![]() |
BİR ŞİİRE GİRİŞ DENEMESİ
Merhaba güneşin billur akışını emen deniz yapraklarını hafif bir rüzgârla raksettiren ağaç kaldırımda yürüyen Rabbini tesbih eden İhtiyar. Söze başlarken merhem konuşurken misküamber tebessümü gül olamaz mıydı çehremin Üsküdar bir hülya olur muydu olur muydu gönlümün bahçelerinde gözlerinin içine baktığımda kaybolduğumda o serazat derinliğin beni çeken beni yok eden beni bir ah mıydı. Durun alâ-i valâ renkler durun dolmabahçe sarayı seyre dalmakta denizi şehla bir yalnızlık bariton bir arya biraz ilerisinde çırağan kaplumbağa sırtına binmiş gece feneridir düveli küffara mahcup olarak hançerliyor çınar ağaçlarını denizin dalgalarını. Söyledim ben bir Gülzar ile gelmiştim dünyaya içime doğan güneş uzun uzun sabah ezanları Şeyh Said ben yokken şehit olmuştu. Ey uçup giden kuşlar ey memleketimin baharları söyledim merhaba dedim alnından öptüm Şeyma’nın. Sur çatladığı zaman sulukule tarihi bir vakıa olarak mevcut uçtu Bizanslı çekirge bir daha uçtu kondu patrik’in uçurtmalı köşegenlerine fener söndü, şehir düştü ateşe yandı gönül. Şehzadebaşı zalim bir gelin gibi uçarı, intikamlı, karasevdalı akıyordu halbuki muhabbetimiz baki yaz gününde kıvrım kıvrım dalgalar açık anlaşılır bir melodi bir martı uçması yüzüm, rüzgâr alan yüzüm Sinan ulu bir çınardı Süleymaniye muhteşem. Merhaba iki gözüm Merhaba çocuklarımın anası. |
BÜYÜK NAKIŞ
He dedin mi aydınlık yüzüne yaşamanın Aha o sevilmektir anam babam Kınar mı ki gün ortasında bir hain bakış Yangın yüreğimi gülesice halimi Ben bilirim anam babam Ben bilirim. Delişmen bir rüzgâr esiverir aniden Yapayalnız bırakır beni Ben gül kurusuna tutulur yürek yakarım Ne bilirdim ki Gonca gülüm yansımış dudağına Ben kendimi yenilerim gündüze karşı Yasemin huyludur benden uzağa kaçar. Demek ki yüreğimi kanatır o büyük nakış Düşman kesilir bana karşı Ben bilirim anan babam Ben bilirim. |
ÇARPIYOR KALBİM
Latif bir rüzgâr ile çıkıyorum yola Caziben örs gibi alıyor beni Konuşulsa kıyametler kopacak Zıpkınlar yağacak Sokaklar benim olacak Deniz kenarları çarşılar Ama yağmur ama latif bir rüzgâr. Demirci çekip gitti çekiç yok oldu Göğsümüzden vurgun çıkaracak dalga sessiz Gece mutlaka gece Gündüzü alacak koynuna Haberini dağa vurmuş atlılar gibi Baktım çekiç yok oldu örs usandı artık Hayfa ki kanayası yüreğim ezilesi kalbim Hâlâ çarpıyor. Hâlâ çarpıyor kalbim ama Boğazımda düğüm ayaklarımda bağ Gözlerimde puslu vakitler Çiçekler bükmüştür boyunlarını İntiharı olmuştur inceliklerin Çünkü bir hal üzredir çıkarken yokuşları. |
ÇARŞILARDA SÖYLENECEK ŞİİRLER
Daha çarşılarda söylenmemiştir Aşk ne zaman Ve hangi tarihte Atlaslara işlenmiştir. Yani anlatılsa muhakkak, ölmeyebilirdik Kalbimizin içinde atomlar, ayırabilirdik Bir şey var mutlaka bir şey var Uzaklık ve yakınlık arasında, bilirdik. Halâ duyarım o doğulu mütekâmil mübarek sözlerini Her şey OL diyesiymiş Dağlarla beyinleri sarsan deviren fırtınalar Güneş hızıyla imiş ne gam. Bir gün çarşıdayım Ladin yalnızlıklar ortasında Sarışın kelimeleri ayırıyorken sözlüğümüzden Vaktini galaksilere saklamış mı huruç nedir Ey ahali tabiatın güzelliğidir beni yorgun düşüren Tarihi koyu bir renktir mümkünü yok söylemem. |
CAZİBELER
Al getir onu SAMED al getir n’olur Bahçeler senin Dilimde zarif bir tutkudur Lehçeler senin. Uzadı uzay boşluklarına serencamlar Bilinmez bilinenler senin İşte içimdeki pınarlar Irmaklar denizler senin. Olmaz diyorlar artık İnanmıyorum Olmazlar çünkü senin |
ÇOCUK
İki gözüm çarpıntım ciğerparem Annesinin nazlısı: Hep böyle olur, dedi oyundan kopartılınca bilmiş bilmiş ikindi üstü bir yanda ulu bir çınar gibi kök salmalı insan bir yanda çizgi filmler karton evler reklamlar çocuk işte bilmelisiniz yakan kavuran yok eden yangından sonra kalan nedir ya da deniz almamalı bir çocuğu daha yaşı nedir. Ama dikkat. Deniz sokak cadde çelik çomak yok artık kenger sakızı kalmadı resimli renkli hediyeli patenti yabancı memleket malı çikletler. Çocuk nadide bir çiçekten daha çiçek iken plastik top pet şişe günün müsaade edilmiş serinliğinde çocuk çocukluğunu yaşamasın mı şehir kötü yürekli bir dev evin içi sırlı kutu ne demeli sokak korkunç tehlikeli. Dikkat çocuk, caddeye kaçan top patlar sonra sonra şoför amcalar aparır seni. |
CUMA ŞİİRİ
Hoca efendi kalas düştü ses, gümbürdedi ortalık, bizse kös kös karbondioksit alıp oksijen saldıklarını vereme karşı da şifa olduklarını ağaçların yanmış kubbesi onarılmaktadır. İki gözüm bile kulağım şimdi ormanı ve orman kanunlarını anlatacağız diyememiştir. Ey faiz yiyen hacıların kahraman çocukları diyememiştir. Velhasıl efendiler ey cemaati müslimin kedilerin kızışarak miyavladığı ayda şiirimiz serbestçe yazılmıştır Hoca efendi çünkü kalas düştü ses, gümbürdedi ortalık, bizse kös kös ve tekmil dervişler tarik-i divan diyerek bir ağlamak kalmıştır. |
CUMA ŞİİRİ
Susta durdun alkış aldın dahası viraneye döndü yüzün Cuma oldu coştu gönül seninse harhaneye döndü yüzün. Hayretim artıyor heyhat ne kadar da la din olmuşsun ben öldüm güller açtı seninse harabeye döndü yüzün. |
CÜLÜS
Netekim eylüldür sabah sabah bir telaş arzı endam eylemiş omuzları kalabalık sonra kaç kişi? Uzaktan kumandalı uzun bir söylevdir, heyecandır, Cumadır. Netekim hal edilmiş bir halin arzı halidir makinalı tüfeklerin ve tank gibi şeylerin nesnel özellikleri saptanmış olarak elbet yoksa payitahtın göbeğinde şinanay orta oyununda kavuklu mudur? Sözü kılıçla kesmeli olsun bitsin. Netekim hava kuvvetleri de hazır oldadır. Netekim eylüldür paşa paşa gelmişlerdir koca kozmos ve dahi devri alem etmekte olan seyyarelere hayret. Uzaktan kumandalı uzun bir söylevle gelmişlerdir put put olmuştur memleket. Velhasıl bir kez daha kaldırılmıştır kazan ama kaf dağında şıngır mıngır mum ışığı karaçalı kayda değer bir şey yoktur |
DAĞIN DESTANI
Dağa selam olsun Gözleri kalmasın yolda O başında parıldayan Çağıran yüreğimizi Omuz veren Kırmak için kelepçelerimizi Yediveren gülleri Bereketinden haberdarız. Mercan işçisidir zaman Uzanırsa ellerimiz Kirin ve pasın arasından Yenilendiğinde her şey Yeni filizlere tohum Ay dolanır ya Bulutlar gezinir ya öyle Gezdiğimiz Şehrin sokaklarıdır caddeleridir Uzaksa evlerimiz Aklayıp evlerimizi Yeryüzünün deruni genişliği için Açmak için yüreğimizin kapılarını Caddeleri ve sokakları açmak için O parıldayan başında dağın Bizi bütün hüznümüzle Çağıran sevda. Dağı dağ bileli Yaşamak bileli Gümrah sakallı dağlılar Onun içindir ki Ceylanları koşturmak gerek Alışmak gerek uzun koşulara Alıştırmak gerek Gölgeyi gölgeden ayırarak Yakarak ateşleri Yakarak gemileri Yanlışların yasakların Cetvelini aynaya tutup Yansıyan ne varsa yüzümüze Yüzümüzü Kâbeye Zamansa yeminle belirlenmiştir Yaprak dökümü belirlenmiştir Bağ bozumu belirlenmiştir Dağ sırlanmış belirlenmiştir. Sabah Güllerin ve ebruların Bir de çocukların ak alınlarında Masum bakışlarında Alınmamış oyuncakların İvecen düşlerinde Sabah içimizdeki ukdedir Dağcıdır, çocuklarımızdır Gülistanımızdır. İbrahim İbrahim İbrahim ya Baltanı aramaktayım Kahrımdan ve acizliğimden Ağlamaktayım Susmaktayım çoğaldıkça putlar Ne kadar da putlar Şehla bakışlı Çarşılar pazarlar İbrahim ya Cesaretini beklemekteyim Baltanı aramaktayım. Dağa selam olsun Gözleri kalmasın yolda. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:46 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.