www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   İsmail Aksoy (https://www.cakal.net/showthread.php?t=145334)

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:38 PM

Kar Yağdığında

Nicedir unutmuştun ağlamayı
Kimlik kartını yitirmiştin
(Hükümlüdür!)
Ne ki kanıtlayabildin yine de kim olduğunu
Ve şöyle seslendin adı özgürlük olan kelebeğe:
Uç uç kelebek
Annem sana terlik papuç alacak!
Ne ki öldürüldü sevgili kelebeğim
Ve bulamadı annem bir kelebek terlik papucu

Hepimiz kokuşmuş bir gölde yaşıyoruz
Ölü kelebeklerimizle
Ve tutturmuşuz çılgınca bir şarkı
'Don't worry, be happy'

Ama kar yağdığında göle
Küçük balıklar korkacak!

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:38 PM

Kar

kar
kar değildir hiç
yağdığında
haziran ortası

kar
düşmez hiç
gökten
haziranda

kardır
yükselen kendince
ve çiçeklenen
haziranda

elmalar
kayısılar
kestaneler gibi
haziranda
yolunu yitirmek
gerçek karda
haziran ayının
çiçekli ve tohumlu kar’ı gibi
hiç ölmeyeceği zaman insan

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:38 PM

Kaplan

Kaplanım ben.
Külçeler gibi geniş
ıslak mineral yapraklar arasında
senin için pusudayım.

Aydınlık ırmak büyür
sisin altında. Gelirsin.

Çıplak dalarsın suya.
Beklerim.

Ateşten, kandan, dişlerden
bir sıçrayışla
yırtarım bir pençe vuruşuyla
bağrını, kalçalarını.

İçerim kanını, kırarım
tek tek kollarını bacaklarını.

Yıllar boyunca kemiklerini
ve külünü koruyacağım
yabanıl ormanda kalırım,
kımıldamadan,
nefretten ve öfkeden arınmış,
ölümünle silâhsızlandım,
sarmaşıklarla bağlandım,
yağmurda kımıltısızım,
ölüm saçan sevişmemin
amansız nöbetindeyim.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:39 PM

Kaos Ve Patlayış

Beynim karman çorman
yüreğim büyüyen bir kök
ve yarar beni içimden
ve tükürür dölle, çiçekle ve kanla

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:39 PM

Kan Kızılı Çizgi

Sonra kaldırdı kral
yorgun elini,
ve haydut alınlarının çok üzerinde
dokundu duvara.
Çektiler buraya
kan kızılı bir çizgiyi.
Üç oda
altın ve gümüşle doldurulmalıydı,
O'nun kanıyla çizilmiş bu çizgiye kadar.
Ve altın çark döndü ******* boyu.
Bilinmezliğin çarkı gece ve gündüz.
Altını üstüne getirdiler toprağın, boyundan çekip
kopardılar sevgi ve köpükten yapılmış takıları,
gelin bileziğinin yüzdüler derisini
ve tanrılarını zararsız kıldılar onların.
Teslim etti tılsımını çiftçi,
altın damlasını balıkçı,
ve titredi sabandemiri bir yanıtla;
yücelerde davet ve çığlık duyulurken,
döndü altının çarkı.
Ve kaplanlar toplanıp
paylaştırdı kanı ve gözyaşlarını.

Biraz kederli bekledi Atahualpa
yalçın And-dağı gününde.
Açılmadı kapılar. Yırtıcı kuşlar
paylaştırdılar herşeyi en son hazineye dek:
kutsal firuze taşları, gümüşten dokunmuş
kaftan lekelendi cinayetle:
hırsız pençeleri
ölçtü ve tarttı, ve yas içinde
dinledi kral cellatların arasında
keşiş'in kahkahasını.
Bir çömlek gibiydi yüreği, doluydu
kınaağacı kabuğunun kekre aroması kadar
acı bir dehşetle.
Kendi sınırlarını düşündü, soylu Cuzco'yu,
prensesleri, kaç yaşında olduğunu,
ülkesindeki ürperişleri.
Yürekce olgundu, umutsuz sakinliği yasın kendisiydi.
Huascar'ı düşündü.
Gelmiş miydi acaba yabancılar ondan?
Her şey gizemliydi, her şey bıçaktı,
her şey yalnızlıktı, yalnızca yaşayan
kankızılı çizgi titreşti,
yutarak hızla ölmekte olan dilsiz ülkenin
sarı barsaklarını

Valverde göründü o zaman ölüm ile.
'Senin adın Juan, ' dedi O'na,
ateşi kararken onlar.
Dokunaklı bir biçimde yanıt verdi: 'Juan,
ölüm adım Juan benim',
anlayamadan daha fazla ölümün ne olduğunu.

Bağladılar boğazını
ve demir bir kanca ağdı ruhuna Peru'nun.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:39 PM

Kalabalıkta

Kalabalıkta, arasında erkeklerle kadınların,
Farkına varıyorum birinin seçtiğine beni
gizli ve kutsal işaretlerle,
Benden başkası kabullenmiyor O’nu, babası bile, eşi, kardeşi,
çocuğu bile benden yakın değil O’na.
Bazıları şaşırmış, O değil - O tanıyor beni.
Ah sevgili ve kusursuz eşit adam,
Düşündüm ki keşfedersin beni böyle zayıf, dolaylı işaretlerle,
Ve aynı işaretlerle tanıyacağım ben de seni karşılaştığımızda.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:39 PM

Kalabalığız

Olduğum onca insandan, olduğumuz insanlardan,
birini bile bulamam:
yiterler hepsi giysi altında,
taşınırlar başka kente.

Her şey hazırken
göstermem için zekâmı
içimde gizlenen bir budala
söyler ağzımdaki sözcükleri.

Başka zamanlar uyuşurum
güzide bir topluluğun arasında
ve baktığımda cesur olan kendime
tanımadığım bir korkak
sarmalar hızla iskeletimi
binlerce ince bahaneyle.

Saygın bir ev tutuştuğunda,
çağırdığım itfaiyeci yerine
bir kundakçı çıkar ortaya
ve o benim. Düzeltemem bunu.
Nasıl ayırt etmeli kendimi?
Nasıl toparlamalı kendimi?

Okuduğum bütün kitaplar
kendinden emin parlak kahramanları
överler her zaman:
ölürüm onları kıskanmaktan,
ve rüzgârla mermilerin filmlerinde
hayranlıkla bakakalırım atlıya,
ata bile hayran olurum.

Fakat aradığımda atılgan birini
çıkar dışarı eski tembelliğim
ve böylelikle bilmem kim olduğumu,
kaç kişi olduğumu ya da olacağımızı.
Keşke bir zile basabilsem
ve çağırabilsem kendi özümü,
çünkü gereksiniyorsam kendimi
yitirmemeliyim kendimi.

Yazarken bunları uzaklardayım
ve geri geldiğimde gitmişimdir:
bilmek isterim yaşamışlar mı
diğer insanlar da yaşadıklarımı,
benim gibi kalabalık mı onlar da,
ve bu sorunla onca boğuştuktan sonra
bir hayli şey öğreneceğim
ki sorunlarımı anlatacağım zaman,
coğrafyadan bahsedeceğim.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:39 PM

Kahramanlar

Félix Morales, Ángel Veas,
Pisagua’da katledilmişler,
iyi yıllar, biraderler,
sevdiğiniz ve savunduğunuz bu katı
toprağın altında yatıyorsunuz bugün.
Temiz adınızı fısıldayan
tuz gölcüklerinin altında,
güherçilenin altında yayıldı
güller, sonsuz çölün zalim
kumu altında.

İyi yıllar, biraderlerim,
ne kadar sevgi öğretmiştiniz
bana, nasıl da sınırsız şefkati
kucaklamıştınız ölümde!

Ansızın doğan adalar gibisiniz
okyanusun ortasında,
dinlenerek uzayda
ve su altındaki oyuğunda.

Öğrendim sizlerin dünyasını:
saflığı, sınırsız ekmeği.
Gösterdiniz bana hayatı, tuzun
ülkesini, yoksulun mısırını.
Geçtim çölün hayatını
bir tekne gibi karanlık denizde
ve gösterdiniz bana yanı başımda
insanın nasıl yaptığını, dünyayı,
çökmek üzere olan evi, sefilliğin
yaylalar üzerindeki çığlığını.

Félix Morales, anımsıyorum
senin bir resim yaptığını, yüksek ve güzel,
narin ve genç, taze
tamaruga çalısı gibi pampanın
susayan ıssız topraklarında.

Senin yabanıl yelen savruldu
soluk alnın üzerinde, boyadığında
resmini bir demagogun
önümüzdeki seçimden önce.

Anımsıyorum nasıl hayat
verdiğini resme, yükseğinde
merdivenin, bütün bu güzel
gençliğin dile gelen resmi.

Celladının gülüşünü
boyadın tuvale,
beyaz ekledin, ölçtün,
üzerine ışık düşürdün senin
ölüm savaşı emrini veren o ağzın.

Ángel, Ángel, Ángel Veas,
pampanın işçisi, yeraltından çıkarılan
metal gibi temizsin,
katlettiler seni, Şili topraklarının efendileri,
şimdiden onların olmasını
istedikleri yerdesin sen:
çıplak ellerinle sık sık
azamete kaldırdığın
aç gözlü taşlar altında.

Hiçbir şey daha temiz değil hayatından.

Sadece havanın gözkapakları.

Sadece suyun anneleri.

Sadece erişilmez metal.

Bütün hayatım boyunca getireceğim
sana onuru bastırarak
senin soylu, savaşan eline.

Durulmuşsun sen, ağaçsın sen,
öğrenmişsin acılarda
tümüyle alet edevat olmayı.
Anımsıyorum İquique’deki
Şehir İdaresi onurlandırdığı zaman seni,
işçi, çilekeş, biraderim benim.

Ekmek ve un eksikti. O zaman
uyandın şafaktan önce
ve dağıttın ellerinle
ekmeği herkese. Büyüklüğünün
doruğuna eriştin, ekmektin sen,
halkın ekmeğiydin, toprağa karşı
senin yüreğinle açık.

Ve günün geç saatlerinde
geri döndüğünde sürüyerek
o dehşet kavganın tüm gününün terazisini,
un gibi güldün,
tırmandın içine ekmeğin barışının,
ve bölüştürdün yeniden,
uyku tekrar toparlayana dek
senin dağıtılmış yüreğini.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:41 PM

Kaf Dağı'nın Ardında

Sessizlik akıp gitti aramızda yıllarca. Şimdi sana yazıyorum vapur düdüklerine karışan saksafon eşliğinde. 'Birdman' Charlie Parker bölüyor geceyi bir ezgiyle. Müzik yasadışıdır şimdi. Yüreğimin duvarlarına gece yarıları yazılmış devrimci bir slogandır artık sevda. Badana çekilmiş çoktan üzerine. Gene de görünür yağmur yağdığında. TEK YOL DEVRİM! YAŞASIN AŞK! VENCEREMOS! Alıp götürüyor ezgiler beni Tunus'a. Bir gece geçiriyorum 'A Night in Tunesia'da. Yüzüne benzeyen bir kuştur ezgi. Hiç bir ağaçta bulamadığım. Göçmüş olmalı avuçlarımda ısıttığım serçe Kaf Dağı'nın ardına.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:42 PM

kadın Bedeni

kadın bedeni, ak tepeler, ak baldırlar,
bir dünyadır açık kasığın senin.
Benim hoyrat çiftçi bedenim kazar seni
ve fırlatır oğulunu toprağın derininden.

Bir tünel gibi yalnızdım. Kaçardı kuşlar benden,
ve gece alırdı kudretli kucağına beni.
Yaşayabilmek için silâh gibi biçimledim seni,
yayımdaki ok gibi, bir taş gibi sapanımdaki.

Ne ki sonu vardır öç saatinin, ve severim seni.
Tenden ve yosundan senin bedenin, uysal ve güçlü sütten.
Ah, göğüslerinin vazosu! Ah, gözlerin ne kadar da uzak!
Ah, venüs tepeciğinin gülleri! Ah, senin usul, üzgün sesin!

Sen, kadınımın bedeni, merhametli yol gösterici yıldızım.
Arzum, sınırsız özlemim ve belirsiz yolum benim!
Doğurur kasvetli sular sonsuz susuzluğu,
ve kendini ele veren yorgunluğu ve sınırsız acıyı.

Pablo Neruda
'20 Sevda Şiiri ve Umutsuz Bir Türkü'den
Türkçeye çeviren: İsmail Aksoy

İsmail Aksoy


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:06 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.