![]() |
sen gittin ya şimdi hayallerim solar şu gülen gözlerim *******e mahküm olur çektiğim en büyük acı senin paha biçilemez hasretin olur sen gittin ya şimdi yağmurlar yağmaz olur yeşeren umutlarıma solar gönlüm geçmişine bile ağlayamaz kanayan bu yarama senden başka kimse merhem olamaz sen gittin ya şimdi koskoca dünya bana düşman olur güllerin başı boynu bükük kalır onlarda utanır ağlayamazlar sen gittin ya şimdi önce hayallerimin ümidi kırılır senden aldığım hatıra inan ki yüreğime dert olur sen gittin ya şimdi içim kanar , gözlerim dolar ellerim çaresiz yüreğim tutuk kalır sen gittin gideli gözlerim geçmişi unutamıyor artık sen gittin ya şimdi bu aşkımıza o yaşanan anılarıma ne olur bunu düşündün mi hiç azda olsa bunu yüreğinin sesine sordun mu hiç sen gittin ama ben senden gidemedim yaşanan bu aşkı kalbime gömemedim yıllar geçse de üstünden seni asla ama asla affetmeyeceğim ŞiiRLeRiMLe GöMüLeCeK aDıM |
Artık Gitme demiyeceğim,
zaten İyice Hazırsın bu sefer, Herşeyi yanında götür! Anılarımızı umutlarımızı Sevgimide Al Belki Lazım Olur... Tek kelime etmesem diyorum. Ama Etmeliyim... Sana bilmediğin bir şeyden bahsetmeliyim Kendimdenn! Evet onca zaman tanıdığını zannettiğin benden. Hırçın yanımı gördün daha çok Oysa öyle uysal bir çocukmuşum ki; Neydi neydi beni zaman zaman hoyrat yapan Sanırım Düşünmedin... Birini ayrı tutsamda renklerin hepsini sevdim. Mevsimleri de... Aslında çok şey var sevdiğim, Kavgalar ve savaşlar dışında Biride niye olursa olsun vedalaşma anları... İsterdimki uyumlu halde yaşasaydın daima Ama bana hep vurgun saatlerinde geldin ya da sen vurdun!.. Uzaklara bakardım uysal çocukluğumda İçimde dolmayan derin boşluğumda denizden gelecek bir gemi bekledim durdum sonra yıldızlara baktım yıllarca ve sen sandığım bir yıldıza Kadınlar erkekler çocuklar şehirler tanıdım çoğunu da sevdim; Aşklarımda oldu Hemde uğruna ölebileceğim aşklar! Ama En Çok seni Sevdim! Ve Şimdi gidiyosun Evet Git! İçimdeki melek sana dua edecek Sanırım kahrolmayacağım bu veda sahnesine Senin Baban Öldümü? Bu gidiş, bu gidiş ölümden beter olamaz!!! Hangisi doğru bilmiyorum. Seni uğurlayıp öylece kalmakmı, Yoksa benim uyumamı bekleyip gitmen, benimde sensiz sabaha uyanmam mı? Bence şimdi git Hayır gitme! Yani Gitte, önce üstümü ört, Ben uzanayım şöyle ışığı kapat git. Hayır hayır! Gitme! Yani Gitte de, Işığı yak git, Ben karanlıktan korkuyorum da... Hem sensizlik hem karanlık bu kadarı fazla Üstümü de örtme bu şefkatte fazla Işıkların hepsi açık olsun İçim burkuluyor Sen nasıl gidersen git!... Dur! Burayı iyi dinle, Bir kez daha söylüyorum Ve son kez, Seni seviyorum Sen giderken ben içimden haykıracağım Kusursuz bir aşktı bu diye Kusursuz bir aşktı sana büyüttüğüm! Sen ne yaşadın, Bilmiyorum... |
Uyku tutmaz *******i,
Sensizlik, zemheriden beter, Sanma ki, isyandır söylediklerim, Senden bihaber değil kelimeler, Geceyi seninle süslerim. Yıldızlı elbisesini hüzün giyer, Efkarımı dağıtır, güzel gözlerin, Bu sıralar bir üşümek içimde, Baksan yüreğime, sanki Antartika, Neyse ki buldum çaresini, Uykusuz *******in ayazında, Sıcak bir ülkede düşlüyorum seni, Bildiğim gülümsemen yüzünde, Gözlerinde gördükçe kendimi, Bir çöl sıcağı buluyorum yüreğimde, Velhasıl seninle ısıtıyorum içimi, Ne zaman ümitsizliğe düşsem. Rüyalara atıyorum bedenimi, Alabildiğine güzel bir hayat, Açıyor kollarını, sarıyor bizi, Derde yer kalmıyor düşlerde, Hissederken pamuk ellerini, Hiç düşmesem diyorum bu düşten, Uyanmak derdi olmasa hani, Seni doyumsuzca yaşamak varken, Açmak zorunda kalmasam gözlerimi, Mecburum bu acıya, istemesem de, Dünya sensizde dönüyor ne var ki, Kimine göre son, kimine göre başlangıç, Söylemek istediğim ölüm, Gelecekse bir gece erkenden, Özlemlerimin son bulduğu gün, Vuslatımızda gelse, ben kollarında ölsem, O zaman ne üşümek bilir tenim, Yokluğunun ayazında, Ne haberdar olurum kederden, Efkarımı dağıtan gözlerine bakıp, Kollarında ölümü karşılarken, Bilmem, gökkubbe düşse üstüme, Aşkın enkazı altında kalışlarımı, Gülümserim o an geceye, Sarılmış olan yaralarımı, Kanatamaz dost bildiklerim, Sen var olursun yanımda, Bu yüzden güzel olur ölmelerim. Son nefesimi verirken kollarında. |
gece karanlıktı
senden ayrılma zamanım yaklaşan bir yalnızlıktı henüz yakın konuşuyorduk tebessüm dudaklarında ayrılık öfkesi gözlerimdeydi yinede karanfil sundum sana sen ürkek dudaklarınla uçurdun hüznü gövdenden belkide duygularım dağdan ılık iniyordu ürkek ve titrektin ben üşümüyordum sana olan sevgim bütün zamanlardanda öteydi ama talan edilmiş bir aşkın ortasındayım yani kanlı bir hüzünle taşıyorum seni omuzlarımda sonra ay çıksa da uçsak deli rüzgârlarla gök-bulutlarının arkasına diyorduk ikimiz: içimizden baktık ki ay tutuldu kar da yoktu kuş sesleri deniz kokusu karanlık ve yitip giden bir hayatın çelik gözlerindeydik sonra denizde gölgelendi yağan iklimsiz bir yağmurdu: tam üstümüzde umutla ve şifresiz baktım gözlerine: kirpiklerin ıslak dudakların öpülesiydi o an bir kitap olsaydı yanımda birer birer yırtıp atardım bildiklerimi sonra seni denizi olmayan bir dünyaya yerçekimsiz bir sevdaya götürürdüm ve tanıklık etmesi için bütün yıldızları ayağına indirirdim bildiğim bütün kaygıları elimin tersiyle yırtılmış sayfalara gömerdim ve zulamda sakladığım bütün derinlik sözlerini o an kalbime atardım belkide kanıyordu yüreğin ama inan ki okşardım seni gece karanlıktı baktık ki ay tutuldu gördüğüm sen değildin yüzü buluta batmış bir deniz gibiydin akmaya hazır yaşlar vardı gözlerinde bense patlamaya hazır bir atom olmalıydım kendim olmadan ayrılacaktım senden ama bulutlara gizledim kendimi ki yüzün gülüyordu oysa sevişmenin tam vaktiydi |
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var sımsıcak bir merhaba diyecektim başımı usulca dizine koyacaktım dört gün dört gece susacaktım yağmur sönecekti yanacaktı sameland seferden dönecekti duvardaki saat duracaktı kalbim kendiliğinden duracaktı ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var emperyal otelinde bu sonbahar bu camların nokta nokta hüznü bu bizim berheva olmuşluğumuz bir nokta bir hat kalmışlığımız bu rezil bu çarşamba günü intihar etmiş kötümser yapraklar öksürüklü aksırıklı bu takvim ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var sesleri liman sislerinde boğulur gemiler yorgun ve uykuludur sabahtır saat beş buçuktur sen kollarımın arasındasın onlar gibi değilsin sen başkasın bu senin gözlerin gibisi yoktur adamın rüyasına rüyasına sokulur aklının içinde siyah bir vapur kıvranır insaf nedir bilmez otelin penceresinde duracaktın şehri karanlıkta görecektin karanlıkta yağmuru görecektin saçların ıslanacak ıslanacaktı kış *******i gibi uzun uzun tek damla gözyaşı dökmeksizin maria dolores ağlayacaktı istanbul'u yağmur tutacaktı bütün bir gün iş arayacaktım sana bir türkü getirecektim kulaklarımız çınlayacaktı emperyal oteli'nin resmini çektim akşam saçaklarından damlıyordu kapısında durmanı söylemiştim yüzün zambaklara benziyordu cumhuriyet bahçesi'nde insanlar geziyordu tepebaşı'ndaki küçük yahudiler asmalımesçit'teki rum kemancı böyle rüzgarsız kalmışlığımız bu bizim çektiğimiz sancı el ele tutuşmuş geziyordu gazeteler cinayeti yazıyordu haliç'e bir avuç kan dökülmüştü emperyal oteli'nde üç gece kaldık fazlasına paramız yetmiyordu gözlerin gözlerimden gitmiyordu dördüncü gece sokakta kaldık karanlık bir türlü bitmiyordu sirkeci garı'nda sabahladık bilen bilmeyen bizi ayıpladı halbuki kimlere kimlere başvurmadık hiçbiri yüzümüze bakmıyordu hiç kimse elimizden tutmuyordu ben hiç böylesini görmemiştim vurdun .... kanıma girdin ..... kabulümsün. |
seninle hiç istanbulda olamadık
göremedi istanbul ikimizi ne emirgânda bir semaver tüketebildik ne aşîyanda hüzün bir tepeden seyretmek için bu güzelim kenti ne çamlıca kısmet oldu ne piyer loti hiç bir vapur taşımadı bizi marmarada bir güvertede seni liseli aşıklar gibi dakikalarca öpemedim ellerini avuçlarımda tutup ta içimi dökemedim şöyle bir elimi atıp ta omzuna kolun belimde yürüyemedim seninle beyoğlunda bir sinema ya da tiyatro koltuğunda parmak uçlarıma değmedi dudakların pasajda arjantinleri çekip nevizadede bir iki tek atamadık doyulmaz uykulara bir türlü yatamadık seninle hiç istanbulda olamadık duyamadı istanbul sesimizi sahaflarda yorulup ta kitaplara bakmaktan çınaraltında mola veremedik karışıp çılgın kalabalığına kapalı çarşının tadına varamadık bir öğlen rakısının ya da sultanahmette bir müzeyi. gezip dostlara uğrayamadık gülhaneden uzanıp sarayburnuna intiharı düşünemedik enine boyuna ne lâleliden geçebildik sevgilim ne kendimizden bir çalgılı kumkapı meyhanesinde ağlayamadım doyasıya sımsıcak göğsünde eski istanbulda gezdiremedim seni yemişte, asmaaltında ne kaldırımlarımı gördün ne çayhanelerimi ne çocukluğumu bildin ne gençliğimi seninle hiç istanbulda olamadık saramadı istanbul hiç bizi çılgınlar gibi dolanamadık otobüslerle trenlere binemedik bırak bütününü bu koca kentin sadece bir tek semtin içinde bile olamadık istanbul hiç doymadı bize bir tanem biz de ona doyamadık |
Ask Için Tesekkür Ederim
tesekkür ederim bana ilk defa aski tattirdigin için bana severek yasamayi ögrettigin için hayata simsiki sarilmayi gösterdigin için tesekkür ederim bana sevgiyi hasreti aciyi tattirdigin için beni kiskanç ve nazli bir kiz yaptigin için bana bir bakisinla hayati toz pembe gösterdigin için tesekkür ederim az da olsa bana kalbinde bir yer ayirdigin için beni birazicik olsun sevdigin için bana unutulmazligi kanitladigin için tesekkür ederim gözlerimi açtigin için son kez tesekkür ederim kalbimde kapanmayacak bir yara açtigin için BU TESEKKÜRLER AZ BILE |
Ask Miydi O?
Ask miydi o, askimsi bir sey miydi Neydi çekip kendine, beni baglayan Kanatan dudagimi, tenimi daglayan Elleri ta içimde o dev miydi Etime bir alev degmisçesine Nasil da yakardi öptügü zaman Bir su gibi akip gitti avuçlarimdan Yorgunum simdi bin yil sevmisçesine Hani o yalniz benim olan gül, kirmizi Gözlerimin önünde açilan sonsuz bahçe Hani, o var olmalarimiz öpüstükçe O delice sürdürmeler yasantimizi Hiç doymamak oysa, tene, kokuya, aska Sarildikça güçlenmek, bütünlenmek Kudurmus arzularla zamani yenmek Ve en kuytularda bulusmak korka korka Kimi gün utanmak otlardan, çimenlerden Kimi gece mihlamak gölgemizi duvara Varmak için o sevgiyle açilmis kollara Apansiz düsmek yükseklerde bir yerden Oydu iste alistigim, özledigim simdi de Sevgice bir tutku, askimsi bir yakinlik Avunmak... Kirik dökük anilarla artik Kimbilir? o ******* yasanmadi belki de |
Ask Diyorum
Bir ask perisi el vurunca bana; Coskun çaylar gibi aktim gönülden. Bir güzel gülerek naksetti cana Sevinçten boynumu büktüm gönülden. Mücerret bir güzel; yerde mi gökte, Tam kavustum derken gördüm ufukta, Mutluluk aradim sohbette askta Kibiri ve hirsi yiktim gönülden. O ipek saçlarin döndürdü yoldan, Çok çile çektirdi bir gonca gülden, Bahsettikçe dostlar böyle güzelden Ask üstüne siir yaktim gönülden. Ne sirin yaratmis "Yaradan" seni, Görmek için memur eylemis beni, Ask ile geçirmek için devrani Umutla hep sana baktim gönülden. Bilmem ki nerdesin güler mi yüzün? Cennete bir köprü olur mu gözün? Vefa var mi, bal mi, diken mi sözün? Bu kadar naz yeter çektim gönülden. Bilse degerimi sahlar alamaz, Ressam Halil, mevki, makam dilemez Ayak tutmaz, kaçma güzel gelemez Ben de bir gonca gül koktum gönülden. |
"// Yüreğinden Uzaklarda Yaşanmıyor //_
Burada yağmur yağıyor Aralıksız yağıyor günlerdir Ama sen yine de şemsiyeni Almadan gel ilk otobüsle. Buğulanan camlara usulca Yüzünü çiziyorum ki yüzün Bir yağmur damlası olup Düşüyor yapraklarına gülün. Güller de bozamıyor bu uzun Karanlık sessizliğini kentin Anılarını yitiriyor sokaklar Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları. Tarih de kekemeleşiyor bazan Ki o zaman aşktır tek bilici Aşksa yürümek gibi bir şey Duyabilmek kuşların gelişini. Anısı bizsek eğer bu kentin Unuttuğu türküler bizsek Acıyı rehin bırakıp bir güle Anımsatmalıyız bunları bir bir. Sonra yürümeliyiz seninle Sokaklara caddelere çıkmalıyız Belki bir aşktır bu kentin Belleğini geri getirecek olan. Burada yağmur yağıyor ama sen Şemsiyeni almadan gel yine de Özletiyor bu çılgın sağanak seni Sırılsıklam özletiyor biliyor musun ? |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:49 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.