![]() |
Çocuk Yanımı Geriye Bırakırım
Çocuk yanımı geriye bırakırım Biraz daha oynamak için Muziplikse muziplik İhtilal maskesi bir cesaret Çocukluk inadına bir kırım Yarımı yamarım yüzüme Ölüm haberlerinde yarım yarım Bahar çiçeği gibi ayaz vurmuş Filistinde kurşunlarla yıkanırım Kan akar çocuk yüzümün bir yanından Geleceği korku ve kan büyütür Paralar kanlanır,gözler kanlanır Çocuk bir yanım var vurulmuş Çocukluk insanı ihtiyarlatır Çocuk yanımı geriye bırakırım Ertuğrul Şakar |
Çocuksu Çöreklenmeler
Sabah alacasında iskambil kartı gibi Pırpıt duygularda pıhtılaştım Beyazlık hissi binek taşında Ayrıntılı huysuzlanmalardan kesilme Cuntacı kadın hakikatinden kaçış Çocuksu çöreklenmeler bu yaşında Çöpçatanlık çörekotu gibi kara Epey erginleşti değişmek Büzüşmüş bir garanti var kaşında Mahkumum güvence denilen çeki düzene Ertuğrul Şakar |
Çöl İklimine
Mevsimler değişti çöl iklimine Gözüyaşlı yağmurlar ağlar ikindileri Seven güneş bunaltır,bastırır bildiğince Orta yaşlı kızlar güler habire Dünyanın çivisi yok ki çakayım Sokakları doldurmuş kent kanepeleri Güneş ve gün arasında sessizce Düşünürüm yıldız ışıması gözleri Mevsimler değişir,insan değişir Yaz dediğim bu yaz değildi,beriki Fala bakar gibi gelecek düşünürüm Susuz yanar toprağın gözenekleri Bulutların içinde bir su yüreği Dolu olur,afet olur yıkar *******i Ertuğrul Şakar |
Çöz Düğümü Desem
Çöz düğümü desem düğüm çözülmez Kör düğüm gibi hep bağlar durmadan Nasıl da insafsız,ipucu gelmez Çok mutlu olmuştur beni yormadan Kafam allak bullak,nasıl da bilmez Bir kapıdan girsem,dahası binbir Bilmece bulmaca onun havası Gökyüzünü alıp kalbine indir Gülücük kavrulu onun tavası Bu halini gelde içine sindir Sözler arapsaçı olmuş çıkılmaz Bütün Çinli yüzler aynı geliyor Ağrı Dağı gibi vursan yıkılmaz O'da yorduğunu elbet biliyor Labirent yollardan deme bıkılmaz İskender'in elinde bir kılınç olsam Senin kördüğümün çözülse bir bir Tepeler dolaşan patika yolsam Seni bütün yollar bana getirir Yüreğimde açan düşünle dolsam Ertuğrul Şakar |
Dağ Yamaçlarının Buzlanmışlığında
Dağ yamaçlarının buzlanmışlığında Sevgi gezilerinin yolculuğu değil mi Puslu köşe başlarının bulanıklığı Nöbet bekler gibidir bir silah dimdik Gün sayar eriterek buzları Zaman sarkıtlar gibi sıralanır Bir şair şiir yazar nezaketen Bir kaş görev icabı çatıktır Dağ yamaçları nasıl katıktır Şekeri çıkmış bir şoför tırmanır Kaya saçların eteklerini Beyaz örtülerle gülümser kış Sevgiyi zorlarsın sorumlulukla Uzatılmış bir zaman gibidir hayat Kirli ranzaların içinde seni bekler Ertuğrul Şakar |
Demleriz Deniz kokan Şarkıyı
deniz bir şiir olmalı altında bütün sanatlar sen şiir olmalısın deniz dalgası kanatlar su ayırımı iki kıta boğazına kadar su olmalı deniz dedin mi hayat hep İstanbul kalmalı deniz rüzgarında saçların güneş ışımı oynaşmalı erguvan mevsimi bir mevsim renk cümbüşünden taşmalı bir şiir olmalı deniz kafiyeler gibi bir kıyı söz bir çaydır demleriz demleriz deniz kokan şarkıyı Ertuğrul Şakar |
Ders Almamış Duygu Bir Ayrıkotu
Tekerleme yaşamları yeniden boyuyoruz Güneş bıkmadan suluyor yeryüzü tarlasını Ders almamış duygu bir ayrık otu Nasıl da sarıveriyor insan kafatasını Her yeni gün yeni bir hareket Karar vermem gerek bir şeylere Bitmez günaydınlarla süsleniyor pano Şapkasız selamlar yağıyor bireylere Herşey yine bir aksi gidiyor bugün Güneşin çizemediği bir renkte sevgi Düğünün içine gizlenmiş bir hüzün Tekerleme gülümsemelerle başlıyorum Bir değişiklik beklediğim bir vakte Yeni bir şey için yoku telaşlıyorum Ertuğrul Şakar |
Destan Renklerin Fırçasında
Sisler içinde bir ülke Göz gözü görmüyor Yürek yüreği Kuşların uçmadığı Kervanların geçmediği yerlerde Bir Mehmetçik var Suskunun çelik iradesi içinde Silahların sessizliğinde Aydınlık şafakların bekçisi Kırağı parıltısında umut Donmuş iklimlerin bekleyişi Kapanmış yolların sonunda komut Gözle görülmez, kulakla duyulmaz Destan renklerin fırçasında durur Barışı kanla koruyacak irade Ertuğrul Şakar |
Doğru Diye Ne Kadar Çok Yanlış Paketliyoruz
Değişmek istediğimde sen hiç yanımda olmuyorsun Kuralları bana tercih ediyorsun durmaksızın Durmaksızın büyük laflar ediyorsun Bana beni bulacağım bir şey ver Doğru diye ne kadar çok yanlış paketliyoruz Ne kadar mutlak, kar katılığında eriyor Eriyor elimden kaçan zaman Benimde mutlu olacağım bir şey ver Ayna beni göstermediği zaman ayna değil Kapı bana açılmadığı zaman kapı Kapı başlangıçlar ve bitişler için Sende beni alacağım bir şey ver Ses gecenin bıçağıdır keser Gün uyandırır bütün sessizlikleri Sessizlikleri ışık ve aşka dönüştüren Huzurla dolacağım bir şey ver Değişmek istediğimde kurallar koyuyorsun Kurallar bir kere daha inkar ediyor insanlığımı Ertuğrul Şakar |
Dönmek...
Sonsuz denizde kürekleri bırakıyorum Dönmek diye bir arzum yok... Ne girdaplardan korkuyorum Ne akıntılardan Artık yönsüzüm Yüzüm Küreksiz teknemin götürdüğü yerde Boş mavice bir ufuk Varmak diye bir kaygım yok Zamanı kancama takıyorum Bakıyorum boşalmış gözlerle Dönmek seni görmektir belki İşte sensiz uçsuz bucaksız su Ölüm altımda bir yorgan Belki bu bir aşk uykusu Pusu Kendime kurduğum bu akış Tutunduğum dalı bırakış Umutsuzluğu duysun istiyorum bu kan Deniz gibi damarlarımda akan An Demiyeceğim beni,niye anasın Bırak denizler akşamlara kanasın Söz sözcüklerini uçurdu kuşlar gibi Bulutlar hayallerimi kirletmeden asın Yasın Anlamı yok Kürek ayrı, kol ayrı Dönmek seni tanımaktır haritada Olmaz hiç kimseye hayrı Dalgalar akın karanlığa Örtün varlıkların görüntüsünü Örtün hayallerimin nefesini Örtün örtülecek ne varsa Bitirin sahiplenmenin sesini Dal Dalga Dalgalandır Dalgakıranımı Kır... Ertuğrul Şakar |
Dudak
Bir dağ mısın Bir gül yaprağı mı Kelebekler vadisi Gönlümün Ertuğrul Şakar |
Dudakların Susuyorken
Dudakların susuyorken Gözlerinin perdelediği kalbin Bir mors sinyali veriyor İstemek bazen kelime mi? Bir yürek off'una dağlar sallanır Bir rüzgar uçurur gövdeyi Bazen ne sessiz depremler Olurda bilemeyiz uykuda Hiç başlamamış nice eylemler Hüzzam perdelerle üzülen Kırılgan bir kalbin hassaslığında Kuşkonmaz inceliğiyle gelen Dudakların susuyorken Bir yürek davul olur mu? Acılar içinde şirince gülen İçimdeki kim demiyeceğim Bütün kavramları hapsediyorum Bir mumun ışığını seveceğim Ertuğrul Şakar |
Durağan Ekim Düşleri
Sarı eylülün ardından Göç mevsimi başladı göklere Bilinmezliğe bir şarkı Durağan ekim düşleri Yerde kalmış yapraklar gibi Topraksı sevinişleri Ağzımı açmıyorum görüyorsun Tohumlarca toprağa ekilip Kayboluyorum karanlıklarında Kanatları yok düşen silahın Geceye yapışan gözyaşının Duruyor hayallerin yanaklarında Bu ekim bir başka Atilla İlhan oldu şiir Toprak doydu aşka Seni seslemek istemiyorum Ses yırtıcı bir silah Acı bir ah Bu ekim yandım yıkıldım Yüreğimi bantladım Bir arpa boyu adım Ertuğrul Şakar |
Ebediyet Bahçesinde
Uyuyan sükut yeşili tepeler Yufka açımı kıvrımında mavi deniz Kulaklarında mermer beyazı küpeler Destan çiçeklerinle içindeniz Cennet yıldızlarını toplayan toprak Patikalar asmış yeşil gerdanına Yırtıyor gökyüzünü gururla bayrak Anıt yiğitlerin; şanı adına Kalk Süleyman Paşa, kalk! Kırk canla kuşan kılıncını Sallarla geçtiğin bu yatak Boğdu attı Avrupa’nın hıncını Yoksul ve yorgun gördü yedi düvel Dev zırhlılarla saldırdı Ölüm fırtınası kıyamet bir el Kasırga misali esti,çıldırdı İşte kefen beyazı umut Süngü takmış parıltılar içinde iman Ölmeyi emreden bir yüce komut Toz ve alev depreminde bir vatan Taş,toprak tabyalar arasında Ebediyet bahçesi bu Gelibolu Her babasız çocuğun yarasında Bir Çanakkale taşır Anadolu Çanakkale Anıtı’nda ben varım Vatanın mührüdür şimdi Mehmetçik Bu anıt; inanç,azim ve kararım Dünyaya karşı başım dik Bu şehitler sayılmakla,övülmekle bitmez Nasıl anlatılır Seyit Onbaşı? Tasvire mecalim, hayalim yetmez Kaldırdığı mermi, Türk’ün şerefli başı Hatice Ana’nın vatan kurbanı Saçları; kınalı kınalı Hasan Yahya Çavuş bir orduydu sanki Tekke Koyu’nda durduruldu düşman Hasmına su veren, el uzatan Türk Unutulmayacak asırlar boyu Düşmanını bile evladı yapan Bir millete tanıktır Anzak Koyu Savaşı süngüyle, dipçikle ören Barış çiçekleri taşıyan bir dal Dehasını topraklar boyu seren Yenilmez yüreğim Mustafa Kemal Yemyeşil bir toprak, masmavi ümit Milli kimliğimdir attığım adım Aldığım nefesin bedeli şehit Ben Çanakkale’de beni tanıdım Sonsuzluk iklimi bağrında yatan Her taşın altında bir gül, bir lale Diyorsam bu toprak bana bir vatan Işığım olmalı hep Çanakkale Ertuğrul Şakar |
Ebru Gözyaşları
Seslerde tükenen sevda bizim ki Yankılanıp gelmez sonsuza gider Karakalem eskiz,yap boz çizim ki Hiç oynayıp gülmez,ansıza çizer Kaçan kovalanır,topallar aşklar Bir zaman yeniydi harabe köşkler Harap bahçelerde duyulmaz meşkler Mazi hatırayı ıssıza çizer Bu dal meyve idi,meyve de bende Gülüşler koşardı,o narin tende İzlerini bile alıp gidende Ebru gözyaşları sessize çizer Ertuğrul Şakar |
Ekle
Bu bayramda Hüzün ekle yüreğine Gözlerini ıslat camlarda Dönmeyecek bir kuşun gidişini Gelmeyecek bir ısının bitişini Avuçlarındaki son sıcaklığı sık Gönül zindanında volta at Bir ah, bir of kısık Kar beyazı bir güneştir uçan Hasrettir yaralar açan Ertuğrul Şakar |
Elbise Giydirme Sevgiye
Dert çıplak olmalı Aşk çıplak Elbise giydirme sevgiye makyaj yapma Kokun senin kokun kalmalı Kokmamalı bir marka Seviyorum dememeliyim Senin dışında ki hiç bir şeye Ertuğrul Şakar |
Eskişehir
Sevgide bir Yunus Aşk ta yürekten Battal Hak ararken bir Hızır Dertte tasa da Porsuk Kıvrım kıvrım bir nehir Bozkır olmasına bozkır İçime ayaz verir Gözleri göçmen göçmen Sanki sıcacık çimen Ey sevgili toprağım Bir tanem Eskişehir Ertuğrul Şakar |
Evrensel Aynada Kendi Kendime
Evrensel aynada kendi kendime Yalnızlığımı oyun alanlarında arıyorum Kendimi görmekten bıktım Kendimi öğrenmekten Beni her ikiye bölüşümde paylaşımda Beni yapıştırıyorum yalnızlığıma Gök ve yerküreyi dürecek olan Okumam için beni bana açıyor Başka şeyler arıyorum evrensel aynada Bütün yansımalar bana çıkıyor Kızıldeniz'i yarmış Musa Ölüleri diriltmiş İsa Her denememde aşkla sevgiyle Yıkık yüreğimi buluyorum orta yerde Can derdine düşen çabalarım Ey aynamda oynayan yalan hayal Ertuğrul Şakar |
Gar Saati
Ne kondüktördür Ne makinist Ne yolcudur Ne karşılayan Ne öten düdük Ne anons sesi Ne kaçar Ne kovalar Ne endişe vardır Ne telaş Ne geçmiştir Ne de ati Bir derviş kalbidir Gar Saati Ertuğrul Şakar |
Geçişi Var mı Bu İşin
Akvaryumda balık yüzer Ben gezerim Ben türkü söylerim O hava kabarcığı Bir yanda her yer su Bir taraf taş toprak dünya dolusu sevmeyi icat etmişim Bilmiyorum balık sever mi Ben şiir peşinde O yosun Balık kızlar yok ya Balık erkeklerde olmaz Benim tabiatıma Onun tabiatına uymaz Ne feminizm ne eklentizim Kim vurdu ya gidiyor hayat kim Ben balık olsam bir an O da sürünüp, süslenip insan Geçişi var mıdır bu işin Balıkça bir duyarga sevişin Onun akvaryumu mu mutlu Benim elipsim mi bilmiyorum Ertuğrul Şakar |
Gel
Gel mutluluğu paylaşalım seninle Dünyayı paylaşalım Bir ekmeği Bir havayı İki yüreği Gel pırıl pırıl bir güneş gibi Aydınlık yüzlerle gülelim Gözlerimiz ışısın yıldız yıldız Tomurcuk çiçekler açsın Yanak yanak Gel yeni bir güne çıkalım Gönülleri el ele verip Bu gün bir başka gün olsun Bir başka olayım bugün Bambaşka biri gibi gel yanıma Günaydınlar dolusu bir dille gel İçimin tohumlarını çatlat bugün Yaşa başa bakma bu kez Koşa koşa gel Ey aşkın cimrisi,varyemez Ertuğrul Şakar |
Gel Haziran
Gel haziran Sen mayıstan daha olgunsun Baharda üşüyen yapraklarımı ısıt Güneşimi yay hücrelerime Kırk ikindi yağmurlarını bırak Çiçeklerin meyveleştiği durak Gel haziran Mayıs telaşından uzak Bitsin mayıs koridoru Bir at gibi hırslı. doru Mutluluk camlarda gözyaşıydı Can suyundan kökler ıslak Aşk yatağından kalkmalı Gerinmeli dal, giyinmeli yaprak Gel kirazlar kadar utangaç Sessizce kollarını aç Sen mayıstan daha dolgunsun Daha baştan çıkarıcı Ertuğrul Şakar |
Gerçek Diye Bildiğin
Gerçek diye bildiğin ne var Gözlerinin merak ışıklarında Şüphelerle yaşanmaz bilmiyor musun Karanlığın tohum olduğu toprakta Kovalanan ne sensin,ne benim Leylek de iklim ister,sevmek de Sonsuz ışık dediğin aşkı duyuyor musun Bu yaşta olmuyor serserilikte Kolay değil ellerini tutmak birden Sımsıkı sarmak havanı kolay değil İstesekte, istemesekte; seveceğiz birbirimizi Yürek saat akışlarında ki dil Gerçek diye hiçbirşey bilmiyorum Hayallerin gerçeği var sadece Henüz yüzleşmedi benimle utancım Kapkara örtülere bürünüyor her gece Ertuğrul Şakar |
Göç Saatlerinde Şiir
İnadına son Renkler ayrışır düşer Çoğul moleküller tek Tek dünyanın elementleri İkili dörtlü altılı Uzuvlar asal sayıdır Doktor sağlığı Sadaka eder verir Deriyi satar büyüterek Ergenlik bahçelerinde çiçeğe Çamur ayrıştırıcıdır varlığı Gen yuvalarında hazır gerdeğe Göç saatlerinde şiir Ölüm gibi yaralar hasreti Kırlangıç taşlar acıtır Saadet takısı eti Ertuğrul Şakar |
Gönül (Dörtlük)
Çarpan bir kapı gibi gönül kendi kendine Neşe ile kederle oynar akşama kadar Sevda diye tutturmuş bakmaz kendi derdine Şiir denen bir garip, bıkmaz oyuncağı var Ertuğrul Şakar |
Gözlerin Ay Ürkeği Adımlarla Loştu
Maddi yanın yerli yerinde Maddi olmayan yanın boştu Anot katot dinlemedi elektrik Her akü şarjında çoştu Akıl karanlık koridorlarda Gece yarıları sarhoştu Korkuyorum diyen vazgeçme Kayıp zamanlarda koştu Rüya merdivenlerinde bir karabasandir sevda Bir teselli simidi ' iyiydi, hoştu ' Bir yanını sular aldı götürdü Bir yanın kent artığı varoştu Seslensem benden bilirdin yıkılışını belki de Gözlerin ay ürkeği adımlarla loştu Ertuğrul Şakar |
Gül Atacaktım
Pencereden çektin neden kendini Hani senin için gül atacaktım Su da taşar bir gün yıkar bendini Rüya döşeğime şen yatacaktım Kaç defa tık tık la geçtim caddeden Demir bile geçmez böyle haddeden Ruhum çiçek açsın,içsin maddeden Serenat okuyup, renk katacaktım Bahara gülüşler ekleseydin ya Pencerede biraz bekleseydin ya Gözümü büyünle zevkleseydin ya Aşka boydan boya tam batacaktım Çekmişsin perdeni yüzün gizlenmiş Çoşku ırmağında izin gizlenmiş Salma bakışında nazın gizlenmiş Selvi söğütlerden tak çatacaktım Ertuğrul Şakar |
Gül Bıçaklı Gönül Yaran
Bilinen temcit pilavıdır her an Isıta ısıta bitiremezsin Gül bıçaklı gönül yaran Taşıta taşıta götüremezsin Yağmur bir su oyunudur Damıta damıta işler içe Dünya bir aşk düğünüdür Kararta kararta başlar gece Söz şiirin gözyaşıdır Öğüte öğüte yalnızlığını Elmas karbonun sır taşıdır Durulta durulta ıssızlığını Ertuğrul Şakar |
Gülüyor
Gizli mi gözünde bal rengi tatlar Dudağın gülüyor gözün gülüyor İçimde mutluluk ikiye katlar Yanağın gülüyor yüzün gülüyor Bir çerçeve resim olup düşünce Beni aldı binbir türlü düşünce Hayat ırmak gibi akar peşince Kirpiğin gülüyor nazın gülüyor Ne desem az belki seni överken Şubat ortasında yaz geldi erken Cemreler bir iki düşüyor derken Bir resim gülüyor özün gülüyor Nasıl bir şey oldu bilmem ki bende Sular koştu geldi bir kuru bende güzellik büyüsü bu şirin tende Kaş kirpik gülüyor, gizin gülüyor Ertuğrul Şakar |
Günaydın
Günaydın Yalnızlığımın penceresi Günaydın yalnız güneş Sen geceye saklanan ay Sen, sokaktan gelen gürültü Dökümlü perdelerim Beni yazan bilgisayar Sıcaklar artıran ay Günaydın sevgisine benzin döken Söz alevleriyle kavrulan aşık Günaydın nöbetteki mehmetçik Sen yüzüme serpilen alay Günaydın beni okuyan Tunç heykeller gibi susan dostlarım Gönlümde ki örttüğüm her inci sizin Günaydın dudağımda ki dem koyusu çay Günaydın hayat Akrep, yelkovan, saat Galaksi dolu kainat İçimde her sabah yeniden doğan sen muhteşem tay Ertuğrul Şakar |
Günaydın Cumartesi
Memnun şanslı gibi uyandım Konmak için çivit gökyüzüne Ten hitit rutubeti kokuyor Beğeni iğreti pekişmelerle dolu Egzotik bir beyanname ruhum Mahsul narlara misafir Günaydın cumartesi Oyalı bir beyazlığı damlattın Duvar ovamdaki sahile Upuzun kısmetli bir kısrak Acele etmeden hakim dörtgenime Deyim yerindeyse baştan aşağı Çeşni çeteleler fukara Susatmak çingenelik bu arzuyu Cemre hazan mevsimine yabancı mı? Ayaklı bir beden ne yapar Cumartesi yarı boşluğunda Erguvan harabelerde harap Kadeh sevilmek için doludur İzin almış bir aşk neye yarar Soytarılık soyunmak ister kendi kendine Karartmak istemesem de içimi Tıpkı diğer günler gibi dışarı çıkarım Hatmetmek için iş denilen mecburiyeti Taze seçim kumardır Dimdik kapılar imtiyazlıdır Günaydın durağan cumartesi Günaydın durağan cumartesi Burjuva bücürlerin tuğlası Kasım ayının çekirğe sisi Ertuğrul Şakar |
Güneş Esmer Boyalarla Yazar
Yedi ağustos pazar Güneş esmer boyalarla yazar Toprak yarılır sıkıntıdan Görünmez bir akıntıdan Geç ekilmiş bir tohum İnadından der yokum Var olmak bir kavga aslında Yaşamak denen direnç faslında Yaprak yeşil fakat dertli İnce bir çubuk biraz etli Suyu kimse bulmadı ki Sudur bize hayat sunan saki Her an bir fidanla sohbet Dikenle ayrık otu memleket Yer elması, teselli sarısı Kışa doğru çıkar gönül perisi Çaresizlik yanmış bir gömlektir tende Bir çapa kaçar kök bedende Öğle ortası aptal ıslatan bir yağmur Belki de bulutlar küsmüş ağlıyordur Bu ağustos şiiri de böyle olsun güzelim Şiirsel bir eylüle uzanıyorken elim Yedi ağustos pazar olmasına pazar Esmer olmuşum, güneş olmuşum ne yazar Ertuğrul Şakar |
Güneş Ol Beni Göster
sessizliğe söz düşmüş tılsımlamış mekanı maviyi beyaz yapmış bulutların kanı sessiz yorganlar altında uyuyor sevgi ve aşk notanın ' mi ' katında toprak içinde bir başak ses senin sesin olmalı dağılacaksa sessizlik göz sevinç damlamalı olacaksa hayat bizlik müzik duyulmaz kulakla ritim frekans ister gel beni tümden akla güneş ol beni göster Ertuğrul Şakar |
Güneşle Yağmur Arasında Oyuncağım
Güneşle yağmur arasında oyuncağım Nerde sabah ki şen kızlar gibi al yüzlü güneş Nerede kaşları çatık,gökgürültüsü yağmur Hani bahardı,hani yazdı,günceğizim Yıldız taramasında yol alırdık *******i Hani yakamoz sohbetlerde kızılyıldız İşte ikindi çökmüş ezanlı hava Kopuk bir mesaj zincirinde duygu İçim karışık yağdı yağacak gökyüzü gibi Beni mapushanemden dışarı çıkar desem sana Kimbilir hangi sokaklarda geziyorsundur Kimbilir hangi yüzlerle kızıyorsun bana Güneşle yağmur arasında oyuncağım Sen bir dekor gibi ardımda tutup Oyuncak ağlaması makara seslerle geçiyorum Ertuğrul Şakar |
Güneşlerle Geliyorum
Güneşlerle geliyorum Anamas Dağlarının eteklerine Kayabaşı taşkınlığında su oynaşına Patika yolları genişlet yüreğinde Yüreğinde kış karlarını biriktirme Açacak yaban çiçeklerini sakla kuzulara Sakla umut diye biriktirdiğin aşkı Sevilmek dünyanın en zor işi Baharın pınarı sevmektir aşkı Çatık kayalar gibi kaşlar yumuşar Hüzünler yeşil çimenlere dağılır sere serpe Sen korkunun bittiğine inanırsın İnanırsın bir gün bir seven gelir Sevgi çayır çimen oynar Dişlerin kış kardelenleri gibi güler Ertuğrul Şakar |
Güz Yüzlüm
Güz yüzlüm Hayatım Yeşermiş baharlardan Sararmış baharlara Kahve gözlüm Altın sarısı umutlum Kırık dalların yorgun Üzüntü peteğim Üzümü derilmiş bağ Hazan fırtınam Güz kapısı aralı Yüreğin nereli Aşk atım Sevgilim, hayatım Ertuğrul Şakar |
Güzel İstanbul
Antik zamanlardan gelen aydınlık ayak Tarihin gölgesini emmiş ayna yüzlü şehir Ayasofya ’ da kızıl, Sultanahmet mermerinde ak tapınak Peygamber muştusunun süslediği kutsal mehir Mermerlerle yarışır martılar kanat kanat Boğaz güzelliklerle dönüşür bahardan yaza Tarih kokusunda uyanır çağdaş bir hayat Bir çiçeğe hayran olursun, bir heykele, bir kıza Bazen bir taşı kıskanırsın yerinde Bazen eskimez gibi gelir çalarken bir çan Sen oluverirsin Üsküdar’da her seferinde Eyüpsultan ’ da güvercin gibi uçar ezan İnsan olmak ne kadar güzel İstanbul ‘ da Rumelihisarı ‘ nda surlarla kaplarım teni Dolmabahçe mermerin çiçek açmasıdır dalda Emirgan ‘ da sevinç laleler kadar yeni Ne batı ne doğu bir orta yerde Aşk örtünmez çıplak, arzu her beyazdan ak Ne eski ne yeni daha derinde Emel atlarının ufku, yedi tepeli bir tak İstanbul dedim mi aynalara koşarım Fatih ‘ i seyrederim atının üstünde İstanbul dedim mi sevdaya düşerim Gözlerim puslanır Beyoğlu ateşinde Haliç ‘ te Piyer Loti olurum bir tepede Nesillerimi saklar basamak basamak her mezar Ölümlerin can verdiği bir yeşil kanepede Nefis, hayallerini dura dura yeniden yazar Ruhumu avucuna çini çini işledim Ebruladım kanımı, canımı bahar bahar Senin yataklarında hak, adalet düşledim Mabet Şehir, Sevgilim, dünya cenneti diyar… Ertuğrul Şakar |
Hani İstanbul Diyorsun ya
Hani İstanbul diyorsun ya Emirgan,Kızkulesi Hani Haydarpaşa'da tren Eminönü'nde bilet gişesi Hani yürümek vardı ya boğazda Hani şehir hatlarıyla bir boğaz turu Hani Yerebatan Sarayı'nda ışık Hani Rumeli Hisarı'nda bayraktık Hani gözlerin yeşil/mavi/kahve Hani dalgalar kadar rahattık Hani İstanbul diyordun ya güzelim Biz o güzellikleri hiç yaşamadık 12.08.2001 Ertuğrul Şakar |
Harflerin Aritmatiği
Harflerin aritmatiği var mıdır? Senin hesaplarında harfler nedir Böldüğün zaman ismimi Can nerededir, canan nerededir Çarpanların kalpte mi toplanmış? Yoksa başka kümelerde midir? Toplamalarda hiç bir çıkmıyor Sevilmek toplamaya gelmiyor Çıkardığım çok şey oldu hayatta İsmin rakamları yemektedir Harfler ve rakamlar ne kadar serbest Yan yana, üst üste gülüşmektedir Ne hesap kitap, ne yazı beni kesmiyor Loğaritmik bir cetvel küçülmektedir Şah mat diyebilmek için aşk santraçta Sabır zaman içine gizlenebilmektedir Ezanı bekler gibi bir başlangıç Harflerde benim gibi sevebilmektedir Evdeki hesap çarşıya uymuyor bir tanem Aşk kantarda ağır gelmektedir Ertuğrul Şakar |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:07 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.