![]() |
Ne Olur Bırakma
Yüreğimin doruklarından kopup geldi bu sevda. Karşı koyulmaz bir çığdı, Önüne ne çıktıysa yıktı yıktı... Hiç acımadı... Öylesine hızlıydı ki... Bir ses duyabilse, Biri bir ses duyurabilse belki de duracaktı. Kimseyi bulamadım çığımdan kurtaracak. Kimseye soramadım benim çığımı kim durduracak. Tam dondum diyorken, Güneşe,muhtaç gözlerle yalvarırken, Bir ses duydum sonunda, Düşüp durduğum doruklardan. Üç heceydi adın... Bütün harfler, Bütün kelimeler, Bütüm cümleler hep senin yanın. Konuşmak hiç böyle olmamıştı. Hiç bu kadar can bulmamıştı. Ya da bir ömürlük sevda, Bir insana hiç bu kadar yakışmamıştı. Ne bileyim, Yüreğim iki değil de, Adın gibi hep üç hece attı. Bu yürek koskoca bir dağa ihanet edip, Yaramaz insanlar gibi çğını yarı yolda bıraktı. Ve güneşin ilk ışıklarına sarılıp, Yüreğine sımsıcacık bir sevda damlası bıraktı. Karıştırma sakın onu koca bir okyanusla, Bir damla da olsa avuçlarındaki, Yüreğimden senin için firar etmiştir unutma. Unutma onu başka kışlarda. Ve bırakma onu avuçlarından toprağa. Yoksa bir çiçek yetiştirirsin, Bedenimin zar zor sığdığı bir karış toprakta. Ali Yeşil |
Ned(T) en Değişiyorsun
Yorgun bir nehir olmuşsun, Akmıyorsun. Buz gibi soğuk, Durgunsun. Kalbin eskisi gibi değil artık, Tenin aralıksız örtülmüş,örtün yosun. Yatağın cehennem çukurları ya, Sen daha ateş nedir -H-iç bilmiyorsun. Ben hariç herkes ellerinden tutuyor da, Düz yolda sendeliyorsun. Ten değişiyorsun ölümüne, Yabancılaşıyorsun. Ali Yeşil |
Nefes Sebebi
bir gülüşündür benim ömrüm. ya da bir hüznün, benim dünden ölümüm. dün gece gördüm ömrümü. banaydı işte senden gelen herşey. yalnızca banaydı bir can ölümü. neyim olduysa o vakitteydi. geceydi, soğuktu, ve ay da olması gereken yerde yoktu. korktum... ve ben senden sonra hep yok oldum. hep sen oldum. sorardım önceleri herkese yok nedir diye, şimdiyse beni gösteriyorlar, işte yokluğun ta kendisir diye. bilmezler ki yokluğun varlığını! ya da yokluğa varlığın açtığı yarayı... bende bilmem beni seni bildiğim gibi, zorla öğretselerde farketmez, sensin işte nefeslerimin sebebi. Ali Yeşil |
NiSaN
aylardan nisan. az kaldı ömür bitiyordu sen durdurmasan. umuduma bir tutam sevda istedim senden. senden, bir ay bir ömür kadar uzun olmasın istedim, ve ömrümü nisanın ortasında bir güne değiştim. ne farkeder ki bundan sonrası? duyacağımı duydum ben ta gökyüzünden. her yağmur damlası ayrı bir ömür indirdi gözlerinden. nisan yağmurlarında değil de ben, gözlerim yüzünden ıslakken, binlerce kez ölüm olsa diye geçirdim içimden. her defasında ölüm istedim ben senden. her defasında yüreğine gömülmek... nisandı ellerimi yıldızlardan çağırdığım ay. o zamanlar, yıldızlar koskoca bir dilek ormanıydı içinde kaybolduğum. şimdiyse dileklerim kabul oldu nisan ayında, kaybolduğum yerlerde senin oldum. bilirim, bundan sonra yaşanmaz böyle bir an, yaşanmaz bin yıl yaşasan böyle nisan. Ali Yeşil |
Oyun
Bu dünya bir oyunmuş, Mecbur oynayacakmışım. Ooo piti piti diye sayıp, Ebe ben olacakmışım. Ve, Saklananları bulacakmışım. Bak sen şu işe! Ya kendim nereye saklanacak mışım? Diye bağırdım saklananlara, Hiç göremediğim sokaklara. Nasıl desem? Gözlerimi kapatıp, Yüze kadar sayıp kendime gelsem. Önüm arkam...Birkaç saçma söz daha. Bir ebe yetmez ama, Oyunun kuralı bu, Mızıkçılık yakışmaz bana. Biliyorum, Gayret etsem herkesi bulurum ben. Yeter ki önce, Kendimi bulayım tez elden. Hadi buldum diyelim... Ve hayal bu ya, Bir kişi kalsın saklanan karanlıkta. Dünya bu,oyun bu, Yine de tek kişiyle bile çalmak çömlek patlar sonunda. Ali Yeşil |
Öldür İstanbul...Öldür
Bilmiyorum İstanbul seni, Hiç bilmiyorum... Boğulmuyorum ki denizinde, Kalabalık insanlar arasında kaybolmuyorum ki caddelerinde, Uyumuyorum ki dizlerinde. Yazık,gördüğüm rüyaların hiç birisinde yoksun. Söye bana ahir-kelamını, Sen kimleri kimleri yuttun da,tek bana mı toksun? İstanbul! İstemez mi deniz gözlerin beni görmeyi? Bir lokma ekmek çok mu kursağıma, Ki; Taşın toprağın altın diyorlardı senin için hani. Hani sen herkesi, Basardın bağrına bir ömür hasret kalınmış evlat gibi. Ana gibi... Hani sen ağlatmazdın beni denizlerin varken? Hani yeterdi? Hani dağların taşların yıkılmazdı üstüme, Şimdi ne oldu da sırtım kalkmaz oldu yerlerden, Ne zaman vazgeçtin sen verdiğin sözden? Söyle bana vefa nedir bilmeyen; Kolay mı unutmak? Evladını toprağa evlatlık bırakmak? Bir avuç toprağa sığdırmak. Kolay değilmi,çok kolay... Öyle ki, Sen kimleri bıraktın ardından. Kalmadın ki sahibine,bana kalsan. Ah seni avuçlarıma bir alsam. Her yeri,senden gayri her yeri yaksam, Sonra da çıkp yedi tependen birine dünyanın katline baksam. Ve senin yüzünden, İntaharı aklıma mıh gibi çaksam. Sevinme öyle deliler gibi, Sevinme sende öleceğim diye. Rüyalarımda sana hasret kalacağımı bile bile, Düşmeyeceğim mavi gözlerine işte. Örtmeyeceğim yeşilini üstüme. Bir damla yağmurunda yıkanmayacağım teneşirde. Ben sana küstüm İstanbul, Sen bilsen de,bilmesen de... Küstüm işte... Niye mi? Niye? Kirlendin diye. Her gün toprağına kan düşürtüyorsun diye. Şehitlerimizin kanıyla yeşerttiği seni,kendini parça parça budatıyorsun diye. Teninin yaşamsı kokusuna hasretlere ölüm kokuyorsun diye. Seni canı gibi sevene bir lokma ekmek vermiyorsun, Soğuktan donduruyorsun diye. Zalime binbir lokma verdiğini de sakın inkar etme. Bir de yalancı olma bari gözümde. İstenbul! Ne olur birazcık vicdanlı ol. Birazcık vicdanlı ol da,öldür. Göklere çıkarttığını teninin yedi kat dibinde süründür. Denizlerini şahlandır bulutlara da öldür. Günahsa cana kıydığın,günahın ahirette benim yükümdür. İstanbul! .. Bu sana ilk ve son sözümdür; Birazcık vicdanlı ol da öldür. Biliyorum canını acıttılar bunun adı zulümdür. Öyleyse durma öldür. Ocakları her daim haramla yananlarının ocaklarını söndür. Ceketi olmayanı değil,ateşi mazlumun bedeniyle yananı zemherine düşür. Sen en iyisi ölmeden önce öldür. Hem; Yaşamak için değil ki bu katliam. Bu, Ölmemek için katli-ferman. Ali Yeşil |
Öldür Kendini
bekleme artık beni aşk bitti. giden gitti. herşey boşa, bitir hayallerini. bir zamanlar benim yaptığım gibi biten aşklara,zor kolay ölümlere ağla. sensiz *******e ağla. biraz da olsa benim için de ağla. üzgünüm acıyamam gözyaşlarına. tutamadığım ellerinle yarala kalbini. yada öldürdüğün gibi beni, sende öldür kendini... Ali Yeşil |
Ölüm Anlık
Artık, Yaşanacak olan, Ayrılık... Sonra, Ölüm. Anlık... Katil, Sen. Yüreğim tanık... 04.12.06 pazartesi Ali Yeşil |
Ölüm Ölmez mi Hiç?
Gidecek olsam benden, Sana... Kendimi öldürecek olsam, Yine sende ölürüm. Ölümlerden ölüm beğendim Ve ben, En zor en kolay ölüm diye seni seçtim. Çok da sevindim. Öyle ki çocuklar kıskandılar, Geç kalan yağmura kuru toprak bile sevinemedi benim kadar. Bir görseydin sende nasıl öldüğümü, Ya da bilseydin sen sende ölmeyi, Sevinirdin belki sende benim gibi. Nasıl bir ölüm bu? Nasıl bir infaz? O sevinçle ölür mü ki insan? Ölümü öldürüp, Çıkmaz mı yerin yedi değil yetmiş kat altından? Ali Yeşil |
Ölüm Rengi Elde Avuçta
çekip gitttiğinden beri, ölümüme, yaşamına, soluyorum en kısa nefesleri, bir demet acıyla. bir kaç tutam da hüznüm var, kırık kanatlarımda. kanatlarımdan ayaklarıma dökülmüş, en kırmızı, en kanlı bereler. uçup bir dala konmak mı? ayağa kalkacak olsam dağ bedenim sendeler. yıkılmaz ya bu dağ birçok kıyametle, yıkarsın sen bambaşka bir el değişinle. yıkarsın buz gibi bir taşın üstünde. dört omuzla, dört nala. sen nereye istersen, oraya. son durak çıktımı kalabalığın önüne, bir kişi kalmaz ki bu son seferimde. yine sensindir işte, beni bilmediğim yerlere gönderen elleriyle. herkes ölü bedenimden korkar, herkes kıyıda köşede. sense, benim gibi ölü durursun bir el değişi hasrette. yaşarken ellerine değemeyen ellerim, şimdi kırmızı bir bez parçası içinde hapiste. kefen rengi kırmızı olmaz mı? oluyormuş gülüm sen isteyince. gül dediğin dikensiz de olsa, çiçeğinin kırmızısı siniyormuş ele avuca. en çokta yüreğe. ve ölümden beter oluyormuş sensizlik, ellerimi kefenden çıkartıp ellerine değemeyince. Ali Yeşil |
Ölüm! Seni Bağışlayacağım...
Kim varsa ellerimde tutamadığım... Gözlerine bakarken ölümlere bıraktığım... Başka ellere kaptırdığım... Susuz diyarlara saldığım... Ateş kokan sulara zorla yelken açtırdığım... Tahtaları kırık,küreksiz bir sandalda yolculuğa çıkardığım... Kaçbin yıl beklediğimi bilmediğim,keşke sonsuz yıl daha bekleseydim dediğim... Keşkelerimin bitmemesine sebep bildiğim... Her gece benliğime yenik düşecekken,kendimi bir yürekle karıştırdığım... Benim yarınlarım yok, Beni yarınlarda bulduklarınızda aramayın. Benim yarınlarım yok, Benim... Kimsem... Yok... Siz beni buralarda bugünlerde bırakın. Bırakın da gözlerim yaşlı seyredeyim son defa batan güneşin renklerini, Bırakın da sigara dumanıyla dolu içim,gecenin haylaz kokusunu hapsetsin son defa. Ellerim titremesin yanımda olmayın da, Darağacının altındaki, Üç bacağı kalmış tabure çoktandır miras bana. Yağmur denilen bereket,ilk defa kurutsun bir şeyi; Kanımı damarlarımdaki. Yavaş yavaş soğusun bedenim, Aklım ihtiyarlasın; Ben nerdeyim? Ben kimim? Sorularıma kimse gibi bende cevap bile veremeyeyim. Ben ne bileyim ben kimim. Ben hiçbir şey değilim. Yanında yoldaşı olmayan karanlığa doğru yol alan, Yalnız adamın biriyim. Ben kimsesizim. Kim biliyor ki, Ben nicedir ayak izlerimi silerim. İzlenmektir tek korkum. Tek korkum takılması ardıma birinin. Gidin be, Gidin... Gelmeyin. Ben taşıyamıyorum kimseyi,yorgun ellerim... Dene demeyin, Çok denedim ama ellerimden kanlar aka aka hep yitirdim. Biraz gayret demeyin, Yok ellerimde,ayaklarımda dermanım,takatim. Ben Felaketlerin Efendisiyim... Bilir misiniz ben daha önce kimleri kaybettim. Kimleri toprağa terkettim. Neleri ellerimin tersiyle ititim. Gel dediler, Bir kerecik durul dediler,denedim. Kendime söz dinletemedim. Ben daha önce kimleri kimleri kaybettim. Söyleyeyim mi? Kimi sevdiysem her birini. Kimisini aniden. Kimisini, Hissedemeden, Derinden, Yıllarca süren. Ve yıllar sonra bir gün yine aniden. Sen onca yıl sev, Onca yıl kendini unut, Bir kuşun kanadında bi dünya sevgi tut, Ve sonra gel kaybettikten sonra herşeyi, Deki yarınlar umut. Yok,yok, Umutu unut. Bir kuşun kanadında tuttuğun sevgiyi özgür bırak, Vakit varken yol alsın,gideceği yerler ırak. Ve bırakma kendini kimsenin yüreğine, Birinin yüreğini alayım,mühürleyeyim içime hiç deme. Eğer benim gibiysen, Attığın her adımda kaybediyorsan birini, Felaket getiriyorsa gölgen, Ardında bırakıyorsan sevdiğini, Boşver sen yarınlara umut ekmeyi. Yeşermez, Büyümez, Ve kimse senden sonra ölmez. Ah ölüm, Tenin tenime hiç mi susamaz? Yolun yüreğime neden hiç uğramaz? Neden kokun yerimi yurdumu bulamaz? Kıyamet kopsa alamayacaksın değil mi beni? Diri diri toprağa koysalar, Biliyorum, Nefesin bir yolunu bulur beni yine oyalar. Hiç mi gelmeyeceksin, Hiç mi bilmeyeceksin bedenimin,ruhumun lezzetini, Bedenimi tonlarca ağırlaştırmak seni sevindirmez mi? Yetmez mi sana Son nefesimin soğukluğunu hissetmek, Çırpınışımı izlemek. Yoksa sende mi korkuyorsun beni takip etmekten, Ölmekten. Söz ölüm,seni bağışlayacağım. Herkesi öldürdüm seni yaşatacağım. Ben seni yarınlara taşımayacağım, Çünkü benim yarınlarım yok, Bundan sonrasına karışmayacağım. Ayaklarımın altı çiçekle bezense ben kaçacağım. Olurda bir gün elsiz kolsuz biri, Sevdiğine çiçek verecekse, Ve bana da; 'ne olur yardım et,ellerim yok, sen kopart; derse, Çaresizim derse acımayacağım. Acımayacağım sevdalara. Bir çiçek solmasın, Koparılmasın, Tüm sevdalar yerin dibine batsın. Yeter ki, Bana uğramasın, Uğramasın ki sonunu bulmasın. Yoksa öldürürüm. Ya ömrümde, Ya gönlümde. Ya bir mezar taşında, Ya da bir başkasının omzunda. Yine yalnız bırakırım ben beni kendimle, Yine ölümsüz, Yine ölümlü bildiğimle... Ali Yeşil |
Ölümü yaşamak
Sorgusuz, Sualsiz ser kaldı ellerinde. Telaşsız, Bir yerde, Yerde... Yavaş yavaş son işlemekte, Bedenime, Nakış nakış, İnce ince. Sızı bu, En ağır olduğum zaman, Gece. Bu sızının adı sevda değil, Bundan böyle, Son kere, Çile... Ve; İki bedenin tekilliği değil, Bu,ölümü yaşamak gizlice... Yalnız, Ama yine de seninle... Ali Yeşil |
Ölümün Gidesi Yok
Gözyaşlarımız yağmurlardan çok. Sanki toprağın hiç mi hevesi yok? Boşver gülüm sen, Ölümün bu defa gidesi yok. Ali Yeşil |
Ömürlük Gözyaşı
dündü sanırım, biri bir el tuttu. ve gözyaşları, o anda koskoca bir yüreği yuttu. boğulmaktan kendini alamadı iki çift göz. ilkti de belki ondan desem, bilirim, sondu da bu ölmeden. bir el değişi öldürdü işte bir çift gözü. geriye ise bir karış toprağa, kalan gözlerden bir ömür gözyaşı düştü. Ali Yeşil |
Önce kırkını yen
Bağışlasaydın ya yine herşeyi. Ufacık bir su birikintisinde gördüğüm yüzüm, Seni ben bile tanıyamam ki. Böylesine ağlamaya alışmış, Sırılsıklam gözler, Yazık kimin ki? İhtiyarlamış, Toprağa bir adımı kalmış ten... Sana gitme desem? Olmaz mı diyeceksin? Ben yerimi bilirim... Ya sen nerdesin? Belki bir ufuk çizgisinde pembesin. Belki bir güvercinin kanadı, Belki de elsiz kolsuz bir sancı. *******in kimsesiz bekcisi ben, Sıcak bir yuvanın el üstündeki bebeği sen. Gitme,ilk önce kırkını yen... 11/12/05 Pazar Ali Yeşil |
Özenti
Bırak onu gitsin cansız bir beden soğukluğuyla, Giderken o dönsün arkasını ilk defa. Üzülme sen, Bil ki sen göreceksin onu son defa. Bırak,sevdayla değilse de bile yine hasretle yeşersin yüreğin, Kurak topraklaraysa onun teni özensin. Bir damla gözyaşı da doğmasın onun gözlerinden, Yeter bu sevdaya nasılsa akan gözlerinden. Bırak, Sevdayla değilse de bile yine hasretle yeşersin yüreğin, Kurak topraklaraysa,onun teni özensin. Ali Yeşil |
Sana Ağlarım
Sen daha toprağımın yerini bilmezken, Ben kara yerlerde sana ağlarım, Başka hiçbir şey düşünmeden. Ali Yeşil |
sana ma-H-kum olmak
Kaybolmak uluorta, ________bir yalnızlığın koynunda, Garkolmak, ________küçük su birikintileri arasında. Düşmek belki, ________yukarıya, Belki de çıkmak, ________yerin yedi kat altına. Çelişkidir bu, ________hiç bir zaman anlayamadığım, Ben kendimi bildim bileli, ________zaten imkansız olmayana hiç ulaşamadım. Bir gün takılıp gidiyorken ________bir başkasının ardına, Yine herzaman olduğu gibi, ________yanımdan geçen sana aldandım. ________Ve ________Sonra, ________Yine, Kaybolmak yanında, ________mahşer günü yalnızlığında, Ayyuka çıkmak, ________okyanusun dibinden,ayağıma bağlı taşlarla. Düşecekken uçmak belki, ________kanatlarım kırık olsa da. Çaresizce sana mahkum olmak, ________özgürlük avuçlarımda açsa da. 18.12.06 pazartesi Ali Yeşil |
Sanki Herkes...
Ekinler bitmekte her mevsim şükür demesekte,toprak ve suyla, Biraz güneş lazım ona,yakıcı,yaratıcı,kırmızı,geceden çalıntı. Ekinler bitmekte bir sebeple,acımadan koparıldıkça yine de, Bitmekte güneş yandıkça,yok olmakta biz değmekten vazgeçince sevdalı bir ele... Sular durulmakta; kıpırtısız,çalıntı bir sahranın koynunda, Kalmakta gemiler yolun yarısında,rüzgarlar ağlamaklı,kendi başına. Sular duruldukça durulmaması lazım gelen bir molada,yakalanmış orada imkansız bir fırtına aşkına, Aşkın deliliği tutmuş sebep bu,tutmuş da,ezelden-ebede yok bu yüzden aklı başında. Mezarlar yapılmakta böyle olunca aşk uğruna,canlar uluorta ama değil çalıntı, Açılıp açılıp yorgan gibi,bedene kapanmakta hiç açılmamacasına kapıları. Mezarlar yapılmakta topraklar üstüne,ayaklar altına,süslü,okunaklı ve kilitli, Okumak yasak değil de mezar taşlarını,herkes sanki ilkokul bir tasdikli. 190207 pazartesi Ali Yeşil |
Sen Bensiz Ölümü Bilemezsin
Bensiz geçecekse ömrün, Sen kimsesizsin,ağla... Ellerin bulamayacaksa ellerimi karanlıkta, Senin ellerin yok,anla. Bensiz ezeceksen kara toprağı yapraklarıyla, Mevsim yapraksız karakış boşuna uğraşma, Ve hatta, Toprağın örtüsü de bembeyaz sırtında. Toprakta bir kucak bulup saklanmak için, İstersen toprağın üstünden örtüsünü çek sevgilim. Çaban boş yere, Sen bensiz ölümü bilemezsin. 18.12.06 pazartesi Ali Yeşil |
Sen Cemre
Sonra, Senin yüzünden dünya dönmüyor da. Gün batımındaki kızıllık, Rengini kaybetmiş artık. Güneş görmüş yüzünü de, Şimdi ahbap olmuş geceyle. İklimler değişmez olmuş, Sen cemre olup yüreğime düşünce... Ali Yeşil |
Sen Diye
göz gözü görmez bir karanlıkta, kendimi kaybettiğim gecede görsem seni. nasıl desem, daha önce hiç görmemiş gibi. ellerini bilmiyormuşum farzet. farzet ki; tenim teninin tadına hasret. sensiz aldığım her nefesin acısı, ömrümde sen diye bitse. ve, yine ömrüm başlasa sen diye. SEN ÖĞRETTİN BANA BİLDİKLERİMİ Ömürlük bir ölüm bu... Her an yaşayıp,her an yaşayıp... Ölümdür işte bana emanetin.. Senin içindir, Hiç durmadan, Hiç tebessümsüz ağlayışım... Bana öğrettiğin her şey sonsuz. Aşkın, Yakışın. Kimbilir, Sen öğretmişsindir ateşe de yanmayı. Yakıp ta yanmamayı! Ya da en mutlu anımda bana ağlamayı. Sen öğrettin canıma, Başka bir cana bağlanmayı. Ya da sessiz bir haykırışı... Sen öğrettin bana, En sığ gözlerde boğulmayı. Ve yokluğa karışıp, Sende hiç bilinmeyen bir sır olmayı. Düşüp kalkamamayı sevdirdin sen. İşte, Ellerine düştüm ben. Muhtacım artık sana bir yetim gibi. Muhtacım sana ölüm gibi... Şimdi dizlerinin dibindeyim... İstersen kaldır yerden, İstersen öldür beni bir an bile geçirmeden |
Sen ey Sevgili
Ey sevgili, Sen, Sessizliğimin sesi... Mahpusluğumun firar sebebi, Firariliğimin çıkmaz bir sokakta bitişi... Darağacındaki duygusuz celladım, Azrail'in yabancı nefesi. Sen kalabalıklara garkolan yabancı, Yaban ellerdeki yüreğimin tek tanıdığı. Sabahımın karanlık yüzü, Gecemin yeni doğmuş güneş örtüsü... Dört duvar odamın beşinci soğukluğu, Yanıklığı en kara ateşlerin. Yerin yerim,yerin cehennemim. Her durduğumda yürüme sebebim, Her yürüyüşümde nerde ellerin? Yalnızlığımla kardaş,yoldaş,sırdaş, Değilsin ki ey sevgili... Sen korkuların efendisi, Sen Azrail'in yabancı nefesi. Sen tüm yalnış bildiklerim gibi, Sen Azrail'in ta kendisi. Ali Yeşil |
Sen Öğrettin Ban
Ömürlük bir ölüm bu... Her an yaşayıp,her an yaşayıp... Ölümdür işte bana emanetin.. Senin içindir, Hiç durmadan, Hiç tebessümsüz ağlayışım... Bana öğrettiğin her şey sonsuz. Aşkın, Yakışın. Kimbilir, Sen öğretmişsindir ateşe de yanmayı. Yakıp ta yanmamayı! Ya da en mutlu anımda bana ağlamayı. Sen öğrettin canıma, Başka bir cana bağlanmayı. Ya da sessiz bir haykırışı... Sen öğrettin bana, En sığ gözlerde boğulmayı. Ve yokluğa karışıp, Sende hiç bilinmeyen bir sır olmayı. Düşüp kalkamamayı sevdirdin sen. İşte, Ellerine düştüm ben. Muhtacım artık sana bir yetim gibi. Muhtacım sana ölüm gibi... Şimdi dizlerinin dibindeyim... İstersen kaldır yerden, İstersen öldür beni bir an bile geçirmeden... Ali Yeşil |
SenBilSen
İlk gördüğün güneş sönmeden, Elini üşüten ilk çiğ tükenmeden, Aklım senden başka şeye ermezken, Dağların unufak olmasın üstümden geçmeden. Akşamların karanlık tiryakiliği sen, Sevdamın tek varisi sen, Bir rengini bilsen, Bir vasiyetimi bilsen... Ali Yeşil |
Sende Bittim
Aklımı sana kilitledim. Firarları bile zar zor engelledim. Öyle sevdim ki seni, Sonunda, Yasak ettim bana kendimi. Bir an bile düşünmek yok sensiz geceyi. Gözlerine bakmayı isterim, Korkarım. Bu kadar isterken seni görmeyi, Korkumdan köşe bucak kaçarım. Sözler aklıma hapislerde yoldaş. Bir hece hüzne kardeş. Bir tek söz var dilimde, O da adın. Gerisi yalan tüm harfleriyle. Büyütüp hasrete yolcu ettiğim acılarım, Ne kadarsa,hepsi bitti sende... Bende sende bittim. Acılarım terkedip giderken beni, Ardından bir bardak su dökmedim. Ali Yeşil |
Sendenim
Kimsenin bilmediği, Yaşayamadığı bir mevsimdesin sen. Ezelden gelmişsin, Ve ebedisin. Herşeyin varoluşu gibi, Bende sendenim. Bir nefesliğim. Senin olduğun yerde, Yağmurlar buluta dargın. Toprak güneşten sıcak, Ve yüreğim yıldızlar kadar darmadağın. Sadece ayışığı kalmış gözlerinde, Güneşse, Ayla girdiği savaşı kaybetmiş cehennemde. Ali Yeşil |
Seni Aradım hep
Zor,çok zor. Gözlerim buğulu kaldı senden sonra. Zor gülüm zor, Bir yetimin acısı gözlerimden yüreğime akmakta. Kimsesizleşmeye, Sessizleşmeye, Yüreğimi,anılarımdan bulduğum gözlerinle delmeye, Ve dilimde tesbih adınla, Hiçleştim sen diye. Sen diye geçtim dünya üzerinden, Kendimi kaybettim yazık; Sen,sen diye inlerken. Bir ağaç gölgesi bile yokken, Ateşler içinde yanarken ben, Seni aradım durdum hep, Misafiri olmayan bir kabirde yatarken. 09/12/2005 cuma Ali Yeşil |
Seni İzlemekteyim
Gücüm en çok hayallerimdedir benim. Bir masalda, Düşlerimde kahraman nedense hep benim. Ve budur bana lazım olan düşlerimde, Cesurca, Seninle gözgöze gelebilmekteyim.. Ardından korkmadan bağırabilmekte, Ve, Hatta karşına çıkacak kadar da ileri gitmekteyim. Metal,keskin bir nesnenin ağırlığındadır bedenim, Yaşamak ve ölmek gibi, Tutarsızca med-cezir bencilliğindeyim. Bir gece vakti düşümde yine kahraman benim, Yine kankırmızı,yine sessiz, Yine korkusuzca seni izlemekteyim. Ali Yeşil |
Seni susuyorum
Olmadığın günlerin hepsini yok sayıyorum... Kilit vuruyorum adının uğramadığı ağzıma. Gülmüyorum, Konuşmuyorum... Ve ben, Avazım çıktığı kadar seni susuyorum. Ali Yeşil |
Seni Yağmur Diye Sevdim
seviyorum seni, bulutun yağmuru sevdiği gibi. istersen süzülerek git bilmediğim diyarlara, istersen bırak beni gökyüzünde yalnız başıma. oralardan sevemez miyim sanıyorsun yağmuru mu? göremez miyim sence yokluğunu? benden kopup gitsende her defasında, yağsan dursan da bir başka kuraklığa, tekrar bende doğarsın sen her yok oluşunda. unutma, ben bulutum,sen yağmurumsun yakın uzaklarda... Ali Yeşil |
Seni Yaşadım
uzun zaman oldu kıyıya vuralı. bindiğim gemi daha limandan ayrılmadı. saate baktım, bir kaç dakika olmuş ayrılalı. biliyorum gözlerin şimdi ağalamaklı. denizde kaybolmadan ben, en deli fırtınaları yaşarsın sen. yalnız sen mi, yaşadığın fırtınanın sahibiyim ben. neleri batırıyor bu yürek bir bilsen. işte bu fırtınada savurdum kendimi yanına. kırık dökük bir sandalda seni taşıyabildim. kendimi boğdum seni yaşadım canımda. Ali Yeşil |
Senin Yüzündendir...
Uzaklığın anlamını yitirdiği bir yerdeyim. Hiç olmadığın kadar, Hiç olmadığım kadar da senim. İşte, Dönülmez olmuş yolların taşı toprağı, Sana ulaşamayan sefil bir seferiyim. Biliyorum, Gittiğim yerler uzaklara bile uzak. Ayaklarımın bastığı yer,yer değil tuzak. Görünmez kalelerin ölüm zindanlarında, Gardiyan hayalinin bakışları altında, Müebbet mahpusluk yazılmış ömrümün ta ilk başında. Ve ben kalmışsam benliksiz bir hiçliğin kucağında, Ve alıp götürmüşse seni yaprağın bile kıpırdamadığı bir havada fırtına, Senin yüzündendir bu gerisini artık hiç sorma... Ali Yeşil |
Seninim
Unut beni... Zaten unuttun da, Yine de unut beni benim gibi. Unut beni... Annenin yavrusunu unuttuğu gibi. Bırak beni... Yağmurun çölü, Çölün yağmuru bıraktığı gibi. Bırak beni... Salıver gitsin aklından, Çeksin gitsin bu beden,firari. Bırak boşver gitsin bu deli. Ne olur ki zaten? Dünya dönmez mi? Zaman yetmez mi bir damla suda boğulmaya, Ya da bir damla su bulunmaz mı okyanuslarda. Unut beni... Unut olduğun uzaklarda. Görmeyi istemediğin bir kötü olayım. Duymayı istemediğin bir ses. Ama ne olur sen yine de, Darağacındaki ipimi kes. Sızlıyor içim inan. Ne sesim var şimdi duymak istemediğin, Ne de ben kötü biriyim. Boynumdaki iple ben, İnsanların en sefiliyim. Ve, Seninim... 09/12/2005 cuma Ali Yeşil |
Sesiz Haykırış
en güzel sesler sessizliklerde gizli. avazın çıktığı kadar susuş, belki de düştüğün kuyuların en derini. ya çıkarsın o kuyudan, sağır olursun karmakarışık hiç aralıksız seslerde. yada çıkabilme şansın varken, çıkmazsın, herşeyi duyarsın o sessizlikte... Ali Yeşil |
Sevda Bulunmaz
Hiç bir vakit bıraktığım yerde bulamıyorum sevdayı, Bir gün arzın merkezine uzanan bir uçurum kenarı, Bir gün ellerimle yetişemeyeceğim bir yıldızın yanı. Yani, Hiç bir vakit bıraktığım yerde bulamıyorum sevdayı. Bir,iki üç... Diye saysam dönüp arkamı, Biliyorum, Hiç bir vakit bıraktığım yerde bulamayacağım sevdayı. 08.12.06 cuma Ali Yeşil |
Sevgi
Yetmez bir insanı herkes sevse... Artar bile sevgi, Bir insan herkesi sevse... Ali Yeşil |
Sevin(e) mem
Ne yapsamda,içimde yanar durur bir ateş, Küllenmeye yüz tutsa da,beni sırtımdan vuran aklımdır kalleş. Bir türkü yakıp yağmur bulutunu çağırsam içime, Seraptır görünen her daim gözüme. Nihayet bir okyanusa rastgeldim diye sevinsem, Ben bu ateşle,bu kadarcık ıslaklığa sevinemem... Ve yokluğunla alev alev yanarken, Varlığınla asla yetinemem. Ali Yeşil |
Sıcak Bir Mevsim Kapıyı Çarpıp Giderken....
Sıcak bir mevsim kapıyı çarpıp giderken, Yine ayrılıklar doğar vuslatsız. Ne zaman olursa olsun ayrılık, Zamanı hep zamansız. Sıcak bir mevsim kapıyı çarpıp giderken, En soğuk rüzgarları unutur ardında üşüten... Yaprakları da ayaklar altına bırakır üstelik, Hiç düşünmeden... Sıcak bir mevsim kapıyı çarpıp giderken, Sen de eğer mevsimlere uyup Alır da başını gidersen, Bir daha geri gelme artık istemem... Ben artık senden değil, Üşümekten vazgeçemem... 08.12.06 cuma Ali Yeşil |
Sırrını Söyle Umudum
Yok olan umutlarım, Ben sırlar mezarıyım. Söyle bana hadi bir sırrını, Söyle de, Kendimle bile paylaşmayayım. Yok sayayım seni umudum, Kara bir bayram günü, Ben Zümrüt'ün (ap) altında hapsoldum. Nasıl geçer bilirmisin bayramlar? Ve cennette bir gün düğün, Daha arefesinde gelir ecelle ölüm. Ve sensizliğe misafir gelir, Adı; katliam ve zulüm. Düşündükçe o küçücük bedenini enkaz altında, En muhtaç halimle bebekler gibi ağlarım hala. Ve, Hala ölmedi dediğim birisiyle, Umudumun sırrını arıyorum,o söylememeye direttikçe. Umudum! Ne olur! Söyle bana hadi bir sırrını,söyle... Kimseye söylemem ben, Yazarım bir mezar taşı üstüne. Ali Yeşil |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:33 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.