstüne başına mırıldandı:
Peki niye
Bunca güzelliklere karşı
Böylesine çirkin giyinmek

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM


SAVAŞTA ÖLENLER


Her yer tıklım tıklım ölü
Acı boğacak beni boğacak beni
Otlar yalnızlıktan kupkuru
Ama suçlu ben değilim ben değilim
Katillerle bir olmadım olmayacağım da
Özgür kalacağım işte böyle bir başıma
Ve insanoğluna bundan sonra da
Ne ölüm dokuncak ne dirim.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM


HARP ÇOCUĞU
Devran değişti çocuğum!
Son savaşta oldu bu kötü işler:
Kiminin göğsü kabardı, kudurdu:
Çoğunun gözü doldu.

Devran değişti çocuğum!
Baba, batan bir gemide öldü:
Bir esir kampında kardeşleri,
Anasını zaten bilmiyordu.

Devran değişti çocuğum!
Ekmek kokulu sevgi nerde?
Masal dünyamız bu mu?
İki gözü iki çeşme.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM


SAVAŞA HAYIR
Halk, dört duvar cenderede,
Düşünür mü özgürlüğü, karın zil
Gözlerinde güvercin kanadı,
Uzatır düşsü duyargalarını;
Kendi kendilerini görürler.
Işıklanıverir yollar bir gün:
Birden, yıkılır kara duvarlar.
Her varlık yerini alır,
Çalışan bilekler isteyince:
Hele de sevi dolu yürekler,
Barış yazılır gökyüzüne;
Barış içinde olmalı evren.
Doğmak da, ölmek de, dostlukla.
Var olmanın soylu yasası:
Barış, Sevi. Barış, Sevi. Barış...


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:57 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.