www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Cevat Çeştepe (https://www.cakal.net/showthread.php?t=133259)

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:45 AM

Kimsesiz panayır çocuğu

önce ince bir zıpkın saplandı zannettim ama değildi …
denize benzemiyordum ki mavi dalgalarım yoktu
bir çadır örtülmüştü üzerime, çok bulutlu
onun altında uyuyordum
düşlerimde hep müşteri yıldızı düşerdi üzerime
rüzgar keşişlemeden eserdi, bir garip üşürdüm.

sonra gözlerimden fırladı birden sanki iki ateş topu …
yangın değildim, ellerim daima soğuktur benim
bakın dikkatlice düşlerime düşen yıldıza
orada yazılıdır benim rengim
bütün pınarlardan ne kadar uzak olsa da susuzluğum
yüzümde en boyalı maske, maymunla maymun olurum

çöktüm birden dizlerimin üstüne, başım düştü önüme …
seller akıyordu gözlerimin içinden ağlayamıyordum
lambalar en küçük mumları dansa kaldırmışlardı
ben hiçbirini tanımıyordum
bildiğim bütün yabancılıklar gelip elimden almadan
sarılmıştım tutunduğum ipe, en kalın yerinden kopmadan

denizler, yangınlar ve seller gibi bir çığlık, içim boşaldı …
taşlar patlıyordu beynimin içinde, ben ölüyordum
bir balyoz sesi gibi dağılıyordu yarınlarım
işte ben o an seni düşünüyordum
oysa daha fotoğrafını bile görmemiş, hiç tanımamıştım
gözlerini görmeden sevmelere daha yeni başlamıştım.
………….

ben bir panayır yerinde yeni yetme ip cambazıydım.
bazen palyaço gelmez onun yerine yüzümü boyardım.
maymunum konardı omuz başıma, beraber takla atardık
varsa izleyen çocukların hatırına güler gibi yapardık.
ben yeni yetme bir ip cambazıydım panayır yerinde
boyumdan biraz daha yüksek bir telin yürürdüm üzerinde
arada düşer gibi yapardım, tek alkışımı o zaman alırdım
annem gelince aklıma hiç belli etmez içimden ağlardım.

bugün de şişman kadın gelmemiş onun yerine geç dediler
göbeğimin üstüne kocaman taşları ölüm gibi dizdiler
daha ilk balyoz indiğinde zıpkın yemiş gibi oldum
anladım ki gözümden fırlayan ateş topu değil ölüyordum.
yangın ve seller felaketimdi annem gibi ölümdü, iyi bilirdim
ama gözlerini görmediğim gibi denizi de hiç görmemiştim
gizlisinde izmariti bile ortak nefes olup çekemediğim hayatı
patlama olup elimden alıyordu belki hiç olmamış bir başkası.

ben bir panayır yerinde yeni yetme ip cambazıydım …

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:45 AM

Kimsesizlik benimledir

bu saatlerde rakı,
alır gözleri uzaklarda dolaştırır.
bir batık gemi peşindedir sanki.
içinde yitik sevdaların saklandığı..
denizler kimsesizdir.
rakı benimle beraberdir.

martılar saklanır dalgakıranlara
denizler kimsesizdir.
ay vaktinde yakamozlar açar,
renkleri martı kanatları gibi parlar.
******* kimsesizdir.
yakamozlar benimledir.

bu saatlerde rakı,
olmayacak saltanatlar kurar.
sonu hep bir facia, hep aynı acı.
tutar yakandan boşluklara atar
yolun kapalıdır, orada rakı yoktur
yüreğin kimsesizdir.
kimsesizlik benimledir.
rakı bahanedir.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:45 AM

Kimsesizmisin

yapayalnız oturmuş,
kimsesiz gibisin.
görmüyor gözlerin
önünde bin demet lale…
oturduğun tahta sıra,
akşamdan mı kalmış ne.
öylesine bir hüzün saklı
sanki üzerinde.

birisi mi var yoksa gelecek,
bekle mi dedi.
bir sokak kedisi mi
sevgiye aç gözleri ile…
önündeki lalelerin,
var mı açmamış bir rengi.
gözlerindeki yalnızlık,
akşamdan mı kaldı ne.

ne o, yoksa birazdan,
kalkıp gidecek misin.
önündeki lalelere
hoşça kal demeyecek misin.
ben arkandan izlerim seni
yarın gene gelecek misin.
acısız bir öykü olurum söz,
beni dinleyecek misin.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:45 AM

Komünizm müstehcenliktir - eleştiri notları

Henüz güneş doğmamıştır. Genç kadın ve genç adam ayaklarını uzatıp oturdukları kır çiçekleri ile bezeli bir yamaçta, kuş sesli notaların saba makamındaki müthiş romantik melodileri eşliğinde güneşin doğmasını beklemektedir. Kadın başını erkeğin omzuna dayar ve fısıldar.
- Beni seviyor musun …
Adam gülümseyerek dudaklarını kadının saçları arasında dolaştırır ve kadının sesine ayarlı bir tonda fısıltıyla yanıt verir. –Evet sevgilim, hem de çok, doğacak güneş kadar …
Güneşin ilk ışıkları kendini belli etmeye başlamış ve kararmış gümüş renkli bulutlar hafiften nurani bir aydınlığa ve giderek pembeleşmeye ve daha da ileri giderek kızıllaşmaya başlamıştır. Kadın ve erkek aynı anda sanki sözbirliği etmişçesine ve biraz da manzaranın ve renklerinin ateşlemesi ile haykırırlar. –Şu gökyüzünün rengine bak, nasıl da kızıllaştı …

İşte olan da bu anda olur. Ve gerek kadının gerekse de erkeğin gözleri arkadan bir el tarafından kapatılır. Bil bakalım ben kimim der gibi. Şaşkın ve biraz da korkulu ve gene aynı anda haykırır kadın ve erkek.
-Sen kimsin?
Gök gürültüsüne benzer kalın ve ürkütücü ses gecikmeden yanıt verir.
-141-142

Bir zamanların toplumu etkisi altına alacak, halkın haya duyguları da dahil olmak üzere tüm temel değerlerini alt üst edip devletin kurumsal niteliklerini soğuk kış karasına benzetecek en büyük tehlike olarak görülen komünizm önünde, yasalardaki 141-142 nci maddeleri korumacı bir kalkan olarak kabul eder ve derin bir oh çekerdik. Tüm düşünmeye ve üretmeye hazır gencecik beyinleri bu zırhlı maddelerin verdiği yetkiye dayanarak önce cezaevlerinin taş duvarları arasında prangalar, olmadı der ve sonrasında da “bir kızıl şafakta” yağlı urganlarla sallandırırdık.

Devlet, kendisini kendisinden yani kendi halkından korumak için yemez-içmez-uyumaz hep böyle zırh çeliğinden mamul maddeler üretirdi. Hala da üretmeye devam ediyor. Bizler de yatıp kalkıp dua ederek “devletimiz sen bin yaşa, ne güzel bizi her türlü melanetten koruyorsun diyeceğimiz yerde” hiç rahat durmaz ve bu üretimi teşvik edecek yeni yaramazlıklar peşinde koşar, yeni oyunlar icat ederdik. Hala da bu huyumuzdan vazgeçmiş değiliz. Böyle gidip yada yuvarlanıp duruyoruz işte.

……………..

Henüz güneş doğmamıştır. Genç kadın ve genç adam ayaklarını uzatıp oturdukları kır çiçekleri ile bezeli bir yamaçta, kuş sesli notaların saba makamındaki müthiş romantik melodileri eşliğinde güneşin doğmasını beklemektedir. Erkek birden elini kadının kısacık eteğinin altından gözüken ve üzerine güneş ışığı düşmüş bacaklarına uzatır, okşamaya başlar. Kadın da bu harekete dudaklarını erkeğe uzatarak karşılık verir, öpüşmeye başlarlar.
İşte olan da bu anda olur. Ve gerek kadının gerekse de erkeğin gözleri arkadan bir el tarafından kapatılır. Bil bakalım ben kimim der gibi. Şaşkın ve biraz da korkulu ve gene aynı anda haykırır kadın ve erkek.
-Sen kimsin?
Gök gürültüsüne benzer kalın ve ürkütücü ses gecikmeden yanıt verir.
–Müstehcenlikle mücadele

Çağımızın ne yaparsan yap engellenemez, vize konulamaz erişim coğrafyası içinde, şimdi müstehcenliği engelleme başlığının altında gene devletin halkını yada kendini koruma uğraşlarının sansür biçimli makasının kestiği elbiseyi girmeye zorlanıyoruz. Amaç ilk bakışta içinde “çocuk pornosu” gibi gerçek anlamda yüz kızartıcı bir ticaret malzemesinin adı geçince doğru gibi geliyor. Ama o zamanda neden 2001 yılından bu yana uluslar arası mücadelede “çocuk pornosuna” ait ek protokolü imzalamıyoruz diye soruyoruz. Buna akıllı bir yanıt gelmeyince de o zaman başlıyoruz öküz altında buzağılar aramaya. Amaç iletişimin bir şekilde engellenmesi yada doğru deyimiyle sansür uygulaması ile gene azgelişmişlik egolarımızın tatmini mi.

Bu mücadele için (!) yeni bir kurul oluşturulacak. Bu kurul üyeleri 24 saat izledikleri yayınlar içinde tam tanımı yapılamayan “müstehcenlik” dürtüsü ile karşılaştıkları anda hemen telefona sarılıp haber verecekler elinde makas yada sis püskürtme pompaları ile beklemekte olan bir üst kattaki emir vericilere.
–Efendim bir tane daha bulduk adres www….

Bu kez 141-142 de olduğu gibi mahkeme kararını filan beklemekte yok takdir edilen cezayı uygulamak için. Kes, sustur, engelle tamamdır iş …. TV’lerin gece yarısın sonrasında yayınladıkları programların bazılarının başında ekranın sağ üst köşesindeki sevimli aile figürlerinin yerinde “dikkat..cinsellik ve şiddet içermektedir” ibaresi yer alır. Bu uyarı eğer, örneğin gece saat üçte bütün aile bireylerinin çoluk-çocuk ekran karşısında esas duruşta hala TV izliyor iseler varsayımından yada internet bağlantısı karşısında gene aynı kadro, çoluk çocuk arama motorlarına gaz verileceğinden yola çıkıp da durum budur anlamına geliyorsa işin acı ve traji komik bir başka nedeni daha da çıkar ortaya ki belki o zaman birey ve aile sorumluluğu ve disiplininden bihaber toplumumuz için doğru uygulamadır, müstahak olma durumudur. Falanca kişinin bizim adımıza çıkıp, “sen bunu izleme müstehcendir, ahlakın bozulur, bak çocuklarını bile yatırmamışsın bu saatte “ demesinin başka bir bakışla da açıklanmasının pek mümkünü yoktur.

Korkularımız işte …Dün komünizmden, bugün müstehcenlikten, daha önceki gün adı şimdilerde unutulmuş olan bir başka başlıktan ve yarınlarda adının ne olacağını bilemediğimiz korkularımız … Yada kişilik yada güven yada seviye … Öyle şeyler işte. Bu kadar koruma ile geldiğimiz yerler de bu kadar belli iken. Çocuk ölümlerinde dünyada kaçıncı sıradayız, birinci mi …yada halkımızın hayat standardı, refah toplumlarının kaç fersah gerisinde, önemli mi?

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:45 AM

Konfeti çocuklar

konfetiler, konfetiler, konfetiler …
sanki gelenler, bir seferberlik sonrası, savaştan dönenler
şehir, kendi karanlığının alışılmış yağmurlarında ıslak
ama gelenler üzerine bir sevinç gibi rengarenk haykırarak
saklanmış bir şiirin en sona yaklaşmış satır aralarında
izlemektedirler bir çocuğu oynarken, şehrin çatı katlarında.

konfetiler, konfetiler, konfetiler ….
gece yarılarının kulaklarına bir fısıltı gibi inmekteler:
ağzım çok kurudu bu gece, ateş basması gibi susamışlıklardan
haydi soğumuş bir pınar sesi gelsin, çağlarcasına uzaklardan
silinsin pencerelerimizin üstüne sinmiş tüm bulutlar
biz yeni yıldızlardan yaratalım, el değmemiş oyuncaklar.

çocuklar, çocuklar, çocuklar …
korkmadan söyleyin içinizden geçeni, yanlış anlamazlar.
biz şairiz deyin mesela, onun için benzeriz yıldızlara
ve firardan değil sevdadan saklanırız satır aralarında.
bakmayın sofranızda ve başucunuzda görünmediğimize
hiç mi bir rüzgar hissetmediniz dün gece yüreklerinizde.

çocuklar, çocuklar, çocuklar …
ellerindeki makas ve renkli kağıtlardan konfetiler yaptılar
çıkıp dolunay’a ışık yollarından, yazdılar beyaz tebeşirleriyle
yazdılar, dudaklarında ıslık olan şarkıları bilinen sözleriyle.
sonra umut mavisi ve bereket yeşilini boyadılar aşk kırmızısına
gökyüzünde artık bir değil iki ay vardı uykuya daldıklarında …

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:45 AM

Koridorların bulanık kalabalıkları

olmuyor her zaman aynı şey,
gelecek diye beklediklerim
hiçbir zaman gelmiyor.
ince ipliklerle sarılmış makaralar
biraz ağırlaşınca kendinden yukarı
hiçbir yükü çekmiyor.
ve kimsesiz kalabalıklar akıyor
dalgasız ve kumsuz sahiller gibi
gölgesiz, rüzgarsız üstelik hepsi
akıp gidiyorlar önümden
değerini bilmedikleri
anlamlı bir doğumdan gelip,
anlayamadıkları anlamsız bir sona.
akıp gidiyorlar önümden,
ayaklarımı kaldırıyorum.

ayaklarımı kaldırınca ellerim tutmuyor.
ne bilge kişiliği olabiliyorum
kendi yarattığım efsanelerin,
ne sersefil kaldırımlarımda
divane bir şairim.
en kötü aşk şiirlerinde bile
iki dize alt alta gelemiyorum.
ellerim tutmayınca bir tuhaf oluyor,
seni seviyorum diyemiyorum mesela
aklıma her geldiğinde,
ne zaman bir bulut geçse üzerimden.
ya da fırtınaların senfonisi
dolsa her kareme bir çığlık gibi.
giderek bulanık bir izdüşümü
ve yoğrulmuş çiğ hamurların
çözümsüzlüğü.

şimdi yavaşça ayaklarımı indiriyorum.
ellerimle ne kadar net çizgi kalmışsa
yüreğimin kenarında
sıkıca sarılıp beynime saklıyorum.
ve ayağımın altında akıp giden
kalabalıklarda bir yer buluyorum kendime.
arkada bir iz kalıyor, hani bilirsin.
sakin denizlerde yol alan teknenin
arkasından açar gibi kollarını
geride kalanlara.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:47 AM

Korkma sakın

bir deniz türküsü sanma sakın.
sancaktan gelip de saçlarını
açlığın nefesi gibi okşarken,
bırakıp da giden., darmadağın.

albatros kanatlarından üstüne düşen gölge,
güneşin senden sakladığı aydınlıktır.
korkma sakın.

bir çoban türküsü sanma aman ha!
dağlardan gelip de yüreğini
sevdanın ağır elleri gibi sıkarken,
bırakıp da giden., paramparça.

dağlardan, ırmaklara, yol bulup denizlere,
taze bir bulut gibi koşan sensin.
durma sakın.
açlığın nefesi gibi okşarken,
bırakıp da giden., darmadağın.

albatros kanatlarından üstüne düşen gölge,
güneşin senden sakladığı aydınlıktır.
korkma sakın.

bir çoban türküsü sanma aman ha!
dağlardan gelip de yüreğini
sevdanın ağır elleri gibi sıkarken,
bırakıp da giden., paramparça.

dağlardan, ırmaklara, yol bulup denizlere,
taze bir bulut gibi koşan sensin.
durma sakın.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:47 AM

Korku ve ceza ve suç

korku:
yanaklarından aşağı lavlar süzülürken
bilekleri ince bir dağ çiçeği keser yolunu.
rengi solgun, bakışları ürkek ve korkulu.
yangın kavurmaya başlamıştır hayat yollarını.
sonrası çığlıksız ve yarınsızlıktır.
gözlerinin güneş ışığından
bir daha hiç kamaşmamasıdır.

ve;
bu saatte daha yanmamıştır şehrin ışıkları
kolluk kuvvetleri vardiya değişimindedir.
kepenkler aşağıya çekerken eteklerini
daha çok açılır ve çırılçıplak kalırlar.
bütün vanalar ise hala kapalıdır
sokaklar dar ve geçit vermez sancılı,
yanan bir kibrit çöpü ama patlayan volkandır.
yanaklarından aşağı süzülen lavlar
işte bu volkandan doğmadır.

ceza:
nasıl biter dağ çiçeğinin kokuları
elinden gelip de yakamazsan bütün dağları.
ama bitecek bir şeyler de elbet vardır.
bunlar kızgın lav gibi akan gözyaşlarıdır.
yarın bir başka dağ çiçeğinin yanaklarından
gene bir volkanın lavları akacaktır
bir kibritle patlamanın hemen ardından.

sokak ışıkları hala yanmamış
ve vanalar kapalı olacaktır.
sadece kepenkler kapanır gibi yapacak
ama açılan eteklerle çırılçıplak kalacaktır.
bacaklarının arasından
adı suç olan
karanlık yaratıklar fırlayacaktır.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:47 AM

Korkumun nedeni başka

dilimde bir türlü işlemiyor
şu sansür meselesi.
makası alıp gelsem yanıma,
önceden uçuruyor haberi
saklıyorum kendimi.
verilecek cezadan,
dilimin kesilmesinden
değil korkum,
başka bir şey.
beni böyle sevmeyeceksin o zaman
susup oturmama alışık değilsin,
ben değilim sanar, çeker gidersin
onu biliyorum.
ondan korkuyorum.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 09:47 AM

Korkuyla yaşamak

Külhani yanı, şarabi havalarda saklı
Bir anıt yükselir iskele tarafında.
Sahil boş ve bütün gezilere kapanmış gibidir.
Terkedilmişlik martıların
Ve boşalmış kadehlerin insafında.
Korku kendi kendisinin bekçisidir

Sahilde.
Şimdi şehrin el değmemiş,
Bakire bir yamacında,
Gölgeye saklanmış yırtmaçlardan fırlar
Hırsız yüreklerin sırt çantasındaki
Çalınmış çocuklar.
Yalnız sokağa çıkmak
Mangal gibi cesaret ister.
Burada bildiğin hiçbir ses
Benzemez duyduğun hiçbir sese.

Nereye gitti benim sevdiğim şehir.
Hangi duvarda asılı yaptığım resim,
hangi aşığın belleğinde kaldı
Yazdığım şiir.
Arama boşuna.
Daya sırtını terk ettiğin sigara dumanına
Bir nefes daha.

Cevat Çeştepe


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:35 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.