![]() |
Anlıyoruz
yolu kesilse bile durmayacağını Haliç'in istediği kadar çeksin ellerini yeşil cam önlerinde dizilen saksılardan ağaçlardan çeksin ellerini, yosunlardan istediği kadar kararsın sular geçit vermesin gün ışığına istediği kadar kök salsın batak daralsın parmakları gırtlağına sarılan çamurların döküntü öbeklerine konup kalksın istediği kadar açgözlü martılar Anlıyoruz durduramayacak Haliç'in akışını sürükleyip götüremediği artıklar çürüyüp dağılan gemi leşleri sinsice biriken zehir sökülmüş teknelerden Bölüp de durduramayacak altından geçtiği köprüler ve bir hüzün çığlığı gibi boşluğa açılan ağızları bırakılmış iskelelerin Durduramayacak anlıyoruz akışını denize doğru bakınca Galata Kulesi'nden görünce yeniden yaratılmış gün ışığını akşam olurken yorgun yüzlerinde emekçilerin görünce ışımaya hazır çalışkan ellerinde yeniden |
BİR KIZ
Güneş altında titreşen yağmur damlası gibi ışık içinde bir kız on iki - on üç yaşlarında dolaşıyordu gördüm boynunda bir tasmayla Bir ülkü mü, bir düş mü bir yaşam mı bilinmez neyse aradığı ona bağlamaya hazır kendini |
BİR İNSAN, BİR DÜŞ
Kentler tanıdım, yaprakları her sabah sokak sokak açılan aydınlık bir çiçeğe benzer. Kentler tanıdım, diz çökmüş kendini seyretmek için bir ırmakta, yüzü hâlâ yanar durur başına gelenlerin utancıyla. İnsanlar tanıdım, birbirlerine sırt dönecek kadar ilgisiz, aynı dertleri paylaşsalar bile. İnsanlar tanıdım, yaşam boyu yetecek kadar sevecenlik dolu bir daha karşılaşmayacağı birine. Ve tanıyana dek Madam Ella´yı bilmezdim bir insanın yüzünde bir kenti taşıyacağını. Uzaktık karşılaştığımızda ikimiz de yaşadığımız ülkeden, kalabalığı arasında bir toplantının. Önce gözlerini tanıdım, öylesine yumuşak ve kederli. Yıllardır dağılmayan bir sis dağılmaya başlamıştı sanki, yeniden görüyordu karşısında yıllardır görmediği birini. Sonra sesini tanıdım, alabildiğine ürkek ve dokunaklı. Türkçe sözcükler iki yanında iki örgü saç gibiydi yüzünün özenle saklamıştı okul çantasında ve söylerken onları yedi yaşındaydı. Yedi yaşındaydı elli yıl önce bırakıp giderken İstanbul´u. O günkü gibi duruyordu belleğinde düşmanlığı barındırmayan mahalle, birbiriyle yardımlaşan komşular, Anadoluhisarı´ndaki çocukluğu. Anladım ki yüzüme bakarken beni değil İstanbul´u görmüştü. Madam Ella için İstanbul anladım ki yıkılmayan bir düştü, özlemiydi kardeşçe yaşamanın. Bu kanlı, bu kıyıcı, bu haksız dünya elinden alamamıştı bir türlü. |
BİR ALEV GİBİ
Bir alev gibi ozanın karısı. Nereye yürüse onunla karşılaşıyor, onun tuttuğu aynada görüyor ozan ilerde şiire dönüşecek ilk ipuçlarını. Bir alev gibi ozanın karısı. Kaşlarının birbirine değecek kadar yakın olması ve değmeden kalması, omuzlara doğru akacak olması ve durması saçlarının ensede öylece duyumsatıyor ozana durmadan baktığı zamanki başdönmesini bir uçurumun kıyısından. Sürekli açık kitabından gözlerinin okuduğu satırlarla eğitti yüreğini, sürekli dönüştüren ellerinden öğrendi ne vakit bir işe sarıldıysa sonuç alana kadar direnmeyi. Bir armağan. Güneşli günlerin solduramadığı bir alev, söndüremediği en başa çıkılmaz fırtınanın bile. Küçük bir alev. Duyarlı ve titreşimli. |
AYLI KARANLIK
saklı tuttun saklı tutmanı sevdim en karanlığa açılan kapını sevdim yüzümü döndürmek için az mı denizler dalgalar az mı yangınlar bulutlar geldi savruldu üstüme geldi yıkıldı bir nice batık taşlara gemilerim yıkılmış ağaçlara bir nice gölgelere gemilerim dedim beni alır götürür onun kıyısına bırakır onun ülkesine koskoca bir uykunun ardında bir ormanın ardında karıncaların olmadı mı en çok onu sevdim saçlarını kurutmağa yaz güneşi olmadı mı ellerini sevdim gülüşlerini ateşler yaktım ısındım karanlığında yoluma çıktıkça gözlerinin akşamı ne ürkek ne büyük olduklarının akşamı sevdim çağrıladım ben seni ******* günler yalnız olduğumun kıyılarında aydınlığı sürüp giderken yan yana gelmelerin dedim elleri kim bilir kimin elinde saçları dudakları kim bilir kimin |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:38 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.