![]() |
Kadının biri temizlik yaparken bir lamba bulmus. Bunun tozunu alırken icinden bir
Cin çikmis ve "Dile benden ne dilersen..." demis. "Ama sakin unutma, benden sadece üç dilek dileme hakkin var ve de her isteginin iki katini kocana verecegim" demis. Kadinda "Tamam" demis. Ve ilk dilegi "Beni dünyanin en guzel kadini yap" olmus. Cin, "Bak ama kocan iki kat daha yakisikli olacak" demis. Kadin "Sorun degil." demis. Ikinci dilegini, dünyanin en zengin kadini olmak olmus. Cin kadini yine uyarmis... "Bak kocan senin iki katin kadar zengin olacak" demis... Kadin yine "Sorun degil." demis... Sira üçüncü ve sonuncu dilege gelmis ve kadin gülerek; "Simdide beni öldurmeyecek hafiflikte bir kalp krizi geçirmemi sagla..." demis. |
Temizlikçi bir kadın dışardan ilkokul diploması almak için sınava girer.
Tabiat bilgisi soruları ve cevapları şöyle: Soru : Mide ne iş yapar? Cevap : Sindirim yapar, yediklerimizi öğütür Soru : Akciğer ne iş yapar? Cevap : Solunum yapar. Bizi yaşatır. Soru : Kalp ne iş yapar? Cevap : Dolaşım yapar. Soru : Beyin ne iş yapar? Cevap : Bizim apartmanda kapıcılık yapar... |
Genç işadamı uçağa binmek üzere havaalanına geldi ve bilet denetimi yapılan masaya giderek elindeki valizleri teslim etti. "Biletimden anlayacağınız gibi, New York'a gidiyorum" dedi. Sonra da, valizlerini göstererek sözüne devam etti: "Ancak verdiğim yeşil valizini Londra'ya, mavi olanın da Paris'e gitmesini istiyorum." Görevli bayan, adama şaşkınlıkla cevap verdi: "Özür dilerim efendim ama, bunu yapmamız mümkün değil." Genç adam gülümseyerek: "Bunu duyduğuma çok sevindim" dedi. "Geçen sene yapmışsınız da!"
|
İki denizci oturmuş sohbet ediyorlar :
- "Sana iki haberim var, biri iyi, diğeri kötü..." - "Önce kötüsünü söyle..." - "Biz seninle zamanımızın çoğunluğunu seferde geçirirken karılarımızın dostluğu çığırından çıktı, ikisi de lezbiyen oldu!.." - "Vay canına! Peki, iyi haberin nedir?" - "Senden hoşlanıyorum!.." |
tuhafiyeci,dükkanından geçimini sağlayabiliyor, bi köşede üç beş kuruş da biriktirebiliyordu.günün birinde sağındaki dükkan boşakdı, derken orası da tuhafiyeci oldu.sonra solunda bir tuhafiyeci daha...rekabet başladı,işleri kötüye gitti.ama sonunda bir çözüm yolu buldu.sağındaki tuhafiyeci dükkanın üzerine, gerçek ucuzluk burada yazdırmıştı.solundaki,en büyük tuhafiye mağazası, yazılı bir baz asmıştı.bizimki ikisinin ortasına şu yazıyı koydurdu.
mağazaya buradan girilir. |
İki bebek süpermarketin sebze bölümünde pusetlerinde sohbet ediyorlarmış.
"Ay " demiş biraz büyük olanı, "Annem kereviz aldı..Pişince kokusu berbat!!..Sen ne güzel hala meme emiyorsun..Keşke ben de meme emseydim....!" "Geç kardeşim! her şey göründüğü gibi değil ." demiş öteki.. "Günde iki paket sigara içen bir adamla aynı memeyi paylaşmak ne demek biliyormusun?.. |
Kamyoncunun biri yolda ilerlerken freni patlıyor.Ve önünde kırmızı ışıkta duran bir araca arkadan vuruyor.Arabadaki adam aşağıya iniyor ve kamyoncuya bağırıyor.Kamyoncuda ondan af diliyor (ne olur beni affet abi frenim patladı duramadım).Adam affedip yola devam ediyorlar araba bir çukura giriyor ve fren sıkınca kamyon gene arkadan vuruyor.Arabadaki adam gene iniyor ve kamyoncuya bağırıyor.Kamyoncuda gene af diliyor(Abi ne olur affet ya fren paklak olunca duramadım gene).Adam gene affediyor ve yolda gene kamyoncu bu arabaya vuruyor. tam adam arabadan inecek kamyoncu camdan kafayı çıkarıp devam et devamet gene ben diyor.
|
.....kadının biri birgün azraile rastlamış sakın canımı alma demiş azrailde senin canını 40 yıl sonra alacağını söylemiş kadın hemen bir güzellik merkezinegitmiş kaşına gözüne hertarafına estetik yaptırmış altınada birmini etekçekmiş dışari çıkarken buna araba çarpmış ölmüş .ötekitarafta birgün azraile rastlamıçş hani canımı almayacaktın demiş sennasıl öldün diye sormuş tamgüzellik salonundan çıkarken araba çarptı demiş... azrailde osenmiydin vallahi tanımadım ...deiş
|
Bir gün köy ahalisi köy kahvesinde bir yandan haberleri izliyor, bir yandan da pişpirik çeviriyorlarmış. İçlerinden biri (Mustafa Abi) televizyonda Ecevit'i görür ve;
" Ulan, Başbakan oldu yüzümüze bakmıyor. Eskiden böylemiydi be! Etrafımda dolanırdı! Hey be, zaman ne çabuk geçiyor..." der. Kahvedekiler merakla sorarlar: " Mustafa Abi? Sen nereden tanıyorsun Başbakanı yahu?" Mustafa Abi istifini bozmadan cevap verir: " Ulan üniversite yıllarında abilik ettim ona! Az ekmeğimi yemedi!! Gel gör ki şimdi bizi unutmuş baksana! " Kahvedeki ahali inanmamış tabii ki. Mustafa Abi'de inandırmak için; " Gelin ulan! Meclisin önüne gidiyoruz. Çıkışta yakalayacağız Ecevit'i. O zaman anlarsınız yalan mı, değil mi?" Hep birlikte T.B.M.M.'nin önüne giderler ve çıkışta Ecevit'i yakalarlar. Ecevit hemen Mustafa Abi'nin elini öpmeye kalkışır ve; " Abim, Mustafa Abim; kusura bakma Başbakanlık bir dakika boş bırakılmıyor ki! Kusuruma bakma abi. " Mustafa Abi kahve ahalisine şöyle bir bakar ve ahalinin acayip şekilde etkilendiğini görür. Başka bir gün gene kahvede ahali ile televizon seyreden Mustafa Abi televizyonda Süleyman Demirel'i görür; " Bu da öyle. Cumhurbaşkanı olunca kendisini birşey zannetti. Hayırsız çıktı bu da!!" " Hadi canım. Ecevit'i belki şans eseri tanıyorsun ama buna inanmıyoruz!!" Mustafa Abi hemen ahaliyi toplar ve Çankaya'ya gider. Mustafa Abi'yi gören Demirel hemen Ecevit gibi Mustafa Abi'nin ellerine sarılır ve öpmeye kalkışır. Mustafa Abi buna izin vermez tabi. Demirel ekler; " Abi Vallahi billahi kusura bakma. Uzun yıllardır göremiyordum seni. Tam da seni ziyarete gelecektim. " der. Mustafa Abi tekrar ahaliye dönerek bir bakış atar ki artık ahalinin gözünde peygamber kadar yükselmiştir. Yine birgün kahvede televizyon izlerken bu sefer televizyona Clinton çıkar. Mustafa Abi söze başlar; " Ulan ne çabuk unuttun o sefalet dolu günleri? Tabi zengin oldun, Amerika'nında başına geçince unuttun bizi.. Hayırsız herif!!" Ahali bu kadarının da fazla olduğunu söyler ve diğerlerinin belki bir şans eseri olabileceğine ama Clinton'u tanımasının imkansız olduğuna imece usûlü karar verirler. Mustafa Abi'nin tabii ki kafası atar ve bazı köylüleri alarak Beyaz Saray'a giderler. Kapıdaki görevliye Clinton ile görüsmek istediklerini söylerler.. Görevli de sadece bir kişinin girebilecegini söyler. Köylüler düşünürler ve sadece Mustafa Abi'nin Clinton'u tanıdığını söyleyerek Mustafa Abi'nin gitmesini isterler. Güvenlik Mustafa Abi'yi iyice arayarak içeri sokar. Saatler geçer ama kapıdan kimse çıkmaz. Köylüler sıkılır. Penceredende bakma olanakları olamadığı için oradan geçen uzun boylu birine sorma kararı alırlar. Şans eseri orada o anda Michael JORDAN geçmektedir. İngilizce bilen bir köylü Michael Jordan'a döner; " Ya Jordan Abi. Senin boyun uzun. Camdan içeri bakıp neler oluyo, kaç kişi var bi baksana..." Jordan camdan bakar ve cevap verir; " Vallahi ne olduğunu bilmiyorum. İçeride 6 kişi var. Biri Mustafa Abi, diğerlerini tanımıyorum." |
Sabah kahvaltıda kadın;
- Eminim, sen bugünün ne olduğunu hatırlamıyorsun bile, dedi.. - Tabii, hatırlıyorum, dedi adam... Çıktı, gitti. Öğleye doğru kapı çalındı.. Çiçekçi çocuk harika bir kırmızı gül buketi bıraktı... Az sonra kapı tekrar çalındı, bu defa kösedeki pastanenin çırağıydı gelen... Kocaman bir çikolata kutusu bıraktı gitti. Öğleden sonra gelen kutudan da, olağanüstü güzel bir elbise çıktı.. Kadın kocasının dönmesini zor bekledi ve daha kapıda boynuna sarıldı.. - Önce çiçekler, sonra çikolata, ve sonra da elbise.. Bu hayatımdaki en güzel Cumhuriyet Bayramı... Adam: - .........Hadi beeeeee. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:36 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.