![]() |
Hüzzam Tadında
hüznümün doruğa ulaştığı yalnızlık duygularımın depreştiği ve dilimin lanet kustuğu günün daha ışıma noktasındayım şehrin ışıkları var uzaklarda her kıpraşan ışık huzmesinde bir ritim var hüzzam tadında aydınlanmasın diye gecem gözlerimi kapatıyorum nafile.. güneş sokak lambaları ile anlaşmada biri yumuyor gözlerini diğeri uyuyor ona ve o lanetli şehrime gün doğuyor sıyrılıp kara gecenin içinden yeni den kutsuyor sanki yeni doğan sabicesine hüzün bulutları sarıyor etrafını sonra sıyrılıp kurtuluyor kuşatmayı yaracasına inat mı bu.. hayır diyor kalbim düşün! eğer ki.. hüznün yaşatsaydı geceyi ya da lanetin ile yıksaydın şehri yaşanır mıydı hayat tekrar hüzzam tadın da...? Ali Gençay |
I/ Ölüm
Düş ol,düş *******e,divitim yetmez hecelere Dinle ölümü, dinle benden,çare yok ki ecele Ruhun azat artık bedenden,uzanacaksın teneşire Onlarca çehre son elveda,helal olsun.. helal et sen de Tabut,tahta at dedikleri, su misali akar ellerde Ağır aksak, dua,ilahilerle gideceksin makbere Bilirsin bu yolu, istesen de değmez ayakların yere Uzayacak yolun,insanlar koşar adım gitmek istese de Kadınların çığlıkları gelir,çocuklarda merak içinde Ahranlar eyvah diyecekler, şimdi sıra,keşik bizde Yarım bıraktıklarınla, heveslerinle,gideceksin ölüme Şimdi düşün bunları,uyan uykudan kan ter içinde Yaşam bir deniz, derinden daha derince Yaşa hayatını,bir kez olsun yüreğince Ali Gençay |
I/Diyemiyorum
Çıkıyor ansız karşıma Çıplak kelimelerim gizleniyorum Zorluyorum parmaklarımı Yazılacak çok biliyorum Düşen bir kaç kelime Hepsi aşk! Ötesi yok Tek hamle kalemden kağıda Beyazda siyah uzun çizik Başlangıcı da aşk! Sonu da yok biliyorum Gizleniyorum harfler arasına Nasılsın diyor Adettendir ya,iyiyim diyorum Noktalar koyup susuyorum Uzun,uzun dalıyorum Soluk alıp yeniden yazıyorum Yine çok mu içiyorsun sigarayı Senin kadar diyor Kızacağım az iç diye Kızamıyorum Gülüyorum Uzun zaman oldu Özledim,diyemiyorum Neler yapıyorsun diyor Zor bir soru tek bir cevap Halen yazıyorum özledim diyemiyorum Aşk bu neye sığar bilmiyorum Sevdin mi diyor Çok diyorum Anlıyor Mutlu musun onla diyor Çok diyorum Yine özledim diyemiyorum Dalıyor gözleri görüyorum Ağlıyor hissediyorum Islanıyor kelimeleri Ben siliyorum Ya sen diyorum Sevdin mi Parmaklarını dudağına değdir diyor Ürperiyorum Sızlıyor dudaklarım dokunamıyorum İşte o kadar sevdim diyor Kahretsin yine özledim diyemiyorum İnkar edemiyorum Siyah çiziğin halen neresindeyim bilmiyorum Duymayacak biliyorum Dokunup kelimelerine öpüyorum Dudaklarım kanıyor Seni çok özledim diyor Yağmur olup yağıyor Rüzgar olup esiyor Alev olup yanıyorum Lanet olsun Yine ben özledim diyemiyorum Ali Gençay |
I/Düşler
düşler bıraktım geçtiğim yollara sonra dönüp topladım korkmuştum Hani! ! kaybolmak var ya attığım adımları sayısı aklımda ama sayamadım düşmelerimi onlar da geçilmişti elbet zabıta I- daracık sokak,kırık cumba hüzzam çalıyordu kırık telli utla öyle hoştu ki sesi sessizlik ölüyordu, yüreğimde canlanan umutla ayaklarım yürümekte,başım yukarda bozuldu sessizlik yuvarlananla merak sardı yüreğini uzundu.uzandı cumbadan saçları gözlerinde derya evet! ! hatırlıyorum,unutmadım korkmuştu çocukça günler sonra rastladım üzerine sevdalar kazınmış bankta denizi izliyordu değmedim yalnızlığına uzun,uzun izledik o denizi,ben gözlerini martılar eşlik ediyordu zamana uzandı eli yana dayandı kalktı asasına kalkışıyla! ! martılar çığlık atı,deniz kabardı içim yandı,anladım karanlık vardı gözlerinde kapkara kahroldu yüreğim sızdı yaşlar gözlerimden damla,damla bir an durdu baktı bana sakladım göz yaşlarımı tek bir söz dudaklarında sakın gözlerime geceymiş gibi bakma! ! uyandım düşümden uyandım kahırla Ali Gençay |
I/İsyan
sabahın köründeyim yar! yine senin derdindeyim kulağımı tırmalıyor sessizlik vuruyorum topuklarımı eziyorum tabanımla korkularımı uzaktan gelen incecik ışık dudaklarımın arasına sıkıştırdığım ıslık avutmuyor yalnızlığımı sabahın köründeyim yar! yine senin derdindeyim usanmışlığın üç,beş nöbetlerindeyim nefesimi donduruyor ayaz nemden kırç tuttu tüfeğim zemherindeyim birazdan bir sigara yakıp çıkarıp postalları geceyi devredeceğim vukuat yok! ! kayda geçirilmeyeceğim sabahın köründeyim yar! yine senin derdindeyim kısımdan aşırdığım saman kağıda yazıyorum seni yarı açık göz kapaklarım sızlıyor ellerim özlemin şiddetinden ha bire ucunu kırıyorum kalemin her cümlede tıkanıyor,üşüyorum sigaram,tütünüm de bitti sabahın köründeyim yar! yine senin derdindeyim yıkıldı benliğim terk ettim sevda kulelerini terk etmedi sevdan beni bitti nöbetim tükendi sigaram yazmıyor kalemim bir ses ver bana,bir ışık korkuyorum! vurup geceyi alnının çatından öldüreceğim kayda geçirileceğim Ali Gençay |
I/Renklerin Senfonisi
Bulut kaplamış hüzün dağını Griye çalıyor bulutlar Beyaz fırçandan tepeme akar Kar mı getirecek ne! Hoyratça vurma fırçayı Her yanımı fırtına sarar Donar kalırım tuvalinde Ne renk yapraklarının rengi Neye boyayacaksın çiçeğini Karanfili severim kırmızı olsun Çisede düşür üzerine mağrur olsun Dallar anımsatmalı incecik belini Kökleri yüreğime girmeli Aşkı çiz,beyaza siyahla İstersen öylesine karala Bulurum kendimi alaca karanlıklarda Gölgeler düşür üzerime Yüzümde belli belirsiz gülümseme Ağlasam da görmemelisin Akmamalı boya bilinmemeli Kızıl,saçların Tenin toprak Dudakların uçuk pembe Gözlerin,bilmiyorum Halen merak bende okşarsam seni acele eder de Parmaklarıma bulaşır hasretin Öperim de Gizleyemem dudaklarımda uçuk pembeyi Özlemi çiz,mavi olsun Okyanuslar gibi derin,sonsuz olsun Yakınlığında,açık mavi sığlığın olsun Uzaklığında,ufuk denizle buluşsun Kapıma geldiğinde Derinlerden martı çığlıkları duyulsun Ali Gençay |
I/Resim
Göze batıyor duvarda üç beş delik sevda zamanından kalma bir kaç resim bir kaç çerçevelik biri daha asılmadan düşmüş diğeri pencereden esen yele yenik düşmüş hani! duvarda göze çarpan koca bir parçayı alıp koparan işte o resim! işte o delik! anlatılmaz,değil bir kaç mısra bir kaç kelimelik uzun,uzun da bakılmıştır üstelik ne bir sigara yakımı ne de bir kadeh bir yudum,bir içimlik asamam! asmayın! duvara resimleri acı verir her bakışımda delinir yüreğim her çivide kanatır bağrım her delik Ali Gençay |
I/Sesleniş
Yürüyorum Bilmiyorum nereye gideceğim Susuyorum Oysa ne kadar çok diyeceğim Korkuyorum Karanlıklar sizi vurup devireceğim Özlüyorum Göz yaşlarım sizi dizmeyeceğim Diyemiyorum Bir daha da asla! ,diyemeyeceğim Biliyorum Yine de Ve yine Yazıyorum Heceler bitse de bitiremeyeceğim I- Yürüyorum adımları saymadan Nice mevsimler geçti usanmadan Hazanı bu ömrümün,son yıllar Kızıl saçlım,sevgilim,sonbahar Ellerimi ovuşturuyorum,çok soğuk Buz kesip donuyor senli her soluk Titreyen dudaklarımda ince,derin sızı Yalnızlık acı da,daha acısı avutulmazı II- Susuyorum,tıkanır gırtlağıma dizili kelimeler Cazgırlar çığrışır,devrilir yere yağlı bedenler Dilenciler seni dilenir,kent devrilir caddelere Buzdan beton kuleler,duvarlar yıkılır üzerime Kokuna hasret kaldığım yarim,karanfilim Sessizliğimle dinler misin? çok diyeceğim Ali Gençay |
I/Sevgili
Gölgeler uzadı gün tependen gitmeli Nefesin tıkandı yüreğin dar bildin mi İstemelerin kıvranışları sardı bedenini Titriyorum yangın ol bana ey sevgili Kadın açtı sinesini kar beyazdı nicesi Er burdu bıyıklarını gözlerinde incisi Gece bu kara örtü neleri gizlemedi ki Göremiyorum ışık ol bana ey sevgili Kokusunu duydu yarin çözüldü dizleri Dokundu tenine elleri ateşten de ateşli Arzu,vahşi atlar gibi vurulmaz ki gemi Yanıyorum rüzgar ol bana es ey sevgili Uzanıp tutamıyorsun ıraklıklar bitmeli Koşuyorsun yetişilmiyor uzak değil mi Cam ardı bu görürsün dokunamazsın ki Yoruluyorum derman ol bana ey sevgili Acı mı,dert mi yoksa zevk mi bilinmez ki Seviyorsun adı aşk buna başka ne denir ki Yürek yangını kelimeler daha ne söyler ki Yazamıyorum hecelerim ol bana ey sevgili Ali Gençay |
I/yargı (Üstad'a)
Demir parmaklı pencerem,ayım mehtabım tüm gecem Girin odama,kuşatın beni,yalnızlığım ve sen,arsız düşüncem Düşlerim, pervasızlarım uykuda masal sevdalarım Hadi uyandır beni,kaldır hasret sana uykularım Acı çekiyorum inceden ince,dudaklarım da birkaç dize Yumruklarım sıkılıyor,ben dur yapma dedikçe Binlerce cüce ellerinde elmalar,zehirden zehirce Kapayın beni cam fanuslara,üzerimi örtüm ip ince Kurun dar ağaçlarını,kapamasın yüzünü cellatlar Önce vurun kitaba,sonra yağlansın kalın urganlar Dik yakalı bağırır,’’sussun herkes,, maddeler sayılır Isırılır dudaklar, suçlar,günahlar, bir bir sıralanır Birkaç göz görüyorum,dost, yaren, korkular salona yayılır Gülümserim ölüme,bakın bana çehremde binlerce karanfil sayılır Dürülür defter,iki kolumda jandarma haklarım sayılır Ayağa kalksın herkes,savcılar,hakimler adam mı gayırır Bak yine döndüm hücreme,ranzam kalır,kitaplarım alınır Çekiç testere sesleri duyuyorum,dışarıda dar ağacım çakılır Onlar ölüm marşı çalar, sabahın ezanı tüm zindana yayılır Bir idamlık Ali vardı,giydirilir mintanı şafak vakti asılır Ondan geriye boynu bükük karanfil,bir seccade hasır Yırtık bir fotoğraf,dik saçlı,deli bakışlı o da bir nefeslik fasıldır Ali Gençay |
II-ben/sen
hangi sevgiyi örnek verseler yüreğime gülüp geçtim o da ne ki diye ve hangi acıyı duysam,okusam bir damla göz yaşı dökmeden güldüm kaderime yudumlanan aşk değilmiş mey yerine ve satır satır dökülenmiş dizlere ne yaşanmış nede tadılmış delice bir sabah uyandığında düşlerinden ne kadar yalnızsın göreceksin ve bir gün batımında bir demet karanfili el kadar vazoda suya vereceksin al koynuna eski sevdaları yıldızları say uyu hadi ve sen bir kan kırmızı laleyi yapraklarında yolacaksın fallar gibi ne çare anlamayacaksın bir alev topu saracak bedenini papatya falları hep yalan söyler ki güz kokusunu sürünüp üzerine hazan sarısına boyayacaksın kederleri bir kaç mısra dolanacak diline şairlere soracaksın aşk ben mi yoksa bedende mi hadi şimdi tut ellerimi bırakma sevgililerin dediği gibi göz kapaklarına çizdiğin resmi sil artık ben gitmedim ki sen beni bilirsin güneşi sever mum alevinde yaşarım, ışığa aşık kelebekler gibi Ali Gençay |
II/Acı
üzerime çökün karanlıklar,aşk sizden büyük bilirdim zifirisini sevdiğim kuytular,kara sevdayı zevk bilirdim I- bak bana ben karaçalıyım dokun! ! bende kalsın sancıların geceyi ben diye giyinen kadın haydi giyin acılarımı dikenlerim kanatır damarlarını kanın olsun canım karanlıklar! ! siz ağlayın II- yaşam! ! zar oyununu iyi tut atacağını sen şeş ben beşindeyim açılır kapılar sen şah ben matımdayım III- gitme vakti geceye öpme(sen) dudaklarımdan alnında duam ıslaklığım sen! ! yılların hesabını tutan ben! ! bir kaç saate yenik düşenim biliyorsan hesabını tut ellerimden yıllara meydan okuyan yüreğim! ! gündüzüm sırtlanların gece koynuma düşensin okunu sapla yüreğime zehir tüm bedenimde kıvranıyorum sen! ! gidişlerimde gelmelerim kaldır eteklerini kanıma değmemelisin IIII- tabanlarım kanıyor karalarda kan kırmızı mı? sessiz çığlıklarım kulaklarda acı duyulur mu? Ali Gençay |
II/Aci
Ellerim titriyor Gözlerimde hain bakışlar Yaşıyorum payıma düşeni Yüreğimde haykırışlar Göğsümde koşuşan atlar Şimşekler gökte değil Beynimde patlar Adamlığın a’sını öğrenemezsem Alfabede ki sessiz, hain k’lar Bir kaçı adamlıktan çıkıp Köşe başında alnımdan vuracaklar Yalnızlığımda, yalnız adamlar Her biri iri cellâtlar Dışı sevda kaplı kadehte Acımı sunacaklar Hani nerde ışık Nerde avuntular Bir düşsem yolda Üzerime yığılacak yarasalar Uykuda mıyım? Uyanık mı sokaklar Konuşsam susacak Sussam, sövüp sayacaklar Pusmuş çocuk gibi Korkularımdan kaçacaklar İşte bu desem kâbusum Gülüp kahkahalar atacaklar Gözlerimde krater sancısı Gözyaşlarım lav, akacak Korkuyorum Kavrulup yanacak hayatlar Yanmazsa arsız günahlar Soruyorum Duyun sesimi Acıyı ölüm mü paklar Ali Gençay |
II/Aşk
Sen bir hayal kurdun İçine beni,seni koydun Ben bir dilek tuttum İçine seni,aşkı koydum Aşk! Mevsim,mevsim vurur beni Yaprak döker ağaçlar Ve serçeler dam arasına kaçışırlar Rüzgarın çıldırtan uğultusu Okşar kanatları,öldüren dokunuşu Kanadımda yok Nereye saklansam ki Sen okşamazsan Ölürüm belki Yüzüne güneş vurur Saklandığın pencere arkasında Yine kısık çalar radyo Fallar tutarsın şarkılarda Nihavent çalarsa Gülümseme dudaklarında Hüzzam çalarsa Yağmur yağmalı dışarıda Sen ağlama! Donarda göz yaşların Tutunamam kayarım,umutlarımda Sen bir masal yazdın İçine beni,seni koydun Ben bir şiir yazdım İçine seni,aşkı koydum Ali Gençay |
II/Aşk_ı Karar
Yine beyazlar giydim bugün İşliğim beyaz, uçkur kördüğüm Kimseler bilmez, sensin ömrüm Kumaşta değil, yürekte söküğüm Yine beyazlar giydim bugün Soluklarıma attığım kördüğüm Olmazsa nefessizlikten ölümüm Gitme, sensizlik ecel öpücüğüm Yine beyazlar giydim bugün Acımdan daha siyah gökyüzüm Yağsa yağmur, ben ağlasam Hazandan da büyük hüznüm Yine beyazlar giydim bugün Elimde kırık telli bağlamam Sana hasret, en güzel türküm Kavuşamazsam, bil ki ölürüm Yine beyazlar giydim bugün İnatla hasretin üstüne yürürüm Eğer bir gün düşerde yıkılırsam İşliğimle, yârin kokusuyla gömün Ali Gençay |
II/Aynadayım
I- aynadayım karşımda bana bakan ben konuşmak istiyorum korkuyorum beni yerden yere vuracak ben II- sorma! ! cevaplıyorum başkalarının gözünde iyi birisiyim savunuyorum sonumun ne olduğunu bilir gibi titrek bir ses fısıldarcasına sevmeyi bilen sevdikçe verenim belki de beceremedim sevdalar karşısında cesur olmayı ayrılamadan önce kavuşmayı umarsızca sevmeyi III- alaycı gülüş var aynada ki bende sonra apansız değişiyor çehre yargılıyor beni içimdeki ben sanık değil katilsin sen IIII- denizler kadar derin geniş gönlün yola düştün sevdalar yüklendin hırçınlaştın dalgalarla köpürdün ayrılık kokusu estirdin başlattın isyanını derdindeyken sevdanın mihmandarını öldürdün sen! ! isyanına yenik düştün IIIII- titriyorum karşında kırıldı kalemim kırıldı ayna orta yerinden asıldım kısa zamanda dirileceğim sevdanla Ali Gençay |
II/Beyhude
Yarısındayım karanlığın Seni daha az yazamıyorum Yırtıp sayfalarını kitabın Zifir sarıp içiyorum Damağımda katran Nefesim sen kokacak biliyorum Beyhude! Bile, bile ecelime yürüyorum Döküldü avucuma lam elifler Gücüm yetmez Ne etsem de birleşmezler Boğazım düğümleniyor Uyku ölüyor döşümde Sen gülüyorsun Üzerime üşüşüyor düşler Pervazımı gagalıyor serçeler Güneş perdemi delmekte Tamama erdi gece, beyhude Geriye kalan Minberden yükselen yasinler Ali Gençay |
II/Diyemiyorum
Zamanı takvime astım Her gün yırtılan yaprak Alışkanlık oldu artık Doğan her çocuğa isim takmak Erkekse hüzün,kızsa hazanım Yine aylardan kasım Yine kar yağıyor Taşıyamıyor ağaçlar Kırılacak sanki dalları Ardımda bıraktığım izler Korkuyorum her adımım ele verir Peşime düşürür acıları Saklanıyorum güya İs çektim,gözlerimin altında karalar Ağlayacağım,ağlayamıyorum akacaklar Sesini duysam Dinecek kulağımdaki uğultular Dilime düşürdüğüm iki kelime Biliyorum diyemeyeceğim Suskunluk dilimde buzdan kalıplar Yine özledim diyemiyorum Korkuyorum donacak umutlar Ali Gençay |
II/Düşler
gecenin yarısı tüm ışıklar sönmüş kırık camlı haneler rüzgar! ! vurup kapıyı içeri girer ayaz yırtar göğsü donar bir iç çekimi nefes ısıt beni üşüyorum bir sigara yakımı,kibritin ucunda ki ateş siyah geceye,gece bana eş dudaklarım titrek korkuyorum,cesurluk nağmelerde ki mırıltım ağlıyorum,saçlarım ıslak haneler yalnızlığımda ki tek sığıntım ayaklarıma takılır geceden kalma düş dolu bomboş şişeler ve yalnızlığım ve gece ve yüreğimi kanatan düşler gece sonsuz yokuş sessizlik arsızlığım,sensizlik yok oluş girme düşlerime sevgilim gece siyaha,ben geceye doydum sakın! ! gözlerime geceymiş gibi bakma kahrolurum… Ali Gençay |
II/Eylül
Kıvrıldım yatağıma Koynumda yalnızlık Eylül, en sevdiğim mevsim Sensizlik en büyük bahtsızlık Yağmur üşütür uykularını Hazan, garip sarılık Gözlerinden bahar silinir Teninde ayı kıskandıran beyazlık Nefesim buğulanır odada Cama düşen çiseler Parmağın çizdiği resim tanıdık Sızar ruhuma bir, bir Senli en güzel hayaller Ne zaman bitecek bu ayrılık Rüzgâr kırık camda ıslık Eylül ve ben Birde titreyen mum, alaca karanlık Kulaklar nağmelere kısık Gözler karanlığa alışık Yoksun, bu haksızlık Ali Gençay |
II/gece
ince saz taksimi ney sesi cümbüşler de hüznün bestesi her vuruluşunda tefe kıvrılan beden her kıvrılışında bir nefes döner raks eden içerisi loş birkaç masa var gerisi boş kalabalığı sevmem ki zaten bırak kalsın daha hoş yalnızım bir paket sigaram yalnızlığım en kuytusu alacakaranlığın en azım saki dönüp durdu taktığı komik papyondu zaten boşalmadı hiç kadehim ruhum sarhoştu ışıklar yandı sustu kalabalık sazın sesi kesildi kulaklardı ayık olan belli ki beklenen geldi yeniden coştu sazlar coştu bedenler coştu bekleyenler ben ve o ihtiyar bizde sessizlik bizdik hüznü masaya serenler ''şef,, dendi istendi peçeteler sunuldu üzerine istekler kadehler vuruldu vuruldukça kırıldı sunulan şerefler artık zamanı geldi ruhum bir çarmıha gerildi toplandı düşler hesap istendi son sigaram ateşlendi ağır aksak çıkıldı merdivenler ihtiyar seslendi bitmemiş kadehimi ve hüzünlerimi yalnızlığımı istedi ayazdı buzdu geceydi gam bir heceydi bilinmez ki bu bendeki yalnızlık kaç geceydi Ali Gençay |
II/Gel
Gel Geceye demlediğim çayın tut demini Gör düşlerde ne kadar sevmişim seni Gezin odalarımda gör çizdiğim duvara asılı resimlerini Dinle Dudaklarımdan dökülen nefretimi Dişlerimi gıcırdatan öfkemi Dokunma soldurursun adın koyduğum karanfili Kal Kimdi düş denen kuyuma taş atan Kaçırdı perimi sevgilimi Kaç! ! düş sarısı gecenin önünden boğma hayallerimi Soyun Sayıkladığım aşk üşüyor Sevabımı al zebanilere ver ateşini Sal kendini anlamsızlara bilirim heveslerini Git Geldiğin gibi Götür boşalan kadehlerini Gömüldüm ben kefenimde sevda lekeleri Ali Gençay |
II/Gölge Çiçeği
Hani sen Gölgelerden çıktığında Erirdin güneşin dirilten ışığıyla Dokunamazdım kuytularına Sessizliğini yaşamak ne kadar soğuk Seslensem Çığlar çığlıklaşır Yok olup gidersin O da korku bana Karla kaplandı hüzün dağı Kardelenleri hasretle koklanma zamanı Gözlerimi karartan beyaz İstemem! Soldurmasın seni güneş Okşasın tenini sevdiğin ayaz Dik yamaçlarımın gölge çiçeği Kimse bilmemeli seni Uzanır koparırlar Yıkarım başlarına en yüceleri Sus! İstersen hiç konuşma Kulağıma fısıldayan rüzgarlarla Duyarım seni Ali Gençay |
II/Hatıra
Bahçede yıkık duvar Kurumuş ardıç ağacı Taşlara yapışmış yosunlar Sümüklü ebe kulakları Anlamıyorum duramazken ben Nasılda kaymıyor ayakları Cevizin kokusu geliyor Uyusam diyorum altında Düşer mi kafama bal kabakları Çıkarsam ayakkabılarımı Yürüsem çimlerde aldırmadan Dalayacak biliyorum ısırgan otları Başımda dönüp duran karga Korkma dokunmam yavruna Ne oluyor, ne bu figan Peynirini mi çaldılar Yeter artık dönüp durma Pisleyeceksin urbama Saçları süpürgeden korkuluk Üzerinde apoleti sökülmüş üniforma Kafasında lazımlık Gözlerinde derin karanlık Korktum, kaçacak uykuları Toprağa karışmış resmin gözlerin halen ela Ne kadar güzelsin Öpsem gözlerinden Bulaşır mı toprak dudaklarıma Vazgeçtim el alem deldi demesin Taşın üzerinde bakır maşrapa Belli ki kuşlara su konulmuş Devrilmiş olmuş hedef avcıya Doldurmaz değil bir matara su Gök delinip yağmurlar yağsa da Gelincikler açmış Sarmaşıklar dolanmış ağaçlara Ellerimde titrek korku Açsam mı acaba Derin kazımıştım adını koca çınara Boşa mı teptim bu yolu Ya! Yoksa Ali Gençay |
II/İsyan
Çiçekler dikilmeli avuçlara kökü damarlarda Düşmemeli yaprak hoyrat rüzgarın kollarına Çocuklar godi yürütmeli yağmur umutlarına Tandır yanmalı buğdayın kokusu burnumda Dürmüş bohçayı kınalı elleri umudu yarınlarda Bindi atına ya nasip gözlerinde yaş,uğurlar ola Ey sevdaya sevdalanan,sen sevginin koynunda Sevda satırlara dizildi,sevgili kalemimin ucunda Ne kadar kaçarsın,kaçışların ne kadar uzaklara Gölgen uzayıp kısalsa da kaçtığın hemen ardında Hayat bu hatalarıyla yaşanmalı aşk,yalan olsa da Zaman bu bitirilmeli anlar tekrarı yaşanmasa da Kırmam kalemi ölmesin sevgili sevdamın koynunda Susarım,kan damlar dudaklarımdan ısırmalarımda Ali Gençay |
II/İtiraf
Uyku yok,rüyalar beyaz perde Kalem kırık şiirin tükendiği yerde Gece yargılara mekan,mahkeme Günahlar serilir sıra,sıra önüme Ben değildim,diyemiyorum Bendim,şıpsevdilik de var serde Dikenli gül_i zara girdiğim gece Nasıl dokunmam gülü sevdimse İki koluma girdi iki melek Biri gözleri ateş diğeri topraktan Soldular güller,mevsim hazan Buldular zebaniler,kanımdan Başım dağlar taşlar kadar ağır Nedenler içimde devasa kahır Duymuyorum,kulaklarım sağır İçimde ki adam itiraflar haykırır Tutsan bir kez buz ellerimden Baksan ateş sarmış gözlerime İçimde depremler,afet,zelzele Yalanlarım yıkılırlar üzerime Kadife tenlim, kırmızı karanfilim Kokunla nefeslenir,tadında demim Kupkuru dudaklarım,öpmeliyim Sen olmazsan,geberip gideceğim Ali Gençay |
II/Resim
belli ki; şarkı söylüyor kadın çok eski bir zaman solmuş resmin siyahı,beyazı çevrildiğinde arkası zor okunan ecnebice el yazı “Since 1901,İstanbul and madam” ince dudakları var,bukleli saçları gözlerinde ışık sıkıca tutmuş avucunda leylakları bende ekliyorum tarihe aylardan bahar ayı bir eliyle eşlik etmiş şarkısına eteği uzun da olsa utangaç oturması perdesi açık haliç dolmuş odasına duyulur gibi Beyoğlu’nun tramvay çanı sehpada iki kadeh var biri yarım diğerinin duruyor dudak payı şişeye bakılırsa Fransız şarabı düşünüyorum; sevilmiş kadın gülümsüyor dudakları bu görüntü kaçmaz adam patlatıyor flaşı kaçıramamış şişede ki parlamayı sandalye üzerinde üniforma kapamış fırfırlar yıldızlarını rengi beyaz,demek ki; bahriye subayı güzel kadını ölümsüzleştirmiş yıllarca kendine saklamıştı bir anda çekildi bir asır saklandı geriye kalan o yalı bir de o resim çerçevesi gümüş kakmalı Ali Gençay |
II/Sesleniş
III- Korkuyorum ******* inadına üzerime gelirler Gölgelerden çıkan korkular,önümü kestiler Gülleri devşirdi mevsim,çoktan sustu bülbüller Gözlerimi kapadığım düşler,çocukça ürküttüler Adımlarımın sesi,sessiz geceyi önüme serdiler Takip etti beni gölgem,peşime düştü bendekiler Çıkardım kınından cesareti,mermiden kelimeler Vurdum karanlıkları,yıldızlar yoluma serildiler IIII- Özlüyorum,yalnızlıklarımda hani nerde sevgililer Islanandı gözlerim yağmurdan mı? ,hiç bilmediler Sızdı yanaklarımdan yaş,damla,damla içime işlediler Şenlik var gecede yıldız dizdiler,özlemi bitiremediler IIII- Geceden kaçıyor insanlar kucaklarında pembe düşler Biliyorum gece onları,onlar geceyi uykuda bitirecekler Diyemiyorum,bilirim desem de bitmez ki diyecekler Yazıyorum,sözden daha cesur,daha yalın kelimeler Ali Gençay |
II/Sevgili
düşler yoğur bana,bir tutam hüzün katmalısın gecenin en kuytusundan,yıldızlar çalmalısın karanfil açsın dudakların,sen miskler kokmalısın savur saçlarını,sallan dur, ruzgarı kıskandırmalısın yaşamaksa yaşarım seni,cana can katmalısın ölümse ölmeliyim, son nefeste,son olmalısın yeniden doğmalıyım,başlangıcım olmalısın her güne başlarken,güneşi sen doğurmalısın bak bana bende yokum,canansın yat uykularıma,sen rüyamsın Ali Gençay |
II/Sorgu
güller gördüm tek mevsim açan bülbüller gördüm güle aşık olan I- gül! gül hadi güle bilirsen akşamın griye çalar hüznün koynundasın açtığın dallar,dar ağacın saçlarını yolmandan rüzgar yağmurlar yağdırmalısın kokun özlenmişliğin adı aşk zamanı kokmalısın sana aşığım sende aşk ne zaman anlatmalısın II- ayaz vurmuş geceye ölüm mü? günleri kovalayan gece! kim seni siyaha boyayan göremiyorum gözlerini nedir sende yok olan siyahtır gecede karardıkça kararan aşksa geceyi yaşatan yoksa korkuyor musun? aşkı yaşamaktan III- yıldızlar dizilin firar var gece koynunda neden acı saklar ağla! ağla hadi gözlerini ıslatmadan yağmurlar hazan düşmüş her yana söyle bana neydi aşkı solduran neden! Eskidikçe eksilir zaman ve neden! sevdikce azalır insan |
II/Yalnızlık Senfonisi
Bugün çok ince içim,üşüyorum Elimde yolduğum papatya Her düşen yaprakta,ben ölüyorum Dişimi,gıcırdatan yalnızlık Dört duvara hasreti çiziyorum Gece,gelme üzerime,ürküyorum Yıldızımı kaybettim,ağlıyorum Rüzgar kaldırıp perdeyi giriyor içeri Dokunmuyor tenime,seviniyorum Sen geldin sanıyorum Fırlayıp düşlerimden Hüsranı kucaklıyorum Kilitleniyor parmaklarım Yumruğumu sıkıyorum Sırtarıyor sanki ayna bana Beni aynada parçalara bölüyorum Bitti idaremin gazı Karanlık,gelme üzerime boğuluyorum Bir nefes,bir soluk Son kibritimi de çakıyor Karanlık seni yakıyorum Ter kokuyor çarşafım,yorganım,yastığım Çetin düşlere yatıyorum Kapanıyor gözlerim Doluşuyor beynime binlerce yalan Seni yalandan kurtarmaya çalışıyorum Annemin sesi geliyor kulağıma Oğlum dön hakkımı helal etmiyorum Babam yüzünü çeviriyor Lanet olsun kaçıyor uykum Seni yine kurtaramıyorum Nikotin vuruyor ellerime Ateşim de yok,titriyorum Dolaşıyorum odalarda Sensizliği yalanlıyorum Tekerlemeler düşürdüm dilime Çocuk gibi söyleniyorum Armut! Yeter artık çık diyorum Tabanlarımı kesiyor aynanın kırıkları Ayaklarımın altında binlerce ben Acılara yürüyorum Kırmızıdan kırmızı kan Eğilip yerden karanfiller topluyorum Ben acıyı senle buldum Yalnızlığımın adı sensin Ne kadar büyük sevdam Dört duvar odamda kayboluyorum Şafak söküyor Kucağımda kanımdan karanfiller Kapına geliyorum Uzan,dokun bana ellerini özledim Söyle hadi şarkımızı,sesini özledim Fısılda kulağıma,sevilmeyi özledim Girip koynuna uyumak istiyorum Ali Gençay |
II/Yar
Gözlerinde acı mı var, ruhun darın içinde yar! ! Tut bak ellerimi, yüreğim ellerine neler sunar Sararmışsın,kavrulmuş tenin kupkuru yar! ! Korkuyorum öpemem mor dudakların kanar Saçına taktığın karanfil ne kadar soluk yar! ! Al perçemini gözlerinden yalnızlık sana ağlar Vurup kapıyı çekip gittim,anla beni anla yar! ! Dokunamazdım *******ine,gündüzlerim zarar Her adımım geriydi,her uzaklığım sende yar! ! Bekledim her köşeyi anladım ki yollar sana çıkar Uykusuna yattığım düşlerimin sebebisin yar! ! Kaç dilber soyundu düşlerime kim yaramı sarar Hangi yıldı,sene kaç bilmem,güzün sevdim yar! ! Sımsıkı sarıldım ıhlamurun gövdesinde adın yazar Bak döndüm kapın ne zamandır bana mı açık yar! ! Bu adam sen çok sevdi,serseri gönül sen diye yaşar Ne olur kaldır kafanı bir kez bak gözlerime yar! ! Öleceğim kahrımdan geldim kucağımda papatyalar Ali Gençay |
II/Zaman
Kırdım saatin zembereğini, Zamana uyup bana isyan ediyor, Akrep,yelkovan isyankar, Dur dediğim yerde durmuyor Zaman… En güzel anda bir kez dur, Dur Allah aşkına Yırtıyorsun sayfamı, Yavaş yavaş,boydan boya Bir yarısında ben, Diğer yarısında o, Hak mı bu yaşanılana Zaman… Durduracağım seni İzin yok ayrılığa Yok artık tahammülüm Yok razılığım, yok oluşlara…. Ali Gençay |
II/Zaman/Senin Şiirin
I- Ya öpemezsem seni Ya bu bir düşse II- Güven/Huzur sendeyim Sendeyim, sarhoşlatan/sendeleten fikrinle Dokunmaktan nasır tuttu parmaklarımın ucu Soluklaşan resmine/sen diye Dudaklarımda ten rengi mürekkep Yastığımı sana boyayan uyku Yazmalıyım sen kokan *******i Bitmeli sensiz/soğuk/derin uyku Bu aşk yaşamalı Yaşamalıyım bu ruhu Uyanmalıyım/sen diye III- Alaca karanlıkta gözlerinin akı Uzaklarda karı nurlaştıran sokak lambası Yürümek istiyorum gecenin üstünde Sesini duymalıyım/nefes alışlarını Dokunmadan peri güzelliğine Üşümeli dudaklarım/buz kesen teninde Bu aşk yaşamalı Yaşamalıyım bu ruhu Sonu varsa da ölümlülerin Durursa da saat sensizliğin çeyreğinde Ölmeliyim son nefesimde/sen diye Ali Gençay |
III/Acı
I- Kadın! ! Parmağıyla rahmini kanattı Suç onun değildi Kahpe zamandı Çocuk! ! Bebeğinin koparıp kafasını Kırdı kollarını Saçlarını yaktı Ne bilsin Gördüğüydü Acımasızdı insanlardı II- Şiire Yansıdı acı Kelimeler irin olup aktı Çekildi köşesine Binlerce kez daha yazdı Utanıyordu Gözlerden saklandı Kalem kanadı III- Kadın! ! Uzatacaktı kanlı parmağını Gösterdi acıyı yazanı Çocuk! ! Fırlattı bebeğin başını Kırdı kollarımı Saçlarım yandı Kalemimden kan Damla,damla damladı IIII- Acı! ! Hiç bu kadar utanarak Yazılmadı Utanılan Benzerliğiydi İnsanlardı Ali Gençay |
III/Düşler
yeni uyandım kan ter içinde gel otur yanıma düşümü anlatmalıyım,dinle; gözlerim kapandı kara kapıdan girdim içeri uçsuz bucaksız tarlada buldum kendimi korktum geri döndüm kapanmıştı dünyanın kapıları karşıladı beni peri kılığına girmiş korkuluklar dişlerinden kan sızan bal kabaklar ucu ucuna eklenen şeytan merdivenleri gördüm! ! onlara tırmanan insanları kenarında durduğum uçurumlar ayaklarımın altından kayanları bana doğrulan namlular ucundan,dibine dökülür kurşunlar korkumdan sıktım yumruklarım kaçtım! ! koşmaktan kırıldı bacaklarım ben uzaklaştıkça yaklaştı canavarlar somya da bağdaş kurmuş babam elini öpmek için uzandığımda paçamdan yapışıp gitme! diyen anam babamın yerin dibine sokan bakışları okşadığında saçlarımı anam başıma değer bulutlar gölde yüzen akbabalar takım elbiseli yamyamlar kulağımda zonklayan tamtamlar kapatıldığım camdan tabutlar beni omzunda taşıyanlar mahşer,kalabalık uzanan kollar ve uyandım uyandırdı beni üzerime atılan topraklar dişilerimde ki gıcırtılar şimdi tut ellerimi korkuyorum düşlerden ama sakın! ! gözlerime geceymiş gibi bakma |
III/Gece
Şenlik var gecede Ağustos Böcekler Ateşe bulanmış yanar etten fenerler Ay perdesini sıyırmış Kan Ter Orak kokar Harmanda rençperler Kıvrık perdem Geceyi bitirmekteyim Siyahın beyazla cilvesindeyim Uyanmak üzere serçeler Geceyi delen ışık Bağrımı delmekte hasretin Batmak ta Elmastan hançer Selviler Arşı deler Başta ne yeller eser Yarim Uyan! Türküler söyle bana Hasret beni benden eder At beni uykunun kollarına Düşler beni bekler Geceyle geleyim Sabahla gideyim Aşk diye öleceğim Özledim Sen diye gebereceğim Ali Gençay |
III/İsyan
I- Çocukluk aklımla öldürdüğüm serçeler Sapanımdan çıkan taş,elin camını deler Kaybettiğim paralar,hesabını veremem Ben harcadım yalan,yalanlar içimi yer Beden içinde hayatın,ruhum derbeder Kalemim acı yazar,vicdanım isyan eder Islanır kelimeler,ateş kor olmuş hecem Ağlamış geçmişim,geleceğim belki güler Kimden kaçar kendine ihanet edenler Kime sığınır,her yanda berduş fikirler Bakışların gizlediği uzun saç,perçem Ya eserse rüzgar sürülür kat,kat jöleler Aynalar,aynalardakiler kime benzer Gök küser geceye,siyahı başına çeker Sevgilim,eyvahım kara gözlü gecem Yalnızlık yıldızlara eşse,bana ne düşer Ali Gençay |
III/Resim
bembeyazdı saçları briyantinle geriye taralı oturmuş koltuğuna göbeği ikiye katlı kulakları arkasından bağladığı kemik çerçeveli gözlüğü,kalın camlı inceliyordu eskilerden kalmışları okşadı simsiyah saçlarını çocuğun meraklı gözlerle baktığı fotoğraftaki tüm yüzlerde Mithat beyi aradı takıldı sayfada ihtiyar burnun ucunda gözlük ha düştü,ha düşecek iyice gözüne yaklaştırdı bakışları buğulandı çocuk sordu kim bunlar? önce derin bir çekti anlattı; aylardan nisan gelinlik giymiş kiraz ağaçları giyilmiş mintan pantolonu omuzdan askılı güzeldi kız saçları ortadan ayrı sırtını vermiş ağaca sevgilinin başı göğsüne yaslı gözler kilitlenmiş uzaklara son gündü doldu askerlik pusulası yürekte ayrılık acısı ihtiyar suskunlaştı sordu çocuk,ya! sonra; koltuk gıcırdadı yavaşça kapadı kapağanı albümün pencereye yaklaştı görsün istemedi,ağlayacaktı titrek sesle anlatmaya başladı tekrar uğurladık davullarla zurnalarla son kez eller sallandı uzun zaman sonra askerliğinin on dördüncü ayı izine yollandı istasyona geldiğinde onu aradı gözleri yoktu! oysa mektupta yazmıştı onu karşılayan çocukluk arkadaşı Mithat’tı dayanamadı sordu nerde,neden gelmedi yutkundu Mithat gözleri yere baktı uzun zaman önce göğsünü öksürük sardı ince hastalıkmış doktorlar çaresiz kaldı çok istedi son kez görmeyi seni sana haber etmememiz için yalvardı ecel onu bizden zamansız aldı dizleri üzerine düştü inanamadı,inanmadı yıkılmıştı,perişandı uzun sürmedi ecel onu da aldı işte dedi ihtiyar onlardan geriye sadece bu kaldı Ali Gençay |
III/Sen
istemek kulağımda sesini yağmuru beklemek gibi geceye adamak gelişlerini ansız ve zamansız gibi yatırıp kulaklara nameleri türkülerle istemek seni her okşadığında mızrap teli sazın teline sevdalanmak gibi elime alıp kağıt, kalemi beyazın siyaha hasretini yazmak senle cümlelerimi bitirmek her kafiyemi Ali Gençay |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:10 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.