![]() |
Gözünün İçine Bak Dünyanın
Düş cehenneme; kanın, dışkının tam içine Gör amansız bir savaşın içinde olduğunu Yaşa ölümü, korkuyu, umutsuzluğu ve sonu Anla boynu kırık cesedi, bomba çukurunu Çırpınan gaz odası kurbanını, haykırışlarını Ölmek için çırpınanları, boşalan bağırsağı Yaşamak için gözünün içine bak dünyanın Korkma! Gör işgalcilerin akıttığı beyni, kini Karınları burunlarında çırılçıplak gebeleri Yağmalanan toprakları ve sömürülen ülkeyi Anla bir deri bir kemik bırakılan bedenleri Osman Demircan |
Güneydoğu
Bir özgürlük havalanır güvercin tedirginliğinde yalnız Kanadı kırık umutsuzlukların tam ortasından apansız Ağla serçe gözyaşlarınla ölümün tutsaklık olmayacak Unutma ki gözlerin yine eskisi kadar güzel bakacak Senin olmuş dünyanda hiç kartal kanadı kalmayacak Kanlanmayacak hiçbir yerin bütün yaraların sarılacak Görecek değil doyacak gözlerin mutluluğa ebidiyen Ey Güneydoğu alın yazın romanlara konu olmayacak Güvercin sevdalısı topraklarında kansız güller açacak Bir garip serçe gibi ağladığında ölmeyecek insanlar Kafdağı'ndan havalanacak masal kuşları mutluluk adına Zeytin dalına tutunmuş yiğitlerin omuzlarına konacak Osman Demircan |
Haberin Yok Ben Ölüyorum
Haberin yok ben ölüyorum boşuna bir ışık arama gözlerimde Bir akasya ağacının kara kışta tepeden tırnağa donması gibi Bir şiirden bir romandan dökülen yapraklarda benim hayatım. Bir söz dahi bulup sana söyleyemediklerim ölü dudaklarımda. Haberin yok ben ölüyorum bir ağlama başlıyor gözlerim yok Nankörlük etmeyeyim yine de, senin gözlerinle baktım hayata. Ölümüm çizilmiş buz üstüne bakışlarım kör karanlık sularda. Çocukluğum aktı masallardan zümrüt balıklar oydu gözlerimi. Haberin yok ben ölüyorum hele bir düşmeyeyim senin aşkına Sürüklenir cesedim sokaklarda alaşağı edilir bedenim şimdi. Top oynadığım caddelerden kaldırılır cenazem şiir bırakır beni. Yine de bırakmam seni et, kemik, kan lime lime gelirim sana. Osman Demircan |
Her Aşk Kendi Mağdurunu Yaratır
Gözlerinde asılı duran tek damlayım bak! Ha düştüm ha düşeceğim görmüyor musun? Bu bana yapılabilecek en son şeydi ama Gel gör ki aşkının mağduruyum ne fayda Kötülük senin bakışında var ne söylesem Ellerin ki kasap dükkanı kesiklerindeyim Avucuna düştüm kaçışım yok ellerindeyim Yanında bıçak altına yatan ceylan gibiyim. Osman Demircan |
Her Kadın Mezopotomyalıdır
Çırılçıplak bedeniyle şarap kırmızısı saçlarıyla Babil'in asma bahçelerinde salkım dudaklı kız Kafasını bir yere koymuş resmini çizdirmekte Ressamın fırçası en ince yerlerine değmekte Kızın kahkahası Mezopotomya'dan işitilmekte. Kız yerlere serilmekte ressama boz vermede. Bacakları arasından Fırat nehrini geçirmekte Kızın aklından geçeni tuale dökmesi imkansız Ressamsa sadece Mezopotomya'yı çizmekte Osman Demircan |
Heyecanın Olmak İstiyorum
Her gözyaşımda okyanus damlalarının mutlulukları Karanlık denizin ortasında varlığına akıyorum ben İçimde biriktikçe, hesap veriyorum karanlık sulara Avuçlarına bırakıyorum sevinç aşk adına ne varsa. Ruhum eriyor; sonsuz, cömert, sınırsız duygu bu Dinmeyen, düşkün yağmurlar bırakıyorum ellerine Sana heyecan veren, hayatın için aşkı sunuyorum. Umuduna, açmaya çalışan çiçeklerine yağıyorum. Osman Demircan |
Hırs ve Azim
Türk siyasetinde en çok hakim olan duygunun hırs olduğunu gözlemlemekteyim. Siyasi partiler ' Bir hışımla geldi geçti; peh, peh, peh! ' profiliyle hareket etmekteler. Ekranlarda bilmem hangi rektör yüz kaslarını gererek ' Benim semtime giremezsin, sen git kendi mahallende muhtarını seç! ' diyerek demokrasinin sınırlarını ortaya koymaktadır. Bazı siyasi parti liderleri ise ' Ben yoksam felaket olur.' diyerek kurtarıcı rolüne girmektedir. Ben ise her zaman şunu derim 'Allah Türkiye'yi kurtarıcılardan kurtarsın.' Gelgelelim Türkiye'de bu kadar hırsla hareket eden siyasetçiler içinden kimlerin kazanacağına? Bence bunlar hırslarıyla kendinden geçmiş, duygularını yitirmiş insanlar olduklarından hiçbir şey kazanamayacaklar. Türkiye'de azimle yani sabırla yoluna devam edenler kazanacaklar. Çünkü bütün gerçek başarıların altında ezilmemiş güçlü sahsiyetler vardır. Bu halk hiç süphesiz otobüslerin üzerinde konuşurken kendine tüküren siyasetçilere 'Yağmur yağar şakır şakır; Ya Rabbi çok şükür. ' demeyecektir. Eğri fikir doğru murat almaz. Yani niyeti kötü olanlar hiçbir zaman aydınlığı bulamazlar. Kendi karanlıklarında kaybolur giderler. Başka bir örnek vermek gerekirse hani o zorbalık sevdalıları var ya onlar aslında bir örümcek ağında yaşamaktadırlar. Bilirsiniz ki bütün hayvanlar yuvalarını barınmak için yaparken örümcekler avlanmak için yapar. Yani burası misafirler için hiç güvenli değildir. O yüzden gerçeğin, doğrunun yanında olmayıp, iyi ve güzel düşünen İNSANLARI kendi ağlarına düşürmeye çalışanlar bilsinler ki; bu dünya onlar için bir örümceğin ağından farksızdır. Ve dahi bilsinler ki insan olmak için illa Müslüman olmak, Hristiyan olmak, illa Atatürkçü olmak, illa laik olmak gerekmemektedir. Bence kaplerinde hardal tanesi kadar sevgi bulunsun yeter. Ama nerdeee... Osman Demircan |
İmkansız Aşk
Yalnızlığım keskin bıçaktır sensizliğimde. Boynumda sana kurban oluşumun tadı. İmkansızlık çırpınıyor bedenimde aşkla. Ölüyorum çünkü sen yoksun senelerce. Kurban olduğum gözlerinde çelik ışıltısı. Her bakışında yaralandığım kanlı sevda. Kıyasıya can çekişimde imkansız sevgi. Başkalarının kollarında sen bana yasak. Osman Demircan |
İnsanlaşma Bir Süreçtir
Dünyada oldum olası bir linç kültürü alıp başını gitmiştir.Ötekine karşı bir tahammülsüzlük ve anlayışsızlık öncelikle tavandan tabana doğru bir seyir izlemiştir.İnsanlar, takdir edilmiş bir hayatın çerçeveli ve yaldızlı kurgusu içinde yaşamaya devam etmiştir. Medeniyetler birbirini anlamaya çalışmamıştır.Sadede gelirsek, Fransız İhtilali'nden sonra dünyada bir bıçak gibi yayılan milliyetçilik akımı, bir çok insanın yargısız infazına sebep olmuştur. Bu infazdan sadece Ermeniler değil bütün milletler nasibini almıştır. Zenciler, Yahudiler, Kürtler, Araplar, Kızılderililer, Vietnamlılar, Koreliler, Boşnaklar soykırıma tabi tutulmuştur. Ermeni soykırımı olayı ise böyle bir anlayış içinde Batı medeniyetinin Türkiye'de dayatmış olduğu giyotin kültürünün bir yansıması olarak ortaya çıkmıştır. Türkler ve Ermeniler kardeş milletken bir anda bu dost ilişkileri bıçak gibi kesilmiştir. Avrupa faşizminin sömürü topraklarından çekilmesi durumunda dünyada yaşayan insanların kendi kaderlerini belirleyebileceklerine inancım sonsuzdur. Türk halkı ise ne zaman ki bilgi toplumu olur ve dünyaya kültür ile bilgi ihraç eder; o zaman bazı karanlık eller Türk topraklarından çekilecektir.İşte o zaman el değmemiş topraklar gibi Türkiye bir cennet olacaktır. İnsanlaşma ise bir süreçtir.Bu süreci tamamlayanlar dünyada yüzde onluk bir kesimdir.Bu oran yüzde yirmiye çıkarsa bir toplumda, o toplum kurtulmuş demektir.' Atlar at olarak doğar ama insanlar bebek olarak doğarlar; insanlığını sonradan kazanırlar.' Şu dünyada sadece Türkler, İngilizler, Fransızlar veya Amerikalılar insan değildir. Herkes birbirini anlar ve tahammül ederse bir adım ileri gidilmiş demektir. Sorun o adımı atacak insanların olmayışıdır. Osman Demircan |
İntihar Çiçekleri
Nice aşklar eskittim yüzsüzlüğün kalp vuruşlarında Damarlarımda dolaştı kan yerine kar yüzlü eşkiya İntihar çiçekleri büyüdü gül yüzlü gülüşlerimde yar Nice güller soldurdum yağmurları yok saymamdan Seni ince bir sızı gibi mağara sızıntılarında sevdim Zar gibi göl üzeri buzlarda dolaştım hassasiyetimle Seni bir ömür sevebilecekken kırdın ayaklarımı yar Her ne zaman sana gelmek istesem ölürüm tekrar Osman Demircan |
İntiharım Çok
Saf duyguda dudak titremede. Ağzım buz ister misali nöbette. Yangın yeri buralı değil uhrevi. Deniz döksen söndüremez beni. Hangi çerçeveyle bakarsan bak. Her duruş çerçevesi kırık resim. Eline kanım bulaşır camlarımdan. Bu dünyalı değilim intiharım çok. Ne kadar hayat dolu olursan ol. Yetmez bana derin maviliklerin. Yüreğime yağmur suları indirsen Diriltemez sevgin bir daha beni. Osman Demircan |
İstanbul'da İmdat
Saraylar cariyeler gördüğü gibi Haliç'in kenar sularında, Sokak çocuklarını da görmeliydi. Mimar Sinan'ın avlularında Dilencileri görmeliydi İstanbul. Yedi tepeden yokuş aşağı Kaydığını hissetmeliydi ayakların. İnci gibi boğazına dizilirken yalılar Kenar mahallelerde mavi gözlü Yosun kokulu çocukları işitmeliydi. Zengin bir ruh taşımalıydı İstanbul. Martı gözleriyle dünyayı gezmeli Engin bir bakışa bürünmeliydi. Dizlerine kadar denize boğulmuş Kadırgaları karadan yürütmüş şehir. Kaldırım taşlarında üşürken insan Parklarda, bahçelerde ateş gülleri Caddede palmiyeler dikmemeliydi Taşı toprağı altın dindar İstanbul. Osman Demircan |
İstemiyorum Seni
Dökülen sıvalardan duvarlarda bir şeylerin kalmaması gibi.. Daha az seviyorum seni...Gün gün tükeniyorken ömrüm, Daha çok, daha acı dökülüyor gözlerimden bıraktım seni Hayallerim, aklım, beynim çürüyor yeter istemiyorum seni Bir çiçeğin önünde otuz saniye durur gibi seviyorum seni Bir duvar gibi üstüme çöküyor bana ettiklerin, eziyetlerin Yoruldum bak ve gün, ay, yıl eksiliyorsun takvimlerimden... Hayallerim, aklım, beynim çürüyor yeter istemiyorum seni Osman Demircan |
Kadavra
Gri metal levhanın üzerinde bedenim upuzun Neşter acımasızlığında kadavra cesedim ben Boynuma açılan yarıkla kesik tenim kırmızı Derimi yüzen eldivenden dökülmektedir kanım Vücudum donuk bakışların altında problemli Dehşet dakikasında kaburgalarım açık oturum İç organlarım ibret tablosu ressamsız resim İnsanlar ten ve kemik değildir ruhumu kurtarın Osman Demircan |
Kadehten Dökülen Kadın
Kadehten önce kadının gül kırmızısı saçları aktı. Sonra köpük köpük sarhoşluk sardı her yanı. Kadının yemyeşil gözleri ihtiras kokan topraktı. Asma bahçelerinin üzümü gibi baygın bakardı. Ahh! Şarap tadında bir kadın dudağımdan öptü. Üzüm dolusu aşkı köpürte köpürte kalbime saldı. Başımı döndürdü kızıl şafaklarıma saçını döktü. Kadehten dökülen kadın kokusunu habire yaydı. Osman Demircan |
Karalahana
Bu ara karalahana gibiyim. Karalahana kara değil; ben de ben değilim. Kendi rengimi ortaya koyamamaktayım.Evet, ben yeşilim ama nedense kara talihim peşimde. Sürekli bana kapkara bir ön yargı giydirilmekte. Kişiliğime uygun bir boya hayatımı renklendirememekte. Sürekli fırçalamakta beni insanlar kişiliğimi karalamakta. Benim yaprak yaprak bir mahşer yeri olduğumu görmemekte. Yemyeşil bir tabiata sahip olduğumu düşünememekte. Herkes bana dünya kazanında cehennem azabı yaşatmakta. Beni iliklerime kadar kaynatmakta. Bembeyaz kar örtüsü üstüne karalahana gölgesi düşmekte. Yeşil ve beyaz kompozisyonu kış manzarasını oluşturmakta. Soğuk bakanlara yemyeşil lahana sımsıcak ruhunu akıtmakta. Soyadımı eriyen buz sarkıtlarının sularına katmakta. Yoksulun karın tokluğudur karalahana. Bir coğrafyanın yamaçlarından kopup gelen sevgi selidir aslında. Bir toprağın yüreğine ekilmiş aşk tohumudur. Karadeniz ruhunun alevden bir bitkiye dönüşümüdür. Bütün ocakları tutuşturan bir fitildir bir kişiliktir başlıbaşına. Bir karalahana iklimi yaşamaktayım. Kimse ruhumu yansıtan yayla yeşilini görememekte. Herkes beni içindeki karanlığa çekmekte. Bana karalahana demekte. Sonra oturup yemekte. Aslında şunu kimse bilmemekte: Bir isyanın kök salışıdır karalahana.Dağlarda toprağa tutunmanın ve bir rüzgarı hissetmenin adıdır. Yaprak yaprak yeşil yeşil hayatın tadıdır ve benim açlığımdır. Osman Demircan |
Karanfil
Korkular poyraz estiriyor düşlerime. Bir yaprağı bile titremiyor karanfilimin. Binip gidiyorum kapkara bulutlara. Karanfil serpiyorum aydınlık yarınlara. Biliyorum zayıflıklar boyun borcum. Boyun eğmiyorum zavallılıklara. Bembeyaz karanfiller koklatıyorum Kan içre kan kırığı burunlara. Senden ışık taşıyorum ağaran ufuklara. Osman Demircan |
Karanlıkta Kalmış Gül
Karanlıklarda kalmış açmamış gül goncayım. Yüreğimden damla damla süzülür çiy tanesi. Sevmek isterim akıp duran seni ve sefaletleri. Bir gül yanıklığında tutuşur içimde aşk külleri. Savrulur ruhum gecenin karanlıklarında ateşli. Kor yapraklar dökülür akşam kızılığında ezeli. Sevmek isterim seni gül kırmızılığında sahipli. Osman Demircan |
Kemanım Doydu Notalara
Kemanım doydu notalara. Çalmaz aynı şarkıdan bir daha. Akorduna gerdim sinirlerimi. Astım tellerine İsa peygamberi. Her ilahi sesinde çarmıhın tınısı. Kanlı yazgıların bu sonuncusu. Edebi mahşer yerinin son şarkıcısı. Cehenneme itilir yanık sesiyle. Kanayan tenim alışıktır İsa'nın defnine. Damarlarımdan akan ölüm senfonisine. Damla damla kanım verir rengini. Kemanın tel tel titreyen ilahi sesine. Doydu nefsim bütün acılara. Bedenimden süzülen tüm orkestralara. Omuzlarım yüklendi her savaşı. Taşıdım hayatım boyunca insanlığımı Allah aşkına, peygamber aşkına. Osman Demircan |
Kendimiz Olma Adına
Eriyip benzeşiyoruz başkalarıyla. Kaybettikçe farklılığımızdan, Kabul görüyoruz. Aynı ayinlerde Aynı kurbanları oynuyoruz. Pabuç bırakıyoruz topluma. Kendimizi kurban ediyoruz; Boynumuza takılırken takdirden kurdeleler. Kuzu kuzu gidiyoruz. Karşı koymuyoruz kimseye, Kendi sesimizden korkuyoruz. Toplumun biçtiği rolleri oynuyoruz; Büyük alkışlar alma adına. Osman Demircan |
Kıvılcım
Aşkı avuçlarımdan yakalardım ateş böceği. Gözlerim zindan yeri ışığına muhtaç şimdi. Ellerin nasıl söker atar beden toprağımdan Sevgiyle tutuşturduğun o kıvılcım dolu aşkı. Gözlerim sana bakışında hürriyetimi saklar. Yangın olur yüreğim isyan duygularım azar. Zindan gözlerimde ruhum hayalinle korlanır. Kıvılcım olurum, ideoloji olurum, aşk olurum. Yürek nevruzumdan seni göze ışık yaparım. Osman Demircan |
Kim Isıtır Beni
Kış gurbetlerinde donmuş parmaklarım Işıklar ve müzik karanlık gecede donuk Ölü ve soğuktur onca nota bedenimde. Her ayaz kar fırtınalarını örter yüreğime Güneş ışıltılı içimde ateş yansa ansızın Boşuna kaçışım dünyada özgürlük yok Bütün gök karanlıklarında karga kanadı Uçuşur başıma ölüm sessizliği leşliğim. Titrek gök karanlıkları yağar bana doğru. Kim ısıtır, sıcak ellerini uzatır bana artık. Kıvranarak, çırpınarak, işkence görerek Bütün ebedi acıların buz kırıklarındayım. Osman Demircan |
Kimsenin Anlamasını Bekleme
İnsan düşündüğü kadar yalnızdır. Karanlık suların ışığı Dökülürken göz pınarlarından Bir boşlukta asılan İdam mahkumu gibi başı yalnızdır. Saçları hiç okşanmamış bir çocuğun Yetimliği kadar içi yalnızdır. Düşünce özgürlüğü adına İnsan hakları adına Yürürken hayatın dar patikalarında Yanına kimseyi alamayacak kadar İnsan yalnızdır. Osman Demircan |
Korkularım
Gözümde korkuyla doğdum anamdan. Ne yana baktımsa yıpranmış bir yüz. Ve her gördüğüm yüzde yıldız kayar Bütün çizgilerden kopan bir fırtınayla. Çocukken herkes gözlerimden öperdi. Büyüdüm bakışlarımdan düştü dudak. Etrafa yayıldı tespih tanesi korkularım. Kan dolu gözlerimle toprağa saçıldım. Osman Demircan |
Kum Saati
Acılar süzgeçten geçtiğinde, Geride kalanın bir umut olduğunu anlarsın. Umut ise beklemektir. Kumsalda çıplak ayakların kuma değerken, Dalgalar sakin sakin kıyıya vururken, Sen bunların farkına varamayacaksın; Çünkü ruhun bir ceviz kapuğu gibi İçindeki okyanusun dalgalarıyla boğuşuyor olacak. Ufka doğru bakarken, Nankörce ayaklarının altında ezdiğin, Güzellikleri göremeyeceksin. Bir maskot gibi sevgiyle var olan, Sevgi tükenince, Sıkıntı veren bir oyuncak olacaksın. Bir oyunun içinde bir oyuncak. Sevilmeyi umuda dönüştürmüş Ve bu yüzden elini öptüklerinin eline düşmüş Bir sevgi çıkmazı olacaksın. Ufukta güneş batarken, Bakışların bir hançer gibi denizi kızıla boyayacak. İntihar ederken düşüncelerin hançer yarasıyla, Duyguların güneşin battığı yerde boğulacak. Bir yakamoz olacak pembe düşlerin, Alaca karanlığında denizin. Nice sabahlar aynı kumsalda, Beyaz yelkenli gemiyi beklerken, Sen aynı sen olmayacaksın! Biraz daha küçülmüş, Biraz daha parçalanmış olacaksın. Ve her parçalanışta, Kum tanesine dönüştüğünde, Kum saatinde zaman senin için akmayacak; Sen zaman için akacaksın. Çünkü yarınlardan bir şeyler umut ederken, Umut bütün zamanını senden almış olacak. |
Kumdan Kalelerini Yıkarım
Dert ezer, zaman savurur çölde kavrulan kumum ben. Bin mislidir yalnızlığım, her bir yanımda yığınla pürüz. Bir inilti halinde derdimi yıldızlara salarım sema kararır Istırap, karanlık geceme dolar toz duman olurum ben. Kum kavrulur yürek yangınımda ben yıllarca susarım. Zaman gönlümde köz yanarım acı zehrimi yudumlarım. Her saniye yüreğime kum fırtanaları salarım dolarım. Nereye gitsem hatıran dolu kumdan kalelerini yıkarım Osman Demircan |
Kurayı Kazandın Kamyon Boşaltacaksın
Dünyada en büyük erdem nedir? Çalışkanlık mıdır? Öyleyse kölelerden niçin erdemliler sınıfı oluşmamıştır? Ya ameleler çok mu erdemlidir? Hangi mecliste söz hakkına sahiptirler? Bazıları cesaretin çok önemli bir nitelik olduğunu söyleyecektir kuşkusuz.Cesaret bütün insanlara yakışır bir durum olduğundan kişiyi özel kılacak erdemlerden olamayacaktır şüphesiz. Öyleyse güzellik bir estetik arayış olduğundan en faziletli özelliğin bu olduğu fikri hakim olacaktır ve 'hızlı yaşa genç öl' felsefesiyle hareket edenler çıkacaktır.Ortaya çok yakışıksız sonlar çıkacaktır tereddütsüz. Bazıları kalkıp 'erdem zayıflıktır.' diyecektir.Yıllarca hep böyle kandırıldık diyerek isyan bayrağını çekecektir.Artık o insan için ülke bayrakları bir şey ifade etmeyecektir. Göklerinde kendine ait manevi baskılardan uzak şafaklar dalgalanacaktır. Hayır hayır en iyi duruş sağ gösterip sol vuruş diyenler de çıkacaktır. Böyleleri kurnazlığın bir ahlaksızlık olduğunu asla o kalın kafalarına sokamayacaklar başkalarını kandırmanın büyük bir zeka ürünü olduğunu öne sürüp halkı soyacaklardır. Ah zeka tabi ki erdemsin aklı başında olan insanların içinde. Peki kaç kişi aklı başında birine rastlamıştır hayatı boyunca. Akıl dizginlenemeyen duyguların çiftelerinden sonra toparlanabilmiş midir? Güç ne er kelimedir değil mi? Bileği güçlü yiğit köyün en güzel kızını almamış mıdır? Kız imamın kızı da olsa bu güce dualarıyla karşı koyabilmiş midir? Askerler silahlarının gölgesinde düşman milletlerin kadınlarına tecavüz etmemiş midir? Güç her şeyi alt üst etmemiş midir? En büyük erdem iyi kaderdir.İyi işlerdir.İşte bu faziletler de bizim elimizde değildir. Osman Demircan |
Kurda Aşık Olan Kuzu
Sen gül bahçesinde beyaz gül yüzlü kuzu O dikenli yollarda kana bulanmış bir kurt Doyururken tüm organlarını pençesi aşkın Kanlatır ruhunu ayağına ömrünü döktüğün Osman Demircan |
Kuru Gürültü
İnsanların ne olduğu ne olmadığı Paslı kulaklarımda bir çınlıyor ki Neler söylediklerini işitemiyorum. Bir yalnızlık senfonisi yaşadığım. Her ağızdan bir çığlık yükseliyor. Allah'ım çıldırıyor muyum bilmem. Kimse sesinden büyük gelmiyor. Herkes isminin altında assolist. Kendi ritminde türküsünü söylüyor. Öz hayatından nameler okuyor. Gördüğüme duyduklarıma şaşırdım. Ben sevdiğimi gözü kapalı tanırım. Çağrışında bir burukluk bir yalınlık... Bu ses hayatımdan çıktığından beri Her yerde kuru gürültü yaşıyorum. Osman Demircan |
Kuşlar
İnsanın insana kanat germediği yerde kuşlar vuruldu yüreğinden. Yaşamak isterken bulutları delerek tüyleri yolundu bedenlerinden. Yok! Yeryüzü dar geldi kuşlara çığlıkları sığmadı masmavi göklere Bir kırık camdan dökülen parçalar gibi kanları döküldü her yere. Anne benim omuzlarım yok! Bir kuşkonmaza döndü tüm bedenim. Sevmek isterken deli mavi yüreğimin oynayışında çocuk ağladı. Hem palyaçoyu hapse attılar hem kuşlar vuruldu gözlerinden anne. Tüfek omza deme bana komutan bütün kuşları yük edindim ben. Osman Demircan |
Maraz
Karabasan gibi bulutlar sabır taşımı yuvarlar. Yağmura dönüşürken elindekiler, Gözlerim yağmurlarla akar. Sızdıran testinin suyuna yapışır, Geceyi siyah suya çeviren marazlar. Artık her dert uykusuzluğumla başlar. Irmaklar genişler, dallanıp budaklanır ağaçlar. Dünyaya bu çığlık nasıl sığar? Gül dikeninden sıyrılır, ayrılık haklı çıkar. Şiir dolu bir gemi cinnetten cennete kaçar. Osman Demircan |
Mavi Gözlü Kadın
Sen mavi gözlü kadın Duygu denizinde Midye kapanıklığı yaşar Boynuna inciler takarsın. Sen yosun kokan kadın Duyguların gel git Bilirsin denizin çiçeği yok. Bağrına taş basarsın. Sen deniz yüklü kadın. Kendi derinliğinde boğuşur Derdini martılarla paylaşırsın. Sen mavi gözlü kadın. Deniz kadar fırtınalıyken Seni derinden anlayacak Kimseyi bulamazsın. Osman Demircan |
Merdiven
Sen gittiğinden beri çocuklar adresimi unuttu. Haber gelmedi masum sevinçlerin ilkbaharından Erik çiçeklerinden gelin bakışlı kelebekler gitti. Ne merdivende izin ne pencerende sesin kaldı. Sen gittiğinden beri sardunya saksıya sığmadı. Çiçeksiz mevsimler başladı yüreğimde renksiz Ah sevgili dünya dar geldi yarınlarımdan gidince Ne merdivende izin ne pencerende sesin kaldı. Osman Demircan |
Meşe Palamudu
Kış güneşin altında göğe uzanır darağacın. Dalında yaşam kavgası veren tohuma inat. Rüzgarının ihanetini görür her kuru yaprak. İnsan inandıkça ayakta kalır ormanı büyür. Ayaz yedikçe doyar acıya kökleşir asaleti. Osman Demircan |
Mor *******
Sarmaşıklar dolanır *******e. Mor çiçekler açtırır. Her bir sağlam duruşta gece Taş kesilir; morarır. Heba olur şiirler. Bir onun hayali Bir de mor inleyişler kalır. Güneş batar; dağlar morarır. Cehennem yırtar gökyüzünü. Denizler hırçınlaşır. Dalarım hayaline Mor ******* yaşarım. Gümüş rengi gece içinde, Perdelenir mor sarmaşıklar. Örter yüreğimi, diner acılar. Osman Demircan |
Muştu Ağacı
Bir muştu ağacı olayım. Dallarım uzansın gökyüzüne. İsimler kazınırken bedenime Yeryüzünde kök salayım. Osman Demircan |
Mutluluk
Bir ağacı budamak onu kökünden etkiler mi? Bir derenin önüne taş koymak suyu engeller mi? Hayatımızda birçok sorun yaşamaktayız. Bu sorunları geçiçi çözümlerle önleyebiliriz belki ama bir gün o sorunların yeniden yeşerdiğini ya da yeni bir kaynaktan önümüze çıktığını görürüz. Öyleyse yapılması gerek şey sorunun köküne inmektir. Sorunun kaynağı düşüncelerimiz mi, duygularımız mı, davranışlarımız veya tavırlarımız mıdır? Kaynağı ne ise oraya inmeli ve o sorunu kökünden halletmeliyiz. Korkularımızla yüzleşmesini öğrenmeli ve gerekirse yüzümüzdeki sivilceleri deşmeliyiz. Evet, evet sorunun ne ise onu iyice hissetmeliyiz. Onun ortaya çıkmasına izin vermeliyiz ve onu ele geçirmeliyiz o bizi ele geçirmeden. Hayata olumlu yönden bakmalıyız. Zıra beyin, olumsuzluk eklerini reddetmekte mutlu düşünmeye dair cümleler kurmamızı istemektedir. Ben bu hastalıktan kurtulamayacağım dediğimiz anda o düşünce bir kanser gibi her yerimizi sarmakta ve dalımızı budağımızı kırmaktadır. Hayatı bir zorunluluk gibi görmemeliyiz. Yaşadığımız için yaşamalıyız. Dallarımızı kıran rüzgar nereden eserse essin toprağa kök salmalıyız. Mutlu olmalıyız. Bütün sorunları var olduğumuz için yaşadığımızı unutmamalıyız. Osman Demircan |
Nal Sesleri
Öksüz akşamın gerdanında öpüşlerim gezerken Hüznün tadı var dudağımda günahım boynunda Takatim bitse de, ürperten rüzgar, arsız esmekte Atlar kadere gem vuramamakta hızla koşmakta Dizginlenemeyen arzu, yıldızları göğe çakmakta Nal sesleri göğü ezmekte gürletmekte akmakta Lacivert akşamda tüm aşksızlar nal toplamakta Osman Demircan |
Narkoz
Başka bir şey bu adı daha konmamış bir duygu. Sancıları daha bitmemiş acılarımın narkoz fışkırışı Masaya yatmış ölüm kalım mücedelemin kanlanışı Henüz daha hayata doymamış yüreğimin ters duruşu Senin için sevgili senin için yaşadıklarım işte bu. Bir deli saçmalığının içinde çıldırmadan kalmışlığım Can havliyle ortaya çıkışım ölesiye, delicesine sevişim. Gönül sermayesiyle akıl hastahanesi kuruşum. Aşk namına aklını oynatışımın delili deli bakışı bu. Hastalıkta ritmi bozuk sayıklamaya mantık oluşum Hayal ötesi ruha dokunur teselli ararken çırpınışım Mayın tarlasında kendini kötü hissedişle barışım Çaresizliğin içinde bütün olamayışımın işte kabulü. Sevgilerimin son buluşu böyledir ağırdır unutuşum. Her irtifa kaybında betona vuruşum göğüs kabusüm. Kaburga kemikleri elime verilmiş aşkımın intiharı şu. Ölesiye sevmenin çıldırasıya sevmenin son raundu Beni cenazeye çevirdi sağ gösterip sol vuruşun. Yenilginin arifesinde dağlara tırmanışım zirve yapışım Uçurumları görüşüm ve göklerden kanat koparışım Kanatlanışım kargaların üzerinde kartala öykünüşüm İnsanlara, sana unutma rahmetiyle karşı koyuşum Bana temiz, sağlıklı bir gelecek bıraktı sensiz oluşum. |
Nerdesin?
Nerdesin? Bir iz bırakmadan ağaç diplerinden Hangi sabra tat vermeye gitti ayak diremelerin. Kök saldığından beridir edebiyat topraklarıma Şiir meyveye durdu; olgunlaşıp gölgene düştü. Kitap hayat ağacını anlatır dal dal budak budak Sayfalarda ayakta kalan ormanların kök hücresi. Koca bir yalanı anlatır insana ait yazgısı yaprak. Kalem göze sürünür bakarken adaletten kaçar. Nerdesin? Kim senin adını anlatır benden başka. Şiir doldu dallar boynunu büktü ağaç meyveye. Seni ekledim mısra mısra tutunduğum her sabra. Gövdenle ulaştım aşkı tatma adına en doruklara. Osman Demircan |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:12 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.