![]() |
Denk
İklimlern renginde çizildi hayallerim Onlara denk dizildi sevincim,elemlerim Şaşmamalı o halde ahenklerin dansına Kimi bahar tadına,kimi kış ayazına Hacer Esma Yüksel |
Derbeder
İlhamımın ucuna yürek düştü kül düştü Bir bahtın karasına diken diken gül düştü Görmem diye zülfünün telini karasını Ümitsizlik eliyle tez elden elem düştü Ey güzel bir sevdadır aldı deli başımı Her nefeste hasretle katık ettim aşımı Ummanlara karışır sele meyleder diye Hep içime akıttım kandan da al yaşımı Gülüşünün hatrına dümdüz ettim dağları Birbirine bağladım eski yeni çağları Bilemedi kimseler kimseler göremedi Yüreğime ördüğün kor alevden ağları Hasretinin yadını nakış ettim ömrüme Sensizliği kılavuz yapıp da her günüme Pes etme kapısını ne vakit aralasam Söz geçmedi esirin ezel ebed gönlüme İlhamımın ucuna yürek düştü kül düştü Bir bahtın karasına diken diken gül düştü Sevdiğim nazlı yarim eller bayram ederken Kara toprak bağrına cismimden gölgen düştü Hacer Esma Yüksel |
Destan-ı Kahır
Bilmezdi sevda utangaçlığımı İnadına gelip konunca omzuma Dilim tutulur bir anda Donar kalır kaçamazdım İçimde bir yere hapsolan kaygımı Bulayıp bendeki en koyu kana Kuş misali bir canda Kahır destanı yazdım (1999) Hacer Esma Yüksel |
Deva
Ve ölümü içiyor ruhum bugün derinden Gözlerinin karası içimi acıtıyor Bir vahşet deryasında tereddütün elinden Yudumladığım deva canımı sancıtıyor Deva ki zehir zıkkım deva ki kesin bela Deva ki yüreğimi gün gün öldüren sevda Deva ki bir cismin bütün cidarlarında Kanadıkça kanatan derinden derin yara Hacer Esma Yüksel |
Devam
Bazen yaşamda akış Sabitte boşa kürek Öyle bir nokta ki bu Donar pes eder bilek Yine de devam dostum Allahtan güçlü yürek Hacer Esma Yüksel |
Dillerdeki
Halet-i ruhiyede nice alemler gizli Her birinin kilidi ayrı ayrı ellerde Mesneviler,gazeller Kaf Dağı'nın malıdır Ancak bir iki dize dolaşıyor dillerde Hacer Esma Yüksel |
Dinle
Uzak çağların haykırışında Kendini bulan seheri dinle Kapalı kapılar ardına gizli Elemin içine gir de serinle Dinle bir bakalım yakarışları Hıçkırığın izinde boğulan mı var Tutarken elinden çaresizliğin Çareyi sizlikten ayıran mı var Ezberden söylenmez kahır bestesi Zaman ifadesini yineler durur Usanmaz da hiç yinelemekten Bakarsın candan bir dinleyen olur Hacer Esma Yüksel |
Dipsiz Kuyu
Coşan duyguların ahengidir Eski çağlardan bir sevdadır bu İklimler ötesinden varolan İp erişmeyen dipsiz kuyu Var mı hala dibinde Bulunmakta mıdır su Bu bana pek düşmeyen Anlamsız,bahtsız soru Var mı hala dibinde Bulunmakta mı su... Hacer Esma Yüksel |
Diriliş
Hangi çağın ötesidir alnımızda beliren Kaç beşere nasip her nefeste can vermek Atimiz aldırmaz,mazidir bize gülen Öylesine güzel ki ölüm içre dirilmek... Hacer Esma Yüksel |
Donardı
Aynalarda görürürüm aksini Büyülü sevdandır yansıyan Ah bir de duyaydım sesini Donardı an, mekan, zaman Hacer Esma Yüksel |
Dost
Şu fani dünyada bir dostun varsa eğer Elemi şerbet edip çile çekmeğe değer Hacer Esma Yüksel |
Döngü
Ansızın kapatır kendini zora Kolayın yoluna yüzünü sürer Tembellik ilminde düşünce dara Dağ gibi karları kaşıkla kürer Hacer Esma Yüksel |
Döngü2
Bir zeytin dalıyla uçup geldi kırlangıç Dağların zirvesinde sisler aralanırken Masmavi yarınlara olsun diye başlangıç Güvercinin dilinde barış karalanırken Değişimi solumak kırlangıç kanadında Taze bir nefes gibi ciğerinde hissetmek Ve buluşmak döngünün ahenkli sanatında Barışı ömür boyu dua gibi zikretmek Hacer Esma Yüksel |
Dönüşüm
Arınır ruhumuz ayrılıklardan Doğunca ölümün taze şafağı Ufuklarda gerileyendir artık Hissiz yaşantıların asude çağı Hacer Esma Yüksel |
Dönüşüm2
Nasıl da nazlıydı nasıl da ince Ruhumun elemi seni görünce Ebedi hasretin bendesi iken Vuslata şah oldu ölüm gelince Hacer Esma Yüksel |
Durum
Vedaya hazır değil eylüllerin şarkısı Her nağme illa veda kokmak zorunda değil Yeni bahar güzeldir en az eskisi kadar Her başlangıç bir sondan doğmak zorunda değil Hacer Esma Yüksel |
Durum2
Elemine yaktığım bütün gazeller talan Yavan bulutsuzluğun açık isyanı yavan Nerde yitik bir bakış gözlerimi boylasa Yalan geçen zamanın akıp gittiği yalan Hacer Esma Yüksel |
Durum3
Geçiyor sefanın yalancı rengi Geçiyor üstümden yeşil haleler Kaybolan mevcudun olur mu dengi Göklere erişir gamdan naleler Yanıyor günlerin ötesi bugün Yanıyor yokluğa boşluk katarak Azalan izinde beliren hüzün Olmuyor varlıktan bir lahza ırak Duruyor şafakta ıslak çiğ gibi Duruyor nakışı nazik bağrında Boran da olsa, olsa da tipi Bugün de burada elbet yarın da Hacer Esma Yüksel |
Dürüstlük
Dürüstlük ne beter ne umarsız bir çile Ruhumu alır da veriverir sele... Hacer Esma Yüksel |
Düşümde
Zıpladım dün düşümde Bir adımda güneşin saçlarından tuttum Yakamadı lüleleri elimi Önce hassasiyetle onları yuttum Hacer Esma Yüksel |
Eğer
Sebepleri unutabiliyorsak eğer Yıkanmıştır içimiz Zafiranla olmasa da Aklanmıştır biliriz Hacer Esma Yüksel |
Eğer2
Özündeki cevheri sunmuşsa sana hayat Acın da tebessümdür derde kedere inat Hacer Esma Yüksel |
Eksik
Eksikten birşeyler var buralarda bir yerde Bir şey bizi en ince zevkinden mahrum eder Kainatın ritmine aşina nefeslerde Eksiğin nazlı yanı ötelere dek gider Hacer Esma Yüksel |
Elbet
Savurdum yılları mesafeler ardına Geçen zaman bana ilmekleri öğretti Özü közden ayırabilmek için Elbette ki sevmek gerekti Hacer Esma Yüksel |
Elbet2
Karanlık tünellere çöreklenen seherler Elbet bir gün utanır ve kaldırır başını İpeksi meltemlerle incitmeden kurutur Sele hepten meyilli gözlerinin yaşını Hacer Esma Yüksel |
Elveda Çocukluğum
Vedalaştım bugün çocukluğumla Yürekten tebessümüm anlık mutluluğumla Pamuktan hayallerim,muzip yorgunluğumla Elma şekerlerinin içini kurt bürümüş Paslanmış zincirleri tahtadan salıncağın Sarnıcın üstündeki kardan adam erimiş Ve oyulmuş gözleri pofuduk ayıcığın Mahallenin delisi ahrete göç eylemiş Mahmure teyzelerin evlerini yıkmışlar Salaş sahil kahvesi uzakları bellemiş Kumların üstündeki kulübeyi yakmışlar Kala kala geriye bir dünya anı kalmış Hafızanın ipine sıkı sıkı tutunan Güneşlerin yerini sisli gölgeler almış Bir gün terk-i diyar etmeleri umulan Vedalaştım bugün çocukluğumla Yürekten tebessümüm,anlık mutluluğumla Hüzünlü bir vedaydı gençliğimin yadında Dalından koparılmış buruk elma tadında Hacer Esma Yüksel |
Esinti
Yaredir özünde tatlı hayali Eserdi baharlar sıcak meltemden Yakamoz bağrında yuğarken yari Sevdalar elini çekti elzemden Her yere bir garip buğu tüllendi Bir figan duyuldu ta ötelerden Namenin ardında duran güllerdi Kadife kokusu gelen ezelden Hacer Esma Yüksel |
Ey Güzel
Müjdesi saçların Güzellik ikliminin Taze papatyalarla Yaklaş sen hep yanıma Sevda bestelerini Yudumlarken aya bak Belki ışığından yansır Eksilen ziyasına Bir kelebek dansıyla Kon sen rüyalarıma Nur olan kanatlarla Savrul hülyalarıma Zerrelerin birleşip Aydınlatsın afakı Yok etsin gönlümüzden Zehr-i zebun firakı Hacer Esma Yüksel |
Ey Peri
Acıyı ilmek ilmek benliğime işleyen Sevda diye dikenleri kor alevle besleyen Sen ey sen gibilerin biricik ilahesi Sen ey deli çağların acımasız perisi Sen ki beni en korkunç çıldırmalara iten Senki öldürsen bile yine gönlümde biten Bilir miydin her gecem senle dolu olurdu Bu nefis yalnız seni görmek için uyurdu Hicran selim bend olur ruhuma dolanırdı Saçının her telini can özüm kıskanırdı Yani anlayacağın öyle basit değildi Tüm ruhumun neşesi bir alayınla gitti Gizli kalsaydı sevdam kimseler bilmeseydi Kendi ruhum kendini didik didik etseydi Söylenmemiş söz gibi bende başlayan masal Benliğime sinerek yine bende bitseydi Hacer Esma Yüksel |
Ferhat
Ayrılığın ritmiyle süzülen yelkenliler İçimde kısılmış dar bir geçitteler Kaptan tedirgince der yol ver Kabil değildir oysa Demirler ve demirler Ruhum yine de bir ışık diler Belki Ferhattır gelen Birden aklımı çeler Vee onca engele rağmen Demir dağları deler Hacer Esma Yüksel |
Final
Ne değişir bilemiyorum Ne değişir bundan sonra Yine elbet bahar gelir Cemre düşer toprağa Bir gonca açar Güzellik bulur Balık takılır ağa Kan damlar,can bulur Savrulan yelesiyle Doru at kalkar şaha Aydınlık döner,siyahlık olur Hüzünler kırılır,acı diner Sessiz kalır her yer Hasretim isyan eder Can düşünce toprağa Hacer Esma Yüksel |
Firak
Karanlığın ritmidir hüzün merdivenleri Vuruşuyla her akis dimağda yankılanır İniş ani olunca hiç ileri,hep geri Adımlanan mesafe firaktır,noktalanır Hacer Esma Yüksel |
Firar
Herşey,herşey eskimeli içimde Tozlenmalı, küflenmeli Herşey, yedi iklim ne varsa Teker teker usulca Üzmeden, incitmeden ruhu Haberdar etmeden hiçbir güruhu Pırıltısı kalmamalı gözlerin Feri sönmeli Yıldızların aydınlığı bataklığa dönmeli Öyle bir dönmeli ki balçık olmalı bahçeler Kara güller açmalı bağırlarında Ve baykuşlar ötmeli dallarında Kara güller ve baykuşlar Karanlığa aşık sadık kuşlar Ölmeli, herşey ölmeli içimde Neşe,ümit ve zevk Gündüz, gece ve renk Ve mutluluğa dair tüm ahenk Yaşayan cismime inat Takarak yokluğa kanat Ruh süzülüp de gitmeli buralardan Kaçmalı Tüm varlığıyla varlıkken kainat Hacer Esma Yüksel |
Firari
Bağlardı tenine nadide zülfü Karanın kahrına sessiz ağlardı Gecenin zehrine geçit verirken Gündüz gezindiği viran bağlardı Dağlardı içini ateşten sızı Yalazın bağrında alev çağlardı Ovalar düzüyle sönük kalırken Haşmetle beliren yüce dağlardı Ağlardı, ağlardı nasıl ağlardı Denizler,dereler,göller çağlardı Çağlayan ruhuna sükun gelirken Yırtıp kurtulduğu demir ağlardı Hacer Esma Yüksel |
Fiyasko
Zorlayarak aştığım patikalar ardında Beliren siluete koşar adımla gittim Bir kule ki gökleri kucaklamış tahtında Heybeti karşısında gerçekliğimden yittim Vakarı varlığında gülümseyen bir devdi Vakarı haşmetiyle binler kuleden evdi Gizli bir senfoninin davetine icabet Sanki bana verilmiş kutsiyetli görevdi Hiç tereddüt etmeden bu çağrıya uyarak Bazı bazı gaipten bazı içten duyarak Kalenin kapısına uçarak ilerledim İlk vuruşta tokmağı kumların dibindeydim Hacer Esma Yüksel |
Fokurtu
Nargilemin dumanında tuhaftan bir büyü Hissiyatlar ruhuma istemeden verilir Zümrütten bir ankanın en parlak tüyü Fokurtu deryasında nezaketle belirir Hacer Esma Yüksel |
Fora
Gittiği yere kadar sürdüm gemilerimi Ufuğun dibindeydi yeşeren ümitlerim Nihayetsiz bir rüzgar esince bahtıma Nihayetsiz bir yelken açtım rüyalarıma Şişirdim yelkenimi özgür tayfa ruhumla Gittim işte gidiyorum Tam ileri uygun adımla Fora yelken pupa yelken Cazipken bunca görünmeyen kıyılar Ey kadim hayat, sal ipini Pes etmek için çook erken... Hacer Esma Yüksel |
Galip
Sana meyil etmeyen bir sevdanın ipini Ne diye titretirsin ayıp civan mertliğe Savur derd-i harmanı ayan olsun kemalin Hep mağlup değil midir ikilikler tekliğe Hacer Esma Yüksel |
Garabet
Garabet bir kör kuyu,garabet bir dehlizdir Garabet yeşerdikçe zehirleyen nergistir Tomurcukken belirir zehrinin güzelliği Açması gerekmeden tacı takar başına Nasibini almışken cömertinden karanın Acıyı katık eder zaten acı aşına Salınarak gezer hep gayyanın diyarında Ziftten kandiller ile gömülürken yasına Küflü bir karanlığın kanadına sığınır Kaldırmadan başını aydınlığın hazzına Minnet etmez de etmez tebessüme,gülüşe Açmaz da hiç bağrını sevdalı tek bir düşe Ruhu kendi içini duman edip üflerken Eyvallah diyendir hep,en tepeden düşüşe Garabet bir kör kuyu,garabet bir dehlizdir Garabet yeşerdikçe zehirleyen nergistir Hacer Esma Yüksel |
Garip
Çaresizlik diyarına çöreklenen baykuş Bilir misin diyarında hükmü geçenlerdenim Mağrurlanıp da durma çilekeşliğinle Tahtında oturan senden de çok benim Acı benim,hüzün benim,çile benim,dert benim Gözyaşlarımla gündüz,ızdırapla gecenim Anlaşılmaz sonsuzlıkta saklı kalmış bir liman Anlaşılmaz derinlikte sürüklenen ecelim Diyar diyar üstüne yığılırken mesafeler Yine de bilinmez mülküm,ocağım,yerim Çareyi yele vermiş bir hüznün ortasında Bir acayip diyarda tamamlanan seferim Hacer Esma Yüksel |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:04 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.