www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Olgun Ekinci (https://www.cakal.net/showthread.php?t=142906)

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:35 AM

Biz Nasıl Ölürüz Birtanem

______Eğer

Ben senden önce

______Ölürsem

______Eğer

Sen benden önce

______Ölürsen

Söyle bir tanem
Nasıl yaşarız?

______Var mısın?

Beraber ölmeye

______Ama

Günü gelince… Ve
Söylenmemiş sözlerle...


23.08.2005 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:35 AM

Biz Vatan Hainimiyiz..? ! ?

Biz ikimiz...
Dünya üzerindeki her hangi bir ülkenin
Vatansız iki deli sevdalısıyız...
Sevinçlerinizi, neşelerinizi, kahkahalarınızı,
Size, sizlere dair olan tüm güzelliklerinizi
Saygımız, sevdamızla selamlıyoruz…
Ne bir yudum su
Ne bir dilim ekmek istemiyoruz sizden

Vatansız sevdamızın üzerine
Sınırsız, çıkarsız,beklentisiz seven
Yüreklerimizi giydirdik...
Ceplerimizde ne bir pul, ne bir para
Sevda yüklü banknotlarımız dolu tomarlarca
İsteyene deste deste sevda sunarız
Suskunuz, çaresiziz suçlamalarınızda

Sevdik
___Seviyoruz
______Seveceğiz

Dünya dönüp, nehirler aktık ça,
Denizler köpürüp, martılar uçtuk ça,
Yağmurlar yağıp, kardelenler karları deldik çe,
Çiçekler açıp, kuşlar öttük çe,
Ağaçlar meyvelerini
Toprak ekinlerini verdik çe
Yeryüzü aşkımızı, sevdamızı kabul edip
Saygı gösterene dek...

Sevdik
___Seviyoruz
______Seveceğiz

Recm etseniz ya da
Fermansız sehpalara çekseniz
Bir duvar dibinde dizseniz kurşunlara
Giyotine vursanız

Sevdik
___Seviyoruz
______Seveceğiz

Biz vatan haini miyiz?


9.8.2005 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:35 AM

Bu Nasıl İş Anne?

Bir kadın, bir anne
Çağdaş, laik
Bir kadın, bir melek
İnançlı, örtüsüz

Bir oğlan, haylaz, deli
Bir oğlan, serseri
Deli mavi

Çağdaş, melek kadının
Bir deli mavi oğlu

Sıkışınca derman ister
Daralınca dua ister annesinden

Anne oruç tutar hastayken dahi
Oğlan yer içer günün her vakti
Sıkışıp, bunalıp, daralınca
Anne bana dua et' der vallahi

Bu nasıl iş anne?
Duaların hep gerçekleşiyor…


12.11.2004 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:35 AM

Bugün Doğum Günüm Anne…

İlmek ilmek günahlar çoğalttım onca yıl
Geri dönüşüm, af dileyişim yok asla
Affet benim güzel annem,
Aykırıysa da senin inancına benim diyalektiğim
Serçe ötüşlü, kelebek kanatlı kaçışlar yüklüyorum bu gece
Affet, ulaşamayacağın son doğum günüme
Tek kutlayan melek yüreğinle..

Bilirsin, reddettim hep dayatma günleri
Birkaç güne yüz yılın sürprizi denk düşecek
Senin, kardeşlerimin, akrabalarım ve bu tanıdık alemin
Yılbaşı ile kurban çığlıklarının örtüştüğü
Dünyadaki ilk ve tek,
Türkiyede ki birleşme günü kutlanacak…
Sokaklarda; duygusuz, sorumsuz kan akıtanlar
Gecesinde Noelini kutlayacak, sözüm ona yeni yeni yıl(mış) …..

Hangi yılbaşı bizi yeniledi anne?
Kırmızı don uğur getirir diye
Sosyete barlarında gece yirmi dörtte
Kıçlarında asgari ücrete denk düşen donları
Dün tanıdıkları aşklarının, ya da
Mutsuz evliliklerini yok sayıp, yenilendiklerini sayarak eskimişliklerinde
Kulaklarına fısıldayacak don renkli kadınlar..
Adı aşk ya! ! .. Kırmızı ya! ! ..
Ve ''Aşkım altımda ne renk don var biliyor musun? ''
Ve sen yıllarca, kıçındaki yırtık donu onarır, diker, giyerken yeniden
Hangi yılın başı sonrası yenilendik
Utanma anne utanma….
Bu ülke, bu insanlar ve hiçbirimiz utanmadık
Sen de utanma anne…
En güzel yıllarında, gençliğinin
Akşam, yakışıklı, dağ gibi heybetli kocanın
Eve gelişini, komşuların görmesin diye
Pencerenin ardına gizlenerek nasıl beklediysen
Şimdi bekle anne beni bekle….

Bugün benim doğum günüm anne
Ağlamak, üzülmek çare değil..

Geceden, diğer geceye uzanır hani günler
O yıl, diğer yıla uzanan ******* yarattı(k) anne
Sokakta çocuklar, böbrek sancısıyla kıvranırken gecede
Kentlerin soğukluğunda yuvalarında ısınırken insanlar
İki kentin bileşkesinde, iki yürekti tek yürek olan
O yıl…O yılbaşı…Çok soğuktu… Üşüyordu çocuklar..
Ve Diyarbakırlı yetim Uğur kıvranırken gecede, böbrek yetmezliğinden
Adana'nın mütevazi ve ücra otel odasında
Siktir ederken biz, bazı yerel kanal ve medyayı
Kan içiciler prim ve reyting peşindeydi, o gece ve her gece..

Yanağımı sıktıran anne elin,
Deli oğlum dediğin anaç dilin,
Nerdeler anne? Nerde dizlerin, şımarıkça yattığım?
Bu gece uzun ve çok soğuk olacak,
Ve ben yine küçüleceğim çocuk kimliğimle.. Büyüyemezken..
Tükenmeden, son kez ve büyümeden yanağımı okşa,
Deli oğlum de.. Ellerinin anne sıcağını özledim..
Yoksa çok geç olacak…

Bütün ********lik, onursuzluklara inat
Bu gece şarap içeceğim anne..
Karanlıklara,
Adam satmalara,
Dostluklarına ince ayar yapanlara inat..
Şişenin dibindeki son yudum karışırken boğazıma..
Sen yine yatsı namazında, bana dua ediyor olacaksın, biliyorum
Bağışla anne, üzülme, ağlama, utanma,
Bugün ve bu gece,
Günahlarıma ses çıkarma, dualar etme
Bana ait olsun bu gece,
Günahlarım sonsuz, sınırsız olsun bu gece..

Bugün benim doğum günüm anne…

Kış'ları çıtır çıtır yanan sobamızı,
Yerli malı yiyecekler kullandığımız yılları,
Çorba paylaştığımız komşuları,
Eskiyemeyen Sümerbank marka ayakkabılarımı,
Mantar kapaklı gazozlar içtiğimiz yazlık sinemaları,
Dizlerimi kanatan misketlerimle gülümsemelerimi,
Masumiyet belgesi siyah-beyaz resimlerimizi,
Ablamların ip atlamalarını,
Mahalleli erkeklerin onlarını izlemesini ve
İzleyenlere ettiğim küfürleri,
Sek sek oyunlarının arasına karıştığım kızları ve
Ve beni kovalamalarını
Özledim… Çok özledim…

Bugün benim doğum günüm anne,
Çocukluğuma, özlemlerime, yitirdiklerime dönüyorum,
Affet anne… Ben hiç b-ü-y-ü-y-e-m-e-d-i-m…
Affet anne… Ben hiç u-s-la-n-m-a-d-ı-m-…


25.12.2006 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:35 AM

Bütün Paramı Sattım

Gelecek garantim yok artık
Kanat çırpan kuşlar kadar hafif
Dalgalarla vals yapan
Martılar kadar özgürüm artık

Tüm paramı sattım
Önce yarısını, sonra hepsini

Beni taşıyan arabam yeter
Eğer olursam bir gün
Emekli maaşım yeter
Olmasada ne gam

Hani derler ya…
Kim açlıktan öldü bu ülkede!
Bir tas çorba
Bir dilim ekmek
Bir avuç dolusu süs biberi

Datça, Cunda, Turunç farketmez
Sadece
SEN OL YETER…

27.01.2005 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:35 AM

Cenaze Arabası Sürücüsü

Çocukluğumda
İtfaiye şoförü olmak isterdim
En çok,
Siren sesleri çığlığında
Yol veren araçlar
Keyiflendiriyor, özendiriyordu yollar açıldığında
Çocuk yüreğimi…

Şimdilerde en çok
Cenaze arabası sürücüsü olmak istiyorum
Soğuk, kalpsiz, kaskatı
Düşünce yetilerini yitirmiş
Kurşun işlemez bir adam oldum
Duymuyor, algılamıyor, suskunum
Cenaze arabası sürücüsüyüm…

2 Nisan 2005 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:35 AM

CİNDY SHEEHAN - DÜNYA ANNESi

Görsel medyanın tüm kapitalist kanallarında
Gözyaşlarını direnişinle birleştirip, dimdik ve sarsılmaz
Teksas çöllerine çığ yangınları, ateş topları
Düşüren yüreğinle izledim seni...
Sabaha nöbetçi oldum yine ve yeniden
Çok eskilere uzanan anılarımla…
Mumlu, şarkılı işgal protestolarında çoğalırken
Ardındaki sessiz kalabalıklar, omuz verirken sana
Ülkemdeki her bir anne düştü usuma, usulca…
Cesetleri yakışıklı olsun diye doğurmadılar
Rahimlerine düşerken oğulları… Hiçbiri…
Sen ki feryatlarınla acını toplumsallaştırıp Irak'tan öte
Genel savaş karşıtlığına dönüştürürken
Seni izleyen ülkemdeki binlerce anne
Cindy Sheehan oldu, oğulları asker olan
Onlar sen oldu,
Sen Cumartesi annesi oldun yıllar önceye
Bizden oldun…

Direniş'i direnişimiz
Onur'u onurumuzdur
Yeryüzündeki kirli savaşlara direnen
Her bir annenin onurlu yüreği…


30.08.2005 - Adana


Bush'un kabusu
ABD Başkanı Bush'a tek başına meydan okuyan acılı anne Cindy Sheehan eylemlerini sürdürüyor. Bush'un çiftliğinin önüne kamp kuran Sheehan, Irak'ta ölen oğlu Casey'i unutt urmamaya kararlı. Cindy Sheehan tek başına ABD Başkanı'na meydan okudu ve kazandı. O artık Bush'un gözünde Usame Bin Ladin...










Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:35 AM

Çiçek Hırsızı! …Aranıyor! ! !

Ah anne ah! !
Çalınan çiçek
Güzel ve bakımlı büyür diyerek
Yeni yeşillendirilen bulvarın
En güzel çiçek
En taze fidanlarının,
Kanına girdim sayende.

Dalında sevmek varken
Kökleriye kucakladığım
Onlarca çiçek oldu bahçemde.
Ama peşimde
Zabıtalarca aranan
Çiçek hırsızı payesi var şimdi
Suçlu; söylemler değil
Eylemde bulunanlardır, değil mi?


23.1.2007 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:35 AM

Dalgalarım Ol Benim

Dalgalarım ol benim
Kıyılarıma vur köpük köpük
Dalgalarım ol gün batımında
Ağır ve usulca yanaş kıyılarıma

Rengarenk çakıl taşları olayım
Vur köpüklerini renklerime gün ışırken
Gök kuşağı gibi yansısayım
Üzerimde oynayan çocuklara

Sıra sıra, kayalıklar olayım
Dalgaların doruklarıma uzansın
Yağmurlar, şelaleler gibi dökülsün üzerimden
Köpüklerinde ıslanayım

Uçsuz bucaksız kumsal olayım
Çarşaf çarşaf seril üzerime
Yaban çalıları olayım
Köpüklerin süt gibi işlesin köklerime

Dalgalarım ol benim
Kıyılarıma vur sabahın alacasında
Önce dingin, sonra sert ve çoğalarak
Köpük köpük, dalga dalga vur kıyılarıma
Sersemleyip sarhoş olayım dalgalarınla

Sabah gün ağarırken
Dinmiş dalgaların üzerin de
Çakıl taşlarında, kayalıklar da,
Uçsuz bucaksız kumsallar da
Yarı baygın bulsunlar beni
Dalgalarım ol benim
Önce sessizce vur kıyılarıma
Ve dinle beni
Sevdalarımı, özlemlerimi fısıldayayım sana
Dalgalarım ol benim
DALGALARIM OL BENİM


HAZİRAN 2004 - ADANA

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:35 AM

Delikanlım

Ekinsu'ya

En büyük özlemim ne biliyor musun
Delikanlım?
Seninle aynı halı sahada futbol oynamak
Ben aynı takımda kaleci
Sen golleri sıralayan forvet
Ya da tersi olsun bazen ne dersin?
Rakip takımın forveti iken sen
Ben karşında panterleşen kaleci
Her kurtarışımın ardından
Hırs ve öfkeyle tekmeler atıyorsun bana
Hakeme çaktırmadan…
Ben sadece gülümsüyorum tekmelerine
İşte hayat bu değil mi
Delikanlım?
Bazen sevinç, mutluluk başarılardan
Bazen hüzün yapamadıklarımızdan
Ve hep kaçırdıklarımızdan...
Az kaldı be delikanlım
Seninle çok yakında maçlarımızı
Maç sonrası kritiklerimizi
Bir melek yüreklinin yanında
Güle oynaya yapacağız...


Temmuz - 2005 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:35 AM

Deniz Kızı….

Yüzüm kahvaltı masasın da uyanırken güne
Gözlerimin denize kilitlendiği
Nemli, kavuran sabah saatlerin deydim…
Dem kokan çayımın ilk yudumu
Dilimi yalarken...
Yarı dalgalı denizin köpüklerine vuran
Siluetin miydi, serap mıydın uçsuz bucaksız?

Orda mıydın?
___Gelecek miydin?
______Düş müydün?

Sıcaktan ılığa dönüşen ikinci yudumda
İrkildim…
Ufukta, dalgaların doğduğu ilk anda
Beyaz, çileşen köpükler arasındaydın

Deniz kızıydın, beyaz, mavi, yeşil…
El salladın
El salladım, kayboldun,
El salladın, kayboldum
Ağladım….

23 / 07 / 2005 - Arpaçbahşiş-Mersin

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:36 AM

Dere Yatağı

Ben bir dere yatağıydım
Sularından beslenen kuşları göç etmiş
Ben bir dere yatağıydım
Kuru, susuz, ağaçları gözyaşlarıyla solmuş
Yatağındaki taş tanelerinin arasına gizlenmiş
Ben bir dere yatağıydım
Coğrafi, askeri haritalarda isimsiz…..

Ben bir dere yatağıydım, köprüleri yıkılmış
Gündüz suskun, gece uykusuz,deli, hasretler biriktiren
Yağmurlarla ıslanamayan
Yanıbaşındaki çimlerini piknikçilerin terkettiği
Karlar biriktirmeyen, yıldızların artık yansımadığı….

Ben bir dere yatağıydım
Yağmurları, selleri, taşkınları,
Toroslardan eriyen karları
Kirli, çamurlu suları bile olmayan
Hüsnü Yusuf çiçekleri solmuş…..

Ve ansızın ve tane tane çiseledin
Çatlamış topraklarıma yağmur tanelerini düşürerek
Dingin, sessiz, uğultusuzdun önce
Ve sağanaklara dönüştün üzerimde
Tozlarım uçtu, kirlerim aktı gitti kuş oldu
Renklerinle gökkuşağını serdin üzerime, bezedin..

Tohum verdin, can verdin, renk verdin
Derelerim sel, yatağım dev bir nehir oldu
Ulaşılmayan zirvelerin karlarını
Damla damla eritip derelerime taşıdın

Yatağım doldu taştı, kabardı, coştu
Kuşlarım geri döndü, ağaçlarım yeşerdi
Yıldızlar yeniden yansımaya başladı *******imde
Üzerimdeki çalı çırpılar nehir boyu yol aldı gitti
*******i gökyüzünden kayan yıldızlar gibi

Silkelendim, çoğaldım, taştım,
Uyandım, bendime sığmaz oldum
Derelerim sel, yatağım taşkın nehirler oldu
Çağlayarak, gümbür gümbür akıyorum Akdenize
İçimde kanat çırpan martılar
Bağrımda fesleğen kokuları yayarak

Eteklerimde geri dönen piknikçiler
Uçurtma uçuran çocuklar
İp atlayan kızlar
Çimenlerimde Hüsnü Yusuf çiçekleri
Heybetliyim ha seyhan nehri gibi
Sana akıyorum özlemlerle
Üzerimde köprüler, yüreğimde sen….


21.10.2004 - ADANA

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:36 AM

DIŞINDA YAŞıYORUM HAYATI

Saksıdaki çiçeğin,
Dışına taşan su'dayım…

Akvaryumdaki balığın
Bulanıklığıyım, kum taneleri arasına sızmış…

Yatağındaki nehir'in
Taşkınıyım, azgın, akak'larından sarkan…

Nar tanesinin çürüğü
Beyaz'ıyım karpuzdaki çekirdeğin, olgunlaşmamış…

Açlıktan kıvranan Afrika'lı çocuğun tokluğu
Susuzluğuyum sevdanın…

Çiçeğin suyunda, yemliğindeyim balığın…

Bizi; sen/siz, sevdan/sız, sesin/siz yaşıyorum
Dışındayken hayatın… Onurumla sadece…

Dışında yaşıyorum hayatı / içimde sevdamız…


1.11.2006 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:36 AM

Doyamadığımsın…

Güz mevsiminin serin sabahındayım,
Sen düşersin yüreğimin buz tutmuş kuytularına
___Isınırım…

Sarı sıcak, nemli ikindilerde, kavrulurken toprak,
Gözlerin düşer gözlerimin lacivertine
___Serinlerim…

Gün batımının kızıla dönüşen saatlerinin ertesinde,
Fal tutarım yıldızlardan ikimize
___Avunurum…

Gece tüm kent uykuya çekilir hani,
Ay dedeyi izlerim, orada buluşsun diye gözlerimiz
___Özlerim…

Uykuya çekilir esrik, yorgun bedenim,
Rüyalarda buluşuruz diye, gelmezsin
___Ağlarım…

Sana uyanırım tüm mevsimlerin sabahında
Sesin sesime değsin, serçe parmağının sıcağında
___Doyamam…
______Doymadım…
_________Doymayacağım…


5.9.2005 - Adana


Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:36 AM

Döndün Ya

'Sana'a''

Akşam alacasında güneş daha bir kızıl
Daha bir anlamlı batacak, gülümseyecek

Döndün ya

Yıldızlar, okyanusların yakamozlarca dansını
Kıskandıracak,
Lacivert gökyüzünde heyamola çekecekler

Döndün ya

Kızılırmak, bahar yaza dönüşürken
Kahverengi akmayacak, mavisinde içilecek
Tüm çay tadındaki sohbetler
Salkım söğütler dallarını çoktan saldılar
Kızılırmağın mavi derinliklerine

Döndün ya

Kasemdeki tarhana çorbamın yanına
Bir tahta kaşık daha ekledim
Akşam ikindilerinde onur kokuyor çorbam şimdi
Hadi sende salla kaşığını
Onura, sevdaya, tarhanama

Döndün ya
Severdin ya
Bir tası paylaşmayı /onuru /sevdayı/ emeği
Hoş geldin
…….Döndün ya
Hüzün gözlüm
…….Hoş geldin


11.04.2005/ADANA

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:36 AM

Düet Şiir

Gözlerime vuran güneşin
Gözlerine yansımasını görebiliyorsan…

_______Eğer

O benim gözlerimin güneşidir.
Ki…
Her sabah sana
Senin için doğan
Ve dünyayı kucaklayan…

Olgun Ekinci
Ve O...

9.7.2005 -
AMASRA'DA BİR AKŞAM ÜSTÜ…

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:36 AM

DÜNYANıN EN GÜZEL KADINI

_____Hey! ! !

Doğuşu asırlar önce kutsanan kadın..
Kraliçe Amyitis'i kıskandırırken yüreğin,
Serinletirken BABİL**'in asma bahçelerini
Yedi harikaya yansıyor ışıltıların…
Milat'lar öncesinde renklerisin doğanın..
KEOPS'a** mimarisini sunan Mısır'da
Nil Nehrinin gizeminde, çoşkulu, esintili
Keşf edilmemiş misyoner rahibesin sen..

Geçmişte ve bugünde en yüksek, ışıltılı
Ve gelecekte evrene
Fenersin sen İSKENDERİYE'den,**
Dünya limanlarına örnek olacak,
Pharos adasından dalga dalga yayılan..

Ve gülerdi yüz yıllık uykusunda
Tanrıça ARTEMİS**, haykırırdı sana, Efes'ten
Bulutlara yükseldiği semadan;
___ZEUS'a** dön yüzünü, Olimpos'a
___Zeus ikliminden bir adam
___Aynı paralelden bir deli
___Seni sevecek yüzyıllar sonra…
Gülerdin, inanarak, sabırla, hakkınca..

MAUSOLEUS**'un mezarından, Artemis anısına
RODOS**'a mumlar yakarım tütsüler eşliğinde
Ege denizi boyunca, Helios'a
Artemis yalancı çıkmasın değil
Asırlardır sevdiğim sana..diye….

Dünyanın en güzel kadınına
En güzel hüzün gözlüsüne dünyanın
Yedi harikasına bedel, hepsinden güzel
Sekizinci son harikaya…

30.01.2005 - Adana

**Onlar sevdamdan sonraki harikalar..

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:36 AM

Eğer Bir Gün Gidersen

Eğer bir gün gidersen...
Çocukluğumu da al yanına
Seni asla yalnız bırakmaz
Ya da
Çocukluğumun haylazlıklarını al

____Gecesin de

El uzatsan tutacağın yıldızların

____Gündüzün de

Kumsalında dizlerine başını koyan
Çocukluğumu al yanına

Eğer bir gün gidersen…
Firari ve göçebe ve çingene aşıkların
Mabedi olan odalarda
Başını sıcak göğsüne yaslayıp
Hıçkırıklara boğulan çocuksu ağlamalarımın
Dayanılmaz kıskançlıklarını al

Eğer bir gün benden gidersen…
Çocukluğumu
Çocukluğumun yaramazlıklarını
Çocukluğumun kıskanç hıçkırıklarını

_____________Al (ma) …..

Beni… Bebeğini… Koca bebişini al…
Beni benimle bırakma

_____________Beni al yanına…


11.7.2005 - Adana - Aksaray Yolu

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:36 AM

Ekim Tutsakları

Saatler sabah, Toros'larda ilk çay molasındayım, uykusuz
Özlemlerim mi dağların doruğundan esen,
Sana hemen kavuşma isteğim mi serin serin…
Zirveden esen çay tadında serinlikte koyuldum yola, ivedi
Bitmeyen, azalmayan, eksilmeyen kilometrelerin beyaz çizgilerini
Sayarken yol üzerinde bir Çarşamba günü…
Onüç'üydü ayın…..Otuz koca gün / ay / yıl (mı) olmuştu?
Bir otogarın içinde seninle ilk vedamızdan ardından

İlk karşılaşmada yaşadığımız yanardağ misali ateşin
Külleri durmaktaydı çay sonrası sigaramı içerken o yerde…
Aynı masa, aynı moladaydım şimdi sana üç saat kala,
Son kez, ilk ayak bastığımız o yerden yola çıktım, yine
Özlemin ateşi saatleri hızlandırmasada….
O yollar özleminle nasıl geçerse
Öyle geçti ilerlemeyen saatlerin koynunda..
Konaklayacağım yerde adım yoktu, yıkılırken adsızlığıma
Ararken seni heyecanla, ürkerek birazda
Nasıl olsa kalırdım herhangi bir yerde sadece bir gece
Bu ülkenin beş yıldızlı otellerinde de konakladım,
Sirkeci'nin kirden kağıt gibi yırtılan battaniyeli palaslalarında da
En fazla arabada yatardım, alışıktım nede olsa..
Sesim karışınca sesinin heyecanına yanlış yollardı girdiğim
Caddelerini bir türlü öğrenemediğim bozkır kokan kentte…
Sonra ''adam şimdi gidecek'' diye düşündüysen de,
Bu yol, yollar, ovalar, dağlar kimin için aşıldı bir tanem?
On derece iken dışarıdaki hava, kütüphanenin sıcağında
Kupandan içtiğim çaydı ısıtan dostlarının eşliğinde…
O yol, ovalar, dağlar yormadı ama
En çok bahçeli de fıstıkçının sağır eden müziğiydi
Sohbette sesimizi yükselttiren bira eşliğinde..
Otobüsle yolcularken seni gece
Ellerinin sıcaklığını almıştım yüreğime koymak,
Sabaha dek ısıtmak için ruhumu….
Dünyanın en mutlu adamı nasıl uyursa
O huzurla karıştım geceye, sabah olsun diye..

Ve öğlen kopmak için dünyadan
Uzaklaşırken karmaşadan, trafikten, gürültüden
En güzel yolculuktu şimdi serçe parmağının sıcağında
Varsın yollar, dağlar, kilometreler bitmesin di şimdi
Dursun du zaman, heyhat sen varsın yanımda
Afyon, Burdur ve nice ilçeler, köyler, kasabalar
Sevdamızın konukluğunda onurlanacaklar
Ah birde benzinci çocuk ıslatmasaydı üzerimi…
Joan Beaz'in hüzün sıcağındaki büyülü sesi
Arabadan ovalara, dağlara ulaşıyordu gitar eşliğinde
Acaba dinlemişler miydi daha önce,
Kuş sesleri yayılırken ovalarına?
Güneş batımında girerken Antalya caddelerine
Şimdi Pera Palas'ı bulmak vardı Kale içinde
Ve o dar mistik sokaklardan geçerken yavaş yavaş
Tarihi bir gezintiydi sanki özlediğimiz ve nostaljik
Takı, incik, boncuk satan dükkanların
Siftahsız bir akşamına mı denk düşmüştük…?
Urfalı pideciden sonra, baklava kıvamında geldi
O tepede içtiğimiz çaylar, tütsü ve mum kokulu..
En güzel sohbetin gecesiydi ondördünden sabaha uzanan
Onbeşinci gün öğle yenen gözlemenin sıcağını
Ayrandan başka ne söndürebilirdi kent çıkışı…
Ana yoldan saparken egzotik Çıralı'ya doğru
Geçtiğimiz o yol orman kaplı cennet miydi, yoksa
Köylüler mi örmüştü gök yüzünü ağaçlarla bizim için?
Mitolojisiyle her dönem araştırmalara konu olan
Gizemli bir tatil öncesinin Çıralı'sıydı bizi karşılayan..
Güneş'liydi, ılıman dı sahile paralel ilerlerken,
Odile….işte on iki ay kendini doğanın kollarına, tenine
Özgürce bırakmak isteyeceğin güzellikte bir otel..
Girişte çam ağaçlarından duyulan kuş sesleri,
Harmoni sunuyordu bize cıvıltılarıyla, hoş gelmiştik
Her sabah 'günaydın' demenin hazırlığında..
Gece soğutmak için yüreğimizi, içeceğimiz soğuk suyu
Barındıran bir mini bar olmasa da razı geldik ılık bir suya,
Dağların eteğinde deniz kokan odamızda…
Odanın arkaya açılan balkonundan görünen nar ağaçları,
Ve mandalina, elma, armut ile diğerleri
Elele vermiş güzellikler sunmak için konuklara…
Pazarda, manavda tezgahta gördüğümüz meyvaların
Yetiştiği o ağaçlara, dallara, yemişlerine dokundu
Ellerimiz, yüreğimiz, bahar dallarımız…sevgi ile..
Güneş batmadan önce, olur muydu denize girmemek
Onca yoldan, yorgunluktan, sıcaktan gelip..
Attığımız her kulaçta Olimpos'la kucaklaşırken adeta
Caretta'ları görmedik o gün ve sonrasında
Yumurtlama mevsimleri olmadığından, ama olsun duyumsadık…
Kumsalda Ekim esintisiyle bir sigara molasındaydık
Odamızdan, havuzdan önce ve yine…
Hiçbir şey keyif vermiyor bana dünyada,
Beraber içilen o sigaranın tadından paylaşımından başka..
Ah! Ah! Ah!
Keşke……ama keşke …akşam yemeği öncesi,
Uyuya kalmasaydım..ama ne çare dalmışım şekerleme tadında..
Seni sevdikten sonra ben,
Rafa kaldırdım uykularımı, daha çok görmek için yüzünü..
Bir peri miydi? karşımdaki diye açarken gözlerimi
Nasılda fırlamıştım yataktan ürkek, korkak, sen gülümsüyorken
Dakikalarca süren şaşkınlığım nice sonra geçti..
Ama o peri hiç geçmedi, gitmedi içimden…
Öylesine içimsin ki….bir parçamsın….yarımsın..
...DOYMADIM DOYAMADIM SEVMELERE SENİ BEN
...KİMSEYİ KOYAMADIM YERİNE YENİDEN' diyen
Sağanak yağmurlu bir gece yarısı dinlediğim
Sezen'in şarkısının sana uzamasıydı…yine...yeniden..
Hiç doymadım ki…Asla doyamayacağım ki….
Ne sana…Ne seni sevmelere..
İlk kez ve beraber tattığımız yörük mantısı
Alışa geldiğimiz mantının lezzetini sunmadıysa da
Açlığımızı bastırmaya yetmesiydi aslında varolan
Neden bu kadar köpek olur, hala anlayabilmiş değilim
Sana korkumu belli etmesem de…sahilde yürürken
Salaş ama sevimli çay bahçesinde
Ağaç altında içtiğimiz çay günün kapanışıydı şimdi
Siyah-beyaz ve renkli resimlerinle bakarken
Bir kez daha ve sonsuz, geçmişini sahiplenmemin
Onurunu yaşıyordum o gece ve her gece…
Geçmişin bugünümdür…Kabulümdür..
Bugün,geleceğimizdir yaşanacak olan masalsı tatlar…

Uyanırken sabaha cennet bahçede, Olimpos'un eteğinde
Kocaman güne tarih yazacaktık yine, sevdamızın masumiyetiyle
Onaltısında…Cumartesi… Odilede bir kahvaltı sabahı..
Gazetemiz, kolamız, suyumuz, sigaramız poşetlenip
Koyulduk yola Yanartaşa konuk olmak için artık
Nasılda sevgi ile kızmıştın bana yolda ilerlerken
'Yanartaşa teleferik yaptıracağım varsıl olursam'' söylemimde
Yüzseksen metreye tırmanmak dağcıların işiydi ama
Bende askerde komandoydum, refakatçiydim sana
Zirveye varınca konuşuruz teleferik mevzuunu
Ve işte başladık tırmanmaya, yağmurda bile sönmeyen
Nasıl bir ateşti merakındayken biz, ilk molayı
Biraz erken verdik sanırım dizlerimizin ağrısından…
Ama tırmandık işte, vardık zirveye…hakverdin bana
Yaşlandığımızda çıkamazdık buraya, lazımdı o dediğimden…
Arkamızdaki ağaçlara tırmanan keçilerin sessizliğinde
Ve o zirvede mavi kaleminle çözdüğümüz bulmacanın tadını
Senden önce ve sonra hiç almadım, alamayacağımda sensiz..
İnmeye hazırlanıyorken şimdi...delikanlımdan gelen telefon
Doping olmuştu sana, ne güzel indin merdivenlerden
Terlerimi silerken yolda anne sıcaklığında
Deniz paklardı şimdi bu yorgunluğu akşam üstü
Ama serindi, soğuktu deniz, olsun du, üşüme mevsimindeydik
Çakıl taşlarının üzerinde, denize sıfır rakımda olmak
Herşeye ve dünyaya bedeldi ikimiz için, dalgaların serinliğinde..
Bugün hala sakladığım turkuaz çakıl taşı
Çıralı'da senden bana en büyük armağandı ya yeterdi..
Başım dizinde, ayaklarım denize, yüzüm Olimposa dönük,
Sonradan hatırlayamayacağım hayalin portresini çiziyordun,
Dokunuşlarında kayboluyor saçlarım, ellerinde hayat buluyordu..
Dizlerinden bedenime yayılan ıtırlı kokun,
Kumsaldan denizlere yayılırken köpük köpük..
Gün ve *******ce..gece ve günlerce.. aç, susuz
Uyuyabilirdim orada gözlerinin sevgi sıcaklığıyla, dizlerinde…
Dizlerimizde olmak, beraber yaşlanmak tek idealimiz bizim..
Seninleyken sevdiğim alkol almayı, ertelemiştim dün akşam
Ama akşam beraber içmeliydik yarınki yolculuktan önce
Nasılda ısıtıyordu açık havayı rüzgara rağmen
El arabasında şömine mistikliğinde yanan kütük…
Önüne gelen her yemek fazla gelir ya sana
İşte yine levreğin bir parçasını bıraktın tabağıma…
En koyu kıvamında rakı eşlik ederken sohbete
Gecenin yarısında, aşkın tam içindeydik şimdi, çıkılmaz
O sahil, o şezlong, o lacivert gece…
O elimizi uzattığımızda dokunabileceğimiz yıldızlar
Ve terbiye görmemiş sesimle önce mırıldanıp
Sonra yıldızların, ay'ın çarptığı esriklikle haykırdığım
….GÖK YÜZÜNDE YALNIZ GEZEN YILDIZLAR
….YER YÜZÜNDE SİZİN KADAR YANLIZIM

Şimdi……….
Yüreğime, dilime, içime düşen şarkılarda
Ağlamaklı olurum, geceden sabaha…sabahtan akşama…
Ve artık dönüş….kısa ayrılıklar zamanındayız..çaresiz,
Aklıma getirmesem bir tanem….getirmesen aklına…
Biliyorum yüreklerimiz hüznün mahmurluğunda ağlamaklı
Belli etmesekte birbirimize, saklıyabilirmiyiz gözlerimizi?
Son sabah..Çıralı..Odile ve bir kahvaltı masalı…
…ARTIK DEMİR ALMAK VAKTİ GELMİŞSE LİMANDAN
…SESSİZCE BİR GEMİ KALKAR BU LİMANDAN
Hep söylerim sana usumdan çıkmaz hani, hatırlarsın
'Kırık Bir Aşk Hikayesi'' adlı filmi
Sözleri Bülent Ecevit'e ait, bu şarkısı düştü Hümeyra'dan dilime…
Önce Odile'ye, sonra o salaş çay bahçesine,
Ardından her mevsiminin ayrı güzelliğini ve gizemini
Birgün geri dönmek üzere bıraktığımız Çıralı'ya veda'dayız…
Yollar uzun, yollar uzak... ama bize kısa, bize yakın..
Yenilen takımın oyuncusu rakibine nasıl saldırırsa, yaralı
Ben nasıl şaşırmam Antalya'dan çıkarken yolu
Ama tektir o sahil kentten bozkır kente uzanan karayolu…
Ve tost ile ayranın Afyon'daki doyurucu tadı,
Çocuklarıyla hafta sonu dinlenceye o tesise gelen
Aileler olmasa…pazarın…on yedisinin farkında olamazdık..
Ve unutulan Ekim devrimin yıl dönümüydü o gün..
Nerden, nerelerden ve nasıl geçtikte geldik, sen hatırlıyor musun?
Sadece Migros'un orada nasıl durdum,
Nasıl arabaya binip gittin,
Yine yolları şaşırıp yanlış sokaklara nasıl girdim,
Sonunda son gecemin konukevini nasıl buldum,
Hatırımda en çok kalandı o güne dair….
Şimdi……….
Aynı kentin havasını solurken ayrı semtlerde, nefessiz
Hayal miydi yaşadıklarımız, yaşamadığımız hayaller miydi
Biz mi yaratmıştık saklı kalan güzelliklerimizi?
Biraz efkarıma efkar katmak için anarak bizi, anıları
Sakarya'da bira-sigara molasındayım…Ki;
Yarın çıktığımda yola, anmalıyım bu geceyi, bizi

Ne Ekim'in on sekizi ne Pazartesi'nin hükmü var,
Pozantı'da yazıp Adana'dan yollayacağım
Ve yazarken ellerimin titrediği o mektuba kadar…
Nasıl kalkılır, nasıl yola çıkılır, nasıl gidilirse
İşte öyle kalktım, çıktım, gittim..(mi) ? ? ..

Gün olur, biter bu tutsaklık…..


25.9.2005 - Adana

Olgun

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:36 AM

Ela Gözlerinde Yeniden Doğdum

Gözlerimin gözlerinle ilk randevusu;
Bayram yeri çocuklarında ki çoşku
Anne sütüne saldıran bebekte ki açlık
Yüksekten korkan Puma kuşunun ilk heyecanıydı...

Durdum, baktım, vuruldum
Vuruldukça baktım, orada kaldım
Çoştum, bulutlara erdim dalgalarca
Göz bebeklerine kilitlendim, sonrası yok
Hüzün dolu gülümsemelerin
Yayılırken bedenime ılık ve dingin
Ela gözlerinde yeniden doğdum...

Sensiz özlemlerimin
Kentsel ayrılık ve iz düşümlerinde
Nerede gülen, ağlayan, hüzünlü
Bir çift ela göz görsem
Muzur ve hain gülümsüyorum, elimde değil
Evrende en güzel ve hüzünlü ela gözler
Sevgisel sıcağıyla Akdeniz ılımanlığında
Senin yüzüne, kirpiklerinin arasına yerleşmiş çünkü

Ne zaman gözlerini düşünsem
Ne zaman gözlerinle buluşsam
Yeniden doğuyorum ela gözlerin de
Ela gözlerin de doğdum, yeniden doğdum
Oradayım... O gözlerde öleceğim…

23 / 07 / 2005 - Arpaçbahşiş - Mersin

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:36 AM

ELVEDA (mı) - HOŞÇA KAL (mı) ?


Elveda demeleri sevmedi deli yüreğim
En anlamlısını sunmak istiyorum sizlere
Hoşça ve Dostça kalın… diyerek..
'Hoş geldin'' demeleri seven melek yürek
Uğruma her şeyi yapacak kadar seviyorsa
Hoşçakalın
Hoşçakalın
Hoşçakalın

Elveda'nın dayanılımaz hüznünün
En güzelinide... içim kanayarak
Yüreğim acıyarak söylerim

Hoşçakalın
Hoşçakalın isteyin benden…
Halaylarla, türkülerle, şarkılarla uğurlayın

Hoş geldin demek için
Bekliyor KÖY'ümün en ÜMİT'lisinde
Yaşamının en değerli, en anlamlı, en güzel
'Hoş geldin''ini sunmak için gönülden
Bir deli mavi adam bekliyor
Ona gidiyorum

Hoşçakalın
Hoşçakalın
Hoşçakalın

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:36 AM

ElVeDa GeNçLiĞiM/45YaŞıM

Elveda gençliğim
Bugün benim doğum günüm
Elveda 45 yaşım
Anlarım, hüzünlerim, sevinçlerim
Elveda
İlkokulum, siyah önlüklerim ve tahta sıram
Mavi gözlerine aşık olduğum
İlk aşkım, Ayşe öğretmenim, platonik aşkım

Elveda
Dikenli telle çevrili bahçemiz
Odalarına yağmur suyu akan
Doğduğum, emeklediğim, serpildiğim
Dede yadigarı ev...
Elveda
Sevgi yürekli, annemin hastalığında
Yemekler getiren sevgili komşularımız
Sarı çeşmesinden ellerimle su içtiğim
Dallarından yıkamadan dutlar yediğim
Dede yadigarı ev...

Elveda
Futbol sahasının büyüklüğüne kapılıp
Özlemle yazıldığım, ilk kavgalarımı
Sınıf çatışmalarını yaşadığım
İlk polis copunu yediğim lisem

Elveda
Sokaklarında nöbet tuttuğum
Mahalleyi dış saldırılardan koruduğum(uz)
'Asmayalım da Besleyelim mi'' diyenin
Yönetime demokrasi adına! ! el koyduğunda
Polise askere ihbar edip
Vatandaşlık görevini yerine getiren mahallelim...

Elveda
Marmara İşletme mezunları
Sirkeci Alemdar otel, Kadırga öğrenci yurdu
Elveda..iskelesinde
İnenlerin yönünden kaçak bindiğim(iz)
Karaköy-Kadıköy şehir hatları vapuru
Eminönü, Galata köprüsü, Kadıköy

Elveda
Saçlarımı mavi berenin altından sarkıtıp
Kendimi Che Guevera'ya benzettiğim
Aslında halt ettiğim
Vatan haini Asteğmen damgası yediğim
Bu yüzden onurlandığım
Eğirdir Dağ Komando Okulu
Tekirdağ 8. tümen… Elveda…

ELVEDA … 45 yaşım
Hoş geldin yeni yaşım
Çok sevdiğim kır saçlarım…

24 Aralık 2004
Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:36 AM

Elveda Hüzün**Hoş geldin

Gürül gürül, sarıl şarıl
Irmak ırmak, deniz deniz
Dalgalarla, boranlarla
Geldin
Gelen sen değil suretin, sesin...

Soğuk tu, yanlız dım, yağmur çiseliyor du
Solist kızın buğulu sesiyle seslendirdiği
DOYMADIM DOYAMADIM SEVMELERE SENİ BEN
KİMSEYİ KOYAMADIM YERİNE… nin ardından
Şelalere çağlayanlara dönüşen
Bahar çimenlerini sulayan sağanaklarla geldin
Gökkuşağına dönüşen renklerle ışıttın
Saatlerin 01.e vurduğu gece yarısını

Seyhan nehrinde gün döndü gece döndü
Şimşekler havai fişeklerce süzülürken lacivert semalarda
1 Nisan şakası mıydı?
Esrikliğimin dayanılmaz hafifliği mi?
Düş bitti
__Yağmur bitti
____Gök kuşağıydı gelen…
Hoş geldin... Hoş geldin... Hoş geldin...

1 Nisan 2005 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:37 AM

Elveda Şiir

Elveda şiir
_Elveda Edebiyat
__Elveda Sanat Kültür

Artık şiir dinletilerin de olmayacağım
Ot gibi yaşayacağım yanlızlıklarım da
'Merhaba, Nasılsın'' dediklerinde
Allah razı olsun diyeceğim

Yemeklerden önce besmele çekip
(Üniversite yıllarımda aç bırakan düzene rağmen)
Aç boğalar gibi yemeklere saldırarak
Ve sevimli göbeğimi büyütürek
Allah şükür çok şükür diyeceğim

Bana ne dünyadaki milyonlarca
Açlıktan ölenlere
Ben doydum ya onlarda doysun duayla

Bu Cuma kentimize gelelecek olan
Sevgili Cezmi Ersöz'ün
İmza ve söyleşi gününe katılmayacığım
Oh ne iyi edeceğim
İmzalasın diye aldığım
Ölürsem Beni Seninle Ararlar Şimdi adlı kitabını
Bilmem ki şimdi ne yapacağım?

Çalıştığım ofisteki insanlara
Günaydın yerine Selamünaleyküm diyeceğim
Ofise ''Günaydın''la girenleri
Mel'un olarak anacağım kızacağım...

Sokak Çocukları Derneği'nin
Cumartesi toplantılarına ''şimdilik'' katılıp
İçimdeki çocuk sokakta yaşamadığı için
Çok ama çok şükredeceğim

Büyüklerimin ellerinden saygıyla
Küçüklerimin gözlerinden sevgiyle öpeceğim
Tokalaşırken kadınlara elimi uzatmayarak
Zinhar… Dişi eli haramdır diyeceğim

Küresel ısınmayla ilgili saçmalıkları
Bilim adamlarının materyalist hurafeleridir
İnanmayın Müm'in kardeşlerim diye reddedeceğim
Yaklaşmakta olan yüzyılın en sıcak Yaz'ını
İlahi adalet olarak kabul edeceğim

Kelimeleri usta bir avcı gibi kullanan
Üstat Şükrü Erbaş'ın
İmzalı şiir kitaplarını
TCMB kütüphanesine bağışlayacağım

Kapısından girmek bugüne dek nasip olmayan camilere
İlk olarak bu Cuma gideceğim
Nasip olmayan ikinci şartı
İnşallah bu ramazanda idrak edeceğim

Devlet tiyatrosunda sergilenen
Carmela ve Paolino adlı oyunun
Günler öncesinden aldığım biletini
Seyhan nehri üzerinde yüzdüreceğim

Çukurova Devlet Senfoni Orkestasının seslendirdiği
Vivaldi'nin Dört Keman İçin Konçertosunu
Adana'nın Adana olalı
Gördüğü en büyük zulüm olarak anacağım
Çukurova'nın sıcak yaylarında yetişen
Yanık sesli Ferdi Tayfuru, Müslüm babayı
Hakkı Bulutu dinleyerek huzur bulacağım
Haluk Levent gibi rokcıları
Deli gibi kafa salladıkları için
Gökovada denize dökeceğim

BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR
VE BİR ORMAN GİBİ KARDEŞCESİNE

Olmasa da
Ot gibi yaşayacağım
Ot gibilerle kardeşcesine...


05.03.2005 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:37 AM

Emekçi Ve Militan

Sen bu aşkın emekçisi
Ben militanıyım bir tanem

Senin harcadığın emekler
1 Mayıslarda proletaryanın ayak sesleriyle,
Benim militanlığım saf tutttuğum
Saflarında olduğum halkımın
Üniversiteli kardeşlerimin, Tayad'lıların
Sloganlarıyla bütünleşiyor

Senin emeklerinle özgürleşen yüreğim
Geçit vermez dağların militanı oluyor
Dağlardan sesleniyorum sana
Bir halkı omuzlamış
Sevginle yoğurmuş
Bana geliyorsun halkımla, halkımızla

Bu sevda
..Bu emek
….Bu halk kabulümdür

Nisan 2005-Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:37 AM

Ernesto Che Guevera

Kızıl beren
Sakalın
Gözlerindeki yırtıcı kartal bakışların
Üniforman
Elindeki Havana puron ile
Asi, isyankar bakışına
Asi ce hastayım Che Guevera
Hastayım usta...

Nisan 2005 - Adana




Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:37 AM

Eylül'e İsyandı Yollar…

** O beyaz bulutların masumiyeti**
Sana olan sevdamın yanında siyah kalır../ Kadınımdan **

Kavuşmak özgürlükse
Özgür değildik yüz metre ara ile
Arkama dönmeyi akıl etmediğim yolların
Göz mesafesinde, / Eylül'deyken sen
Uzaklaşmaktı aşk, sesinle geriye dönüşlerde..

Ağaçlı molanın orta yeri
Bacalarından peri tüten diyara beş kala
Dinler adına kutsallıktı bizi saatlerce konaklayan,
Gökyüzüne ulaşırken nefesler
Deli, mavi bulutlar üryanlığında
Özlemlere yeni adlar üretiyorduk.. / Eylül'dü, isyandı..

Kısa tura sığan YAĞMUR'lu şarkı
ÇOK UZAKLARDA'daki üşüyen sevgiliye tınılardı yükselen
Eylül'e sığınan kaçaklar gibi..
Diyalektiğin yok varsaydığı şansa
İnadına oynanan iki aynı kupon
Arnavut kaldırımına sıkışan
Topuklu ayakkabının şanssızlığıydı,
Ve şömine dışında yenen
En güzel akşam yemeğine GÜL eklenen teğet geçişti gece..

Havuz başı sigara soluklarının
En güzel anlarıydı
Kahvaltı sonrası yürüyüşlerde
Dalından kopartılan hormonsuz elmalar ve iki ısırımlık..
GÖR-EME ille de görmelisin fotoğraf molası sonrası
Kısa konukluğunu sonlamalısın konserve barbunyaların
Sallanan ahşap terasta,
Gözleri tablo yeşil, garson kızın konukluğunda..
Esse de rüzgar, yağsa da yağmur ne gam
Anason kokulu gülüşlere eklenen FAHRİYE ABLA
Masada bir çift sevgili, bir çift şal, bir çift ayak varken
Geceye yakışan çaydı, cam bardakta tadına doyulmayan..

Her kahvaltı öksürüğe gebedir, ardındaki sigaradan
Nefeslerin mavi bulutları çoğalttığı anlar sonrası
Görüldü zannedilip yeniden keşfedilen,
Rahiplere seminer verilen manastır ve güvercinlikler..
Tahta kürsülere uzanan çay kokulu köprü
Ağırlarken altındaki kızıl nehirde, / Eylül'de
Güvercin ve kazları
Külahta yenilen dondurmanın lezzetidir
Mandaların yuva yaptığı söğütlerin gölgesinde
Sallanan köprüden diğer köprüye paralel bakmak..
Çaydır yine ve yeniden aslolan iki simide eşliğinde

Ve yoldur şimdi ufukta görünen o karanlık, o kaçak
Ve isyandır yine Eylül'e şimdi
Ve her Eylül doğururken isyanları
Yollara, imkansız aşklara, her şeye dair küfürlerimi
Saklarken yüreğimin esaretinde
Yollara isyandayız, / Eylül'e isyan gibi…



12.9.2007 - Adana


Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:37 AM

EYLÜL Doğuyor Gözlerinden

Tel örgülere takılan
Gökkuşağı rengi uçurtmalarımın
Gizli, gülümseyen yüzüydün annem.
Usta bir emekçinin düş gücü ile
Bizim evde üretilirdi
Mahallenin en güzel, en albenili uçurtmaları
Haklıydı kıskanan akranlarım
Süzülürken renkler gökyüzünde...

* Ve o renkler çocuksu rüyalarımda gökyüzünden yüzüme doğru süzülür,
uyanırdım sabahın serinliğinde, serinliğe salardım yeniden gökkuşağımı*

Yalarken yüzümü sabahın serini
Uyandığım şehirlerarası molaydı
Eylüldü... On ikisiydi... Seksendi yıl
İneceğim otogarın uzağındaydı sonlanış
Yersiz
Yurtsuz
Çaresizdim anne,
Uçurtmalarıma iyi bak, özlerim
Şimdi bir yılım kalan İşletme
Bekler mi beni, biter mi bu okul?
Hani küçüklüğümde hep söyler ve ne çok isterdin
Bitince okulun, giyeceksin yedek subay elbiseni diye
Sonradan olma o ressam asarken arkadaşlarımı
O elbisenin ihanetini nasıl taşırdım anne?
İdam sehpasına güler yüzle koşanlar
Uçurmalarıma takılıp düşseler
Onlara da gülümseyip, sarılır mıydın?
Oğlunun fırlamalığına gülümsemelerin
Onları da sarıp sarmalar mıydı anne?

* Sen hiç oğul emzirdin mi kör kurşun? Demişti okuluna gitmek için otobüs
bekleyen o masum ve dünya yakışlısı Mustafa'nın babası*

Bilyelerim
Gazoz kapaklarından çıkan bedavalarım
Ve komşu kızı ilkokuldaki Serpilin
Mini eteğini gördüğümde utanarak arkamı dönüşüm
Bakkala ablamın yerine beni yollaman
Ve buna kızgınlığımdan çikolata çalmalarım,
Kuran kursuna yolladığında camiden kaçışım... Ki
Hiçbir zaman bilmeyeceksin anne
Sen üzülme diye sustuysam eğer
Melek yüreğinin benzeri yoktu diye
Anlatsam güler, gülsen, güle benzersin bilirim
Gül yüreklim
Gülen yüzlüm
Susmak bir ömür mü anne?

* En çok siyah önlüğüm ve beyaz yakamın ardından o kokulu ve özenle
ütülediğin beyaz çorapları ben giymek isterdim, sen giydirirdin ellerinle*

Şimdi;
Büyüdüm ve kitaplar biriktirdim
Hiç uzatmadım saçlarımı
Öpüşmek ve sevişmenin kutsallığını
Savaş olan ülkelerin çiçek açan baharlarında
Düşledim anne...
Ve yorgunsam ve sigarayı çoğalttıysam ve ağlıyorsam
Uzak bir yürüyüşün ardından ve çoğalan sakallarımla
Çocukluk fotoğraflarına bakıp tanı(ma) dığım
Ama aynı otobüse binip ıslak dirseklerimizin buluştuğu
Yüreklerimizde yıllar öncesi yanan ateşin
Aynı alevde tutuştuğu sevgilidendir anne...
Farklı kentlerin ayrı gökyüzlerinden ağladık
Vietnam'da şeker yiyemeden ölen
Hiroşima'da çırılçıplak ve yanan teniyle ağlayan kıza
Aynı gözyaşlarıydı çığlığımızı buluşturan...

* Teyze, amca bir imza ver demişti Nazım, o çocukluk düşlerini yaşamadan,
yaşatılamadan hain bombalarla sarsılan küçük beyinler adına dünyaya...*

Oysa
Uğruna ağladıklarımız, aldatıldıklarımız olurken kendi coğrafyamızda
Karartmaya çalışılırken simgelerle çağdaşlık
Ay ışığı düşümünden tan saatine
Üretilen imgelerin okunmamışlığı
Aydınlık gelecekler sunacak simgelere...
O güneş hiç batmaz,
Aydınlıklar kararmazken, yazılan sevda şiirleri
Yol oluyor, aşk dokuyor uzak kentin hüzünlerine
Anonim diye bilinen şiirler
Altına imza atmadığımdan, özlemimdendir.
O özlem,
Eylül de... On ikisinde... İki binli yıllarda
Yabancı bir otogardan
Yersiz, yurtsuz, çaresizliğime dönerken doğdu anne

* Ölü zamanlardan martı kanatlarına sığınıp, sana umut olan yollardan özlem
olmak, hep yeniden doğmak içindir kaybolduğum gözlerine yolculuğum...*

Ve
Eylül düşleriydi yitirdiğimiz
Karanlığında ürettiğimiz pişmanlık dolu anlar
Kırlangıç fırtınasının kuytularına gizlenirken
Kül o l u y o r d u k yana yana ve
Son sözümüz s ö y l e n m e d e n.
Gözlerinden doğan Eylül
Uyandırırken sabaha serin ve dingin
Portakallı narçiçeği kokuları dolarken iliklerimize
Gülüşüne sürgün özlemlerimi erteliyordum
Bir sonraki Eylül'e...
Eylül, yine doğsun
Senin gözlerinden doğsun diye...


27.02.2008 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:37 AM

Eylül Tutsakları

Eylül'de tutsak düştük hüzünlü yüreklerimize..
Bazı gün, kimi olay ya da küçük bir kıvılcımın çığır açtığı
Yeni bir sayfa oluşturduğu anlar gibi..
Sekiziydi..Çarşamba'ydı.. öğle vaktiydi…
A….. tesislerinde geçmeyen zaman dilimine tutsakken
Otobüsten inen ilk ve tek yolcuydun, mavi mavi
İlk karşılaşma, ilk sarılış, ilk heyecan..ilk kıvılcımlarımız oldu
Mavi bir peri kızı olarak işlediğimde seni belleğime
Peri bacaları ziyaretimizin giriş kapısındaydık
Heyecan kasırgasıyla kuraklaşan boğazlarımızı
Çay ziyafetine yönlendirmeden valizini aldığımda, elinden
Nasıl da kızmıştım ''valizimi neden sen taşıyorsun''?

O ilk çay, ilk sigara, ilk mola, ilk bakış, ilk sohbet
Ve oturduğumuz o masa…çok konukladı bizi sonraları
Her konukluğunda kıvılcımlar büyüttük yanardağ ateşiyle

Konuk olduğumuz otel mi yeryüzü cennettiydi görmediğimiz
Asi kardelen yüreklerimiz mi çevirmişti cennete?
Akşamında ŞÖMİNE'li bir restaurant ağırlarken bizi
O asil, o mahsun, o hüzünlü prenses gibi oturuşun
İlk güne, geceye, sevdamıza anlamlar yüklüyordu karşımda
Bakarken, derinliklerinde kaybolduğum gözlerinden
Ve dalga dalga içimi yakan dudağının kıvrımından
Kaçırırken gözlerimi, kimseler yoktu bizden başka adeta…

Dokuzu gösterirken takvimler serin bir sabahta
İlk sahanda yumurta eşliğinde ilk kahvaltımızdayız, ben gergince
Uçhisar kalesinden panoramik görüntüyü izlerken
Peri bacalarının tanıklığını düşündüm konuk aşklara
Eski bir kilisenin tarihçesini anlatırken görevli,
Kaç rahibe yıkanmıştı o kutsal banyoda, umarsız,
Kaç kez şarap içmişlerdi kendi bağlarının üzümlerinden..
Göreme'nin içinden Kızılırmağa ulaşan kurumuş derenin
Üzerine bent yapılmış yükseltisindeyiz seninle….
Öğle saatlerinin güneşinden korunaklı bir ağacın altında,
Piknik türü bir masadayız.. çevrede köpek yavruları
Çocukluğuma, gençliğime, askerliğime uzanıyorsun
Albüm sayfalarını her çevirdiğinde…
Günü geçirdiğimiz Göreme'de konuklanmalıyız bu gece
Ahşabın dayanılmaz cazibesini egzotik dekorla bütünleştiren
Bir SOFRA'da soluklanıyoruz akşam yemeğine…
Giysilerini restaurantın otantik havasıyla örtüştüren
Sevimli bir garson kızın sunumunda, soğuk mezelerin,
Ve ardından masada kırılan testi kebabının tadındayım,
Sen hafif ve sebze ağırlıklı mezeleri tadarken
Olur mu bir '' Ah ulan Rıza'' okumadan masadan kalkmak…

Olanaklı olsaydı eğer zamanı durdurabilmek, yapabilseydim
Geldiğimiz gün durdurmak isterdim... çünkü
Şimdi takvimler on Eylül'de senin hüzünlüğündeydi…
Kokusu ve kendi bende saklı bir tutam saçının ikizini
Babadan oğula devam eden çömlek üreticisi ve
Dünyanın ilk saç koleksiyoncusunda bırakacağın
Söyle, hiç aklına gelirmiydi Avanos'ta,
Dallarını suya vermiş Söğüt ağacını, Manda'sız
Kızılırmak'ta asma köprüde izlemekteyken…?
Çayın en güzel tadı idi kürsü üzerinde içtiğimiz…
Güneşin batışını izlerken
'Gül Derlemeyi Bilmez Bizim Gençliğimiz' eşliğinde,
En güzel yansımasıydı gözlerinde güneşin kızıllığı
Ve bugün gördüğüm her gün batımınında
Bir çift göz düşer yüreğime, kızıl bir alev olur…
SARAY gibi olmasada mekanı, dekoru, görüntüsü
Konuklandık yine bir akşam yemeğinde, açlık-tokluk arası

En güzel, en anlamlı, en koyu sohbetimizdi
Onbir tarihli güne başlangıcımız…
Öğleni gösterirken saatler, en büyük sürprizdi bize
Bağbozumu şenlikleri ve festivali….
Ebru sanatını, fotoğraf sergisini izlerken yanyana, elele
Sanata, sanatçıya, emeğe saygıyı duyumsadık bir kez daha ve yine…
Çaysız, Türk kahvesiz, sigarasız tamamlamak varmıydı günü?
Dağıtamazsın sonra kafanı ve son anda farkedersin
Karayoluna ters istikametten girdiğini güneş batarken…
Yoksa son gecenin hüzünlerinde boğulan bir dalgınlıkmıydı?
Bir önceki gecenin bozkır soğuklarında üşüyen yüreğimizi
ŞÖMİNE' li bir mekan ısıtmalıydı son gecemizde,
Şarabımız, rakımız, mezelerimizle uğurlamalıydık kasvetimizi
'Bir kızın olsaydı ne yapardın' diye sorduğunda
Dilime, ucuna gelen, geri giden tükenen sözcükleri
Zaman tünelinde yitirdim, sonradan sana hatırlamak üzere…

Tutsak düştüğümüz ilk Eylül'de
Güne son uyanışımız ve kahvaltımızdı ilklerin başlangıcında
Hüzün çöktü Kapadokya'ya, siyaha döndü mavi-beyaz bulutlar
Yanından, sağından, solundan, ortasından, kenarından
Geçtiğimiz, geçeceğimiz, ardımızda kalan her Peri Bacası
Hıçkırıklarına engel olurken hüzünlerimizde,
Onca yolun farkında olmadan girdik otogara…
Otobüsün basamağına ilk adımını atarken söylediğin
'Yerime oturduğumda gitmiş olmalısın, dayanamam' ile
Nasıl dayanacağımı, yitirdiğim aklımı arıyordum aslında
Üçüncü basamağına geldiğimde yolcu merdivenlerinin…..
Ayağım, elim, yüreğim, aklım, tüm uzuvlarım durmuş
Yitip gitmiştim mahşeri bir karanlığın dipsiz kuyularında…
Ta ki gideceğim yön yerine, geldiğim yöne girene dek...

Eylül'müydü, rüya mıydı, yaşamış mıydık, var mıydık….
Dat dat diye uyaran otobüs şoförünün kornası olmasa
Kendime nasıl döneceğimi bilemiyorken uyanmıştım..
Yüreğime akıttığım göz yaşlarım bir benzin istasyonunda
Uykuya dalmam için zorlarken direksiyon başında beni
Ya sen şimdi hangi molada kaçıncı çayındaydın
Hostes kızın uyandırmalarının ardından…?
Hangi anılarımızı katıp, karıştırıp içiyordun çay kıvamında..
Beraber içtiğimiz sigara öksüz kaldı şimdi…
Yoldaydım, yoldaydın, gidiyordun, gidiyordum, uzaklaşıyorduk
***Eylül tutsaklarıydık biz…..
Ayrı yön ve kentlere gitsekte tutsaktık yüreklerimizce
***Eylül tutsaklarıydık biz…..
Ayrılıkların, evliliklerin, hüzünlerin, güz başlangıçlarının
***Eylül tutsaklarıydık biz…..


6.9.2005 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:37 AM

G-e-l-i-n-c-i-k

Gelişin gülüşün ışıl ışıl gözlerinle
Erguvanlar her mevsim açacak çiçeklerini
Lale sümbül mor menekşe
İğde dallarına uzanacak sevda türküleriyle
N ilüferler ılgamlara inat susuz yeşerecekler
Ceviz ağaçları Gülhane'den
İklimleri kirlenmemiş ülkelere dek boy verecekler
Kızıl karanfillerle gül kokacaksın.....


28 Mart - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:37 AM

Gelme Bahar Gelme

Gelme Bahar Gelme

Ben her bahar
Viraneye dönerim
Sevdiğim o güzel insanlar
O güzel dostlar
Hep baharlar da gittiler
Hep baharlar da yittiler…
Birer birer
__Gittiler…

Benim baharlarım
Kışlar, fırtınalar, soğuklar
Ve Ankara'ya yakışan kar…
Sizin baharlarınız da
Yine yeniden yaralanırım

Ben baharlarım geldiğinde
Üşürüm
Üşüdükçe ısınır
Isınıp çiçekler açtırırım yüreğimde
Ben her kış geldiğinde
Çiçek bahçemi üşütürüm
Üşütür
__Isıtır
____Çiçekler büyütürüm…


2 Nisan2005 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:37 AM

Gıyabında Ölüyorum…

** (Sevgiliye serenat.. / tarihin sayfalarında mı kaldı?) **

Ay ışığında,
Şiirler yazıyorum, sözsüz
Bir nehrin kuruyan suları
Ağlıyor…
Nehir,
Göz kırpıyor ay ışığına.. Ağlamaklı
Yansıyan yüzümü yolluyorum
Dağların ardından, şavkıyla Ay'ın
Kentler arası serenat'tayım,
Ölüyorum gıyabında
Sen bilmiyorsun…

16.11.2006 - Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:37 AM

Gidiyorum Dönmek İçin

Gidiyorum
…İnançsız inançlarımla
Gelmek, dönmek, senin olmak için
Yine Toros'lara doğru uzanıyorum, bozkır kokusundan
Bu kaçıncı geçici ayrılık saymadım…
Bekle beni
…Bekliyorsun
……Biliyorum
Ve bir sabah
Zilini çaldığımda uykusuz gözlerle
Yarı uykulu kapıyı açtığında
Gözlerine inanamayacaksın…
Ovuşturduğun güzel gözlerinin ardından
Siluetimden gerçeğe dönüşen bedenimle
Gözlerinde dans edeceğim…
Sabahın sessiz serinliğinde
Gözlerinde dans edeceğim…
İnanamayacaksın…. Süzülen yaşlarınla
Geldim işte…
Sana geldim…
…Hiç gitmemek üzere…


27 Nisan 2005-Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:38 AM

Gittin

Gittin
Ve ben bittim
Gittin
Ve ben tükendim

Gittin
Dinlemeden
Dinlemek istemeden
Geçmişimle yargılandım
İnfaz edildim
Gittin
Ve ben bittim

Geleceğim
Sensiz olmayacak bu sokaklar
Bizsiz kalmayacak sokaklar

Döneceğim
Cezam, hükmüm bitince
Ter temiz,akpak döneceğim
Çünkü ben seni
Hiç terketmedim ki
Sen benden hiç gitmedin ki...


26.11.2004
saat:12,00

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:38 AM

GİTTİNİZ - GÜLE GüLE…

………….. Birer birer, teker teker gittiniz... Beraber yada ayrı ayrı gittiniz ve hiç belli etmeden gidiyor olduğunuzu
sanıp en büyük yanılgınıza düştüğünüzde, ben hepinizi ibretle ve acıyarak izlerken acımanın aynı hafifliğini sizler
bana giydirip üzülüp gittiniz… Gidin… Yolunuz, işiniz açık olsun, sizlere söyleyeceğim sadece bu ve iyi şanslar
dilemiyorum materyalistliğimde, şans yok şansınızı kendinizin belirlemesi vardır ki beraber okuduğumuz
diyalektikten yıllar sonra iyi birer işiniz olduğunda unutup terk ettiğiniz bu bilim size şanslı olma şansını vermiyor
siz yinede veriyor diye düşünerek gidin, yaşayın… Sizce mutluluklarınızla… Baş başa...

…………… Birer birer yada beraber gittiniz… Bense gülümsemek zorunda kaldım gidiyor olmalarınıza, komik geldi
giderken çaktırmıyor olmalarınız, karda yürüyorsunuz da izinizi belli etmiyorsunuz ya gidişlerinizi arkanızdan hep
kutsadım nazar değmesin sizlere diye değil, doğum kontrolünü bile beceremeden karılarınıza yüklediğiniz yükler
için, masum çocuklarınız için, yaşlı ama onurlu anneleriniz için, ellerinin nasırı otuz yıl sonraki emekliliğinde bile
geçmeyen emekçi babalarınız, işsizlikten kıvranırken, çorabınızın içinize sakladığınız sigaraları ağabeylerinizden
esirgediğiniz için, mahallenin namusunu koruyor dümeninde genç-güzel kızları her gece mastürbasyonlarınıza alet
edip kirletirken onları düşlerinizde, gündüzleri sahip çıkar göründüğünüz için… İçin… İçin… Sizleri, sevdiklerinizi
kutsamam devam edecek, sonsuzluğa değil son nefesime kadar…

…………… Gittiniz, ama nasıl gittiniz bilmiyor, bilmek istemiyorum fark etmez ben için bilirsiniz… Bildiğiniz tek
şey yıllardır değişmeyen acımasızlığım, zalimliğim, affedemeyişim... Yılların benden bu özellikleri değiştirmediğini
biliyor olmanız sevindiriyor, yoksa gidişlerinize zılgıtlar çekiyor, türküler besteliyorum, bilmediğim halayları
çekiyor gökyüzünün gündüz aydınlığına, gece karanlığına küfürler yolluyorum Sabahattin Ali'den, cezaevinde
yattığı kaleden… Hep utanır yanlış söyler saklardınız ya ben saklamıyorum yazılan küfürleri… Ve küfürlerimi…
Hani derdi Sinop'ta yatarken Sabahattin Ali ''Dertlerin Kalkınca Şaha… Bir Küfür Yolla Allaha'' Sizler utanırdınız
küfür siteme dönüşür, yeni katkılarda bulunduğunuzu sanıyorken edebiyata, şiire bilirdiniz hepiniz sitemlerinize
neremle güldüğümü… Benden utandınız kelimelerin aslını, gerçeğini kullanırken, sizden utandım materyalizmi
okuyorken anlam yüklediğiniz anlamsızlıklardan… Karşılıklı oynarken utanmadım edebimi aşan küfürlerden…
Onlar gerçeğim, hayatı sorgulayışım Can babadan,onlardan öğrendiklerimdi, ve gelişmekte sayenizde...

…………… Ve gittiniz ve hala gidiyorsunuz ve hala gideceksiniz… Gidin, lütfen sonsuz gidin ve bakmayın ardınıza
giderken, dönmeyin geriye, gözlerim fena küfreder bilirsiniz, dilim lal olmuşken gözlerim dilini kaybetmişken gidin,
allah aşkına gidin… Desem şaşıracak döneceksiniz geriye tanrının adını andım diye… Evet, aldım ama dönmeyin
ardınıza bakmadan gidin, sizin olan benim asla olmayan olmayacak olan Tanrınız adına sizlere sesleniyorum, size...

………….. Yolunuz, işiniz, her şeyiniz rast gele… Başınız, gönlünüz, yüreğiniz, içiniz, teniniz aşka düşmeye! ! ! !
O ne demek, aşk ne demek… Haşa…Sünme haşa… Aşk ne… Aşık olmak ne demek…Onurlu insanın aşkı aşkları
sevdası olmaz, sahip çıkıp koruyun çocuklarınızı onların başına gelecek en büyük felaketten, AŞK'tan..aşklardan…
Sevdasız, sevmesiz.. Duygusuz bir dünya diliyorum size, sizlere… HOŞÇAKALIN… Allah'a emanet olun!


7.3.2006 -Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:38 AM

Gözlerimde Saklıyorum Seni…

**Sana'dır Şiirlerim - Şairliğim Sanadır Birtanem**

Gözlerimde sakladım seni hüzün çiçeğim
Her güneş doğumunda batıya
Her gün batımında doğuya dönmekte yüzüm
Kıskanıyorum seni doğan, batan, aydınlatan güneşten
Öğlene yakın saatlerin
Alkol ikindilerinin gölgesinde gizlenmekteyim…

Seninle anlam bulan, gülümseyen
Çocuksu, sert, mağrur, çelik benzeri yüzümü
Yıldızlara dönmekteyim *******i
Ay ığının şavkı yüzüme yansıdığında
Ve binlerce yıldızı izlerken
Kirpiklerimi kilitlemekteyim göz bebeklerimin önünde
Yıldızlar, Ayışığı seni görmesin
Seni benden başkası görmesin diye…

Kısık gözlerle süzmekteyim insanları, doğayı,
Seni insanlardan, uçan kuştan, kelebekten, böcekten
Sakınıyor ve saklıyorum gözlerimde…
Ve her sabah bir parkın
Bekçi klübesi önündeki banka oturup
Kahvaltısız sigara içerken seni beklemekteyim
Güne başlarken seni ilk gören ben olayım diye…

Ben seni güneşten
Ben seni doğan, batan, aydınlatan güneşten
Ben seni geceden
Ben seni Ay ışığından, Yıldızlar dan, ıssız, sessiz gece den
Ben seni kuşlardan
Ben seni uçan, konan, öten kuşlardan
Ben seni her şeyden kıskanıyorum

Ve gözlerim de saklıyorum seni…

7.7.2005 - ADANA

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:38 AM

Gözlerin TUTSAKTıR Gözlerimde…

Terk edilmişliğe soyunan gecenin
Tutsak saatlerindeyim yürürken kendime
Ela'sı düşünce gözlerinin usuma
Işıksız yanıltmanın kristal parıltısında yollar..

Yıldızlardan, ay ışığına dönüşüyor ıssızlıkta gece
Ay çekiliyor geceden, zifiri kaplarken göğü
İzdüşümü oluyor yollarıma yansıyan gözlerin
Işık oluyor, aydınlık doğuyorsun yollarıma..

Serçe ürkekliğinde bastığım arnavut kaldırımları
Titrek, ölgün yanılsamadan
Ana caddeleri ışıklandırılmış metropole
Bayram arifelerinin şenlik panayırına,
Sevinç çığlıklarına dönüşüyor çocukların..

Gözlerin gelince aklıma,
Tutsak saatlerim firar ediyor F tipi esaretten
Arşınladığım anlardayım geceden sabaha ve
Bilmediğim sokaklarında bu kentin
Yalnızlığımla buluşur gözlerin- ki
Ortak olur geceden tutsaklığıma…


Aralık - 2005 - Adana



Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:38 AM

Gül Bahçesi

Güller dolu bahçeler kurduk
Senden öğrendim gül derlemeyi
Ve gülleri sevmeyi
Ben gülü sevdim, gül sendin
Kimseler bilmedi gül sevdiğimi
Ben seni sevdim
Yıldızlar sevindi gece alacasında
Ben gül sevdim
Ağladım ağladım...

29.12.2004-Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:38 AM

Günahlarımla Sevdin Beni

Aldın çıkarttın bataklığın dibinden
Yüreğin di çıkaran umarsız..
Hüzün dolu gözlerinin
Kutsal yağmurlarıyla yıkadın
…Kutsadın, kuruladın,

Arındım yalan sevdalardan
Sana döndüm yine yeniden
Sonsuz
..Çıkarsız
….Yalansız

Doğacak güneşleri
..Batacak güneşleri
Islatacak yağmurları
..Yine yeniden elele
Sonsuz
..Çıkarsız
….Yalansız yaşayacağız...

27 Nisan 2005-Adana

Olgun Ekinci

GooD aNd EvıL 03-21-2009 09:38 AM

Günahların ÖMRÜM Olsun

Günahlarının;
En masumunu ver
Ömrümden birkaç yıl al…

Günahlarından;
Bir masum gece ver
Tüm *******i
Senin olsun ömrümün…

Günahlarının;
Tamamını ver
Ömrümün hepsini al…

Günahsız'ım
___ Masum'um
______ Meleğim

Ömrüm sana feda olsun…


7.11.2006 - Adana

Olgun Ekinci


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:38 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.