![]() |
Güzeller güzeli incecik belli
Korktum soramadım yaşını senin Çift çift yaratır Hak sen teksin belli Kimseler göremez eşini senin Neden ince boynun böyle bükülür Hüznün yeli ile zülfün sökülür Konuşsan ağzından cevher dökülür İnciye benzettim dişini senin Çatıktır her zaman ne yapsam küser Poyraz olur derdin çölünde eser Konuşmak isterim sesimi keser Başta kılıç sandım kaşını senin Sürmeli misin sen elalı mısın Güneşi mi dünyanın hilali misin Sureti misin aşkın hayali misin Kime nasip görmek düşünü senin İzini bulurum nergiste gülde Yoldaşım olur sefil bülbül de Savrulursam bile dumanlı külde Ölürüm bırakmam peşini senin |
Gariban gönlümün viran evini
Kirpikten oklarla basmak hak mıdır Esir kalbin kıldan ince boynunu Gamzeden kılıçla kesmek hak mıdır Ciğeri yandırdın çatınca kaşı Hem ciğeri hem de şu dertli başı Yangını söndürmez gözün yaşları Yel olup yangına esmek hak mıdır Hangi sultan etmiş bunca zulümü Hançerden kakülle biçtin ölümü Yellere savurdun ince külümü Mazlumu susturup susmak hak mıdır Düpedüz zulümdür ki bunun adı Ne amanı dinledin ne imdadı Rüyada başlayan körpe muradı Zülfünün teliyle asmak hak mıdır Hak mıdır yüzünü yana çevirmek Hak mıdır vücudu yakıp devirmek Hak mıdır bir canı tenden ayırmak Yürekten sevene küsmek hak mıdır |
Selam olsun benden şu Has Turizm'e
Benim bu sesimi duysun bir zahmet Bir yolcu olarak vasiyetim var Beni de adamdan saysın bir zahmet Ne halde olduğunu diyemeyen var Ekmek ile soğan yiyemeyen var Atılan giysiyi giyemeyen var Soyarsa zengini soysun bir zahmet Denmesin ki bütün maksat paradır Denmesin ki bütün emek karadır Denmesin ki mal için gözü karadır Hırsı bir kenara koysun bir zahmet Azraille biter ömürde pazar Bir dost bulunursa mezarı kazar Bereket kitabını dürüstler yazar Hak için malına kıysın bir zahmet Bütün arabalar hep dolu kalksın Dolar ile Euro sel olsun aksın Yoksula da insan gözüyle baksın Yahya'nın şiirine değsin bir zahmet |
Bir defa geldim dünyaya bin defa pişman ettin sen
Neyse yalnız çekip gitsen dostu da düşman ettin sen Dünyaya meydan okuyan barut gibiydim dağdım Hasretin kor ateşiyle halimi duman ettin sen Yanaktaki goncalardan ibaret kıldım bahçemi Yüz çevirdin saçlarınla gülleri talan ettin sen Sarhoş bülbül görünce nasıl ona hak veririm Şayet kızardıysa bil ki goncayı hayran ettin sen Ben eğer hiç sevmeseydim rahmet kılar mıydın acep Mazlumun aldın ahını zalime aman ettin sen Dostlarım yok selamımla arzu halim yare desin Söylesin ki varmadıysan bu aşkı ziyan ettin sen Yahya artık müstehaksın demişti bir sarhoş bana Rahmet kılsaydı sevmezdin dinsize iman ettin sen |
Her akşam izle şehri ışıkları
Ay da varsa hele Yarım yamalak olsun fark etmez Yarım kalması azaltmıyor güzellikleri Bir kış günü mesela Yoğun bir trafikte Buğuluyken camları arabaların Geçip giden binlerce ışık içinde fark et beni Sayısız ışıklar içinde bu şehirde Bir ışık benim için yanıyor de Bir ışığın olsa bile Ümidi olmakla gurur duy Halesiyle ay kadar şaşalı değilim belki ama Sayısız ışıkların içinde şehrinde bir ışığım Sönük bir ışığım ve gözlerinin ışığına aşığım Ben de şehre bakıyorum her akşam Işıklı yollarına trafiğine sokak lambalarına Yıldızlarla birleşen sayısız ışığına Sayısız sonsuzluk içinde bir ışığım var diyorum Bir tanecik ama olsun Çok bile bana Ayın görünmeyen yarısı kadar uzak sevgisi Nice bin ışık içinde Benim de seveceğim ışık var O güzeller güzeli ışığa sevdalı Benim gibi bir aşık var |
Savrulmasına bakıp kahrolma sakın
Toprağa hasret yaprakların Allah kavuştursun onları bırak rüzgarın dansıyla Gökyüzü gibi bulutlansın gözlerin Gözyaşı bu gözlerindeki sevdanın tozunu siler Ve kökleri derinde nice sevgileri besler Her yazın ardı kış korkusunu bırak Hakkın olmaz her kışın ardındaki baharı beklemeye Adım adım öğrenirsin daha emeklemekten korkma Başka şarkılar başlar daha hiç duymadığın notalarla En güzel rengi bulmadın ki daha Aşkın resmini çizesin Fırça mı boya mı bitti Allah'ını seversen Yok mu yani şimdi hiçbir kelime Aklına gelmiyor mu hiçbir mısra Mutluluğu şöyle tutup kucaklayacak Pencerene yapışan kar tanelerinin Canına okur bahar güneşi Ve her karamsar bulut Boğulur gider mavi göğün derinliklerinde Merhabalarını duymazsan serçelerin Ayıpların en büğüğünü edersin Papatyalara hiçbir şey sorma o zaman boşuna Küsmek de iyidir hayata bazen haklısın galiba Çünkü barışların zevki kalmaz ki o zaman |
Her yerde birbirine benziyor kaldırımlar
Sokak lambaları aynı sebepten kırılmış hep Bulutlar uçaklar Dilenciler kaçaklar hep aynı Ayaklarımn değdiği her yer aynı toprak Hangi rüzgar esse dalda aynı hışırtı Cankurtaranların feryadı hep aynı Şemsiyemi alıp yürümek istedim yağmurda Ya şu yüzüme değen damlalar aynı Aynı çukurlardan pantalonuma sıçrayan çamur da aynı Çalar saatin zili aynı Aynı gecenin sabahınndan ne beklenir Sabahlar zaten aynı Kendimden kaçamadıktan sonra her şehir aynı Her şehirde Akan nehirler aynı Hastanedekileri hep kıskanmışımdır biliyor musun Derman belli zaten Koş ilk eczaneden al ilacı Tarihe kat derdini İlaç bitmeden Dert aynı Derman aynı Hatta hapishanedekilere de imrendim inanmazsın Suçun çek cürmünü Çiziktirdin mi takvimi Soluğu dışarda alırsın Ama benim derdimin devası yok Suçumun cezası Gideceğim şehir Göreceğim nehir Hiçbir öz Hiçbir söz Hiçbir göz Aynı bulutların aynı damlalarını tınlamıyor Sönmedi sönmüyor içimde bu köz |
O kadar çok derdim var ki
Hesabım pek iyi değil Saymaya kalksam boşuna Hesabım pek iyi değil İş eş dost aile para Hiç mavi yok hepsi kara Neler eklendi bunlara Hesabım pek iyi değil Azdır gökteki yıldızlar Dertlerim bitmez sonsuzlar Kaç açıdan gönlüm sızlar Hesabım pek iyi değil Şu ayrılığın acısı Dertlerimin sonuncusu Bilemedim kaçıncısı Hesabım pek iyi değil Denizdeki kum tanesi Yağmur dolu kar tanesi Bende derdin kaç yarası Hesabım pek iyi değil |
Dalıp dalıp gidiyorum
Ben galiba aşık oldum Fazla olur fikir yorum Kesinlikle aşık oldum Gülüşü ah hep aklımda Onunla tanıştığımda Geçen aynaya baktım da Evet evet aşık oldum Yağ yağmur yağ es rüzgar es İsmi camlardaki nefes Pes hasrete korkuya pes Hakikaten aşık oldum Nehir kenarında oturup İsmiyle cümleler kurup Çiçek yolmak durup durup Basbayağı aşık oldum Sırılsıklam ya divane Bana şiir yazdıeran ne Anne müjde anne anne bak bana ben aşık oldum |
Kalacak yerim yoktu gideceğim yer de
Hüzün şiirleri yazıyordum Aşk şarkısı söyleyeceğim yerde Fırtınalar sürüklemişti beni derdin sahillerine Başımı taşlara vurmak vardı kaderde Yok vardı sadece senden önce Var daha yoktu Laleler serçeler efemdime söyleyeyim Kum saatinde taneler Cayır cayır sobalarda mis gibi kestaneler yoktu Evvel zaman içndeydim daha Kalbur saman içinde Yollarım çok uzktı Uçurumlar derin Bir bilsen Senin ruhumdaki yerin de derin Ne iyi ettin de geldin ömrüme Aferin Hoş geldin |
Derdim bulaşsa şehre hastaneler iflas eder
İlaç olmaz öyle derde eczaneler iflas eder Bir de güzelliğin yazsam allak bullak ya alem Sen bir sarhoş eyler isen meyhaneler iflas eder Yanıbaşındayken gurbete varır aşığın Sonra ulaşmaz arzuhal postaneler iflas eder Akıl mantık kar etmez bilmek bilmemek nafile Hem alim hem muallimler dershaneler iflas eder Zehir zıkkım olur dünya tatlı dilin bir sözüyle Şeker taşan dükkanlar pastaneler iflas eder |
Bir ateşböceği İstanbul'da aşık olmuş,
Pencereden gördüğü muma vurulmuş. Mum serenatı duyarmış duymasına ama Herkesi aydınlatırmış, bir kendi dibine âmâ! Sokak lambasına tutkunmuş ki mum sormayın... Bir sevdaymış ki bu, hiç sönmeyen mayın... Lambanın burnu yükseklerde, sanki Sultanahmet'te altın minare... Mumsa yanıp erirmiş aşkından, ne yapsın garibim biçare? Ahı zaten yerde kalmamış ki o zavallı mumun, Deniz fenerine sevdalıymış lamba, hayda buyrun! Fenere uzaktan bakar heyecandan kımıldayamazmış, Kendine kızıp parlaması da hiçbir işe yaramazmış. Bir yanar bir söner fener, o da mı sevdalı yoksa? Görmez bile lambayı, açın halinden ne bilsin toksa! Her ışığı bir çığlıkmış zavallı fenerin meğer, Kutup Yıldızı onun için zaten dünyalara değer. Miskin fener aşkından bir yanar bir söner, Kumkapı'daki sarhoşlar gibi, başı habire döner! Kimseler sesini duymaz nice bin yıldız içinde 'Gelin' görün aşkı nasıl parlar onca baldız içinde! İkna etmek için yıldızı gemiler hep donanırmış Zavallı fener de herkesi Vefalı sanırmış! Ne bu ısrar, kimseler bilmezmiş deniz fenerinde, Elçi gönderdiği gemilerin çırpınırmış peşlerinde! Hilale aşıkmış Kutup Yıldızı, yahu bu ne biçim iş... Ne sevmek mümkün hilali ne de ondan vazgeçiş! En hazin gelen neymiş bir de zavallı yıldıza, Yüz verirmiş hilal sonra kaybolurmuş baksanıza.. Hilal sevildikçe şımarır onca yıldız içinde vay vay! Güya İstanbul'un Yıldız'ında lalelerle süslü saray! Aslolan başkaymış kim ne bilsin meğer aşıkmış güneşe Şaraba yakın renge bürünür özü hüzün olan neşe... Güneş bu, tüm alem onun ezelden beri sadık aşığı Hilalden, İstanbul'dan ve şairden mahrum etmez ışığı! Ama sevdalıymış mavi gezegenin masmavi şehrine Dayanmak mümkün değil imkansızlığın zehrine! İsyan edip yanarmış kendi kaderine ya, nafile... Feleğin yola geleceği yokmuş laf ile! Top güllesi olur güneş, feleği helak edermiş, Akşama kadar parlayıp garpta infilak edermiş! Gündüz aslanlar gibi güneş İstanbul için savaşır, Gece yıldız ordusu geldi mi bizimki Avcılar'dan sıvışır. İşte çekildi yıldızlar ey güneş, gecenin rengi soldu! Savaş İstanbul uğruna, Üsküdar'da sabah oldu! |
Bunca çırpınmam boşa
Beni anlamıyorsun İmkansızca konuşuyorum Dilimi bilmiyorsun Dilini bilmediği bir ülkede idam mahkumu sevgim Saniyeler ayak sesleri yaklaşan celladın Kana susamış vampirin kanadı gece Suçüstü basılmışım hayallerimle Kuşlar şahit ağaçlar Sonum felaket acıklı Nehirler ağlar halime Mecburum yani seni unutacağım Bilmiyorsun dilimi Anlamıyorsun Bitirmeliyim işi Fişi ben çekmeliyim Ve güzel dünyandan çekip gitmeliyim Teker teker sökmeliyim gözlerinin ışıltısını Gecenin binlerce yıldızından Eser kalmamalı kirpiklerinden Martıların kanatlarında Rüzgarı nasıl es geçeceğimi bilmiyorum Uykularımdan kaçamam rüyalarımdasın Nasıl nasıl atlatılır bu buhran bilmiyorum İşim zor Ama tamam karar verdim Zor olan buydu zaten Seni untmalıyım |
Yalan yanlış bir ömür sürmeyi biz seçmedik
O zalim feleğin defterini dürmeyi biz seçmedik Biz istedik doğrudur bir defa tebessümü ama Elalemi bize gülerken görmeyi biz seçmedik Masmavi semada yakalanmışız hüznün ağına Dert çözdükçe başımıza çorap örmeyi biz seçmedik Boy posumuz soy sopumuz biz cümleten masumuz Paramparça kalple kadeh kırmayı biz seçmedik Akıl sır erdirmek zor sevgiliye benzer hayat Acı dinsin diye hayal kurmayı biz seçmedik İzmir'deki Hatay başka bizim Hatay bambaşka Senle başımızı Hisar'a vurmayı biz seçmedik |
Ne kadar benziyor kalbime sazım
Kim çalarsa hemencik titreyiverir Bilmez ona kimin ses verdiğini Sırlarını birden söyleyiverir Kucaktan kucağa gezinir durur Söyleyen güzelse bir anda tanır Herkes bir kenara onu fırlatır Kendini kenarda yaslı buluverir Çok ses çıkarırsa pek anlaşılmaz İnler durur kimse onu tınlamaz Odun kafalıdır bir söz anlamaz Halden bulunmazsa bazuluverir Anlata anlata için boşaltır İnceldikçe içi güzel anlatır Hem ağlar hem de eli ağlatır Yüreklerden bir tel koparıverir Hüzünlenir susar yalnız kalınca Etrafını siyah derya sarınca Şeytan tüyü vardır bir duyulunca Görenin duygusunu çalıverir |
Tarihi geçmiş yırtık bir afişim
Kimse dönüp bakmaz kirli duvarıma Bana yılın her vakti bir Ha hazan ha ilkbahar Yırtk pırtık bir kağıdım Yağmurlar yağdı üzerime Sessiz ağlayışlar dağıtmıyor sislerimi Kalabalık akıyor caddeler sırılsıklam Umrunda değilim kimsenin Vakti geçmiş bir ilandan Kim ne umar Sırtını dönüp taksilere biniyor insanlar Savrulur kaldırımların tozu yanı başımda Elleri cebinde üşür yanımdan geçenler Hayata ve bu şehre dargın Bazen dilenciler Bazen boyacılar bekler yanımda Bazen de yüreği yangın aşıklar Küllerime muhtaç değil komşularım Ömrü bitmiş bir fermanım en çok Takmaz kimse artık beni Bıyıklarına dokunuyor Önümden geçen kabadayılar Savrulan saçlara bakarken Ben eski bir afişim Vaktim geçmiş yıpranmışım Üstelik perperişanım Yarım yamalak kalmış bir ilanım İnsanların bana baktığı yok Şair de mi yok bu şehirde Zamanım geçse de varım daha ne Herkesin işe geç kalması bahane |
Dertlenince insan yalnız kalınca
Daha da bir hızlı yazıyor kalem Salıyorum onu yazsın aklınca Bembeyaz sayfada geziyor kalem Yazıyor acıyı bitmez kederi İnanmayıp reddettiğim kaderi Zevk alıyor anlatırken beteri Alamıyor hızını azıyor kalem Bazen kararsızdır bazen harbidir Tüm mesele onun şu sahibidir Kalem kalem değil derviş gibidir Deli divanedir tozuyor kalem Hızlanıyor hüzünle yazı yazarken Rüzgarda hızlanır ya hani her yelken Pusulasız zamansız ne geç ne erken Derdin denizinde yüzüyor kalem Karalıyor tertemiz beyez sayfayı Kaçırıyor uykuyu zevki sefayı Uyandırıp sonsuz cevri cefayı Ali Yahya'ya mezar kazıyor kalem |
Neden hep bahtsızım bilir misiniz
Felekle aramda kan davası var Ezelden beridir kavgalıyız biz Felekle aramda kan davası var Bir hoş olsam ona bir şeyler batar Aşsız işsiz beni gurbete atar Aş bulsa önümde zehirin katar Felekle aramda kan davası var Bazen bir gamzenin kılığın giyer Parçalar sinemi kanar şu ciğer Kirpikten ok olup yüreğe değer Felekle aramda kan davası var Tertemiz alnıma çaldı karayı Ben iyi ettikçe açtı yarayı Eş ile dost ile açtı arayı Felekle aramızda kan davası var Bir dilber sözüyle aklımı çaldı İsmin Yahya deyip aleme saldı Bundan gayrı bir tek bidiğim kaldı Felekle aramda kan davası var |
Dört bir yan elin gavuru
İnatçı ve sabırlı tüccarlardan başka olan tek şey kardı Ve tüccarlardan daha inatçıydı kar Elleri cebinde yürürken görmüştü beni Buz kesmiş ayaklarımı titreten soğuktan çok başka bir güçtü Karın yağdığı Laleli'de neydi o sımsıcak tebessüm Kumral saçlarına musallat kar tanelerini kimse aklayamaz Ve tarihimin o anını kimse, kimse benden alıkoyamaz Kumrular baharı beklemedi Kalbim de Bir aralık sabahıydı Trakya'dan esen rüzgar kadar gerçek Silindi şimdi ayağının izi Kalbimden silinmedi Asla silinmez tebessüme eşlik eden merhaba Karın yağdığı ilk sabah koşacağım Laleli'ye Kim bilir Bulurum belki aynı ayak izini Ya da ne bileyim çözerim bu sevdanın gizini |
Türkü söylemeyi derhal keserdi
Bir görseydi seni Karacaoğlan Su ile taşardı yelle eserdi Bir görseydi seni Karacaoğlan Ya bir çeşme ya bir kuyu başında Bir de olacaktın bu genç yaşında Deliceoğlan yazardı mezar taşında Bir görseydi seni Karacaoğlan Elinden atardı mızrabı sazı Tutulurdu bülbül gibi avazı O an öğrenirdi işveyi nazı Bir görseydi seni Karacaoğlan Delirir giderdi çöller aşardı Mor dağları kaşık ile deşerdi Kızıl ateşlerde yanar pişerdi Bir görseydi seni Karacaoğlan Bahar bakışını yaz gülüşünü Ezberler süslerdi gece düşünü Tutamazdı kanlı gözün yaşını Bir görseydi seni Karacaoğlan Zülfünden öğrenip tekrar elifi Unuturdu halef ile selefi Gamzenle işlerdi aşktan gergefi Bir görseydi seni Karacaoğlan Yahya değilim der şansa söverdi Saz yerine dizlerini döverdi Allah korusun ya seni severdi Bir görseydi seni Karacaoğlan |
Kelepçe
Gözyaşının nehrine atmışsan anahtarı Niye kelepçeledin gözlerime bakışları Bir baktın mı sürüklüyor beni gözlerin Bir deniz güya gözler batıklarla zengin Sisli bir gecenin denizinde girdap o gözler Hiçbir şairin anlatamayacağı sözleri gizler Yumsam gözlerimi o bakış açsam o bakış Kar beyaz ellerin güneş gözlerin ama mevsim kış Esaretten şikayetim yok ama sevda işte Bir bulabilsem sihri hep aklımdaki gülüşte Kelepçelemişsin işte kirpiklerle kuşatmışsın Yetmezmiş gibi gözlerimi bir de kuyuya atmışın Yıllara razıyım doğsun ne olur güneşim ayım Bir gülüşle çöz kelepçemi o boynuna dolanayım Yahya Harbalioğlu |
Ela gözlüm tırnağını incitse
Oturur ağlarım kırk gün kırk gece Zülfünü tararken bir tel düşürse Karalar bağlarım kırk gün kırk gece Atıp da içine dert ile dolup Bir an üzülürse gül benzi solup Tepeden tırnağa gözyaşı olup Durmadan çağlarım kırk gün kırk gece Dilek tutsam hatırın sormak için Şu onulmaz yaremi az sarmak için Ferhat ol deseler yar görmek için Dağları dağlarım kırk gün kırk gece N'olurdu bir kez görebilseydim Görüp bir hatırın sorabilseydim Mecnun gibi çöl aşıp varabilseydim Tabanları yağlardım kırk gün kırk gece Benim yüzümden mi bu hüznü niye Alsın bu canımı ona hediye Yahya'nın şiirini Yar duyar diye Tutmuyor bağlarım kırk gün kırk gece |
Üzen üzmüş bari sen üzme beni
Tebesümü eksik etme yüzünden Kalın çorap giy sakın üşüme Güzel anneciğin çıkma sözünden Kahvaltısız atma tek bir adımı Öyle ye ki tam doy bırak tadımı Ben hiç seni şimdiye dek kırdım mı Sadıklar hiç taviz vermez özünden Her gün çikolata bir de meyve ye Gıdaya önem ver en çok meyveye Gerek var mı bol bol uyu demeye Uyurken ayrılmasam keşke dizinden Saçını yıkayıp soğuğa çıkma Boşverip her şeyi öğütten bıkma Aklım sende sen şu çeneme bakma Yoksa ne haddime elin kızından Kitap oku bir de hep şarkı söyle Pırıl pırıl ay parlarken şöyle Gülüp aynaya bak daima böyle Eser bulunmasın hüznün izinden Bir de çiçek büyüt mesela nergis Bozulmasın yıllarca o çocuksu his Açılmasın dertten hüzünden bahis Beni boşver iyi ol en azından |
Kısa bir süre önce
Kısa bir sürede tandığım Kısa boylu bir bayanla Kısa süren bir ilişkimiz oldu Kısa bir süre sonra Kısa bir sürede oluşan sevgi bitiverdi Kısa süren sevgininin acısı da zaten Kısa bir sürede bitti |
Kıyası İmkansız
Okyanusta beyaz yelken elinin yanında ne ki Simsiyah karanlık, saç telinin yanında ne ki Öyle mağrur öyle yüksek öyle haşmetli ki aman Öyle yüceltilen selvi belinin yanında ne ki İstesem de hiç göremem yıldızları güneş varken Düğünde binlerce afet, gelinin yanında ne ki Cahil gönlüm kakülünden bir elifi bildi ama Zavallı sahipsiz çulsuz, velinin yanında ne ki Araba devrilince yol gösteren çoğalır ya Bin bir musibet zaten delinin yanında ki Yahya Harbalioğlu |
Belki de şiiri bırakmalıyım
Kendime başka bir iş bakmalıyım Girmeliyim banka sıralarında kuyruğa Maydanoz satmalıyım belki pazarlarda Boyacı tamirci veya bir işçi Ya da ne bileyim arzuhalci Yahut başka bir emekçi işte Ustalaşmalıyım herhangi bir işte Maaşımı beklemeliyim belki bir memur olup Sonra kendime uygun bir meslektaş bulup Karışmalıyım evet hayatın girdabına İnanmamalıyım imkansızlığın serabına Hamburgercide bir şeyler ısmarlamalıyım bir kıza Ya da karışık bir pizza Göbeği açık bir sarışın olur Eşini terk eden bir adamın belki kızıdır Hayır...Hayır yok bu gidişte Ne yapsam yine olmuyor işte Telaşlı kırlangıçlar Sabırlı balıklar Saf ve yüce bulutlar Mavi masmavi semalar Hiçbirinin ilhamı yetmiyor Hiçbiri beş para etmiyor Bırakmalıyım ben şiiri başka biri olmalıyım Bu benim en doğru kararım Güvenemiyorum kendime güvenemiyorum Senin güzelliğini anlatabileceğime inanamıyorum! |
Yüreğim ağzıma gelir
Cankurtaran sesini her duyduğumda Afallıyorum kalbim duracak gibi oluyor Bir can kurtarırken meret Beni canımdan edecek Ya canımın içi varsa diyorum Tüyleri diken diken eden araçta Benim olmadığım kesin Bir de emin olabilsem huzurlu tebessümünden Başka bir şey istemem |
Çırak olmak suçun değil ama işte n'apalım
Her şeye kızıp buluttan nem mi kapalım Ben de çok dayak yedim bak bir şeyim yok Paradan ve yardan başka yani neyim yok Sen de alış şu ustana bilirsin o hep böyledir Onun gibi olursun daha hayat nelere gebedir Geç kalıp dayak yedin mi oturup yaş dökersin Erkense de dayaktan beter soğukta beklersin Berber olmak kolay değil bunu artık biliyorsun Yoksa ustan seni niye koşuştursun yorsun Ekmek aslanın ağzında biraz çetin olman lazım Lokman küçük olmalı ki sağlıklı olsun hazım Kalk da sil güzel yüzünü ağlama öyle her şeye Allah aşkına yakışır mı ağlamak koskoca erkeğe Bak işte yoksun diye yine kalfaya bağırıyor Koş daha ağlamamak için ustan seni çağırıyor |
Niye seviyorum bu kadar kumruları biliyor musun
Kanat sesleriyle umudu kanatlanır her şairin çünkü Kumruları niye seviyorum bu kadar biliyor musun Çünkü sabır taşlarını çatlatır hüzünlü bekleyişleri Bu kadar kumruları niye seviyorum biliyor musun Yan yanalar hep çünkü tereddütlü sevgilere çare Biliyor musun kumruları niye bu kadar seviyorum Baharları vaat ederler karların biriktiği pencerelere Bakışını düşünüyorum senin de kumrulara sadece Seni hatırlatırlar nerdesin şimdi kumral saçların nerde |
Nasıl eğleneyim nasıl güleyim
Küsmüş bana çoban neyime bayram O nazlı güzele sevdiceğime Olmayınca kurban neyime bayram Ayağındaki toz parlak altından Pırlanta yıldızdır aşar üstünden Ağzı deniz derya taşar inciden Ben yoksul gariban neyime bayram Dünyanın bağında açsa kızl gül Dikensiz gül ile oynaşsa bülbül Sönmüş yanardağım içim dışım kül Başımda sis duman neyime bayram Daldaki kuş gibi yuvam yok benim Esen rüzgara küs solgun tenim Ayaz zemherime bitmez güvenim Yok ki kapım çalan neyime bayram Dostlar yok yanımda sevdiceğim yok Güzel sözlerimi diyeceğim yok Kalamam ya burda gideceğim yok Dünyam kör bir kapan neyime bayram |
Çölleşmiş kalbin senin
Kaybeder yolunu umudun kervanı Gözyaşı kum fırtınasında kurur yere düşmeden Sefa arayan cefa bulur yolunda senin Vefa arayan bela Kaktüslerin dikeni gönlüne batar Sana karanfiller sunma hülyasındaki bedbahtın Kanıyla boyasa da basacağın halıları sevdalın Çiğner gidersin Uykusuz *******de hüzünle nakşedilen desenleri Söz dağarcığında yer yok aşka Şiire ve umuda Bir benzeyebilsem sana Umursamamyı başarsam Dönüp durmasam hayalinle gece boyu Tek kişilik güreş gibi Her sabaha yenik başlamak o en zoru Küsemem ki sana yine de Damla damla erise de acıdan gözlerim Oflayıp kasırgalar koparsam da Vazgeçmek sözcüğünü sildim sözlüğümden Kalbinin çölünde gömdüm haritamı Ayak izlerim bile kayıp Ömrü heba etmek hüner sende İki yanı keskin kılıç şu çaresizlik Sana sevdayı öğretmek zor çok zor bu gidişle Seni untmak daha da zor |
Elin bilmediği sırları bilip
Bıkmadan önüne bakar lâleler Sevgiliye benzer sanır şairler Utanıp da boyun büker lâleler Gören zanneder ki üzgün yaslıdır Gülden nergislerden daha nazlıdır Bir bakar yardaki cevrin aslıdır Kıpkızıl sel olur akar lâleler Caka satmış lale güle söylenmiş Nergis neyse sümbül ile eğlenmiş Yari görüp yaptığından utanmış Renk renk maskeleri giyer lâleler Prenses gibi örnek alır eceyi Aydınlatmaz ama kara geceyi Son çare olarak bütün bahçeyi Bir baştan bir başa yakar lâleler En güzeli bilen dosta giderler Gül ile o yari kıyas ederler O yar gülden zaten güzeldir derler Sonunda aradan çıkar lâleler |
Siler süpürür tozlarını ömrünün
Sağanakları hayat verir Ne sisten eser kalır Ne tereddütlü kış güneşinden Her fırtına allak bullak eder dünyayı Mevsimler doğar alaboralarda Ha ilk baharıdır tabiatananın Ha son baharı Fırtınadır dört mevsim birbirine benzer Sancılı bir doğum gibi Tosunların yorucudur doğumu Bulutların ordusu çiğnerken tepeleri Nal seslerinden ürker fidanlar Korkudan kaçacak olur kaçamaz Titrer direnen kahraman yapraklar Çırpınır durur otlar kırlarda Kaldırımlarda savrulur durur Dilenci çocuklar eşliğinde boş poşetler Oflayıp puflar bozuk çalan telgraf telleri Kükreyip çıldırır rüzgarla bulut Ne denizin ne de göğün maviliğine yaraşabilir Tombul esmer ve çirkin buhar yığını Dağların omuzlarında bulur teselliyi Ağlar hıçkıra hıçkıra omzunda dağların Bahtı kendinden kara bulut Her bitiş bir başlangıç işte Savurur omuzdaki saçlarını hırçın lodos Bahar yüzlü umursamaz sevgililerin Nasıl bulutlanmasın gözleri aşıkların |
Her hıçkırık bir slogandır her çığlık bir isyan
Mutlaka olacak bu zulmü duyan Ak kağıt üstünde pankart şiirler anlatır halimi Her söz parçalanmış ciğerin dilimi Kanlı gözyaşımı kadehe doldursam mı ne Molotof edip parçalasam taşlaşmış kalbine Köpeklerini salsan üstüme korkmam ne ki Ellerin havlaması ürkütecek mi beni peki En çok iki halka gözbebeğin Kelepçesi olur kanını döker bileğin Protestonun daha başında kaşların çevik felaket Bir kalkan sessizliğin kalkülün kasket Hiçbir söz değmiyor değemiyor sessizliğine Sanadır isyanım zulmüne sensizliğine Azıcık velvelede ne ürkek şu kirpiklerin Mücevher taşan gözlerinde kapanıyor kepenklerin Bu dönek dünya bassın fermana mührünü Bu yarınki kavgamın daha bugünü Zaman karşı bana dünya karşı sen karşısın Nasıl zavallı kalbim kadere karşı çıksın Diye düşün sen bakalım daha Her çırpınışında bat o günaha Bilmezsin sen bilemezsin umut zulmü nasıl boğar Gün doğmadan hele neler doğar İfademi al o halde isyan ettim evet Senin gibi zalim feleğe bu sözlerimi ilet Gözler yaşla da dolsa kan içinde olsa da bilek Bir yumruk kadar kavgaya cesur girecek yürek |
Kul kölelik arzularsa sahibin günahı ne
Hasta ölmek istiyorsa tabibin günahı ne Dağ eritsin doğru sözler Ferhat'a gerek kalmasın Şirin yar sağırsa şayet o hatibin günahı ne Millet isyan eder bana gafil miyim sahi dostlar Gönül sever kalem yazar ya katibin günahı ne Kırk yıl kalsa kalıpta eğriyim demez kalkıp da Takılmşsa dost peşine şu rakibin günahı ne Hüzne razıyım neyse yare ağlamam yasakmış Ali Yahya denilen şu garibin günahı ne |
Ben sadece bir şiirim
Ak kağıda yazılmış Bir aşığın sözleriyim Ulu orta saçılmış Duygusuna tercümanım Beni yazan bahtsızın Sayfasına konacağım Ela gözlü bir kalpsizin Beni yazan bana benzer Dağınık ve zor anlaşılır Karanlıklardan bezer Ne dağ ne tepe aşılır Ey yazılmamı sağlayan Aşk celladı güzel kız Hala aşık beni yazan Sen ne kadar kızarsan kız |
Ne kadar üzgünsün diyorlar bana
Ne var bu kadar üzülecek Hem senin diyorlar yani Neyin var ki İşte benim bütün sorunum da bu Diyorum onlara Benim neyim var ki |
Hayır vazgeçmedim olur mu öyle şey...
Beklemek vaktidir biraz zaman geçsin Yoruldum yıprandım hırpalandım daha neler Elimden gelen tek şey beklemek artık Onu da becerememekten şikayetçiyim epey Bekliyorum işte aşka hayat hakkı tanımanı Adamdan saymanı aşkı ve ondan bahsedenleri Zor olur her sağlıklı doğum biliyor musun Geciktikçe şafak gizemli fetheder sabahı En koyu karanlığa direnebilmek zor olanı Bir sabah vakti bir kuş cıvıltısına ya da bir bak aya Seni uyandırır diye umuyorum hep Bir kız çoçuğunun yanağındaki gözyaşı İp gibi sarkar ışıltılı ela gözlerinden İpin ucu götürür seni sevginin yamacına inen patikaya Sakın boş vermemi isteme sessizliğin yetiyor Şaşırır kalır ilerdeki halini görse insan Aynı rengi kalmaz göğün bilirsin Ağlamaklı benim gibi bazen bazen de umut mavisi Benim gibi çaresizlere hayat katıyor Ara veriyorum topraktaki tohum için ben Başka çıkar yol yok sana kavuşma çabasında Vazgeçmem gerektiği düşüncesinden vazgeç Kaç türlü çiçek varsa o kadar umudum var benim Sevgiye hangi renkte kefeni uygun görürsen gör sen! |
Gel şahin bakışlı aslan Muradım
Sayamıyom kaç yıl oldu gel n'olur Eller ihya oldu gitti gideli Ne hal ne gücüm kaldı gel n'olur Çok az kaldı dedin bir kaç yıl önce Hava hoş senin için hep kolay sence Düzelir ya her şey sen dönünce Betim benzim soldu gel n'olur Gomşularlan küsüm gonuşmuyorum Güya seni artık beklemiyorum Orda evlnemişsen diye laf duyuyorum Dedikodu başın aldı gel n'olur Liseye gidecek bu sene Hülya Genç kız istediler akraba güya Vermiyom dedim yıkılsa dünya Artık gücüm azaldı gel n'olur Kızın Aslı bu yıl beşe gidecek Ablası dersine yardım edecek Sen de gelsen bütün derdi bitecek İhmalini artık bildi gel n'olur Oğlun Ali görsen her zaman asi Bir de inatçı ki sanki babası Kapansın da babasızlık yarası Sevinci de yarım kaldı gel n'olur Elif'in saçları var ya çok uzun Tararken içimi kaplıyor hüzün Beni boşver aklına gelmez mi kızın Yüreğim de burkuldu gel n'olur Gelmedin ya rahmetli olunca baban Derdine dert kattı biçare anan Göz kulak oluyom ona da inan Benden de çok üzüldü gel n'olur İnek çift doğurdu danayı sattık Bu yılki erzağı ambara attık Yokluğunda aş yerine hasreti tattık Ekmek boğazımda kaldı gel n'olur Muhtar seçimlerde yine seçildi Sofralar dizildi rakı içildi Sohbetlerde sende de söz edildi Kadehlerle gözüm doldu gel n'olur Köyünü bir gör bahar da geldi Dağlarda menekşe sümbüller doldu Yağmularla çoştu yeşil çoğaldı Arılar çiçeği buldu gel n'olur Gel nolur can tenimden çıkmadan Gözlerimin yaşı daha akmadan Yıkılası Alaman bizi yıkmadan Karın gayrı saçın yoldu gel n'olur |
Ne kadar güzelsin
Gözlerin dört mevsim bahar Bereket yağdıran şişkin pembe yanaklar Ne kadar güzelsin Kuytuluklardan gelen cıvıltın Renk veriyor gözlerinin ormanına Yusyuvarlak çiğe yansıyor Işıltılı gözlerin Keşke bilsen ne kadar güzelsin Ne kadar güzelsin ya bir bilsen Eteklerinde akan nehre eğilen söğüt kadar narinsin Yazabilsem şiirini keşke Renkli çiçekten ibaret destesin İlham olursun şarkılara umut dolu Söylenebilecek en güzel bestesin Ne kadar güzelsin Devasın Lokma'nın aradığı çaresin Karanlıklar maviye boyun büker Çünkü güneş cılız bir kıvıcım kalır bakışında Mehtap her akşam sendeler benimle kıyıda Yıldızlar yüreğimden telaşlı Ayaklarımı yerden keser saçlarını uçuran rüzgar Bir bilsen keşke Bir bilsen Ne kadar güzelsin |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:53 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.