![]() |
Kerkük Türkmen ÇOcukları
Bir Televizyon kanalında ihtiyaçlarını dile getiren çocukları izleyince, katkı da bulunabileceğimiz aklımıza geldi. Üyesi olduğum Çağdaş şair ve Yazarlar Derneği olarak, Irak Türkmen Cephesi Enformasyon Müdürü Sn. Sadun KÖPRÜLÜ bey ile bir televizyon programý nda gördüð ümüz çağrısı üzerine telefon ile konuştuk. Sayın Köprülü de şahsen televizyon programında ki taleplerini yinelediler. Türkmen okullarında ki çocukların gerek derslerde kullanılacak kırtasiye malzemeleri, gerekse Türkçe kitap konusunda oldukça büyük sıkıntıları olduğunu beyan ettiler. Kişisel olarak burada ki kardeşlerimizin ki ne şart altında olurlarsa olsunlar eğitimlerine devam edebilmek istemeleri takdire şayandır. İhtiyaçlarının bir kısmını karşılayabileceğimizi düşündük. Tanıdığımız herkesten bu konuda destek beklemekteyiz. Şöyle ki; Orada ki kardeşlerimizin Türkçe Ders kitabı, hikaye, roman, şiir kitabı, okul araç ve gereçleri konusunda ihtiyaçları var katkıda bulunursanız Türkmen çocuklarını sevindirirsiniz. Ankara ve İstanbul da iki ayrı merkezde toplanacak kitap ve kırtasiyleri Türkmen Cephesi bürolarına ulaştırıp, onlarında Irak’a ulaştırmalarına aracılık edeceğiz. İstanbul'da bana ya da yine Antoloji'de üye olan Sayın Nihat POLAT beye mesajla ulaşabilirsiniz. Ankara Lokasyonu içinse Antoloji üyesi Sayın Fadıl Oktay arkadaşımıza '[email protected] 'adresinden ulaşabilirsiniz. Nisan Ayı sonuna kadar yetkililere ulaştıracağız. Gelen bütün kitap kırtasiye yardımı listelenecek ve tutanak eşliğinde Irak Türkmen Cephesi yetkililerine ulaştırılacaktır. MADDİ YARDIM KABUL EDİLMEYECEKTİR. Sayılarımla Meral Yağcıoğlu |
Kır Kalemini
Suçluyum biliyorum Bastım tetiğe Tek kurşunla gönlümü mıhladım duvara Sedef kakmalı kabzasına Koca bir çentik attım Bitirdim aşkı Bir daha mı asla Asla sevmeyecek bu beden Ne seni nede bir başkasını Sadece doğayla aşk yaşayacak Çiçeği sevecek, kurdu, kuşu besleyecek Denizi kucaklayacak, yağmurda yıkanacak Biliyorum suçluyum Tek suçlusu benim bu finalin Yargısız olmasın infazın Gece arşa kurulsun mahkeme Dolunay ağlamaklı tanık Hakim olsun hislerin Savcıda gözlerin Mübaşir fersiz bir yıldız Lal olsun dili sessiz çağırsın Uyandırmasın uykumdan Yorgun, kırgın bedenim dinlenmekte İstemem avukat Savunmam yok ki Ne duruyorsun Aşk katilini cezalandır Kır kalemini Kur darağacını Yüreğinin tam ortasına Bırak sallanayım ipin ucunda Biliyorum suçluyum Suçluyum |
Kızkulesi
Denizin ortasında Adeta nazlı bir kız edasıyla Süzülüp, salınankız kulesi Gece olsun,gündüz olsun Bana güç verir Tam karşısında kıyıdaki o kocaman Taşa oturur dertli kaldırırım kadehimi Şerefe der başlarız dertleşmeye Aheste gelir dalgaların sesi Kulağıma name olur Kemanın tellerine vurur gönülden Okşar tenimi, parmak uçları ıslak Kucak dolusu hasret taşır kıyı boyunca Yalnızlığımı paylaşır Yıldızlı, yıldızsız *******de Dost olur yanı başımda Nemli dizleri ne uzanır yatarım Ilık meltemin yumuşak esintisinde Nasihat eder sessiz, sessiz kulağıma Fısıltılarla cesaret olur yüreğime Arkadaş olur asırlık prenses Kıyıya ulaşan dalgaların ritmiyle Dans edip mutluluğa salar beni Ana olur, sımsıcak koynuna alır Kol kanat gerer korkularımı yok eder Sevgili olur, aşk aleviyle yanan yüreğimde Kopan fırtınaları dindirir Yıldızların altında kumsalda oynaşır benimle Güneşin doğmasıyla ışığım olur Aydınlatır,ısıtır buzdan kalbimi Yeni umutlarla başlarım güne Garip bir haz verir bana Uzaktan uzağa seyretmek bile Huzur verir yüreğime Yüzyıllardır yalnızlığını Marmara’yla paylaşan Martılarla söyleşen Görkemli kızkulesi Bütün gizemiyle Denizin ortasında Nazlı, nazlı salındıkça Bana yoldaş olur Hem gündüz hem de gece |
Korkuyorum
Korkuyorum Beni bırakıp gitmenden Asla değil Bağrıma taş basıp Alıştırırım kendimi Yaşamaya çalışırım Kararan dünyamda Birlikteyken ikimiz Bakan pırıltılı gözlerin Uzaklarda bir başkasını Aydınlatıyorsa gizli, gizli Yalansa tüm söylediklerin Bir başkası için çarpıyorsa O zalim yüreğin Mecburiyetlerse Bırakıp gitmene eğer engel İşte o zaman yıkılırım Onurum kırılır seni kırarım diye Korkuyorum Seninle sensiz yaşarken Binlerce kere ölmekten Korkuyorum. Git ki bir kere de bitsin bu iş Bendeki sen gönlümün zirvesindeyken Değerin düşmesin yerlere Dipte oynaşmasın sevdamız Ayaklar altında kirlenmesin paspas misali Seni sevmiştim Belki sende beni sevmiştin Ama olsun yoksa değerim Şu an görmüyorsa gözlerin Atmıyorsa yüreğin artık benimle Aşkımı gömerim yüreğime Zerre kadar küçülmezsin gözlerimde Kalmayı,zorla kalmayı düşünme bile Uzaktakini seç ve git Git |
Kör Sabahlar
Duvara mıhlı zaman Meçhule koşmaktan Takatsiz yelkovan, arzusuz akrep Öldü zamansızlıkta, durdu hayat Saplandı yürek derinine Akıttı zehrini akrep Derinlerde iğnesi, kanar Kör sabahlar Uyandı zindan geceye Karardı dünya Kapıda gözler Bekler can şenliği Kayboldu gürültülü sessizlikte Telaşlı tükenen ümitler Korku sardı Bir nefes aradı panikle Sarıldı, kavuştu eller koynunda Kopan fırtına, esti savurdu Yağdı üzerine, ağladı feryat figan Çaresiz, fersiz gözleri Yaralı yüreği kanamakta Duran zaman zehirli Akrep iğnesinde sönen hayat Pas tutmuş menteşesi sürgülü kapı Tutuldu doğmayan güneş Silindi tüm hikaye Okunmaz artık şiir Soyundu düşlerinden imgeler Çırılçıplak ortada hayaller Kucakladı sonunda kara toprak Yoldaş oldu sıcak ölüm Kayboldu çakıl taşları arasında Fosilleşen sevda, ölgün yürekte beden Çiçeklenir mi bilmem Yeni yetişen fidelerde |
Mangal Gibidir Yüreğim
korkup kaçmam hiçbir sevgiden aşktan korkmam, yanmaz parmak uçlarım mütevazı soframda katıktır sevgi damarlarımda dolaşan kandır sevgi kini, nefreti soluğumla boyarım, mavidir dünyam ben sevdiğimi ne adam gibi severim nede kadıncadır sevgim insanım, önce insan insanca severim yaratandan ötürü insanı severim kor kor aşkla yanar bedenim doru atın terkisinde şahlanır hislerim küçük, büyük, fakir yada zengin ayırt etmez ta içine alır yüreğim sığmaz demeyin mangal gibidir yüreğim evreni kucaklar sevdaya salarım sevgiden geçer yolum sevgiyedir yolculuğum silahlara kurşundur sevgi sevgi denizinde boğulur her türlü savaş dedim ya mangal gibidir yüreğim koca bir umman herkesi kucaklar sığdırırım sineme alır severim |
Mavi Sevgi Çiçekleri
Unutmam Unutamam demiştim Yıllar geçse bile aradan Rüzgar hızıyla esip Savursa da beni oradan oraya Söküp atamam kalbimden Sanmıştım Sevmem Sevemem demiştim Hiçbir kimse kalbimdeki Tahtını ele geçiremez İsyan çıkarsa bile Demiştim Ama Yıllar merhem oldu Çaldım dünyama Mavi sevgi çiçekleri Filizlendi yüreğimde Güneş bir başka gülümsüyor Ana rahmine yeni düşmüş Cenin heyecanıyla büyüyor Tomurcuk duygularım Yelesine tutunmuş ak kısrak Sırtında koşuyorum hayata Yüzümde bir tebessüm Cebimde umutlarım Dilimde neşeli bir melodi Üzerimde mavi entari Yürüyorum geleceğe Mutluyum diyebiliyor Kırık gönlüm, mutluyum Ne pahasına olursa olsun Mutluyum şu küçük dünyamda Bir zamanlar söküp avuçlarıma aldığım O kan kırmızı yüreğim Gülümsüyor artık |
Maviye Uyansak
Uyumak istiyorum Uyanmamacasına Hasretinle yandığım Özleminle kavrulduğum Sen rüyama dalsan Hasret ateşime Aksan çağıl, çağıl Yüreğimi serin mavi ırmak da yıkasan Mavi derinliklerimden Çıkarsan incilerimi bir, bir Mavi bakıp mavi gülsek Tüm hüzünleri boğsak neşemizde Dönme dolapta sallansak el ele Mavilerin her tonuna el sallasak Kucaklasak bulutları Mavi bir rüzgar esse savursa saçlarımızı Kor alevden arınsak sonsuzluk da Ayrılmamacasına birleşse ellerimiz Bu dünyadan elimizi eteğimizi çeksek Ebedi hayatta birleşse bedenlerimiz Cennet bahçesinde uyansak Bir tarafta aşk melekleri Öteki tarafta sen ve ben Cennet meyveleri sunsa huriler Gümüş tepsiler dolsa taşsa Tuba ağacının altında Sere serpe gölgelensek Buz gibi sulara kansa gönlümüz Bir daha yanmasa hasret ateşi Sonsuzda sonsuzlaşsak Tüm kızıllar bürünse mavilere Sadece tenime dokunan Buselerinde asılı kırmızı karanfil olsa Fani dünyaya uyanmasak artık. Maviye uyansak Mavi yaşasak aşk melekleriyle Mavi de ölsek ikimiz |
Meleğim
bahtı gibi gözü kara yüreği yara meleğim bahtının karasına güneşten damlayan gökkuşağı çizsem narin bir kuş gibi sarıp sarmalasam yüreğine merhem sana destek olsam seni gönül mabedime alıp kem gözlerden uzakta önüne koca bir derya sersem bu liman senin desem ister kumdan kaleler yap kıyılarında dolaş çocukluğunun istersen de çam ağacının en yüksek dalında bir yuva hasret kaldığın seçimi sana bıraksam demir atar mısın? yalnız limana kıyısına düşer misin bedenimin ıssız kumsala güneş gibi doğ desem ısıtır mısın yüreğimi yakamozların arasına süzülüp gözlerimde mavileşse bahtının karası gözlerinin karasında yıldız, yıldız çoğalsam ister misin? |
Melek
Yeğenimle yazdığımız çocuklar için şiir tadında öykü Melek gece yarısını geçmek üzereydi sabaha birkaç saat vardı bayram yeri gibi coşkuluydu gece yıldızlar dans ediyordu dolunaysa orkestra şefi ulaşıyordu nağmeleri en ücraya güzellikleri hissedemeyen bir çift vardı tartışmışlardı hiç yoktan ve neredeyse bitireceklerdi noktayı koyup aşklarına düşündüler, yürekten istediler deneyeceklerdi bir daha o kadar içtendi ki arzuları semada bir melek duydu yakarışlarını tüy hafifliğinde ki kanatlarını çırparak indi dost melek yeryüzüne şenlik vardı ve kaçırmamalıydı şenliği yardım isteyen sevgililere tam bu saatte yardım edebilirdi arandı görev aşkıyla sevdalıları bulmuştu işte karşısında ağlaşıyordu ikisi çaresiz ne yapacaklarını bilmeden uğraşıyorlardı çözmek için sorunlarını için için ağlıyordu kız, bu şekilde bitmemeliydi delikanlıysa saçını okşuyordu gözleri nemli sihirli değneğiyle uzandı tek bir hamlede çözmek için kör düğümü ne olduğunu anlayamadı birden bire şimşek çaktı gök gürledi ortalık karıştı bir birine kara bulutlar örttü geceyi orkestra sustu bir fırtına koptu göz gözü görmüyordu tökezleyen dost melek yere düştü saf ipek kostümü lekelenmişti utanılacak bir leke değildi ama işe yaramazdı sihirli değneği gölgelenmişti ışıltısı lekesiz olmalıydı hem yüreği hem de kostümü istese de yardım edemezdi sevgililere sadece kendileri yardım edebilirlerdi seven gönülleri bir olmalıydı bir daha düşünüp,tartışmadan konuşarak halletmeliydiler küçük sorunlarını devam etmeliydiler aşklarına ancak öğüt verebilirdi “sevin birbirinizi,saygı duyun önce kendinize sevgi altın anahtarınız olsun” öğüdünü dinleyeceklerinden emin kırık kanatlarını çırparak geldiği gibi yükseldi melek |
Merhaba Dedim Dünyaya
Merhaba Dünya Doğum günüm bugün; Nisan’ın on ikisi, baharın ilk müjdecisi güneş pırıl pırıl göz kırpıyor neşeli. Sımsıcak ısıtıyor içimi, kış uykusundan uyandım toprak misali. İçim içime sığmıyor, kanım kaynıyor adeta. Kanat açtım gök yüzüne mavi deniz üstünde uçuyorum nazlı bir martı edasıyla, dünya ayaklarımın altında. Umut denen tarlaya tohum ektim ellerimle, inişleri çıkışları olsa da yaşamın bir yaşı eskitsem de gönlümde mutluyum ben, ömrümden bir yıl daha eksilmiş olsa da mutluyum merhaba dediğim için şu fani dünyaya. Arkama şöyle bir baktım; Ooooo neler neler sığmış yaşamıma kah sevinmişim, kah üzülmüşüm. Mutluluğu yakalamışım. Yakalamışım da hüzünler de katılmış araya bazı bazı. Güne bakan gibi gelecekte bakışlarım umut tarlasında filizlenen dileklerimi toplayacağım güneş göz kırpıyor. Yüreğimde yaramaz bir çocuk topaç çeviriyor aşka, sevgiye ve yaşama. Teşekkür ederim anne İyi ki doğurdun |
Müsvedde Aşk
Kurşun kalemin yoktu Mürekkeple yazılmıştın Ressam edasıyla değil Acemi hattat misali Divitinden kan damlayarak Kazınmıştın yüreğime Rengi yoktu siyahtan başka Sürekli boca ediyordun siyahı üzerime Yüzüm, gözüm, ufkum karanlıklara gömüldü Yeşermeye yüz tutmuş duygularım Göçük altında can veriyordu Bir yanlışlık vardı biliyordum Silmeye çalışsam da İzin kaldı yok edemedi silgiler Bir çizik attım yaşanmışlıklara Hala acıtıyor aşkın Ve hala kanıyor yüreğim Üzerini karaladım gece gibi karanlık Çentikler yetmedi üstünü örtmeye Yaz boz tahtasına döndü gönül defterim Müsvedde yaşıyorduk sanki Adeta bir ön çalışmaydı aşkımız Karalamaydı sanki dünyamız Derin ve sessiz ağladım her gece Göz yaşlarım sel oldu Çağladım, taştım, estim deli, deli Karıştım gazellere anlatamadım Ne yaşadım nede öldüm İsyanlarda yüreğim Al git uzaklaş benden Yaşadığımızı sandığın O yalancı aşkını Kopardım gönül sayfamı Buruşturup attım avucuna Al ve git müsvedde aşkını Yeter artık acıtma beni Gerçek aşktı dileğim Karalama sevmek değil Git gölgeni bile al yüreğimden Yeniden başlamak istiyorum Yine yeniden gerçek aşk Bulacağım tertemiz. Tecrübeliyim artık Müsvedde aşkını Al ve git başımdan Yüreğimi terk et |
Nadasa Bıraktım Yüreğimi
Zıvanadan çıkmadan hayatım Tüm ateşini söndürdüm Çengel taktım kapısına gönlümün Ellerimle karanlığa saldım Dinlenmeye terk ettim sessiz Yorgun yüreğimde yer yok Atılacak bir tohuma Yağmayacak bulutlar üzerine Gözlerimde ıslatmayacak bir süre Tek bir filiz yeşermeyecek üzerinde Köstebek gibi saklanacak en derinlere Güneş doğmayacak üzerine Siyah çaputtan elbiseli Korkuluk diktim tam orta yerine Kargalar bile uğramayacak Başka gönüllere konacak güvercinler Geçici bir süre izinli sevdalar Çorak bir tarla misali Nadasa bıraktım yüreğimi |
Nakarat Yıllar
Nefessiz birbirini kovalayan Anlamsız boş yılların ardından Dönüp baktım geriye şöyle bir Yıllar geçmiş koşar adım bir çırpıda Hiçbir şey yapmadan Çok şey yaşanmış aslında Tahsil güzel şey Bazı sebeplerle bitmemiş Çalışma hayatına atılmışım yürekten Bir şeyler üretme idealistliğinde Zor zanaat şu çalışma hayatı Zoru başarmışım bir nebze Bulunduğum bu noktaya gelmişim şükür Yarışı bitirmiş kısrak gibi terlemişim yaşarken Bir şekeri bile sakınmışlar ödül verirken Kanamış parmak uçlarım saçlarıma aklar düşmüş Yüzüme anlamlı çizgiler doluşmuş Adımlarken hayat kulvarını koşa,koşa Yorulmuşum yaşamın çemberini dönerken Yorulmuşum hüsran aşklardan İyot kokulu mavi deryada boğulmuşum sevdayı kulaçlarken Bütün mavilerim kızıla dönmüş kanar içimde Karalar bürünmüş güneşsiz dünyam Mavi gözlerim bile kara görür olmuş İncinmiş minicik yüreğim kırgın gönlüm yorulmuş Günler monoton akıp gidiyor Yıllar peşi sıra durmak bilmiyor Günlerim aynı koşuşturmayla nakarat akıyor Duygularım aynı yalnız nakarat Aşklarım aynı hüsranlarda nakarat Yaşam kovalıyor,ardı sıra gidiyor bedenim Anlatamıyorum nakarat yıllarımı Koşuşturmanın sonu yok bilirim O büyük düzlüğe vardığında bedenim hüzünle Son nefeste kanatlanıp uçacağı vakte kadar Sürüp gidecek biliyorum Bu nakarat yıllar Vakit doldurmak adına Yazıyorum sıkıntılarımı Yazıyorum hayatımın kırık şiirini |
Neden?
Ve bir aşk hikayesi daha Hüsranla bitiverdi. Doldu tepeleme ıstırap Acılı, kederli yürek Bilinmez nedeni Bilinse de Kaçar köşe bucak İfade yoksunu gözler Oysa ki başlarken Coşkunun heyecanıyla Tatlı tatlı yanan iki beden Uçuyordu kanatsız Oynaşıyordu semada Yıldızların arasına saklanan Aşk bahçesinde dererken çiçek Beklenmeyen finalde Yandı ateşte aşk Yandı kavruldu da,çaresiz Hiç kimse ama hiç kimse Yardım edemedi. Neden? |
Neydi Sebebi Terk edişin
DUR GİTME Bir defa da benimle konuş Susma ne olur sevdiğim Neydi sebebi terk edişin Neden bu bırakıp gidişin Arkana bakmamacasına Yok böyle olmaz Bir kalemde silip atılmaz Bir kahvenin bile kırk yıldır hatırı Ne oldu da hatırımız tükendi Yada biz tükendik Söyle Seni hiç sevmedim mi İstanbul kadar başka değil miydi Gözlerimdeki buğulu bakışlar El ele dolaştığımız kaldırımlar Şahitti yürek atışlarımıza Ne çabuk unuttun yok mu oldular Tek yürektik ya seninle Hiç mi sevmemiştin beni Yalan mıydı yaşadıklarımız Ne olabilir sebebi terk edişin Ardından derin çizgiler Bırakıp gitmek sığar mı aşka Yarın güneş doğar mı Sensiz İstanbul’ da söyle Uyku saatlerini düşünerek Yan yanayken bile özlemedim mi Her gün yeniden Daha fazla sevmedik mi Ne duruyorsun söyle Eminönü’nde balık ekmek yemedik mi Kadıköy iskelesinde birlikte Uzaklara giden vapurdaki yolculara el sallamadık mı Orta köy sahilinde birlikte Volta atıp deryaya haykırmadık mı Gecenin bir yarısı “seviyorum,bende seni” Üsküdar’ da Kız kulesi gizeminde Hayallere dalmadık mı ikimiz Yıldız parkında sonbahar yaprakları arasında İlk kere değil,son kere hiç değil Sonsuz kere öpmedin mi Buselerin soğumadı bile Dur gitme Benimle konuş ne olur Neydi sebebi terk edişin Neden bu bırakıp gidişin Anlamak istiyorum anlayamıyorum Dur Gitme |
Nikaha Davet
Yıllar önce ayrılmıştık Dost, arkadaş kalmıştık Bir iki telefonla konuştuk Tesadüflerle karşılaştık Merhaba ile geçiştirdik Sonra, yıllar uzun yıllar Birbirini kovaladı Hiç görüşmedik Hiç aramadık Bitmişti artık Duygularımızsa yürekteki Çöp kutusunu mekan seçmişti Sıkı sıkı kapanmıştı üstü Sızdırmıyordu kokusunu Yıllar sonra rastladım Evlenmemişti Bense yeni bir mutluluk yakalamıştım Evlenmek üzereydim Bu rastlantıya İkimizde sevindik aslında Parmağımdaki yüzüğü Gösterip nikaha, Nikahıma davet ettim Birden sarsıldı bedenim Kan beynime sıçradı Yüreğim koşar adım atmakta Ama gün alınmıştı bir kere Caymak mı asla olmazdı. O da farkındaydı her şeyin Allak bullaktı yüzü Buruk bir tebessümle Gelirim dedi içten Son bir kez bile olsa Gelinlikle görmek için ”Gelirim elbet” |
O Adam / Platonik Aşkım
Her gün sabah,akşam Hayat koşusu yaptığım otobüste Rastladığım / rastlamaz olsaydım Yüzene aşina olduğum o adamla Geldik göz göze günün birinde Gözü gözüme değdi sandım O güzel yüzünden sıcacık bir tebessüm Yayıldı benden yana Isınıverdi içim, kanat çırptı sihirli aşk meleği Zıvanadan çıktı yüreğim,gümbür gümbür Bulandı yüzüm pembenin tonlarına Şahlandı masum duygularım Biraz utangaç tebessümüm Aynı sıcaklıkta belki de daha sıcak Beklerken cevabi tebessüm O da ne anlayamadım Arka koltukta oturan zayıf esmer kadın Kalktı el sallayarak ayağa Güzel değildi çirkin bile denebilirdi Hatta geçkinceydi yaşı Birkaç yaş fazlaydı,eminim benden Tokalaşıp kucaklaştılar Bir buse kondurdu o esmer kadının yanağına Pekte masum buse değildi hani Yıkıldım,dünyam karardı Döndü başım bir an Oldu süpürgeli cadı aşk meleği Gözü gözüme değdi sandım Bana uçurdu sandım tebessümden alevi Fark edilmekti dileğim uzun zamandır Nihayet fark etti dedim sevinçle Gözleri bana güldü Açılmaya hazır kolları Sandım alacak sinesine Ne çok yanılmışım Kaldı kursağımda sevincim, aşkım Güzel bile değildi ki fark edilen Fark edilen olmadığıma Üzgünüm platonik aşkım üzgünüm Yine de benim olsun yaşamındaki hüzünler Bakma çirkin dediğime Esmer güzeli, ince, narin Sar candan kollarınla Mutlu ol sen yine de |
On Yedi Ağustos
Bir gece ansızın Uykuda yakaladı Tüm Marmara’yı Yerle bir etti Kartondan evleri Acımasızca Yari yardan Anayı evlattan Koparıp aldı Vicdanları sızlattı Yürekleri dağladı Beton yığınına döndü Yer gök birleşti sanki Toprağın bağrı yarıldı Gömüldü tüm emekler Yaşamamıştı insanoğlu Şimdiye dek Böyle bir felaket Kimi anasını arıyordu Göçük altında Kimi sevgili eşini Yada emzikteki bebesini Hey büyük Allah’ım Ne olur biçare bizlere Yardım et Tekrarından koru hepimizi Bir çadırı bile yoktu Kızılay’ın Parçalanmış yürekleri barındıracak Yapılan tüm yardımları Talan eden insafsızlar cirit atıyordu Hemen sabahında felaketin Dürüst olmayan kirli elleri Vicdansızları uzak tut yuvamızdan Söz veriyoruz hepimiz Kalan yürekleri yaralı bizler İyi doğru dürüst olacağız İnsan olacağız yarab Yardımını esirgeme bizden |
Orta Köyde Bir Çay Bahçesi
Bilmem Belki de beş altı yıl önceydi Hani o ilk buluştuğumuz Mayıs ayında bir gün Nasılda titriyordum heyecandan Fark ettirmek istemiyordum ama Ne mümkündü saklamak heyecanımı Aslında sen de birazcık heyecanlıydın belki El ele yürüyorduk Beşiktaş da Yolumuz bizi Orta köy’ e sahile götürdü Deniz kenarında yürüdük Martıların kanatları arasında uçuyorduk adeta Güneş sanki güzel bir başlangıcın Müjdecisi gibi pırıl, pırıl Ve ısıtıyordu içimizi. Kaldırım kenarında açılan gümüş Tezgahlarından bir yüzük alıp Vermiştin bana.Farkında mıydın bilmem İlk hediyen di bu bana Utana sıkıla almıştım yüzüm al, al Yorulunca dolaşmaktan Sahilde bir çay bahçesinde denize karşı Hasır tabureli küçük bir masada Uzuca bir zaman oturup Hani o ilk unutulmaz sohbetimizi yapmıştık Birbirimizi tanımak,sindirmek için yüreğimizde Hafif melodi gibi gelen dalga seslerini dinleyip Martılarla birlikte şarkılar seslendirmiştik Nefis tavşan kanı çaylarımızı yudumlarken. Elimi tutup yanağıma minicik bir buse Sıcacık bir buse kondurunca kızaran yüzüme Bakın sımsıcak bir çift gözle Aydınlanmıştı dünyam. Yüreğimin sesini dinlemiştin. Hatırlıyorum seneler sonra şimdi Tesadüfen yine ben Orta köy’ deyim Hem de yine bir mayıs günü ve Aynı çay bahçesinde çayımı yudumluyorum Bir başıma Çay bahçesi aynı,garsonlar tanıdık Soran gözlerle baktılar gözlerime Çay aynı nefis çay değil sanki Dalgaların sesi bile kırık bir melodi çalıyor Martıların şarkılarıysa kulağımı tırmalıyor Uzaklara ufka bakıyorum O ilk buluştuğumuz mayıs aklıma geliyor Güneş ısıtıyor kıştan uyanan bedenimi Yüreğimse hala buz zemheri Bir yandan ısınıyor bedenim bir yandan da Titriyor yüreğim. Göz yaşlarım boncuk,boncuk damlıyor maviye Daha saatlerce oturup o günü Sindire, sindire hayal etmek isterdim ama Otobüsümün geldiğini gördüm Garsona içip bitiremediğim Gece gibi karanlık çayımın parasını ödedim Para üstü beklemek mi üstü kalsın be arkadaş Yüreğim burada kalmış para kalmış çok mu Koşar adım ayrıldım çay bahçesinden Bir şeyleri bırakıp ardımda Eminim Sadece bu ilk gelişimde hatırlamayacağım Çok uzun yıllar geçse de Orta köy’ e her gelişimde unutamadığım Unutamadığım o gün ve anılarım yüreğimin bir köşesinde Çırpınırken yalnız olmayacağım Birlikte geleceğiz bu çay bahçesine Bir, bir canlanacak anılarımız Bana acı bir haz verecek her gelişimde Ama yine geleceğim,yine geleceğiz Yüzüğüm mü hala parmağımda |
Öyle Mutsuzum Ki
Öyle mutsuzum ki Hiçbir şeyden Tat almıyor gönlüm Yalnız eksenimde Dönüyor dönüyorum Kısır bir döngü misali Kamaşıyor gözlerim Yaklaştıkça ışığa Zemine çakılıyorum En yüksekten Tutan bir el yok Sarılıyorum boşluğa sıkı sıkı Nerede olursam olayım Gözlerim bomboş Bakıyor etrafa Bir kıpırtı, bir esinti Bekliyor yaralı gönlüm Öyle çaresizim ki Hayat süngüsünü takmış Savaşıyor benimle Ve ben hep yeniliyorum Toplu, tüfekli yalnızlığa Öyle mutsuzum ki Gelmiyor kapıma Kasırgadan başkası Ne ılık bir sam yeli Ne de huzur dolu meltem. |
Papatyalarım Var
Hadi git Boş ver Durma git Ne olur Yağlı urganla Bağlamam gerekse de Git Kır zincirlerini Koş Beklediğini söylediğin Açık kollara Düşünme geride kalan yüreği Kucak dolusu Papatyam var Üzülme Avuturum kendimi |
Pırlanta
Ufalandı darbelerle Elmas madenim Tek taş ustası arıyor Sol yanım |
Resmettim mutluluğu
Önce yeşile boyadım beyaz dünyamı Pırıl, pırıl bir gökyüzü yerleştirdim yukarılara Güneşi ısıtan, sevgi ağlayan pembe bulutları olan Gelincikler çizdim kırmızı Papatyalar sarı beyaz Yaprakları seviyor,seviyor Haykırmaya hazır Küçük bir yavru ceylan Seke,seke otluyor annesi yanında Sakin ama dingin akan buz gibi derede Yüzen birkaç ördek çizdim kırmızı kocaman gagalı Bir köşede kedi ile köpek sarmaş dolaş oynamakta kavalı elinde yanık bir türkü söyleyen Yağız bir çoban kuzucuklarını bekleyen Melodileri kulağıma kadar gelen Çiçek tarlasının ortasına Bir kız çocuğu çizdim Sarı saçlı mavi gözlü Etrafında kelebekler uçuşan Narin,heyecanlı gülünce güller açan yüzünde Yani sessizce ben. Bir erkek çocuk çizdim Esmer,kara gözlü ve cesur bakışlı Tebessümleri tek gamzesinde saklı Şefkatli eli kız çocuğunun başında Dolaşan mert çocuk Yani gönlü sevda yüklü sen. Aşk perisi kanat çırpar Seni seviyorum diyen tatlı dilleri Aşk serper ipeksi kanatlarından İki çocuğun başından aşağı Tuvalim beyaz değil artık Mutluluk resmim hazır Yüreğim kıpır, kıpır Ben de yelken açtım mutluluğa Tıpkı resmim gibi Eyvah unuttum Bir de şiir yazmam gerek Mutluluk adına Çiseleyen yağmur altında Şiir gibi akmalı dizeler Damlaları ulaşmalı dört bir yanına dünyanın Dizelerin arasında kaybolmalı hüzün Şiir olmalı yaşam, yaşamın şiiri sonsuz olmalı Tükenmemeli hiç daima çoğalmalı dizeler dillenmeli Tüm dünyayı sarmalı mutluluk denizi Kardeş,arkadaş,eş dost ve en sevgili Yaşamalı güler yüzlü Kin,nefret.kan ve hain bombalar gömülmeli çıkmamacasına Yedi kulaç yerin dibine ve katranla örtülmeli üzeri karamı kara Beyaz güvercin kanadına yükledim mi umutlu yarınları Tamam işte size mutluluk resmi Perçini de bu şiir. Öyle değil mi Gökkuşağı damlıyor köşesine tuvalimin samur fırçadan Yedi veren yedi renk Mutluluğu yaşamak kalıyor bize sadece Bulduğumuzda o güzel dünyayı Karşıya geçince |
Rüyam
Gece, Ruhumu hareketlendirdi Sessiz sedasız Kimse duymadan Gündüz, Ayan beyan kabus oldu Kara peçeli zebani gibi Çepeçevre kıskacına aldı Örseledi bedenimi Gördüğüm rüya |
Sadece
Hayal denizindeyim Yine ben bu gece Ne bir resmin var Nede mektubun var elimde Beyaz güvercinin getirdiği Uzanıp yatağıma öpe koklaya Okumak isterdim Sayfalar arasında Sönerdi hasret ateşim Doyasıya bakmak isterdim Siyah beyaz resmine Ama hayır yapamam Kirpiklerim birbirine kavuştuğunda Anılarımın çizdiği Yedi kat perde arkasından Seyrettiğim Soluk hayalin var Sadece |
Sahil Boyu Gidelim Yali Yali
KARADENİZ SEVDASI SAHİL BOYU GİDELİM YALİ YALİ Mavi ile yeşilin izdivacından doğan turkuaz sevdadır Karadeniz sevdası. Aslında anlatılamaz, gizemine erişmek için bizzat yaşamak gerekir. Ciğerleriniz bayram eder bol oksijenli temiz havasıyla. Yeşilin türlü çeşidiyle uzanan Kaçkarlar, denizin mavisiyle fırtınalı bir aşk yaşar adeta. Süt liman görünen denizin masum halinden eser kalmaz deryaya kavuştuğu yerde. Tüm Karadenizlilerin damarlarındaki kan gibi köpürür, hışımla kabarır çoğu zaman. Bir de bakmışsınız nükte ediyormuşçasına gök gürlemesini keser, güneş merhaba der tebessümlü. Yazın ortasında yağmur yağar, gök gürler. Aniden fırtınanın ortasında kalırsınız. Duman çöker dağlara, göz gözü görmez uğraşmayın sakın. Şemsiyeniz yetersiz kalır, yürümekte zorlanırsınız. İleride görünen köşeyi döndüğünüzde, güneşten korur fırtınada aciz kalan şemsiyeniz. Kışın diz boyu kar yağar her yer bembeyaz, ertesi gün bir de bakmışsınız güneş göz kırpıyor, kardan eser yok. Yaylalarda yazın kardan köprülerden geçip gidersiniz. Birkaç mevsimi aynı günde yaşamak içten bile değildir. Karadeniz’in yağmuru; sel olup alır gider önüne geleni. Dereleri; fırtınalı, gürültülü, öfkeli çağlar. Denizi; haşin üfürüp köpürür, geçit vermez ormanları. Dimdik patikaları adeta kopup üzerinize gelecekmiş gibidir. Hem ürperir hem de garip bir haz verir tırmanan sevdalılara. Balı zaten delidir, fazla kaçırırsan çarpıverir. Dünya da eşi benzeri yoktur Anzer balının.Tatmak için almayı düşünürseniz önce titreyin cebinizi yoklayın elinizi yakabilir bedeli. Haliyle insanı da kıpır kıpırdır. Biraz da nükteli olunca yolculukların da maceralı ve de heyecanlı geçmesi kaçınılmazdır. Kibrit kutusu gibi serpiştirilmiş üç katlı ahşap konaklar ormanın içine gizlenmiştir. Cenneti andıran bir görüntü ilk defa görenlerin hafızalarına kazınır bir daha çıkmamacasına. Köylük yerlerinde gündüzleri yoğun iş sebebiyle komşularıyla sohbet edemeyen naif insanlar, gece oldu mu kafilenin başını çekenlerin ellerinde fener düşerler patika yola cümbür cemaat. Kibrit kutusu gibi serpiştirilmiş konakların silueti belli belirsiz gecenin koynunda ışık böcekleri eşliğinde, komşularından birinde toplanırlar günün yorgunluğunu üzerlerinden atmak için. Türlü çeşit esprilerle kırıp geçirirler etrafı. Hava da müsaitse kemençe yada tulum ellerinde, atma türküler dillerinde horon halayı kurulur hemen hemen her gece. Bitkin olan dizleriniz tulum namelerinde kıpır kıpır eder, damarlarınızda normal seyrini yapan kanınız bir anda dellenip şaha kalkar, yüreğiniz hop hop ederken kendinizi horonun tam ortasında buluverirsiniz. Sadece gençler değil köyün en yaşlısı da yorulana kadar horona eşlik eder. Büyük bir emekle yetiştirdikleri dünyanın en güzel çayıyla soluklanırlar. Tabii ki sigara tüttürmeden olmaz sağlıklarını düşünmeden. Balıkçı teknesiyle uçsuz bucaksız maviliğe açılan denizciler ******* boyu asılırlar küreklere. Ağlarına takılan o tatların en güzeli, deniz ürünlerinin en görkemlisi hamsiler dolunca ağlarına ne denizin öfkesine, ne de gecenin ayazına aldırmadan, geceyi güne teslim ederken mutlu dönerler yuvalarına. Karadeniz sevdası yeşil ve mavinin raksı ile Kırklareli’ den başlayıp sınır kapımız Sarp’a kadar sürer. Karadeniz’de kıyısı olduğundan hoşnuttur dünyanın incisi İstanbul. İstanbul boğazıyla bağlanır deryaya. İzmit, Sakarya, Düzce’den sonra ver elini Zonguldak. Zonguldak denince kış aylarında ısıtan siyah inci kömür akıllara gelir ve yerin bilmem kaç metre altında tırnaklarıyla çalışan, elleri yüzleri siyaha bulanmış, alınları ak pak, grizuyla mücadele edip hayata inatla sarılan madencilerin yürekleri sevgi ile çarpar. Siyah elmas, emeğin sevdasıdır. Bartın‘da sahil boyu gezmek gerek. Yol üzeri Çeş-mi cihan Amasra’da biraz soluklanmadan geçilmez. Belki de gözlerinizin göreceği en bakir yerdir dünyada. Gerçekten de cihana bedeldir. Gözlerinizi ve yüreğinizi doyurmak için en saf gıdadır temiz havası. Saf sevdadır. Şehitler durağı Kastamonu’nun dillere destandır Kurtuluş savaşında ki mücadelesi. Tarihin sayfalarında dolaşırken Şerife kadının inanılmaz mücadelesini anmadan geçemezsiniz.Sadece Şerife kadın değildir kahraman olan çoluk, çocuk, kadın,erkek hep birlikte yüzlerce şehit vermiştir vatan uğruna Dünyanın en güzel safranı Safranbolu da üretilir. Meşakkatlidir. Tüm gençler büyük şehirlere göçtüğü için birkaç nineyle sürer üretim. Koruma altına alınan Ünlü Safranbolu konakları, bütün görkemiyle terkedilmişliğe inat turistlere misafirhane olurlar. Safran sarısı sevdadır. Yurdumuzun en kuzey noktası Sinop’ta, şöyle bir sahil gezisi yapmadan bir yere gidilmez.Ormanın koynuna saklanmış Türkiye’nin tek Fiyort’u Hamsaroz’ da piknik yapıp çocuklar gibi şen olmak içten bile değildir. İnanılmaz manzaraya hayran olmayan yoktur. Gizemli sevdadır. Ata’mız tarafından Kurtuluş savaşının başlangıç noktası olarak seçilen Samsun’a vardığınızda Doğu Karadeniz başlar. İlk önce Atatürk heykelini görmek gerekir. Tütün bahçeleri ve hırpalanmış elleriyle tütün toplayan kadınlarla sohbet baldan tatlıdır.Çarşamba ovasında yetişen pirinçten pilavların en güzeli yapılır. Ata sevdasıdır. Samsun’un az ötesinde Ordu ve Giresun sizi kucaklar. Boz tepeden kuşbakışı seyretmeye doyum olmaz. Ordu tümden ayaklar altına serilir. Giresun kalesine çıkıp resmetmek gerekir o güzelliği. Topal Osman’ın anıtına tırmanırken bir taraftan da Topal Osman’ın yaptıklarını düşünmek, tarihi bir haz verir yüreklere. Dilek çeşmesinden su içerken dilek dilemeyi sakın unutmayın. Dünyaca ünlü fındık bahçelerinde kızların yanık olur türküleri. Güçlü sevdadır. Kemençenin bol bol çalındığı Trabzon’a varırsınız kısa bir sürede. Atatürk’ün o muhteşem köşkü ormanın içine gizlenmiş bekler. Görkemli ve mağrur karşılar sizi. Asırlar öncesinden dağa nakışlanmış Sümela Manastırı’na tırmanmak güç ister, nefes ister. Patika yolda ağaçların tatlı melodisiyle ve irili ufaklı şelalelerin sesi, yorulan bedeninizi dinlendirir hamak misali. Melodik sevdadır. Köpük köpük Fırtına deresini geçip Of üzerinden Rize’ye ulaşırsınız. Çay bahçelerinde çay toplayan kızların yardımıyla bütün acemiliğinize rağmen ellerinizle toplamaya çalışın keyifle yudumladığınız çayı. Sonra bir fabrika da oluşum macerasını görüp verilen emeği hissedin yüreklerinizde. İşte o zaman dinlenirken daha bir keyiflidir yudumlaması Özel Rize bezinden imal edilmiş Peştemal ve Çeşanlar güzel bir dekorasyon için gereklidir. Almadan edemezsiniz. Şöyle bir yaylalara doğru tırmanırken dikkatli olun temiz hava çarpar. Ayder yayla’sında ahşap evlerin mütevazı sahipleri konuk eder. Yöresel yemeklerden tatmanız tavsiye edilir. Uzun göl’e tepeden bakış attığınızda muhteşem manzara karşısında diliniz tutulur. Gölde yüzen ördekler acıkmıştır, yemlemeniz gerekir. Tavşan kanı demli sevdadır. Hamsi köy, Çayeli‘nden öteye salını salını giderek Çamlı Hemşin’e varırsınız Tarihi bilinmeyen Zil kalesi görülmeye değer nadide yerlerdendir. Ormanın koynunda rüzgarla cilveleşir. Asırlar öncesinden haberleşme yapılan Zil kale geçen yıllara inat ayakta kalmayı başarmıştır. Gözle göremediğiniz uzaktan gelen kuş cıvıltıları eşliğindeki derelerin sesi ninni gibidir.Bedeniniz ve ruhunuz dinlenir. Dingin sevdadır. Artvin, dağın yamacında sizi bekler. Gerçek Lazlara konuksunuzdur artık. Atabarı’yla karşılanırsınız. Hopa, Arhavi, Fındıklı, Ardeşen Lazların bol olduğu, gürcülerin yaşadığı görülmeye, imrenmeye değer bir mozaik. Gönlünüz isterse Batum’a geçip Gürcü hemşehrilerinize merhaba diyebilirsiniz. Sınırlar ötesi sevdadır. Sevdaların hası Karadeniz sevdası anlatmakla bitmez, yaşamaya doyum olmaz. Karadeniz sevdası bol maceralı heyecanı dorukta, inanılmaz bir sevdadır. Aslında anlatılmaz yaşanır Karadeniz sevdası KARADENİZ SEVDASI Sevda bu Anlatılmaz Doya, doya yaşamak lazım Uzaktayken Özlemlerin katmerlisi Yakar bağrını derinden sızısı Süsler rüyalarını azgın denizi Tüter o minicik burnunda hamsi balığı, mısır ekmeği Kara lahana çorbası sofrana kurulur mis gibi Macera dolu yaşam, cazibeli Kucak açmış bekler seni Balı deli, yağmuru deli Çağlar fırtına deresi Çağırır geçit vermeyen dağı Damarındaki kanı hınzır deli Dursun’ u nükteli Açıkgöz Temel’ i Ya Fadime’si, işveli mi işveli Oynar sırtındaki yüklü sepeti Sağı solu belli olmayan havası Ters giydirir acemiye fesi Öyle bir sevda ki Karadeniz Şeytan tüyü neresinde bilinmez Yalnızca yaşanır coşa, coşa Deli mi deli. Sevdaların en güzeli Karadeniz sevdası 05/08/2006 Birkaç tane atma türkü paylaşalım Deniz üstü üzerim Sarı lira düzerim Babamın sağlığına Nazlı nazlı gezerim Kız içluğun varmidur Giy bakayum darmidur Elim sığacak kadar Koynuna yer varmidur Duman deredekari Götürür portikali Kız koynunda ne vardur Sade vurur yukari Arkeri dal üstünde Pembe yelek dokurum Kaybana sevdaluğun Mektebunde okurum Merdivenim kırk ayak Kırkına vurdum dayak Yar kapıdan geçerken Ne el tutar ne ayak Gül biteyi biteyi Biteyide iteyi Dedi urumun kızı Namus elden gideyi Armudu budakladım Dallarını sakladum Annesinin yanında Kızını kucakladum Armut budaklanırmu Dalları saklanurmu Annesinin yanında Kızı kucaklanırmu Sevdaluk ede ede Yandı yürek yandı Ben daha dayanamam da Can boğaza dayandu Meral Yağcıoğlu |
Savaş Çocuğuyum
gece gündüz demeden başlarına bombalar yağan çaresiz komşunuzun çocuğuyum, kapı komşunuzun çocuğu belki de bilmiyorsunuz kimim, tanımıyorsunuz, yada ne bileyim işte göz görmeyince katlanırmış gönül, televizyonlarda da mı görmedi gözleriniz okuma heveslisi ilk okula yeni başlamış kırmızı kurdelesi yakasında yıkıntıların arasında çerçevesi kırılmış resimdeki gözleri ışıldayan, umut dolu masumane tebessüm eden anne ve babasının arasında baba adayı, belki de dünyaya bir evlat yetiştirecek çocuk bomba düştü rüyalarıma gümbürdeyerek böldü en körpe yerinden hayatımı acımadan yıkıntıların arasında kanayan parmaklarımı da mı görmedi mil çekilmiş gözleriniz ne annem var nede babam şimdi,aslında bende yokum ya bu dünyada odamın duvarının altında kaldı minicik bedenim yatağımda uyurken zamansız çalındı ömrüm resim karesinde dondu masum gözlerim büyümeyecek hep çocuk kalacak ölen bedenim nasılsa enkaz altında gülen gözlerim bayramları göremeyecek annem ve babamla koyun koyuna yatıyorum, üşüyor yüreğim toprak altında ısıtmıyor, yok ki sıcaklığı annemin tüm dünyaya sesleniyorum, kaldıysa geride tesadüfen yaşayan bir fidan duysun dünya ölmüş çaresiz feryadımı, ben kim miyim komşunuz savaş çocuğu, dinleyin sessiz çığlığımı bana, zorla hayatı çalınan çocuğa kulak verin, işi gücü bırakın kardeşlik türküsüyle yakın meşaleyi, yaşama tutunsun tüm dünya çocukları yıkıntılar arasına sıkışmasın büyüyecek resimler, izin vermeyin zulme ölmesin çocuklar gelecekteki büyüklerimiz, fidanlarımızı kırmasın eller gülümsesin körpe yürekler, ağlamasın anneler, düşmesin dualar dilinizden ben savaş çocuğuyum yok önemi ismimin, sadece bir çocuktum gözleri keder bürümesin, akmasın kan, bayrama ulaşsın kalan birkaç can kardeşçe el ele yaşayın sizler, bizden geçti nasılsa, ders alın hayattan Sarılın sevgiye, sarılın dostluğa ve dur deyin insafsızlara insanlık için savaşmayın, mücadele edin sevgiyle, ilimle |
Sayamadım
yıllarımı abaküsten çaldım karıştı her biri şaştım kaldım hayat dersinden zayıf aldım beceremedim sınıfta kaldım dönüp dönüp yeniden başladım mavi boncukla sevgi aşladım acemi çocuklar gibi saydım gökte ağlayan hüzünlü aydım dilimde tükenmeyen duaydım ne izim var hayatta ne kaydım umudu boncuklara bağladım çocukça feryat figan ağladım taştım da seller gibi çağladım onulmaz yaraları dağladım bir bir dikenleri ayıkladım yetmedi tecrübem sayıkladım sevenlerden yardım bekledim ömrümü birbirine ekledim son kez sekte-i kalple tekledim mahşer de huzura emekledim ne gelen var ne giden can verdim virane aşkımla arşa erdim |
Seni Kalbime Gömdüm
Ben iyiyim Ben mutluyum Seni kalbime gömdüm Kalbim benimle ya Git Git bir an önce Mutluluğu yakala Yaşamını düzenle Yeni sevdiğinle mutlu ol Git beni merak etme Açık yürekliliğini Takdir ediyorum. Seni anlıyorum Ben huzurluyum Ben mutluyum Seni kalbime gömdüm Anılarım benimle ya Git Gönlüm razı olur mu hiç Yanımdayken acı çekmene Başka bir bedeni arzulamana Asla dayanamam Acı çekerim ben sensizlikte Taş basarım yüreğime Seni kalbime gömdüm Gün be gün anılarım var ya Seni ve yaşadıklarımızı Kalbime gömdüm. Kalbim benimle ya. Git.......... |
Seni mi Kıskanayım?
Kıskanırım Kıskanırım yıldızları Hayranım cezbeden Çokluktaki yalnızlıklarına Kaybolan yüreklere Yol ile yoldaştır her biri Pusulamdır yürek kayboluşlarımda Kıskanırım Kıskanırım tebessüm eden ay’ı Sığınır değişik kostümlere Cazibelidir esrarengiz halleri Yakalarım aşkı,sevdayı Hilalin gamzelerinde Kıskanırım Kıskanırım güneşi Gelen her yeni sabaha Sımsıcak doğar,saklı içinde umudu Beslerim umutlarımı Sabahın seherinde Tazelenen yüreğimde Şarkı söyler bülbüller Kıskanırım Kıskanırım çocukları İçimdeki çocuğu büyütmemek adına Saklanırım çocuk bahçesine Oynarım körebe kendimle Bulamasam da kimseyi Kıskanırım Uzayıp gider bu liste Çiçekleri, kuşları, denizleri, bulutları Sevgiyle çarpan yürekleri Biter mi saymakla Kısacası taş kalplilerin dışında kalan Her şeyi kıskanırım Kıskanmam Seni mi kıskanacağım Sen ki girdiğin her yüreği Talan edip gidensin Talan olacaksa ıstırapla Terk ederim savaş meydanını Kıskanmam Son veririm savaşa Sulh eder yüreğim Geçerim hayatın başka sayfasına İnsan sevdiğini kıskanır Yürekten sevilirse eğer Alınıyorsa her nefes ortak Paylaşılıyorsa iyi,kötü yaşam Sen sevmedikten sonra Sevmiyorum seni ta dünden Kıskanmam Göğsünde kara bir delik Yok ki senin yüreğin Seni mi kıskanayım Hadi canım sende |
Seninle Sendeyim
Ben bende değil Seninle sendeyim. Farkında değilsin Biliyorum Belki bir gün Boş vaktinde Düştüğümde aklına Arala kalbinin kapısını Hemen oracıkta Birini görürsen Çaresiz,ağlamaklı İşte o İşte o biçare benim Kırılgan sırça yüreğim Emrine amade Bakma sakın soran gözlerle Seninle bir bütün olan Ben bende değil, Seninle sendeyim |
Sensiz de Varım
Taş basarım bağrıma Asla dönmem sana Dizlerime kapansan da Gitme kal desen de Asla dönmem sana Yalvarma sakın Biliyor musun ki İçimde kopan fırtınalar Sonunda dindi Hayatım süt liman şimdi Sensiz ben bir hiçtim ya Sen öyle diyordun Beynime kazınmıştı sanki Kör kasaturayla Yaşayamazdım sensiz Adım bile atamazdım yalnız Artık yok öyle bir şey Ben sensiz de varım Ve sensiz yaşarım. |
Sev Beni Anne
Tüm çocuklara iyi, mutlu, sevgi dolu bir bayram dilerim Altıma kaçırmışım Vurma anne Ben daha küçüğüm Bilmez ki çocuklar Banyo yaparken Alev saçıyor bedenim Haşlandı körpe tenim Kaynar su yakar anne Kimsesiz değilim ki Dünyaya getiren Terk etmiş olsa bile Bir annem var Devletin yuvasına Sığındım çaresiz Sev beni anne Muhtacım sevgine Şefkatle büyür çocuk Kucağına al,sar beni Bas göğsüne başımı Yanağım hazır öp anne Annem olmasan da Seviyorum seni Vurma,vurma anne Canım acıyor Biliyorum evladın değilim Yürekten sevmesen de Kucağına alıp öpmesen de Başımı okşa ellerinle anne Yaşamdan tek isteğim Büyüyüp anne/baba olmak Şefkatle sarıp çocuğumu Sevgiyle büyütmek anne Kanadımı kırma anne İstisnasız tüm çocukları sevin |
Sevdanın Hüznü
“Birlikten kuvvet doğar” Gördüm gözlerinde sevdanın hüznünü Yok mutluluktan eser, dolu neşe yerine keder Yalnızlık raks ediyor gözbebeklerinde Orkestra yok, müzik yok yalnızca rakkase ortada Kırmızı entarin belinde, pabuçların elinde Yorgun bedenin sürünüyor ritimsizlikte Tebessümlerin hep yalan, sahte Kara sevdanın dikenli sarp yollarında Yalın ayak yürüyorsun hüzünle kol kola Topukların kan revan, boyuyor kızıla Geçtiğin yaşamı adım,adım Yıpranmış giysin, bedenin, yüreğin örseli Belli yaşadıkların üzmüş Yıkılmışsın ihanetlerle Aciz kalmış yorgun yüreğin Bertaraf etmekte ihanetleri Paylaş yaşadıklarını haydi Dök içindekileri iyi, kötü ne varsa Arkadaşım değil misin? yanındayım Yalnızlığını, yalnızlığımla yok eden Hayatına renk katan mavi olmak ister yüreğim Gözlerinde sevdanın hüznünü değil Sevginin, hayatın ışıltısını yakalamak birlikte Kızılların maviye, siyahların beyaza dönüştüğünü Görmek ister gönlüm göz bebeklerinde İşte o zaman sevdanın hüznü devreder yerini Yürek ritmindeki rakkaseye melodiler eşliğinde Birlikte yürürüz geleceğe omuz omuza Savaşırız hüzünle,ezilir gücümüz altında paylaşalım hayatı, bırak yanında olayım Yıldız, yıldız baksın gözlerimiz Dostluğun,arkadaşlığın hatırına |
Severim Ya Sen
Mavi bakan gözlerim Görür hep en güzeli Çınlar kulağım her an Neşe-i muhabbetle Lal olur dilim kine Etmez tek bir kelime Şakır bülbül misali Söyler sevda türküsü Güneşe dönük yüzüm Aydınlık ve umutlu Yüreğimse sevgiyle Beslenir,çiçeklenir Sevgi tohumlarını Serpiştirir evrene Seni sevdiği kadar Sever yaratılmışı Yaratandan ötürü Ya senin o taş kalbin |
Sevgi Çiçeği
sevgi çiçeği yorgun yüreğime sevgi tohumu ektin nadasa bıraktığım gönül bahçemde yeşerdi vazgeçtiğim tüm çiçekler kısa zamanda söküp alacaksan çiçeğimi mesken tutacaksan eğer başka gönülleri aldatmaksa niyetin vur yüreğime hançeri |
Sevgililer Günü Ortak Çalışma
rr.akdora Karşımda içten gülümseyen bir kadın olmasını isterim Elinde uzattığım gül, ışık uzatsın bana gamzelerinden Gözlerinde, düşüncelerinde, nabız atışlarında ben Her gün yeniden bana sevdalanmasını isterim Filiz Kılınç yüreğimi aşka açtım bir gün batımında sen dedim senden gayrisini istemedim olmadığın her güne bir ömür biçtim sevgilim Meral Yağcioğlu bir güne sığmayan, yürekten taşıp bendini aşan sevgi yağmurlarında yıkanıp, arınsın bedenimden hüzünlerim durgunluğu gül dalındaki dikenin acısından uzun sürsün isterim busenin mutluluğu ………………..gül yaprağına konan Turhan Toy Sevgililer günüymüş Yansın yeterse bir dem Emsin ateşler dili Hüznün kalıbında ten Ey sevgili Kardelenler karakışa teslim Şubatın koynunda Nur Ulusoy Güller açtırırken gözlerimle görülmesini isterdim Hayatta bir gün de olsa avuturdu sevildiğimi bilmek Ömür boyu koynumda sevgi gülü dikenlerini batırırdım Mahşerde bile gözlerimi sevdam ile açmak isterdim. M.Yaltı İsterim seni bir gün kızıllığında tanımak isterim Aşk dolu kadehlerin yansıttığı sıcaklıkta isterim Ali Işık sen miydin bana yaşatan hayalleri dünden bugüne kalan hatıralar avuntu değil kalanlar yeni yarınlara yine sevgide uyanmak isterim.. İshak ÖZLÜ Yanımda melek ruhlu bir kadın olsun isterim, Gülünce,gözleri gülsün dalıp gideyim. Konuşunca,ruhum dinlensin uçup gideyim, Her gün aynı duyguları bana yaşatsın isterim...... Fatma Aras zamansız bir gül idi elime tutturulan ben şaşkın o üzgün verememişti gülünü sevdiği kıza atmaya kıyamamış uzattı gülü bana benim ilk aşk çiçeğim göz yaşlarıydı onun bitmişti onların aşkı ortada kalan güller kucağımda kalmıştı yüzümde gülücükler gözlerimde yaş vardı….. Ay,Güneş,Metap tek istediğim candan sevsin beni her özleyişinde beni yüreğinde bulsun korkmadan haykırsın sevgisini beyninin ortasında saklasın beni Melih Baki Hasretin düşer! .. kor gibi sol göğsümün altına inceden,inceye yakar sevda ateşi yanar ben yanarım…….. “sevda ateşi şiirinden |
Sevgililer Sevgilisi
Bir yıldız doğdu gökyüzünde Müjdeledi Resul-ü Ekrem’i Devrildi putlar Kabe’de Yüce Mevla’nın Habib-i Aydınlattı karanlığı Verdiler sağ eline güneşi Ay’ı da sol eline Vazgeçmedi Etmedi isyan Korkmadı zulümden Sakladı örümcek ağı Güvercin kanadı Destekledi tüm mahlukat Emrine amade insanlık Yılmadı, göğüs gerdi zorluklara Tebliğ etti Kur’an-ı Kerim’i Yol gösterdi cahile, ehli beyte İzniyle Cenab-ı Allah’ın Kazandı müşrikler inadına Savaşları birer birer Hendek, Bedir, Uhut Muzaffer komutanı cephelerin Dört bir yana yaymak için İslamiyeti Feza aleminden beka alemine Yükselip yedi kat arşa Burak kandında Huzura eren Allah’ın Resülu Tek insan, Cenab-ı Allah’ın sohbetine nail olmuş Cenneti gören güzel insan Gül yüzlü Peygamberim Müjdecisi oldu beş vakit namazın Doğruluğun, adaletin ve sevginin Cennet kapılarını açan altın anahtarı Teslim etti inananlığa Alemlerin kuruluş sebebi sevgililer sevgilisi Cihan Serveri Hazret-i Muhammed (s.a.v) Esirgeme şefaatini Nefsimize esir olmuş günahkar bizlerden Dolsun sinemize gül kokun Yolumuz yolun Rehberimizsin Ya Resulallah Işığında yürüyoruz Evreni aydınlatan Yüce Rabb’imden Armağandır İslamiyet İslamiyet’in nuru Şefaat ya Resulallah |
Sevgililere Duyuru
Bugün evimizde bir davet var duyurulur.Duyduk duymadık demeyin duyan duymayana haber versin.Yüreği sevgiyle çarpan herkes davetlidir. Babam elinde kırmızı gül goncası ve en şık kıyafetiyle zili çalan ilk kişi olacak,tabii ki kapıyı açan annem meraklı gözlerle hayrola neyi kutluyorsun der gibi biraz da şaşkın bakışlarla karşılayacak. Evde bir telaş bir telaş anneme fark ettirmeden kırmızı kurdeleli peçetelerle donatılmış bir masa hazırlamak ne zordur anlatamam. Karşılama merasiminde ki şaşkınlık sonrası babam yazdığı şiiri “Bir tatlı huzur almaya geldim Kalamış’tan” şarkısı eşliğinde okuyacak,sevgilisine ilk serenat yapan genç ve kör aşıklar kadar heyecanlı. Ve dile kolay elli birinci sevgililer günü kutlaması başlayacak... Elli bir kere sımsıcak bir buse kondurup sevgilerinin devamını dilemek tüm dostlara nasip olur inşallah. Aslında özel günlerin yeterli olmayacağı kanaatindeyim.Kanaatindeyim de işte insanoğlunun egosu hoşuma da gitmez değil hani biri “sevgililer günümü (olmasa da sevgilim) , kadınlar günümü ya da her hangi bir günümü (arkadaş,kardeş,hala vs vs) kutlasa havalara uçarım. Yok yok balonlarımı salarım gökyüzüne yarışırlar martılarla. Sadece bir gün de, özel bir gün de değil hatırlanmak ama yaşam gailesi arasında bir gün bağıra bağıra sevi’nin gösterilmesi hiç fena olmaz diye düşünenlerdenim.... Sıkı sıkı sarılmak hayata, sevgilinin ellerine tutarak hayatı paylaşmak, yaşamı göğüslemek güzel,güzel de laf mı derseniz; yooo laf değil sevginin paylaşılması doğanın kanunu derim.Yani anlayacağınız sevgi insanı insan yapan en önemli faktör... Gül yaprağına konan busenin tadı, gül dalındaki dikenin acısı kardeş öz yada üvey tıpkı gülmek ile ağlamak gibi. Acı ya da tatlı yaşıyoruz işte ömrümüz el verdiğince. Ben her sevgililer gününde kendime mutlaka bir hediye alırım ucuz, pahalı fark etmez.Maksadım öyle etrafa sevgilim aldı imajı yaratmak değil vallahi. Kendimi severim, yaşamı severim.Değerimi bilecek değerli birisi karşıma çıkmadıysa kabahat benim mi ya... Annem iyi ki beni dünyaya getirmiş mutluluk ailemin arasında yakalamış beni.Olsun varsın ben de şiirlerime dökerim içimdekileri babam’la birlikte dostlarımızla paylaşırız. Bir de şu savaşlar bitse ölmese, büyüyebilse çocuklar, zalimlerin tükendiği bir dünyada yaşamak ne güzel olurdu değil mi? İşte o zaman deymeyin keyfime güler gözlerim, yüreğim kanatlanır konar sevgi çiçeklerine. Sevgililer gününün adını değiştirdim “sevgi günü” olsun Sevgi büyüsün bir yaşındaki bebek yaşama tacizle başlamasın,Lösemi illetiyle dünyaya merhaba diyen çaresiz bebeğin yirmi liralık çaresine göz koyan zihniyet yok olsun. Anne anneliğini, baba babalığını kısaca insan insanlığını unutmasın. Bugün 14 şubat sevgi günü; Kendime aldığım hediyelerimi sizlerle paylaşmak adına papatyalar,güller,laleler gönderiyorum sevgiliniz olsun olmasın... Gününüz ve ömür boyu her gününüz kutlu OlSuN SEVGİLİLERE Sevgililere; birer gül, ya da karanfil Hangisini arzu edersiniz, uzatın elinizi. Sevgilisi olmayanlara; kucak dolusu kır çiçeği Alın Çiçek bahçesi gönlümden, hepsi benden bedava Dağıtın sevginizi, dağıtın yeryüzüne, mayalansın bugün Merak etmeyin tutar, tutmalı, çalın sevginizi damla damla Dünya sevgi yağmurlarıyla yıkansın dileğim gül dalında. Şelale misali çağlayıp yıkasın kini, nefreti gülsün dünya Bir güne değil ömür boyu sevgiye,sevgiliye merhaba Merhaba ey dünya merhaba yer gök merhaba Yaratandan ötürü insanı sevmek,ayırt etmeksizin sevginin en güzeli nasip olsun tüm gönüllere bugün |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:24 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.