![]() |
Desenize
Rüzgarın fısıltısı, Ben gizem avcısı. Kapı aralığından giren ıslık, Tıp tıp damlayan musluk Hasret sancısı. Pencereme vuran damla, Ruhumda damla damla Denize döner zamanla. Hüznüm akar denize. Yine gönlüm dolacak gamla Desenize... 19 Mart 2004 Cuma, Danimarka-Køge 18.45 Necmi Ünsal |
Dinle Ha Dinle!
Bir ses işit, dinle ha dinle! O sese uy, inle ha inle! Tüm yaptığın gider seninle. Günahınla inle ha inle! Hiçbir gönlü yıkma ha yıkma! Doğru yoldan çıkma ha çıkma! Gıybetle can sıkma ha sıkma! Sevgi ile doy, bıkma ha bıkma! Harama hiç bakma ha bakma! Özü narda yakma ha yakma! Boyna günah takma ha takma! Hayrı başa kakma ha kakma! Şeytanlara uyma ha uyma! Kötü sözler duyma ha duyma! Yüreğe kin koyma ha koyma! Sevgiler tat, doyma ha doyma! 16 Temmuz 2004 Cuma, Danimarka-Køge 18.18 *4+5 ------------------------------------------- Günahınla İnle! Bir ses işit ve dinle! Bu sese uy, inle! Dargın isen dinle. Günahınla inle! Hiç bir gönlü yıkma! Doğru yoldan çıkma! Gıybetle can sıkma! Sevgiyle doy bıkma! Harama hiç bakma! Özü narda yakma! Boyna günah takma! Hayrı başa kakma! Şeytana hiç uyma! Kötü sözler duyma! Yüreğe kin koyma! Sevgiler tat doyma! 16 Temmuz 2004 Cuma, Danimarka-Køge 18.18 *4+2 Necmi Ünsal |
Dönüşür Balçığa
Gün olur, dönüşür yamaçlarda kar çığa. Zirvelerin başı hiç kurtulmaz buluttan. Gün gelir dönüşür servi boylar balçığa. Yeise kapılma taşıdığın umuttan! 01 Mart 2004 Pazartesi, Danimarka-Køge 00:32 6+7 Necmi Ünsal |
Dünyam Fındık Kabuğunda Kopan Fırtına
Yakarım isli fenerleri. Düşünmem ‘elâlem ne der’leri. Takarım kafama benden beterleri. Hemen yüklerim kederleri Uç uç böceğinin sırtına. O da konar gurbetlerin sırtına. Fındık kabuğunda kopan bir fırtına. Benim dünyam. Umut olur hülyam, Kaybolur tasam. Devam edip gider yaşam. Arzular dudaklarda kalır. Uç uç böceği dilekleri alır. Yönelir çiçeklere. Düşer taş dibeklere, Nice filizlere gebe topraklar. En yeşilini baharda sunan yapraklar. Hani yakmıştı ya anam? Solmadı daha kurbanlık kınam. İşte fındık kabuğunda fırtınam! Sandallar alabora. Yıkamaz beni ne tufan ne de bora. Elimde Asây-ı Musa. Kararlıyım açılacağım okyanusa. 5 Nisan 2004 Pazartesi, Danimarka-Koge 20.53 Necmi Ünsal |
Düş Atımın Sırtındayım
Ruhumun estiği deniz boş, fırtınalar dinmez. Benliğim hep düş atının sırtında, asla inmez. Dağ tepe düz gidiyorum düş atımın sırtında. Ağustosları yaşarım baharların martında. Sıkıntının çökerttiği yüzlerle vurulurum. Kalbe giren ferahlıkla, hep ben de durulurum. Düşümün bu yolculuğu devam eder, sana dek. Belki yapraklarım, yüzüm sararıp; solana dek. İsterim kalmasın benden başka, solmuş tek bir yüz. İki cepheli duvardır hayat, ömür tek bir yüz. Bütün ovaları renk renk güller, çiçekler bassın. Sonsuzluk kıyısında, âh ölüm; onmaz bir yassın! Kalmasın sevinç olmayan hiç kimse gözlerinde. Hakiki kurtuluş O’nda, o kutlu sözlerinde. 12 Nisan 2004 Pazartesi, Danimarka-Køge 23:39 8+7 Necmi Ünsal |
Düşlerimi Kaybettim Yaprakların Sarısında
Duvarı ker***, badanası kireç Babamın ahşap evi. Çocukluğum gömülü, Anılarımın kabri bir nevi. Evin önünde asma çardağı. Ben gölgesinin serinliğinde, Elimde çay bardağı. Yudumladığım çay değil, anı seli. Kalbimin acı koruğu, buralardan gideli. Çardakta üzümler delik delik. Önemli değil zaten onlar göstermelik. Arılar etrafında pervane. Ben kendi alemimde, arılardan kime ne! Sararan yapraklar habercisi güzün. Her rüzgarda titrer, kaplar hüzün. Ben düşlerimi kaybettim Yaprakların sarısında. Bu değirmende ağardı saçlarım Ömrümün yarısında. Kışı bekler sararan yapraklar Çardağın üzerinde. Bense baharı beklerim, Baharsa gök mavisi gözlerinde... ‘Doldur’ dedi babam, ‘doldur çayımı’! sesiyle döndüm kendime. Söz geçiremedim bendime. Doldu gözlerim. Yine sensiz geçirdim izin ayımı. 3 Nisan 2004 Cumartesi, Danimarka-Køge 23.39 Necmi Ünsal |
Ebemkuşağı
İşte bak, gökkuşağı! Başka bir adı; ebemkuşağı. Yukardan aşağı Tatlı bir kavis; yerden göğe! Renkler bitmez öve-öve. Hisler tomur-tomur Tüm sırlarla yağmur yağar ince-ince. Kara bulutlar gidince, çıkar aydınlık güneş. Bulunmaz ona eş. Şimdi sanki büyüdük! Eskiden küçüktük. İsterdik Altından geçmek; Dileklerden Dilek seçmek. Olmadı henüz dileğim! Bilmem, altından nasıl geçeyim! Ebemkuşağının özü; ışıkla damla. O ışıkla ağla da ağla! Işıkla damla; ikisi aynı anda, benim dünyamda. Renk cümbüşü hasıl olur. Deme sakın, bu nasıl olur? Açık açık meydanda! Dünyayı bir güzellik sarar. Renkler en güzel karar! Damlalar bulunca ışığını, durma, sen de doldur kaşığını... 6 Mart 2004 Cumartesi, Danimarka-Køge 14.28 Necmi Ünsal |
Edep Yahu
Eskici dükkanında bir levha, “ Edeb yâ Hû ”. Onu kaldırıp sürgün etmişler, edep yahu! Sadece mekanlardan değil edep gün be gün Şahsiyetten de gitti, şereften oldu sürgün. Dedem derdi yaşarken, '' Beştir İslam’ın şartı. Altıncısı haddini bilmektir bu bir tartı! '' Dinini yaşa, yaşat ve sakın olma dinci! Sevgiler al, sevgiler sat; sakın olma kinci! Sen haddini bil, kirli işlere hiç karışma. Yüz yıllara koş, sakın edepsizle yarışma! İlâhi nazargâhtır, kırma o sırça kalbi! Bul orta yolu ama her zaman olma harbi! İnansın inanmasın, kendine ait kişi. Lafa bakma, insanın bir tek aynası işi. Birisi sataşırsa unutma, huyundandır! Hem toprağından hem de içtiği suyundandır. İnkarcıya hayatı, verilmiş bir mühlettir. Ölüme dek süren bir fırsat ve bir müddettir. Hadsiz bir söz dokunur bazen gayretullaha. O'nun elinde son söz, varmaz insan sabaha. Haddini aşıp basma gazabın damarına. Hedef olma Allah’ın manevi şamarına. Allah’ın tokadının sesi duyulmaz ama Acısı ömür boyu hissedilir daima. Fikir firar ederse hep yumruklar konuşur. Binince şeytan ata hep boynuzlar vuruşur. Maneviyata söven göz kırpar karanlıkta. Kaybetmiş özü, arar iğne hep samanlıkta. Edep-haya da gitmiş, zaten suratlar yüzsüz. Her şey bacak arası, küfürler de pürüzsüz. Ondan her şeyi bekle, eğer bozuksa sütü. Onu iter daima bu pis şeytanca dürtü. Şerefini kaybeden zâyie ilan versin. Arasın, bir yerlerde bulur belki, ne dersin? Kirletmesin hayatı bu zehirli kusmuklar. Örtemedi tarihte Hakk’ı abuk sabuklar. Seni vurmağa gelen hep seninle dirilsin. Haktan sapma evladım, ne olur sen bilirsin! Ah dedem gittin ama esintin hep yanımda. Vampirlerin gözleri can veren öz kanımda. Eskici dükkanında bir levha, “ Edeb yâ Hû ”. Onu kaldırıp sürgün etmişler, edep yahu! 11 Şubat 2004 Perşembe, Danimarka-Køge 00.10 7+7 Necmi Ünsal |
Ekmeden Biçmek Nafile Düş
Ufukların kızıllığından Tutuştu gözyaşları, yandı. Bir Nuh gemisi beklemekten Ümitler artık umut kesmiş. Yıldızlar güneşi ararken, Seherler secdelere kandı. Ekmeden biçmek nafile düş, Hasat yerinde bir yel esmiş. Ters gösterdi aynalar yüzü, Vicdan bu tersliğe aldandı. Bal zehir oldu, zehir de bal; Görüntüye hep esir heves. İlaç diye sunulan şerbet, Ya irinden yada kandandı. Dünya yılan dolu bir kuyu, Vahşiler yemlenen bir kafes. 6 Ağustos 2004 Cuma, Danimarka-Køge 01.02 Necmi Ünsal |
El Eşeğine Binen...
At gözlüğü takılmış, bazen gerçekler saklanır. El eşeğine binen, yellenmesine katlanır. 13 Mart 2004 Cumartesi, Danimarka-Køge 15.20 7+8 Necmi Ünsal |
Elveda Bindi Sözüme
Gurbetinde kırıldı kolum kanadım. Umut yaş olup sindi fersiz gözüme. Sevda yaram deşildi, ben de kanadım. Elveda hece hece bindi sözüme. Benliğimde dilleri tutuk isyanın. Özlem pranga vurdu bezgin özüme. Meltem bahşetmez mi hiç fırtına yanın? Vuslatın atsaydı bir nefes közüme. 23 Haziran 2004 Çarşamba, Danimarka-Køge 23:44 7+5 Necmi Ünsal |
Elveda Sözleri Koca Dağ Gibi Sinmiş
Geçmiş zaman derinliklerinden Anılar bir bir çıkıp gelir. Ya katran karası karanlığında Yada gül kokusunda. Kaçırılan uykular kirpiklerden süzülür de Düşleri yıkıp gelir. Nice sevdalar, nice sevdalar... İlmek ilmek kilimlenir Hatıraların dokusunda. Bir terennüm dudaklarda, Vefaya adanan duygular. Alınlara sokulan kıvrımlar, Kaçamak gözler Kara buluttan inmiş. Her doğan güneşi Bir muştu gibi bekler bölünen uykular. Damla damla elveda sözleri Yüreklere koca dağ gibi sinmiş. 5 Mayıs 2004 Çarsamba, Danimarka-Køge 23.45 Necmi Ünsal |
Eski Defterleri Dürdüm Ben
Verdim her ay dolunayı *******e hediye. Dünyama sonsuz fezandan, maviler düşürdüm ben. Canımı yoluna koydum, seni bulayım diye. Her gece buz beyazı saf düşlerde üşürdüm ben. Son güneş en yeni ufkun, senden kaçanlar tutsak. Ne güzel sana esaret! Sensiz güya hürdüm ben. Dallarım hemen kırılır, beni neremden tutsak. Güllerin üstüne düşen bir katre, mühürdüm ben. Cemreye dönüştü kaygım, gülden aldı rengini. Yerleşti gönlüme aşkın, atı nura sürdüm ben. Cihanda döner devranın, bulamadım dengini. Dünyamı akrep soksa da, zehrini tükürdüm ben. Bir yapma çiçek peşinden şuursuzca koşarken, Ezik kır çiçeklerine sunulan özürdüm ben. Geçici, koruk lezzetle demlenerek coşarken, Okudum kitabı, eski defterleri dürdüm ben. 12 Haziran 2004 Cumartesi, Danimarka-Køge 17.13 3+5+7 Necmi Ünsal |
Eşkıya Talan Faslında
Sanki bir sanat olmuş ülkemde Aldatıp, haksız yere hep yenme. Çakallar ulur yeşil bölgemde. Cılızlıklara esir direnme. Okyanuslarda sahil görülmez. Bu süslü dekor yalan aslında. Haya perdesi yırtık, örülmez. Azmış eşkıya, talan faslında. 24 Mayıs 2004 Pazartesi, Danimarka-Koge 18.26 5+5 Necmi Ünsal |
Evlerimiz Vardı
Evlerimiz vardı. Onlar dardı Ama huzur vardı. Huzur soluklanırdı. Geçim konuklanırdı. Doğal hislerin uyandığı Her şeyin güvene dayandığı Evlerimiz vardı. Bizi sıcacık sarardı. Yuva denirdi, Ocak denirdi Paylaşılmak istenirdi Kanaatle yenirdi Bir dilim ekmek. Çizgilerde sekmek, En büyük sevinçti çocuklarda, Hanımeli kokan sokaklarda. Sözler dostluk dokulu. Döşekler lavanta kokulu. “Allah rahatlık versin! ” yeterdi. Misafire yoldaşlık ederdi. Ak örtülü sedirlerde Ay sohbetlere şahitti bedirlerde. Seccadeler kanaviçe işli Kapılar besmele girişli Selam verişliydi. Yorgunluktan muhabbete geçişliydi. Evlerimiz vardı Çiçek bahçesi önü ardı. Edep, hizmet yuvası Helal haram pusulası Kul hakkı öğretisi Doğruluk yetisi. İlk mektepti bize. Ninemizle diz dize Masallarla olurduk. Dinlerken düşlerde kaybolurduk. Sevinçlerle coşulurdu. Hep beraber koşulurdu Bir bardak vermek için su Zaman akardı sanki; bir içim su. Herkesin yeri belliydi orada. Yukarda, Baş köşede büyükler. Dede omzunda küçükler. Emin kucaklarda. Meleklere gülümser bebeler salıncaklarda. Ayağa kalkılırdı yaşlıların geliş anlarında Hele, ana babanın yanlarında Hayasızca yatılmazdı. Bir de hiç mi hiç, ayak ayak üstüne atılmazdı. Evlerimiz vardı Onlar dardı Ama huzur vardı. Onları kimler bizden kopardı? 21 Nisan 2004 Çarşamba, Danimarka-Køge 18.46 Necmi Ünsal |
Ey VATAN
Yine yadıma düştün benim sılam, ey güzel vatan! Sen bir cennet misalisin, gurbet düşlerinde yatan. Sensin keder sisini hep muhabbetinle dağıtan. Sensin güzel hatıranla neşelere neşe katan. Süzgün ovalarla, mağrur dağlarla hiç emsalin yok. Vakur gâziler, altında yatan şehitlerin pek çok. Gezse de sezdirmez köylüm kentlim bazen aç, bazen tok. Kalpler sevginle huzurlu, bunda asla hiç hilaf yok! Ey Vatan! Düşman seni hep işgale kurban seçse de. Vazgeçmeyiz senden asla, binlerce bin yıl geçse de! Zinhar bölünmeyeceksin, ihanet hançer çekse de. Sevdalıların aşk yüklü, derdi sineye çekse de. Bir bütünsün bayrağınla, ay-yıldızınla ey vatan! Şahadete en güzel bir rütbedir o aldaki kan. Milletimizin her ferdi olur sanki birer volkan. Senin için şahadete, hazır ölmeye her bir can! Coştu ezanlar bayrağın altında, hep saçtın ilim. Zirvede duygular, dile geldi desenlerde kilim. Paylaşır halkın ekmeği, kalsa bile az bir dilim. Kıymetini anlatmaktan aciz hakkıyla bu dilim. Ey Vatan! Uzaktaki can dostum, yarim, yakınımsın. Hasretle damarlarımda hep coşkun akan kanımsın. Senden başka hiç olmayan her şeyimsin ve canımsın. Kader çizgim, alın yazım ve sonsuza dek anımsın! Şubat 2003 Danimarka-Køge 8+8 Necmi Ünsal |
Ey İnsaf, Neredesin Yetiş!
Gökler korku ile sararıp çöker diz. İnsanın insana yaptığı zulümle. Şu toprak bile hep yalvarmada sessiz. Çağdaşlık mazeret, yalandan tek cümle. Bir ses yankılanır beyaz buzullardan… İnceden inceye bir sızı, can çekiş. Çok çekti doğamız bu zalim kullardan. Ey insaf çabuk ol, neredesin yetiş! 31 Mayıs 2004 Pazartesi, Danimarka-Køge 23.03 6+6 Necmi Ünsal |
Fare Fil Ayağı Ezmede
Yabancı bir bunalımda bozuk kişilik. Göz iğreti, gözlükler maddeyle kirlenmiş. Sarıvermiş kalabalıkları ikilik. Dingin ruhlar ayakta, kıyamla birlenmiş. Kasvet saçan cüzamlı yüzler kol gezmede. Fitne tozu dumana katar bu arada. Meydanlar boş, fare fil ayağı ezmede. Kayırmalar haksızlığa mihenk darada. 24 Mayıs 2004 Pazartesi, Danimarka-Køge 18.43 4+6+3 Necmi Ünsal |
Fezana Düştüğümden Beri
Güllerin üstündekini sanma, Sabah çiğidir diye! Her seherde damla-damla, Dökülen gözyaşımdır biteviye. Dolunay *******imin feneri, Yıldızları bahçeme serptim. Fezana düştüğümden beri, Dünyayı kara deliklere teptim. 24 Şubat 2004 Salı, Danimarka-Køge 23.20 Necmi Ünsal |
Fırtınamın Meltemi Ol
Gittin, arkandan bakakaldım. Bir yıldız gibi kaydın sessiz. Baharlara bir haber saldım. Hiç yapabilir miyim sensiz? Gel, fırtınamın meltemi ol! Varlığın seda sessizliğe. Bir ışık gibi dünyama dol. Alışamadım sensizliğe. Düşüncem sabit, daldı sana. Düşümde bekçi her bir anı. Yanıyorum ben anlasana! Gönlüm sevginin öz vatanı. 21 Mart 2004 Pazar, Danimarka-Køge 22.40 5+4 Necmi Ünsal |
Fısıldandı Doğunca Bir Akit
Her gün ezan okunur, beş vakit. Hepsinin de kılınır namazı. Fısıldandı doğunca bir akit. Cenazeye son mühür, namazı. Zengin fakir sarılır bir beze. Arda kalır evlat, mal ve servet. Namaz hazır, varisler müfreze. Hayat kuştu... Ve uçtu bu devlet. 21 Temmuz 2004 Çarşamba, Danimarka-Køge 23.59 *4+3+3 Necmi Ünsal |
Fitneci Münafık
Fitneci münafık yatar kalkar nafile. Ondan bîzâr eder, öteki yüzü bile. Münafık zor insan, ifade gelmez dile. Dünyası aydınlık, öbür taraf hep çile. 15 Temmuz 2004 Perşembe, Danimarka-Køge 00.32 *6+7 Necmi Ünsal |
*******
Kovup güneşi Kızıl ufuklarından, Gündüzleri kapkara basan *******... Eşkıyalar gibi inip Sarp dağlarından, Çiçekler ülkesini basan *******... Sallandıkça mendiller Hasret limanlarından, Sevenleri derinden sarsan *******... Sinsice geçip Gönül deryalarından, Aşk gemisini yakan, korsan *******... Zalimce ayırıp Umutları hülyalarından, Hasret kabuslarını salan *******... Geçerken dertler Sitem sokaklarından, Bülbül nağmeleriyle dolan *******... Daralırken kalpler Kasvetli karanlıklardan, Ümit ışıklarıyla solan *******... Umarsız atıp Çile yükünü omuzlarından, Sessizce ortadan kaybolan *******... Kurtulunca gökler Parlak yıldızlarından, Gündüz uykularına dalan *******... 15 Subat 2004 Pazar, Danimarka-Køge 01.24 Necmi Ünsal |
*******den Hüzün Dökülür
Bazen kuru bir ırmağa döner Yangın alazı yüreğim. O an, Kara bir yas düşer, Zamandan payıma. Çatır çatır çatlar Yıkılır göğü tutan direğim. *******den hüzün dökülür Düş yansısı dolunayıma. Şu fâni dünyada Huzurum kalmadı desem: Çıngar çıkar, Bir vur bin işit misali. Avare dolaşır Havsalamda, Hüzün kokulu duygular Sersem mi sersem! Çöl sedası ağıtlar Başıma taç yapar Yitik visali. 30 Haziran 2004 Çarşamba, Danimarka-Koge 20.47 Necmi Ünsal |
Gecenin Bir Yarısı
Gecenin bir yarısı, Elektrikler kesik! Yağmur yağıyor. Canımın bir yarısı, İnliyor kesik kesik. Yaram kanıyor. Mazi buruşuk. Gurbetle uyuşuk. Gönlümde bir yangın. Ruhum bana kiracı. Umutlar düşlere dargın. Kalbimde bir acı, Keder hüzünle barışık. 17 Mart 2004 Çarşamba, Danimarka-Køge 22.47 Necmi Ünsal |
Gel, Ey sevgili!
Kara bulutlar hep nâçar ve garipleri mi seçti? Bilemem, yüzyıllar böyle perişanlıkla mı geçti? Böyle acımasızlıklar var mı geçmiş senelerde? Bu denli yer etmiş miydi ukalalık çenelerde? Sevgi yok, seviye hiç yok; bu nasıl dert, nasıl hüzün! Solmuş gülü, dikenlerin tırmaladığı her yüzün. Mevlana’yı ve Yunus’u bu güne taşıdık, nasıl? Kabukta kaldık, özlere hiç inemedik velhasıl. Kîl-ü kâl ile uğraştık giremedik asla hâle. Hak hukuk çiğnendi, zemin açıldı suça vebale. Yıllarca bülbülü konuk ettik kulaklarımıza. Gurbet türküsü söylettik çatlak dudaklarımıza. Geniş bir gönül yok muydu, hoş fikir yok muydu bizde? Hep korsan gemilerini yüzdürdük balçık denizde. Gel, ey sevgili! Artık al güllerin koklanmaz oldu. Nefes verdiğin bu handa, gönül soluklanmaz oldu. 21 Nisan 2004 Çarşamba, Danimarka-Køge 23.13 8+8 Necmi Ünsal |
Geldim
Yaralanmış bir kuşum Dizine geldim. Sevdanla vurulmuşum Gizine geldim. Ettin beni virane Gözüne geldim. Gönlüm oldu divane Sözüne geldim. Sevdan yel gibi esti Hızına geldim. Dostlar selamı kesti Sızına geldim. Boyunduruğa koştun Çizgine geldim. Coşamadım, sen coştun Dizgine geldim. Yirmine varamadım Yüzüne geldim. Ellere bakamadım Yüzüne geldim. Dergahının gülüydün İlmine geldim. Hayatımın rolüydün Filmine geldim. 17 Nisan 2004 Cumartesi, Danimarka-Køge 19.11 Necmi Ünsal |
Gelin Kardeşler
Gelin kardeşler ilim öğrenelim ilim! Aydınlığa çıkarır insanları ilim. Cennet konaklarına ulaştıran bir yol. Güçlü kılar, onunla bükülmez hiçbir kol. İlim yalnızken cana yakın sadık yoldaş. Karanlık dehlizlerde bir ışık, bir sırdaş. Ünsiyeti pek de hoş, en iyi arkadaş. Sırtı sırta verilen bir dost, aziz kardaş. Darlıkta yardımcı ve iyi bir kılavuz. Düşünce ufkumuzu serinleten havuz. İlim öğrenmek şeref, kurtuluş yolu bu! Her şey ondadır, ister yaş isterse kuru. İlim helak olmağa çare, bir tek felah. Düşmanları caydıran güç, en iyi silah. Gidiyor milletler hep onunla ileri. Terk eden zavallıdır, kalır daim geri. O kalbi cehaletten kurtaran bir hayat. Ondan yoksun toplumlar güçten uzak, heyhat! Maddi manevi ilim iki güç, kanattır. Bu güçlü kanatlarla uçmak bir sanattır. Biz de uçalım iki kanatlılar gibi. Ufka koşalım bıçkın şen atlılar gibi. 14 Mart 2004 Pazar, Danimarka-Køge 18.36 7+6 Necmi Ünsal |
Gelmeyecektin Niye Çektirdin Madem
Tarlalar gelincik çiçekleriyle bezendi, Boyun büktü çiğdemler. Hayatımda en güzel nakıştı, desendi, Seninle olduğum demler. Bu sabah da güneş doğdu sensiz! Yine tenhalaştı alem! Duygularım o kadar hırçın ve densiz! Gelmeyecektin, niye çektirdin madem? 24 Şubat 2004 Salı, Danimarka-Køge 23.20 Necmi Ünsal |
Gelsen de Olur, Gelmesen de
Elveda dedim aşka, bir son verdim. Artık gelsen de olur, gelmesen de. Hiç yapamam, olamam sensiz derdim. Artık bilsen de olur, bilmesen de. Hasreti tattım, ağzım; içim yandı. Bir su versen de olur, vermesen de. Bilmem bu gönül sana nasıl kandı! ? Bir gül versen de olur, vermesen de. Bir gül dedim, yüzüme hiç bakmadın. Artık baksan da olur, bakmasan da. Şu dünyama bir ışık hiç yakmadın. Artık yaksan da olur yakmasan da. Üç günlük ömür bitti, bire indi. Benim olsan da olur, olmasan da. Son nefesimi verdim, acım dindi. Saçın yolsan da olur, yolmasan da. 26 Haziran 2004 Cumartesi, Danimarka-Køge 00.52 7+4 Necmi Ünsal |
Gerisi Ölümden Pay
Bu sabah güneş parlak doğdu yeniden. Ne yıldız kaldı elimde, ne dolunay. Bana ne gönül avutan beğeniden! Bir ömür geçmiş, gerisi ölümden pay. Beni anlatan bir lisan bulamadım. Yabancıydım bu köhne, yitik illerde. Çatladı kurak toprağım, sulamadım Garip heceydim gönlü tutuk dillerde. 2 Haziran 2004 Çarşamba, Danimarka-Køge 23.42 5+7 Necmi Ünsal |
Gönlümdeki Fırtına Deli
Deryadan şimdiye dek kaç inci. Geldi, süsledi gerdanı! Bilmem bu kaç bininci, Efkar basar meydanı! Yıkar dağlarını sitemin, Gönlümdeki fırtına deli! Değilim aklımdan emin, Sen gittin gideli! 24 Şubat 2004 Salı, Danimarka-Køge23:20 Necmi Ünsal |
Gönlüme Sürülsün
“Ya Rabbi büyült, öyle büyült ki bedenimi. Boş yer kalmasın hiç, tüm kaplasın cehennemi. Yanmasın orada bu aciz kulların senin. İstemem azabını hiçbir ruhsal bedenin.” Böyle yalvardı Sıddîk asırlar öncesinde. Hakiki hümanizm hep vardı penceresinde. Allahım! İlaveten buna, yalvarıyorum. Tüm Berzâhı doldursun ruhum, yakarıyorum! Kabir âleminde hiç çekmesin azap ruhlar. Hepsini ben tadayım, çıksın habis güruhlar. Tüm üzüntüler hatta ve hatta bana gelsin. Ruhumda savaşların ateşleri yükselsin. Gözyaşları akmasın acıyla, yüzler gülsün. Tüm elemler, kederler hep gönlüme sürülsün! 30 Mart 2004 Salı, Danimarka-Køge 20.42 7+7 Necmi Ünsal |
Göz Kırptım Yıldızlara
Yıldızlara baktım. Bana göz kırpıyordu her bir tanesi. Aya baktım. Umutla gülümsüyordu çehresi. Ben de göz kırptım yıldızlara. Sabaha kadar sürdü bu şenlik. Bu şenlik tam benlik. Güneş doğdu, yıldızlar sindi. Hayat yükü omuzlara bindi. Yollar, ah o yollar Pıtraklı dikenlik. Güneş vurdu beni Akşam üstü ikindi. 26 Haziran 2004 Cumartesi, Danimarka-Køge 00.06 Necmi Ünsal |
Göz ve Gözyaşı
Dünyayı görüp, kendini göremeyen bir uzuv göz. Basiretli bakışlarda bir sır, şair gel bunu çöz! Bir vezir, görmeyi; güzel bakmayı bilen ellerde. Bir rezil, mühürlü kalpde; mahkum, zincirli benlerde. İbretle bakan şefkatli gözün yaşı, sermayesi. Kuru göz bedbaht, hayvansal yaşam fikirler gayesi. Temizler beden ve ruhu gözyaşları, eder ap ak. Zalimdir gözyaşlarına aldırmayan, hem de alçak. Gözyaşı büyük inâbe, yok dua onun üstüne. Kurur kurumaz yıkılır, zalimin evi üstüne. Gözyaşının öz vatanı doğu; İslamın buluşu. Rahmetten çıkan bir şefkat, ince ruhun öz duyuşu. Gözyaşları seherlerde seccadenin tek tanışı. O söndürür, sinelerde tutuşan her bir yanışı. 20 Nisan 2004 Salı, Danimarka-Køge 23.23 8+8 Necmi Ünsal |
Gözyaşlarını Silmek Gerek
*******de umutlar yıldız yıldız. Eğer sevmediyseniz yanıldınız. Yüzmek için sevgiler deryasında. Cananın sevdiğini bilmek gerek. Yemeyen lokmasını aşkın, bilmez. Bir tadan, gözyaşını artık silmez. Yemek için aşıklar arasında. Paylaşıp dilim dilim dilmek gerek. Nice saf yüreklerde yatar hasret. Sevenleri gurbete satar hasret. Yanmak için kavuşma sırasında. Bütün gözyaşlarını silmek gerek. 15 Mart 2004 Pazartesi, Danimarka-Køge 21.42 *7+4 Necmi Ünsal |
Gurbet GiRDABI
Hasret akşamlarında, gurbet yağmuruyla ıslanan adam! Sigarasının ucu titrek dudaklarında, özlem ateşinin koruyla uzayıp küllenen adam! Çek dumanı içine! Umutsuzca derdi sineye çeker gibi. Yürü gurbetin ıslak yollarında hasret yükünü omuzlarında tutar gibi. Çek içine, labirent çıkmazlarında kapkara keder bulutlarını da yutar gibi. Ne oldu da tadını unuttun? Ayılmaz sarhoşluğunda gurbetin, ker*** evin ocağında yaptığı anacığının köy kokulu peksimetin. Avrupalı pizzayı denk mi tutarsın tereyağlı sahanda yumurtayla? Bir an kavuşmayı tüm benliğinle umarsın sacdan inen taze yufkayla. Derken, tahta kaşığınla buluşur, odun ateşinin çıtırtı ninnileriyle pişmiş bulgur pilavı. Ünlemler kafana doluşur, Pembe ufku saran esintileriyle sürüp gider, kısır döngü bir fil avı. Düşünce rüzgarları seni sürüklerken, içindeki derin kasvetli girdaplara; içinde buldun kendini, kapıldın hayalindeki uçsuz bucaksız seraplara. Keşkeler sardığında kavruk benliğini, bulursun babanı karşında sorgularsın kendini; ondan yeseydim bir araba dayak. Buraya gelmeseydim, basmasaydım gurbete ayak. Sen gurbet zebunu, seyahat ederken iç aleminde; kendin kazdın kuyunu özlemin zirvesinde. Acı bir fren sesi ufuklarda yankılanır. Tutarsın geri sayan nefesi. Yol ortasına cismin uzanır. Sesini duyarsın başına toplanan pek çok insanın. Anlamanın uzağındasın yabancısı olduğun lisanın. Ey hasret akşamlarında, gurbet yağmuruyla ıslanan adam! Sigarasının ucu titrek dudaklarında, özlem ateşinin koruyla uzayıp küllenen adam! Uyanıp dert yükünle, sonsuz yeni bir hayata sedyeyle kalkarken, dipsiz umutları da boş hayallerinle, melekler gibi adeta götür uzaklara uçarken! 03 Eylül 2003 Çarşamba, Danimarka-Køge 18:26 Necmi Ünsal |
Gurbet Yurdum Danimarka
Şöyle bir oturdum Tenha bir parka. Her taraf yeşil, yemyeşildi. Hüznüm tetikte, hemen deşildi. Burası gurbet yurdum Danimarka. Ufuk dümdüz önümde. Yok dağ tepe. Alçak bir coğrafya, Kuzey Avrupa. Çöker bir sis. Yollar açık. Karşımda heybetli kasis. Düştüm hayallere: Bir kaç saniye dahi olsa kısacık. Sarar beni sıcacık. Dünyanın en güzel bucağındayım. Köyümün kucağındayım. Vatanımın güneşine; Gönlümde olmayan eşine Bir uzansam sere serpe. Ah özlemim hâla taze, çok körpe. 24 Mart 2004 Çarşamba, Danimarka-Køge 19.10 Necmi Ünsal |
Güller Sergisi Kulun, İlahî Müzen Olayım
Hep rahmetinle taştı nehirler, doldu denizler. Karanlığa renk geldi, nurlandı solgun benizler. Taze bir soluk aldı zulmetle yanan genizler. Sevda deryanda sevgi yeliyle yüzen olayım. Seninle kâim bu âlem, zatın ise kendinle. Pusula şaşmaz, denizler taşmaz kader bendinle. Senden, imandan kısmetsiz alay ederken dinle, (Senden, imandan kısmetsiz alay eder kendinle,) Nice hikmeti mana ufkunda süzen olayım. Sesin her asra bir nida, Kur’ân hep çağlar üstü. Deli danalar hep boynuzladı, bazen de süstü. Hidayet ver ki yakalamasın azab suçüstü! Şom ağızları Kur’ân ipinle büzen olayım. Sen Rahmansın; sar merhametinle herkesi, kuşat. Ölü kalplere vahyinle can ver, onunla yaşat. Aşıklarının gözyaşından da bir damla yaş at. Güller sergisi kulun, ilahî müzen olayım. Can hamurunu son elçin sevgi ile yoğurdu. Vahyinle gönül adamlığını kalplere kurdu. Olsun dünya bu hamurla barış, saadet yurdu. Sulh nizamında bir çark, minik bir düzen olayım. 13 Mayıs 2004 Perşembe, Danimarka-Køge 23.00 5+5+5 Necmi Ünsal |
Gün Gör
Sanki fakülte hocası. Ama tevazu bohçası. Bilge mi bilge! Vefasına ararsan belge; Edasında şahlanır, Şahsiyetinde saklanır. Yok dostluğundan kuşku. Kutsal mekanlarda coşku Yalnızlığında gizli. Muhabbeti sizli bizli. Bilinçler buna şahit. İnancıyla sırlı lahit. Dostu, iyi adamlık. Olsa da kesin idamlık; Hüzne bırakmaz pabuç. Baştan aşağı O’na kalsa suç. Sohbeti bulunmaz kısmet. Şakası düşmana nisbet. Dostum, çok gün gör emi! Ziyaret et şiir yöremi! Çok uzun yaşa, deme hemen öleyim. Yaşa ki, yaşadığını ben de göreyim... 7 Nisan 2004 Çarşamba, Danimarka-Koge 19.50 Necmi Ünsal |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:18 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.