www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Şiir Arşivi .. (https://www.cakal.net/showthread.php?t=75583)

Nǿ ŦΞДЯ™ 07-09-2007 11:33 PM

_____nefsİnle Halvet Ol____

Ağır ol misafir indi son perde
Üç günlük dünyanın sahtekâr fonu
Sultanlık kölelik eşit o yerde
Kısalan yolların göründü sonu..

Her adımı o son için atarken
Yetmeyen günlere gece katarken
Ömür metahını ucuz satarken
Kısalan yolların göründü sonu..

Aklın örselenir görsen rüyayı
İstemezsin ne güneşi ne ayı
Terkedersin şu kirlenmiş dünyayı
Kısalan yolların göründü sonu..

Giden günü kalanıyla eklesen
Yürek susar ritimlerde tekle sen
Medet deyip o Mehdi`yi beklesen
Kısalan yolların göründü sonu..

Hani dünde kalan güzel hevesler
Çok sınırlı sunulan o nefesler
Canına dar gelir sırça kafesler
Kısalan yolların göründü sonu..

Nefsinle halvet ol sadık sırdaşın
Ne ana ne baba ne arkadaşın
Günahını örtmez bir mezar taşın
Kısalan yolların göründü sonu..

Ayser ÖZBAKIR

Nǿ ŦΞДЯ™ 07-09-2007 11:33 PM

ben kötü bir adamım


ben kötü bir adamım ondan uyuyamıyorum
rüyama canını yaktığım insanlar giriyor
sorar gibi bakıyorlar utanıyorum
saçlarından çekiyorum kızların
saçları ipek gibi,ama boğazıma dolanıyor
boğulacak gibi oluyorum

ben kötü bir adamım,kedileri de sevmem
ve ne çiçekleri,ne çocukları ne sokakları
kimsenin beni selamlamadığı yollarda yürürken
birden kulaklarımı basar çığlıkları
annelerini çağırırlar,babalarını,dostlarını
ondandır en ufak seste irkilmem

ben kötü bir adamım,ya beni kim sevsinki
bazen şu dağnık yatağa bir kadın alıyorum
nasıl bir üşümekse,titremekse benimki
elleri sıcak,boynu sıcak ama ısınamıyorum
buz gibi bir şeyler dolaşıyor kanımda
bitmeyecek bir kıştır artık içimdeki

ben kötü bir adamım,evime bahar gelmez
güzel şeyler güzel yerlere gider
bütün pencereleri de açarım oysa
şöyle bir gelir güneş,beğenmez ki terkeder
belki saçlarını yolduğum kızların saçlarına
belki erkekliklerine kastettiğim adamlara gider

ben kötü bir adamım ondan uyuyamıyorum
bilmem,belki ölünce,belki öyle de olmaz
aslında ölmeyi de istemiyor değilim
belki her şeyin bitmesi huzurdur biraz
artık bu kabuslarla yaşayamıyorum
al beni cehennemine,belki orası yerim

alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 07-09-2007 11:34 PM

YARGILAMA

Tutkum sevmektir benim, düpedüz ve yalın
Sevmek, acısını ve sevincini insanların
Yemin ederim, başka suçum yok, inanın

Demek sen insanları seviyorsun ha
Sanık! Kalk ayağa

Evet, şairim, şiir de yazıyorum, doğru
Vazgeçilmez tutkum, ödevim benim bu
Düşünmeye, yazmaya benim de hakkım yok mu?

Demek sen şiir de yazıyorsun ha
Sanık! Kalk ayağa

Yıkıldım, ezildim, acılar çektim gerçekten
Ne yaşamaktan korkum var, ne de ölmekten
Aydınlık yakın, ben umutluyum gelecekten

Demek sen hala yaşıyorsun ha
Sanık! Kalk ayağa

Seveceğim elbette, yazacağım, yaşayacağım
Ayağa kalktım sayın yargıç
Ve hep böyle ayakta kalacağım
Ümit Yaşar Oğuzcan

Nǿ ŦΞДЯ™ 07-09-2007 11:34 PM

BEYİN KUŞATMASI

bir kutsal banyo ferahlığı bütün yalnızlığıma iyi gelecek
titreyen nağmelerin en titreten sona kalmışlığı
nerede akşam orada sabah tenhalığı
yok olan bir şeylerin elde avuçta mosmar kesilişi
varolan bir şeye benzettiğimiz gözyaşının doluluğu
durakta kendiliğinden uçuşan kağıt parçası
sarı peruğun parmak uçlarına sürtünerek yere yığılışı
çocuğun pembe burnunda kedi rengi merakı
yoksulluğun yegane kaynağı istemek
yağmurun yere balyoz gibi vuruşundaki sessizliği
ver yansın aşkların küfür rengi unutuşları
sırt dönmenin kupkuru gitmeleri
sepetin içinde kaç yumurta var bilmecesi
çakı uçlarıyla intihar denemeleri
uçurumdan bakma korkusu
ölüm gerçeği ve yeniden varoluş bilmecesi
sabah balkonunda bir bardak çay içme teşebbüsü
pirenin deveyi hikaye boyunca doğru dürüst göremeyişi
falanların filan oluşu
sarıya mavi katarsan yeşil olur kinayesi
kıymıktaki testere iştahı tanıması
bulutun gök boyunca gezinip kayıp yıldızın adresi
avuç içine yazılan mektubun binburuşuk olması
bir karış sakal
bir tutam nikotin
kitap kapağında seyrelmiş saç
devrilmiş ağaç
kurtlarla vals
al gülüm ver gülüm
bu dostluk burada biter
vay canına
tüh gördün mü bak
niye ki
sebep
ben gidiyorum öyleyse
hani bizim güle gülemiz
yaşıyor mu bizim komşu kızımız
tünekte baykuş kırmızısı
gecekondu bahçelerinde mezarlık bitkisi
şampanyanın merdivenlere dökülüşü
bir tutam zehirli mantar
iki kaşık ibrani yazıt
bir çuval mendebur bakış
yok anam
var anam
vay anam
köstek vardı eskiden dedemizde her zaman kurcalardı
gördüm iki aptalı iğdiş ettiler gözümün önünde
geyik kaçamadı vurdular altın boynuzundan
süpürge ve faraş
terkedilmiş kedi ve faresi eski yalıların
mahalle kasabındaki tenhalığı aniden bozan at sinekleri
terlemiş avuçlardaki acemi sendeleyiş
kızım sen de doğru dürüst giyin de bakmasınlar
yedikule zındanlarında çığlıkları üzerine verilen konserler
plastiğin bize verdiği soğuk algınlığı
televizyonun insandan aldığı mikrodünya enerji
viyoledeki küstah duruş
ama arpla boyun ölçülemeyecek kadar düzensiz tını kavgası
yemedim yedirdim giymedim giydirdim hırçınlığı
git ama bir daha bu eve adım atamazsın
bak bu ilişki bitmeli çünkü ruhumu dövüyorsun canım
şu yalak doldu taşıyor ama bak su kesintisi olacak yakında
kusuyorum ulan bir kağıt mendil uzatın
bak ben bir büyük içer üstüne de bir kasa bira içerim haberin olsun
telefon sana canım kim olduğunu söylemedi ama kıskançlığı
sus bak ağzına patlatırım sonra
sende kaç para var biraz da benkiyle idare edelim
sevgilin var mı senin seni hiç almaya gelmedi de
bir tuvalete gidip geliyorum bekler misin
af edersiniz cüzdanınız düşmüş iyi niyeti
abi ama bu kaset korsan ya sizi şikayet edersem beni içeri alırlar
bir dakika hikayeyi bitirmek üzereyim
kanser kokusu burnumun direğini sızlattı bil istedim
şu kaşığı uzatır mısın çay buz olmuş
evet ben de meşhur olmak istiyorum numaram bakın burada yazıyor
evet tuvalette şarkı söylerdim küçükken
vay canına kırka merdiven dayadın be oğlum uyan artık
billahi bırakmam şunu da ye
selamın aleyküm abi
abi mekketen bir ayet gelecekti adıma
bir dakika kardeşim siz benden sonrasınız
sevglim merak ettim de sen neden yalnızsın
yok be güzel kardeşim ikidir söylüyorum bir sosisli ketçap mayonez olmasın
on milyon bozuğunuz var mı
af edersiniz şu parayı bankamatikten yatırmayı bir türlü beceremedim
değmesin yağlı boya
demir alıyom hurda alıyom
sus be kardeşim kulağımın dibinde bağırıp duruyorsun tövbe tövbe
sayıyorum biiiiirrrr iiikkkkkiiii üüüüçççç
söyle bakalım oğlum büyüğünce ne olacaksın.- amca ben ********* olcam…

orkestraya bak
gözlerim egzost kokusundan tıkandı
kulaklarım bütün kötü fotoğraflardan görmüyor
ya ellerim işte onlar artık tutma hünerinden muhaf…

hey şef
ya da her neyse kimliğin
beni içeri alabilirsiniz
beni soranlara söyleyin beklemesin kimse
çünkü
bir kutsal banyo ferahlığı bütün yalnızlığıma geri dönüyorum
iğne sırası bende…

MELONSAPKA

Nǿ ŦΞДЯ™ 07-09-2007 11:34 PM

SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir toz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
******* ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Şuna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili.......

SEZAİ KARAKOÇ

Nǿ ŦΞДЯ™ 07-09-2007 11:34 PM

Ceviz Ağacı İle Topal Yunus'un Hikayesi

Burda bir dostumuz var :
Çerkeş'in
Kavak köyünden.
Büyük kitaplar gibi
içinde bir şeyler saklı.
Akıllı adamlara
ajans haberlerine
ve bilmeceye meraklı.
Adı : Yunus.
Ateşimizi yakıp
suyumuzu veriyor.
Ağaçlardan
ve günlerden konuşuyoruz.
Herhal ilerdedir
yaşanacak günlerin
en güzelleri.
Şimdilik
sohbetimizde kederi :
kesilip
satılmış
bir ceviz ağacının...

Onu tanıyoruz :
avlunun içinde
kapının solundaydı.
Ve altı yaşında
dalından düştü Yunus,
topallığı ondandır.

Öküzler topalları sever,
çünkü topallar ağır yürürler.
Öküzler topalları sever,
ceviz ağaçları sevmez topalları :
çünkü topallar sıçrayamazlar yemişlere,
çünkü üzerlerine çıkıp
silkeleyemezler dalları.
Ceviz ağaçları sevmez topalları...

Bir acayiptir muhabbet bahsi :
mutlaka kendini dereye atmaz
sevilmeyenlerin hepsi.
İnsanların hünerleri çoktur :
insanlar
sevilmeden de sevmesini bilirler...

Bir acayiptir muhabbet bahsi,
bir acayiptir
ceviz ağacı ile
topal Yunus'un hikâyesi...

..... Cevizlerini Eylülde döker,
yaprakları yeşil dururdu Kasıma kadar.
Ve Çerkeş yolu üzerinden
sabah namazı ışıyıp geldiği zaman,
kadınlardan önce uyanırdı dalları.
Altından geçerken düşünürdü Yunus...

..... Düşünmek :
ne mukaddes bir iş
ne felâket
ne de bahtiyarlıktı,
ve ölüm :
mutlaka varılıp dönülmeyen,
fakat üzerinde düşünülmeyen
bir köydü Yunus için...

..... Cevizlerini Eylülde döker,
yaprakları yeşil dururdu Kasıma kadar.
Güneşte gölgesi hain olurdu,
rüzgârda konuşurdu kendi kendine,
dalları yukardan Yunus'a bakar...

..... Gündüzleri yıldızların niye söndüğünü,
dünyanın yuvarlak olduğunu
ve güneşin etrafında döndüğünü
bilmiyordu Yunus.
Bunları biz anlattık ona
şaşıp kalmadı...

..... Cevizlerini Eylülde döker,
yaprakları yeşil dururdu Kasıma kadar.
Yüksekti, genişti alabildiğine.
Üç kişi el ele versen
kütüğünü çeviremezdin.
Gece altında oturdun muydu
yıldızları göremezdin.
Her gece altında otururdu Yunus...

..... Çinli müslümanlara,
burunları tek boynuzlu gergedanlara,
ve bir damla suda bir milyon mikroba dair
fikri yoktu Yunus'un.
Bunları bizden öğrendiği gün
hayret etmedi...

..... Cevizlerini Eylülde döker,
yaprakları yeşil dururdu Kasıma kadar.
Toprağın içinde gider kökleri,
karanlık bir sudur tepende akar.
Her akşam altından geçerdi Yunus...

..... Bir gün ateşimizi yakıp
verirken suyumuzu :
"- Biz hizmetkârınız senin,
sen efendimizsin" - dedik.
Şaşırıp kaldı Yunus...

..... Cevizlerini Eylülde döker,
yaprakları yeşil dururdu Kasıma kadar.
Rüzgârda konuşurdu kendi kendine.
Yüksekti, genişti alabildiğine.
Gece altında oturdun muydu
yıldızları göremezdin.
Karanlık bir sudur tepende akar,
toprağın içinde gider kökleri,
dalları, yukardan Yunus'a bakar...

"- Köy işi zordur katiyen
vücut ezilir bir defa.
Toprağa çömelip bak dört tarafa :
bela hangi inde pusmuş
bilinir mi?
Mümkünü yok vurulsun..."

Vurmuş belâ, ciğerinden Yunus'u...

"- Biz hiç dünyada yaşamış değiliz.
Geldik
gidiyoruz öylesine...
Tevatür güzelmiş İstanbul şehri,
varıp görülmesi nasibolmadı.
Velâkin niye tiftiği yok
altmış haneden otuzunun?..."

Tiftiği yoktu Yunus'un...

"- Attığın taş
dediğin kuşu vurmuyor.
Dünya trene bindi.
Gayrı dünya öküzün boynuzunda durmuyor.
Elimiz ayağımız : öküz.
Çok zor olur öküzü satmak,
yarı ölümdür yani.
Öküz gitti mi korkulursun..."

Sattılar öküzünü Yunus'un...

"- Herhal yolların sonu göründü.
Bu olan işleri akıl almaz.
Toprak sabuna döndü
kayar insanın elinden.
Cümle mahlukatın mekânı vardır
kurdun mekânı olmaz.
Toprağın elinden kaydı mıydı
bir mekânsız kurt olursun..."

Kaydı toprağı elinden Yunus'un...
Cevizlerini Eylülde döker,
yaprakları yeşil dururdu Kasıma kadar.
Güneşte gölgesi hain olurdu.
Yunus durmadan
Yunus kaybettikçe onu düşünür,
o, bir şey isteyip, bir şey sormadan
rüzgârda konuşurdu kendi kendine...

Çocuklara ana,
tohuma toprak
ve karı lâzımdır erkek kısmına...

Bir kız kaçırdı Yunus :
Çünkü düğün pahalı
kız kaçırmak ucuz...

Fakirin karısı kavi olmaz...

Ve bir gün
Çerkeş yolu üzerinden
sabah namazı ışıyıp geldiği zaman
giderlerdi.
Yunus'un arkasında yuvarlandı yere,
kırmızı peştemalının içinde ölüverdi...

Topraksız, öküzsüz ve kadınsız,
kaldılar dünyada bir başlarına
ceviz ağacı ile Yunus.
Yalnızlık koydukça koydu Yunus'a.
El toprağında ter döker oldu.
Cevizi karanlıkta kaybolur sanıp
uyumaz beklerdi sabaha kadar.
Yalnızlık umrunda değil cevizin,
toprağın içinde gider kökleri,
dalları yukardan Yunus'a bakar...

Cevizden konsol yaparlar,
topal Yunus ne işe yarar?

Zemheriler geldi barınamazsın.
Cevizden konsol yaparlar.
Gayrı daha fazla sürünemezsin.
Sat Yunus cevizini...

Yün yorgan değil bu sarınamazsın.
Cevizden konsol yaparlar.
Bir cansız ağaçtır yaranamazsın.
Sat Yunus cevizini...

Varlılar varsıza dokur mu kilim,
vay cevizin hali, vay benim halim...

Mekânsız kurda mekândı.
Cevizden konsol yaparlar.
Yarı ağaç, yarı insandı.
Sat Yunus cevizini...

Cenaze çırçıplak, kara uzandı.
Cevizden konsol yaparlar.
Kesildi dalları, dallar budandı.
Sattı Yunus cevizini...

Varlılar varsıza dokur mu kilim,
vay cevizin hali, vay benim halim...

Sabahın sahibi vardır.
Gün daima bulutta kalmaz.
Herhal ilerdedir
yaşanacak günlerin
en güzelleri...
Şimdilik
sohbetimizde kederi :
kesilip
satılmış
bir ceviz ağacının...


Nazım Hikmet Ran |

Nǿ ŦΞДЯ™ 07-09-2007 11:34 PM

Adı yok! (Küçük bir zelzele!)

Uyuştu her yanım,
Düşünüyorumda ben bu düzene fazlayım...
Belkide o kırık gitarın çığlığındayım.
Şimdi ben o son limandayım...

Soru işaretleri doluyor beynim,
Bir adımı daha atmalımı benliğim?
Dayanırmı bu eskimiş kalbim?
Hayallerimin feryatlarında isyan ediyor sessizliğim...

Yorgunluğum nedendir?
Kelimelerim hayatın bilmecelerinde bir gider bir gelir...
O gölge seni her zamanki limanda beklemektedir
Bedeni boşluklarda nereye gitiğini bilmeyen akıntılar sürüklemektedir.

Dondu her yerim,
Bakıyorumda sağa sola ben nerdeyim?
Belkide sonsuzluğun demlerindeyim.
Şimdi ben o bıraktığın yerdeyim...

Kayboldu dayanaklarım,
İzliyorumda daha hızlı esiyor rüzgarlarım...
Sessizliğinde kaybolur,bertarafım.
Altında kalır, yıkılır duvarlarım...

Hangi belirsizlikler?
Hani buradayım ben onlar nerdeler!!?
Gölgemi ağıtlarım perdeler...
Bu kadar hazırlanmışken onlar artık pembeler...

Rüyalar bile uyanır belirsizliklere,
Kaçarak ağlarım gözyaşlarım akar düşlere,
Bir savaştır bu bitmeyen,bitemeyen bir muharebe,
Kahretsin yine yenilgi hep aynı sahnede!!!!
Kalemim ağlar hep aynı perdede...
Uçsuz bu hiç bitmez baharımda zelzele...

Nǿ ŦΞДЯ™ 07-09-2007 11:34 PM

http://www.cakal.net/images/icons/icon1.gif
Ceviz Ağacı İle Topal Yunus'un Hikayesi

Burda bir dostumuz var :
Çerkeş'in
Kavak köyünden.
Büyük kitaplar gibi
içinde bir şeyler saklı.
Akıllı adamlara
ajans haberlerine
ve bilmeceye meraklı.
Adı : Yunus.
Ateşimizi yakıp
suyumuzu veriyor.
Ağaçlardan
ve günlerden konuşuyoruz.
Herhal ilerdedir
yaşanacak günlerin
en güzelleri.
Şimdilik
sohbetimizde kederi :
kesilip
satılmış
bir ceviz ağacının...

Onu tanıyoruz :
avlunun içinde
kapının solundaydı.
Ve altı yaşında
dalından düştü Yunus,
topallığı ondandır.

Öküzler topalları sever,
çünkü topallar ağır yürürler.
Öküzler topalları sever,
ceviz ağaçları sevmez topalları :
çünkü topallar sıçrayamazlar yemişlere,
çünkü üzerlerine çıkıp
silkeleyemezler dalları.
Ceviz ağaçları sevmez topalları...

Bir acayiptir muhabbet bahsi :
mutlaka kendini dereye atmaz
sevilmeyenlerin hepsi.
İnsanların hünerleri çoktur :
insanlar
sevilmeden de sevmesini bilirler...

Bir acayiptir muhabbet bahsi,
bir acayiptir
ceviz ağacı ile
topal Yunus'un hikâyesi...

..... Cevizlerini Eylülde döker,
yaprakları yeşil dururdu Kasıma kadar.
Ve Çerkeş yolu üzerinden
sabah namazı ışıyıp geldiği zaman,
kadınlardan önce uyanırdı dalları.
Altından geçerken düşünürdü Yunus...

..... Düşünmek :
ne mukaddes bir iş
ne felâket
ne de bahtiyarlıktı,
ve ölüm :
mutlaka varılıp dönülmeyen,
fakat üzerinde düşünülmeyen
bir köydü Yunus için...

..... Cevizlerini Eylülde döker,
yaprakları yeşil dururdu Kasıma kadar.
Güneşte gölgesi hain olurdu,
rüzgârda konuşurdu kendi kendine,
dalları yukardan Yunus'a bakar...

..... Gündüzleri yıldızların niye söndüğünü,
dünyanın yuvarlak olduğunu
ve güneşin etrafında döndüğünü
bilmiyordu Yunus.
Bunları biz anlattık ona
şaşıp kalmadı...

..... Cevizlerini Eylülde döker,
yaprakları yeşil dururdu Kasıma kadar.
Yüksekti, genişti alabildiğine.
Üç kişi el ele versen
kütüğünü çeviremezdin.
Gece altında oturdun muydu
yıldızları göremezdin.
Her gece altında otururdu Yunus...

..... Çinli müslümanlara,
burunları tek boynuzlu gergedanlara,
ve bir damla suda bir milyon mikroba dair
fikri yoktu Yunus'un.
Bunları bizden öğrendiği gün
hayret etmedi...

..... Cevizlerini Eylülde döker,
yaprakları yeşil dururdu Kasıma kadar.
Toprağın içinde gider kökleri,
karanlık bir sudur tepende akar.
Her akşam altından geçerdi Yunus...

..... Bir gün ateşimizi yakıp
verirken suyumuzu :
"- Biz hizmetkârınız senin,
sen efendimizsin" - dedik.
Şaşırıp kaldı Yunus...

..... Cevizlerini Eylülde döker,
yaprakları yeşil dururdu Kasıma kadar.
Rüzgârda konuşurdu kendi kendine.
Yüksekti, genişti alabildiğine.
Gece altında oturdun muydu
yıldızları göremezdin.
Karanlık bir sudur tepende akar,
toprağın içinde gider kökleri,
dalları, yukardan Yunus'a bakar...

"- Köy işi zordur katiyen
vücut ezilir bir defa.
Toprağa çömelip bak dört tarafa :
bela hangi inde pusmuş
bilinir mi?
Mümkünü yok vurulsun..."

Vurmuş belâ, ciğerinden Yunus'u...

"- Biz hiç dünyada yaşamış değiliz.
Geldik
gidiyoruz öylesine...
Tevatür güzelmiş İstanbul şehri,
varıp görülmesi nasibolmadı.
Velâkin niye tiftiği yok
altmış haneden otuzunun?..."

Tiftiği yoktu Yunus'un...

"- Attığın taş
dediğin kuşu vurmuyor.
Dünya trene bindi.
Gayrı dünya öküzün boynuzunda durmuyor.
Elimiz ayağımız : öküz.
Çok zor olur öküzü satmak,
yarı ölümdür yani.
Öküz gitti mi korkulursun..."

Sattılar öküzünü Yunus'un...

"- Herhal yolların sonu göründü.
Bu olan işleri akıl almaz.
Toprak sabuna döndü
kayar insanın elinden.
Cümle mahlukatın mekânı vardır
kurdun mekânı olmaz.
Toprağın elinden kaydı mıydı
bir mekânsız kurt olursun..."

Kaydı toprağı elinden Yunus'un...
Cevizlerini Eylülde döker,
yaprakları yeşil dururdu Kasıma kadar.
Güneşte gölgesi hain olurdu.
Yunus durmadan
Yunus kaybettikçe onu düşünür,
o, bir şey isteyip, bir şey sormadan
rüzgârda konuşurdu kendi kendine...

Çocuklara ana,
tohuma toprak
ve karı lâzımdır erkek kısmına...

Bir kız kaçırdı Yunus :
Çünkü düğün pahalı
kız kaçırmak ucuz...

Fakirin karısı kavi olmaz...

Ve bir gün
Çerkeş yolu üzerinden
sabah namazı ışıyıp geldiği zaman
giderlerdi.
Yunus'un arkasında yuvarlandı yere,
kırmızı peştemalının içinde ölüverdi...

Topraksız, öküzsüz ve kadınsız,
kaldılar dünyada bir başlarına
ceviz ağacı ile Yunus.
Yalnızlık koydukça koydu Yunus'a.
El toprağında ter döker oldu.
Cevizi karanlıkta kaybolur sanıp
uyumaz beklerdi sabaha kadar.
Yalnızlık umrunda değil cevizin,
toprağın içinde gider kökleri,
dalları yukardan Yunus'a bakar...

Cevizden konsol yaparlar,
topal Yunus ne işe yarar?

Zemheriler geldi barınamazsın.
Cevizden konsol yaparlar.
Gayrı daha fazla sürünemezsin.
Sat Yunus cevizini...

Yün yorgan değil bu sarınamazsın.
Cevizden konsol yaparlar.
Bir cansız ağaçtır yaranamazsın.
Sat Yunus cevizini...

Varlılar varsıza dokur mu kilim,
vay cevizin hali, vay benim halim...

Mekânsız kurda mekândı.
Cevizden konsol yaparlar.
Yarı ağaç, yarı insandı.
Sat Yunus cevizini...

Cenaze çırçıplak, kara uzandı.
Cevizden konsol yaparlar.
Kesildi dalları, dallar budandı.
Sattı Yunus cevizini...

Varlılar varsıza dokur mu kilim,
vay cevizin hali, vay benim halim...

Sabahın sahibi vardır.
Gün daima bulutta kalmaz.
Herhal ilerdedir
yaşanacak günlerin
en güzelleri...
Şimdilik
sohbetimizde kederi :
kesilip
satılmış
bir ceviz ağacının...

Nǿ ŦΞДЯ™ 07-09-2007 11:34 PM

Zamanın Benim (I-II-III)




I
Tek yürek atımı olmak
Ve sobeleyen olmak ölümü..
Beraberce..
Yasaklı olan diyarın en gizemli yerlerinde..
Yaşayamadıklarımıza duyduğumuz öfkeyi
Uysallaştırabilmek seninle...
Hem de tek bir kelimeyle..
Ben sevmek için doğarken her yeni güne,
Sen sevilmek için doğuyorsun
Seninle sensizliğin olduğu yerlerde...
Çelişkiler son bulsun dedikçe,
Kendi çelişkilerimize yenilenlerdik aslında..
Uzaklıklara bakmaktan gözleri acıyanlardık.
Sevmek yaşam olgusuyken bizde,
Ölümü bile göze alanlardık sevgimiz uğruna..
Yaşayandık sevdayı..
En farklı, en doğal, en biz olan haliyle.
Yarım kalmışlıklara inat,
Tamamlayandık birbirimizdeki kayıp parçaları.
Sevdayı en doğan haliyle yaşayanlardık.
Bendim... sendin.. biz olduk,
Yasaklı olan ama her tadıyla
Her nefesiyle biz kokan sevdanın minik busesinde..
Senin olmak vardı..
Sen olmak vardı..
Gözlerinin taaa içlerine bakıp
Seni seviyorum diyebilmek vardı....

II
Her doğan güne birlikte gözlerimizi açmak
Ve merhaba demek vardı...
Teninin sıcaklığını hissederken erimek vardı
Adı bilinmez olan diyarların en köhne yalnızlığında..
Dilime yerleşen nihavent ezgiler eşliğinde
Adımlarken çılgınlığın dikey boyutlarını,
Yanmak vardı aşkına üşüyen yanımdan soyutlayarak kendimi..
Asırlar öncesine dayanan yokluğundu bugünlere ulaşmamı sağlayan. Sendin.. belki de bendim.. ne zaman biz olduk...
Yoksa hep biz miydik doğduğumuzdan beri..
Tüm kırılganlıklarıma rağmen sevebilmek seni..
Kendi parantezimizde yaşamak özgürce..
Adı aşk olan.. tadı tuzu sen olan sevdaya yanmak alabildiğince..
Umut olmayan bugünlere inat
Eldeki yarınlarla mutlu olabilmek senin gölgen altında..
Ve sana seni seviyorum diyebilmek...
Tüm gökyüzüne yazmak adını..
Gökkuşağının renklerinde dansetmek seninle
Sana aşığım diyerek...
Seni seviyorum sevgili.. seni seviyorum...
III
Sevdalara açılan bir yelkendi sonsuzluğun ....
Gecenin kokusu sinerken üzerine kelimelerin ,
Kelimelerden önce harflerle dans edenlerdik..
İzlemek vardı seni derin bir boşlukta...
Sadece bakmaktı uzaklardan, dokunamamaktı..
Sen vardın...ben hep fakirdim senden uzakta...
Ağlardım bakmadığında delirdiğim bakışlarınla...
Bahar olmak vardı tapılası gözlerinde...
Sevgilim diyebilmekti en güzeli...
Sevgilim dediğini duymaktı...
Tek yürek atımı sevdamızın karanlık dehlizlerde
Kaybolmasına izin vermemekti.
Geçmişe duyulan kin gerilerde kalırken yaşamaktı sevdayı, Yaşanmamışlıkların ruhumuzda yarattığı sergüzeştlikte...
Adım hüzündü benim...
Gözlerinin alabildiğince
Ama yüreğinin göremediğince
Hüznündüm ben ruhundan dökülen...
Adım aşktı benim...
Hiç görmediğin, hiç tanımadığın bir tattım senin dilinde...
Seviyorum diyebildiğimce özgür olmak
Ve özgürlük kanatlarını sevdana yükleyebilmekti
Akreple yelkovanın peşine takılarak..
Zaman durdu sevgili...
Bundan sonra ve bundan evvel...
Senin zamanın benim...

alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 07-09-2007 11:35 PM

Çünkü ben sadece hayaldim


Gölgende yürürdüm sana hissettirmeden
Araya mesafeler girmezdi
Gidilen yer uzak bile olsa
Yanındaydım her zaman
Elinden tutmak isterdim
Ama tutamazdım
Sana seslenmek isterdim
Ama seslenemezdim
Ben seni görsemde
Sen beni hiçbir zaman görmezdin
Gölgende yürürdüm
Sadece sana yakın olmak için
Ama sen hissetmezdin
Çünkü ben sadece hayaldim.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:40 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.