![]() |
Bakışların sevgilim; hülyâlı, mânâlı, sevdalı, derin
Uykusuz mu geçiyor senin de, benim gibi *******in? Nakarat: Aşkın yaşı olmaz, kimi isterse vurur Rüzgâr olur, boran olur, savurur Ateş olur, volkan olur, kavurur. Gönül ferman dinlemez; yolları, çölleri, yılları aşar Özleyince tutuşur tüter de, deli gibi ona koşar. Nakarat: Aşkın yaşı olmaz, kimi isterse vurur Rüzgâr olur, boran olur, savurur Ateş olur, volkan olur, kavurur. (Ekim 2004) (Bu güfte, tarafımdan hüzzam makamında bestelenmiştir) |
Mehtaplı bir yaz akşamıydı
Şöyle insanı çıldırtan cinsten. Tecrübeli ay bulutun arkasına girdi İnsanların böyle *******de önce azdığını, Sonra da kendisini şahit yazdığını bilirdi. Saklanamadı küçük ayı ve öteki yıldızlar Sevgilileriyle kumlara uzanmış kızlar Umursamıyorlardı dünyayı. Seviştiler önce, sonra bir şarkı tutturdular: “Ay şahit aşkımıza, yıldızlar ve ay Bu gece unutulmaz, unutulmaz vay! ” “Ben görmedim” dedi ay. İftira! Gençler sandallarda, ellerde bira İşitmediler onu, biri bağırdı “Vira! ” Unutmuşlardı evi, barkı Devam etti şarkı: “ Mehtaba sorun inanmazsanız eğer, Aşk güzel, hayat yaşamaya değer” Ay onların sesini pek âlâ duydu. Çaresiz, dalgalarla anlaştı, Denizdeki aksi ritme uydu. Galiba bu durumda En iyisi buydu. (18.Temmuz.2004) |
Ayakta Öl
Dinlenmeler yazılmamış ona Yumuşacık divanlarda; Çalış, çabala demiş kader, Çırpın, didin, Sonunda, ayakta öl.... ' Ne yapalım yani! Hastaysan hastasın, yastaysan yastasın Bunlar duraklaman için bahane mi! Çekip çevirmelisin hanemi.' Genç kızlık hayallerini her hatırlayışta ağla, Yediğin her dayakta öl... 'Anlaşıldı, gidicisin, Pek zamanın kalmadı... Ama kadın! , karnım aç! , ev soğuk! Yemeği ısıt, Sobayı yak da öl...' |
Sırlarla dolu dünyanın sırsız aynaları!
Cam olarak da işe yaramazsınız, Tekrar kuma da dönüşemezsiniz. Işıldayıp gönüllere düşemezsiniz. Bu âleme gerçeği yansıtmaya gelmiştiniz Yanıltmak değildi işiniz. Bir gün bir taş, bir şangırtı Ve... İşte gidişiniz. (8.Kasım.2001) |
Kiminin gönlü cazda,
Kimininki nihavend faslında Herkes aynı şarkıyı söylüyor aslında. Kimi detone, kimi ahenkli Kimi tekdüze; kimi canlı, çok renkli Kiminin üslubu sert kimi yumuşacık, tatlı Kimi ağır aksak, kimi sanki kanatlı Kimi kendini hep akort etmede, Kimi tıkamış kulağını, Nefes tüketmede... Bir gün elbet tamamlanacak süreç Bir gün, er ya da geç, İnsanoğlu güçlüğünü yenecek, Sonunda bu şarkı Doğru söylenecek. Sevgi dinleyecek ilahî eserini Büyük koronun eşsiz konserini. (Kapılar kitabından) |
Zinde ve neşeli olacaksın yarın
Artık *******i seni hüzünle düşünmeyeceğim bölünmesin diye uykuların. Vazgeçtim o acıklı şarkıyı mırıldanmaktan ve bir gün arayacaksın diye aldanmaktan. Henüz hiç bir şeyi unutmadım ama belki gün be gün, adım adım başarabilirim kim bilir? Anılar aklımdan yavaş yavaş silinir. Senden, vefasızlığından kimseye söz etmeyeceğim incinmesin diye duyguların. Zamanı çoktan geçti 'Ah' ların da 'vah' ların da Yağmurlu *******de elbet biraz hüzün olur, Mesela gün batımında güzün olur, En çok da bayram sabahlarında. Gerçeği kabullenmek gerek Ecele faydası yok ki korkuların! İki gözü iki çeşme değilim inan ki Garip bir huzuru yaşıyorum Olgunlaşıp büyüyorum sanki Bazen buna kendim de şaşıyorum. Fırtınaların dinmeye yüz tuttuğu yerdeyim Durulduğu sahillerde suların. (Kapılar kitabından) |
Ayrı yaşamayı denemek bir süre...
Filmlerdeki gibi. Bir kuyudur, Görünmez dibi... Etle tırnak gibi yaşamışsınızdır yıllarca Birden kopamazsınız. Yavaş yavaş olmalıdır olacaksa. Dalında solmalıdır çiçek İllâ da solacaksa. Bir açık kapı bırakılır hep. Geri dönüp devam etmek Hiç bir şey olmamışcasına, Mümkünmüş gibi gelir, Moraller biraz olsun yükselir, Ayrılığı denemeyi denemek bile Ayrılığın ta kendisidir aslında İdam hükmü verilmiştir de Gün beklenmektedir. Yaşayan bilir bu hali Pek de yoktur af çıkma ihtimali. O belki de ilk kez, başka birini düşler Sensizliğe alışırken, Alışmaya çalışırken, Sırf deneme olsun diye, Başkasına alınır hediye, Başkalarına yönelir bakışlar gülüşler. Sen ömründe ilk defa Ondan başkasını tasavvur edersin yanında Yakışsa da, yakışmasa da... Fazla düşünmezsin nedeni, niçini Çünkü yalnızlık korkusu kaplamıştır içini. Belki bir araya gelinir yine Bir süreliğine Eski sevgili, gözden çıkarılmamıştır gûya Ama aslında çoktan bitmiştir rûya. Oyun gibi başlayan bu iş, Artık ikinizi de aşmıştır, Bedenler yan yana olsa da, Ruhlar çoktan uzaklaşmıştır. (29.3.2004) |
Kurnaz ayrılıkların sorgularında
Çaresiz yürek. Sınır tanımayan o eski çılgın, Şimdi suskun ve durgun, Mağlup ve yorgun. Koşmaya başlamalı kırlara doğru, Gözden kaybolmak niyetiyle. Sormamalı hiç kimse hiçbir şey, Yanan ayakları sulara sokmak lâzım, Dağlara doğru haykırmalı Seviyorum hey! ! ! Sebepler, sonuçlar, korkular, Dolaşık koca bir yumak, Kavuşabilmek için yaşamak lâzım Düşte görmek için uyumak. Rengârenk sevdalar içinden Karası düşmüş payımıza Dayanmak gerek Vazgeçmemek, Vuslata dek. (24.6.2004) |
İşe kendinden başla
Geçmişteki her şey olmasi gerektiği için oldu Yaşayacaklarının ne sonu onlar, ne ilki Kimse suçlu değil ki! Seni incitenler bugüne dek, Kendilerine kızdılar aslında Öfkeleri sana değildi Suçlu olmadıklarını bilemediler Savaşıyorlardı ekmekle, aşla Kardeşim, sen onları bağışla. Geçen gün rızkı açılsın diye Komşunun oğlunun başında Kilit kapatıp açtılar Yazık! Bilgiye ne kadar açtılar Nerelere getirmişlerdi işi! Oysa bir bilge kişi “ başınızdaki kilitleri açın “ demişti “ olumlu düşünün, hayır dileyin Sivrilikleri törpüleyin, İyimser olun, arının Güzel olması için yarının “ Kimseyi değiştirmeye çalışma! Bu senin elinde değil. Sen önce kendine eğil. Öfkeden gözleri kör olanlar Üstüne yürüseler de sopayla taşla Sen yine de onları bağışla. Unutma! Savaşla değil, hep barışla Herkesi, herkesi bağışla. Sen o’sun, o sen aslında O, kusurlarini daha iyi göresin diye, Büyüteçle karşına getirilmiş bir hediye. Onu yargılamadan iyice incele Eksiği gör, kendini tamamla Sevgiyi ver ona yudum yudum, damla damla Şimdi bak, Üretebilmek, daha çok sevebilmek için Ne çok zamanın olacak Bazıları çok zor olsa da Bir daha, bir daha dene İster acıyla olsun, ister yaşla, İnan ki buna değer, bağışla. Bir genel af ilan et, Bütün mahkumları sal. Engelleri, setleri kaldır, Islıkla zafer marşını çal. Çünkü onlar orada oldukça, Sensin asıl tutsak olan. Kır zincirlerini, Özgürlüğe kavuştur kendini. Kanatlan, tat al, mutlu yaşa Ama önce herkesi, herşeyi Bağışla. (Kapılar kitabından) |
Yalnızlık da bana göre değil,
kalabalıklar da. Sorular da sıkıyor beni, verilen salıklar da. Neresinde duracağım bu dünyanın, bilemiyorum. Kayıtsızlık da hoşuma gitmiyor, fazla ilgi de. Bilgisizlik acıtıyor. Ne var ki, Sorumluluk var her bilgide.. Yorgun muyum acaba? Hoşgörüm mü azaldı? İçimdeki çocuk oynamaya gitmişti, gecikti. Günlerdir meraktayım. Nerde kaldı? (31.Ocak 2001) |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:57 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.