![]() |
Sınıfsız Öğüt
buluştuk gökyüzüyle bir yağmur indi seyrettik; milyarlarca...insan... bir adım attık ikincisine gerek kalmadı bir şarkı dinledik ikincisini istemedik çünkü bir gün bir güvercin görmüştük uçmuştuk ardından ... uzunduk, kısaydık, güzeldik, çirkindik; fark etmedik, tıpkı ağaçlar gibi tür tür çeşit çeşittik, ama hepimiz gökyüzünün altında benzerdik; fark etmedik takvimlerimiz yoktu mevsimleri bilirdik sevda sözlerimiz yoktu sevebilirdik gül tarlalarımız vardı çocuklarımız orda saçlarını boyardı, ayırt edemezdik çocuklarla gülleri çocuklar mı güllere benziyor güller mi çocuklara çocuklar mı gülümsüyor güller mi çünkü bir gün bir ceylan görmüştük koşmuştuk ardından ... yelkenli teknelerimiz vardı yüz binlerce... açılırdık denizlere, rüzgar seslerimizi taşırdı seslerimiz tekne tekne dolaşırdı, ne kaptanımız vardı ne dümenimiz ama deniz... çünkü bir gün bir yunus görmüştük yüzmüştük ardından ... dünya güzelliklerle doldu şimdi, bu yeni gezegende doğan siz burada da yaşamı güzelleştireceksiniz, hiç unutmadan geleceği savaşarak yaratan devrimcilerin sesini: bir gün bir mutluluk gördük uçtuk koştuk yüzdük ardından Savaş Aslan |
Sizler tüketim toplumunun...
Sizler tüketim toplumunun çocuklarısınız. Duyularınızla algılayabildiğiniz her şeyi; eşyalar-düşünceler, ve hissettiklerinizi; duygular, adeta bir an önce ağzınıza götürüp yemeye çalışıyorsunuz. Hiç emeksiz, sadece çenenizi oynatarak, yeryüzündeki her şeyi yutmaya... Tarihse tarihi, edebiyatsa edebiyatı, sanatsa sanatı…teknolojiyi-elektroniği, pazarları-marketleri, ve aşkı-ve birbirinizin etini…Hiç emeksiz, en kolayından, herkesten çok, herkesten önce ve bir an önce. Bu size yaşıyor olabilmenin tek sırrı olarak verilmiş. Ama söylenmesi gereken bir şeyi söylemeyi unutmuşlar. Büyük bir iştahla tükettiğiniz hiçbir şey gerçekte sizin olmuyor. Çünkü bir şey sizin olurken içinde sizden bir şey yok, siz yoksunuz. Siz deponun sahibi de değil, deponun kendisisiniz-siz bir deposunuz; ya da güzel kokan bir çöplük. Bu yüzden tükettiğiniz onca şeye rağmen öyle fakirsiniz ki…Ne gerçekten bir arkadaşınız var, ne gerçekten bir düşünceniz, ne aşkınız, ne eşyanız, ne emeğiniz…Hiç birinin içinde siz yoksunuz, sizin olduğunu düşündüğünüz hiçbir şey size ait değil. Ölmekten korkuyorsunuz, çünkü daha tüketebileceğiniz çok şey var. Önünüzde biraz daha zaman olmalı, bir şans daha; çünkü görecekler ki bundan daha da iyi tüketebilirsiniz. Çiğneyip yuttuğunuz hiçbir şeyde kendinizin olmayışı sizi mutsuz ediyorken siz bunun sizin dışınızdaki herhangi birisinden daha çok ve daha iyi tüketemediğiniz için böyle olduğunu sanarak her gün başkalarında olan ya da sizde olmayan yeni bir bilgiye, yeni bir nesneye, yeni bir şeye ulaşmaya, onu bir an önce çiğneyip yutmaya çalışıyorsunuz. Tartışma adı altında, bir başka deponun içindekileri oradan çıkarmaya, ortaya dökmeye çalışıyorsunuz. Böylece orada da iyi bir şey varsa ortaya dökmeyi başarırsanız o da sizin olabilir, seçip alırsınız. Beğenmeseniz de onu bir bilgi olarak alırsınız, bilgi olarak durur içinizin köşesinde. Ne de olsa öğrenmeyi de tüketmelisiniz. Ve farklı yanları olsa da özünde tıpkı bunun gibi başkalarından daha hızlı, daha iyi ve daha çok sevmek adı altında sevmeyi tüketiyorsunuz. Yani yaşamak adı altında, yaşamakla ilgili her şeyi yaşamıyor-anlamıyor; tüketiyorsunuz. Ve işte bunun için bir başkasına göre ben, bir metayım. Düşüncelerim, duygularım, yaşıyor olmam ve varlığımla. Ve bana göre de; kendisini böyle var ettiği için de, herhangi bir başkası. Çünkü böyle olmasa onu nasıl tüketebilirdim ki. Şimdiki zamanda onunla başka türlü nasıl iletişim kurabilirdim. Hem de “Egemen olan düşünce egemen sınıfın düşüncesiyken”. Şimdiki zamanda onunla başka türlü nasıl iletişim kurabilirdim…Ama en azından bu cümlenin ardından söylenebilecek bir cevap olmalı. Belki, varlığıyla başka türlü davranılmayı ve yaklaşılmayı hak edenlere, tüm bu şeylerin dışında yaklaşarak. Bir meta olarak yaşamayanları-yaşamak istemeyenleri, görerek. Ki böylelerimiz olduğu için, bir insan değil de bir depo olmakta ısrar etmek bir ütopya ama, başka bir dünya ütopya değil. İnsan olan ruhumuzu mutsuz eden hepimizin düştüğü bu tuzaktan, tuzağın kendisi gibi yüzyıllar sürse de, hepimizin kurtulabilmesi dileğiyle… ………………………………………………………………………………………………....... “Cambaz…” ya da “Bir Derdim Var…” ya da “Boş ver, boş ver boş ver boş ver…” ya da “Bir Kadın Çizeceksin…” ya da…; Şarkımızı Söyleyenlere ne cennetmiş daha güzel olan gözlerinizden yoldaşlarım ne geveze masaları barların ne ihtişamı sarayların… gözlerinizden güzel bir şey daha yokmuş bu dünyada ah o aşık olduğum gözlerinizdeki o yarın…yoldaşlarım Savaş Aslan |
Sur
sonra sıkıca sardı zamanın yalanı eski ve yeni topraklarımızı biz kurtulmaya çalıştıkça daha çok; çığlık attıkça çığlıklarımızı ve yeryüzünden silindi gitti yüzümüzün önünden birer birer bir tek aklımızda kaldı bir gülüşüne ölünecek sevgililer 6.3.2005 Savaş Aslan |
Şalter
öyle çalışkan olmalı ki adamın kendisi kalbini görene kadar vurmalı kazmayı kaburgasına ve duyulmasın diye çektiği acıların sesi akmalı bir meleğin nefesi boğazına bir de fırtınadan evim olsun isterdim ateşten gövdem - yağmurdan gemim parlayıp parlayıp sönmek için sebeplerim...sebeplerim... 23.1.2005 Savaş Aslan |
Şarkımızı Söyleyenlere
ne cennetmiş daha güzel olan gözlerinizden yoldaşlarım ne geveze masaları barların ne ihtişamı sarayların. gözlerinizden güzel bir şey daha yokmuş bu dünyada ah o aşık olduğum gözlerinizdeki o yarın....yoldaşlarım 2.3.2005 Savaş Aslan |
Temmuz-Eylül 2004/Sana Şiirler
… güneş doğarken de düşünüyorum seni batarken de karanlıktan geçerken de parmaklarımla bir yıldızı seçerken de … ah şu duvardaki leke kapıdaki kilit camdaki gece ah şu içindeki iki hece … ne güzel geçerdin gözlerimin önünden işte hep ne olursa o an olurdu; bu dünyaya ait kötü bir şey sen geçerken kaybolurdu Savaş Aslan |
Tansökümü
ben size diyorum ki eskimiş bir ceketin düğmeleri gibi düşeceksiniz terzilerin ellerine saltanatlarınız devrildiğinde saltanatlarınız devrildiğinde helvalarınızı dahi yaptırtamayacaksınız yeryüzünün lanetlilerine 3.10.2004 Savaş Aslan |
Uzak
sonra yağmur da durur güneş de kaybolur ay da kapanır ve havada bir tek acı asılı kalır 15.11.2007 Savaş Aslan |
Yıldız
ve sarı bir güneş gibi seyrediyordu çocuğun açık karnı akan dünyayı sarı-sapsarı bir güneş gibi... seyrediyordu çocuğun karnı [kendisine] bakan dünyayı 4.11.2004 Savaş Aslan |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:05 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.