![]() |
Bana Rağmen
gözlerimde üç katre irin .........terk-i sadakatten kalma içimdeki müphem eğri .........terk-i doğruluktan kalma ben izimi çoktan yitirdim ....bu şehir benide yoldan çıkardı bu payitaht yıkıldı artık kaç kalp eder canım bu şehirde bunca aşkdan sonra ........onca terk onca terkden sonra küflenmiş değerler temizlenir mi bekaretini kaybetmiş maziye rağmen Ahmet Aksoy |
Bana Sorarsan
Bana sorarsan aşk ne diye? Beni cehennemin kıyısında, raks Ettirecek kadar güçlü bir şey derim Ama sadece bir kez Daha fazla değil. Ahmet Aksoy |
Banka Hesabı
Yıllar geçiyor ya Ne kadar da acıtıyor geçerken Her saniye bir şeyler götürüyor Yalnız ölüme yaklaştırmıyor üstelik Geçen her saniye birleşerek Yalnızca ömrümü törpülemiyor Giderken isteklerimi de sürüklüyor Hiç, iyi kötü demeden İmkanım olsa eğer Yapacağım her şeyi de yanında götürüyor Geçen her saniye ve her dakika Üst üste konduğunda Yapamadıklarımı da götürüyor Hem de çok isteyip de yapamadıklarımı Belki de biraz daha vaktim olduğunda Yapacaklarımı, Keşke ömürde Banka hesabı gibi olsaydı Ne yazık. Ahmet Aksoy |
Başlangıcı Kayıp Bir Şiir
'ecesi yılan olan kral, mahkumdur zehirlenmeye.' daha dün sevgilim: beni silerek müstakbel .........günler ajandandan, altımdan çektin, aşkla yükseldiğim merdiveni. ki artık, tartar dediğin tartsada elbet, sana ulaşmak için, .......boynuma astığım ipten, .............sana kadar yürümem gerek. aslında halimi en çok sen bilirsin, ........ben bir cambaz değilim, daha ilk adımda, beceriksiz düşerim. .............öyleyse boşver, vur sehpaya tekmeyi. Ahmet Aksoy |
Bekliyor musun?
Sende takvimlere Bakıyor musun? Zamanın geçişine Hayran hayran Nasıl da geçiyor Diyor musun Gözlerin yaşararak Ve bekliyor musun Takvimlerden, yaprak Koparamayacağın günü Kavuşacağımız günü. Ahmet Aksoy |
Ben Kimim
Kimi zaman uzaklaştığını ................hissediyor insan yaklaşırken kendine, ben kimim .......bir filmde. oyuncu mu? .......yoksa filmin yönetmeni mi? yoksa sadece bir seyirci mi? .................(Aralık 2003) Ahmet Aksoy |
Ben ve Bizim Çocuklar(Barış Aluk ve Mutlu Ayar dostlarıma)
...................Barış ve Mutlu dostlarıma şehrin sahte kabadayılarıyız ............ben ve bizim çocuklar ..................yalın zırh ellerimizde tahta kılıçlar yürüyoruz, birimizde santur ............birimizde ud .................birimizde gitar içimizde aynı şarkıyı çalar ...........farklı notalar 15,07,2004 Ahmet Aksoy |
Beni Terk Edemezsin
Bütün bunlar şaka olmalı Beni terk etmiş olamazsın Bak hala yanımdasın Ellerin ellerimde sahilde oturuyoruz Çiçekçi kadın gelmiş Kalem kaşlı delikanlı falınıza bakıyım diyor Daha istemediğimizi bile söyleyemeden Sizi çekemeyen biri var diye başlıyor söze Sen her zamanki gibi kızıyorsun. Bense olayı toparlayıp tatsızlık çıkarmadan Kurtulmaya çalışıyorum Daha kurtulmaya bile fırsat bulamadan Uyanıyorum Kadın doğru söylüyor Bizi çekemeyen biri var Yoksa sen yanımdayken uyanır mıydım? Ahmet Aksoy |
Benim Dünyam
Yerle yeksan oldu her şey Çivisi çıktı dünyanın Kötülük bile kötü değil Şeytan bile iyilik yapar oldu Ölüm hayatla el ele Beraber içip beraber sarhoş oluyor Sen gittiğinden beri Benim dünyam hep böyle unutkan. Ahmet Aksoy |
Benim Musam
........................'sonra tanrısal sesler üflediler içime/ ........................olacakları ve olmuşları yüceltmek için/ ........................ve hele övmek için kendilerini/ ........................her söylediğim destanın sonunda ve başında' .................................................. ...........-hesiodos- kavgalıyım bütün musalarla övmediğim için onları da senin kadar sen benim esin meleğim içimde büyüttüğüm .........öfkemin bedelisin aşkınla yanan odun gibiyim üfledikçe azar alevim sen benim esin meleğim o gitti yakıp yıkarak ....beni sen dirilttin Ahmet Aksoy |
Berraklık Dediğin Yosun Tutmuş
Gözükmüyor Gözükmüyor artık Baktığın denizin dibi Berraklık dediğin yosun tutmuş. Görmek, baktığını Eski bir masalda Kahraman olmuş. Öylesine sert öylesine sert ki Güneyden esen rüzgarlar Kuzey rüzgarları unutulmuş Ey yolunu kaybetmiş insanlık Günahı sevap sevabı günah olmuş. “ki ilk insan, günahı tatmadan bilir miydi ki günahın günah olduğunu” Ahmet Aksoy |
Beş Şiir Bİr Giriş III
Eldeki Hece gece ay mavisi çalınıyor infilak ederken sözcükteki hece bense soğuyorum hüzün kabrinde tüm hırsızlar işbaşında sanki benliğimdeki ikonaları sökmek için bense kaygısız bir aziz,yağıyorum gök yüzüme uyku bir çalı süpürgesi gibi .......saklıyor tozlarını zamanın kanarken kaburgalarımdaki hece sancıyor tın sesinde geçmiş ........müphem bir elde gece Anarsa kor kütük esrik ruhların yanılgısı günaha kurulmuş engizisyon ey hat! in tahtından kıralsan karış sende zamana ve dinle acılarını halkının kreten yemiş kültünde eğil sonra kalk tekrar çık tahtına eğer için anarsa Diziliş bendeki kurşuna diziliş vakti açılıyor tükenmez kapılarla ah düşlerim sayrıl bana dişlerimdeki acıyı takın kılık edin gece mavisini sonra ayrıl benden sıcak bir havai soluğunda bitsin bu diziliş kapı arasında Süngü presteki yazgı tendeki ima camı kırılmış resim buruk imha kor düşmüş zihnine hüzün akıyor kesik damarlarından siyah vücut beyaz ruh su sızmazken toprağından delinmiş can hava veriyor düşkün benliğe sen kendine ağlarsın kendin sana Evsizler varamadı sevdamız ölüm ayırana kadar yemininden ölümün ayırdığı güne kadar ve ne sen ağladın ne de ben ağlayabildim birbirimizin ölüm mahalinde varamadı sevdamız bir yastıkta geçecek bir ömre ayrıldık dalımızdan olmayan meyva kısmetinde oysa öyle olsun istememiştik savaşamadık ailelerimizin nişangah saydığı nişanımızda Ahmet Aksoy |
Beyhudedir Yaşamak
Kristaller kırılır Üzerlerine çekiçle vurulduğunda Cam dayanıksızdır darbelere karşı Saydam ve kırılgandır her can Cam gibi, kristal gibidir yaşam Dayanıksızdır, dayanıksız olan her şey gibi Darbelere açık bir dark tahtası gibi Orta yerdedir, kum fırtınasında Dikilen bir çiçek gibi İşte bu yüzden beyhudedir yaşamak Zamanında çekilmeli Ya da hiç gelmemeli Sorunun cevabı belliyken Cevabı beklememeli Ölümün uğrayacağı bir durakta Dikilmemeli Beyhudedir yaşamak Ölüme karşı hazırlıksız olursan Ekinsiz bir hasat olmamalı ömrün Yoksa beyhudedir yaşamak Doğa döndürürken bir yerden Bir yere tohumları İradesine hakim olan Ekinsiz bir Hasat olmamalı hayat Yoksa beyhudedir yaşamak Kırılıp dökülmeye mahkumdur Hazırlıksız olan. Ahmet Aksoy |
Biçkici
Biçme sırası bende biçkici, Ey basını tezgaha, Önce sen biçtin, Şimdi bende sıra, Biçmek kolay, biçilmek zor Şekil vermek, şekil almaktan kolay, Elinde biçki olmadan, Biçmek, olmaz kolay Ver biçkiyi, vereyim sana, İstediğim şekli, Senden gelen şekli, Sana, şekil veren olsun, biçkici. Ahmet Aksoy |
Big Bang
açılırken isimsiz gölge zamana ..salınır düşüncede sahipsiz ima zihin o kainatın asli atomu ....ve görüntüsü yaşamın taşır içinde noktaya dair ne varsa önce bulutar vardı .....öncesinde çarpışma ilk harf elektrondu Ahmet Aksoy |
Bilemem
Benimleyken hayallerin Vardı benim olmaz dediğim Yollarımızın ayrılmasını İsteyeceğin kadar önemsediğin Şimdi olmaz diyen biri yok İsteklerinse aynı istekler Umarım başarmışsındır Biliyorsun olmaz demem İstemediğimden değildi Başardın mı bilemem Belki olur diyen Birini bulmuşsundur Belki de çok daha mutlusundur. Benimle birlikte olduğundan Çok daha fazla! O gün bugündür senden Bir haber alamadığımdan Nasıl olduğunu bilemem Ahmet Aksoy |
Bilemiyorum
nicedir seslenecek gibi oluyorum *******i gördüğüm bütün yıldızlara sanki sana benziyorlar biraz onlar da belki biraz belki de hiç bilemiyorum ellerim uzanıyor gündüz bulutlara tutamayınca çocuklar gibi ağlıyorum çünkü senin kadar nazlı görüyorum belki biraz belki de hiç bilemiyorum ne zaman önümden bir ahu güzel geçse deli divane olup peşinden koşuyorum lakin yetişip de yüzüne bakamıyorum senden güzel ya da değil bilemiyorum Ahmet Aksoy |
Bilimkurgu
Biz seninle Bilimkurgu gibiydik Sen kurguydun, hayal gücünle Bense bilim, gerçeğe düşkünlüğümle Bilim kurgusuz kurgu bilimsiz Ne kadar bilimkurgu olabilirse Bizde tek tek o kadar Film olabilirdik Ahmet Aksoy |
Bilinç
...........'Öz varlık hissedilen değil ...............................hissedendir' I yaşarken kendine geç kal sonra çıldır ölürken. terk et! öldüğünde fark edemediğini.fark et! ruhunun hükmettiği bilincini. II sen kırıl, hislerin kırılsın, ama özün sağlam kalsın göreceksin eksilenlerin çoğalttığını yeter ki bilincin açık kalsın. Ahmet Aksoy |
Bilinç II
......................'havayı ısırdı adam ama .............................havadan bir tat alamadı ...........................................hava tatsızdı devrik ruh iklimlerinde yamur çağı, kimbilir, belki de bu son çağrı, ah! fertler ormanında bilinçsiz, aheste geçen trenler durağı, kap kaç ikindisinde kont ve kontes, gizlenmiş düşlerde düşes, ah! bu kaçıncı toplumcu manifesto kendinden habersiz ruhlar ovasında, öz; tekler uyanınca, genleşir bütün mukaddes değerler Ahmet Aksoy |
Bilinçsiz
hey! amazon kaçkını, bulamadıysan eğer hala, kendini kırmızı bültenle ara! arat! belki bulan çıkar seni sana. yoksa geldiğin orman, seni bulur, sen kendini bulmadan! hey! amazon kaçkını, geldiğin yere gitme, kendini bilmeden! Ahmet Aksoy |
Biliyor musun?
Ne kadar zor Biliyor musun? Birini bu kadar çok sevdikten sonra Birini onun yerine koymaya çalışmak Sevebileceğini göstermek Aklınca intikam almak. Ama biliyor olmalısın Sende benim kadar sevmedin mi? Ahmet Aksoy |
Bilmiyorsun Dönüş Yok
Bir telli turnasın sen Bir telli turnasın sen Gidiyorsun ufkunda Gidiyorsun ufkunda Bir telli turnasın sen Bir telli turnasın sen Uçuyorsun yolunda Uçuyorsun yolunda Kanatların taşıyor Kanatların taşıyor Taşıdığı umutla Taşıdığı umutla Gidiyorsun gün be gün Gidiyorsun gün be gün Gidiyorsun gidiyorsun Gidiyorsun gidiyorsun Bilmiyorsun dönüş yok Bilmiyorsun dönüş yok Bilmiyorsun dönüş yok Bilmiyorsun dönüş yok Bilmiyorsun bilmiyorsun Bilmiyorsun bilmiyorsun Geride kalan senden Sadece tüylerindir Geçiyor hayatın Uzaklaşırken mazin Geçiyor hayatın Uzaklaşırken hayalin Kanatların taşıyor Kanatların taşıyor Bilmediğin kadrini Bilmediğin kadrini Kanatların taşıyor Sen giderken ufkunda Ayaklarına takılı Seni bekleyen ölümü Gidiyorsun gün be gün Gidiyorsun gün be gün Sen bir telli turnasın Bilmiyorsun dönüş yok bilmiyorsun. Ahmet Aksoy |
Bin Ölenler
Kaç katre gelir katrana bulanmış gözyaşlarım Ve kaç gramdır ancak buz tutmuş kanım Ben bir kez ölmeye göreyim İflah olmam davranışlarımda Sende olma, yoksa ölüm kazanır. Yıkıldığın yerden imşa ol Başın göğe deysin sonra Bırak ölüm tekrar gelirse gelsin Önce ağlar sonra gülersin. Ahmet Aksoy |
Bir Adam Bir Olta Bir Balık
Balığı titriyordu oltanın ucundaki, O adam ki en ussuz sevişmelerde Kovadaki su kadar durgun, Bakıyodu oltanın ucundaki balığa, Onun olan her şey gibi kıymetsizdi onun için, Ah o sahiplik duygusu yok muydu, Bir şeyi isteyip de aldığında Nasıl da koy veriyordu insanı boşluğa. Ahmet Aksoy |
Bir An Bile
Hiçbir zaman geç olmayacak canım Gülme ne olur doğru söylüyorum. Seni bir an bile görsem Ve bir an bile olsa Bana baksan eski günlerdeki gibi Geç olmadığını anlarsın Artık biliyorum değerini Eskisinden binlerce kez daha fazla Bir daha baksan bana eskisi gibi Bir an daha eskisi gibi olsak İşte cennet diyeceğim İşte cennet. Ahmet Akso |
Bir An Sonra Ayrılık Vakti
ürkeklik arama kurt gözlerinde siyanür vakti aşk artığı! Senin için artık yok vicdan ya da merhamet terk edildin sevda coğrafyanda artık yalnızsın tüm dünyada kurduğun iskele çöktü kendine ve inşa olamaz istesende bir daha kalk! Önce soluna sonra sağına bak düştüğün eski düşler kaldırımı geçeceksen üstünü silkele ve yerde bırak üzerine asılan zamanı yürü! Ardına bakma, bakarsan ezilirsin ya da bak ve ezil eski aşkın göz yaşları boğsun seni göremezsen içindeki su yılanlarını sana kalan acıtan ödünç hatıralar geri ver, borç bitsin. kalacaksan sağlıcakla kal! kalmayacaksan tüken ve tüket kendini son verdiğin ödün kendin ol, hesap bitsin! son söz, vakit bu şiir için erken fakat saat ayrılığı bir an önce geçti aşk artığı sofrada kalan kırıntıların kaldırıldı sen ne kadar yenilsen de sindin. Ahmet Aksoy |
Bir Aşkdan Kalma Mırıldanmalar
saat dörde on var sevgilim henüz güneş uzakta doğmak için son rötüşlarınını yapıyor mahmur gözleriyle saat dörde on var sevgilim henüz fecre düşmedi gece ve ben seninleyim istesende istemesende bak sana hala sevgilim diyorum sana eski sevgilim demek gelmiyor içimden hala ki biliyorsun, sen giderken bana sadece sözcükleri bıraktın asla duymayacağın cümlelere, konuk olan sözcükleri bu yüzden bir sözcük kadar uzun bir sözcük kadar kısa düşlerim saat dörde sekiz var sevgilim karanlık hala karanlık ve insan kolayca terk edemiyor alışkanlıkları bir sevgiliyi terk etmekden daha zor hatıraları terk etmek bu yüzden tekrarlıyorum her aklımdan geçtiğindeki gibi 'seni seviyorum' kaç kez denedim oysa ağzıma kilit vurmayı lakin yüreğim kaçtı tutamadım seni ilk görüşüm geliyor aklıma bir sevda peşinden yazıldığım bir dersanenin hazırlık sınıfına gelmiştin (ki benden sonra) gerçek aşka karşı boş bulunduğum sıra biliyor musun sana hiç söylemedim ama ben seni o an ne kadar seviyorsam şimdide o kadar seviyorum çünkü tek bir an bile durmadadı sana olan sevgim her an ilerleyen bir saat gibi işledi sonra sana seni ilk kez sevdiğimi söyleyişim bakırköy sahilinde ve senin ağlayışın aşka karşı güvensizliğin bir kaç gün sonra babilin asma bahçelerinde olmasa da babil kafedeki ahşap masada masaya düşen başımı okşayışın elimi sevgiyle tutuşun on beş gün sonra yine ağlayarak beni sevdiğini söyleyişin ve benim, ellermiz birleştiği anda hissettiğimiz elektriğe işte aşk deyişim işte aşk işte aşk peki ya sonra sonra ne oldu sevgilim kendimden yana hiç şüphem olmadı ama sen gittiğne göre, bir an dahi olsa kendinden şüphe duymuş olmalısın, her gidiş biraz birbirine benzer çünkü bir giden ve bir kalan vardır elde tutulan hesap cetvelinde gittin ama sevgilim ne oldu bize neden tartıştık, neden birbirimizi kırdık oysa ne sen beni aldattın ne de ben seni sadece küçük kırıklar bir yıkılışı mı sağlamlaştırdı hiç öpüşmemiş hiç sevişmemiş olsak bana herkesden çok güvendiğini söylememiş olsan gidişin biraz daha acısız olurdu çünkü en azından mutsuz olduğunu düşünmezdim çünkü imkan dahilinde değil bu kadar güvendiğini terk etmek peki ya şimdi kime güveneceksin neredeyse iki yılımız birlikte geçti her gece en az bir kez birbirmizi sevdiğimizi söyleyerek ve bir anımız dahi olmadı bize geleceğimizde geçmişimizi anımsatmayacak yinede gittin melek gibi girdiğin hayatımdan yine bir melek gibi süzülerek ben ki ne bana gelişini ne de benden gidişini unuttum ölüler dahi hatırlar aşkın böylesini şahit yazsam bir davaya birbimizi sevişlerimizi inan bana hiç bir hukuk oynatmaz kalemini saat dört otuz iki sevgilim ve ben bizim şiirimizi yazıyorum neden mi bilmiyorum belki de sırf bu yüzden şair oldum bu yüzden acıyor içim kalelmimden süzülen her bir noktada saat dört otuz dört sevgilim ben oturmuş bizim şiir yazıyorum ve biliyorum eksik kalan her an hesabını soracak bana işte bu yüzden yüreğimi ellerimle çıkartıp sayfa sayfa açmak geliyor içimden ki inan bana senden artanı yakacağım saat işlemeye devam ediyor sevgilim kırgınlık ve hicranla ve hiç olmamanın olamamanın eksilliğiyle sen gittiktren sonra hiç anlamadım sevgilim neden yollarımızı ayırmalıydık belki de ben şair olmalıydım belki de sen benden uzakta çok mutlu olmalıydın sen gittikten sonra çok kez ölmeyi düşledim yaşamak da neydi sensiz ve biliyorsun bir kez dahi olsa öfkeden ölmeyi denedim çünkü içtiğim novaljinler anca kesebilirdi senin bana bıraktığın vazgeçilmez ağrıyı fakat olmadı ayrılık ilanından sonraki dokuzuncu gün bir kurban bayramı arifesinde kendimi aşka kurban edemedim belki her şeye rağmen bir umut vardı içimde belki pişman olursun diye lakin seni kendimden daha fazla uzaklaştırdım yine de bana kızmaya hakkın yok çünkü başka bir şansım yoktu aklım senin peşinden gitmişti voltajı yüksek bir deneyimle sarsılmalıydım ve pişmanlığım yalnız Allah' tan yana mahçupluğum O' na karşı yoksa ne burnumdan mideme uzatılan borudan ne de bir gecelik hastane deneyimimden pişmanım hatta başıma gelip zabut tutan polis bile bir başka şirin geliyor ne zaman hatıralrımdan kendini gösterse içtiğim en güzel çayı yediğim en güzel zeytini ertesi sabah tatmıştım yeni bir başlangıç yeni bir kurban bayramı sabahında ki umduğum seni de ardımda kalan çarşaflar gibi ardımda bırakabilmekti lakin olmadı olmadı ne o yatak ardımda kaldı ne de sen hala yanıbaşımdasınız peki ya neden neden her intihar gibi her aşk da birbirine benzer. saat beşe on var sevgilim ve ben hala sana sevgilim diyorum ve bitmemiş belkide hiç bitmeyecek bir şiirle seni hala seviyorum 28-11-2003 Ahmet Aksoy |
Bir Aşkın Anısına
çağları deviren bir tutkunluktu kenetlenmiş bedenlerimiz başkalaşıma uğrayan inançlar kendine dönmeden sargın sonra sonra kırılıyor tılsımlı aynalar düşler ayrılıyor sevişmelerden fark bir uçurumdur gün geçtikçe büyüyen yazgılarımızı yüzlerimizde gördük en derin mahremimize kadar bir gün ölecektik ayrı dinleri paylaşan nebiler gibi büyüttüğümüz aşkımızla Ahmet Aksoy |
Bir Avuç Siyah Ayakkabı Boyası
ölü çocuklar gibi çalışalım …………..umudumuz olsun yaşamak ayakkabı boyayıp, mendil satalım bizden biraz daha az canlı olanlara krallara, bakanlara, imamalara ………………ödün olalım Ahmet Aksoy |
Bir de
Bulutlar gördüm kurak memleketlerde Bulutlar gördüm bana ağlayan Analar gördüm yeni doğurmuş Beni gördüğünde sütü kesilen Ben bu kadar acınası Durumum, bu kadar korkunçken Birde beni, bu hale düşüreni Bir de beni terk edeni görebilsem. Ahmet Aksoy |
Bir Depremdir Ayrılık
Bir depremdir ayrılık Her ayrılık İlişkide oluşan çatlakların Kırılmasından oluşur Çatlaklar ne kadar büyük olursa Ve çatlakların kırılması da Ne kadar engellenmek istenmişse Oluşan sarsıntıda o kadar yıkıcı olur (ve sonunda) Ayrılılığı engellemek için Kim daha çok verirse kendinden O daha çok yıkılır. Ahmet Aksoy |
Bir El
nerde kaldı eskiyi anan ihtiyar bakışlarımız biz geçtik tufandan izsiz kaldık kim anar şimdilerde geçilmiş güzelliği ayna belki o anar ama saklayamaz zamanı açılmaya unutulmuş sandıklar gibiydik tavan arasında bir el belki bir el uzanır yalnızlığmıza Ahmet Aksoy |
Bir Garip Fıçı
O saat geldi yine Gidiyorsunuz hepiniz Bütün gecenin yalnızlığını Bana bırakarak Ağladınız sızladınız Küfrederek kaderinize Kanınız bir tutuştu Bir söndü bütün gece Hep yalnızdınız hep yoksul Hep aldatılmış hep kadersiz Ağladınız bütün gece Derin acınızla iç çekerek Fakat, o saat geldi yine Gidiyorsunuz hepiniz Gideceğiniz yere İçiniz buruk ama yasayarak Dolu içinizi Benimle boşalttınız Ağladınız sızladınız Yaşama küfrederek Sizden başkası Olduğunu düşünmeden Şu dünyada bir Siz var sandınız O saat geldi yine Gidiyorsunuz hepiniz Bütün gecenin yalnızlığını Garip bir fıçıya bırakarak O fıçı ki içini sizinle boşalttı Sonunda yalnız kaldı Sizin gibi ağlamak vardı Sizin gibi yaşamak vardı. Ahmet Aksoy |
Bir Gece Masalı
gecenin serkeş aksanında esrik bir güneş gibi ay, sallanıyor bulutlar arasında, ki öyle yakın öyle yakın raks ediyor ki, sanki kaysa altından gökyüzü, yüzü koyun kapaklanacak. ve o an bitecek milyarlarca yıllık hasret, ilk kez tutkuyla kucaklaşacak iki aşık, ki şairler bilir ayın yeryüzüne sevdasını, lakin arada gök yüzü var, başlığı eksik bulan baba gibi, bırakmıyor sevdalılar kavuşsunlar. gecenin serkeş aksanında, yoldaş olmuş aya bulutlar, ay, bir o buluta, bir bu buluta yaslanıyor, türküler okuyarak kaderine kırgın. Ahmet Aksoy |
Bir Giriş Beş Şiir
-Amip- kıymasız köfteler gibi yavan bir ömür umudu kara dul kederi gametsiz zihinler içlerindeki hayvan kıyma kıyma üç kere kıyma köftene diyenler önce kendi ruhlarına yansın işte felsefe kıymasız köfte yavandır. -Şair Meleği- yüreğim asri acılar geçidi, bir sevda yok acıtmadan uğrasın, bir mutluluk tanımadım, acısına han olmadığım. ben şair meleği, çilekeş büyük keşiş. hep ama hep dert ereği, sende yetiş, er bana şayet bir an dahi anarsan kederi, bırak kucağıma onu, ben taşırım, sonra, sonra tomurcuk çiçek olduğunda, dikenleri gönlüme basıp, ekerim toprağına. unutma ben şair meleği, yüreğim asri, hep ama hep acılar geçidi. -Kum Canavarı- zincirlenmiş sonsuzluk simgesinde saatteki kum canavarı üstünde mintan altında basma etek saatteki kum canavarı erkeğe kadın kadına erkek ah bir geçmese önümüzden kumlarımızla rahat oynasak -Giz- ben yıllardan yetim zamansız ölü şimdi kurumuş parmaklarımda bir gül eksilmiş dişlerimde cihana inat bir gülüş ah neden sonra bugün çıktı meydana aşkmış! içimde gizlediğim troya ben öksüz ölü, nice zamanlar yitirdim toprakta oysa hala derin bir sızı var şuramda toprak ayırmış olsada canı benden ah içimdeki saklı giz, gün bugün gel bana sevdiğim gül yoksa kar kaçağı mısın -Kibrit- retinasına kurşun dökülmüş bir adam kadar deli cinnet içinde yaşa benimle bir kibrit gibi yan ve bit yani insan gibi her an yandığını bilerek. Ahmet Aksoy |
Bir Giriş Beş Şiir II
Gel Git ilk kez kendime attığım yumruk isabet alıyor. şimşek! güncel zamanlarda eflatun rengi bir kuşak gibi geçiyor şimdi, mora çalıyor tüm kapılar. gel! ben giderken kendime seni de götüreyim, biraz otur soluklan hazır açılıyorken yüreğim. sonra, sonra yine terk edersin, her adımında biraz daha uzaktan gurbet süngüsünü iterken içime. haydi bak! kırma beni, biraz biriktir sonra kırarsın. söz! seni de getireceğim gelirken kendimden! Göçük ...........'cinayet öncesindeyim ...................kan kokuyor ellerim' geçmişin ardından çekilen perde asyalı bir kızın gözlerinden çıplak pencere aslında gelişmemiş ki bilinçsiz beyinlere benim hıncım gençliğimiz de genlerimizin eseri yaşlılığımız gibi çünkü, öyleyse her şey fiziksel acı ama doğru geçmişin bana bıraktığı sayrılardan biri de Senim her gece kırmızı donlarıyla geliyor düşlerim bana inat acılarımla sevişmek için bundan ötürü kıskançlığım artık hiçbirine sahip değilim kaybettiklerim ah kaybettiklerim sana dair ne yaşadımsa hepsi gölge misali sırtımda ah senim kararıyorsun canımda ölsem mi ölmesem mi nereye kadar sürecek hastalığın iyileşsem mi yoksa yoksa hiç iyileşmesem mi ömrüm düşmüş yere meyva misali çürüyor sahipsiz senim gece avında vampir misali kanım biter mi bitmez mi Tümsek kendimden düştüğüm çocukluğum sokak arasında kaybettiğim neşem saklanmış yüzler kaldırımında bir anı sıcaklığında kanayan yaram sen güneşin doğmasına engel bir tümseksin yağmursun kararan *******de şimdi çekil sabah olsun bırak benliğimi kendi haline bir gece daha geçti seninle aynı zamanda sensiz sayrılarla atlayamadığım tümsek Us Tüccarı II oku oku oku şair çok oku ne bulursan onu oku beynini spora yolla gözlerin ağırlık kaldırsın beyin damarların kick boks, karate,kung fu, judo, boks, tekvando yapsın oku oku oku şair çok oku verimli ne bulursan onu oku beynini spora yolla unutma artacak hayal gücün zihnin kaslandığında sağlam esin sağlam akılda Ahmet Aksoy |
Bir Göçtür Yaşam Ama
Kırmızı topraklar Kazarken biz Yeni umutlara Belki bir balık Takılmak üzeredir Galata da bir oltaya Ve zaman bize umut Ona ölüm getirir Ki adil olduğunu söyler Zaman denen yosma Yaşamak hep böyle değil midir Hep bir göçebe martı gagasında Ve düşmek binlerce yarayla Göçün tam ortasında Okyanusun tuzlu sularına. Ahmet Aksoy |
Bir Gün Elbet
sen de bir gün yaşlanmış olacaksın ellerin titrek dizlerin dermansız belki kocanla birlikte olacaksın belki de evinde dul kalacaksın sen de bir gün maziye dalacaksın geçecek gözünden anılarımız damarların kalacak sanki kansız yanacak yüreğin ağlayacaksın se de bir gün kendine soracaksın nasıl da geçti yıllar amansız sürer miydi acaba hep sevdamız ve elbet ben gibi kıvranacaksın Ahmet Aksoy |
Bir Gün Hepiniz Öleceksiniz
ey gençliğim geçiyorsun umarsız bir sürü dost gülümseyişi arasında zaman biriktiriyor her şey gibi acıları da bugün tatlı bulduğum ne varsa hepsi yanıyor için için sıcak her yanda oysa küllenecek yaşlılıkda ve ben de dışında kalacağım o gün yaşayan yarının tekme atacak bir dinletide havari bir genç kıçıma diyecek çekil be moruk ben okuyacağım kimse sevmiyor senin şirini o gün hepiniz ölmüş olacaksınız terk edeceksiniz beni cennet için bense derin yalnızlığımla baş başa verip konuşacağım eski günleri sonra elbet devrilecek gözlerim yaşlı ve buruk şarloda Ahmet Aksoy |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:57 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.