![]() |
Sevmiyorsun beni biliyorum
Adını sayıklayıp ıslak bir kaldırıma oturup Paslı bir demir direğe yaslandığımı bildiğim gibi biliyorum Beni sevmiyorsun biliyorum Bilmiyorum ama seni neden sevdiğimi Neden senin adını sayıkladığımı illa ıslak bir kaldırımda oturup Paslı bir demir direğe yaslanmakla ne geçer ki elime Senden niçin vazgeçemediğimi bilmiyorum Biliyorum yaşgününü En sevdiğin rengi Şanatçıyı Seni kızdıran sözleri biliyorum İlgi duyduğun insanları Ve günün en sevdiğin vaktini biliyorum Bilmiyorum kaldı ki nasıl geçer bu ömrümün eylülü Daha ilk haftası bile acılarla geçiyor Kapkara bir hüzne döndü fıstıkyeşili umutlarım neden bilmiyorum Çıt kırdırdım bir bayan olsam oturup ağlayacağam da Nasıl başarıyorum hala ağlamamayı bilmiyorum Ve sıradan insanların mutluluğuna niye bu kadar uzağım Mesela futbolseverlere ne bileyim Pırıl pırıl sabahlar Akşamın hüznü niye bilmiyorum Seni nefes aldığım müddetçe seveceğimi bildiğim gibi Bir bilebilsem neden illa seni sevdiğimi Yani niye ki sen Allah'ım ya ne olurdu beni sevsen.. |
Sorma bana nasıl olduğumu
İsmini bildiğin gibi Biliyorsun sen de Sensizken ne hallerde olduğumu Beni bıraktığın gibi bırak Yapmacıklı gülümsemeyi Merak etme bir daha Nerelerde olduğumu Ve neler yaptığımı Hiçbir yerde değilim sensizsem Yapabildiğim bir şey de yok Hüznüme katlanmayı öğrenmekten başka Kimseye sorma beni Yıkma hatalarını üzerime Yoruldum yalanlarının yükünü taşımaktan Bakışların altında ezilmekten Biliyorsun Elini tuttuğum ilk günü bildiğin gibi Elinde olduğumu ilacımın Senden vazgeçmenin elimde olmadığını Kimin imzası var parmağında bilmiyorum Baktıkça yutuyor yüzüğün Mavi geleceğimi Korkunç bir girdap sanki Uğursuz halka Ama sen biliyorsun Kaderimin rotasını Neler yaşarım senden sonra Yaşar mıyım hatta onu da sorma Bilmiyorum Ama sen biliyorsun evet biliyorsun Gülüşünü sevdiğimi bildiğin gibi Biliyorsun hem de Sensizliğin karanlığında Çok uzaklarda Solgun ve titrek bir yıldız gibi Boşlukta kaybolacağımı Biliyorsun Yanağından süzülen bal gibi biliyorsun |
Bir tokat gibi yüze çarpıyor rüzgar
Koyulaşan turuncu akşamın şakası yok Benden başka herkes soba başında Bacaları tütüyor evlerin -Ateş olmayan yerden duman çıkmaz- Bir bulut gibi Yüceldiği gökte dağılır düşler Dağılır sevenler de gecenin ayazında Arasına kapkara gece girer titrek yıldızların Yetmez şiirlerin hayatla boğuşması Dökülür şiirlere ayrılık mısraları Aşkların sonbaharında Ünlemler damlar gözyaşı gibi Soru imlerinin boynu bükük Yolu geçmez baharın bu şehirden belli Çalacağı yok ki kalsın üç gün üç gece Deniz fenerleri dalgın Sokak lambaları kırgın Bırakır gider gözü kara sevgililer Dumanlı ve puslu şehirlerde Yanızlıktan korkan yürekleri Betona ve gözyaşına emanet eder Tebessüme tutsak hayalleri |
Bir Gülüşte Bin Hüner
Sen bir güldün mü Çözüverirsin hayatımın buzlarını Damla damla sularsın yarınlarımın nergislerini Sen bir güldün mu Çelikten katı yüzümde serçeler uçuşur Duyduysam hele gülüşünü Sen bir güldün mü Çöl ateşiyle kavrulan kum tepeleri ya yanaklarım Hayali imkansız seraba döner yüzüm Sen bir güldün mü Demirler eriten mağma şu kalbim var ya Bülbüller şakır dikensiz güllerin dalında Bir güldün mü sen Aman Allah'ım bir güldün mü... Yahya Harbalioğlu |
Bir kış sabahı gel geleceksen
Gün yüzü görsün uykusuz gözlerim Yüzüne dokunayım buz gibi ellerimle Saçlarına Kopsun kollarım sana sarılmaktan Bir kış sabahı olsun olacaksa gelişin Gökteki bulutlardan önce parçalansın dağılsın hüznüm Nehirler sevinçten ağlasın Şaşkınlıktan donup kalsın sarkan saçaklar Buz gibi bir kış sabahı gel geleceksen Menekşe gözlerin bahardan önce yetişsin bana Tutunsam eteklerine Sümbüle muhtaç etmesin beni saçların Bir kış sabahı gel geleceksen Günyüzü görsün uykusuz gözlerim Beni uykusuz ve yarınsız bırktığın Buz gibi bir kış sabahı olsun gelişlin Şarkı söylerken serçeler Dağıt ayazı gülüşünle Bir kış sabahı gel geleceksen |
Bekledim seni hep bekliyorum
Çağır yalnız ölsem bile gelirim Bu halime bakma sen bir gel de Ben belamı bulsam bile gelirim İlla şimdi değil sonra ilerde Nefesimin tükeneceği yerde Sen sadece bana bir ses ver de Ben sararsam solsam bile gelirim Yalnızlığın acı filmi sürüyor Şu yorgun gözlerim hala görüyor Terk ettitiğin hayalet hala yürüyor Dünyada tek kalsam bile gelirim Bir bahar sabahı veyahut hazan Gelmeye karar verdiğin zaman Sen ol alnımda yazımı bozan Pişmanlıkla dolsam bile gelirim Yalnızken dilsizim sağır ve kör İnanmazsan beni bir rüyanda gör İpek saçlarınla şu ömrümü ör İstanbul'da olsam bile gelirim |
Kirpiklerinin ormanında açmış
Menekşe gözlerin Eteklerini lale bürümüş İki yanağının Gül yüzünün gülüşünü tutamaz ama Kıpkızıl kiraz çiçeği açmış dudakların Kuyusuna düşmüşüm bakışlarının Saç telin sarrmaşık olsa Kurtarsa beni Anlatsam kendimi anlatırım en çok Hapsolmuşum gecenin nemli karanlığına Seni tasvir etmek ne mümkün |
Kayboldun sen de bu karanlıkta
Işıltılı gözlerin kaybolmuş gitmiş Fırtınada gemin hep çırpınmakta Pusulan fenerin kaybolmuş gitmiş Kuş cıvıltısıydı senin kahkahan Gül yanaklarındı çiğlerle açan Güldün mü tamamdı gece kan revan Sabahın seherin kaybolmuş gitmiş Sıra dağdan yüce sıralı derdin Çiçekler yerine hep hüznü derdin Çiğdem nergisin izinden giderdin Rengarenk baharın kaybolmuş gitmiş Zaman seni herkesten biri yapmış Kalbinde uçuşan serçeyi kapmış Aşkının turnası yolundan sapmış Sürüyle katarın kaybolmuş gitmiş Yazık olmuş meşhur güzelliğine Çirkinler su döker olmuş eline Sultandın aşığın mazlum kalbine Memleket diyarın kaybolmuş gitmiş |
Çırpındım durdum
Çırpındım durdum Sonra gerçekten durdum Anladım ki ne kadar çırpınırsam çırpınayım Hatta gözyaşımı deniz edip Dalgalardan canavar yaratsaydım Hiçbir dalgam sinemezdi Sevgilimin taş kalbine Ha ak köpüklü olmuş gözyaşımın dalgaları Ha kan kırmızısı olmuş ne fark eder... Beyaz bayrak çekip teslim olsam Yelken niyetine Kefeni olur umutlarımın Kıyamete döndürür ayrılık rüzgarı yedi deryayı Çık işin içinden.. |
Şarapsız bilinmez dünyanın tadı
Bir kadeh misali hoştur bu dünya Yüreği doluyken içer üstadı Hoş sanılır ama boştur bu dünya Sabahları sanki umut doludur Boşver rahmet yağsa ardı doludur Yolu hep aynıdır hüsran yoludur Sonu kabus olan düştür bu dünya Ne nimetler gelir hepsi çiğnenir İnsandır bu beğenmezse iğrenir Ekmekteki taşı yerken öğrenir Hem kırık hem çürük diştir bu dünya Avunur tabiat bahar gelince Alemi kandıran yeller esince Sararan yapraklar bir bir düşünce Bilinir yaz değil Kıştır bu dünya Rengarenk bir kuştur uçuşur durur Durup dinlenmeden türkü savurur Sonda düşmanını etle doyurur Tüyleri yolunmuş kuştur bu dünya Dağ değildir dağlar gibi deşilmez Yol değildir yollar gibi aşılmaz Bir kadeh içmeden hiç anlaşımaz Bir acayip ince iştir bu dünya Binlerce dert için koşuşturmaktır Yüreği acıya alıştırmaktır Beşiği mezara ulaştırmaktır Ali Yahya yazılı taştır bu dünya |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:36 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.