![]() |
Irmak
kırmak toz bürümüş çıkmazlarını yalnızlık çöllerinin aşk denizinde arınmak istiyorsan serin gümbür gümbür bak önünde gözlerinin sevda şarkıları haykırarak kucağında tertemiz bembeyaz köpüklerin doğurgan sancılar barındırarak ve bereketli kıvrak bir bedenin devinimleriyle her hücreni kıskıvrak yakalıyarak senin ve sarıp sarmalayarak sevgisiyle derin ırmak (ocak 2004) Fuat Eriçok |
Islık
ıslık çaldım yakalandım çalıntıyı bulamadılar delil yetersizliğinden aklandım bir gün de karamsar ezgiler çalarken - yoktu da bir mani - polis gelmesin mi ani hemen notaların arasına saklandım üstüm başım kapkara oldu pasaklandım bir cins tiryakilik ıslık baktım sinsi sinsi geliyorlar istiklal marşı’na geçtim pesten donup kaldılar bu sesten savsaklandım eminemi ıslıklarken boş bulundum tutuldum kocası tanıdık çıktı allahtan kurtuldum. baş edemediler epeyce ne var ki dün gece telif haklarını bahane ediverdiler yasaklandım arabesk bir kelepçe taktılar elime serbest bıraktılar gidiyordum aheste ağlamaklı 'yansın bu dünya' gıcırtısı yapışık dilime arkamdan başladı detone bir beste koro halinde ıslıklandım (nisan '06) Fuat Eriçok |
Işıksız Renksiz
neredeyse tümden siyah beyazdır kış neden? ağaçlar çıplak bulutlar yoğun benizler soluk yollar ıssız yürekler buruk deniz mat pencereler soğuk kuşlar neşesiz kirpikler nemli sebep değil bunlar sonuç yalnızca ışık önemli optik kanunlar der ki renk cisimlerin yansıttığı ışıktır gerisi ne eder ki? bundan ötürü kışlar – neredeyse - siyah beyaz güneş uzak ve engelli çoğu kez ışık çok az dostum ışık çok az ışığın az olduğu yerde renk olmaz olamaz (4 kasım ’06) Fuat Eriçok |
İdam
kanun yazan hukukçu onaylayan devlet adamı idama evet derken suçlu gördüğünün öldürülmesini isterken bir câni gibi davrandığını düşünmez mi hiç? bir katilin bile öldürülmesi cinayet değil midir? böyle bir hukuk kısasa kısas ilkelliğinin yasalaşmış rezilliğidir bence ve bu vahşi yasaya evet demeden önce bir başka yasa olmalı hükmümce evladı olmayan kişiler fikir ve yetki sahibi olmasın ve diğerlerinin önlerine fotomontajlı resimleri konmalı evlatlarının boynuna yağlı ilmek geçirilirken ya da elektrikli sandalyede titrerken zangır zangır ya da giyotin ayırırken kafasını bedeninden insafsız hukuk gözünü intikam bürümüşlere değil vicdanı olması muhtemel kişilere bırakılmalı ölümü vurgulayan kırılası başparmaklarıyla çağdaş neronlara bu hakkı nereden aldıkları sorulmalı ve onlar birilerini katletmeden önce yumuşak koltuklarının karşı duvarına kendi montajlanmış idam resimleri asılmalı devlet toplum vs. vs. maskesi altında hukuk vs. vs. adına rahatça ve açıkça cinayet işleyen gaddarlar görelim bir de bundan sonra geçip karşımıza adalet dağıtma pozlarında kasım kasım kasılmalı (10 ocak ’07) Fuat Eriçok |
İhale
resmi kortejlerde kullanma olasılığına karşı balyoz hilti spiral türü aletler için dolaşılır çarşı çarşı ya da açılır bir ihale bakın şu hâle yok yok sadece şaka almayın kâle bana mı vazife beceriksizlikleri zavallılıkları izâle öyle gönüllü var ki abuklukla iştigâle benim konum sadece hâle lâle jâle (27 ekim ’06) Fuat Eriçok |
İhtiyar Gençler
ne futbol oynamış ne pota görmüş tenise fransız denize câhil orta yaş gelmeden defteri dürmüş kahveye müdâvim kumara mâil kof öksürük teni soluk göz fersiz ülkeden dünyadan kopuk habersiz geyiği zekâsız şakası yersiz sevgiye sevgiliye olmamış nâil ilkeyi duymamış bilgiye soğuk ağzında holigan slogan boğuk beli bükük kafası hep yere eğik kendisine sorsan bir şah ismâil ne bir baltaya sap ne doğru hesap hep gergin hep bozuk pırnakıl âsap fakat kuzu gibi görünce kasap okyanusta bir çöp uzakta sâhil umutsuz umarsız bakışları bön dolap beygirince aynı yerde dön erken teslîmiyet kaçınılmaz son hayâta pas geçip öteye dâhil (kasım ‘03) Fuat Eriçok |
İki Kadın İçin Sone
hüznün tutuşturduğu kızıl bir acıyla batar da güneş her sabah uyanır şıkır şıkır pür neşe nedir ki değiştiren onu akşam beş sabah beş gecenin koynunda ne olur ki güneşe karanlığın gizemli koyusunda dinlenir sanki tüm dertlerini çekip almış gibi gecenin merhem serini bir ana eli sırt ovalayan ya da sevgilinin ki okşayan derini ve bu ikisinden daha kutsal başka şey yoktur inan ki dünyaya getiren sancılarla can veren ana emziren giydiren öğreten seven koruyan ki ben diye ne varsa borçluyum sana ve ömrüme sıcacık bir güneş gibi doğan ruhumu ışıyıp biricik evlâdımı veren canımdan öte yâr ki altıma arzuyla aşkını seren (19 kasım ’06) Fuat Eriçok |
İki Parantez Arası
bir ömür uğraşıp yazdığımız en kısa tez doğum ölüm tarihleri bir tire iki parantez (17 ekim ’06) Fuat Eriçok |
İki Pisim
sabah ilk işim dostlar - iyice gerinip esnedikten sonra uzun uzun - pi-si mi açmak desktop’a “back ground” yaptığım sevgili kedim felis’in güzel gülüşüne uyanmak için nasıl yakışıyor ama bir bilseniz kızıp gülmezsiniz bana yanında da yakını “sarman” gülüp duruyorlar karşımda her an bir de özdeşleşme ki sormayın canım hepsi de pisi değilmi elan biri masamda note – book nam-ı diğer personal computer yâni (pc) pi si diğeri güzel zeki ve dişi “domesticus angoriencis” nam-ı diğer felis benim sevgili meşhur pisi şu hal-i pür melâlimin zalim mimarı baygın bakışlı yumuşacık kaprisli ama sevgi nakışlı ve fakat aynı zamanda sivri tırnaklı nazlı mı nazlı kırılgan pisi onunla yol alıyor son günlerde rüyalarımda ve sabah sahillerine onunla varıyor heyecan dalgalarıyla sörf oyunlarında benim kendime özel aşk gemisi işte sevgili dostlarım sabah bu yüzden ilk işim iki olmazsa olmazıma iki sevgilime gülümsemek biri bana dünyaları getiren bir makine diğeri dünyam olmaya aday ve makinemin bana getirdiği biri çözmek istemiyorum kesinlikle bu cebiri yaşamak yetmez mi mor salkımların serin esintilerindeki sihri evet evet uyandım iyice gözlerim yeni bir güne açıldı yine kuş cıvıltılı gün ışıltılı yürek vuruntulu sevda kuruntulu meltem esintili bir taze bahara nereye baksam aşk kokuyor her kadın sanki biraz daha serpilip saçılmış ne olur demeyin bana şaşırmış bu adam resmen kaçık karşımda pi si m duruyor içinde çapkın pisim sanal gülümsemelerde nerde bilmiyorum şu anda belki ankara’da o da birine hayal kuruyor neden bu leziz bahar sabahı pi si m de görünce pisim’i yüreğim pırpırlanıyor heyecanlanıyor durup dururken davullanıyor dostlarım nerelerdesiniz yetişin bu bahar bana birşeyler oluyor kanım mı dellendi yine içimdeki bu sıcaklık da ne gönlüme kösnül kokular doluyor yetişin dostlar bu iki pisi beni galiba teslim alıyor bu bahar bana birşeyler oluyor gün erken aydınlanıyor gül geç soluyor ah biçare şair bir türlü akıllanmıyor galiba hatta mutlaka eyvah ki eyvah yine aşık oluyor yine mahfoluyor (nisan ’06) Fuat Eriçok |
İki yel arasında
kimi tatlıydı hayat kimiyse kâbus yetti iyiler de var ama çoğu tam abus it ti özgür yaşamak varken sevgiyle felsefeyle kaba güç kör cehâlet hakkı süpürüp itti velhâsıl işte böyle sen de gerçeği söyle lodos yaktı kavurdu poyraz bir felaketti iki yel arasında ömrümüz geçti gitti (haziran ‘03) Fuat Eriçok |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:28 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.