![]() |
Varyemez...
Ekin tarlasında çavdar basağıydı hayaller çocuktum, Tırpana vuruldu,orakla biçildi, destelendi başaklarım, Kağnıya kondu, harman edildi. Gece rüzgarın da tınara tutuldu başaklarım, Ak pak un oldu su değirmenin de başaklarım. Yola çıktı sofralara ekmek oldu. Başaklarım,hayallerim,düşüncelerim... Hepsi birden bana mal olmuş nimet kasamda tuttum onları Her gün saydım cimri bir varyemez gibi... |
Vesileydim...
kuru ekmek dağıttım dün güvercinlere vesileydim... vesile olduğumu bile bile vesile edene şirk etmedim... hangi gaflet uykusuna daldın da dost...şu saf canı göremedin? alı al moru mor rengarenk yaşamına karamı kattım? dört nala giden bir küheylana bindin de yarış eyledin.. bakakaldım ardından bir o kadar da şaşkın... dost bildiğim! ben hep sana ilk dost selamını verdiğim yerdeydim. Vesileydim... Beklemesini bilmedin edebin hükümlerinin kalktığı an dünya dönmeye başlar sonunu hazırlamak için... |
Yağmur..Orman..Ben ve Arapkızı...
körebeler oynanıyor şehrimin arka sokaklarında gören gördüğünü reddediyor çekiliyor kenara bana dokunmayan yılan bin yaşasın nidaları dokundum kaçtım ebeledim bende sizi gözlerimle elbetteki herkes gibi bende... yağmurlar ıslatıyordu asfaltını üstünde benzin köpüğü ciğere çekilecek mazot kokusu azar azar tada tada kapını kapattığında bitecek başlayacak kendine has yanızlık camlarına vuracak çarpa çarpa hüzün şehrim mi beni severdi yağmurmu ben her ikisinide sevdiğimden buradayım ya külüstür araba çöplüğü manzaram cam kenarında dokunup kokusunu avucuma hapsettiğim fesleğen başım pencere pervazında gözlerim sözlerim gibi çok uzaklarda yağmurmu istila edecek maziyi benmi yağmuru zaptedeceğim belli değil... ıslık tadında ıslaklık yağmur dokundukça özelsindir yağmur ben ve arapkızı camdan bakan... mazinin çocuk anılarını canlandıran sihirli kutu bağırıyor ciğerlerimiz yanıyor diye bilmem kaç asır bilmem kaç senesinde kim bakacak yağmura bu camdan yağmur orman ben ve arapkızı yetişin mazimiz şimdimiz geleceğimiz kül olup yandı... |
Yalan...
Gözlerin al al, Siman siyah Anladım yalana gebesin. Sus konuşma! Doğmasın usuma bir kez daha melez günah. Gözlerinin ufku sersefil, Anladım ayazdasın. Titreme! Masam da Bitirdiğin boş ömür mürekkebim ve kırdığım kalemin. Gözlerinin son isteği var Anladım Bekleme! Pişmanlığın dar ağacında yüreğin Ama sen yine de gitmelisin… |
Yalnızlığım Sevmeliyim Seni...
sevmeliyim hemde delicesine onsuz bir günüm geçmemeli görmese gözlerim çağlamalı sabahlara dek uyku tanımasın bedenim yalnızlığım sevmeliyim seni özlemeliyim... susmalı yüreğim yokluğunda sarsılmalı benliğim yanmalı odun misali bir dağın başına çıkmalıyım ayak izlerim beni takip etmeli sessizce bırakmalıyım kendimi o huzurlu boşluğa korkmamalıyım senden yalnızlığım binlerce insanın içinde bir gölge gibi bırakmamalısın beni yalnızlığım artık sevmeliyim seni delicesine... |
Yanarım! ! ! ! ! ! !
Karamanda koyun meler, Çakal bir oyun eder... iki oyun eder... Sırmaların içindeyim her daim dost bol Yalın ayak kalsam bilmem kim ne eder? Meyletmişmi sanarlar bu can mala tamah Bunu diyen dil... düşünen akıl Cana dost olmamış Dahasını bilmem Şirin sözlere yalan elbisesi giydirmem Kırık aynalardan yansımış simaları Düz gördümde neyleyim...hatayı elde aramam Can yaktınmı can yanar Canı yanmayanın canından şüphe ederim Kırık kanat eylenmiş dostluğa merhem deva olmaz Ben bende ararım kusuru Kusursuz bir YARADAN Kömür alazı bir ısıtır... ikincide har vermez eski tadı Isınmaz güneşte gelse bu buzdağı Yanarım yanarım bir kalp,yıl kül oldu İşte burda ararım dostta kusuru Yanarım yanarım kusursuz bir YARADAN'ım Şehri napolyon basmış Topraktan önce hazine sandığı olmuş beş para etmez beden Yanarım yanarım bozuk pikapta söylenmiş paslı nağmelere... Vebal altına girmiş bu ten Eski dost hakkını helal eyle Bu tren kalktı zehri sen içine akıttığın vakitte... Suçlanacaksın dostun vardı hani diyenlere Mahçup kalacaksın...yanarım dostluğun anlamını anlatamadın HERKESE! Anlatmak istediklerine cevabı veremedin Napolyona esir düşmüştün o vakitte! ! ! |
Yangınlar Besledim Kalbimde...
yangınlar besledim kalbimde körükle gelene halılar serdim alevden yaktım önüme geleni rüzgarı sırdaş ettim nefesime aldım sağıma odunu kül,camı kum ettim tenlere dokundum seveyim diye kaçtılar izim kaldı yüzlerde be har be alev ne zalimsin sen sevginde kıvılcımken sustuklarına saysınlar diye ettiğin revamı zümrelere yaktım yakıyorum yakacağım dozunda uzatmayıp elimi tutmak isteyeni alevimden gözleri kamaşıp sefaya düşeni köz görmedikçe karşımda dönüp ardımı gitmeyeceğim be har be alev ne zalimsin sen şivende geldiğini sessizce duyurursun ince ince lakin gidişin nahoş muhteşem zerre yaşam bırakmazsın külünde bile… dört büyük elementten biriysem toprak izin verir canını yaksamda misafirliğime hava yardım eder yön tayin etmeme bir su kaldı oda mertlikle kıyas eder dikilir karşıma mert gelene canımı vermem demem teslim olurum nerde çıkarsa karşıma |
Yanına kalan...
Kapanan kapılar pas tutar, limandan kalkan son gemide dönmez, alınan nefeste gün olur biter, hayra yorulmuş her rüya gibi umut kervandaki son deveye yük olur hangi tacir pazara çıkarır bilinmez, kar kalır yanına kimsenin satamayacağı iki damla gözyaşı. |
Yaş Tahtaya Basacaksınız Elbet! ...
yaş tahtaya basacaksınız elbet savaş çığlıkları atan boyun bağlı güruhlar! yuvarlak bile olmayan dünyanın neyini paylaşamadınız? kaliteli purolarınız için tütün yetiştirecek toprakmı kalmadı? enseleriniz yediğiniz hakları sindirememekten yağlanmış... yaş tahtaya basacaksınız elbet bebek katilleri! el kadar yavrucaktan ne istediniz? koca ayaklarınızın altında ezdiniz... aslında o kadar zavallısınız ki... kuyruğunu bacağının arasına kıstıran köpeklerden daha tırsaksınız buyrun korkmadan yalnız dolaşın sokaklarda! yaş tahtaya basacaksınız elbet iktidar sevdalıları! meydanlarda gözlerin içine baka baka yalan söyleyen sefiller pazarlık masalarında onurunuzu bırakmayın kalkarken canınızı bırakın ki kalbinde yaşatsın sizi milletler... Nerde Mustafa Kemaller? Nerde Gandhiler? Nerde Lincolnler? yaş tahtaya basacaksınız dalkavuklar,yağcılar,fırsat simsarları! fakir fukaraya dağıtılan iki lokmaya göz koydunuz da izdihamlar yaşandı gerçek aç ise evinden dışarı çıkmayacak kadar onurluydu sizin gibi açlar doysun diye onlar meydanlardan uzak durdu... ne yazık olmadı doymuyorsunuz! on beşinci katını çıkmak için evininizin,beleş nerdeyse orda olmalısınız! ... yazıklar olsun dilinden Allah(c.c) adını düşürmeyen kan emicilere yazıklar olsun inancı kötü emellere alet edenlere yazıklar olsun ırkçının her türlüsüne yazıklar olsun kolaycılara yazıklar olsun düşünmeyi unutanlara yazıklar olsun kalbi nasır tutmuşlara yazıklar olsun utanmayı unutanlara yazıklar olsun insanım diye dolaşan sefillere... yazıklar olsun bana biraz daha yumuşatıp yazamadım diye... seçim sizin alınmak isteyen alınabilir... hoşgörü kapıları pişman olana açılır! o kapı halen açık tıpkı cennet ve cehennem kapıları gibi |
Yaşı On Altı...
Bir kız tanıdım Güzel gözleri vardı Enginlerinde bir pırıltı saklı Ya var ya yok yaşı on altı Meydan okuyor edası Hayata bir rakibin var diyor Varmı bana yan bakan tarzı ukalaca... Doğru yolda yürüyor sanıyor kendini Yan çiziyor ayakları Bir sağa... Bir sola.. Belli her tarafından Fazla kaçırmış gençlik şarabını a! Güzel gözlü kız Benden sana bir nasihat Dünya senden çok yaşlı... |
Yeniden Öğren! ...
Yeniden yürümeyi öğren … Kalk ve yeniden yürümeyi öğren! Gözlerinin bebeğini dik ta uzaklara… Kalk ve yeniden yürümeyi öğren! Yeniden doğ ve ilk defa yeniden ağla… Kalk ve yeniden yürümeyi öğren! Adım at korkmadan biraz cesaret … Sen seviliyorsun … Kalk ve yeniden yürümeyi öğren! Yeniden doğ ve ilk defa yeniden ağla Sen meleksin … Sen yürümelisin.. Sen boyundan büyük sevilmelisin … Kalk ve yeniden yürümeyi öğren! |
Yoğun Bakım Ünitesi
yoğun bakım ünitesi aşkların mekanı can çekişiyor ağır yaralı kan kaybediyor zamane sevdalar bekleyenler aşkın güya yakını doldu taştı hasta ruhların şizofren aşklarıyla şehrin hastahaneleri... |
Zaman Değişti Ne Çare...
gül göz etmiş bülbüle bülbül şaşırmış dili bağlanmış lal o vakitte bülbül ki lal gülki şımarık salınır esen her yelde bülbül küstükçe küsmüş gül ki arsız olmuş gitgide şimdilerde gül dil döker bülbüle zaman değişti ne çare... |
Zaman...
En değerli dostum imiş zaman, Kah kum saatinde kah gölgemde saklansa da Kızsam da söylensem de varlığına, Hatta çizgiler atsa da alnıma, Kimi anlar kağnı arabası gibi ağır aksak, Kimi an ışık hızın da ilerlese de, Hep doğru ne ise onu hediye etti. |
Zemheri
Zemheriden gelen haber Bir vuslata siper olmuş Şaşkın hülyalarda gezen cemal Irmağa düşen sonsuz hayat olmuş Şu sol bağırda atar olmuş Allarda iken damarlarım Bir gülün dikenine takılıp Gül renginde kanar olmuş Ne bülbül nede bülbülün sesi Yetmezmiş Can candan öte yaradanı bulmuş Bu aşkın hasıdır dillerde dönmüş durmuş Yunus Emre misali… |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:06 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.