www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Arzu Altınçiçek (https://www.cakal.net/showthread.php?t=132798)

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:22 AM

Alkışlar sana
Düğümlendikçe kayganlaşan
İpleri dolaşıyor elime
Küçük kuklaların
Rengi kaçmış maskeler bir de

Roller ve sufleler
Fısıltılardan silik
Şahsiyetli kostümler
Alkışlardan belirgin

Seyirciyim
Oyuncuyum
Yönetmenim
Oyuncağım bazı bazı

Her durumda gülseler de
Gülerim gülenlere
Soytarıyım
Soytarılığının dizi dibinde

Alt üst olmuş sevdalarda
Demlenen anıların
Masal kahramanlarını
Atıyorum sahnemden

Seni mi? !
Alkışlıyoruz
Yıldızın sönmesin diye
Bak!


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:22 AM

Yoksun


Karanlık sularda uzuyordu
Sokak lambaları
Ve uzadıkça dağılıyordu şehir.

Haliç kıyısında
Geceye saklanıyordu
Balat, Feneryolu.
Arabalar geçiyordu,
İnsanlar geçiyordu,
Üzerinden gün geçiyordu.
Ben duruyordum bıraktığın yerde.

Köhne sokaklarına dalasım geldi bir anda
Her arnavut taşını söküp
Tek tek fırlatmak
Ve tek tek koparmak yıldızları.
Arabaların önüne atılmak
Sokak köpeklerine katılmak
Ve dolaşmak berduş gibi...

Benim küfürlerimdi boşaltan,
Sur dibinde ucuz şarap şişelerini.

Virane binalardaki idrar kokularında
İçimi yakmamalıydı aç çocuklar.
Bir yumruk sıkımı tinerde
Soluklanmamalıydı mutluluk.
Köşe başında
Kirli ve küçük bir el açılmamalıydı
Ya da uzanmamalıydı kemikleri sayılı
Sokak kedisi dizlerime.
Dikenli tellerden ve kırık şişelerden
Kesikti elleri yaşlı adamın.

Ben gibi fakirmiş bu şehir de.

Oysa tarihin tüm altınları saklıydı
Eski kitaplarımda.
Ve yırtık saman sarısı resimlerde
Saçları maşayla kıvrılmıştı tüm kadınların
Dağılmışlığıma inat.

Hani peçesini mi çıkartsam diyorum
Bir katibe kur yapan pembelinin.
Ya da yere atılan oyalı bir mendille mi silsem
Bunca çirkin makyajını şehrin.

Bir at arabasını salıversem ya da
Boynuzlarını taksam
Eski bir tramwayın
Çeker mi bugüne geçmişi.

Ahşap cumbaya çıkmış betonlar.
Döker mi gerçekleri...

Her bir taşı ağlıyor sessizce
Duyan yok...
Ve çatlıyor taştan yüreği şehrin
Yıkılıyor pervazları
Bakma bayrağın dalgalandığına...

Deniz istediği kadar mavi olsun sabah
Kuşlar uçabildiğince özgür
Ve arabalar
İstedikleri kadar geçsin
Fakirin düşlerinden
Ezsin
Kim duyar....

Üç kuruş paraya
Sıralanıyorsa yaşlılar
Sabahın köründe.
Ve duruyorsa kalbi
Ya da kapıp kaçıyorlarsa elinden
Bir aylık yemeğini.
Bir işten diğerine koşuyorsa dul bir kadın
Ve filesini doldurmak için
Borç yazdırıyorsa baba bakkala
Bir çocuk aç kalmamak için,
Bırakıyorsa beyaz yakasını
Yastığının altına...
Ve geleceğe
“adam olmasın” diye
kapanıyorsa üniversite kapısı
Bir magandanın maç sonrası kurşununda
Yıkılıyorsa ocaklar
Ve kırılıyorsa belediye çukurunda bacak
Ve kesiliyorsa bilezik için kol
Ve nefsi için bir sapığın
Kirletiliyorsa küçük bedenler
Katık ediliyorsa mutluluklar
Bir kilo ete ziyafet çekiyorsa yurdum insanı
Yaşanır mı ulan bu şehirde....

Karanlık sularda uzuyor
Sokak lambaları
Ve uzadıkça dağılıyor şehir gözlerimde.

Hele ki bir de s e n y o k s u n....


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:22 AM

Ama nerdeee
Her kelime tek mana taşısa keşke
İma denileni hiç bilmesek

Her insan tek ruh olsa keşke
Fesatlığı düşünmesek

Baktınmı dünya düz
Uzandınmı yıldızlar ellinde
İçtiğinde artmalı deniz
Yangın sönse üfledinmi ormanda

Her kalp tek sevda taşısa keşke
Her beden bir aşk

Her kurşun gül götürse gittiği yere
Bir lokma bile doyursa açları

Yaşamın bize sunulduğu gibi
Her şey bir kerelik olsa keşke

Ama nerdeeeee

not: öylesine yazılmıştır....


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Yoldaşım sessizliğine
En kuytusundaydım yalnızlığın.Katranına buladığım uykumu böldü sesin. Ürpertti geceyi uzaktan yanık türkü tadında gelen ıslığın. Öyle çok düştüm ki sevdana,boşlukta ki dokunuşlarım sen oldun. Senin adına kızıl sevişlere boyadım düşlerimi. Kollarımı doladığımda kendime, kendimi 'sen' sanırdım. Farketmediğim kadar bütünleşmişim hayalinle.

Kıvrılarak yaklaştı sevdan, sinsice. O yüzden sensizliğe katlanamayışlarım. Zehirini kattın tenime aşkın birkere. Titreyişlerim, susuzluğum, kanayan ******* bu yüzdendir. Yaz akşamlarını süsleyen o kıvılcımlar, ağustos böcekleri değil, tenimin tutuşmasıdır sensizliğe.

Uykular bazan seni unutur rüyalarımd****oca gün düş mü? gerçek mi? ayırt edemediğim gözlerine dalar dururum. Mavi rüzgarlar kokunu nasıl unuttuysa güllerde, sevgi bahçem halâ sen kokar. Gecenin bir yarısı uyandığımda, dört duvara kilitlenir bakışım...çizerim gülüşünü. Odam ‘SEN’ dolar...Anılarda kalışın bu yüzdendir siyah beyaz karelerde.... unutulamaman bu yüzdendir.

Koca şehir gömüldüğünde karanlığa, seni bekler varlığım, sadece bir kaç saatte olsa seni soluklarım.. Sesini, nefesini... Adımı diline aldığında göğsümdeki parmaklıklardan binlerce kuş salarım İstanbul üstüne. Özgürlüğüne yoldaş olsunlar diye.

Kendimce bir yol tutturdum yalnızlık tünelinde. Hüzünden asfalt döktüm, kırılganlıklarımı birleştirip duvarlar ördüm. Başbaşa kaldığımız günlerden bir takvim oluşturup, gülüşüne gündüz, gözlerine gece adını verdim. Sadece biz olan bir dünya yarattım. Bilinmeyen...hatta senin bile bilmediğin.

Sende yorgunsun aslında. Koca dünyanın içinde güçlü ama yılmış bir adam. Anason kokusu sinmiş akşam üstlerinde, elinde kadehin, yıldız gibi yanıp sönen İstanbul’u seyredersin.

Tüm gizemiyle İstanbul gözlerinde....sen benim düşlerimde....

Adını söyleyemediğim sevgili, bil ki; YOLDAŞIM SESSİZLİĞİNE...


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Anlasana
Şiirler yazdım sana
Mısra mısra aşk kokan
Şarkılar besteledim
Notasından sen damlayan
Destanlar yazdım, resimler yaptım
Anlasana

Sevgimi yazdım bulutlara
Aşkımla ıslanasın diye
Yağmur oldum saçlarında..
Hergün ilk dokunanın olayım diye
Çiğ olup tenine düştüm
Herşey senin için
Anlasana

*******i yazdım günışığına
Gün batsın, yıldızlarda göreyim gözlerini
Yatağıma yatıp düşleyeyim seni
Şafak bekledim tan zamanı
Güneş üstüne doğmadan
Son kez sarılayım diye
Anlasana

Elimden gelen herşeyi yaptım aşkın uğruna
Anlasana...anlasana


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Yollar
Kara kalem geçmiş şehrin üstünden
Yollar tozlu, ağaçlar ıslak
Pencereler kapalı sızsa da loş ışıklar
Yağmura ev sahibi gözlerin…küçülmüş
İsyandasın biliyorum
Katlarken bavula eşyanı
Sesin de titrekdir şimdi
Tam göğsünün ortasında
Yumruk gibidir yazılmamış şiirler
Birikmeye başlamıştır özlemlerin…eminim
Ah bu yollar…yollar
-Kaçıncı gidişim dedin
Tüttürdün sigaranda yarım kalan sevdaları
…dur dese neye yarar paçana yapışan anılar
Rüyalardan uyanmaman için
Yıldızlar çevirse dört yanını
Neye yarar arzular
Yollar her defasında çalacak bir yanını
Bilmediğin eller uzansa da
Yalnız kalacak sol yanın
Şu toz toprağı silsen de ayaklarından
Yine düşeceksin karanlıklara
...Ah sevmeye vaktin olsa!


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Yosunlarda Sen
Yosun gözlerin vardı bir zamanlar gözlerime düşen...
Şimdi sensizliğin sardığı yosunlar var hayatımda. Kimi yeri katrana bulanmış hasretinden Kimisi taze yeşili. Kaçamak bakışlarımda, küçük bir pencereydin dışa açılan.

Okyanuslar, dingin sular, mavi-yeşile çalan bulutlar, hep sana susatır tenimi Sana acıktırır eylül kızılı yapraklar. Bahar seni çalar yanağıma. Kiraz gülüşlerimi yalnızca sen bilirsin. Huzurumdu varlığın.

Dokunamadığında saçlarıma, rüzgarlara taratırdım. Sen hep hissedilen, gözle görülmeyen sevdamdın ve ben.. denizlere bakıp ağlarken: Bilirdim derin karanlıkların yosun gözlerini sakladığını...Sessizce...dalgalara bıraktığım yarım sevdamdın.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Yorumsuz-um / hüznümdür sadece
Pişmanlığım ölümden ağır gelecek o gün...

Sesim çığlık çığlığa ki; ben bunu istemiyorum.
Kilit vurmak istiyorum dudaklarıma ve kanatmak dişlerimi.
Cam bardak tuz buz dilimde, ondan kanatır sözlerim.
Acın çok biliyorum, acım da çok
En az pişmanlıklarım kadar.
Öfkemi dindiremiyorum, acılarını da.

Yüzünden düştü güneş ki;
Sen dört mevsim ağustos sıcağımdın
Bedenin hep kıvraktı, rüzgara teslim başak boylarıyla
Ve ellerin yuvaydı nilüferlere
Sesinde hiç bilmediğim şarkılar vardı
Ama hepsi ninni tadında.

Can veremiyorum sana kendime kızgınlığım bundan
Bu kadar teslim etmezdin kendini / ki; yıllardır
Güçlüydün. Dokuz ay, dokuz boğum nefesimde.
Gönül almak için bahçeler sermesem de önüne
Tek gülümsememde affedersin biliyorum
Ama ben affedemiyorum kendimi.

Her dokunduğumda yarana
O pişmanlıklarım kıvranır her saç telimde
Başım dolanır, dualarım düşer içime
Dikenli tellere sararım yüreğimi
İçim nasıl acır.

Tüm öfkem
Hayata tutunmayışına / ki; bunlar geçecek derdin bana
Şimdi kolum kalınlığında bacakların
Bedenin, yarım kadar
Dokuz ay bu kadar mı bitirir insanı / ki; sen değil miydin
Dokuz ayda beni ben yapan / ben neden güçsüzüm karşında

Benden akan her gözyaşını helal et anne
Ama bağırışlarım elimde değil
Dedim ya tüm öfkem...
Cam bedeninle seni tutamayışıma.

Pişmanlığım ölümden ağır gelecek o gün. / diyorum da;
Bağırıp bağırıp da gözlerindeki yaşlarda sustuğumda
Defalarca ölüyorum.

Affet annem....


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Yudumla
Tenime damlayan terin gölgesinde gece
Saçlarım serili semalarında yeditepenin
Sen mi İstanbul'sun, İstanbul, 'SEN'mi çözemediğim

Kırmızılığın mayhoş tadında kadehler
Yudumlarken sevdayı
Kayan yıldızlara fırlattık suskunluğu

Çıplaklığımıza şahit martılar
ve
Işıl ışıl İstanbul

Sen, ismini söyleyemediğim
Gözümü bile değdiremediğim gözlerine
Gülüşündeki huzura ismini veremediğim
Bağrının serinliğine
Sar beni Marmara'yla
Sensizliğe titrediğim karanlık sularda
Nefesimi yudumla, yeditepenin kuytularında.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Yum
Kaybolan dünlerin peşinde yarınlar
Eriyor duvarda zaman
Ha durdu ha duracak
Yirmidörtlük nabız

Yum güneşi
Gün öldü!

Mevsimden Eylül geçecek
Düşecek bir tel saça
Zamansız açan çiçekte
Solacak bahar

Yum güneşi
Bahar soldu

Şişşttt...
Geldim
Dar vakitlerine

Dakikan
Günün
Mevsimin
Ömrün olmaya

Gönlündeki cennetimde
Mabedimsin ya.
Vakit sevişme vaktidir...
Sus...

Yum güneşi
Yansın karanlık


Arzu Altınçiçek


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:36 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.