www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Cevat Çeştepe (https://www.cakal.net/showthread.php?t=133259)

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:34 AM

Kanal boyu gözyaşı

küçük kiremitlerdi, ayak izlerimizdi
kırmızıya boyalı ellerimiz
dayak sebebi.

bir dişi kuş yapmıştı yuvayı, vukuatlı
erkeğinden çok ihanetli
unutmuş sayısını.

deniz esrar vurgunu, mor düşmüş gözlerine
balıkların her biri başka öykü
ihanet üzerine.

sen bulutu tanır mısın, oğul mudur adı
son kuyuda yağmur suyu
gözyaşıdır tadı.

kahkahalar gibi, sırtımızda deli gömleği
yerinden fırlamış gözlerimiz
görecekmiş gibi.

evlerin çatısıydık, kuş yuvasında çalı çırpı
denizlerin gölgesi
dalga delisi,

kocaman bir bendik, kainat küçük nokta,
kanalda yağmur suyu olduk,
gözlerimiz boşalınca.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:34 AM

Kapı tokmağı

ben bir kapı tokmağıyım
belki bu paslı çivilere sorsan onlar anlatır sana
neden ben buradayım
ve nasıl senin her kapıdan çıkışında
takılır gözlerim peşine, nasıl eşlik eder sana.
ben bir kapı tokmağıyım
belki bu çürümeye yüz tutmuş tahtalara sorsan
onlar anlatırlar sana
her geliş saatinde senden önce
nasıl kan-ter içinde çakılıp yerime
beklediğimi seni, ellerini üzerimde hissedeceğim diye.

“bakmayın siz kılığıma kıyafetime,
Mısır’dan geldim sizinde sandığınız gibi.
bilinmeyen daha başka bir medeniyetten de
gelmiş olabilirim belki.
yada Roma’dan, kim bilir eski Yunan’dan
fırlayıp eros’un kollarından.
bir kazıda bulunduğumu söyleyenlerde vardır
bilmediklerinden.
ama bu kapıda, böyle dört başım mamur
yüzümde bir gülümseme
yirmi dört ayar durmamın bir tek nedeni vardır
sen gene de bilme.”

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:34 AM

Kaptanın yol defteri

hüviyetimi bulutlar almıştı elimden,
yağmur kaçağıydım.
firardaydım .
kurtlar sofrasında sırtlan payını ben almıştım
aslan payı korkunun krallığına düşmüştü.
kıskanmıştım.
ne kadar isim biliyorsam hepsini verdim
sokaktaki adama
polise versin diye gidip sansaryan hanına

o karanlıkta biz yalnız ben olmuştum.
önce sevgi duvarını aştım
sisler bulvarına çıktım
yalnızdım.
sadece zencilerin yürüdüğü bir kaldırımdaydım.
ve bir kalabalık aniden
sirenler, lambalar, polisler filan
aradan gördüm ,
tanıdım.
bıçaklanmıştı fena halde, leman‘dı adı
şişhanede oturuyordu
şimdi kanlar içinde yerde yatıyordu.
yanındaki bıçağın ucu
yasak sevişmek yazıyordu.
birden ense kökümde kurşun gibi bir ses
yeşil bakışlı, soğan, sarımsak kokulu
gördün mü diye gürledi, kimdi bıçağı sallayan.
korktum,
hepsi birbirine benziyor dedim
zenci bunlar
yanılıyorsun, zenciler birbirine benzemez dedi
hayır yanılmıyordum
saklamıştım
içlerinden biri çok güzeldi,
yaraya tuz basmak gibi yakacak kadar.
bela çiçeği bu kez ardıma düşmüştü
ne yazık
koklamamıştım.

o an, aynanın içinden sen çıktın karşıma
sorar gibiydin
leman ı sende mi severdin yoksa
ben dedim kimi sevsem sensin.
bilmiyor musun hala ben sana mecburum
benimki böyle bir sevmek işte
sana tutukluyum
günlüğümde
sen yazıyorsun sadece
kayboldun.
işte gene elde var hüzün
yapayalnızdım.

düştüm gene karanlıklar içine
kaybolmak üzere
elimde bir sap kırmızı karanfil, yerde bulduğum
alıp başımı yürüdüm.
gün sancılı bir doğum gibi ağlıyordu
der saadette sabah ezanları okunuyordu.

*attila ilhan’a saygıyla

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:34 AM

Kar kapladı çocukluk bahçelerini

ne kadar uzaktın çocukluğundan
ve benden ne kadar uzak.
oysa ben yüreğimde
yanıp sönen kıvılcımlara aldanarak
geldim bir umutla izlerim diye seni,
baktım boştu salıncak.
bozuktu tahteravallinin dengesi,
karla kaplanmıştı kaydırak.
çocukluk bahçelerinde doğan bahar
kış olup yağıyordu alnıma.
ve ben isim bulamıyor zorlanıyordum,
yaşadığım bu duruma.
ne kadar uzaktın çocukluğundan
ve benden ne kadar uzak.
uzanıp seslenmeye kalksam ismini,
biliyorum ellerim boş kalacak.
sonbahar nasıl yaşayamazsa ilkbaharı
gene öyle olacak.
ne kadar uzaktın benden
bitmeden mevsimler, yanıma gelmeyecektin.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:34 AM

Karanlık denizlerin şövalyesi

yeminler hangi sancıyı taşırsa taşısın içlerinde
bir balık daha boğulur nefessizlikten, derinlerde.
bir ağaç yavaş yavaş döker yapraklarını,
kum taneleri kapanan izler olur,
en ufak gün batımı estiğinde.
ihtiyar adam gibidir deniz, elleri tuz kurusu.

gözleri ateşini kaybetmiş, kömür karası.
bir fener yanar-söner, ıssızlığın çelik halatında.
bütün kara bulutlar, kapkara dalgalar olur,
soyu tükenmiş değirmenlerin kanatlarında.
kendi şövalyeliğimizin azgın ruhunu ararız
değirmen kanatlarına bir mızrak gibi saplandığımızda.

en aşksız harmanların bereket fakiridir
yağmursuz ve kurak, tek düze hayat çizgimiz.
bir tükeniş engelini başka çaresizliklerle geçeriz.
akşam saatleri yok mu hele üstümüze ölüm gibi çöken.
ne başka bir umuda çırılçıplak soyunur
ne de başka bir kavganın minderine çıkarız,
öyle avuç içine alıp beynimizi, bakar kalırız.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:34 AM

Karanlık günler

o hiçbir umudun açtığı çiçeği düşlemeden geldi.
ve hiçbir umudunun yükü altında yaşayamadan
çekip, gitti.

geldiği gün; kitaplar esas duruşlarda bekliyordu
yargıçların, savcıların karşısında,
gittiği gün; yazarlar linç ordularının
saldırısına uğruyordu mahkeme kapısında.
geldiği gün; yanıyordu aynı dağların ormanları,
hayvanlar kavruluyor, kömür oluyordu.
gittiği gün; aynı çeşmenin yalaklarında hala
yıkanmamış çocukluğunun bezleri duruyordu.
geldiği gün; sevgisizlik ve ihanet baş aktörüydü
toplumu boğan cinnet oyununun
gittiği gün; karabasanlar bıkıp usanmadan
karanlık zulalarda aynı gölge olarak durmaktaydılar.
geldiği gün; güneş doğudan doğar,
yıldız kuzeyden eserken
gittiği gün; garp cephesi karanlığa kucak açıyor,
keşişleme güney doğuda fırtınalar koparıyordu.

o hiçbir umudun açtığı çiçeği düşlemeden geldi.
ve hiçbir umudunun yükü altında yaşayamadan
çekip, gitti.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:34 AM

Karanlıkta çiçekler - dörtlük

İniyor şalter, kalkıyor şalter.
Bir gidiyor, bir geliyor elektrikler.
Ama karanlıkta açmaz ki gülüm,
Senin sevdiğin çiçekler.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:34 AM

Karanlıkta görülen davalar

karanlık; Kafka’nın romanlarının ana rengi değildir
o romanlardan film çeken yönetmenlerin beynindedir.

birazdan yağmur yağacak, serinliği önden geldi.
seller akacak yavru sokak kedilerinin üzerinden
sen kapının eşiğine kum torbası koyarsın kim bilir
sonra şemsiyeni saklarsın belki yastığının altına
o çok iyi bildiğimiz filmdeki yağmur sahnesi gibi.

en iyisi sinemaya gitmek bu havada,
orta sıralarda bir koltukta, tek başına, karanlıkta
dışarıda beklesin aydınlıklar, seans boyunca.

kuzeybatının ismi karayel, sırtımda kayıp ormanlar.
birazdan bir yangın esecek biliyorum ellerin yanacak
kayıp gözbebeklerini arayacaksın kavrulmuş toprakta
kanatları düşecek başından aşağı göçememiş kuşların
gece yarısı sevişmeleri gibi ter kokunca soluklar.

bulduğum ilk lodosa açabilsem rüzgara bağrımı,
bıraksam şiddetini ölçsün diyerek yapraklarımı
üzerine yazdığım kadar saklasın hatıralarımı.

el sallasam korsan kayalardan göçmen gemilerine.
bir parça sömürge taşsa yüreğimden, çok özgürlük
forsa yataklarında diksem gözlerimi omurgalarıma
o gemi ben olsam görülmemiş davalardan kaçan
ve en aydınlık öyküleri ezberletsem ellerime.

bitti üfleyip bir nefeste mumu söndürme zamanı
değişime uğramış beyinler yaşarken alınyazılarını
gördük işte aydınlığa nasıl tercih ediyoruz karanlığı.

“kamera stop, kamera stop,
şimdi başka kitabı okumaya başlayalım ilk satırından

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:35 AM

Kardelenlerden korkmayın

belki sevmiyordunuz sizler, nerden bileyim
bu mevsimde kar altında açan kardelenleri .
onun için koklamak istemediniz
her sabah kapınıza bıraktığım çiçekleri .
kar hepinizin vazgeçilmez çocukluk oyuncaklarıydı.
kim bilir belki bir kardan adamdan sevgiliniz bile vardı.
kardelenlerin sevgilinizi elinizden almasından,
sizi ondan mevsimler boyu koparmasından
korkuyordunuz.
yani siz kardelenleri hiç tanımıyordunuz.

ya da delinmişti altı ayakkabılarınızın
büyümemiştiniz ayaklarınız çok üşüyordu.
onun için çıkmamıştınız bile evlerinizden.
kar altına saklanmanın korkulu görüntüsünden
yoksulluklarınızın örtüleceğini umuyordunuz.
oysa ben hiçbir mevsimi ayırt etmeden birbirinden
sizi çiçeklerle karşılamak istiyorum
bütün insanlar gibi, insanlık gibi
zengin fakir demeden, güzel çirkin demeden
her sabah kapılarınızdan çıkarken .
o zaman şimdi, sizler için seçtiğim bu çiçeği
kabul edin hepiniz birbirinizi kucaklar gibi.
bir çiçeği sevmekle de başlar çok şey.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:35 AM

Karınca yollarında

küçük beyaz taşlarım vardı.
yüreğim kadar kocaman olurdu
kucak dolusu toplayınca.
dizerdim tek tek hepsini,
tren yolunun boyunca.
sis basmış havalarda
ve yağmur yağdığında
karıncalarımın ayakları
hiç ıslanmasın ve
kolayca yollarını bulup
kaybolmasınlar diye.
sonra uzatırdım ayaklarımı,
dayardım sırtımı
hat boyundaki
gölgesi en bol çınar ağacına.
beklerdim saatini,
nereden gelip nereye gittiğini
bilmediğim,
kapkara dumanlı kara trenin.

ağaca dayalı sırtım, beklerken
kara trenin gelmesini
duyacağım yerde olurdum hep
annemin seslenmesini.
haydi artık bakalım,
yemek vakti geldi demesini.
karnımda çalan zillerin sesini
nasılda hissederdi.
koşardım; ayaklarımın
sulara batmasına aldırmadan.
karıncaların ıslanmazdı,
benimkiler hep sırılsıklam.

nedense böyle olurdu her zaman,
ben eve koşardım
kapkara dumanlı kara tren
geçerdi hemen ardımdan.
söylersem;
inanır mısınız şimdi bana,
bu kadar zaman boyunca
bir kere bile görmedim dersem
trenin geçtiğini.
ama karıncaların
önümden her geçişte
bana selam verdiğini.

Cevat Çeştepe


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:21 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.