![]() |
Bir Kişi Bile Kardır
Bir bilgiyi bir kişiye ulaştırsan bile büyük iş yapmış sayılırsın evren nazarında diyen bilgi vardı hiç unutmam... ne kadar da güzel, pozitif bir anlayış! .. Bırakmayacaksın ucunu işin içinden gelenin, elinden gelenin en iyisini birey-kitle demeden yapacaksın aktaracaksın inandığın bilgiyi. bayrağı teslim edeceksin elinin uzandığına çok da arkaya bakmayacaksın neler yaptım diye bırakacaksın sonra kendi yürüsün dursun veya düşünsün. sen ilettin artık. Gerisi senin ona emanetindir. bazen bir kişiyi bile köküne kadar sevmeyi becersen belki bu da büyük bir iştir? o gider, belki başka birine iletir kendi bildiği şekilde senin sevgini başkalaştırarak. ama sevmek önemli en başta bilgini sevginin rüzgarıyla bir diğer gönüle üflemek sonra... hem sevgisiz bilgi ne ki? .. gerisi sadece diğerine ait senden ona emanet... sen bir kere ilettin ya... bu bile kardır. |
Bir Süre Daha
Bıraktık artık... Gerçekten... hem bıraktık, hem unuttuk gerçek iyiliği, yardımcılığı fedakarlığı... hepsinden aşağılara düştük yetmezmiş gibi artık bir de prosedürdeki saygıyı, hak önceliklerini de görmezden gelmelerdeyiz. zaten bunun bir alt aşaması kasabada, köyde, taşrada, metropolde eşkıyalığa, dayılığa kalmaktır dönüşü yok! .. çünkü gözeten yok, korkutan yok, denetleyen yok, suçluya kötek yok, haklıya saygı yok... İşte bu yüzden ben yine bu akşam arkadaşlardan dönüşte, ne olduğunu bilmediğim o insanoğlu sola saparken sinyal verdi diye neredeyse içimden 3 ayrı hayır dua okuyup, hatta arabadan bir acele inip, gidip adamın elini-ayağını öpecektim! bu kadar başıboşluğun, tutarsızlığın haddini bilmezliğin arasında hala bunları yapan var ya; yıkılmaz bu ülke, batmaz bu dünya en azından bir süre daha! .. demek isterdim ama bıraktık artık... çoktan bıraktık ve unuttuk. aslında kapandı bu perde... sadece kendi uzatmalarını oynuyor Doğa Ana. bizse hala kendi havamızda... |
Bir Şeylerin Değerini Verelim
Eh be kardeşim biraz da bir şeylerin değerini verelim değil mi? ! Bedavacılık-bedavacılık da nereye kadar? ! Sevdiğin sanatçıdır, tanıdığın şov ustasıdır yazardır vesairedir; tamam güzel de her seferinde adamın konserine, şovuna imza gününe veya girişi paralı kutlamasına kapıya ismimizi yazdırarak girersek ne olur? Tamam! 'Bedava' olur, tatlı gelir ilk anda ama işinin hakkını verip bize tam teşekküllü hizmet veriyor bu adamlar. karşılığında herkesten bir öpücük alsa her seferinde vicdanımız rahat edecek mi? rahat uyuyacak mıyız yataklarımızda? ! o adam pahalı yaşamının faturalarını ne yapacak? Sen çıkartsaydın yeni bir albüm senin kutlama gecene giriş -dolgun ücretli- olsaydı 150 kişi kapıya adını yazdırıp onun tanıdığı, bunun yeğeni diye bedavadan çullansaydı içeri mutlu olur muydun yoksa arkalarından nefretle laf mı sallardın insanların? ! değil mi yani kardeşim? biraz dikkatli hareket etmek lazım bu alemde ha? şu özel *******de kapılarda isim yazılma kuyrukları görmekten nefret ediyorum! veya adreslere gönderilmek zorunda kalınan bedava kitaplardan bütün bunları mecburi kılan yanlış sosyallik ve sanat anlayışımızdan! .. biraz da bir şeylerin değerini verelim be kardeşim hep almayalım! |
Bir Şiir Var
Bir şiir aklımda; evlere, kurumlara, meydanlara sığmaz! akıllarda, ağızlarda, edeplerde durmaz! bir şiir var aklımda; nasıl desem olmaz. notunu almışım aylar önce konusunu pekiştirmişim akılda ama ne yapsam, ne etsem olmaz! .. alamıyorum kaleme öyle bir evlerden dışarı ki, öyle bir 'olmaz bir şey' ki; ne etsem, ne yapsam olmaz! bir şiir var aklımda; sağa döndürdüm sola döndürdüm evirdim, çevirmez allem ettim, kallem ettim yine dize getiremedim kalemlere sığdırmadım ve de yazamıyorum! bir şiir var aklımda; aaah ah ne desem, ne etsem olmaz! |
Bir Tek Şey
Sevgili Doktor Kardeşim: bana iyi bak ve bana iyi davran beni iyi tedavi et; böylece birgün kapında sıralar oluşacak. Sevgili Gişe Memurum: bana hizmetini iyi ver bana güleryüz göster; gülümsediğin yüzler kadar mutlu olacaksın o mutluluğu evine de götüreceksin. Sevgili İş Ortağım: arkamdan konuşma ve sakın iş çevirme! ne alırsak yarı yarıya diye düşün; inan bana benimle birlikte yüceleceksin! .. Sevgili arkadaşım: bazen benim için parasız da bir şeyler yap herzaman karşılık bekleme. birgün ummadığın biri çıkar yoluna hiç yokken aklında yardımını görürsün düşerken, elinden tutuverir. Sevgili Karım: benimle yalnızca iyi günümde 'iyi' olma. elde ettiklerinle değil kvarlığındaki ışık'la moral bul. bana kazık atmayacağını biliyorum ama; bu dediğimi yaparsan ailemiz iyice bütünlenir büyür, büyür ve torunlarımıza bile sağlam bir yapı kalır. lütfen ama lütfen herkesin birbirine verebileceği hesapsız-kitapsız gönülden o ruhun en ince noktasından hiç olmazsa 'bir tek şey' olsun. |
Bir Türlü Bilemedim
Hiçbir zaman anlamadım hissetmedim zamanında doğru karar veremedim? .. Hiçbir zaman nasıl yaklaşırlar ne demek isterler, nasıl kuyruk sallarlar, diş gösterirler, nasıl kaşınırlar, kaşınmazlar veya aranırlar anlamadım, bilemedim? .. ben bu, 'kadınlar karşısında doğru şekilde ayakta durma sanatı'nı çözemedim? .. hiçbir zaman anlamadım suyuna mı gidilir, tersine mi, yüzlerine ne zaman gülünür ne zaman sertleşilir, ne zaman falakaya yatırılır ve iyi sonuç alınır, ne zaman yanakları okşanır, bir türlü tam bilemedim? zamanında doğru karar veremedim... ne bileyim işte ben de kendi halinde bir adamım yol katettim etmeye de, sanki birazcık bir şeylerin dışında kaldım da bir türlü bilemedim? .. |
Birgün
Birgün yaşamını sürdürmen için yemen, vücudunu doğaya karşı koruman, senden büyüklerin kıçlarını yalaman, yüzlere zorunlu gülmen, para kazanman gerekmediğinde sanatla ilgilenmek ve kendini sivriltip, belli etmek için özel imkanlarından ve soyundan faydalanman para etmediğinde ve bu yüzden kimse attığın havalara takmadığında yine sanat yapmaya kendini adayacak mısın? Sadece yarattığın için mutlu olma yolunda bu işe devam edecek misin? ve birgün binbir dereden su getirip tanıştığın, peşinden koştuğun, yolunda süründüğün, şimdi karın olan o kıza tamamen alıştığında, onun her noktasını ezberlediğinde, ruhlarınızı bir kıldığına inandığında; yine onu en büyük sevginin sahibi olarak görüp, herkesten ayrıcalıklı sana en yakın insan 'sevgili' bilecek misin? işte o zaman gerçek sanatçı, insan ve çok iyi bir eşsin... |
Biri At gibi Uzun, Diğeri Ters Bakışlı Nemrut
Az önce o ikisini, sabah sabah daha ofis bomboşken mahmurlukla görünce birden ilham geldi! .. birine zaten uyuzdum. işe girdiğinden beri pis pis bakıyordu bana. selamıma güçlükle karşılık veriyordu o nemrut suratıyla... aslında kalıbı gayet iyiydi o yönde kullansa kendini fena para ederdi telef ederdi adamı ama o yolda değildi... diğeri... sabah sabah onu koridora çay için almaya gelen upuzun, çekici kız... kimileri bir travesti tadında tariflemesi yapmıştı hakkında ama bana göre, at gibi uzun da olsa fena halde, kendine has çekiciliği olan bir kızdı. işte bu uç ikili sabah sabah algı sınırlarım içine dahil olunca hem de hoş bakışlı dayanışmalarla; birden o ilham geldi! kendi ilhamımın tadına doyamadım hatta! hala etkisinde bazı taraflarım, bölümlerim, eklemlerim, mafsallarım! .. evet! kesinlikle alev alev olmuş benliğim bu ikisini bir yatakta harıl-harıl hiddetli sevişirken görmek istiyordu! belki ruhlarında vardı bu beraberlik onu görmüştüm? .. biri ters bakışlı, buz gibi soğuk benlik harcayan bir ruh yutucu... diğeri iyimser, sevecen ama at gibi uzun, inanılmaz kıvrak vücutta bir Tanrıça... kendim el uzatamam aklıma bile gelmedi ama, bütün yatırımımı bu sabah bu hayalime yaptım, günümü bunun üzerine inşa ettim! bakalım gün nasıl geçecek? .. |
Biriktirdim
Seni biriktirdim onu biriktirdim sizi biriktirdim ve hatta defalarca kendimi biriktirdim. onun için geniş koleksiyonum onun için fırtınalı, dalgalı bazen çok sakin, onun için denizlerin dibinde onun için uzayın derinliklerindeyim. seni biriktirdim ben sizi biriktirdim herşeyi kendime 'filiz' ettim onları da suladım kendimi o suya kattım onun için topraklardayım bütün köklerdeyim. onun için herkeste sıfırlandım onun için huzur buldum senin onun sizin toplamınız kadar. seni biriktirdim onu biriktirdim sizi... hepsiyle bir olup dualara öyle yattım. bu koleksiyon herkesin bu koleksiyon benim... |
Bitir hemen, ben de okuyayım!
Olmadık bir anda rastlaşırsınız. yoğun ilgiyle okumakta olduğunuz kitabı görür. hiç umursamayıp bir anda dalıverir araya... verirsiniz baksın diye. üstünkörü bir bakışla bütün kitabı yutuverir kitap uzmanları gibi! .. 'Ayy! Tam da benlikmiş. Oku hemen de bana da ver e mi? ' der... Bunu yapanların yüzölçümünü hesaplasak acaba %70 çıkar mı ülkede? ! .. bana ne istatistiğinden filan yerim böyle talebi! ne olur hayatındaki o harcama çağlayanından sular gürül gürül boşa akarken elini daldırsan da bir avuçcuk parayı da şu kitaba ayırsan? ! ve tadıyla okuyup, bitirdikten sonra da rafına kaldırsan? .. geldikçe-geçtikçe o kütüphanenin önünden onu rafında seyretsen? .. yeni kitapların arasında onu yetkili, eski kulağı kesik ilan etsen? ve o kitabın üstünden bir tek sen geçsen? daha özel olmaz mı? |
Biz Kazandık
Düşünsenize bize böyle sayfalarla şiir yazdırdıkları için olayların ilham kaynaklarına günün birinde gidip kapılarına dayanıp, teşekkür amaçlı plaketler verdiğimizi! Sonu ne olurdu bilmem vallahi? ! Elimde bir plaket; birgün bir gammazcının kapısında, evime giren hırsızın çalıntı koltuğunda, birgün azarladığım satıcının tezgahında, o bilekleri kalın taksi şoförünün arabasında yan koltukta! Birgün belki 10 kişiyi doğrayan seri katille iş üstünde! Şimdi krallar gibi yaşayan gizlice korunmuş o -hortumcunun- villasında! Ne delice olurdu değil mi? ! Belki de içlerinden biri yanlış anlardı ve bir kapıdan hasarlı çıkardık? ya da çıkamazdık bile! ? dünya burası; belli olmaz... veya eski kısa bir aşkın kapısından içeri dönüşü zorca girerdik kendimizi kaybederdik eski günlerdeki gibi? .. Bize böyle sayfalarla şiir yazdıran bütün o ilham kaynaklarına teşekkür turları düzenleseydik; hayat yolundaki heryere uğrardık kuşkusuz iyi-kötü ayırd edemezdik yapamazdık çünkü hep -biz- kazandık. |
Bizim gibilerin içmesinin sebebi
ne işteki dertlerden ne gece geç gelen uykulardan ne karıdan, ne kızdan... bizim gibilerin içmesinin sebebi yolları barları, bahçeleri parkları, apartmanları asansörleri kaplamış her yanımızı soysuzca sarmış ayılardan! parayı bol bulmuş veya bulmamış incelmemiş, öğrenmemiş güzelleşmemiş sorumsuzlardan! içmeyene bravo tabii! ’yüreği mangal gibiymiş’ derim. ama ben aradabir içerim... herhalde sokakta, parkta, bahçede veya sitemizde bir adamı daha hastanelik etmemden iyidir! dua etsinler ki içiyoruz! dua etsinler ve biraz da hadlerini bilsinler. ne işteki dertlerden ne gece geç gelen uykulardan ne karıdan, ne kızdan... bizim gibilerin içmesinin sebebi bütün bu bizi fethetmiş parayı bol bulmuş veya bulmamış incelmemiş, öğrenmemiş güzelleşmemiş sorumsuzlardan! |
Bizim Sitenin Ortayaşlı Çiçekleri
Yaz bitti. havalar serinlendi, sulandı. yerler ıslanmaya başladı malum... gerçi ağaçlar yine ağaç kuşlar aynı cıvıltılarda, kanat seslerinde kediler aynı sabah uyku mahmurluklarında oksijense o sıcaklara göre daha taze ama bizim sitenin Ortayaşlı Çiçekleri herhalde kendilerini Yaz'a göre ayarlamışlar? güneş biraz yüzünü gizledi ya bulutların arkasına sağlıkları da yaz'da kaldı bizim Çiçeklerin! .. kolestrolleri, kardiyoları, basenleri-yağları... artık 7-8 ay otururlar yer-içerler çay sohbetleri yaparlar etlerine et eklerler lop-lop... Yaz bitince neden sağlıklı olunsun ki? ! Kışın aldıklarını vermek için bizim sitenin Ortayaşlı Çiçekleri yaz gelince yine bir-bir yeşilliklerde biterler! al-ver, al-ver, al-ver böyle gider yanlarınaysa ne kar kalır bilmem. |
Blog? O da ne?
Memo Efendinin bloğuna baktınız mı? Aaa! Melis Hanım'ın bloğu harikaydı, mutlaka girin! Gençler! Hemen şu linke girin! Yok böyle bir blog! Bu blog bir başka; bütün gıcık yazarlar burada buluşuyorlar, harika! Blog mu? O da ne? .. Vallahi ben bilmem, anlamam girmem, çıkmam... Eskiden kişisel veya bütünsel siteler vardı özel dosyalar vardı, forumlar vardı; ve hala da varlar. Ben yine oralara giriyorum ille fikre susarsam. Çok canım çekerse özel sitemi de açarım başkaları da girer. Eeee? Blog? pardon? Vallahi ben yapmadım! Ne bilirim, ne girerim. Beni azad edin hem biliyor musunuz bizim apartman bloğu da fena değil Hayri Usta'nın yeri de! .. ahah! ! ! |
Bok Muhabbeti
Oldum olası “Bok Muhabbeti”ni çok severim ona ayrı bir önem veririm, desteklerim hatta uygun platformu bulursam; o biçim de yayarım! Belki benim karmaşa dolu, yaramaz çocukluğumdan o yıllarda büyüklerime karşı birikmiş “yoğun mağma” olmuş kızgınlıklarımdan, anlaşmazlığımdan... belki ‘kanımın bozukluğundan’ ’neslinin tükenesi’ inadımdan... belki ergenliğimde hiçbir kızla çıkmadığımdan, kimselere pek dokunamadığımdan, belki bayan ayaklarına fazla ‘hasta’ olduğumdan azıcık ‘acı düşkünü’ olduğumdan... belki insanın ‘her seksüalitede olanına’ aşırı saygımdan yakınlığımdan, şşşş... daha da önemlisi belki bütün bunlara rağmen; evini, eşini, kızını çok seven kapıdan girdiğinde ‘Ejderhalığını sokakta bırakan’ bir “baba” olduğumdan... ama oldum olası “Bok Muhabbeti”ni çok severim ben! sohbette iki lafın arasında o kelime geçmeye görsün! seziverdim mi yatkınlığını insanın “bok muhabbeti”ne bağlarım olayı! inanamazsınız bir de öyle tatlı tatlı açarım ki kapıyı önünüze kendi ellerinizle uydururum kendime! sonra bir de bakmışsınız sizin de ağzınız ‘biber sürülecek’ kıvama gelmiş! ? mevkiinize, gelmişinize, geçmişinize zürriyetinize şaşarsınız! belki içinizden bin kere tövbe bile edersiniz! vallahi herşey güzel, felsefeler güzel, teknoloji, sosyete, kadın-seks güzel ama oldum olası “Bok Muhabbeti”ni çok severim ben! bırakamam... |
Boka Bastımı
bir kere boka bastımı insan o gün peşpeşe gelir yakasına yapışır ne var ne yoksa! eşinin dostunun sitemi tutar. karısı, çocuğu banka kartı, kira borcu, yanlış işlemlerin derdi tersine giden işler, projeler... yollar bile yokuş görünür gözlerine. bir kere boka bastımı insan hani var ya şu dönüp te bakmadığı karasinek bile onun ağzına kaçar yolda yürürken! hele bir de puroyu, içkiyi de bırakmışsa 'boka basan' en böğürtülü-sert müziği kulaklarına gömmekten başka çaresi kalmaz. açar camları bağırır avazı çıktığı kadar da yine yetmez! bir kere boka bastımı insan hiçbir 'başka boka' elini sürmese mi o gün acaba? |
Bol keseden
Açarım çeşmemi başlarım yazmaya harcarım kendimi bol keseden... Kaliteli-kalitesiz kimine göre bilemem takmam kafayı harcarım kendimi bol keseden... Elbet birileri bir şeyler der boş durmaz ağızlar işler kelimelerimi seven çıkar mutlaka kendini bana yakın hisseden benim gibi ‘kafayı takmayan’... Açarım çeşmemi gönülden başlarım doldurmaya bardakları harcarım kendimi hiç düşünmeden bol keseden... |
Bön-Bön Yaratıcılık
Ne büyük cehalet ve vahşet dolu bir nimettir yaratıcılığı sıfır olanlar için bir otobüsle, dolmuşla veya arabayla trafikte yol alırken trafiğin yavaşlamasıyla karşılarında bitiveren kötü bir trafik kazasının bön-bön gerçekleşen seyri… Sağı-solu birazcık yamulmuş ve trafiği tıkayacak gibi yan dönüp, durmuş o iki araba bile nasıl ilginç ve tarifi imkansız bir eserdir onlar için! oturup, bir bebeğin doğumuna kafa yormadıkları kadar nasıl da, yanından geçerken o kazanın dakikalarca o şaşkın suratlarıyla dalarlar! ? o dikkatsizlik ve cehaletin eserinde kim bilir hayatlarında bulamadıkları nelere cevaplar ararlar! ? .. |
Böyle Başlar Bu İşler
Hayat sana göre tepkilenir tavırlarına göre... Dikkat et; şimdiden alıştırmış seni de diğerleri gibi 'hiçbir şey yapmaya vaktim yok! ' demeye! Böyle başlar bu işler yavaş yavaş şırınga eder kendini sana anlayamazsın, uyarsın sürüklenirsin. mazeretin hep adildir, gereklidir kendine göre. ama artık dalgaların, rüzgarın, tozun-toprağın seni sürükleyişine göre yol almaya başlarsın. Böyle kuşatır hayat insanı gerekliliklerle, ek yüklerle... seni 'şampiyon' ilan edercesine yükler yüklerini. başardıkça gururlanırsın bu yolda kendini bile feda edersin! Ama gün gelir, bir de bakarsın kendin için hiçbir an bile yaratmaz olmuşsun! Şaşarsın haline ama kurtulamazsın çünkü artık hayatın müptelasısın birçokları gibi. hergün, her saat, her dakika hep birşeyler yaparsın. Tıpkı haraç vermek gibi mafyaya kendinin değilsin! Ruhun seni tepeden seyreder bacak bacak üstüne atmış... Unutma hayat sana göre tepkilenir tavırlarına göre... ve suç hiç de onda değildir! gün gelip o kürsüye çıktığında kenara çekiliverir kendileri söz sana kalır bir tek sana! dikkat et böyle başlar bu işler. bütün hakları ona verme. |
Bu akşam
Üzüldüm be baba akşam akşam. Sebep? .. Boş ver bende kalsın. Sana sadece göz yaşlarımdan iz düşen kelimelerimi gönderiyorum. Üzüldüm be baba bu akşam ben sorma olur böyle bizim gibilere arada... Kelimeler, cümleler pek bir güzel çıkar da olan ruhumuza olur yine paramparça yine terkedilmiş yine en baştan beri yapayalnız olduğundan emin... Üzüldüm be baba bu akşam sorma sebebini dinle sadece bu da yeter bana. Paylaş beni, derdimi, kederimi acımın sebebini... Ne mi? ! Yaşamak... |
Bu Bakıcı da Şaşırmış
Bebeğe bakacağına şaşkoloz karı kendini, işini, halini şaşırmış olmalı ki tatile geldiğimiz Bodrum'u beğenmedi! ? Sanki 'bakıcı' değilmiş gibi bir de burun kıvırdı! ? Bunları kim şımarttı kim cahilliklerine pay verdi kim denetlemeyi elden bıraktı bilinmez ama bizim dünkü bakıcı bugün tatilimizde bizle geldi ve şartlarımıza burun kıvırdı! sanki 2. çocuğumuz gibi şımardı yüzünü astı *******i çıkamıyor diye afra-tafra yaptı! ? İnanılır gibi değil dostlar sanki üstüne bir de para almayacakmış gibi nasıl da kendini, işini, halini şaşırdı? ! Ne yapmak lazım bilmem ama antidepresanlarım sağolsun! yoksa iplerim çözülürdü bir an sarılırdım şımarık boğazına bu göbeklinin! ülkedeki herşeyin ucunun kaçması gibi bakıcı alemi de kendi bildiğine gitmiş alabildiğine cahil, amatör, beceriksiz alabildiğine şımarık kendini, işini, halini şaşırmış... |
Bu Kadardı
Olacağı bu kadardı zaten yapabileceğin bu kadardı. Ayda bir ararsın sektirmeden politik bir unutmamışlık resmi verirsin. Sonra yine ulaşamam sana! ? Kaybolursun yine 1 ay... bu ne aptalca ne temelsiz, ne kalitesiz bir psikoloji? ! kızamıyorum artık sadece dalga geçiyorum geyikte ustalaşıyorum sayende! bu da bir şey tabii! yine de dönüp, teşekkür etmem lazım sana! ama ne mümkün? ! daha dün aradın beni yine; bir sonraki iletişim 1 ay sonraya! .. bu ne aptalca ne temelsiz, ne kalitesiz bir psikoloji? ! hiçbir literatürde bulamadım seni? hiçbir zaman diliminde görmedim böylesini? bu nasıl vur-kaç? bu nasıl insan? bu nasıl deforme aşk? olacağı bu kadardı zaten yapabileceğin bu kadardı... |
Bu Sokaklarda
Sırtta taşınamaz yüklerle etrafında maganda ve gülmeyen yüzlerle ters akan trafikte ustalıkla, pişkin ödenmeyecek, sürekli artan borçlarla karşılığı alınmayan emeklerle akraba ve dost satışlarıyla kalın kazıklarla yaşamanın rehberi 'kelle koltukta yaşam sanatı' diye bir kılavuzla çıkmak lazım bu sokaklara ve o kılavuzla dönmek lazım akşamları evlere! başka yolu yok yoksa mutsuz olursun! 'alma'nın hayalini bile bir kenara bırakıp -bol vermeli- yaşamak lazım bu sokaklarda bu ormanda, bu bayırda, bu çayırda... yoksa mutsuz olursun! ve en önemlisi düzüldüğünü çaktırmadan bir de 'zafer ifadesi' takınman lazım yüzüne mutlu-mutlu... kısacası vere-vere, vere-vere -hiç almadan- evine dönmen lazım akşamları başka yolu yok yoksa mutsuz olursun bu sokaklarda... |
Bu Şiiri
O yenilesi, estetik bir hata bulamadığım dudaklara, gözlerimi çekinmeden delen o keskin bakışlı gözlere umarsız karşılıklarla dalarken içtiğim tam erkek işi koyu Cafe Americano midemde hazmolmadan, bu dalışların peşisıra o cazibeli yüzün sohbetimizden memnun ifadelerinin eşliğinde, dayanamayıp o seksi dudakların arasından süzülen kelimelere hemen kıyamayarak, önce o dar pantolonla sımsıkı sarılmış sütun gibi, taş gibi bacaklara en az bir kez süründükten sonra, kulaklarıma yepyeni cazibeli tınılarla varmasına izin verdiğimde sakinleşmek kendimi o kadar da ele vermemek için sıraladığım bardak-bardak çaylar böbrek kanallarımı meşgul etmeye başlamadan; bu şiiri hemen oracıkta senin yanından ayrıldıktan dakikalar sonra yazdım! hele o çikolatalı-kestaneli pastamın son lokmalarında o zavallı gözlerim acımasızca ince topuklarla sonlanan tam yapısını, teninin rengini henüz göremediğim o muhteşem ayaklarına takılmadı mı! işte o anda ben bu şiiri oracıkta mırıldanırken zavallı ruhum işin içine fena halde, zevk için acıyı da katarak yazdım! ben bu şiiri, bütün olmayan şeyler hemen oracıkta olmuş gibi, hayallerim benliğimi, düşünmeden alevlere sürüklemiş gibi, geçmişin bütün gizemlerine sanki ruhum kavuşmuş gibi yazdım! .. Yaratan’ımın karşısına bütün hatalarımla, sevaplarımla, bütün yaramaz ruhumla çıkıvermiş gibi korkusuz, kendim gibi yazdım! |
Bu Yüzden Okumadım
-Tanrı'yı çok iyi anlatan bir yazı- demiş ismine biri... ve atıvermiş mail grubuna... özgürdür, atar... okurum veya okumam ben de özgürüm. okumadım ama bu, Tanrı'yı tarifleyen yazıyı. okumak, bilmek istemedim. belki de başlığı çok otoriterdi bilemiyorum... ama okumadım. zaten ben O'nu sadece kendi gözlerimden, kendi ruhumun penceresinin bana uygun şekilde açıldığı kadarıyla görmek isterim. kendi bedenime sürtünen rüzgarlardan, kendi kulaklarıma vuran insan çığlıklarından, çocuk ağlamalarından, annelerin yumuşak seslerinden duymak isterim. kendi kabuslarıma karşı O'na sığınarak, isyanlarımı da tam O'nun yüzüne dümdüz yaparak, O'na en yalnız anlarımda kendimi açarak bulmak isterim. bu yüzden okumadım bu yazıyı... bana matematik tarifler gerekmediği için, O'nu hiçbir formüle koymamak için okumadım. |
Bulutların Arasında Aydınlığım
Karabulutların çöktü üstüme. hareketlerim kısıtlandı bataklığında. bir alev kokusu sardı dört yanımı. belime kadar yapışmıştı yine sülüklerin. biliyorum, tanıyorum; artık alıştım. bu yüzden arasından bulutların kendi güneşimi gördüm. ellerine bırakmamak için kendimi karanlığının, cehennemine teslim etmemek için güdülerimi ve yine o canavara dönüşmemek için geçmişin yangınlarını hatırladım, o nefes aldırmayan islerini... olağan kabul ettim ve sadece kendi aydınlığıma sığındım. karabulutların çöktü üstüme hareketlerim bağlandı bataklığında. belki ihtiyacın vardı bunu görmeye, ama artık biliyorum, tanıyorum bu kokuyu bu yangını, bu kasveti. olamadıklarının çığlıklarında karanlık bir fırtınaya dönüşmüşlüğünde kendi yangınlarına ortak etmek isteyişin artık sona erdi. çünkü o geçitsiz sandığın bulutların arasından kendi aydınlığımı gördüm. ben yine kendimi bildim. |
Buna Ne Demeli? !
Hocam buna ne demeli? sen söyle! İş servisimizin bizi işe çok geç getirmesinden şikayetçiydik. Kararttım gözümü aldım elime kalemi ve canavar yüreğimi, sert ve çözümcü bir tavırla şikayet epostası döşedim yönetime. evet 1 hafta sonra başarılı olmuştum. karar alınmıştı bu haftadan itibaren servis daha erken gelecekti. geldi de... ama ben gelemedim! neden mi? servisi bu sefer de acımasızca 20 dakika öne almışlar! gerçi istediğimiz tam da böyle bir şeydi, ama sabah koşusu derken Ptesi derken, bir de baktım ki kaçırmışım! ? cezama razı oldum Pazartesi-pazartesi işe tadımda geleyim diye atladım taksiye geldim çatır-çatır! servisi öne aldıran ben... bugün komedi şekilde kaçıran da ben... şimdi n'olur sen söyle hocam; buna ne denir? Paradoks mu, enayilik mi? ! |
Bunları Düşün
Bir 'kankin' için daha uzak bir arkadaşın için veya bir yabancı için hatta bir işi -bedavaya- yapabilir misin? kabul edebilir misin bu zamanda bu hesapçılık dolu kaypaklık dolu fedakarlıktan uzak çağda? .. 'selam'ın faturalandığı kdv'sinin kesildiği bu zamanda? .. hangi mertebeye yükseldin yalamakta-yutmakta, satmakta, dalkavuklukta? ya da hangi mertebeye yükseldin 'karşılıksız selam'da? bunları düşün zamanın ne kadar ötesinde olduğunu anlamak için. ya da ne kadar dışlandığını satıldığını... |
Burjuvanın Dışkısı Kallavidir!
Burjuvanın dışkısı da kendi gibi kallavidir. Ne zaman plazada veya lokantada tuvalete girsem daha ilk girişte sezerim içeride bir burjuvanın dışkıladığını veya dışkılayıp, oradan ayrılmış olduğunu. Kaliteli dışkı kendini uzaktan belli eder. kokusu müjdeler daha en başta insana orada dışkılanan malın doygun, kültürlü, öğüte öğüte yemekleri yutan birinden usulüyle çıkmış olduğunu! .. Öyle sıradan değildir onların dışkıları renkleri ne sarı, ne de çok koyu... ortada bir renktedir en idealinden! yüzeyleri ise çıkışta hiç bozulmamıştır! usulüyle lokmaları ufak-ufak keserek 50'şer kere çiğneyerek yenilen yemeğin işaretleri... pürüzsüz ve mat yüzeyli kaliteli! .. Susamlar, fındık-fıstık kabukları öğütülmemiş mısır taneleri bulamazsınız o tuvalet kabininde eğer bir burjuva dışkıladıysa! Büyük yatırımların, 10'larca ailelinin geçimlerinin toplamı kadar masraflı harcaması bol, kültür ve düzey miktarı yüksek, rahat koltuklarda oturmuş büyütülmüş, parlak kıçların sağlıklı vücutların eseridir bu dışkılar! kimi zaman bazıları yanlarından bile geçemez bu kaliteli pahalı eserlerin! kokusunu duysalar yeter nasipleri, kısmetleri açılır vallahi, gider hemen bir piyango bileti alırlar! bazı şanslılarsa denk gelirler bir tuvalette bakakalırlar öylesi kaliteye, pürüzsüzlüğe ve kendi kendilerine sorarlar: benimki acaba neden böyle? dağınık, girintili-çıkıntılı, kokusu iğrenç rengi bir garip sarımsı? .. nedeni belli değil mi dostum? ! Burjuvanın dışkısı da kendi gibi kallavidir, müzelerde sergilenmeye layiktir! ve o tuvaletlerde ne değerli, ne paha biçilmez 10'larca ailenin geliri patır-patır dışkılanır üzerine de sifonlar çekilir gürül gürül! |
Buyur, Rahat et
Senin kadar genişlemekten, reailetini içime almaktan korkum yok. önünde saygımla sevgimle, gönlümle eğildim. kendimi sana açtım... İçeri rüzgarmış, fırtınaymış denizmiş, gölmüş, bataklıkmış ne varsa girsin. şüpheyi kaldırdım. bir Yaratılanınla hemyüz olmayı, onda sende olduğu gibi erimeyi o gönülde yok olmayı göze aldım. doğrularını, yanlışlarını içime alıp gönül kapımdan kendimde nötrlemeye bazen de hiç dokunmamaya niyet ettim. senin kadar genişlemekten realiteni içime almaktan korkum yok. sadece bıraktım kendimi kapıları açtım. ev sahibi de misafir de sensin bu evde. buyur... rahat et... |
Buz Dağları
Nasıl da o düşen ilk kavurucu ateş gibi yüreğe bir anda yığılıverir buz dağları da o 'en büyük' dediğin belki de -sandığın- aşka? .. kendin bile şaşarsın kendine! sanki sen değilsin o akşamları yatmadan önce yıldızlara bakıp yeminler üstüne yeminler eden aşka dair... sanki sen yazmamışsın o inanılmaz, yürekleri hoplatan gözlerde seller yaratan aşk şiirlerini şarkılarını... sen eskitmemişsin sanki defalarca dinleyerek o müzik cd'lerini... ve nasıl da ihanet edersin on dakikada bütün bu mirasına, yeminine ve kalkar gidersin hepsini elinin tersiyle itip! ? 'Gerçek Aşk' olsaydı bu; bunları yapar mıydın yoksa koşup onun peşinden yoluna kul-köle olur sefil-perişan, aşkın için ağlar mıydın? hazır buz dağlarını yığılmışken yüreğine bir kez daha mı acaba bir durup, iyice düşünsen 'aşk' mı, 'arayış' mı? .. |
Bütün Gün Klasik
Amanın bu ne? ! dinginlikten öleceğim! bütün gün de klasik dinlenir mi? ! İş yapıyorum ya bir yandan fark etmemişim... bütün klasik camiası hatta klasik alemi klasik varlıkları ve bütün nota yaratım sorumluları kulaklarımdan girip-girip çıkmışlar beynimi talan etmişler dinginlikten 'dumur' etmişler de haberim yok! Amanınn! birileri bir şeyler desin bir şeyler yapsın! verin kulaklarıma 'hardcore'u! verin hatta en bir 'pop'u arabeski! verin ki inceden hayata döneyim! bütün gün de klasik dinlenir mi? ! hah şöyle! .. |
Büyük Ağabeyleri Beklemek
Çok doğru... ancak çok büyük bir trajediyi de işaret etmiş ERNESTO ÇEHEGUEVERA CİHE'nin 'Eğer bir yerde bir haksızlık görüyor Ona müdahale etmiyorsanız Kendinize insanım demenizin anlamı yoktur' sözü... Herkesin eli-kolu öyle bağlanmış ki yaşam mecburiyetiyle; kesmiş sesini millet, insanoğlu, ademoğlu, Havva Ana, herkes! .. elinde tutanlar halatları-kelepçeleri öyle biliyorlar ki aslında bu yalancı gizemi, zırva zorunlulukların yalanını; korkuyorlar gidecek diye yalancı krallıkları, yoksa başka bir şeyden değil bu sürüngenlik, sessizlik, sünepelik... süslü-kokulu etekleri altında kralların yağmurdan, fırtınadan korunduğunu zannedip nasibinden edilmenin pişmanlığında ne zaman mutlu olacağını sanır, yatırımını bu kör karanlığa yaptıkça ne zaman aydınlanır bilinci halkların? ! ne desem boşuna hiç fark etmeyecek. öyle alışmış ki herkes kelepçelerin, zincirlerin gereğine ve bir de üstelik öyle inanmış ki konforuna; vallahi de yapacak hiçbir şey yok Büyük Ağabeyleri beklemekten başka... |
Büyük Baş, Küçük Baş
Büyük Baş, Küçük Baş bizim için fark etmez! Bıraktığı pisliğe, ezdiği çimene göre durumu değerlendiririz biz! Zararın büyüğünü de küçüğünü de bir görür gerekenin fişini çekeriz biz! Büyük Baş, Küçük Baş bizim için fark etmez bir kere bu toprağı kirlettimi gafilin teki damgamızı vururuz biz! Biz çoktan iptale uğramışız kendi ortamımızda kaybedecek bir şeyimiz kalmamışken bir baş eksilmiş, bir baş eklenmiş hiç fark etmez gerekenin fişini çekeriz biz! Büyük Baş, Küçük Baş bizim için fark etmez. Herkesin iki bacağı, iki kolu, bir gövdesi ve başı yok mu? ! Sarayda da yaşasa ayağını çamura elini soğuk suya koymasa da sonuçta evine dönmüyor mu? O kapıdan içeri girmiyor mu? Mutlaka bir yerde bulur biletini keseriz biz! İnsan değil misin sonuçta yeğenim? Kendine hakim ol yanlış yapma! Büyük Baş, Küçük Baş bizim için fark etmez… |
Büyük konuşma
En 'seksten elimi eteğimi çektim' diyenin bile 'özel tuşu'nu bulup sihirli elleriyle ona dokunduğunda yerleri yerinden oynatacak göklere alevler kusturacak şimşekleri ardı ardına sıralayacak 'bir anlayanı' vardır. büyük konuşma bu yüzden hele 'melek' hiç adletme kendini. belki en baştan beri kasıyorsundur kim bilir? sığınma böyle kapağını kapattığın kutuya kendi kendine. belki lazımdı, tamam! .. ama tadını çıkarttıysan kutunun, yeter... birgün sıkılacaksın, suçlayacaksın kendini. kolay değil inmek bu küreye türlü tatlarla donatılmışken etrafın ve benliğin; tadını çıkartmaya bak bir süre nas'olsa veda edeceksin büyük konuşma en baştan... |
Canavarla Evlenmişti
Bir canavarla evlenmişti. çevreye zararsız iyi huylu çocuksu... Tam bilmiyordu o zamanlar. gülen yüzüme vuruldu biraz da seksiliğime... benlik tümüyle dışa sızmamıştı. bana biraz izin verdi. bekledi... sabretti... yıllar geçti alev içeride büyüdü patlamalar güneşe denkti. önce kendi bedenimde alarm zilleri çaldı. tenim yandı... bu arada en uygun çoğalma ortamını sevgisiyle hazırlamıştı bana. herşey hesaplıydı hiçbiri rastlantı değil! sonunda tenime başka bir kılıf giydirdi benim parçam oldu koparılamadı. her türlü duyguya karşı beni çelikledi. zaman zaman çok geçirimli zaman zaman tam bir yalıtkan... içimdeki alevlerse birgün benliğime tam olarak sahip oldu geçici kimliğimi eritti zaten onun işi sadece teslim olmaktı ve bunu yaparken zevk almak... Şimdi canavar çok büyüdü görünmez alevleriyle etrafa katalizör yağmurları yağdırıyor. şiddete daha çok şiddet... nefrete daha çok nefret... sevgiye daha çok sevgi... döngüyü hızlandırıyor alabildiğine! sonuç ne ise, çabuk göstermek istiyor bu da onun hizmeti... tembellikse hiç onun işi değil! .. tüm üzeri örtülü benlikleri görüyor neye meğilli olduklarını, neden nefret ettiklerini neyi sevdiklerini... görünmez alevleriyle üstlerine üflüyor. yumurtalar kırılıyor içlerinden çıkan çıplak civcivler soruyorlar: Aaa? ! Niye böyle oldu şimdi? .. Canavar gülümsüyor çünkü o biliyor çoğunu o veriyor. ölçü değil ki görünen yanı! ? para ile iman misali... Bir canavarla evlenmişti o... hala farkında değil ateşle cicili-bicili oynuyor hala ayakta, hala hayatta çünkü gerçek sevgiyi besliyor. Canavarsa görünmez aleviyle katalizörler yağdırıyor halkın üzerine uyanan uyanıyor bünyeleri ne isterse onları büyüterek... Zaman çok hızlanıyor! Canavar sonuç ne ise çabuk görmek istiyor! |
Canım Benim!
Ah canım benim şiddeti kaçmışım hiddeti tatile çıkmışım! ne oldu? bir tane ruhunu okşayan şiir yazdık diye o kadar mı mutlu oldun o kadar mı şevke geldin de, bana 'bak işte artık şiirlerin ruha iyi gelmeye başladı' diyorsun? ! güldürme beni canım benim hiddeti tatile çıkmışım! arada olur öyle şeyler yumuşarız, duygulanırız gevşeriz, hatta yılışırız, yavşarız yosmalar gibi. ama yani hemen bunu genel'e bağlama canımı sıkma cicim benim! kibarım... ah canım benim oturduğun yer çok mu rahat? kıçınının yüzeyleri hergün kremli mi? ! yürürken de kıvırtıyor musun hatta sahte plaza gayleri gibi? ! kanma sen bir günlük yumuşamış şiirimize; hep de dizelerde adam kesecek değiliz ya! tartaklamayı severiz imansızları ama arada cıvırız da insanız; - bir derece- o da... Ah canım benim şiddeti kaçmışım hiddeti tatile çıkmışım! böyle yumuşama düşkünü olma hayat bu, koyar adama ummadığı anda! her dakika sana gösterilene kanma eğilip, bükülme sadece gülmek için yaşama, şekillenme sümüklüböcek gibi de kendin ol! hadi bakayım seni ısırmayacağım devam et oturmaya! canım benim! .. |
Canlısı ve Resmi, Hangisi?
kadın güzeldir bu okey... ama kadın resimleri de ayrı bir güzeldir! Canlısı söz konusu olduğunda peşinde koşarsın pervane olursun sırf o ilk tanışma için bile... tabii yetmez bu da erkek kısmına ille devamı lazım aşama aşama! öyle sığ sularda yüzmek ne demek! ? hemen ardından, o ilk dokunuşu nasıl etsem de yapsam dersin. akla karayı seçersin çünkü kadın pek de belli etmez alttan almaz hep üstte oturur, kraliçedir çoğu zaman senden bekler. niyeti olsa bile açık etmez yerinde durur, köpürür. hadi dokunuş işi de tamam diyelim. arkadan daha derin amaçlar motive eder yerlere vurursun gururunu erkekliğini tam teşekkülle ona hizmete açmak için! mekan ararsın en uygunundan eh eli boş gitmek de olmaz 'ne alsam' derdine de girersin. adeta bir törene sürükler en kıro erkeği bile bu derin dalış ihtimali. hadi geceyi de muhteşem şekilde geçirdin diyelim. zafer madalyan sendedir artık. yine bitmez ki? olayın sürekliliği için bedenlerin karşılıklı alevlenmesi için, söndürmeler için yepyeni çabalar yepyeni roller atılan mesajlar, e-postalar ardı kesilmeyen telefon konuşmaları! .. sürekli bir alıp-verme çabasıdır gider. pervane olursun yani bunların canlısı söz konusuysa! kanlı canlı olmak kolay mı bir bedeli var! .. kadın Resimleri de ne güzeldir halbuki! sessiz, sedasız abideler gibi, heykeller gibi dikilir karşına o sayfalarda... açarsın fon müziğini, yanında içkin veya çayın, kahven... arkana dayanmışsın elleme, ikna etme, indirme-kaldırma dertlerin de yok oooh mis gibi takılırsın dünyanın en güzel kadınlarıyla! .. nazı yok, niyazı yok restoranı yok, evi yok, oteli yok... ne zaman dırdırından, canlısından sıkılsa erkek kısmı bu reçeteyi veririm eline var mı daha güzel terapi? ! Canlısı güzeldir okey de, ağırlığı da boldru. resmi ise herzaman başka bir tedavidir. Kötü zamanların isimsiz, fedakar çaresidir. |
Cd'nin Duruş Derecesi
Cd'lerimi sık sık kontrol ederim evde. ben yokken kadınları evin nasıl davranmışlar, nasıl bozmuşlar düzenlerini veya bozmamışlar... En çok sinirimi bozan şey sevdiğim bir cd'min kapağını açtığımda yerinde yeller esmesidir! deliririm etrafa yanıcı, yakıcı tehditler savururum! kendimden geçerim içimdeki canavar özgür kalır hem de evimin sıcacık salonunda! .. tasması ve zinciri inanılmaz kalın olsa da parçalar atar hepsini böyle bir durumda! .. bir diğer düşüncem cd'lerle ilgili ise şu: kapağını açtığımda bir cd'min ya içindeki diskin dümdüz doğru diklikte başlığının düz okunur halde olmasını isterim, ya da tam tersi, yani 180 derece ters, tepetaklak... ama kesinlikle ara bir açıda değil! bu karşılaşabileceğim en büyük kararsızlık karaktersizlik ne bok yediğini bilmezlik ve korkaklıktır! nefret ederim bundan! hele bir de o diski kutuya öyle koyanın izini bulursam; benden çekeceği vardır! 3 gün, 3 gece benden psikoloji ve felsefe derslerine mahkum edilir! acısı büyük olur yani! doğduğuna pişman olur! aynı evdeyse zaten kurtuluş şansı yok! ha! bir aralık eve gelen bir misafirse; kaderine küser, yoluna bozuk zeminde devam eder zaten bana ne! ? gitsin burnunun dikine! .. ah şu cd'lerim ah! bari siz dirlik-düzen içinde olun da akşamları rahat uyuyayım! |
Cemre
'Cemre-memre nedir baba? geç Allahaşkına böyle şeyleri! bahar geliyorsa gelir dümdüz işte! ' derdim umursamazdım ama bu akşamüstü işten dönerken eve yürüdüm ve olan oldu! sanki Cemre benim kucağıma düşmüştü! ? havadaki koku -daha da bir alıp, götürücü- rüzgarın tenime dokunuşu daha bir yumuşak yıldızların o akşamüstü parıltıları daha berrak sanki gözgöze gelmek için sarhoş etmek için beni hepsi elbirliğiyle uğraşıyorlar! .. sallana sallana eve vardım neyse ki. şiir yazacağım yazı yazacağım, maillerime bakacağım güya! nerdeee? ! almışım kucağıma Cemre'yi kolay mı öyle her planladığımı yapmam? ! öyle bir binmiş ki Cemre'nin ağırlığı üstüme kolumu kıpırdatamaz olmuşum, haberim yok! bu ne güzel gevşeme bu ne sarhoşluk bu ne keyif Allah'ım! ? Peki Cemre: büyük konuşmamayı bilmeden konuşmamayı artık öğrenmem lazım. şimdi bugün seninle ilk defa tanıştım. kim bilir yarın daha kimlerle tanışacağım! |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:52 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.