![]() |
Çile Deryası
Gülmek için zaman mı var? Çile derya, gayret oktur. Ağlamaya vakit çok dar, Koşmalıyım, yolum çoktur. Ağır gelir götüremem, Menziline yetiremem, Gider gider bitiremem, Yollar ki omzuma yüktür. Zehir olur tatlı aşım, Beladan kurtulmaz başım, Olsun üzülme kardaşım, Allah yücedir, büyüktür. Başı sonu Hak katına, Var Kaleli Hak katına, Arzuhalim Hak katına, Başka sığınağım yoktur. |
Çilemiz Bizim...
Anlatmak imkansız getirip dile Ebu Cehilerden gördüğümüzü Görmedik ehli salipten bile Ebu Cehilerden gördüğümüzü Bin dört yüz yıl önce ne ise cehil Bugün de öyledir değildir ehil Görmedi Bill'in çektiği dahil Ebu Cehilerden gördüğümüzü Ömrün baharında çıkmadan yaza Onlar ize düşkün bunlarsa söze Allah'ın aşkına bir sorun bize Ebu Cehilerden gördüğümüzü Bill'in gençliği zulümle öçtü En son Nebi bile Yesrib'e göçtü Sorun zindanlara gençliğim geçti Ebu Cehilerden gördüğümüzü Çile verdi suçun şudur demedi! Devranını Karun bile sürmedi İnan cahiliye devri görmedi Ebu Cehilerden gördüğümüzü Bir önceki Karun doymaz haramdan Şimdiki Firavun alt kalmaz ondan Kaleli duyulsun anlat sıradan Ebu Cehilerden gördüğümüzü |
Çileyle Barışmak
Sizler yüz karası zamanın, anın İsi, kiri, bitisiniz vatanın Ey vicdanı pas tutanlar utanın Ülkü gelin süslendikçe süslendi Canlar hey, vatana adanan canlar Mahpuslarda çile çeken civanlar Dertlinin derdinden dertsiz ne anlar Mustafa’'yla Fikri birer aslandı Muhabbet sel oldu, sebebi sensin Maskara oldu ya, kahrolsun, yansın Bolu Beyi beyliğinden utansın Köroğlu’'da bir kayaya yaslandı Selâm olsun amirinden, erine Sevgi yağar kalpten daha derine Her zaman verilen kanlar yerine Bu sefer verilen canla beslendi Bağdan kopardılar, harmanda bitti Kayada sekerdi, mahpusta öttü Hesabı Allah’'a havale etti Dağlar taşlar barış diye seslendi |
Çivinin İki Yüzü
Ah çektim gölge düştü, devrilmedi çerağı Çırılçıplak geceye yıldızı soruyorum Çorak topraklar gibi annelerin yüreği Yıllardır yitirdiğim güneşi arıyorum Kristal şafaklara sevdalanan her iklim Güneş battığı yerde doğum sancısı çeker Dört omuz üzerinde düşünce büklüm büklüm Zaman bir bir öğütür unu toprağa döker Kara ******* elbet ışıklı gün getirir Issızlık ülkesinde çürürken hatıralar İstikbale bir avuç umut alır götürür Volkan gibi ruhumu kayalarda yaralar Düştükçe düşüyorum derinlerden derine Simsiyah kar yağıyor göklerin üzerine Kara bulutlar çökmüş ülke yiğitlerine Bakışlarım hep seni soruyor gözlerine Saçlarındadır gecem, dudağında gündüzüm Elveda yalnızların anası bozkırlara Yerler ağzını açmış bekliyor beni hüzün Zifiri karanlıkta günü çekmişler dara Tutuşmuş bir yüreğin külünde yanıyorum Kuzgunlar bayram eder, baykuşlar bana aşık Öte sevdalısıyım, içmeden kanıyorum Ağıt çelikten bıçak ve Resul yolda ışık |
Çözemem (Bakar Körler)
Aklım ermez bu dünyanın işine Fakir kalkmaz, zengin yatmaz, çözemem. Hayranım körlerin yol gidişine, Bakar körler adım atmaz, çözemem. Yaşlı çalışıyor, gençlere hayret, Elde sermaye yok, kendinde gayret, Dünya gidişinden almayıp ibret, Çirkinlik gözüne batmaz, çözemem. Bazısında acıma yok, kaskatı Bazısı tarlanın ısırgan otu.! ! Bazısı kibirli, bazısı kötü Bazısı tamahı satmaz, çözemem. İlim gayret ister, olur mu soyda? Alçak gönüllüde, yumuşak huyda! Tembeli görürsün düğün de, toy da, Göz nuru olsa da tutmaz,çözemem. İlim sahibinde sabır diz boyu, Haylaz da, sülük de, kibir diz boyu, Ahmağı koy girsin, kabir diz boyu, Deryaya bir katre katmaz, çözemem. Okumayı bilmez, her şeyi yutar! Kabadayılığı baştacı tutar.! Çarşıda, sokakta herkese çatar, Vatan düşmanına çatmaz, çözemem. |
Dağ Eteğinde
Artar da eksilmez gönül yarası Mehmet’in sülüsü dağ eteğinde. Lalenin siyahı, bahtın karası Ki yaban çalısı dağ eteğinde. Ta kalubeladan, ademden beri Bin senelik tutku bir tek seferi Bu sefere çıkan dönemez geri Alisi Velisi dağ eteğinde. Bir saniye varla yok arasında İki lokma açla tok arasında Ve bir gram azla çok arasında Alemin delisi dağ eteğinde. Hasret düğüm düğüm, söz çeper çeper Çeperin dibinde kurulmuş siper Soğuk rüzgar çıplak alnını öper Kudretin halısı dağ eteğinde. Göklerde nur, yerde bağlar dayalı Umut ağacına çağlar dayalı Dağlar sıra sıra, dağlar dayalı Velinin ölüsü dağ eteğinde. Kayıp eden arar, arayan bulur Kuş yuvadan uçar arzusu kalır Aşığı bir derin inleme alır Dert deniz, yalısı dağ eteğinde. |
Dağlara Sitem
Yolları dar, yamacı sarp dağlar ha! İbret alır oldu çağlarımızdan. Bir akarsu sessiz sessiz fatiha, Okuyarak akar bağlarımızdan. Ölüdür demeyin, aman ha aman! Ser vermiş toprağa sevdası yaman, Yamaca yan vermiş, yatar kahraman, Bir inilti gelir dağlarımızdan. Dağ devrilsin, ağlamayın analar, Yas tutmayın, kına yakın sunalar, Balkanlarda ‘akmam’ diyor Tunalar, Hala haber gelmez sağlarımızdan, Yollar akar gider, dağ ağır başlı, Yıldız ışıl ışıl, bulutlar yaşlı, Dağlar, taşlar, uçan kuşlar telaşlı, Felek fukarası ağlarımızdan. |
Dağlarla Yarış…
Yamacı sarp, başı karlı dağlar hey! Derdimi yüklesem çekebilmezsin. Haline hapsolmuş, sırlı dağlar hey! Ben gibi göz yaşı dökebilmezsin. Ne var ki halinde, şükreyle dersen, Gel bir yarışalım meydanda ersen, Kanını, canını ırmağa versen, Gözüm nuru gibi akabilmezsin. Ben diyeyim, dinle beni, duy beni, Sen anlarsın, kul anlamaz, oy beni, Tependeki kar yerine koy, beni, Yüreği kor gibi yakabilmezsin. Gelene, geçene yol olan dağlar, Köroğlu’na kanat, kol olan dağlar, Tahammülü kat kat, bol olan dağlar, Kula benim gibi bakabilmezsin. Dağlar dert yüküdür, üsten bakılır, Bir of çeksem, senin başın yıkılır, Bağrına her türlü canlı sokulur, Kaleli derdini sokabilmezsin. |
Dahası Var...
Nur çeşmesinde başım Çığlığım çıttan öte... Mahkeme görmez yaşım İndirir kütten öte... Çözemem bu düğümü Kim görmüş güldüğümü Görse de öldüğümü Saldırır itten öte... Utancım tutar arşı Baharsız yazı kışı Her gün çatılı kaşı Duymadım “höt”ten öte... Kuşanır silahını Alır mazlum ahını “Müstemleke şahini” Görmedim betten öte... Sebepsiz gülüşen kör Duymaz ya anladım der Ayaklar başı güder Ve Müslim “ şit “ten öte! |
Davet
Özüm yüreğimde hasret duyduğum, Ayaklarım dolaşıyor, çabuk gel. Candan içre, öz yerine koyduğum, Tüm yıllarım gülüşüyor, çabuk gel. Bu ''düzen'' göçüyor, duyun ahali, Onun boynunadır varsa vebali, Cömertliği Ebubekir timsali, Damla çaya alışıyor, çabuk gel. Resul-ü Ekrem’in ıyal, alisi, Tümden olmuş Ehl-i Beytin delisi, Hattab oğlu Ömer adaletlisi, Dertler beni bölüşüyor, çabuk gel. İçim kan ağlarken yazmam mı ağıt, İlim arif işi, gerekmez öğüt, Osman’la Kuran’ı hatmeden yiğit, Gönlüm sana çalışıyor, çabuk gel. İşkenceye maruz koyunca bahtı, Ali’nin mertliği gönlünün tahtı, Bir yana koyamam amanı, ahtı, Acı, sızı buluşuyor, çabuk gel. Hasan, Hüseyin’e sevdalı kişi, İslamı yüceltmek olmalı işi, Ey yarlar sultanı, sahabi eşi Riyakarlar yılışıyor, çabuk gel. Garibim yurdumda, kaybolmuş sılam, Dünü düşünürüm, şaşarım balam, Kaleli’den kucak dolusu selam, Dostluk yeni oluşuyor, çabuk gel. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:08 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.