![]() |
Uyan Sevgili
Uyan sevgilim, Hadi sıyrıl rüyalarından, uyan Yaşat bana o muhteşem duyguyu Gözlerinin açıldığı anlarda İstediğim gibi gülümse bana Ve sen Düşlerine al beni Dokunsam da sakın şehvetime soyunma Saçlarına dokunup Usulca fısıldayacağım kulaklarına Aşk kokacak kelimelerim Sevda tütecek tüm şiirlerim Kuraklığının en çıldırtıcı anında Olurda gök gürler uyanırsan Damla olup düş dudaklarıma Biliyorum korkarsın Ama gök ağlayamaz ki haykırmadan Sarıl bana tüm çocukluğunla Uykulu titrek sesinle Sevdiğini söyle bana Bir bahane bulup dönersem arkama Sakın ama sakın ağladım diye acıdayım sanma Belki gök kadar cesur değilim Ve belki asla sesim çıkmayacak da Islanacak sevdam yağmurlarla Ve sen Koynuna al beni Kadınlığının verdiği şefkat duygusuyla Uyan sevgilim, Kirpiklerimde yaş var Uyan, düşlerimde isyan, telaş var Yakışmıyor demi adama ağlamak Ama büyümez ki insan ağlanmazsa Ali Gençay |
Varyant
Gece üzerime kapanır Kalın, kara yorgan Dışarısı karanlık, dışarısı zindan İçimde sıcacık düşün Sanki geleceksin, içimde bayram Cümbüşler, sazlar çalar Âlem, âlem içinde Saat zamanı çaldığında An, gelip kapıya dayandığında Nehirler duruluyor içimde Bir adam soyunur Çıkardığı urbalar ateşler içinde Dalıyor aşk denen deryaya Derya, mey olmuş bardak içinde Arkamdan uzanacak bir el Dokunacak kısa saçlarıma Dönüp bakamayacağım Beklenen sen olsan da İçimde heyecan tutulacak dilim Kapayacağım gözlerimi Ayaklarıma inecek üşüme Yüreğim yanar ateşler içinde Ali Gençay |
Yağmur Yağıyor
yağmur yağıyor ama toprak kokusu yok şehrin beton duvarları buz gibi oysa bir kır bahçesinde yağmurla ıslanıp kokusunu duymak vardı damlaların toprakla kavuşmasının balkonlarda bir kaç begonya var renkleri solmuş güneşi arıyorlar daracık sokaklarda bir karanfil ilişiyor gözlerime kıpkırmızı öle mağrur ki öle güzel sen gibi kokusunu içime çekmek istiyorum dokunmak kadife tenine uzun uzun seyretmek istiyorum çöküp dizlerim üzerine konuşmak istiyorum sen gibi hakkın değil diyorum bu balkonlar ben yağmurun toprakla seviştiği bir kır bahçesinde görmüştüm düşümde seni sonra ellerim titriyor uzatıyorum sana avuçlarım yanıyor sen gibi Ali Gençay |
Yalan
Ruhuma üflenen sevda Kasıp kavurdun,bu mu aşkta sefa ******* boyu uyutmayan rüya Hani yoksun,bu mu *******e reva Örtün üzerini,üşümesin anılar Mil çekin gözlerine,ağlayamasın aşıklar Dönüp duran dünya,dur artık Harcanmıyor biriktirdiğim zaman İhbar var,öfkemi öldürdüm Yüreğimin en derin yerine gömdüm Bilinmesin diye katilliğim Olmadık şeylere güldüm Yalan,ne desen yalan Güneştir doğudan doğup batıdan batan İnsanlar yüzlerinde maske İnsanlar,riyalar üzerine saltanat kuran Biten yok,bitmeyecekte yaşam Elimde her acıdan arta kalan kavgam Yüreğimde yaşanmamış sevdam Yıkılacak bir gün elbet yalan Ali Gençay |
Yalnızlığım
gecenin bir yarısında tüm ışıkları sönmüş kırık camlı viraneler vurup kapıyı içeri giren bir nefes efsaneler kibritin ucunda bir sigara yakımı alevler dudakları titrek bir mırıltı nağmeler saçlarım ıslak sığıntı bu haneler ayaklarıma takılan geceden kalan düşler dolu şişeler ve yalnızlığım soğan kokan yalnızlığım boş boş yuvarlanan yalnızlığım Ali Gençay |
Yalnızlık Ayı
Evin kırık camları Rüzgar izinsiz girer içeri Sallanan mum alevi,titretir gölgeleri Duvara vurur gölgem Rüzgar dur! Yoruldum titremekten Çatlar soğuktan ellerim acıyor sövmekten dilim Sevme beni istemem Geceyi sen diye sevenim Tutuşmamış sobam Tüter, is gözlerime siner Sevdiğim yalnızlık Hadi vur tüm darbeleri Çıkar torbandan biriktirdiğim keş keleri Dudaklarımı çatlatan zemheri Ayaz kor olup tenime düşer Şubat yalnızlığımın ayı Sevgililer sevenden neyi beklerler Bir güne sığmayan sevgi,süslü paketlere girer Dudaklarda paralanır iki kelime İnanmıyorum Aşk her şeyi bir günde mi affeder Ali Gençay |
Yalnızlık Dehlizleri
Zaman oluyor çıkarıp kalbimden Kokluyorum ıslak gülüşlerini Gölgelerin suskunluğunda büyütülen Hikayeler anlatıyorum kendime Hikayeler ki sevda dillenmeleri Gözlerim dağ zirveleri çatıyor Kar, tipi, boran üşütüyor Üşütüyor artık rüzgarın sesi Çocuklaşıyorum ansızın Hayaller kuruyorum düşlerime Hayaller ki yalnızlık dehlizleri Lale gölge çiçeği, papatya fal beklentisi Kime inansam, kime güvensem Bilinmiyor dünden öncesi Karanfiller büyüyor beynimde Karanfiller, kan kırmızı aşk çiçekleri Acemiyim halen bakışlara Anlamak bir sokak ötesi Gülsem gülecekler bilirim Bilmediğim neye güldükleri Heveslenip uslanmaz yüreğimle Sevsem sevecekler bilirim Bilmediğim ne mi sevdikleri Zamanı geldi gizliyorum seni Son kez öpüp gözlerinden Gölgelere gömüyorum bedenimi Sanki yeryüzü alev kusuyor yüzüme Ölüyorsun sevdiğimi söylediğimde Susuyorum o zaman ölüm sessizliğiyle Laleler fışkırıyor gölgeler ülkesinden Gülüyorum işte o zaman, ölüme Ali Gençay |
Yalnızlık Senfonisi
İzlerini taşıdığım yıllar Gözlerimin altına çizgiler atmakta Dalmışken en derinine gecenin Kaçan uykular düşleri satmakta Masamda yarısı sönmüş sigara Yaprakları ufalanmış karanfil Koparılmışlar dalından,ağlamakta Göz yaşları bağrımı deler Yazık! bir kez bile koklanmadan Kuruyup gitti boşa Boğuyor beni odam Dört duvar daralmakta Sırtlanıp kalın paltomu Çıkıyorum kalabalık sokaklara Dışarıda çatır ayaz Zemheri güneşle inatta Düşerde kayarım diye ayaklarım Gıdım,gıdım adımlamakta Önümü kesiyor çiçekçi kız Kucağında kasımdan kalma patlar Bilmez ki yalnızlığımı Yalnızca karanfiller anlar Ne yapsın yavrucak Satamazsa,babası azarlar Koşuşuyor insanlar Kimisi halen saçını taramakta Tıka basa kalkıyor otobüs Yapışıyor soluklar camlara Küçük elleriyle çocuk Bir şeyler çiziyor buğulu cama Serçeler kırıntıları Kediler serçeleri kollamakta Boğazına oturmuş tasmasıyla Mini minnacık köpek ipini zorlamakta Tezgah arkasına gizlenmiş surat Kısık sesiyle simit satmakta Soğuktan kızarmış burnu kadının Çantanın ta dibine dökülmüş bozuklukları aramakta Üşüyor kulaklarım,ellerim Bana inat fırıncı çıkarmış kabalarını Ateşin karşısında caka satmakta Koltuğumun arsına sıkıştırdığım demet Burnuma bahar kokmakta Gülümsüyor çehrem İnsanlar yalnızlığımı bin kat daha artırmakta Duruyor adımlarım Saatler duruyor, duruyor şehir Oysa yüreğim her zamankinden hızlı atmakta Ne bu heyecan,neden bu telaş Zaman her an ömürden hep çalmakta Yaklaşıyor falcı Biliyorum işinde usta Yalanına binlerce yalan katmakta Açılıyor avucum Duymak istiyorum yalanda olsa Düşüyor elinden kemikler,fasulyeler Çıkacak sanki dudaklarından en feciler Ürperiyor içim ellerim zangırdamakta Gelecek diyor çok yakında Ah koca karı bilmiyorsun Benim aklım çocuk Buna binlerce ümit katmakta İnanıyorum Dönmeliyim evime Ne işim var benim sokakta Yüreğim,beynime fitne sokmakta Ya! dönerse Yalan! Falcı geleceği parayla satmakta Görürse biri,çekiniyorum Niye bu adam kendi kendine konuşmakta Kaçıyorum şehirden Kaçıyorum kendimden Her yanım yığınlarca insan Çıldıracağım Yalnızlık beni boğmakta Ali Gençay |
Yalnızlık Türküsü
dilimde yalnızlık türküsü elimde kırık mı kırık bir kalem yalnızlığı yazıyorum yaşanan ardından acılar bırakan yalnızlığı yazıyorum ilahi bir sıfat tanrıya ait yalnızlık kelimelerimin yetişemediği tarifsiz bir acı yalnızlık kimi zaman eş tutarsın kendine şehrin en kalabalık yerinde o sogukdan demir heykeli kimi zaman eş tutarsın kendine anlaşılamaz mantıkla görünmez olan çizgi filim kahramanlarını yalnızken hiç bir şeyin anlamını taşımadığını hiç bir şeyin sana ait olmadığını ve hiç bir şeyin onu tamamlamadığını anlarsın yalnızken Ali Gençay |
Yangın
Mahpus yedim,yok zulamda tütünüm, hayatın darındayım Karanfili sevdim,güz oldu soldu gülüm, güllerin ahındayım Salın kafesten,ah eder vah eder bülbülüm, Gül_i zara yanmaktayım Ali Gençay |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:01 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.