![]() |
kadın Ve Adam
kadın: - Adımı değiştirsem mi Leyla’ya? Adam: - Leyla bir kez gelmiş dünyaya! kadın: - Beni Leyla yapacak mecnun bulamam ki! Adam: - Ben Mecnun olsam sen Leyla... bilemem ki? ! . kadın: -. Adam: |
Kafiyeli Şiir (Orhan VELİ’ye)
yıllarca savaştı kafiye sevmez şair… şiir mi onla O mu şiirle uğraştı dizini dövmez şair… ne yapsa da kurtulamadı uyaktan, şöyle bir ayaklandı, yataktan, mezar taşında, şu mısralar döküldü, dudaktan, “Doğum: bin dokuz yüz on dört Ölüm: bin dokuz yüz elli Orhan Veli” |
Kalırsan Benimsin Gidersen Eyvallah
Sana kal diyemem hayatta, ne de git, Gidene gel demeyiz biz, gelene git, Ne de sevene ne de sevilene git; Kalırsan benimsin gidersen eyvallah. Okurum sonsuz semalarda ismini, Ben seni sevdim seni, değil cismini, Yunus kalbi öğretti, aşkın ilmini; Kalırsan benimsin gidersen eyvallah. Hakikatimdir elbette bir tek aşkım, Budur benim yalanlarımdan tek farkım, Karar ver artık durdu-duracak aklım; Kalırsan benimsin gidersen eyvallah. |
Kalp
Ömrüme büyük gelir, Göğsüme sığmayan kalp. Bedenime yük gelir, Kötüyü koğmayan kalp. Cennete doğmayan kalp. Baştan, kendini süsle, Ruhunu sütle besle, Yaramaz yoksa; sisle Şeytanı boğmayan kalp, Cennete doğmayan kalp. |
Kar Beyazı
Ne zamanları kar beyazı görünse bana Aklıma ölümüm gelir Kefene sarılmış dünyam Kefene göre dikilmişim ben Ne zamanları kar beyazı görünse bana Aklıma düğünün gelir Duvaklar takmış dünyan Gelinliğe bürünmüşsün sen “Biliyordum böyle olacağını en baştan Yalan da olsan, hoşuma gidiyordu beni sevmen Ne yapsam çare olmaz, gözlerim bıktılar yaştan Rüya da olsan güzeldin, güzeldi seni sevmek” Ne zamanları kar beyazı görünse bana Aklıma *******im gelir Kaderimin siyahlığı Aşkımın günahlığı Ne zamanları kar beyazı görünse bana Aklıma sevdiğim gelir Gülerken durup durup ağlaması Ve gözyaşlarını sildiğim |
Karar
Saklamak yersiz, ne diye bilmesin kimse? Cevap vermek de zor, her soru kolay...bilse! İki insan, iki kalp, dardır bir kafese; Sevsen, cennet sevdiğin...sevmesen, cehennem... Günde bir güzele kayar, kalbin gözleri, Birilerini arar gider, düş izleri, Gecelendi, aşk diye, bütün gündüzleri; Sevsen, cennet sevdiğin...sevmesen, cehennem... Şahit olan toprağa, göğe bak, imansız, Aldığın nefes, tattığın aşk, canlı-cansız, Yerküre, pire, hücre...olur mu sultansız? Sevsen, cennet sevdiğin...sevmesen, cehennem... |
Kardan Adam Hikayesi
kar kış kıyamet bu soğukta kim bu deli öylece duruyor nefes yok ses yok kalbi yok aklı yok yok elbisesi ne duygusu ne uykusu sadece sertleşmiş birleştirilmiş beyaz bir su kendi bir hayatı sıfır ölüm bahara o kadar canlı arasında sen cansız hem yalnız bu ne gam kardan adam |
Karmakarışık
gün sahte tanık gece bulanık gözler buzda gün sonsuzda ben de kaybolmuşum derde kaydolmuşum sesler karışık kim kime aşık dudakta tek hece aşk kırk üç derece ben de hapsolmuşum gülerce solmuşum sıkıntı stres keder adamı deli eder. bedenim olacaksa sensiz cesedim de olsun kefensiz ben de susmuşum sana sen konuşmuşsun Çin’de ben de susamışım sana sen boğulmuşsun içinde |
Kayboldu
Eskimeyen yüreğimin suyunu çıkardım avuçlarımda Gözlerimden kaçışan soğuk ve tuzlu yaşlarla karışık İçmek istedim Eğildim Bir kaç damla ödünç aldım Dudaklarıma çaldım Adını kazıdım suya Öpeyim dedim Gözlerim kapalıydı Açtığımda su buhar oldu Kayboldu... Yağmurları kovaladım doğduğu şehre doğru Yoruldum Dizlerimin bağı çözüldü Tepemde güneş Derecesi kırk iki Yangın var sandım Terledim, üşüdüm, dondum, Eridim, buz oldum Şehre az kaldı Koştum, koştum,koştum, koştum, koşturdum Kuş oldum uçtum Kanatlarım kırıldı, Kan akmadı kırmızısından Nehirler kızdı bozardı Toprak yandı yandı söndü Arkasını döndü Yağmur sustu, durdu, kudurdu, Sonra baktı bana Ellerimi uzattım güldü dalgasına El saladı, ağladı –sandım- Gözlerime tuz kaçtı Ovaladım titrek ellerimle Açtım Yağmur yoktu Ellerim toz oldu Kayboldu... Ayna çıktı karşıma Çatlak toprağıma dikildi...Şaşırdım Görüntüm yoktu...Şaşırdım Gözlerim belirdi ilk önce aynada Kaşlarım sonra, burnum, dudaklarım Ve başımı gördüm, vücudum yoktu Arkada yağmur gülümsüyordu Döndüm baktım yalandı, yoktu Aynaya baktım, yalan yoktu Cenaze vardı, üzülen çoktu Bir sürü ağlayanlar, sızlayanlar, ağıtlar Söylenenler, dövünenler, sövenler sayanlar Siyah elbiseler vardı ruhlarında Bir mezar, bir ceset, bir kalabalık...Şaşırdım Kefene sarılmış birisi Kefenden el salladı Ağlıyordu gerisi, Görmüyorlardı kördü hepsinin gözleri O eli gören tek biri vardı Bir çocuk, gözü yaşlı, sarı Elindeki testiyi yere düşürdü Koşmak istedi cesede, koşamadı, ağladı Diz çöktü ve sustu Ey yüreğini bir hamlede sıkan çocuk, Sakına parçalanma Suyu karıştı cesede Kendimi gördüm, oysa benmişim o Ceset de babam Susuldu ağzım, kulaklarım tıkandı Burnum aktı, vücudum yoktu Ağlayamadım, kurudum kaldım öylece Birden gözüm kapandı, ovaladım, Bir tek ben vardım Gözümden ayna parçaları döküldü suya Su parçalandı Toprağa düştü Toprak düştü Üşüdüm Toparlayamadım Ayna kül oldu, toprak ışık Ben karışık Mutluluk uçtu Üzüntü boldu Ben dahil herşey bir çırpıda Kayboldu... |
Kelimelerin Kifayetsiz Kaldığı An
Aşkım Ben seni içimde kaybetmişim yıllar evvelinden Ve bulmuşken Bir daha kayıp ilanı vermeye niyetim yok Sevgilim Anlatamadığım duygular Sardı sarmaladı içimi Kelimeler anlamını yitirdi Bitti Basitleşti Ve diyecek kelime yok Bizi bize anlatan Her ne kadar biz aynı cümlede iki özne Yaşadığımız aşk nesne olsa da Gerçi o cümle her ne kadar bir cümle de olsa Tek cümlelik bir roman aslında Bir lütuf Lütufkâr Allah Aşkım Sensiz bir ben düşünemiyorum Seni bensizliğe sürüklemekten korkuyorum aşkım Ve senin hayatını terk etmek demek Yani sensiz kalmak demek Benim bu dünyadan göç edişim Yada bu dünyanın benden göç edişi demektir Ve içimi döküyorum avuçlarına Avucunu yum aşkım Kaybetme göz yaşlarımı Sakla onları benim için Çünkü eğer olurda bir gün göç etmek zorunda kalırsam Dünyadan Yada dünyandan Öbür avucuna göm beni Ve diğer avucundaki gözyaşlarını olabildiğince sık Ve öbür avucuna damlat ki Sende hayat bulayım Tekrar doğayım |
Kırk
seninle geçen 1 gecenin 40 sabahı olur her günde 40 kere 40 düzine 40 gün daha fazla severim seni 1 fincan aşkın 40 yıl hatırı olur 40 yılda yürek gençleşir yüreğinin 40 yerinde her gün 40 haramiyi katleder 1 inancın zihnimde 40 kere 40’ın 40 üstünün 40 üstünü alsam aşkımın bir santimetresini anlatamaz 40 kalem bir araya gelse 40 kitapta 40 sayfada 40 şiirde 40 satır seni yazsam kelime yetmez, ifade etmez, duygum bitmez 40 gece gibi 40 gündüz gibi her anım seninle kaç 40 dakika 40 saat doyurur ki seni bana? kaç 40 öpücük yeter ki seni öpmeme? kaç fincan aşk tüketmeliyim 40 yıl hatırlı seni yaşamama? 40 kalbim olsa sana sevdalı hepsi bir bir ölse 40’ını çıkarsam da hepsi 40’ar 40'ar 40 defa daha doğarlar |
Kor Ayrılık
Bakıp kalacaksın, ben giderken narımdan, Sen şimdiden şimdiye alış, bensizliğe. Ve ben çoktan alıştım, biliyor musun? Yanı başımda olsan bile, sensizliğe. Yakıp donacaksın, son mumu mezarımdan, Ölümün tatlı uykusu, acı gelecek. Hangi fren sesi, hangi zehirli kurşun, Belki hesabıma darağacı gelecek. Akıp gideceksin, bir gün, şu kaldırımdan, Almayacak, ne camiler ne kiliseler. Ceset, gözlerini kapayacak da,ruhun Gördüğünü bilseler de bakmaz kimseler. |
Korku
Gece gündüz rüyalarımdasın, Uyumaya korkuyorum. Dolunayda bile sen varsın, Ulumaya korkuyorum. Gözümün altındaki çukursun, Sen yoksan tüm zamanlar dursun, Avucumda gölleşen yağmursun; Kurumaya korkuyorum. Sigaramın közünde dumansın, Zamansız karşıma çıkan zamansın, Nefesimde, ciğerimde havamsın; Solumaya korkuyorum. |
Küçük Saltanatım
Ağır bir roman gibiyim adeta, Çevir çevir oku bitmez hayatım. Sen bilmesen, bilecek yedi kıta, Sürecek aşka küçük saltanatım. Eşkıya de, dağdan inme ayı de, Layık değilsin sen, aşk adayı de, Terk et dünyamı, dünyayı de; Sürecek aşka küçük saltanatım. Saçmalıyorum belki delirerek, Dağıtıyorum sayfaları tek tek, Görürsün, sen olmasan da tek yürek; Sürecek aşka küçük saltanatım. Kolay deme unutmak, kolay değil, Vazgeçmez gönül bunu böyle bil, Daha ne göstereyim sana delil; Sürecek aşka küçük saltanatım. Hani demiştim ya ben bir romanım, Namerdim, keserken akarsa kanım, Böyle bir yazıya, şöyle bir tanım; “Sürecek aşka küçük saltanatım.” |
L a v
Kar yakışlı, Yağmur sözlü, Dolu bakışlı, Bulut gözlü, Gökyüzü cennetim, Dolunaylı özlemim. Her ne kadar üşüsem de karşında, Yüreğimde lavlar kaynar. Penceremden güneşsiz ateşler damlar. İçimdeki aşkla anlamlaşır. Söndürürsen ölürüm bil. Sakın ola söndürme; Beni öldürme... |
Laci Bir Masal Gibiydin Düşlerimde
laci bir masal gibiydin düşlerimde senin bendeki pembeliğin yansıyordu bir de dudaklarından bana ait bulutlu kelimeler… gözbebeklerinin melodili ruhunda hem eğleniyor hem gülüyorum seninle güzelleştirmek lazımdı o menekşe bakışları ömür boyu güzellikten soğusa bile hem de ıslanmak var o menekşe bakışlarda belki de hayat öpücüğü dedikleri de bu kadar ıslak bu kadar tatlı, hoş, güzel ve bu kadar yumuşak. aşk dedikleri benim sana duyduğum tüm hislerin karşılığı ve ya senin özel mekanlarında oturmak ve yahut düşlerimde laci bir masal gibi olman ya da masallarımda laci bir düş iyisi mi biz yine, güneşten önce doğup ay gölgesi bitiminde esrarlı bir şekilde batalım iyisi mi sen hala laci bir masal gibi ol düşlerimde |
Makalelerimdesin
Bir matbaa var Gönlüme kurulu Gazete basıyor sürekli Resimsiz Ama onurlu Açtım sayfaları teker teker Baktım da bir an için Hep ismin yazılı Baş köşelerinde Seni sevdiğim basılı Makaleler halinde Dolu dolu |
Maliyet Fiyatına Köz
Sabah içine kusmuş, güneşi hissetmeden, Gel ne olur ey gece, günaydınlar de bana. Toprak fısıldar mı ki, bilmem günüm bitmeden Ayrıl cesedimden ruh, ölüm iç kana kana. En son parti ne zaman, nerde, nasıl, kiminle, Bayram tadında çay ver deminle kıdeminle, Bir tek çizik de sen at kangren kaleminle, Yansın içimdeki köz, maliyet fiyatına. |
Maske
gırtlağına sarıldım kızgınlıklarımın avucumdan sıyrılıp sise dağıldılar… yakalayamadım… su yüzüne vurdu, gerçek tarafımın perdeler arkasındaki sırlı yüzü… ağlayan yüzü… o sıra maske yapıştı elime… şaşırdım… yüzünde gülücükler doğuyordu… ağlamadan… tanıştım… bir maskeye baktım bir kendi yüzüme benim gözlerim kabarmış kaşlarım çatık ve kaçık maskede yapmacık bir gülümseme, mutluluk çatlak geçirdim maskeyi yüzüme, denk geldi güller fışkırdı her tarafım sevindim farkında olmadan tutarsızca baktım aynaya yansımama gündüz oldu gülüyordum bu ben miyim diye sordum? cevap; “ -.? ! ” sinirlendim, çıkardım maskeyi yüzümden karardım, gündüz bitti… yeniden başladı gece ağlıyordum eskisinden beter yüzüm yeni gözyaşlarıyla buluştu gerçeklerim ortaya döküldü, boynum büküldü alnımda çizgiler çıktı, beni yıktı… maske dönüp bana baktı, elimi yaktı. kimsecikler görmedi, bilmedi beni benden başka kimsecikler anlamadı, anlayamadı anlamak da istemedi anlaşıldı ki; anlaşılmadım, anlaşılamadım anlaşılan ayna yalandı… gündüz yalandı… maske yalandı… gece doğru ve gerçek… benim gerçeğim |
Maviye Boyanan Kalp
Seni düşlediğim anlar Gözyaşlarım kaynar gözkapaklarında İnat bir yağmur Toprağımı kavurur Adressiz kurşun Delirmeme sebep olurdun Hastalık gibi şiirlerime Beynimdeki kayıp şehirlerime Bulaşırdın Çaresizliğe alışırdın *** Seni düşlediğim anlar Eski ama benim için yeni Badanasız duvarımda ismini görürdüm Kanlarla yazılmış olan Karalanmış, parçalanmış, yanmış, dağılmış… Kâğıt paralarla arası açılmış, Bir yığın bozuk para olurdun Cebimi doldururdun *** Seni düşlediğim anlar Ağlamasını anlatır ağlamak Gözlerimden ellerime üşüşen Karla karışık gözyaşlarıma Bilirsin ki bakışlarında doyardım açlığa Gülücüğün yaz uykusu gibiydi vücuduma *** Seni düşlediğim anlar Bilir bilmez Okunur okunmaz şiirler düşer kalemin ucundan Islak, kuru, buruşuk-muruşuk Yarı dolu yarı boş kâğıtlara Islaklığını görürdüm resimlerinde Yer gök ıslanırdı Yabancı zeminlerde sesin yankılanırdı Depremi hissettirircesine topraktaki tohuma Bedenim yağmurla minik parçalara ayrılırdı Sağanak sağanak yağardın ruhuma *** Seni düşledim anlar var ya Perde arkasından dışarıya süzülürdüm Seni görürüm diye Hayalinle sarmaşır, kucaklaşır, gülüşür, sevişirdim Olmadığının farkına varınca Düşünmenin bile ne kadar faydasızlığını anlardım Ağlardım *** Ve seni düşlediğim anlar O zamanlar Gülmesini unutur Yerine ağlamaları koyardım Fayda etmeyince Kalbimi maviye boyardım |
Melekler Gibi Sevebilen
Ellerimde büyüdün Ben çocukluğuma yüzerken Sen yaşlılığa yelkenler açtın Göğsümde uyuturdum çocukluğunu Basit cümlelerle ağır sohbetler ederdik Sen gülüyordun Ben ağlıyordum Sonra sen ağlıyordun güldükten sonra Yaşlarını topluyordun parmaklarınla yanaklarımdan Sarılıyordum sana, unutuyordum her şeyi bir an Yasak birikintiler Bataklığa dönüştü avuçlarında Gözlerimiz kapalı yüreğimiz açık Sevişiyorduk güneş doğana kadar Ben batıyordum seni sevdikçe Sen göğe yükseliyordun merdivensiz çıplak ayakla Beni suçladılar biliyor musun Kalbimi avuçladılar yargısızca Sen uzaktan izliyordun acımaklı Ben tiksiniyordum kendimden senin yerine Çünkü, seni hala seviyordum kimseleri takmadan Bakışlarımızda boğulduk nefret edercesine Sonra sen büyüdün Ben çocuklaştım Sen beni sokağa bıraktın, sırtını döndün bana Öleceğimi bile bile Sokakta yağmur vardı Ben titredim kedi gibi Yıldırımlar korktu sana kini olan beni görünce Sen acımadın bile Belki de neredeyse çatlayacaktın İçinden güle güle Sebepsin diye bu hale Bi dakika, şunu merak ediyorum biliyor musun Ben ağlıyorum ya Acaba sen de ağlıyor musun hala güldükten sonra Oluyor mu benim gibi gözyaşlarını biriktiren Ağlarken nutku kesilen Her şeye rağmen seni yalnız seni Melekler gibi sevebilen? Zannetmem! ! ! |
Mızıldıyorum
hüznüm yastı ve bastı yüreğimi çek kelepçelenmiş ruhunu çek içimden vur derinden doğmaya hazır talihsiz ümitlerimi kanat durma kanat aşka, aç yüreğimi kanat, durma kanat aç aşka aç, yüreğimi ve en nadir yerlerime birkaç aşk ek çile dolu dört bir tarafım artık yok affım sızlıyor, cızlıyor, mızlıyor milyonlarca tarafım ha ölmüşüm ha öldürmüşsün ha ölmüşmüş cesedim ha ha-yallerim ağlamış ha ha-stalanmışım ha ha-pşurmuşum ve hiç kimse “çok yaşa” dememiş tutuluyor tutkularımın tümü tutarsız ve tutulmuş tavrına sonra içime giriyorsun ve sabahlıyorsun orada ve bayıltıyorsun aşkınla ruhumu terk etmiyorsun ve çıkmıyorsun içimden, daha dünkü gibi çılgın dünyalarımın maksimum rüyalarımın içinden başka bir aşkın başka bir aşktan olan sesine zaten fırsat vermiyorum kimsenin girmesine üstüne üstük bir de çocuklar gibi anlam veremediğim bir şekilde mızıl mızıl mızıldıyorum nefesim tükenesiye bitesiye ölesiye |
Minyatür Şiir
minyatür şiirlerde kalmış gecenin sessizliğinde kapışılan aşklar… gözlüklü gözlerin büyüsüne kapılan umut iklimindeki renkler gibi şu an… sürtünmeyle ortaya çıkardı önceden ama şimdi yapayalnız ve unutulmuşlar asite gerek yok ateşlendirmek için aşkları… ve güneşte kusuyordu şarabını nefret edercesine üstelik güneş de… o anda yalıtkan sevdalarda beliriverdi şirin mi şirin tatlı ve anlamlı bir yüz ve eğitilmiş sevgiler seferden dönerken işte o gamsız fevkalade vakit yaralı bir kol ve çizil bir yol yok oluverdi karanlık ortasında yaşayan ışıklar gecenin taraftarları ile çatışmada ve o çatışmada kanlar damardan patlar aşk silsilesi halinde, baloncuklara gömülmüş nihayet kalbimden akan damlacıklar gürültüsü kanlı bir beste oldu kapalı mekanlara ve hayret hayat kasetindeki bu aşk bestesi kayboldu birdenbire satış depremlerinde ve sevinç hediyelerinde aşklar bir bir ayaklar altında sürünüyorlar minyatür şiir beyitlerinin kafiyelerinde |
Mühür
Hangi duvarda asılı Hangi tarihi gösteren Kaç takvim yaprağı daha koparmam Gerekecek Zamandan Kavuşma anı için… Kaç gece çabuk sabah olması ümidiyle, Dua etmeliyim Yaradana Gözlerim yanaklarıma akarak… Kaç şiir daha yazmalıyım Nazlı hasretinin kanadına Parmaklarımla Titreye titreye Bin bir duayla sevgilim… Sana hoş gelmelerim hoş kalmalarım Kaçıncı bahardan sonra Gerçekleşecek… Santim santim Vücudunu okşamalarım Seninle bitmeyen sevişmelerim Hangi çağın kapanmasından sonra Hangi çağın açılmasıyla Ebedileşecek… Bilmiyorum… Şu var ki bildiğim; Diyebileceğim Biliyor musun kadınım Bir mühür Kalbimizde Lütufla basılmış cennet kokulu Aşk yazgılı bir mühür Hiç silinmeyecek Ve zaten kimselerin de silme gibi bir lüksü Olmayacak olamayacak Bir bardak zemzem suyunun Ağzımızda canlanmasıyla Çöller yağmur duasını bırakıp Şükredecek Ve şükürlerle birlikte Yeryüzünde ıslanmayan Tek bir ağaç yaprağı hücresi bile Kalamayacak |
Nazar ve Mezar
Gölgen periler gölgesi, Yüzün melekler neşesi, Nefesin güller ülkesi; Dudağında nazar durur. Gülüşün bende var iken, Canım çıksın, kalsın beden, Ruhumda dolaşır gölgen; Başucumda mezar durur. |
Ne Aşklar Varmış Be!
Aşk vardır; küçük şımarık çocuk gibidir, Düşe kalka büyür. Aşk vardır; denize düşmüş damla gibidir, Halka halka büyür. Aşk vardır; sadece güneş gibidir, Yansın par par bitmez. Aşk vardır; ebedi takvim gibidir, Kopar kopar bitmez. Aşk vardır; yeni doğmuş tay gibidir, Hep dört nala gider. Aşk vardır; on beşinde toy gibidir, Her tür yola gider. Aşk vardır; bir yanı kırık ayna gibidir, Sensindir yarım-yamalak. Aşk vardır; alt-üst divan gibidir, Altı serttir üstü yumuşak. Aşk vardır; bir tepsi baklava gibidir, “OHH” yemesi hoştur. Aşk vardır; uzunca oklava gibidir, “AHH” demesi hoştur. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:02 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.