www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Ömer Dalman (https://www.cakal.net/showthread.php?t=144915)

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:11 AM

Bakamazlar Güneşe

O tiksinen
birbirini tökezletmek isteyen
malına gözünü dümdüz diken
düpedüz çekinmeden dalga geçen
utanmaz, arlanmaz, edepsiz, ölçüsüz bakışlar
nasıl da sarmış yurdumun sokaklarını,
kaldırımlarını, bakkallarını, metrolarını! ?

niyetleri kirlenmiş,
helalde çareleri tükenmiş,
2 lokma ekmek peşinde herşeye razı
elleri bıçaklı, makinalı
kapana kısılmış canavar olmuş benlikler
nasıl da korkmaz olmuşlar hiçbir şeyden! ?

nasıl da en nezih yerleri bile
adım adım kuşatmışlar? !
bölüne bölüne çoğalmışlar? !

o tiksinen
birbirini,
ne olduğunu ayırt etmeksizin dimdik,
düpedüz tecavüzle küçümsercesine
ve sanki, 'ne bakıyorsun birader? ! ' denmesini,
hemen sonra da üzerine saldırmayı beklercesine
kendini vahşete teslim etmiş bakışlar
nasıl da güzel yurdumun topraklarını kirletmiş
tepeden tırnağa! ?

artık her sokağa çıktığımda
abartısız
bir dakikayı bile
o bakışlardan kurtulamadan yaşayamazken ben,
görürken yurdumun topraklarının bile zehirden
rengini karalara çaldığını
nasıl
nasıl rahat uyurum? !
hakkımı kime, nasıl helal ederim! ?

o tiksinen
birbirini tökezletmek isteyen
tilkileşmiş bakışlar...

aslında hepsi kan ağlıyor da,
arkalarına sığınmış
alevler içinde
bütün benlikler.

artık çok geç ama;
bakamazlar bir daha güneşe...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Bakire Şiirler

Bazı şiirlerimi bakire haliyle bırakırım

bilirim
bir kaç kere dönüp baksam
makyajı eksik görünecek gözüme

alacağım elime kalemi
allığı, farı, rimeli, ruju
yürekleri hoplatan kadına çevireceğim kızı.

bu yüzden
bazı şiirlerimi bakire haliyle bırakırım

hep o sade
makyajsız gülümseyişi seyrederim yüzlerinde...

öteki 'allı pullu kadınlar'dan çok var etrafımızda!

bu benim kadınım...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Bakire Şiirlere Neşter

Bakire bırakmayı,
öylece salıvermeyi severim şiirlerimi genelde;
ama herzaman hatasız kul çıkmıyor kalem'den,
şair dostlar görünce -kızın- genelindeki arızaları
bildiriveriyorlar Allah razı olsun.

haklılar da...
daha seksi, daha alımlı,
daha salına salına dolaşmasını istiyorlar
ve 'babası'nın da daha saygıyla anılmasını...

alıyorum hemen elime neşteri, narkozu
hiç üzmeden kızlarımı
başlıyorum düzeltmelere!

aslında daha da heyecanlı
çünkü bu -sonradan müdahale-...
kusurları düzeltmek başka bir beceri istiyor;
bunda da uzmanlaşmaya gidiyorum.

zor tabii ilk anda bıçakla dalmak
ama olsun!
daha seksi, daha alımlı,
daha salına salına dolaşsın kızlarım
ve 'babası' da daha saygıyla anılsın.

artık bakire olmasalarda bıçak görmüş kızlarım
yaşamışlıkları artacak, fena mı? !
sonuçta zaten okuyan, okuyacak
üzerinden binlerce kere geçilecek;
bari eli yüzü düzgün olsun.

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Bal gibi de döverim!

Bir gün, iş yerinde kahve molasında
biri diğerine dedi ki:
-Sen hiç 'şiirle adam döven adam' gördün mü?
İşte Ömer bunu yapıyor, ondan okuyorum onu!

oradaydım
duydum, sevindim
ve ekledim:
-Döverim! Bal gibi de döverim!
Hem de zevkle!
hatta ağzını, burnunu bile kırarım
büyük zevkle!
öyle çok hak eden var ki
döverim aslanlar gibi!

diğerinin şaşkın bakışları ilham verdi biraz daha
devam ettim:
-kadın, adam dinlemem dümdüz girerim
zaten bu aralar öyle çok kaşınıyor ki yumruklarım!

eşkiya değilim ki yollara ineyim elimde tüfekle
barbar değilim ki elimde baltayla dalayım kalabalığa
ormanda değiliz ki, zehirli okları saplayım yüreklerine!

klavyemi, parmaklarımı, buz gibi soğuk irademi
ilhamlarımı, kinimi, hiddetimi kuşanırım
sarılırım şiirlere
dalarım hepsine ağız-burun dümdüz

bal gibi de döverim! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Bana ne? !

Tarihten gelen
taşların, duvarların, tabletlerin
üstündeki kanıtlara inanmazmış.
Binlerce yıl öncesinden 2000’leri görüp
ta o zamandan bu zamanı uyaranların,
gönüllerini yıldızlardan toplayıp
düzene sokup,
bilgi olarak tarihe dökenlerin varlıklarını saymazmış.
Yaratan’ı bile kendi dimağınca tanımlarmış,
sınırlara koyarmış,
müziğin ritmine göre kıvırtırmış!

her şeyi kendi bilirmiş,
elle tutmalıymış
gözleriyle görmeliymiş;
bana ne? ! ..

karınca yuvasına sığabilecek bilgisiyle,
bir iğne ile bomlayabilecek
4 yana dağılabilecek sevgisiyle,
sadece yapılı-döşeli yola, kaldırıma,
otomatik çalışan çamaşır makinesine, fırına,
müzik setine
ve plazmasına endeksli şükürleriyle
üzerine bastığı bu topraklara
hatta toprakları da taşıyan Dünya Ana’ya bile
sözünün geçtiğini
hatta onu bile yönettiğini sanırmış;
bana ne! ? ..

gün gelip de
sorduklarında bu toprağa
kaldırımlara, taşlara,
ağaçlara, denizlere, kuşlara
”bu şahıs hakkında neler dersin bize? ” diye
hepsinin birlikte vereceği cevaba bakarım! ..

o güne kadar kendini allamış-pullamış,
adına destanlar yazdırmış,
çığırtkanlar tutmuş,
büyük saygı görmüş
tek bir lafıyla boyunları götürmüş
itibarları sıfırlamış,
ensesi kalınmış;
bana ne? ! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Bando Sezai

Öyle bir koydun, yerleştirdin ki “küfür”ü hayatımıza,
öyle bir teslim ettin ki o bayrağı ellerimize;
dalgalandıra-dalgalandıra
bu köhne, kokuşmuş şehrin sokaklarında
balkonlardan bakanlara sallaya-sallaya
dolaştırmanın ayrıcalığından,
zevkinden, hiddetinden vazgeçemedik!

”küfürlerin”in tadına doyamadık
ve inanır mısın;
öyle ayarında yerleştirdin ki temellerimize
sökemedik bir daha, hatta ihtiyaç duymadık! ?

“küfür”ün bu kadar da “sanat” olabileceğini
nereden bilebilirdik? ..

Vay ki ne vay Bando Sezai!
demek sen ektin bu tatlı zehri köklerimize?
ne diyeyim Abi sana?
”helal olsun! ”..

taşırız bayrağımızı coşkumuzla
sallarız sağa-sola!
yüzümüzde neşe
içimizde o tarifsiz coşku!
erzağımız “küfürlerin” olur en ummadığımız anlarda
hayata gülerek bakarız Bando Sezai!

Öyle bir koydun, yerleştirdin ki “küfür”ü hayatımıza;
sökemez olduk, hastası olduk be Abi!

Seni doğuran o iki yüce insan
Fahiran Teyze ve Arif Dede’ye helal olsun!

Seni seviyorum Bando Sezai! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Bankalar serpiştir

Al beni
kirala, sat, döşe, boz, yap
ekle, çıkart
şekle sok, eğrilt, bük

üzerime şehirler kur
köyleri yık
çiçekleri bile kes gerekirse
saksılara boğ

ama lütfen
araya “bankalar” serpiştir!

al beni
yaz, çiz, okut
şaplak at uyukladığımda
cezalandır 'doğru'yu üstelediğimde!

ama lütfen
araya “bankalar” serpiştir!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Barbarlar Kralı Savaşbeyi

'Barbarlar Kralı Savaşbeyi'
aydan aya meydan savaşlarına girer
ağır kılıcıyla ne boğazlar keser
kafalar havalarda uçuşur
üzeri kanlarla yıkanır.

ayırt etmeden keser-biçer.
'kitle' iledir meselesi
ve tabii kendi ile...

tek tek bakmaz yüzlere.
korku ile bakan
hırsla, nefretle bakan fark etmez
bütün gücüyle sadece kılıcını sallar.
yemini vardır...
ve köyünde, evinde bekleyenleri...

Zafer için çarpışır, kendi için değil
bu yüzden gözü karadır.
kafaları uçanlar da zafer uğruna ölürler.

'Barbarlar Kralı Savaşbeyi'
uçurduğu kafaları savaş meydanında bırakır.
korkulu, nefretli yüzler peşinden gelmez.
isimleri unutulur
zafer önemlidir.

Bu yüzdendir işte
şaire de, yazara da 'isim-adres' sorulmaz.

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Basarım Zebani ile!

Bunca iyi şeyden bahsettik
soframıza onlarca kere davet ettik
muhabbetin en babasını ettik
yanımıza birbirinden güzel kadınlar aldık
onlara da akıl verdik, gönül verdik.
En çok gülen yüzümüzle seni uğurladık
sıkıntı anlarında yanında bulunduk dostum ama,
yarın öbürgün sahil yolunda
elinde 3’lü çatalı, gözlerinden çıkan cezbedici alevleri
ve oramı-buramı yaka yaka öpen
çatallı dilli bir zebani ile kolkola
sahilin keyfini çıkartırken rastlarsan bana
külahları değişmeyelim!

ya da ver, fark etmez o zaman
ben senin külahını da kolayca takarım!
ama demedi deme bak ha!

geniş tut kabullerini
lekeleme, etiketleme hemen herkesi
ne biliyorsun ki hem en yakınındakinin arka sokaklarını?
hiç girdin mi onun beynindeki o en karanlık odaya? ..

aman ha büyük konuşma
büyük beyanatlarda bulunma
ne kendini, ne başkasını pek de sınırlandırma.

hem sözü gelmişken;
vallahi samimiyim!
o zebaninin dili kor alevden olsa da
yanağımda gezinmesinden kalma o izler
o acı var ya;
hala hoşuma gidiyor yahu!
kalbim çarpmaya başlıyor hiç olmadığı gibi!

Bak demedi deme
büyük konuşma!
en boş anında basarım seni de
kolunda bir zebani ile; görürsün!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Baş Mimar'a başvur

Hani çok boşalır ya bazen insanın aklı,
hiçbir şey istemez ruhu,
hani yerinden kalkmak, gülmek,
muhabbet bile etmek gelmez ya içinden;
işte o zaman içinden Baş Mimar'ın adını geçir
geçirebildiğin kadar
defalarca...

dene bir kere, ne zararı var? !

Ne kadar yükseltirsen yükselt binanı
Baş Mimar senden iyi bilmez mi seni?
yüklerini, temellerini ve o yükselen yapını?
kaç kat daha çıkabileceğini? ..

istediğin kadar takviye et sonradan o temelleri
kendince,
kasnaklar daya binana dört bir yandan
balkonları içeri dahil et, salonun büyüsün
çatı katını izole et tamamen
ne fark eder?

ruhsatın Baş Mimar'dan olduğunu bilmezsen;
altınlarla beze bütün cepheni
tabelalarla reklamlarını yap binanın hatta
ne fark eder?

hani dilediğin kadar büyüttüğün halde binanı
birgün saplanır kalırsın ya o karanlık noktaya,
barınamazsın ya kendinin bile içinde;
işte o zaman içinden Baş Mimar'ın adını geçir.

çekinme, kimse duymayacak!
rahat ol.
ama dene bir kere, ne zararı var? !

dayanmadan kapına belediye memurları, zabıta
çökmeden binan
kesilmeden faturaların
Baş Mimar'a başvur
göreceksin, ne kolay işin aslında! ..

bırak şimdi karizmanı marizmayı;
dene bir kere, ne zararı var? !

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Başka Kurbanlar

Elinde gücün olduğu halde
savaşıma katılmadın
el vermedin;
sen sadece duyguda takıldın
bir vampir gibi kan bekledin
hatta ruhumun, kendi elleriyle gelip
sana kendini vermesini...

elinde gücün olduğu halde
sen
savaşıma katılmadın.
biliyorsun değil mi bunun önemini?
bu dünyada başka bir dil lazım
öyle herşeyi sıfırlamak her yiğidin harcı değil
herşeyi sıfırlamak ve
o aşk yoluna katıksız çıkmak... zor
hak etmek lazım.
uygun olsaydın neden engelleyim? ! ..
ama zor...
çünkü sen
elinde gücün olduğu halde
savaşıma katılmadın
sadece kendimi sana vermemi
kanımı sana vermemi bekledin? ..

olmaz! mümkün değil! ..
hiç umutlanma.
çünkü ben kendimin efendisiyim
ve Yaratan'ın kölesi...
ben bu savaşın bir askeriyim
gerekliliklerim var;
olmaz...
başka kurbanlar ara.

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Başka Ne Yapabilirim?

Dokunamam ki ona? !
bırak dokunmayı
yakınından bile geçemem
yüksek sesle iltifat bile edemem!
gözlerinin içine amaçlıca bakamam.

yapsam yapsam
arkadaşça bir tavırla
omuzuna dokunabilirim belki
o da çaktırmadan hani!
ne'rde o erkeksi dokunuş! ?
yapamam...
hani derler ya 'artık sahibi var'
ne demekse sahibi olmak
ait olmak? ..
bana uymaz ama
uyduranı çok! ..

mal mı bu sanki de sahibi oluyor?
hayallerine, beyninin karanlık köşelerine
gönlünün sessiz kalmış
sahipsiz alemlerine kim el uzatabilirmiş ki? !
ama anlayan kaç kişi kaldı, değil mi? ..

dokunamam ki ben ona!
bir yerlere çıkıp, sessiz bir köşede masaya kurulup
bir elim belinde
bir elim bacaklarında
gözlerim gözlerinde ve ara ara
dudaklarım dudaklarında
zaman geçiremem ki gecenin gizeminde? !

sadece bakar bakar dururum rastladığımda gözlerine.
arkadaş selamına bütün ilgimi
çekimimi yüklerim
bomba gibi dile getiririm!
anlar o belki ama
ses edemez ki! ?

yürür, geçer-gider yanımdan
adımlarına, bacaklarına, diğer bütün kıvrımlarına
hayranlıkla dalar, onunla adımlanır ruhum.

sonra belki satırlarla iltifatlarımı yollar
tatmin olurum oturduğum yerde
en azından bildirdim diye...

elimden gelen bu o afet için
başka ne yapabilirim? ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Başka Türlü Kırmış Kafayı

Arkadaş ta başka türlü kırmış kafayı.
sürekli dışarı atıp kendini
kararmış benliğini yüzüstü evde bırakıp
bütün dert tohumlarını geçici olarak gömüp
özgürleşip, rahatlayacağını sanıyor!

döndüğünde evine
halının altındaki tohumları
yine kendi kara suyuyla
çözümsüzlüğüyle suluyor.
yakınıp duruyor sonra “aah ah” diye
sigara yakıyor bol bol.
kafasında bin tane dert...
sanki herkesin yok! ?
ama gafil ya
bilemiyor artık
geniş bakamıyor zavallım.

başka türlü kırmış kafayı
kapatıyor halıyı dert tohumlarının üstüne
atıyor kendini yine dışarı
geziyor da geziyor.
ama ortada dişe gelir bir muhabbet de yok! ?
tabanlarını iyi yağlamış herhalde
hakkını vermenin peşinde...

benliğini yenilediğini
toprakladığını sanıyor dertlerini.
bir de üstelik akıl vermez mi ara sıra
”ruh esenliği”, dinginlik üzerine? !
insanın fena gülesi geliyor!

elimden birşey gelmez
arkadaş başka türlü kırmış kafayı.
ne desem dinlemez, anlamaz.
halısının altı kapkara olmuş
boğazına dayanacak birgün uykuda
kalbi tutacak
böbrekler isyan edecek
ciğerler çamaşır ipinde zaten!
haberi yok...

ama yapacak birşey yok
bırakın yaşasın kendini.
herkes kendinin kurtarıcısı
kendinin yok edicisi...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:12 AM

Batılının Peşinde İkilemde

Ohooooooo!
Biz diyoruz yol alalım alabildiğine
arkamıza bakyalım, yavaşlatır bizi;
yürüdükçe
öbek öbek, tepe tepe engellere takılıyor ayaklarımız hala!

Şu peşinden koştuğumuz Batılı alabildiğine en önde
teknolojide, ruhsallıkta, parapsikolojide, sosyolojide!
Küfürü ezmiş geçmiş
onu bile ti'ye alır olmuş;
adam 'onun-bunun anasına' düz gidiyor
tişörtlerinde bile,
takan yok... Herkes olgun, doğal, tatminli...

Bizse hala
hem Batılı'nın peşinde,
hem 2 pis laf görsek bir yerde
2 pis laf yazsak, çizittirsek ya da;
damgalarız, sansürleriz, engelleriz,
kapatırız, satarız anasını!

bin tane gocunanı
kapıp silahı arkamızdan koşturanı
pis bakanı
yargılayanı! ..

Ohoooooo!
bir de hala enayi gibi
diyoruz ki yol alalım alabildiğine! ..
hem de şu pek özendiğimiz Batılı'nın 2 adım peşinde!

ama işimize geldiğince
elimizle tutabildiğimizce
ruhumuza sığdırabildiğimizce!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Bayram-Seyran İkramlarla

Şu orta halli
yandan yemiş
hayata ucu ucuna tutunmaya çalışan halimizle
biz bile
bayram-seyran bilumum özel günlerde
saatbaşı yaptığımız akraba ziyaretlerinde
her evsahibinin onurunun ve misafirperverliğinin devamının
resmi ispatına destek olmak için
her ziyarette -sanki midemiz boşmuş gibi- davranıp
kibarlıktan
ikramlara hayır diyemeyip
kesintisizce mideye gönderdiğimize göre;

yılboyu davetten davete koşan bürokratların
ve iş adamlarının
tiplerinin kısa sürede kayıp
formlarından düşüp
birer su aygırı görüntüsüne bürünmelerine şaşmamak gerek
!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Bayramın Kutlu Olsun

Efendim? !
Bayramım mı?
Kutlu mu olsun?

Ha! Pardon!
Bugünün tarihini tamamen unutmuşum da
ondan...

Peki
öyle istiyorsan; olsun varsın!
kutlu da olsun, mutlu da olsun!
ama pek fark etmez inan...
sadece bende hatrın var diye
paşa gönlün öyle görmek istiyor diye kabul ettim.

Ama bak
ben de senin bayramını, senin yaptığın gibi kutlamazsam
sana telefon etmezsem
hatrını sormazsam
e-posta atmazsam
sakın alınma!

Seni seviyorsam, seni sayıyorsam,
anılarımda, şimdimde, geleceğimde
mutluluklarımda, güldüğüm bir filmde seni buluyorsam,
zaten bunu
normal günlerde seni yoklamalarımdan
arayıp-sormalarımdan
ve ruhuna dokunan e-postalarımdan anlarsın.

gerisini salla gitsin! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Bazen Öyle, Bazen Böyle

Bazen öyle, bazen böyle...
bazen evliya, bazen şeytan...
kara, beyaz bazen
buz gibi soğuk, ılık mı ılık yerine göre
veya keyfime göre;
hepsi güzel! ..

bazen bilet keserek, lekeyerek
bazen yardım ederek umulmadık şekilde
arkasından bakarak etekleri havalanırken
bacaklarını süzerek
akla görüntüleri kaydederek...

bazen inanılmaz terbiyeli
doğuştan bakir bir saflıkla...

bazen yaklaşılmaya korkulası bir niyet
bazen koynunda uyunası bir sakiniyetle
teslim olmaya bile kaçınılmadan...

ama ille ki
bazen öyle, bazen böyle...

hepsi biziz bunların, hepsi biz!
yadırgarsan; olmamışsın...
yadırgarsan yemek olmaz senden
iş çıkmaz
su olmaz, kova olmaz...

çünkü herkes mutlaka bir yerde
bir şekilde, bir nedenle
bazen öyle, bazen böyle...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Bazı Filmler

Bazı filmlere kör-kütük dal
aptal aşıklar gibi
ya da sürüngen et meraklıları gibi
bir anda ağzından akan salyalarla...
hiçbir şey görmesin gözlerin...

sürüklesin götürsün seni
yorumuna bile fırsat vermeden.

bittiğindeyse kan ter içinde
boşalmaya eş bir kendini bırakmayla karşılaş.

Bazı filmleri ilk bakışta sevemezsin.
onlara sabırla yaklaş.
gönlünü aç,
sıcaklığını esirgeme
sevmeye çalış.

Bir yıldırım aşkı olmayabilir,
ama tek vuruşluk ateşin tersine
hissettirmeden, seni çok yerinden ısıtabilir.
bir de bakarsın ki sonunda
öyle bir işlemiştir ki içine
parçan olmuştur adım adım.

ter yoktur, titreme yoktur ama
dinginsindir, huzurlusundur.

Bazı filmlerse yakından-uzaktan dokunmaz hiçbir yerine.
o zaman
orada hiç oyalanma
geç-git, devam et yoluna.

daha seyredecek, yaşayacak o kadar çok film var ki hayatta...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Bazı Kalçalar

Bazı kalçalar tapılasıdır,
dokunamazsın!
hatta dokunmayı bırak;
bu kalçanın sahibi
benim arkadaşım olsun,
sevgilim olsun, metresim,
seks oyun arkadaşım olsun gibi güdülerle
tanışmaya bile yeltenemezsin,
cesaretini toplayamazsın!

varsa elinde bir arka duruş fotoğrafı
şöyle geniş açı veren;
alır, arşivine koyarsın
ve ona sadece ara sıra bakıp bakıp,
içini geçirip, saygılarını sunar
hayranlığını gösterirsin! ..

bir anıttır çünkü bazı kalçalar,
ulaşılmazsın...

Bazı kalçalar vardır
haklarında konuşamazsın,
hayranlığını içine gömersin,
içten içe patlarsın,
patladığını bile belli edemezsin!

Bazı kalçalar tapılasıdır,
dikkatini, heyecanını, enerjini verirsin;
karşılığında hiçbir şey bekleyemezsin
ve efsane
umarsıca
bütün endamıyla
yürümeye devam eder,
sen sadece sessizce, saygıyla izlersin! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Bekçi Köpeği

Bazen öyle kadınlar görürüm ki birbirinden güzel
birbirinden seksi, davetkar ve alımlı
ve onların da yanlarında öyle adamlar görürüm ki;
hemen o adamları yanlarından tez zamanda attırıp,
1-2 milyar daha yatırım yaptırıp
yanlarına birer polis kurdu
veya bekçi köpeği hediye edesim gelir!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Bekle

daha var...
biraz daha var;
sıkılabilirsin ama sabret
bekle...

içinden iyi şeyleri geçirerek
daha çok 'ışığı' alnının ortasında
ve biraz da üzerinde hayal ederek...

Şeffaf kalmaya bak
geçirimli ol...
üzerine çekme dertleri 'kalıcı'...
bunu sakın yapma!
geçirimli ol ve
uğrayan dertler, kinler, nefretler, acılar
içinden geçsin, gitsin.
kalırsa içinde;
emersin, yapıştırırsın üzerine,
rahatsızlıklar çıkar
şaşarsın
'niye oldu bu şimdi? ' dersin,
doktorlara düşersin
ilaçlarla donatırlar seni;
bilemezsin
bilemezler...

idare et biraz daha.
daha var, ama -çok da- değil...
'sevgi'yi çek kendine
'sevgi'yi üret, 'sevgi'yi paylaş.
çiçeğinle toprağa onu ilet
koşularınla, sesinle
çocuğunla
ve en önemlisi yalnız kaldığında
iç sesinle 'sevgi'yi ilet.

bir tek böyle varacaksın oraya.
sakın sapma!
sağa-sola fazla bakma
devam et ve sabret.

biraz daha var
ama yılma
bekle...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Belki de

belki de
hergün “saat” gibi
saniyeler gibi
“deli” gibi
tıkır tıkır koşmasam
ağzım yüzüm karışık
ter içinde;

ona buna olmadık şekilde
olmadık yerlerde sarkar
bela olur, bela çekerdim.

evde bile yanıma
kimseyi 30 cm.’den fazla yaklaştırmazdım.
aile içi şiddetten; evde
adam tartaklamaktan; dışarıda
içeri girerdim! ..

belki de
hergün “saat” gibi
”deli” gibi koşup, zehrimi akıtmasam
kendi kendimi zehirlerdim
yanımda da kesin 2-3 kişiyi götürürdüm!

belki de
benim için -böylesi- en iyisi…

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Beni Hep Anlıyorsun

Sende hep bir gizem vardı.
hala da var...
ama, anlıyor gibiydin beni.
hala da öyle...
yine de gizem devamda...
anlıyorsun, ama hala da ses etmiyorsun? .

çok garip...
Güzel Yüzlüm, ince gönüllüm
neden ki bu hep böyle?

okşuyorsun aslında ruhumu ta oradan
olduğun uzaklardan,
duyuruyorsun isteyince sesini
telefonsuz, internetsiz
ama çok garip...
hissediyorsun beni
dokundurtmuyorsun ruhuna? ..

tamam! bu da güzel
anladığını bilmek
ta orada, bulunduğun yerden bana vardığını bilmek...
ama ne bileyim işte Güzel Yüzlüm
ince gönüllüm
belki ben mi biraz kabacayım da
bir türlü bununla yetinemiyorum?

sende hep bir gizem vardı benim bildiğim.
anlıyorsun beni
yine de hala ses etmiyorsun.
bağrıma mı bassam bu gizemi
def mi etsem gönlümden bilmiyorum ama
sen yine de beni hep anlıyorsun.

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Beni yine sev!

Hayatın bu boktan
karmaşık yalanlarla dolu
yollarında ilerlemekten

üzerimdeki erkeklik kılıfı
yerini
kalitesiz bir ******luğa da bıraksa

en ahlaksız, en edepsiz
değersiz, haysiyetsiz insan da ilan edilsem

ya da tam tersi
bütün piyasa mankenlerinin peşinde koştuğu
parayı bulmuş bir jigolo da olsam

bir şeyden hep eminim:
kapına gelip
orada uslu, yalnız, masum bir kedi gibi kıvrılıp
”Lütfen beni yine sev!
Lütfen beni yine sev! ” diye miyavlayacağım...

En yüksek mevkiilere de çıkıp otursam
krallar ve kraliçelerin en büyük kankileri de olsam
veya evrende yaratılmış
tüm hayat formlarına bürünsem de

bir şeyden hep eminim:
bütün o safsatanın bendeki göz boyayıcılığını
üzerimden silkinip

”Lütfen beni yine sev!
Lütfen beni yine sev! ” diye
o sıcak dizlerine kapanacağım...

Bir marangozun henüz bitirdiği
o taş gibi sağlam
gürgen mobilyadaki
yeni çakılmış buz gibi soğuk çivi de olsam

oradan çıkar, ayaklanırım
kapına gelirim ve

”Lütfen beni yine sev!
Lütfen beni yine sev! ” diye ağlarım...

İşte bundan eminim...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Bereket Bulaşan Olmadı!

Bereket sokaklar boştu...
ne vahşet şehir magandaları, ölçüsüz dağlılar,
ne gereksiz kibar, kibirli eşofmanlı
ama sporsuz mahalle sosyeteleri
yolları kirletmemişti.

yalnızca pürüzsüz havalarda bizim parkta
gündüz çiçekleri gibi açan
şu geçkin-çirkin kokonalar etrafımda dolaşmıyordu.

havada kar vardı bu sabah...
malum kar yağar, yağmur yağar
bize yarar!
ve yine öyle oldu...

zaten geceden uykusuzdum
kendimle birlikte fena şiddetli bir gece kapanışı...
içinde biraz gerçek acılar,
bedenimde huşu veren, derin izler...
ve sabahında yorgun, bitkin...
benim Küçük Şeytan'ın bir de erkenden gürültüsü oldu ya;
güne Canavar kalktım yine bu pazar! ..

Dayanamadım bir de karı dırdırı eklenince
belki eklenmedi de ben önceden tedbir psikozuna kapıldım.
çıktım gittim Levent Çarşı'ya.
Sakin, yalnız
önümde gazeteler
bir sürü lüzumsuz haber
ve Zeynel'in o eşsiz börekleri...

kısa bir mutluluktu.
karşı masamda seksi, sadist piercingle kaşında
ve bacaklarında siyah filesiyle punk bir kız...
neyse ki doğrulttuk manzarayı sabah-sabah!
bir bu vardı yanıma kar... gerisini siktir et günün!

bindim sonra arabama
kafamda bir miktar o kızın imaj kalıntısı...
vardım eve...
kafa belki biraz daha dingin
ama hiçbir güvencem yok.

bereket sokaklar boştu
bana bulaşan olmadı.
yoksa ilk şanslı kişi
bazı arkadaşların tertemiz sandığı façası güzel yüzüme
onlar gibi kanıp, hele bir ilişseydi
benliğime ortak iblisleri kucaklardı
kaderi fena değişirdi inan!
bilmesinler daha iyi...

sonuç? ..

hala evdeyim.
elim kandan uzakta
herşey hala normal, inanamıyorum! ?
ve elimde o nefret ettiğim yoğun dumanlı CHE purosu.
kaçacak başka nokta kalmamışken
sıkı bir hardcore parçası Mushroomhead'den.
ve önümde
internette akan 10'larla sıkı kadın resmi
en hardından! ..

belki günü daha iyiye götürürüm umuduyla
bakınıyorum.

bereket artık dışarıda da değilim.
olsa olsa tek zararım artık
kendime olur.

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Bırak Gitsin!

Bırak gitsin!
takma kafayı...
düşünme bile! ..
aklında ve gönlünde en ufak bir odacık bile ayırma böylelerine.
yakının veya uzağın fark etmez;
bırak gitsin! ..
kendi kaderi onun
ve bu bakir ışık;
senin kendi kaderin
kirletme...

Zaten 40 yılda bir görüşürsün.
ona rağmen paylaşılan en ufak gerçek bir his,
bir düşünce-fikir belirtisi
bir duygu birliği yoktur.
olamaz da zaten!
tek sorabildiği sana
gittiğin restoranın menü ve fiyatları,
kuaförünün tarifesi,
yediğin öğle yemeklerinin nerede yendiği,
arabanın ne zaman yenileneceği
ve belki bir miktar düşünce belirtisi adına
yeni teknolojiler, ürünler...
başka bir şey yok...
olamaz da zaten!
nedir ki ruhunun rengi, derinliği?
bulabilse böyleleri kendilerinde
en ufak bir fikir duygu belirtisi;
zaten amerikayı yeniden keşfetmiş yeniyetmeler gibi
güvercinler gibi üşüşmezler mi yerdeki tohumlarına bile? !

merak etme
bulsaydı o tohumlardan bir tane bile böyleleri
dünyanın 4 tarafına ilan etmeyi de ihmal etmezlerdi!

ama sen takma hiç kafana
Bırak gitsin!
düşünme bile! ..
bir daha ne zaman rastlarsın
bu hangi aya, hangi yıla denk gelir?
değmez be!

bırak gitsin...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:13 AM

Bırakıyorum

İşim-gücüm var benim
amaçlarım,
arlanmaz, önlenemez
ağza alınmaz arzularım...

savaş planlarım, barbarlığım
kesecek başlarım
bulaştıracak virüslerim var.

daha fazla oynayamayacağım bu yüzden
oynadığın oyunu bırakıyorum.
“kazanan” olmaksa dileğin
ok, kazandın
ama ben bırakıyorum.

işim-gücüm var benim
amaçlarım
ve birçok şey
senin göremediğin...

bu bir “zafer” değil benim için
bir ‘yola koyuluş’
kadere el veriş, tutunuş
zamanıma karşı bir yarış
kum saatim bitmeden...

sakın kızma
alınma ama
oynadığın oyunu
‘hem de çocukça, gereksiz görürcesine’
bırakıyorum.

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:14 AM

Bırakmasınlar e mi? !

Hay ben
bana devamlı aynı isimde bir Türk TV Dizisinin linkini atan
insanoğlu bilincinin en karanlık köşelerinde
acı veren bir aydınlık parçacığı olayım ve
acılarının nereden,
neden geldiğini anlamadan
devamlı adressiz bunalıma girsinler e mi? !

bilinçlerinin önünde ağır taşlarla
arası kurşunlarla örülen
büyüyen o dev duvarı gördükçe
daha da küçülsünler
daralsınlar
ve en sonunda benliklerini büyük acılarla yırtsınlar
doğum gibi...
yırtsınlar ki bu küreye de artık biraz ışık gelsin e mi? !

devamlı tekrar edilmesin ufak yaşanmışlıklar
ve tatmin olma sanrısına kurban gitmesin çocuklar
gerçeği arar olsunlar.
yakalamadan ayaklarından ellerinden gerçeği
büyüklerini de bırakmasınlar rahat e mi? !

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:14 AM

Biberseksüel

Yok yok!
ben rahat edemeyeceğim biraz daha takılmazsam
şu Überseksüel’in Kaşifi Ablaya! ..

Yıl 2006
aylardan Ekim...

Metroseksüel’in mimarı
kendini de çok seksi hissettiği
mum ışıkları arasındaki amber kokan gecenin ortasında
Überseksüel’i de keşfetti.
O sırada yanında olan Über Abi kimdi bilinmiyor
ama epey kendisine epey ilham katmış olmalı ki
yeni bir keşfi daha ateşledi! ..

Meğer ne çok seksüalite çeşiti varmış da
bizim haberimiz yokmuş! ?
temel seksüalite kavramları yetmez olmuş
canım trend insanına!
kendi çok komplike oldu
karıştı, düğümlendi, çözümsüzleşti ya;
ille dokunduğu şeyleri de düğümleyecek
karıştıracak! ..

Oturup-kalkmasına, yiğip-içmesine
işeyip-dışkılayışına göre
yalayıp-yutuşuna,
elleyip-kaldırmasına göre tanımlayacak kendini de
zavallı seksüaliteyi de! ..

Hatta ben de bu arada dayanamadım
altında kalmayım şu bizim Über Ablanın diye
seks yaparken acı biber yiğenler için de
ben bir tanım keşfettim!

Überseksüel’den sonra Biber Seksüel! ..

nasıl? .. güzel de duruyor değil mi? !
biraz yakabilir malum yerleri ama
idare edin artık! ..

hatta bitmedi!
Limonlu seksi sevenler için Limon Seksüel! ..

seks yaparken diğerinin yüzünü dumana boğanlara
Sigar Seksüel! ..

Ciğer yerken seksi sevenlere; Ciğer Seksüel! ..

yine bitmedi!
bu daha da yeni bir şey!

Geçenlerde bir gençlik partisini basmış polisler.
haplar, esrarlar havada uçuşuyor!
şeker yerine ekstazi kasesi dolaştırılıyor...
kimin eli kimin cebinde belli değil.

sağda-solda yorgana sarılı halde
orgazm olup, uyuyakalmış gençler bulmuşlar partide.
sonradan teşhis etmişler;
meğer onların hepsi de Yorgan Seksüellermiş!
yorgansız kuşları bile kalkmazmış! ..

Überseksüel’in Kaşifi Abla:
son sözüm sana...
sizin tarz seksüalite cinsleri
vız gelir, tırıs geçer üllkemizden
yer etmez, kokusu kalmaz.

sen bizim için şöyle daha içli,
acılı, duygulu, ağır şeyler keşfet de öyle gel.
Biber Seksüel gibi! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:14 AM

Bilemiyorum

ne kadar dokunmaya korkulu herkes
o çok 'bütün' ve 'bir' olduklarını sandıkları
forumlarda ve mail gruplarda bile aslında...
ve ne kadar yalnız
bakire
saf
kurcalanmamış, evrilip-çevrilmemiş hamurlar...

ne kadar el sürmeye korkulu herkes aslında ki
her “gerçek bütünleşme” girişiminde
buz gibi soğuk bir geri çekiliş sahneye hakim...

yoksa aslında 'öz'e güven mi kalmamış da
millet nette, bok'ta-püsürde
kendini olmayan birileriyle bütün zannediyor
ve susuz, sabunsuz sevişildiğine
öpüşüp koklaşıldığına
yoldaş olunduğuna inanası gelmiş?

halbuki ner'de o 'öz'?
ner'de o samimi sevgili?
ner'de o 'bir'in aşkıyla yanan cesur kalpler! ?

bir anket düzenlense en üst kürsüde
şu netteki, götteki bütün bireyler arasında
kaç tane 'öz' düşkünü maceraperest çıkar?
kaç tane dokunup, öpmekten korkmayanı?

bilemiyorum.

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:14 AM

Bilerek 'iyi'

Daha çocuktuk o zamanlar.
Yüzü temiz, dudaklarında küçük bir gülücük
gözleri gülümsemekten kırışık
suya-sabuna karışmayan insanlar gördüğümüzde
'iyi insan' sanırdık.

Hatta hatırlar mısınız
kendini dahi bilmeyen bazı büyüklerimiz
yüzlerini hafif ekşitip merhametlice
'iyi insandır yaa' derlerdi.

kaldı ki, büyüdük.
akıllandık, detaylandık
alnımızı çoktan karışladık
büyüklerin çoğunu aştık...

şimdi diyoruz ki:
'ne olduğunu' bile bilmeden
kendinden bir şey katmadan
saf-saf duran ve gülümseyen
'iyi insanların' yanında
kendilerini gösteren
bir şeyleri bilen, farkında olan
ve iyi olmaya çalışan 'iyi insanlar' çoğalıyor.

ne mutlu 'bilerek iyi olan'a! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:14 AM

Bilge Dansözlerin Bellerine Mangırlar

Yıl 2007; Ekim ayı ortası...
Ülkede durumlar gitgide karışmış.
Alınan Nobel Ödülünün nadir yaşanan sevinci ile
kapkara Ermeni lekesi birarada
sofralarımıza, yataklarımıza, işlerimize girmiş...

Konuşanı, yorumlayanı, yazanı
ağlayanı-güleni bol;
saymakla bitmez maaşallah!

Reytingler yine zıplamış.
Haber programların, özel kanalların
keyiflerine diyecek yok...

'Dansöz' denen kişiliklere de gün doğmuş!
Zaten tam bir dansöz sahnesi değil mi artık ortalık?
Göbeğin mutluluktan zıplıyor lömbür-lömbür
yağ üstüne yağ bağlıyor ama
ettiğin danslar tesellisi! ..
popon yenen kazıklardan ağrıyor bir yandan!
ama eteklerin onu da örtüyor bereket!
Seyirci her durumda mutlu,
yiyor, içiyor, eğleniyor maaşallah!

Aslında dansözler de mutlu...
Tam da bekledikleri durum...
Çekinmeden ilan bile ediyorlar dansözlüklerini
orada-burada, köşelerde, yazılarda...

Ağlarken gülmeyi
desteklerken, arkadan kösteklemeyi
olan herşeye gülmeyi
acıdığını hissettirmemeyi
hepten normal sayarcasına...

bir de bu dansözler, hepten azıtmışlar;
dört bir yana el vermeyi, gülücük vermeyi
bilgelik mi ne sayar olmuşlar?
Nasıl da gururla konuşuyorlar!
yoksa buldular saf insanları da
ver gazı mantığında
gittiği kadar gitsin mi diyorlar? !

Yıl 2007; Ekim ayı ortası...
Ülkede durumlar gitgide karışmış.
Alınan Nobel Ödülünün nadir yaşanan sevinci ile
kapkara Ermeni lekesi birarada...
ve tabii şu bizim sayıları günden güne artan dansözler! ..
orada-burada bilgece laflar ediyorlar
sırıtıp duruyorlar!

e hadi o zaman
bilgelerin bellerine, popolarına, memelerine
mangırlar tutturalım!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:14 AM

Bilgelik Kapısı

Herhangi biriydi o
karşımda duruyordu.
kendini laflarla, çizgilerle
işlerle
yaptıklarıyla, yapamadıklarıyla ifade etmedi.

fırsatı da olmamıştı henüz.
Hiç tanımıyordum ki?
medyum da değildim.

belki bir bilge, bir üstat
belki bir yalancı, hırsız
ama o an karşımdaydı tek bildiğim.

Onun önünde sadece 'açık bir kapı' olmayı seçtim.
bir çekim hissetti,
önceden gördüğü bir kapı değildi
daha önce ona böylesi sunulmamıştı.

Onu 'bilge' kabul ettim
kapıdan girdi
üzerinde kendi adının yazdığını görünce şaşırdı.
İçeri girerken yüzü hiç olmadığı gibi gülümsedi
mutlu oldu.
kendi bilgeliğiyle ilk defa tanışmıştı.

ona, farklı, herzaman önüne sunulan kapıyı da açabilirdim.
ama ben herkese hep bu kapıyı açtım.
girmeye alıştıkları
kendilerini durduran, bıktıran kapıları değil! ..

herbiri ise bilgeliğe daha da yaklaştı.

Herhangi biriydi o
karşımda durup, bana bakana kadar.
ama artık değil...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:14 AM

Bilginin Ruhuna Fatiha

Sürekli öğrenir insan, tamam
buna lafım yok.
sürekli yeni kıtaları keşfeder aşkta
sevgide, dostluklarda, işlerinde
kimi de felsefede, inançta kıtalar arar
buna sıkı takar hem de
diğer kıtaları, ırkları görmez gözleri...
tamam
buna da lafım yok...
demek ki kendi kıtasında yaşamak istiyor.

Ama öğrenmeyi dışa yansıtmak nasıl bir şey?
Sürekli benliğine indirdiği bilgileri mi zikretmek?
sürekli bilgiden mi bahsetmek
ve onun sonsuzluğunu övüp durmak?
'öğrendim de öğrendim' mi demek? ..

hiç sanmıyorum...

Öğrenmeyi dışa yansıtmak
benliğe çağlayan, ardı arkası kesilmeyen o bilgiyi
sürekli yinelemekle değil
o bilgiyi binlerce şekilden sadece biriyle
işe çevirmek, sanata çevirmek olsa
daha iyi değil mi?
bilgiyi bilgi olarak seyrettirmemek insanlara
gözlerine, kulaklarına, burunlarına
parmak uçlarına hitap ettirmek
daha iyi değil mi?

o zaman öğrenmek
kendini 'bilgi' olarak var etmişken
dünyada bedenlenmiş olmaz mı?
dünyaya fayda üstüne fayda katmaz mı?

daha iyi değil mi?

ben bilgiyi 'bilgi' olarak anmayı sevmem
bir o kadar bilgiye tapsam da
onu bedenlendirmeyi yeğlerim.
onu toprağa adam akıllı çakarım
filizlenmesini beklerim.

diğerleri içinse
'bilgi'nin ruhuna fatiha! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:14 AM

Bilgisayar Başında “tık” Diye

Yakın dostlarım bazen hakkımda endişe ederler
çok sinirle yazdığımdan bazı şiirleri
birgün bilgisayar başında
sinir krizinden “tık” diye gideceğimden.

Çeşit çeşit konuları
sokaklardaki, iş yerlerindeki
evdeki, restoranlardaki, wc’lerdeki
kafama fazla takmamamı
böyle şeylere üzülmememi öğütlerler
kimi zaman -bilgece tavırlarla-

ben de diyorum ki
hırpalarım kendimi
yollara sürterim burnumu
yakarım kollarımı sigaralarla
çöpleri bile karıştırırım!
ve de zevkle anlatırım
yazarım!

Bilge gizlemez
Bilge sakınmaz
Bilge görür, duyar
Bilge ağlar, bağırır, küfreder
hayata katılır
ve yaşadıklarından utanmaz!

Bilge ettiği lafın hep önünde gider
arkada özetlerini bırakır;
paylaşılsın diye
dertlere derman
muhabbetlere meze olsun diye...

Bilge bilgi’ye erdi diye
burnunu havaya dikip
karlı soğuklarda, fırtınalı havalarda
parlayan güneşten bahsetmez
dardaki fakirin sofrasına oturup
ziyafetleri anlatmaz...

birgün bilgisayar başında
sinir krizinden
“tık” diye gideceğimden endişe eden dostlarım
bakın dalganıza ve
yolunuz benden geçtikçe kırkyılda bir
otururuz, söyleşiriz en harbisinden
yalansız...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:14 AM

Bilinmez

En baştan beri 'bilinmez'din.
Buluşmalara gelirken 'bilenmez'
telefonlarıma çıkarken
geri dönüş yapmıyorken
defalarca çaldırdığımda 'bilinmez'...

mesajlarımı cevapsız bırakırken
ortadan kaybolurken
beni merakta bırakırken 'bilinmez'...

en baştan beri 'bilinmez'din...
her ne kadar sadakatten bahsetsen de binlerce kere
gözdağı verirken bana,
'deneyelim, bakalım olacak mı? ' derken
daha bu aşka girişten
anlaşılmaz şekilde sonlanırken herşey, 'bilinmez'…

hiç ulaşamadım sana belki
sen de öyle...

herşey başlarken bitmişti sanki.
Benim için bu 'yaşanmamış aşk' hala 'bilinmez'...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:14 AM

Biliyordum Yusuf Ağabey

Yusuf Ağabey;
ailenin arka sokaklarında
kuytuda kalmış uzak bir akraba...

şimdi mekanın çok uzaklarda...
sen bilirsin işini
daha ilk gittiğinde buralardan
sana yine güvenim sonsuzdu.
eminim biliyorsun hala...

tuvaletteki o karo plakalara her baktığında
insan veya yaratık yüzleri gördüğünü söylerdin bana.
aynı şey bende de vardı Yusuf Ağabey.
hala da var, merak etme!

bizim algılarımız hep farklıydı
tamam
sen gölgede kalmıştın
dinleyenin, anlayanın yoktu ama
sanki benim var mıydı be Yusuf Ağabey? !
sadece merkezdekilere yakındım,
üstüm-başım düzgündü de,
sen hiç içimdekini sordun mu? ..

Yusuf Ağabey;
ailenin arka sokaklarında
kuytuda kalmış uzak bir akraba...
bir garipti işte ne diyeyim? !
o da öyle biriydi.

ama o karo plakalarda
aynı suratları gördüğümüz de gerçekti!
hatta o bazı akşamlar işi daha da ilerletip,
evin dışından camlara, perdelere
beyaz ışıkların vurup-vurup
geçip gittiklerini görürdü.

sen de farklıydın be Yusuf Ağabey;
bunu ben hep bildim ve hala da biliyorum.
gerisini salla gitsin!

s

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:14 AM

Bilmeli

insan -bilmeli-

ben yedeksubay öğrenciyken
akşamları 'etüt'lerimiz olurdu.
bir görseydiniz;
millet sanki mezun oldukları okullara doyamamış gibi
nasıl da harıl harıl ders dinliyor
notlar tutuyor
sonra da ders çalışıyor!
inanılmaz bir irade! ..

bense
ne boka güvendiysem
bütün etütlerde
çok uzun ve edebi mektuplar yazmıştım
ara sıra da
hocanın yüzüne bakardım
-dinliyorum- zannetsin diye! ..

kafam nasıl duru, nasıl temiz
hiç anlatmayım bile! ..

ve işte o sınav günü geldi sonra...
o harıl harılcılar heyecan doldu.
yüksek not alacaklar ki
istedikleri yere 'yedek subay' olarak gitmeye
hak kazanacaklar.

olan oldu...
ben bütünlemelere kaldım.
ama hala bir şeylere güveniyordum
gören 'aptal cesareti' der
ya da 'torpilli' der! ..

bütünlemeye de girdik sonra 8 kişi
hoca zaten yalnız bıraktı bizi ki
geçebilelim...

Geçtik te zaten! ..

sonra birgün
nakledileceğimiz yerler seçilecekti kura ile
kalabalık ve depresif bir ortam...
kimi çeken güldü, zıpladı
kimi çeken ağladı doğuya gidecek diye...

sıra meslek kuralarına geldi
adım okundu
gittim, çektim.
'İstanbul' çıktı...

yüzümde yine o aynı 'aptal güven'
sevindim tabii ben de
ama ivmem öyle büyük değildi
ben zaten güvenli ve emindim.

insan -bilmeli-
bazen, gerektiğinde
kendisinin 'muaf' olabileceğini bilmeli...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:15 AM

Bilmiyordu ki Gafil

Bilmiyordu ki zavallı gafil;
benimle birlikte aslında
hergün basıp geçtiği toprağı, parke taşlarını,
apartmanının kapısında nöbet tutan kediyi,
evinin kapısının kulbunu
kullandığı arabasının lastiklerini de aldattığını!
onlara da terso yaptığını! ..

bilmiyordu ki zavallı gafil;
günden güne daha çok
daha sefilce içkiye gömülüşlerinin,
dumana boğuluşlarının,
çaresiz mutluluk arayışlarının doğduğu
o kör karanlık odada benim karanlığımın filizlendiğini!

zaten bilseydi benimle birlikte
bütün bu alemi, koskoca küreyi,
ayı, gezegenleri, yıldız sistemlerini aldatmaya cüret ettiğini,
bilseydi karşısına kızgın yüzüyle topyekun
evren’in ta kendisini aldığını
bunu yapar mıydı? !
ve o zaman yeni ibretlere ihtiyacı kalır mıydı? !

bir sözle bile yeri gelip ne hayatların çamurlandığını,
bir taşla ne kallavi uçakların düştüğünü,
ve bazen ufacık bir insancığın
o tek gönlünde
koskoca bir evren’in attığını
bilmiyordu ki gafil! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:15 AM

Bir akşam...

Bir akşam evime girmek üzereyken
hain, imansız bir magandanın
değersiz tek kurşunuyla veya
tam bir beyefendinin
caddenin köşesinde
yanlışlıkla gaza basmasıyla
bu haysiyetsiz, kaypak
adaletsiz dünyaya gözlerimi kapamışım
ne fark eder? ..

Hatta kapamadan önce gözlerimi
bir köpeğin de gözlerini ben kapatmışım
ne fark eder? ..

Gideceğim tek adres nasıl olsa 'ora' değil mi? ..

yine o, eşsiz manzaralı odamdan
kah dünyayı seyrederim, kah samanyolunu ve galaksileri...
dudaklarımdaki o her zamanki hin tebessümle
aşağıya yine bakar bakar
ölümün her türlüsüyle
ucuzuyla, pahalısıyla dalgamı o biçim geçerim!


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:23 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.