![]()  | 
	
		
 Eylüle İsyan 
	I- Neden diyorum, neden Dünler naftalin kokar burnuma Yitirilmiş eskiler mi yakar genzimi Yoksa unutulan neşeler mi düşer kursağıma Mazimde terkedilmiş sandallar Kaburgasında çatırdayan sabırsızlık Yorulmadı dalgalara dövülmekten Gövdesinde ‘sevdam’ yazar Bilirim bu beklemeler haksızlık II- Eylül mü bu Beni benden alan Hazan mı bana Kaç var doğum sancına Doğar mı sarı saçlı kız İçimde isyan/arsız/sabırsız Sen doğur güneşi gelsin bahar Bana bakma sen, aldırma Bir, bir tüketmişim yeminleri Durumum rüsva/rezil Sökülmüş kaburgamdan sanki kalbim Heyecanım dağıtılmış, sebil Sende gidersen eylül gibi Ben öldüm, bil III- Karınca yüreğim, kararınca Ölümüne vurulmuş dağlar sırtıma Ya aşk neyler adama, neyler bana Ayrılık bu, bakmak çok uzaklara İnat değimli, ölmemeliyim Kırparsam gözlerimi, sakın bağışlama Ali Gençay  | 
		
 Eylülün Katili Kim 
	İnkarım varlığına değil, uzaksın Değerime yaban Çıkmazlarımda tuzaksın Eylülün katili kim Anlamıyorum doymadan Nasıl biter mevsim Sarı saçlarına Papatyadan tokalar takmadan Dilimde aşkın pelteksi tadı Unutulur tüm dokunuşlar Belki de unutulur adı Unutmadım seni, adın; Son/bahardı Bu yıl yağmurlar erken yağdı Yağmur bekleyen havayı koklar Derdi babaannem Ağlamak isteyen, ağlar Benimki benim bahanem Şiirlerde yazılır alt alta Mısralar/mısralar/mısralar Mevsimler bir birini kovalar Dileğim üç mevsim uyumak Kazan defterimde boş hanem Yazmazsam bana kim darılacak Geçen eylül öldü babaannem Terk etmek var, gitmek hizana Ve tutulmak sırılsıklam hazana Yaprağına başımı koyup Uyumak bebek hırıltısıyla Uyandığımda üzerimde yapraklar Emmeli miyim parmağımı Ne yandan eser rüzgar bilmeli miyim Hem eylülün katili kim Ali Gençay  | 
		
 Felluce Çocuklarına 
	bak yine sabaha uyandın hani o topladığın hayellerle yoğurduğun düşlerle devşirdiğin yıldızlar varya çıkar onları cebinden ve dağıt felluce çocuklarına hani bir zaman oyuncak bombalar vardı çocuklar ona kandı kollar bacakları tahtalandı afganistan dı figandı zulum oyuncaklara sığmadı çocuk baba kucağında ölüme yakalandı hadi uyan! ! çocuklar çoktan uyandı Ali Gençay  | 
		
 Fer yal 
	Ey öpülesi Ey yaşanası Ey beyaza karalar çizen kadın! ! ruhum dile gelse ancağımsın koştum yoların da ayaklarım takılır kaldırım fahişelerine çok düştüm yüzü koyun tenime oturan kanımsın sen! kaldıranımsın Ey ışık Ey fer yal Ey karayı beyaza boyayan kadın! ! ******* bin kez devrilse üzerime aydınlığımsın kapadım gözlerimi fikrin büyür düşlerim de çok uykusuz kaldım gözler kan revan için de sen! uslanmazımsın Ali Gençay  | 
		
 Feryat 
	Nerdesin ey! derya bakışlım Göz bebeklerinle denizi boyardım Tuz sür dudaklarına, gel öpmeye Yokluğunda çürüyen yanlarım Yoksa azacak yaralarım Islak saçlarını dök göğsüme Yüreğimdeki ateşle ölüm saçarım Nerdesin ey! zülfüne çaput bağladığım Dua edip, adak adadığım Gökte kırlangıç çığlığı var Yağacak siyatiğimden anladım Yağmazsa, dert satarım Sataşır hayata oyun bozanlık yaparım Ali Gençay  | 
		
 Figan 
	Yırtık resimden uzanan el Sorma cevapsız sorgu,sual Ruhumu inleten garip hayal Çık içimden,kalmadı mecal Önünde sürüklendiğim yel Yok ki tutunacağım bir dal Tutulmuş dilim,kalemim lal Aşk tek hece,yaşamak masal Hüzün,siyah giy geceme gel Düş kadehime beni efkara sal Hele birde al sazı hüzzam çal Unuttur bana maziyi bende kal Ali Gençay  | 
		
 fikrin 
	dün gece yine gözlerimi tavana diktim elimde sigaram dilimde Ahmet kaya'dan kalma bir kaç mısra bil ki senin fikrin yüreğimde... ''akşam olur ay gecede çiğdem çiçek şenlenir vallah düşünmesem seni derdime dert eklenir, , dalıp gidiyorsam, ellerim buz kesiyorsa, gözlerimi dikmişsem kirişlere, yağmura rağmen dudaklarım kuruyorsa, ansızın ellerim saçlarımdaysa, bil ki senin fikrin yüreğimde... şimdi perdemi sıyırıp ay ışığını izliyorum geceye inat öle ışıtıyor ki yeryüzünü hani diyorum ki kalabalığa inat bil ki sensin tek yüreğimde... seni özlememek mümkün mü gelmeyeceğini bilerek yolarına bakmamak mümkün mü gözleri kapayıp hayelere dalmak göz kapaklarını kaldırmak mümkün mü özlem hasret hayal bil ki senin fikrin yüreğimde... aligencay 25/03/2003 Ali Gençay  | 
		
 Garbin Memed 
	yıllardan arta kalan dilde kahır bir de garibin memed di siyatikli bacak tahtalı diğeri titrek elinde tütün tabakası üzeri Çin'ce işlemeli çok kez dolamış kağıdı tütünü ellerinden belli sararan bıyıklarda kaç kez söylemişti o uçuk bir ezgiyi anladı bakışlarımdan merakı sezdi kenarından kaldırıp sekiz köşe kasketi dedi; ''yanaş hele berime gel,gel bi,, o koca taştan adam dillendi kelimeleri divana serildi Kore'de vermiş bacağının birini kabartıp göğsünü duman dolu ağzıyla dedi; ''vallah birini daha veririm vatan için ne ki,, siyatik kilitlemiş diğerini tütüne de orda alışmış gakoş onbaşıya sövüp durdu tabaka ölünce ondan kalmış iki yıl dolmamış askerliği tahtalınmış bacağı sonra baba ocağı anası karışlar vermiş babası öküzler devirmiş harman vakti evlenmiş ne bilsin yeni gelin dememişler alınca ederini koca tutmuş zemheride ete köyün gencini bir kez daha vurmuş kaderi ısırdı bıyıklarını dikti gözlerini dedi; ''kahpenin dölü kırdı belimi,, çınlamış telgrafın telleri beş,on gün sonra gelmiş emmi oğlunun bayraklı kefeni ağıtlar yitikler köy mahşer yeri koca kış geçmiş bahara bağlamış kader kapkara tezek kokulu *******i babası amucaları demişler koma başları yerde bebeleri almış yengesini nikahına bir kez bile dokunmadan *******i ne baba demiş nede emmi bebeleri hep davar gütmüş gündüzleri *******i tabakalar yetmez olmuş bir,bir art arda yakmış yanmış ciğeri adını garibin memed koymuş diğerleri ne ana kalmış ne baba ne de yadigar yengesi bebeler adam olmuş biri maliyede defterdar diğeri deniz teğmeni çıkardı tahta bacağını yılları gibi yanan ateşe atı verdi kuşağından çıkarıp tabakasını tütünü ateşe verdi mendiline sardığı madalyayı çıkardı dedi; '' al bunu al kurban olurum herkese söyledim deli dediler ne ola da cesedim sancakla geleydi,, içim yandı kalktım divandan izin istendi ne bitmez geceydi sabahın kuşluk vakti sala verildi ölen garbin memed di gün yarılamadan gömüldü kahır dolu bedeni Ali Gençay  | 
		
 Garip Bir Şair 
	ben garip bir şairim; yağız atlar kalem olup, koşuyor mısralarımda. kelimelerim şimşek olup, çakar tepemde. sevda türküleri söyler, bam telin de gamlanırım. ben garip bir şairim; sevdayı hüzne bular, pişiririm yalnızlıkla. işte benim mısralarım, işte benim sevdam. ben gamlı garip bir şairim; hayatı yorumlarken mısralarımda, kalememi kırarım, ağır ceza reisi edasıyla. idamımı sunuyorum, her kırılan kalem de. yağlı imlek boynuma ben garip bir şairim; yalnızlığı seviyorum, severken de acı çekiyorum. sonra yine, yeniden doğuyorum. yalnızlıkla... kin kusuyor mısralarım. yazarken sevdayı, kalemimi kırıp idamımı istiyorum. a.gençay Ali Gençay  | 
		
 Gece 
	Uzun saçları vardı gecenin siyahın karası gözleri Korkardım okşamaya sanırdım eriyecek gizemi Oysa eriyen gece değil tenimdi de bilmeyendim Sızdın tül perdemin arsından mehtabım sendin Kirpiklerin ne kadar uzun tut kuyruğundan yıldızı Kaşlarında kaç kamer batar on dördü ayın kaçı Külkedisi gezinir bal kabağından araba fareden atlar Gecemde masallarım gecemde camdan ayakkabılar Korkuluk ateş saçar gözlerinden titrer dudaklarım Oysa yanan odamın gece lambasıdır ben korkarım Kocaman elleri var ağacın ardına gizlenmiş ayın Yırtar durur duvarlarımı saklanırım ben korkarım Uyan anne gök kızdı insanlara bağırıyor naralarla Yarılacak gök,ağlayacak bulut acırım yağmurlara Sevgilim soyun geceme seni özledim deli gibiyim Dokunduğun yerler buz keser üşürüm yine isterim İnsanlar kaçın geceden gömün başlarınızı yastığa Düşler yılanlara dönüşür alır öcünü yaşananlarda Gece bakışlı adamın saçlarımı siyaha boyayacağım Elimde asam yıldızları döküp gerdanına takacağım Ali Gençay  | 
		
 Gece Eylül Sen Ve Ben 
	Kim bilir beklide O yüzden seviyorum geceyi Emdirip gözlerime güzelliğini Giydiriyorum en güzel elbiselerini Salındırıyorum endamını Kollarım belinin kemendi Kusuruma bakma O kadar güzelsin ki Gündüzler alıyor seni benden Göndermiyorum Üzerine kilitliyorum geceyi Kim bilir beklide O yüzden seviyorum eylülü Sarı saçlı, hüzünlü, ağlamaklı mevsimi Tenime değen rüzgarın Sana benzeyen ellerini Yokluğunda sararıp kuruyan hasreti Kusuruma bakma O kadar güzelsin ki Mevsimler hep sana benziyor Eylül daha çok yakışıyor Beceremiyorum Seni dörde bölmeyi Ali Gençay  | 
		
 Gece,Rüzgar,Deniz Ve Ben 
	Bak! Yalnız kaldık Gece,sen ve ben Bulutta çok,yıldızları sayacaktık Sen mızmızlandın Ayaklarını avuçlarına alıp Çekip yorganı üzerine,saklandın Ben uyuyamadım Gece ve ben O gece binlerce yıldızlar saydık Gece bana masallar anlattı Biliyorum duydun sende Zaten biz onlara sana anlattık Zaman ilerledi Saatleri harcadık Yağmur başladı Bizse yağmurdan önce ıslandık Gece ve ben O gece sağanaklarla ağladık Deniz kıskandı bizi Kudurdu,köpürdü Onu da yanımıza aldık Yakamozlar ikram etti bize İçtik,içtik sallandık Gece denize sarıldı Ben geceye yaslandım Seni seyre daldık Rüzgar çığlıklar attı Avazına dayanamayıp Onu da kareye aldık Esti,esti biz sallandık Dağıldı bulutlar Yıldızları topladık Uyandırmadan seni Saçlarına taktık Güneş kıskandı bizi Kızardı,bozardı İnadına ufku kararttık Gece,deniz,rüzgar ve ben Sımsıkı sarıldık Gece gitti Deniz duruldu Rüzgar dindi Sen uyanınca mutlu ol diye Saçına güneşten taç taktık Ali Gençay  | 
		
 ******* 
	Son kez olsun bak geceye Uzayan *******i giy üzerine Avuçlarına aldığın yıldızlar Bir,bir düşer siyahın içine Üşürsün,sızlanırsın sessizce Ellerini sıkıca göm böğrüne Yalnızlığı kimseler duymaz Çığlıklarını fırlat sessizliğine Uykun dilenecek gözlerinde Yalvart yakart öldürürcesine Korkarım uyur da biri girer Bize ait en güzel düşlerimize ******* alır sevdayı sinesine ******* satar sevdayı nicesine ******* gizler sevdayı zifirde ******* öldürür beni sen diye  | 
		
 Gecenin İzi 
	Gece dediğin nedir sevgili Kapanmadı daha ayın açık gözleri Gördüğüm duvara asılı iki resim Biri ben, diğerini kimse bilmemeli Birde tavanda acemi boyanmış Tatlı kireç, fırça izleri Dolunayın uzun, ince parmakları var Deler geçer içimdeki sevişmeleri Senin gördüğün ihanet değil Mor, gecenin boynumdaki izleri İçimde öyle bir his var ki Korkuyorum uzatsa biri elini Tutup gideceğim sevgili Yalnızlığın işveleri kandıracak beni Gece dediğin hasret be sevgili Hele birde tenime düşen zemheri Gülerim hep sana, sen bilmezsin Görmezsin bedenimdeki titremeleri Romanlardan çalmışlar aşkı Uymaz bana önceki asrın kostümleri Gecede düşlerim beyaz perde Belki daha yazılmadı aşkın böylesi Ali Gençay  | 
		
 Gecenin Sonunda 
	Her şeyine rest çektim aha/da Elimde bir deste iskambil kızı Hangi kartı çevirsem ardında Not düştüğüm aynı istek şarkı Fırlattım zarı, aklımda düşeş İnanma sen aşkta kazanılmaz Kumar bu ölüm kadar kalleş Ütsem de nafile, kar sayılmaz Babamdan kalan köstekli saat Ütüldüm, neyim varsa alsınlar Ondan acı unuttuğum nasihat Gülenler şimdi bana ağlasınlar Çıktım sigara dumanlı odadan Sırtta garsondan emanet ceket Kovuldum yalan dünyamdan İçinde ben yürüyen canlı ceset Dönüp bakmam arkada ne var Benle yürüyen gölge yanımda Korkularım peşimden kovalar Belki ölürüm gecenin sonunda Ali Gençay  | 
		
 Geceye 
	Ey gece Ne güzel gözlerin var Sende siyah yaşam da Ruhumda neden elem var Raksa çıkmış yıldızlar Kimisi göz kırpar Kiminin peşinden sanki kovalayan Nefes nefese arzular Mıhlıyım sandalyeme Boğazıma yağlı urgan yutkunuşlar Koynumda karadan kaçıp Yüreğime sığınan beyaz sevdalar Yalnızlığın ıslıktaki rengi nedir Yada neden baykuş sesinde gam var Ve neden yaşarken gecede Ansızın kayar yıldızlar Neden bu intihar Sorularım geceyi boğar Sende çözemediklerim var Bir çözersem Dökülecek hece, hece ahlar Soyundum Sırtıma vurulu umutlar Ellerimde kir Ayaklarımdaki nasır Adımlanmış acılar Yaşam bitkinlik tenimde Ruhumda doğmamış fecirler var Ey gece Ne kadar acımasızsın Sende siyah ölümmüş Ne yazar İçimde çok atacak şafaklar var Ali Gençay  | 
		
 Geceye Düet 
	Adam; Şimdi sevmediğin şehirde Gökte kırlangıç çığlıkları Sokakta kaybolan çocuk hıçkırıkları Oysa özledin biliyorum Yüzüne düşen Tane, tane dökülen yaz yağmurları Kulağında ağustos böceği vızıltıları Unuttun mu? Senin adın bahardı Kadın; Kayboldum karanlıklarda Işığını ver bana Ama yok diyorsun Çünkü sen Gecende sadece siyahı saklıyorsun Adam; O kadar uzak ki bulunduğun yer O kadar içimdesin ki Ruhuma fer Gece beni aldı koynuna sevgili Siyahta verdim ışığımı uzaklara Ki sen gör diye Oysa güneş ışığını yayıp tenine Görmedin sen Unuttun mu Ben beklediğindim Kadın; Beklediğim bir düş sadece Belki siyah belki siyahtan da gece Uzak dediğin yer yüreğinde Belki yayılmış çoktan tenine Kapasam gözlerimi siyahlar tutuşacak Verdiğin ışıklar içinde Adam; Sana verdiğim ışık, nurundu Ellerim değil ruhum dokundu İçimde devasa gece Siyahsa tenimde dinlence Düşlerim, düşünmesem seni Çok büyük işkence Kapama gözlerini ne olur Korkuyorum ışığım sönecek Sana bakmak hayat bence Kadın; Var mıdır verdiğin düşlerin rengi Gözlerin yeşil mi, senin verdiğin renk mi? Alma benden verdiklerini Korkuyorum kapamaya gözlerimi Elimdeki çizgilerde yazıyor ismin Biliyorum Adın heceydi Adam; O kadar kısa ki Yazıldığı gibi okundu hep Hiç bir dudak Bu kadar güzel dillenmedi Yoksa sen Gözlerindeki baharda Kokladığım gül müydün Unuttun mu? Adım geceydi Kadın; Sustu.. Adam; Yüzünü semaya çevirdin Oysa içinde cennetin İrem’din Hayatın özüne indin İndinde neden gizlendin Siyahın gizemini dizdim geceye Yıldızlardan yol gösterdim Zaman yılları aldı benden Sen nerdeydin Geldinse, neden seni getirmedin Unuttun mu? Geceyi sen diye sevendim Kadın; Güneşi terk ettim Çünkü Yalancı Picasso çizmiş Geceyi sahibinden aldım Yüreğiyle boyamış Siyah olsa bile Adam; Ne bu ürkek dudaklarının hali Sen neydin Ateş miydin? Dokunduğun yandı da sebep miydin? Geceyi sana kim verdi Neden terk ettin Ya yüreğin Kendini hiç mi sevmedin Rüzgârlar okşadığında saçlarını Söyle bana bahar gözlüm Fal bakılan çiçek miydin? Neden kendine yalan söyledin Unuttun mu? Aynaya baktın Sen bendin Kadın; Geldim Sen görmedin Dönüp aynaya Kendini seyretmedin Unuttun mu? Ben sendim Ali Gençay  | 
		
 Geç Kaldın 
	Okunmaz Buruşmuş kağıtlar Okunmadı yazılanlar Sevdayı yazdılar Yol uzun muydu kaç ışık yılı Işığını zamana inat Semaya düşürdü yıldızlar Parladılar Geç kaldın Mürekkep bulaşığı parmaklar Divitden damlayan acılar Kirletiyor geceyi Yüksek bacalı Ruhların ezildiği fabrikalar En güzel kağıda Yazılıyor Noktalı,virgüllü imlalılar Yıldız kayıyor Zaman yarılıyor Bir yanımda olanlar Diğer yanım Yaşanmayanlar Geç kaldın Islak parmak uçlarıyla Söndürüldü mum ateşi Paydos borusu çaldı Vardiya bitti Yıkadı ellerini işçiler Gökyüzü nefeslendi Mürekkep tükendi Bitmedi yazılacaklar Güneş Dikti yarılan zamanı Sardı hasret her yanı Yol uzun muydu kaç ışık yılı Işığını zamana inat Semadan söktü yıldızlar Şimdi yoklar Geç kaldın Ali Gençay  | 
		
 Gel 
	gel gel hadi kapa bohçanı ibiklerinden bak dökülen yaş değil kan kirpiklerimden eskiyi yeniyi geleceği geçmişi say eskittiklerinden gel gel hadi kollarıma bırak eğreltilerini sabahın güneşini gecenin incelerini siyahın karasını ver bana ver zifirlerini gel gel hadi dök kurularını baharın yeşilliğine bürün çıkar kışlıklarını karanfillerinle gel ver bana kan kırmızılıklarını hadi gel be sevgili bekletme yaşatma ayrılıklarını Ali Gençay  | 
		
 Gelme 
	İstemem gelme Seni zamandan öte sevdim Bana tarih verme Asırları önüne serdim Yitikti sevda sende Bitirdin beni de Yeniden doğdum Çocuk oldum Eneklerimi çaldılar Koptu uçurmamın ipi Güvercinlerimi kaçırdılar Ne bilirim kimler okşar Kim bilir nerde Hangi ellerde Azalan ömürden bir gün Bekli de bir an Geceye büründüm Korkma önünde durmam Bak *******de bitti Ben azaldım Sendin çoğalan Çok geldi de Yeter mi dedim Yazma diyorsun Ben her anı kelimelere böldüm Yoksa seni nasıl beklerdim Kara yazdım,gece oldu Ak yazdım,güneş doğdu Sayfa biti yıllar oldu Yazma diyorsun Korkma henüz bir asır oldu Hadi gel Saçlarımdan yıldızları ayıkla Tak gerdanına Yok! Dokunma vazgeçtim Bunları ben istedim Sen! Belki de hiç istemedin Ali Gençay  | 
		
 Gideceksen 
	Bir gün sabrın tükendiğinde Ya öldür beni Ya da gel kapıma güldür Yüreğin sızladığında bir gün Dök gözlerinden kederini Avuçlarında acını biriktir Dudaklarıma içir Bir gün! Dayanamayıp çekip kapıyı çıkarsan Öldür geçmişini Ya da yak *******imi bitir Uzun iç çekişlere sığmaz kahır ******* kara kaplı defter Yazmazsan olamaz, yazsan izi kalır Olurda bir gün gidersen Aynaya as yüzünü O da bana hatıra kalır Dayanamaz kırarsan aynayı Bil ki yüzüme ölüm asılır Ali Gençay  | 
		
 Giderim 
	Beklide son gülüşüm bu sana İyi bak gözlerime, dudaklarıma Yüzüme astığın yağmurlarla Arkamı döner giderim Eskiyen yanlarıma vurduğum yama Hatıralardan, senlilerden kalma Dudağıma düşen acı mısralarla Şiirler okur giderim Satılır duygular pazarlarda Şehvet şimdi parmak uçlarında Dokunmak haram olur sana Hatırını yıkar giderim Eylül, her sonbaharda Dökülür yapraklar koynuma Belki edersin diye mezarımda dua Ecelime koşar giderim Sen, sevdamı yabana atma Gururunu her duyguya satma Namluyu dayar iki kaş arasına Ölümüne sıkar giderim Bulurlar beni yol ortasında Koyarlar demir parmaklıklara Kalın yağlı ilmek boynumda Cellada gülümser giderim Ali Gençay  | 
		
 Gitmeliyiz 
	Güneş tepeden aşmadan Kırlangıçlar yağmur getirmeden Son balıkçı teknelerin dönmeden İçimdeki adam uyanmadan Sol yanımda koca kılıç yarası Sağ yanımda anamın küflenmiş muskası Göğsümün tam ortasında sevda nişanı Gözlerime gece girmeden gitmeliyiz Kırılmış sazın en gevrek telleri Terk etmiş kuşlar yüksek tepeleri Ay tepemize çökmeden gitmeliyiz Yıldızlar her biri şarapnel çekirdeği Son şarkısı söylemeden ölüm meleği Ver elini güneş saçlı sevgili Gözlerinde edalı ela güzelliği Parmaklarında karanfil kadifeliği Dudağımıza sövgüler düşmeden gitmeliyiz Sakın dönüp bakma ardına Dişlerinde kan, en vahşi anılar Korkuyu sarmadan yüreğimizi Kapanırda hava, griye çalarsa bulutlar Yıldızımızı kaybetmeden gitmeliyiz Sıkıca tut ellerimi, yum gözlerini Parmaklarınıza sızı inmeden Uçsuz bucaksız diyarlarda Bilinmez bir yolda adımlar kaybolursa Ne var orda, nasıl umutlar Sakın sorma, sorgusuz sualsiz gitmeliyiz Neden kaçarız, peşimizde canavar mı korkular Eski anı değil, yırtılmış yapraklar Yeniden doğmak adına gitmeliyiz Aşkın kitabını yazmış aldatanlar Sevdayı söylemiş sahte ozanlar Hiç konuşmadan, yazmadan Sevda yüklenip, sırtımızda umutlar Tut elimi gitmeliyiz Ali Gençay  | 
		
 Gitti 
	Okudu şiirini Gitti Bileklerinden sızdı kan Eğildi başı,utandı Utancı,yaşanmışlığından Gözleri kan kırmızı Korku,ölüm sancısı Gözlerinde yaş Gitti Ellerinde yetişemediğim telaş Sevdim demiş,yalan Yalan hayattan ona tek kalan Yalnızlık dediğin Gövde üstün baş Çekti restini Gitti Cesaret deliğindendi Oysa yalan,korkunun eseri Tuttu ellerimden,sımsıkı Bakma gözlerime ben ağlayamam Baktı,acısını gözlerime verdi Gitti  | 
		
 Gittin Sevgili 
	Gittin lila giydi gece Siyahtı gözleri Buzdan da soğuk elleri Dönüp sokağın köşesinden Gittin,sevgili Uzun olacaktı dönüşün Say diye verdiğin Cebime doldurduğum inciler Döküldüler birer,birer Bitti beklemeler Gittin,sevgili Öyle güçlüydün ki Ve öyle mağrur Kırıkları battı kalbinin Kanadı seni tutan eller Şehir geldi üzerime Usulca yaklaştı yanıma Ağır kokulu fahişeler Gecenin içinde ben Şehrin içinde ben Benim içinde sen Uzun bilmece Gittin,sevgili Ali Gençay  | 
		
 Gölge Çiçeği 
	perdeni kıvırıp bak bembeyaz karlarla karşında ali dağı... bu sendeki yanı gecenin bu gece ayaz var ay dolunay bu gece bir gariplik var yıldızlar sanki parlaklığın da gözlerin var uzanıp tutacağım bu gece bende bir gariplik var bozulmasın isitiyorum tılsımım sen bende olduğun da zaten bende hep bir gariplik var ellerim değmeden sevmek seni burnumda kokunu duymadan koklamak güneşi değdirmeden tenine yaşatmak yüreğimde beni sana adamak gibi bende bir garip senlik var çıkartıp esbablarımı seni giyinmek gibi korktuğunu biliyorum acı rüzgar vurmuş gibi tenine titriyorsun tüm bedeninle ruhunu ayaza verip gözyaşlarını donduyorsun ve soluyorsun bu gece bende bir gariplik var neden biliyormusun bende kimsede olmayan yüreğimin ta kuytularında kimsenin bilmediği bilmesini istemediğim gölgelerde çiçeğim var bu da gecenin bendeki yanı.... a.gencay Ali Gençay  | 
		
 Gölge Oyunu 
	aşk hınç mı ki yaşana aşk oyun mu ki alkışlana perdeye yansıdı aşk günler doğarken zamanın rahminde uzun çubuklar,oynatıyorum elimde *******i siyaha ben boyadım gölgeye sevdalandım bırak kendini ellerime yaşatırım seni mum alevinde naftalinledim,sardım,sarmaladım yenilmedim hasretli gündüzlere zamana yenik düşmedi perde nefesleri tutup izlenen sen sigara molasında ağlayan ben kim oynattı seni kim yaşattı ellerin de ışık ölüm gibi düştü perdeye söyle bana oyunu bozan kim kim! ! bozan tüm tılsımı perde de daha sana doymadan göz yaşlarım tuzlanmadan yıktı perdeyi eyledi viran keman sesi de sustu çalmaz sustu ziller de yak ışıkları kapa perdeyi bitsin gölge oyunu kırılır çubuklar ellerimde üşüşsün kahramanlar,üşüşsün üzerime gölgede sevda kadar güzeldir ölümde Ali Gençay  | 
		
 Gölgeler/I 
	Gölgeler, küf kokan sensizlikler Düşsen dilimden Bilirim ki aşk öldü diyecekler Aç koynunu ölüm, Beni senden başka kim bekler Uyutmayın beni Gece ihanet besler Acı kalbimin ortasına sinmiş Yıldızlara kurulmuş darağacı Düğümlenmiş ilmekler Çözsem bir, bir Göz yaşlarım yağmur gibi dinmeyecekler Ana beni uyandır Uykudan hayırlı secdeler Tek, tek çekilmekle bitmez Sabır dolu tespih gibi günler Başıma dikilsin Beyaz buz gibi mermer Adımın altına düşsün Rahmetten kelimeler Uçun kuşlar Burada mevsim soğuk eser Uzat elini huzur Şans dediğin süslenmiş kader Atılsın yazı turam Bilirim şansım bu benim Yıldızlar gibi hep uzaklara düşecekler Sevdaya yanmış yürek Ah edip inler Ayrılık yarın değil Şimdi beni bekler Çizdi kalem, karalandı defter Bu yürek ne kadar sevdi Bilmezsin/Bilmeyecekler Ali Gençay  | 
		
 Gönlüm Ege'de Kaldı 
	Karşıyaka ışıkların okşar körfezi bağlamış sıkı,sıkı ellerini gündüzden kalma patlamış balon ipleri birkaç midyeci var çekmişler pizleri dillerinde en ağır hasret türküleri son vapur saat gece yarısı çeyreği iki sevgili bir sarhoş diğeri cilveli halatçı seslendi kaptan! ! çek el frenini nerde İzmir’in kavakları şimdi rüzgar okşuyor palmiyeleri çöpçüler süpürüyor çıtlatılmış çiğdemleri süpürüyor geceyi yıllar oldu sahilde gezmeyeli ıslanıyor ellerim tutmuştu terlemişti sevgili değil denizin nemi sevgili saçların güneşe eş di gözlerin yeşildi yıllar önceydi yaşım gençti limon sürerdim saçlarıma limandan aldığım kaçak İtalyan parfümü kokardım yıllar önceydi aşk içime işledi lodos esti dağıldı saçlarım soğuk kanıma işledi terk ettim sevgiliyi Ege’yi ışıklar serilmiş tenine ay yok yakamoz yok deniz bu kadar ben olma aşk değmiş tenime yar yok saran yok yakışmıyor sana acı çekiyorum kahrım yıllara gönlüm Ege’de kaldı Ali Gençay  | 
		
 Görülmez Kafes 
	I- Bir ses, bir soluk, bir nefes İçimdeki istemeler Ölümcül hastalık, heves Dokunsa yanar eller Gözümdeki siyaha baksa herkes Tutuşur, alev alır ******* Duyun! Aşk tutsaklık Aşk görülmez kafes II- Neden beni en iyi tanır Öpmediğim, soyunmadığım tenler İnsan bu kadar mı hayıflanır Bu kadar basit mi zevkler Kalemimde pişmanlık, itiraf Yazmalıyım, utanmalı kelimeler Bana ait olmayanı yaşamak tuhaf Tükenmeli artık, bitmeli inlemeler III- Derindeyim, nicelerdeyim Çıkmaz ciğerimden sözcüklerle acı Ben kimim, neden *******deyim Bilinirde söylenmez mi derdin ilacı Ali Gençay  | 
		
 Gül Kurusu 
	sevdanın kuruduğu an o kalın kaplı kitabın arasına sıkıştığın andı yüzyıllar boyu yaşanmış bir sevda masalı bir kucak gül goncası ellerimden sızan kanda buldum seni sıkı sıkıya tuttuğum gözlerinde kaybolduğum andı sevdanın filizlendiği an ne çabuk geçti değilmi mevsimin güz gülleri gibi bir zamanlar goncaydın şimdi gül kurusu Ali Gençay  | 
		
 hani 
	hani bir yanım siyahtı ya hani beyaz onu tamamlardı ya hani derin derin nefes alışlar vardı ya hani dalıp gitmeler hani suskunluk da duymalar hani elif vardı ya hani be si benimdim hani korkuları vardı çocukça hani hayalleri tavana asılmış hani uykusuz geçen o güzel ******* hani zümrütdü o hani denizde acemi balık hani nerde o sarı odalar hani nerdesin... Ali Gençay  | 
		
 Hatıra 
	çatlamıştı avuçları ihtiyarın savurdu rüzgar savurdu kupkuru toprağı dizleri üzerine çöktü içi kan ağladı alnını semaya yaydı yalvardı birkaç damlaydı gözler ıslandı gök dayanamadı ağladı ekildi ekinler harman gelince biçilecekler uzakta çocukların incecik avazları salıncak kurulmuş esner cevizin dalları balkonda komşu kızı yalandan süpürür yaprakları bir eda bin bir cilve sanır çağıracaklar kaçacak hazır bohçası bilmez ki izler evin koca karısı terlik fırladı eşek sıpaları kaçıştılar kalan uyuz it yavruları kınalı eller kirli dolu leğenler keşik kapacak er gidenler pınar başı kalabalık fısıldaşırlar dilde kısır gelinler hoo ho sığırcı başı çekilin kıyıya sarı öküz susadı askerden yeni gelmiş terlemiş bıyıkları sırtında tırpan biçecek uzayanları anası bağırır oğul al azığını ana gelirim ben okunmadan öğlen ezanı cebinde deden çaldığı tütün koçanı sanır kimse bilmez anlarlar sararmış parmakları düğün var yakın kınaları lokum dağılır çağırın kızları süslenir elbiseler beğenecek köyün delikanlıları sarı Emine’yi dün gömdük dağıtıldı çamaşırları zulasından çıktı beyaz sabun yeşil tülbent kefen parası kalaylı bakır hamam tası odası boşatıldı söküldü somyası olacak yeni geline yatak odası zaman akıyor su gibi yıllar bitiyor ömür gibi geriye kalan deli ozanın kopuk telli curası Ali Gençay  | 
		
 Hatırlayacakmısın? 
	Aynı gülmüyor, alaycı gülümseme dudağın İçimden gelmiyor; Gülmezsem! ağlayacak mısın Ben ölüme, sen bana gül Artık senden öte dünyalarım Ölürsem! hatırlayacak mısın Ali Gençay  | 
		
 hayallerim 
	yaşanacakları art arda koysam yaşadıklarımla karşılasam sonra derin bir iç çekip sigara dumanına yazsam bir de asıp suçlarımı kodes yerine kalbime gömsem tek isteğim duyulmak ağzımı açmadan haykırmadan ellerim kaleme varmadan yazsa tüm şairler mısralarımı acı çekmeden yaşasa sevdamı aşıklar bir dağ gibi büyütsem yükseklerde umutları sonra sen bir ürkek ceylan olsan durup öylece dinlesen beni yıldız kayarken eteklerime seni saklasam sinemde bir karanfil açsa koklasam koklasam sabaha ermese gece ceylan ürkmeden yaşasa sevdamı işte bu hayallerim dağ şair sinesi mısra hayali ceylan ve karanfil ... a.gençay 7.4.03 Ali Gençay  | 
		
 Her Gece 
	Dokun hadi yüzüne Parmaklarını ıslatacak göz yaşların Sordun mu? hiç kendine Neden ağlar ki insan? Yitip giden nedir? Ve neden sever ki insan? Her sevdanın sonunda ayrılık Kader! ! Bu ne biçim bilmece Dün gördüm o sokakta seni Giymiştin gül kurusu elbiseni Gülümsemen hiç değişmemiş Yine saklıyorsun gamzelerini Saçlarına beyaz inmiş O da yılların sana yüklediği Ne kadar oldu? Dudak büküyorsun Görüşmeyeli çok oldu biliyorsun Yıllar takvim yapraklarını kemirdi Taş plak o şarkıyı söylenmekten hiç vazgeçmedi “yeter ki gel bana,senede bir gün” İşte seni sevmenin Bende ki bedeli Kızıla çalan bir akşam Yıldızlar dizilecek geceye Yokluğunun verdiği acı Bir de döşüme giren ağır sancı Yoksun! ! Yalnızlık ağır işkence Yine sabah olacak Ve yine gece Bitmez bu döngü Bitmez bu çile Bilmiyor ki şakılar Senede bir gün değil Sen! ! Beklenensin her gece Ali Gençay  | 
		
 Hergele 
	cama dayamış kulağını dede hazırlıyor sigarasını vakitten önce nemlenmiş tütün, sarılmaz ki şimdi bu meret te ezan okunacak nerdeyse kulak kesmiş hevesli sabiler kurumuş dudaklar sabrın son deminde ayak diriyor bitmez ki şimdi bu vakit te ellerini böğrüne dayamış babaanne yaslanmış kapıya,bir ayağı eşikte gözlüğünün bir camı kalın nefes keser her gölgede mırıldanır dudakları -nerde kaldı bu gene dede seslenir içerden -kocakarı sen gel,gelir o hergele küçük kız bekler havlu elinde işten gelmiştir baba,yorgun abdestini alır şahadetlerle duymaz annesi seslense de çıkacak,kurulayıp ellerini okşayacak sacını şefkatle o akşamın gururu küçük kızın gözlerinde kokar susamlı pide dayanamaz çocuk ısırır anne kızar, dede de gülümseme son otobüste geçmiştir gelmez bizim hergele çekiştirir kız eteğini -hadi babaanne içeri gel hele ortaya serilmiş sofra dede baş köşede kalabalıklar,sığılmaz siniye dede,nene,dört çocuk baba ile anne yer kalmaz hergeleye kulağı ağır ihtiyarın çıt istemez,kızar herkese nene yılların verdiği cüretle -ey ha gudurdun sende gümler kapı girer içeri aceleyle dede bismillah der bardak elde oğlu seslenir -baba dur! top değil,bizim hergele duymaz kulakları,yudumlar suyu herkeste gülümseme elinde çörek delikanlının belli ki bekledi keşikte vakit doldu patlar top açılır oruç ezanın sesiyle Ali Gençay  | 
		
 herşeye inat 
	güneşe bakıyorum gözlerimi kırpmadan ayaklarım çıplak yürüyorum buz kesmiş kaldırımlarda hiç bir korku yüklenmeden geceye dalıyorum bir çocuk ürpertisiyle şarkılar söylüyorum adımlarımı sertçe vuruyorum taşlara acıyı hissedercesine sokak lambalarını sayıyorum uyumak istercesine ay gök yüzünü arşınlamış kaçarcasına bense onu bekliyorum dönecekmişçesine sonra biri sesleniyor ardımdan dönüp bakamıyorum duruyorum işte o an topuklarım kanıyor sokak lambaları sönüyor şarkının sonu aklıma gelmiyor sonra dönüp bakıyorum tüm korkularımı silkinip bırakıyorum kaldırımlara loş bir sokakta elinde bir karanfil kokusu burnumda yaklaşmak istediğim kadar yakınsın uzansa da ellerim dokunamıyorum yakınlığına ah diyorum neden döndüm neden karardı sokak lambaları neden acıyor topuklarım koşmak isterken çakılmak kaldırıma görmek isterken sitemim lambalara sonra ellerini uzatıyorsun bana dokunuyorsun imkansızcasına sıcaklığın avuçlarımda sonra gözlerin karanlığa inat sabahım oluyorsun geceye inat seni seviyorum diyorsun yalnızlığa inat sen osun işte adımlanan kanayan sönen her şeye inat ... a.gençay 7.4.03 Ali Gençay  | 
		
 Hoşça Kal 
	Hoşça kal; Toplanmış odan Ve her köşesinde hatıran Avizede asılı kalmış gülüşler Tozu alınmış dokunuşlar Kalmamış aşktan izler Gidiyorsun Oysa ne çok seviyorum seni Hoşça kal…. Neydi bu aşk Nerde başladı, nerde bitti Kim ne yaşadı bilinmeyecek Zaman birkaç geceydi Uyunmayacak Artık bölünmeyecek İçimdeki sızı hiç dinmeyecek Gidiyorsun Oysa ne çok seviyorum seni Hoşça kal…. Ali Gençay  | 
		
 Hüzün Çiçeği 
	yıldızlardan mı çaldın yalnızlığını bak kanayan hançerin halen böğrümde ah be hüzün çiçeği *******i bir yıla sığdırıyorum da halen sığmıyorsun bir geceye dilimden yar düşmez gözüme yıldızlar dizilse de bir sabah penceren de bad-ı saba savur saçlarını ruzgarlarla gel avuçlarım açık damla damla ol nisan yağmurlarıyla gel gölgelerde büyüttüm seni geceden sıyrıldın al güneşi arkana yangınlarla gel hadi hüzün çiçeği tak kanatlarını kelebek olda gel kanayan yareme merhem ol lokman ol devalarla gel uykusuzluğumsun geceyi yorgan misali çek üzerime yıldızlarla gel  | 
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:28 AM | 
	Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.