![]() |
Kesin Artık Başım...(Sonbahar Hüznü)
İçimde kırık dökük bir sonbahar hüznü, Yaprak dökmüş ağaçlar, gözyaşı gibi, Bir ben yalnız, bir ben öksüzüm sanki, İçimde kaldı gelecek günlerin katliam izi. Acımadım, aldırmadım, hoyrattım, Kalbin her kırıldığında gururlandım, Kendimi senin için vazgeçilmez sandım, Gelecek günlerimizi katledip koydum. Dilimi biledim, keskin bir haçer gibi, Sözlerim kurşun olup, adrese gönderildi En sonunda tattırdım, sana ben ihaneti Ben ********, ben alçak, kesin artık başım. ...28.01.2006 Eylül Gökdemir |
Kelimeler Tükendiğinde
Oysa ne çok ihtiyacım var Sanıyordum seninle konuşmaya... Konuşmaya başladığımızda Anladım ki O eski sen gitmiş yüreğimden... Kaybolmuşsun Eski bir labirentin Karmaşık dehlizlerinde... Çoktan sen bana Ben sana yabancı olmuşuz... Bitmişsin çoktan yüreğimde Ve... Ben seni kendimde ararken, Aslında sen yokmuşsun... Düşlerimde yarattığım Bir kahramanın yerine Seni oturtmuşum... Kelimelerin tükendiği yerde, Sen varolan bir boşlukmuşsun... 08.03.2007 Eylül Gökdemir |
Kelimeler de Danseder
Suskunluğumu seviyorum, senin yokluğunda... Kelimelerin dansını izliyorum, sensizlik diyarında... Suskunluk bir maske oluyor gözlerime inen... Şaşkın bekleyişler yaşıyorum, kabına sığmayan... Ne yüzler eskitti, bilirim, ne hayaller çaldı düşlerimden... Ne sitemler dinledim sabah ezanlarında bestelenen... Ne kahır mektupları yazdı gönül kalemim, tükenmeyen... Hadi korkma, çıkar, at gitsin sevgisizlikleri kalbinden... Bir ninni duyarım şimdi uzaklardan, bir Türkmen obasından gelen... Yanık yanık söylenir, hasreti, sevgiyi anlatan, yanık yanık... Ne ateşler söner yüreklerde, ne yangınlar yaşanır, görülmeyen... Ne de bir köz olurum gönüllerde bilinmeyen... Suskunluğuma yazıyorum şimdi, yokluğunun güftesini... Ağlamayacağım işte, inat ettim, seni sevmeye devam edeceğim... Sensizliğimi, suskunluğumu, özlemlerimi alacağım yanıma... Kalk gidelim yüreğim, kalk gidelim, Hicret var, gönül diyarına. Eylül GÖKDEMİR...4/4/2006 Eylül Gökdemir |
Kayıp Kentin, Aşk sokağının, Vefa apartmanı, Hüzün Numaralı Dairesinin Leyla'sı
Sen, borçlusun bana ve bir gün Borçlarımı tahsil etmek için geleceğim sana... Önce hangisinden başlamamı istersin... Bak gözlerime, kaçırmadan bakışlarını, Bir ömrün geçmişi var karşında, Önce bakışlarımdan çaldığın yıldızları ver geri, Sonra *******imden aldığın güneşimi getir yerine, Dilersen bir de sabaha gün batımını yerleştir. Ha bir de duvarlara yazdığım sessiz haykırışlarım... Temmuz akşamlarının üşümüşlüğü vardı bir de... Sadakat borcun var senin bilmediğin, benim beklediğim... Senden başkasına değmeyen bakışlarımı, Kış ortasında, yağmur düşmeyen toprak misali, Kuruyan umutlarımı yeşertmelisin... Ayaklarının altında ezdiğin menekşelerime ne demeli? Ya tek tek yapraklarını yolduğun papatyalarım... Bana iki can borcun var, canımdan koparıp attığın, Senin umurunda olmayabilir ama benim can kattığım... Bir yürek dolusu sevda borçlusun, sevdasız günlerine inat, En önemlisi de nedir biliyor musun, vefasız... Bana beni borçlusun, bana sormadan alıp gittiğin... Şimdilik kapatıyorum borç defterini, belki daha sonra... Ben kanıyorken, ben acıyorken, ben ağlıyorken... Ha bir de gözyaşı borcun var, yağmur yüklü bulutlar dolusu... Hadi, şimdi gidebilirsin istiyorsan, rahat uyuyacak mısın, Bilmiyorum ama bana olan borçlarını yükle, yükleyebilirsen, Koy adı vicdan olan bir kargoya, gönder adresi gönül, Adı ben olan Kayıp Kentin, Aşk sokağının, Vefa apartmanı, Hüzün numaralı dairesinin Leyla'sına... Eylül Gökdemir |
Kayıp Kentin Hüzünlü Yüzü
Kapama gözlerini Üşürüm zemheri ayazı bir kışın ortasında Bakışların takılsın bakışlarımın kıyısına Yağmurlara kollarını açan o kentin Köşebaşlarından topladım kaybolan umutlarımı Sessiz duvarlarla konuştum Bahçe kapılarının aralığından Papatyalar kopardım acımadan Maksadım farklıydı oysa İliştirmek istedim baharı saçlarımın arasına Bazen bir hüzün gelip takılır mavilerime Bazen de pembe bir bulut gelip yerleşir Dudaklarımın kıvrımlarına Afacan yıldızlar alazlanır Bakışlarımın çocuksuluğunda Masumdur tüm yaşanmışlıklara rağmen Bir bebeğinki kadar Acıtır canım, kanar dizlerim yuvarlanırım yokuşlarda Kaybolan gölgeler gibiyim arka sokaklarda Oysa güneş hep yüregimizin ülkesine doğardı apansız.... Kamaşırdı gözlerim ışığından korkardım Tüm perdeleri çeker, tüm pencereleri kapardım Kapılar kilitli, duvarların arkasında kalırdım Ya incinirsem, ya yaralanırsam diye hep kaçardım Telaşlı ürkek olsak da Bir bayram sabahı telaşıyla uyanırken uykudan Duygularımızı dökerdik ortaya ve kurban adardık Kına yakardık ellerine Kınalardık yüreğimizi de birlikte Dilek ağacı dikerdik sonra gözlerimizle, Dallarına asardık umutlarımızı, Rüzgarın söylediği ninni eşliğinde Tel tel düşürürdük sevdalarımızı Bir kayın ağacının gölgesine Avaz avaz suskunluğumuza inat, Avaz avaz haykırırdık aşklarımızı Ve zamansız zamanlarda kaybederdik sevmeleri, Zamansız zamanlarda bulurduk düşüncelerimizi Ve bir dalgayı avuçlamak istercesine, Kayıp giderdi zaman da parmaklarımızın arasından Kumsala olan aşkını dile getirircesine, Atılırdı sürekli umutsuzca sahilin köşelerine Dalgaların gel gitleri ile oynaşmıştı ayaklarımız, Suya değmezdi etekleri o kadının Martılar çığlık çığlığa dönerken başımızda Rüzgar söylerdi şarkısını hüzzam makamında Eylül Gökdemir |
Kayıp Kentin Hüzünlü Yüzü-1
Zaman zaman ihtilaller yaşanır, Kanlı ihtilaller Zaman zaman da inkılaplar yapılır Düşüncelerin en umarsız yerinde Bazen teröristlği tutar Pankartlar açar, sloganlar atar Dağa çıkar bazren de Hele bir de bahar gelince Takılır yeni doğmuş kuzuların peşine Ardı sıra kovalar düşlerini Bazen oturur bir çobanın dizleri dibine Yanık yanık çalan kavalın her ezgisinde Bir bayrak misali dalgalanır Bazen yıldız toplar eteklerinde Bazen bir erik ağacından toplarken meyveleri Kayar ayağı düşüverir sessizce Gecenin mavisini doldurur gizlice Düşlerinin tam orta yerine Mehtabı kapatır parmklarının ucuyla Güneşi getirir karanlıkların ötesine Çığlık çığlığa ter içinde kalkar gecenin ortasında Alacakaranlık kuşağını izlercesine Eylül Gökdemir |
Kaybolan Yıllarım
Karanlık köşelerde Başı dizlerinin arasında, Korkmuş, saklanmış Bir kadın, Çocukluğumu arıyorum... Ne salıncaklarım kaldı Bahçe ortasında, Ne elma şekerinin tadı Ağzımda, Dilimde bitmeyen bir Dua, Tut ellerimden Korkuyorum, Beni bırakma... Karanlık bir köşede Kayboldu, Işık saçan Çocukluğum. Eylül GÖKDEMİR...11.02.2007 Eylül Gökdemir |
Kaybolan Harfimsin Alfabemde
Kaybolan harfimsin alfabede.. Döndüm ağladım, yandım ağladım, Seni sordum her bir harfe... Kelimeler isyan etti, Parçalandı, bölündü hecelere... Kaybolan harfimdin, Dünyanın tüm alfabelerinde... Bir mum aldım elime, Arandım durdum karanlık köşelerde. Cılız bir ses geldi derinlerden bir yerlerden, Unuttuğun bir yer yok mu diye seslendi... Heryere baktım, arandım yok dedim... İç sesine kulak ver, yönünü belirler, Çarpıntılarının olduğu yere git dedi. Eğildim baktım korkarak, Tebessüm ederek ışıl ışıl duruyordun, Yüreğimin tam da orta yerinde. Sen değildin kaybolan, Kaybolan bendim sende. 28.02.2007...20:08 Eylül Gökdemir |
Kasım Akşamında Hüzün
Kasım akşamlarının esintileriyle Geldin bir sabah... Kasım akşamlarının alacakaranlığında, Gittin bırakarak... Hangi mevsim sakladı kucağında seni... Hangi alarm çaldı, gecenin 25. saatinde... Yalnız köşelere çekilir, ağlarım... Seni götüren uçağa eşlik etseydim... Bir göçmen kuş kanadında... Yeşil gözlerinin tam ortasında, Bir hare olsaydım... Saklasaydın beni, kirpiklerinin arasında... Hasretin kor ateş... Deli bir virüs gibi, dolaşır kanımda... Eylül Gökdemir |
Kanadı Kırık Kırlangıçlar
Kanadı kırık kırlangıçlar, Göçtedir güney yolunda... Bir kaç damla gözyaşım, İner tükenmiş günler anısına... Eylül Gökdemir |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:48 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.