www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   M.Fetullah Gülen (https://www.cakal.net/showthread.php?t=82126)

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:50 PM

Hâtıra

Nurlu bir geceydi o eski zaman;
Hülyalarımda füsunlu hâtıra,
Yağmur nağmeleriyle ara ara,
Boşalıyor gönlümdeki bahara
Uyaran yıldırımlarıyla her an...
Sînemde hep geçmişin mûsikîsi;
Gürül gürül ve oldukça derinden,
Dalga dalga esen akislerinden,
Şehrâyinler gibi şen günlerinden
Ruhumda tınlayan cennet bestesi.
Hâlâ taptaze o şiirin gülleri;
Gülümseyen bir resim gibi sıcak,
Menekşeler gibi hep salkım saçak
Ve düşlerdeki bahardan daha ak,
Her lahzası ayrı bir haz günleri...
Güneşi asla batmayan bu dünya,
Her yerde ışıktan bir sürü izler...
İzlere yüz süren aydınlık yüzler,
Gerçi şimdilik sakin ve sessizler,
Ama her ruhta hep o eski rüya...
Her soluk huzurla gürleyen bir şarkı,
Neş’eler tülleniyor hülyalarda;
Yeniden gün döndüğü şu zamanda,
Devran gülde, lâlede, erguvanda,
Tıpkı mâzi gibi... fark sırf çağ farkı...
Dört bir yanda dünün soluğu, sesi,
******* bir sırlı doğumla gergin;
Duyup sezdiklerimizden de engin,
Geçmişin baharları gibi rengin
Ufukta tül tül onun emaresi...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:50 PM

Hâtıralar

Yine geçmişin ak hâtıralarına daldım;
Bir tatlı çağıltıyla yerimde kalakaldım.

Her devri ayrı bir ihtişam ve ayrı bir şân,
Âdetâ dünyâları saran ışıktan tûfân...

Düşündüm o muhteşem devletini Osman’ın...
Ve zirvelere ulaştı elinde Orhan’ın.

Yürüdü garbın karanlık âfâkına emîn,
Gürledi gülbanklarla her yerde "feth-i mübîn"

Derken her yanda şahlandı evlâd-ı fâtihân,
Ve bir çığlık oldu inledi Yavuz Selim Hân...

Çağlar ve çağlar boyu böyle kükreyip durduk,
Dünyâda tıpkı bir uhrevî saltanat kurduk.

Hülyâm hâlâ meshûr cedlerin velvelesiyle,
Ve meydanları dolduran at kişnemesiyle...

Her taraf bağ-ı iremdi o kutlu devirde,
Adetâ cennetler tüllenirdi perde perde.

Meğer kadrini bilmişler zamanın çok erken,
Henüz hiçbir yerde onun sırrı bilinmezken.

Nurdan ırmaklar gibi akmışlar çağlar boyu,
Çağıltılarla her yanda, Cennetlerden suyu...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:50 PM

Hayâllerdeki Manâlar

Şevkle şahlanmış ruhların gezdiği yerlerde,
Gördümdü yıldızlar arası taht kuranları.
Her gece bir başka visal ile perde perde,
Girip Dost harîmine mahmûr dolaşanları.
Aşkın "hay-hûy"uyla inleyen sînelerinde,
Ebedî sükûnun nağmeleri duyulurdu.
Binbir güneşin kol gezdiği iklimlerinde,
Gümüşten kanatlı güvercinler uçuşurdu.
Mâvilikler içinde uzayıp giden yollar...
Ve ışığın ilk kaynağı, herkesin murâdı.
Her lâhza vuslat arzusuyla gerilen kullar,
Hayrete erince secdeye kapanırlardı.
Şimdi üstûre sayılan o renkli levhalar,
Târihsiz nesillere göre birer hâm hayâl...
Ey hayâllerde hâlâ parıldayan manâlar;
Yetişir, gelin! Gelin, artık bitsin bu melâl!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:50 PM

Haz ve Sızı

Duyduk sînelerimizde derince bir sızı,
Sanki ruhlarımızda alev alev bir ateş;
Ürpertti bir kere daha belâların hızı,
Mahvolmuş milletlerin ürpertilerine eş...
Bir sarsıldık ki, korkunç ve her yanda âh u zâr,
Çağladı gözyaşları yeniden oluk oluk;
Viran olan her şey gibi ruhlar da târumâr,
Yankılanıyor her bucakta müthiş bir boşluk.
Duygularda bitevî koskoyu bir karanlık,
Sapsarı şimdi ümitler ve solgun rüyâlar...
Sanki zulmetler kalıcı, ışıksa bir anlık;
Üst üste devrilmiş âdeta bütün hülyâlar.
Manzara müthiş... ama gel, bir de gönlünle bak.!
Enkaz üzerinde imar nurları parlıyor;
Teslim ol kadere ve kendini Hakk'a bırak.!
Dikkat et ki, gökler yeni ışıklar salıyor.
Kudret yeniliyor sararmış solmuş eskiyi,
Bir baharla ki, gelin edâsıyla ufukta;
Rahmete çeviriyor karı-buzu-tipiyi,
Kim bilir ne sürprizler var bu gelen şafakta..?
Yok olan mevsim ebedî hendese ağında,
Bir dantela gibi örülüyor sessiz sessiz...
Âb-ı hayat yudumluyor huzur kucağında,
Annelerimizin sütü gibi ak ve temiz.
Hassas ruhlar şimdiden Firdevs'e ermiş gibi,
Mârifet ufku ölçüsünde derin ve zengin;
Haz çağlayanlarındaki, baş döndüren debi,
Allah dostlarının duydukları kadar engin...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:50 PM

Hazan

Yorgun gözlerle yaşanan bir solgun macera,
Çarpar kulaklara poyraz gibi ara ara,
Ağlar bütünüyle bahar şi’rinin gülleri,
Sessiz bir melâl sarsar koylarda bülbülleri,
Hüzünle buğu buğudur artık şadırvanlar,
Ve kısar nâzenin boyunlarını kuğular,
Ovalar yasla inler, dağlar hicranla ağlar;
Mavi, yeşil, pembe, turuncu karalar bağlar;
Biten ömürlerin son dakikaları gibi,
Derince bakılsa görünür dünyanın dibi
Sonra yaz-bahar füsûnlu bir hâtıra olur,
Hülyâlar ümitleşir, vicdanlarda duyulur,
Bekâ, bu fanilik hissi içinde gelişir
Mantık bu büyüyle âdetâ uhrevîleşir,
Duyar İnsan ölümün sihirli sükûtunu,
Görünür herkese yürüdüğü yolun sonu,
Gömülse de hisler yok olmanın melâline,
Ve yutkunup ağlasa da kendi zevâline,
Düşünce tıpkı tohum gibi düşer toprağa,
Ve koşar firdevse ulaştıran durağa,
Hissetmeden asla ne bir acı ne bir sızı,
Köpürür duygularında ötelerin hazzı,
Sonbahar bir ak doğuşun şafak emaresi,
Ve hazan boşluğunda tın tın ümidin sesi.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:51 PM

Hazân Şöleni

Bahar geçer, yaz uçar, hazân olur;
Döner her şey bir anda vîrân olur.
Esen rüzgâr hüzünle eser gelir
Ve ruhlarda garip hisler belirir.
Çiçekler vedâ rengine bürünür,
Ne varsa dallarda yerde sürünür.
Mâtemlenir her şey, karalar bağlar;
Sararan renkler geçen yaza ağlar...
Yeşili kasvetli bir hüzün boğar;
Hazânla her yana yapraklar yağar.
Neye baksan göçe hazır görünür;
Bu mevsimde sırf ölüme yürünür...
Yağar her tarafa gam üstüne gam,
Bahara karşı sanki bir intikam.
Ne gül kalır, ne çiçek, ne de lâle,
Gömülür her şey derin bir melâle.
Hüzünle doğar doğarken güneş, ay;
Duyulur her yanda mâtemli bir nây.
Belirir kış ufku daha derince,
Kırağılaşır çiğler ince ince.
Girip saklanır canlılar inine;
Vedâ eder gül-bülbül birbirine.
Uğuldar gurbetle dağlar, dereler;
Târumâr olur o şen şakrak yerler.
Bütün varlık olurken hazâna râm,
Belirir renklerde son bir ihtişâm.
Ağaç yaprakları renklerle güler,
İki kezmiş bahar bu yerde meğer..!
Sarı, mor, kırmızı, pembe rengiyle,
Gülümser her taraf yaz âhengiyle.
Duyanlar duyar bir bahar huzûrunu,
Nakış nakıştır bu mevsimin sonu.
Mâtemlenirken yazın zevâliyle,
Sevinçler duyarız bu son hâliyle.
Ufukta yeniden nurlar belirir,
Ve hazânla gelen her şey silinir.
Işığa ereriz gizli bir nurdan,
Işık yudumlarız nurlu fağfurdan.
Tüter her yerde ayrı bir inşirah
Ne keder kalır ne de bir âh u vah...
Duyar ruh her şeyi olduğu yerden,
Rüyada duyduğu gibi derinden.
Hazân susar, duygular da durulur,
Ruhlarda yepyeni bir bahar olur...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:52 PM

Her Yerde Cemâlin

Her yerde cemâlin neye baksam neyi görsem,
Sevdayla salınıyor her yanda bütün eşya...
Vuslata koşuyor pervaneler gibi dünya,
Ah ne olur bir kere de ben vaslına ersem!
Doğsa yıllardır beklediğim ümit mehtâbı,
Ellerinle okşasan keder tüten çehremi;
Açsan bana da nezdindeki kudsî haremi,
Bitiverse bu hicranlı günlerin itâbı.
Aşkının ezelî feyzini gönlüme salsan,
O bitmeyen asırlık hafakanlarım dinse;
Sinem mızrap yemiş bamteli gibi inlese,
Kalbimdeki sırrını dudaklara duyursan!
Gel gamla tüten gecenin rengini siliver
Ve şu mahzun sineme iltifatını duyur!
Boşlukta dönen benliğimi aşkınla doyur!
Tecelli et gönlüme "bu da beytim" deyiver...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:52 PM

Her Yerde Seni Ararım

Duyur rûhuma sevgini,
Kalmasın Sen’siz kararım.
Mest et ki bezminle beni,
Her yerde Seni ararım.
Dört bir yanda izler ile,
Ufuklarda gözler ile,
En yürekten sözler ile,
Hem inler hem de yanarım.
Sağda-solda çağlayarak,
Sana gönül bağlayarak,
Hiç durmadan ağlayarak,
Seni herkesten sorarım.
Arzum, kendimden geçeyim,
Vuslat şarabın içeyim,
Ak yolunu yol seçeyim,
Yoksa, yollardan bîzârım.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:52 PM

Her Şey Sen'den

Her şey Sen’den, Sen ganîsin,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Hem evvelsin hem âhirsin,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Bulduğumu Sen’de buldum,
Bâtıl şeylerden kurtuldum;
Gelip kapında kul oldum;
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Ayân ışığın her yerde,
Gözsüzlere eşyâ perde;
Huzûrun dermân her derde,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Dünyâlar Sen’inle Cennet,
Nimet Sen’den kime minnet?
Gel kuluna merhamet et!
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Gönüllere hayat îman,
İnananlarda itminân;
Gâfillerin hali yaman,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Işığınla aydın heryan,
Şaşkınlar arıyor bürhan,
Tecellin her yerde ayân,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Âlem kitap eşyâ ap-ak
Otlar ağaçlar ve toprak,
Sen’i söyler yaprak yaprak,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Ârif gönlün bağlayarak;
Aşık herdem ağlayarak,
Kulun bağrın dağlayarak,
Rabb'im Sana döndüm yüzüm!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:53 PM

Hiç

Gönül Sen’i bulmuş ise,
Başkasını anar mı hiç!
Ateşine yanmış ise,
Başka nâra yanar mı hiç!

Sen’i bulanlar bulmuştur,
Akıp akıp durulmuştur,
Ârif Sen’inle doymuştur,
Başkasına kanar mı hiç!

Var eden Sen’sin cihânı,
Varlığın canların cânı;
Bulanlar Sen’de ummânı,
Başka göle dalar mı hiç!

Adı her yerde okunan,
Sînede dertlere dermân,
Gönülden O'na inanan,
Başkasın Rab sanar mı hiç!

İrfan deryâsına dalan,
O'na rûhun fedâ kılan,
Cemâline hayran kalan,
Başka bala banar mı hiç!

O'nu görüp O'na yanan
Yolunun delisi olan,
Arayıp özünde bulan,
Başkasını sorar mı hiç!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:53 PM

Hiç Eskimeyen

Ezelden ebede uzayan ibrişim atlas,
Bulutlar gibi serin, yağmurlar gibi berrak;
Rengi, deseni, şivesiyle dünyamıza has,
Tıpkı Cennetteki süt ırmağı gibi apak...
O bir anlık ümit değil, sürüp giden huzur,
Ruhları semâya taşıyan her yol O’nda...
O’nu tanımak kuvvet, O’na sığınmak nur;
O iklime girenlere sürprizler ard arda...
Taptaze mesajlarıyla hep ilgi odağı,
Cebrail’in ağız suyu var mürekkebinde;
Zümrüt tepeleri sonsuzla halvet otağı;
Atmosferinde şeytan künde üstüne künde...
Varlıkla Yaratan arasında en yeni sır,
En canlı beyan O’nun sesi, O’nun soluğu;
Bu sırra teşne gönüller el pençe ve hazır,
Ufuklarında hep uhrevîlik buğu buğu.
Bahar patlayışı var vaad ettiği günlerde
Ve ebedî var oluş hedefteki emeli;
Yollar sonsuza açılır O’nunla her yerde;
Duyulur yol boyu dost bahçelerinin yeli...
Yıllar hiçlik içinde damla damla erirken,
O’nda ne bilinmez bir zevke dönüşür zaman...
O en sürpriz mesajlarla gelmişti gelirken,
Altın nefesi en onulmaz dertlere derman.
O’nun ikliminde ruhtan feryat işitilmez,
Aşkla yananlar vuslat ümidiyle serinler...
Her mevsim kış olsa da onda hazan bilinmez
Ve ölümsüzleşir o çerçeveye girenler...
Yürürler sonsuza ellerinde berâtlar,
Vuslata erer ve halvet umarlar her yerde;
Hiç yorulmadan hep uçar bu ışık kanatlar,
Aşarlar, aşılmaz meçhulleri perde perde...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:53 PM

Hicran ve Ümit

Yine hicrân dolu günleri andım,
Yıllar gözyaşına karışıp gitmiş.
Ürperdim ve yerimde kalakaldım,
Dostlar düşmanlarla barışıp gitmiş.

Yüzerken millet derin uykularda,
Kaybolup gitti değerler ardarda...

Kan-ter var mâzînin şakaklarında,
Demir bukağılar ayaklarında;
Acı bir tebessüm dudaklarında;
Ne kızıl bir ruhla çarpışıp gitmiş...

Hâlâ ufukta yer yer karanlıklar;
Gecenin arkasında gündüzler var...

Hazân esmiş bütün bağlar bozulmuş,
Sararmış yapraklar çiçekler solmuş,
Yiğit ölmüş, küheylânı yorulmuş
Koca bir ifritle savaşıp gitmiş.

Şimdi olsa da çok çok uzaklarda,
Bekliyoruz hülyâlı şafaklarda...

Bir zamanlar parıldayan o tâclar,
Tâcdârlara sîne açan yamaçlar;
Altın yamaçlarda zümrüt ağaçlar,
Hicrân kervanına ulaşıp gitmiş.

Kıvılcım var, o ürperten sönüşten,
Kıvılcımda mesajlar var dönüşten...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:53 PM

Hicranlı Yıllar

Hazânla geçti yıllar, aylar Muharrem gibi,
Yollara dökülüp bekleyen gözler pek yorgun.
Girdapla iç içeydiler, girdap ki yok dibi,
Ruh sarsık, gönül hafakanlı, düşünce durgun...

Yasla buruk dudaklarda kederli besteler,
Sînelerde sessiz çığlık, dimağlarda hummâ...
Ve her gün poyrazla gelen hüzünlü bir haber,
Biz bize hasm olmuştuk, yaygındı bu muammâ...

Çözülüş çok kadîm... sanıldığından da erken;
Bu kara günleri sezmiştik gün ortasında.
Ay uykuya dalıp güneş ufukta sönerken,
Uyanmıştık ama, iki ateş arasında...

Şimdi yeni iklimlere açılan yelkenler,
Bir uzun sefere azmetmiş gibi yürekten;
Bu hülyâlı mâviliklerde tüllenen günler,
Mutluluk bestesi söylüyor ışıktan, renkten.

Bir kasvetli rüyâdayız şu anda, bu gerçek;
Önümüzde aydınlıklara açık bir çağ var.!
Gece koyulaşsa da bir gün şafak sökecek...
Ve dalganacak rüzgâr bekleyen bayraklar.

Azmet, azmet ki göründü yer-gök sultanlığı,
Yılma uçurumlar gibi görünen boşluktan;
Yakala çağlar arasında o Altın Çağ’ı!
Peygamber safına gir, kurtul uyuşukluktan..!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:53 PM

Hicret Ekseni

Hicret nedir bilmez ki onu, hicret etmeyen,
O bir gurûbdur, ümidi inkisarı bitmeyen...
Kan damlar gibi damlar sînelere her zaman,
Bir başka hasret, başka tasa ve başka hicran.
Günlerin aylar, ayların yıllar uzunluğu
Ve ruhların ahbab, sıla, vuslat susuzluğu,
Duyulur gönlün derinliklerinde sessizce...
Ve melâl türküleri dinler İnsan her gece.
Kederi gibi sevinci de boldur hicretin;
Hakk’a götüren yollar arasında en metin...
Büyüklüğe yürüyenler için o bir köprü,
Herkes ona uğramalıydı bundan ötürü.!
Asırlar önceydi; âdet-i ilâhi bu ya,
Tıpkı kabir gecesi gibiydi bütün dünya...
Işığa kapalı sînelerde bir homurtu,
Yarasalar şehrâyiniydi her kuytu.
Güneş doğacak diye zulmet çıldırıyordu,
İblis gönlünce renkli bir hayat sürüyordu.
Yağmura gebe atmosfer sıkışması gibi,
Üst üste bulutlar ki, görünmüyordu dibi.
Kâbe bir kuluçka gibi inim inim haliyle,
Yutkunup duruyordu suskun heyecanıyle.
İnanan dudaklarda sımsıkı bir fermuar,
Ezilen ruhlar ümitsizlik içinde zâr zâr...
Bu binbir gürültü içinde müthiş hissizlik,
Mekân şirke emanet, zamanın dibi delik.
Nebî muzdarip, çevre eza ile hep sarsık,
Canlar dudakta fecir bekleniyordu artık...
Tam bu esnada hâdiselerin en garibi;
Bir sepette Musa’nın Nil yolculuğu gibi,
Işıktan adama "Git" deniyordu şimdilik,
Bir kutlu beldeye ki yollar hep selvilik...
Arkada O, az önde kudsiler dörder-beşer
Ve dirilişe yürüyordu bütünüyle beşer.
Bir sırlı seyahat ki semavî; fakat yerde;
İçinde dönüş muştusuyla biraz ilerde...
Yürüdüler Allah’a güvenerek kol kola,
Ve bir gün ulaştılar devlete giden yola.
Mekke’de gurûb tasası Medine’de şafak,
Dünya yeni bir çağın kapısında ki apak!
Zamanda hareket, gönüllerde kıpırdanış,
Duyanlar duydu, duymayanınki bir aldanış...
Eridi kardan adamlar onun nefesiyle
Ve dirildi ölü gönüller altın sesiyle.
Artık çark O’na râm ve önünde iki büklüm,
Gündüzler alnının ziyasından bir tebessüm...
Gönüller "taht-ı revân" O ise bir Süleyman
Her ululuk bir damla, O ise tam bir umman...
Yürüdü iki cihan atının terkisinde,
Yürüdü, son noktanın bir adım berisinde...
Şimdi sırada tekmil çağın garipleri var,
"Hicret" deyip dökülmüş yollara O’nu arar.
Dolaşıp durur ve her koyda ayrı bir bahar.
Onların bağına dikenler eken gül toplar.
Onların hamurunu kudret eli yoğurur,
Onların bağında saksağan tavus doğurur!
Onlar, varlığın gaye ölçüsünde nüktesi,
Dillerinde ötelerin güftesiz bestesi...
Felek onların ikbaline boyun eğmekte,
Kader geçecekleri yollara su serpmekte.
Allah tutkusuyla her zaman başları mahmur,
İklimleri cennet kokusuyla buhur buhur...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:53 PM

Hilafet

Gel ey, gül yüzlü, gümüş tenli, gözleri elâ!
Gel ey, gül bahçemde salınan kâmet-i bâlâ!
Uçup gittiğin günden beri hiç göz yummadan,
Hayâlinle söyleşiyorum gurûpta hâlâ...
Dönüp geleceksin diye hep bekleyip durdum,
Uçup gittiğin yolda herkese seni sordum,
Bilsen rûhumda senin’çün neler neler kurdum..!
Hayâlinle söyleşiyorum ey gül-i ra’nâ...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:54 PM

Hülyâlardaki Gerçek

Hayâlimle oturdum o eski bahçelerde,
Bir devri şen-şakrak yaşadığımız yerlerde...
En tatlı rüyâlara açıldım perde perde,
Saâdetlerle coştuğum kutlu tepelerde...
Hayâlimle oturdum o eski bahçelerde...
Derken kasvetli bulutlar ufuktan silindi,
Bin hâtıra zevkiyle gökten baharlar indi.
Cennet yamaçları gibi renkli ve derindi;
Şafağın ağaran dağları bir bir gerindi,
Derken kasvetli bulutlar ufuktan silindi...

Bir yol parıldıyordu az ötede gümüşten,
Yolda ışık vardı geçmişteki tatlı düşten...
Düşler, mesajlar sunuyordu öze dönüşten;
Tam sînelerdeki med vakti bu köpürüşten,
Bir yol parıldıyordu az ötede gümüşten.

Saldım kendimi bir âleme ki, yok serhaddi,
Silinip gitti hayâlimden ne varsa maddî...
Hummâlı gözlerimde yaz rüyâları şimdi,
Çoçukluğumdan beri kurduğum hayâlimdi...
Saldım kendimi o âleme ki, yok serhaddi...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:54 PM

Hülyâlarımdaki Dünya

Söyleyin nerde ruhumun dünyası o diyâr,
Ferhat gibi dağları yarıp yarıp gideyim...
Eşiğine baş koyup da ağlayayım zâr zâr,
"Ne olur gel, gel artık" diye feryât edeyim!
Yıllar var senin hayalinle avunuyorum,
Kanayan şu gönlümde en onulmaz yaralar;
Kimse bilmez nasıl bir hicranla yanıyorum,
Gözlerimden akan gönlümdeki hâtıralar...
Ey tatlı hülyâ bir şifâ sun kendi dilinden,
Âteş-i hicranımı onunla söndüreyim.
Vur mızrabını nağmeler duyur bamtelinden,
Duyur ki onunla efgânımı dindireyim.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:54 PM

Hülyâlı Mavilikleriyle *******

Her zaman ayrı bir ışıkla tüter *******,
Ruh o sessizlik içinde sonsuzu heceler...
Aşanlar, kendi serhaddini gecede aşar...
Ve insan bu ufkuyla hep ötelerde yaşar.
Gecede sessizlik huzuru besleyen şarkı;
Budur bence karanlıkların ışıktan farkı...
Her gece kudret gök kapılarını aralar,
Bu büyülü mavilikte tüllenir verâlar.
Renk, şekil, koku bütünüyle silinir gider;
Gecede iç içedir havf-recâ, sevinç-keder.
Yer yer her yanda visâl esintisi duyulur,
Ve duygular matkap salınmış gibi oyulur...
Anlar anlayan, O her yerde Hâzır ve Nâzır,
Bir araya gelmiş gibidir Mûsâ ve Hızır...
Lâhûtun sînelere çarpan akislerinden,
Duyulur kul olmanın neş'esi tâ derinden...
Leylîler mest ü mahmur, dudaklarında kevser,
Gecede rüzgar vuslat kokularıyla eser.
Sıyrılır gönül varlığın dar hendesesinden,
Ve sonsuzluk besteleri sunar kendi sesinden...
Her yana büyüleyen bir uhrevîlik siner,
Sonra ruhlara dalga dalga vâridât iner.
Denizler gibi coşar, köpürür duygular,
Ruh içini dökeceği tenha bir koy arar.
Baş-ayak aynı yerde, öper alnı seccade,
Budur insanı yakınlığa taşıyan cadde...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:54 PM

Hüzün

Hayatın sonbaharı güneş ufukta mosmor,
Dünya âdetâ bir hayalet gibi sopsoğuk...
Hüzünle tülleniyor akşam olunca ufuk;
Altın saçlı sabahlar artık gülümsemiyor...
Günler-******* hep ukbâ türküsü söylüyor.
Tıpkı hazan serinliğinde yaprak sesleri,
Buğulu bir edâ var varlığın çehresinde...
Gönlüm her an değişen renklerin pençesinde,
Daha engin duyuyorum uhrevî hisleri;
Yaşlandıkça gönlümde yıkılan hevesleri...
Ömrün baharında duyduğum neş’eler sonmuş,
Dolaşıyorum ötelere açık koylarda;
Bir boşluk yaşıyorum düğünlerde-toylarda...
Sanki bütün eşya uhrevîliğe bürünmüş
Ve gençlikle kızaran günler hasrete dönmüş.
Geçmişe bakıp yarınları heceliyorum,
Hissiyâtım lime lime duygularım yırtık;
Gönlümden kopup gelen bir hüzünlü hıçkırık,
Her gün bir ayrı hafakanla geceliyorum...
"Çölden çöle geziyor", "Yâr" deyip inliyorum!
Artık vuslat eli perdeyi aralayıncaya dek,
Sakın ayrılma ey tasa, sen bana lazımsın!
Gökkuşağı gibi hep ufkumda kalmalısın!
Tâkatime eş, rahmetin enginliğine denk...
Sen gerçek çilekeşlerin çilesine mihenk!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:54 PM

Hüzünlü Gurbet

Beynim tıpkı bir sorular harmanı,
Hislerim ölgün, cevaplarım sisli;
Gezer dururum yorgun ve avâre...
Sarmış bir buğulu hüzün dört bir yanı,
Kalbim annemin kalbi gibi hisli;
Her hâlim garipliğime emâre...
Kulaklarımda hep bir gurbet şiiri,
Her nağmemde bir poyraz serinliği...
Düşüncem "veda" diyor bu yerlere.
Ülkemden ayrıldığım günden beri,
Gömdüm sîneme sevinci, neş'eyi;
Hasretim şimdi o mavi günlere...
Gurbet yağıyor ufkuma muttasıl,
Bu semâda hiçbir şimşek çakmıyor;
Aysbergler gibi sopsoğuk sokaklar...
İnsan, eşya ve varlık fasıl fasıl,
Irmaklar bize doğru akmıyor...
İhtilâç içinde kalabalıklar.
Bu yerde kalbe ilhamlar inmiyor,
Kapalı kapıları gökler-yerler...
Ve madde katılığında her biri...
Burda rûha güzellikler sinmiyor,
Tüter gözümde o bizim bahçeler;
Nerde o yemyeşil bahar günleri?.
Doğ ey ışık doğ gönlümün içinden!
Tasayla dolaştığım bu ellerde;
Bana rûhumun sırlarını duyur.!
Bir ses sun o eski bestelerinden,
Şu hüzünlü şafakta perde perde...
Açlıkla kıvranan rûhumu doyur..!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:55 PM

Hızır Çeşmesi

Ufukta ard arda şafaklar ve göklerde nûr,
Sarıyor her yanı, boğuyor karanlıkları;
Hırıltıda artık câhiliye artıkları...
Ve üfül üfül esiyor her tarafta huzûr...
Sanki bağrına ışıklar yağıyor gibi Tûr,
Göründü toplumun asırlık aradıkları;
Hızır çeşmesi şimdi başına vardıkları
Çehrelerinde ışıl ışıl bitevî sürûr.
Işık hep karanlığı takib etmiştir meşhûr;
Bütünleşiyor zamanın parçaladıkları,
Bir bir çıkıyor Hakk dostunun anlattıkları;
Bizlere zaferler, gülbanklar; soysuza kubûr...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:55 PM

Izdırâp

Izdırâp, gece yarısında vuran gong gibi,
(Tın tın) ötüp yüreğimi hoplatır âniden...
Eski hülyâlarım ki, yok hiçbirinin dibi,
Bağı kopmuş inciler gibi dökülür birden...

Izdırâp, yalnız kaldığım anlardaki dostum,
Rûhumu saran hafakan, kafamda yanan kor.
İnleyeyim derim... inleyemez yutkunurum;
Yanıp da dışa sızdırmamak doğrusu çok zor...

Izdırâp, *******de kendini hissettirir;
Söyler ayrı bir buudda söylediği şeyi...
Her ızdırâp bir kısım ilhâmlar da getirir,
Hatırlatır bizlere insanlığı, sevgiyi.

Gecede bir sürü ilhâm, bir sürü de azap,
Ve, düşünce kuşağında hep doğum sancısı...
Azapsız dimağların görecekleri serap,
Sancılar değil; sancı çekmemek en acısı...

Ey ızdırâp; anladım ki her şey senin ile!
Sen Hakk’a giden yollarda vuslata vesile...
..................................................
..................................................

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:55 PM

Izdırap İnsanı

Mumlar gibi titrer ve sızlar sînesi zâr zâr,
Gezinir şafakların ağardığı dağlarda.
Kendi Cennet’te olsa da rûhunda mağmalar,
Hep hülyâlarıyla dolaşır mutlu çağlarda...

Ufku tıpkı ormansız dağlar gibi simsiyah,
Simsiyahtır bütün mortepeler, şûh adalar,
Hazânlarla sarsılırken sînesi her sabah...
Ve rûhunu döve döve delinir havanlar.

Kalbi kuşlar gibi ürkek, gözleri hummâlı;
Tokmak sedâsı verir rûhunda hâdiseler.
Her gece saatle savaşır, her gün hülyâlı,
Dilinde ızdırâp türküsü hep söyler gezer.

Yer yer ümitle coşar, içinde sırlı bir haz,
Başı fânîleri Sonsuz’dan ayıran yerde;
Haykırınca polattan sesiyle âvâz âvâz,
Ra'şeler uyarır gönüllerde perde perde...

Sevdâyla sızlar sızlarken en kuytu yerlerde,
İnler-dolaşır dâim, inler onunla yollar;
Her gün bir şikâr peşinde, her gün bir siperde,
Ufukların ağaracağı mevsimi kollar...

Bazen vefâ hiç ses vermez, her şey lâl kesilir...
Ve rûhuna saplanır kankırmızı tırnaklar;
Bazen burcu burcu bahar kokuları gelir;
Bakarsın bin râyihayla ninni söyler rüzgâr...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:55 PM

Işık Belde

Rengi, deseni, ışığı mazi kıt’asından,
Tarih enginliğinde süren bir sırlı dünya;
Güneş gibi doğar karanlıklar arasından,
Büyülü maviliğiyle o füsûnkâr rüya...
Ufuklar şimdiden göklerle sarmaşır gibi,
Yol boyu yeşillik, ilerde sihirli bir yaz,
Belirir birdenbire o ruh ufku sır gibi
Duyulur şanlı geçmişin sesi âvâz âvâz...
******* ne bilinmezlere kapı aralar,
Öteler duygulara açılır perde perde;
Gökler kandillerle köpürür ve pâr pâr parlar,
Duyulmazlar duyulur bu ışıklı şehirde.
Güneş sabaha yürür, doğar sihirli akşam,
Neş’e ve sevinçle tüllenir halvet demleri;
Yükselir ukba râyihaları buram buram,
Şimdiye kadar yükseldiğinden de ileri...
Bu şehirde renk, desen, nakış asla eskimez,
Mevsimler değişse de çiçekler hep salınır;
Burada renkler kış günü bile hazan bilmez,
Bu iklimde ruh kendini cennetlerde sanır...
İrem Bağları bu şehri görse utanç duyar,
Çiçeklerine öteden hep şebnemler iner...
Nergisi, yasemini etrafa koku yayar,
Saksağan bülbüle, dikenler de güle döner.
Her yanda buğu buğu güzellikler tüter,
Ve şehrâyin gibi geçer her gün, her gece;
Her bucakta en taze sesli kumrular öter,
Yaşarsa, bu iklimde yaşar insan gönlünce...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:55 PM

Işık Ordusu

Işık ordusu, aydın nâsiyelerinde nûr,
Sînelerinde derin ve sımsıcak mutluluk.
Götürürler her tarafa kucak kucak huzûr;
Gözlerinin içinde buğulanır sonsuzluk...
Işık ordusu aydın nâsiyelerinde nûr.

Buhurdanlık gibi koku neşreden sîneler,
Ruhlarında rengârenk düşüncelerle her gün;
Bir şem’a etrafında uçuşan pervâneler,
Duyguları, düşünceleri ışıktan bütün...
Buhurdanlık gibi koku neşreden sîneler.

İrem ülkesine benzeyen bahçelerinde,
Somaki musluklarından hep kevserler akar.
Hiç hazân bilmeyen yemyeşil çevrelerinde,
Her gün bir bahar olur, her gün çiçekler açar
İrem ülkesine benzeyen bahçelerinde.

Sonsuzluktan gönüllerine nurlar dökülür,
Uçarlar ötelere ışıktan kanatlarla.
Gökler kucak açar, onlar bel kırar bükülür,
Çözülmez azim, sarsılmayan kanaatlarla...
Sonsuzluktan gönüllerine nurlar dökülür.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:56 PM

Işık İnsan

Işıktan bir insan
Rûhum ona kurban
Nurlandırdı bizi
Tekmîl hepimizi
Menendi olmayan
O eşsiz kahraman
O’nunçün var oldu
Nûruyla yoğruldu
Yerler ve âsumân
Varlık ona hayran
Duyuldu bir anda
Tâ arşın altında
Ulu kitap Furkan
Şimdi O’nun meydan
Işık saçan Kitap
Benzersiz bir hitap
Dört yanı da nurdan
O’nda top ve çevkân
Nurla yere indi
Ah u efgân dindi
Arz oldu âsumân
Gönüllerde sübhân
Ondan evvel dünyâ
İfritten bir gayyâ
O denli perişan
Fesat dolu mekân
O’nunla dirildik
Sonsuzluğa erdik
Ruhlarda heyecan
Sînelerde îmân
Nurdan ikliminde
Bal akan dilinde
Dertlilere derman
Ümitsize îmân
Sultanlar sultanı
Gönüllerin cânı
Herkes Sana hayrân
Kıtmîr Sana kurban.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:56 PM

Işık Yol

Dinmeyen his, sönmeyen heyecanla dopdolu,
Dolaşıp her yerde O’nu soluklamalısın!
Her zaman bir semâvî seyahate kurulu;
Mesafeleri aşıp O’na ulaşmalısın!
Ufuklar gel gel diyor, yıldızlar göz kırpıyor,
Ve panjurlar aralanıyor gibi öteden;
Dalga dalga gözlere güzellikler çarpıyor,
Bütün eşya sonsuzlukla parıldıyor birden...
Işık yağıyor her yana, ruh nûra boyanmış,
Hülya ebedin sihirli kemendinde tutsak...
Cezbin büyülü iksiriyle Hakk’a uyanmış,
Her lahza ayrı bir vuslat neşvesi duyarak...
Nurdan duyguları ve nurdan kanatlarıyla,
Göğün sonsuzluğunda öteleri süzüyor;
Pişe pişe olgunlaşmış kanaatlarıyla,
Ruhların uçuştuğu iklimlerde geziyor.
Aklın gözlerinde tüllenen ışıkta O var;
Duyar o en erilmezleri olduğu yerden...
Dolaşır vadi vadi her yerde O’nu arar,
Tüter tıpkı ocaklar gibi, yanar derinden.
Hiç durma koş süvarim, koş bu nurlu ufukta!
Dolmuşken hazır gönlün ebedin sevdâsıyla...
Yollarda ömür tüketenlere O son nokta,
Bırak oyalanmayı eşyanın rüyasıyla...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:56 PM

Kalk Yiğidim

Kalk ey yiğit uykudan!
Kalk ki bağrımda nâlân...
Sensiz geçen günlerde,
Dolaştım ben dünlerde
Hep mahzûn ve kederli,
Sen bizi terk edeli.
Yiğidim görün artık!
Görün ki çok bunaldık.

Canlarımız gırtlakta,
Son kelime dudakta:
Gülümse milletine!
Susadık himmetine...

Kalmadı hiç gücümüz;
Bizler bir sürü öksüz
Hep itilip kakıldık;
Eşya gibi satıldık;

Hicran üstüne hicran,
Dahasına yok derman...
Her gece hayâldesin,
Sözlerde, gönüldesin,

Bir ömür boyu böyle..
Bir defa da sen söyle!
Azıcık acı bize!
Yıkılıp geldik dize...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:56 PM

Kamp Günleri

O hülyâlı günleri bizlerle yaşayanlar,
Cennet kokularının esip geldiği yerde.
Duydular Sonsuz’un bestelerini duyanlar,
Çelikten sadâlarla o sırlı tepelerde...

İnler hâlâ o yerler bir ulu velveleyle,
Tıpkı hasretmiş gibi o günkü gülyüzlere...
Şu ağaçlar, şu taşlar geliverseler dile,
Ne büyülü şeyler anlatacaklar bizlere...

Kuş cıvıltısı, yaprak sesi, insan âvâzı,
*******i yıldızlarla söyleşen sîneler...
Her yanda ayrı bir kalbi kırığın niyâzı;
Yemyeşil vâdi bu ulvî nağmelerle inler...

Duâyla doğrulur başlar tâ sabahlara dek,
Uyumamış gözlerde billûr billûr manâlar...
Buradaki yakarış semâlardakine denk;
Yıllar geçse de gönlüm hep o günleri arar...

Akan çaya bakmış olsan ürperir ve dersin:
O şen bakışlar hâlâ gülümsüyor dibinde...
Hiç vakit fevtetmeden koşup sen de gelirsin;
Gelirsin, hemen olmasa da günün birinde...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:56 PM

Karanlıklar Bozgunda

Bir gün yine hüzünle dolup taştım ard arda;
Mecnûn'un hasret ve yalnızlığıyla sahrâda,
Dolaştığı gibi dolaştım gamlı, derbeder,
Her yer bitevî simsiyahtı ben de mükedder...
Bir ümîtsiz tablo ki, yer demir, gökler bakır,
Çevredeki kasvetten ruh sağır, gönül sağır.
Eğildim îmânıma baktım; o ne tecellâ!
Sînemde yanan ışık pırıl pırıldı hâlâ;
Karanlığa meydan okuyan bir edâ ile,
Haykırıyordu "tın tın" çelikten sadâ ile...
Sarsılıyordu zulmetler yorgun ve bitkin...
Her an daha coşkundu aydınlık, daha gergin...
İrâdeme fer geldi öteden buğularla,
Beraberim sandım, sulardaki kuğularla.
Bu sesler, bu ışıklar bütün varlığı aştı,
Bu nağmeler gidip tâ âsumâna ulaştı.
Rûhum bu renk ve sesler içinde dirilirken,
Düşündüm ki duymuştum bu cümbüşü çok erken.
Madem ki, öteler sır verdi kendi sesinden,
Kurtulmaya koştum benliğin dar kafesinden.
Sıçradım son bir azimle ummâna ulaştım,
Sırtımda taşıdığım "ten" lâşesini aştım.
Yıllarca süzgün bakışlarla rûhumu emen.
O insafsız kirpikleriyle gönlümü delen;
Bir fettân ki, her anışımda kalbim ürperir...
Yeter! Ey ihânet bakışlı cevrin elverir!
Sonsuz’a ulaşıyor artık beklediğim yol,
Ey pes nefis! Koş, yollar yoluna gir ve kurtul!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:57 PM

Mabet ve İnsan

Gönlünde her gün birkaç kez Hakk’a uyananlar,
Sonsuza erip ebediyetle boyananlar;
Yürürler her gün mâbedle hep nazlı niyâza;
Ererler vicdanlarında bir büyülü hazza.
Her an kulaklarda tın tın ezan mûsikîsi,
Sînelere dolup taşan Kur’ân zemzemesi...
Duyarlar hep uhrevî işvesiyle zamanı,
Bilmezler gün bitiminde gün bittiği ânı.
Gözlerinde tül tüldür cennetlerden nevhayâl,
Dudaklarında kâseler, kâselerde zülâl.
İçlerinde güm gümdür ebediyet bestesi,
Dillerinde âvaz âvaz Sonsuz’un sesi...
Gergin boyunları nâzenin kuğular gibi,
Hislerinde derinlik, derinlik ki yok dibi.
Revâka ilk adımla mâbed duygusu başlar,
Orada kuşlar kanat çırpar, şadırvan ağlar;
Orada rükua varmış gibidir kubbeler,
Şehâdetle kükremiş sanırsın minâreler.
Sütunlar el bağlamış duran kullara benzer,
Her köşede heybete bürünmüş ruhlar gezer.
Bu büyü ile İnsan âdeta lâl kesilir,
Burada kimbilir daha ne sırlar sezilir.
Her yanda his köpürür, her yana mânâ iner,
Mânâlar buğu buğu gelip ruhlara siner.
Dünyâ silinir gider, güneş ufukta söner,
Başlar meleklerin gezdiği iklime erer.
Bu masmâvi âlemde bir sürü kalbi kırık,
Ve bir sürü de sîneleri delen hıçkırık...
Her şeyin değişip başkalaştığı bu yerde,
Ukbâ şafakları sökün eder perde perde.
Kalplerde solmayan renk renk duygular yeşerir,
Ruh huzûra erer, benlik bütünüyle erir.
Her ânı gülkırmızı bu ışıktan zamanda,
Eşi bulunmayan hazlar yaşanır cihanda...
Ruh bu derinliği bir kere duyup tatmışsa,
Duyguları O’nunla, gönlünde de O varsa,
Geçmişse kendinden Sonsuz’un râyihasiyle,
Duyar en duyulmazı efsunlu nefesiyle,
Ta ötelerle selâmlaşır olduğu yerden,
Ve selâmlar alır ötedeki bahçelerden.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:57 PM

Mahzûn Dağ

Târih gibi çok eski ve kendin gibi sanlı,
Bir ulu kavgadan muzaffer çıkmıştın şanlı;
Bir kaç düzine canlı, üç beş tane îmânlı;
Gelip konmuştu bağrına mahzûn ve hicranlı...
Sendin dağlar arasında o biricik namlı,
Lutf u gazabı birleştiren yüce ünvanlı!
Şimdi binbir ızdırâpla sessiz ve de gamlı;
Az ötedeki bir hercümerçten ki çok kanlı...
Tûfânla yok olan milletten daha buhranlı;
Durdukça baş ucunda uğursuz hafakanlı;
O aşılmaz zirven kalacak dâim dumanlı..!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:57 PM

Manzara

Çoraklaşmış topraklar,
Kurumuş hep otlaklar
Gönlüme hüzün salar
Hazan vurmuş yapraklar
Kulluktan bîzâr kullar
Her tarafta hortlaklar
Çevre firenkle doldu
Sırtlarında fraklar
Nesiller köksüz oldu
Birşey bilmez salaklar
Ülkeyi sardı ilhâd
Şehâdetsiz dudaklar
Eskiye olsun inâd
Başlarında kalpaklar
Kime anlatsan bunu
Kalkar seni savsaklar
İlkine uydu sonu
Birbirinden bunaklar
Bir çirkef çark kuruldu
Zift zift akar ırmaklar
Oba ova hep soldu
Yaprak döktü kavaklar
Cehâlete revaç var
Tafra tüten çıraklar
Şanlı târihte hasar
Gırtlağında tırnaklar
Gazâ bâğîlik şimdi
Pek hüzünlü bayraklar
Korku ruhlara sindi
Su sızdıran çanaklar
Hayâ iffet yıkıldı
Haramda hep ayaklar
Şeytan rûha takıldı
Hiç durmadan parmaklar
Düşünceye "elvedâ"
Zonklamayan şakaklar
Millet kökünden cüdâ
Antik oldu sancaklar
Gericilik bir yafta
Hep kâfirce laklaklar
Kitaplar artık rafta
Güvelenmiş yapraklar
Rüzgâr aldı her yanı
Gaflette avanaklar
Çökmüş sarayı hanı
Kulübede konaklar
Nerde izzetten eser..?
Kızarmıyor yanaklar
Hürler köleden beter
İflâs etmiş ahmaklar.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:57 PM

Masa

Çağırdım geldiler
Oturmasalar ölürdüm.
Oturdular öldüm.
Anlamadılar

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:57 PM

Mâzi

Gittiğin yollarda yıllarca bekleyip durdum,
Bir muştu ümîdiyle herkese seni sordum;
Mutlaka bir gün dönüp gelecektir diyordum:
Hülyâlarımdaki gül yüzlü kâmet-i bâlâ...

Hicranla yanıyor sînem hayli zaman oldu,
Çevremi hazan sardı, güllerim bir bir soldu;
Elimde ümît kâsem kıpkızıl kanla doldu,
Bir kere lutf edip gelmeyecek misin hâlâ..!

Bir ben değilim herkes yollarda seni bekler
Bu serin yolculukta düşer-kalkar-emekler...
Ayyûka ulaştı âhlar ve dilde dilekler:
"Gel" diyoruz mâzî denilen gözleri şehlâ..!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:57 PM

Medine'nin Gülü

Andım yine Sen'i her şey yâdımdan silindi,
Hayalin gönlümün tepelerinde gezindi;
Bu bir serap olsa da hafakanlarım dindi...
Andım yine Sen'i her şey yâdımdan silindi.
Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam,
Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam;
Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam...
Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam.
Anladım vaslına ermek için artık çok geç,
Hicranla yanan gönlüm durmadan inleyecek;
İnleyip en taze hislerle hep bekleyecek...
Anladım vaslına ermek için artık çok geç...
Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken adından,
Ne olur Sana ulaşmam için kanadından;
Bana bir tüy ver pervaz edeyim hep ardından...
Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken adından.
Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül;
Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül!
Vaktidir ağlayan gözlerimin içine gül!.
Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül!
Mecnûn gibi arkanda koşan kulun olayım,
Bir kor saç içime ocaklar gibi yanayım;
Sensiz geçen bu acı rüyadan kurtulayım...
Mecnûn gibi arkanda koşan kulun olayım...
Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta,
Ruhuma sisli-dumanlı bir kasvet yaymakta;
Göster çehreni ki güneş gurûba kaymakta...
Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta...
Son demde hiç olmazsa gurûbum tulû olsun,
Gönlüm ufkunun en taze renkleriyle dolsun;
Her yanda tamburlar çalınsın; neyler duyulsun...
Ne olur hiç olmazsa gurûbum tulû olsun..!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:58 PM

Mi'raç Kandili

Yine diller deme geldi şükranla bu gece,
Esti bâd-ı saba revh u reyhânla bu gece!
Bu gece gelip öteden lütûflar ulaştı,
Ve coştu gönüller feyz-i Yezdân’la bu gece.
Çaktı yine cânân elinden bir berk-i hâtif,
Bir lâhzada oldu pinhânlar ayân bu gece.
Hicrânla yanıp inleyen sînelere birden,
Yetişti ol ulu dîvandan dermân bu gece.
Dil kesildi zerrât, varlık bir muhteşem kitap,
Duyuldu her yanda bir başka beyân bu gece.
Sığındık öbek öbek dergâhına dildârın,
Geldi mücrimlerin affına ferman bu gece.
Cem oldu bütün rûy-i siyah ne kadar varsa,
İndi ruhlarına Rahmet-i Rahmân bu gece.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 01:01 PM

Millet Ruhu

Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra...
Arkadan kefenini, gömleğini soydular.
"Aman kalkar!" deyip üstüne taşlar koydular,
Bir yiğit vardı; gömdüler şu karşı bayıra.

Yiğidim, hele anlatıver olup biteni!
Sen dertli, vatan dertli, oturup ağlayalım...
Ağlayıp da sinelerimizi dağlayalım,
Yiğidim, hele anlatıver olup biteni.

Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun!
Yıllar var ki hep hayalinle oynaşıyorum,
Kalkıp geleceğin ümidiyle yaşıyorum...
Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun?!

Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali,
Ümitle ışıldayan gönlüm, seni bekliyor;
Kah göklerde uçup, kah yerlerde emekliyor.
Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali.

Her tarafta harab eller, baykuşlara bayram,
Köprüler bir bir yıkılmış ve yollar yolcusuz,
Gelip uğrayanı kalmamış çesmeler, susuz..
Her tarafta harab eller, baykuşlara bayram.

İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok,
Tarihi yağmaladı bir düzine tarihsiz;
Değerler altüst oldu, mukaddesat sahibsiz,
İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok.

Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel!
Beyaz atının üzerinde bir sabah erken;
Gözlerim kapalı ruhumda seni süzerken
Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 01:01 PM

Millet Ruhu 1

Beklerim onu her sabah erken,
Ak hülyâlara yelken açarken...
Dönmüş geliyor kolunda cepken,
Beklerim onu her sabah erken...

Gözlerim yoruluncaya kadar,
Rûhum yollarda hep onu arar...
Şu hüzünlü mâvilikte zâr zâr,
Beklerim onu her sabah erken...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 01:02 PM

Millet Ruhu 2

Gönlüm hasretinle yanar, derdime dermân gel!
Tabibim Sen ol yine, ey mefhar-i cihân gel!
Sönmeye yüz tuttu, ümit meş’âlem, aman gel!
Feryâdıma rahmeyleyip efendim heman gel!

Gül açıp bülbül öteli hayli zaman oldu,
Her yanda ağaran hayâlin rûhuma doldu...
Güller kızardı, sular akıp akıp duruldu,
Bekletme bu mevsim, bir mevsim-i âşiyan... gel!


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:04 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.