www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Şiirler (https://www.cakal.net/showthread.php?t=86444)

GooD aNd EvıL 09-10-2007 09:06 AM

Bir alev bulutunun gölgesinde
İlk kez merhaba demişim dünyaya
Merhaba dünya, merhaba...
Benek benek gölgeleri sinmiş kundağıma
Salıncağımı bile
Onun sünen alevi sallamış
Onunla uyumuş, onunla uyanmışım! .

Çoçukluğumda;
Alevden bir top idi benim misketim
Çelik çomağım,
Dokuz kiremitim.
Yüzerken kirli derelerde
Onun sıcaklığını hissederdim
Onun izleri vardı,
Öfkeyle patlattığı
Balonların üzerinde

Ben onunla dedim gençliğe merhaba!
Merhaba gençlik merhaba! ...
Hayat yolunun baharında;
Nakış nakış kül izleri
Yakıcı kollarına tutsak ettiği,
Ekmeğimi,
Ümitlerimi,
Soğutmaya çalışıp dudaklarımla
Karanlığı yoklarcasına
Uzatıp da ellerimi
Koparıp aldım, gücüm yettiğince
Setler oluşturdu alevlerinden
Sevdalara,
Dostluklara
Onun yakıcılığı hiç geçmedi
Hiç geçmedi acımasızlığı
Neydi bilemiyorum bu denli kini
Dinmedi ki, hiç öfkesi.

Bir alev bulutunun gölgesinde
Son kez bakıyorum dünyaya
Elveda dünya! , elveda! ...

GooD aNd EvıL 09-10-2007 09:06 AM

Bendim, gidişine böyle üzülen...
Hasrete dolanan elim ne yapsın?
Alev damlaları olup süzülen,
Dinmeyen gözyaşı selim ne yapsın?

Kimse yanmadı böyle severek.
Özlemin zindanı, bize ne gerek,
Ayrılık olmasın, gitme diyerek:
Yalvaran yakaran dilim ne yapsın.

Güneş'in akışı uf'ka ererken,
Nereden ne zaman gelecek derken,
Yolunu gözleyip seni beklerken;
Elimde kuruyan gülüm ne yapsın?

Şu kalp başkasını benimsedi mi,
Adından başka isim dedi mi,
Ölene dek seni istemedi mi,
Olmaza düşen emelim ne yapsın?

Şığmıyor hasretim taşar setinden,
Uzağa düşmüşüm sezgi yetinden,
Umutsuz kalbimin His Demeti'nden:
Yüreğimden kopan telim ne yapsın?

GooD aNd EvıL 09-10-2007 09:06 AM

Ne oldu bize anlamıyorum
Göze mi geldik bilemiyorum
Kaderimiz hep çile çekmek mi
Alın yazımız diyemiyorum

Bu sevgiyi bize çok gördüler
Ayırdılar bizi,çok sevindiler
Unutuldu her şey bitti dediler
Alın yazımız diyemiyorum

GooD aNd EvıL 09-10-2007 09:06 AM

Baba kar çok olunca balkonda
Çıkıp kardan adam yapalım mı?
(İyi giyiniriz üşümeyiz)
Ama ya kar tutmazsa

Eskiden yapmıştık
Havuç oturtmuştuk burnuna
Burnuna gene havuç oturtalım mı?
Süpürge verelim mi eline gene?
Bir güzel süpürsün mü karları?

Kardan adamın başına koyalım mı şapkanı?
Baba kar yağıyor
Dağlara çıkıp biz de kayalım mı?
Dağlar uzak, olsun gideriz baba

Neden gülmüyorsun, neden dağlara gitmiyoruz?
Neden kardan adam yapmıyoruz eskisi gibi?
Neden hep düşünüyorsun, neyi, kimi?
Baba çıkıp kartopu oynayalım mı?
(İyi giyiniriz üşümeyiz)

GooD aNd EvıL 09-10-2007 09:06 AM

Yeryüzüne ayı indir o bir şehir olsun
Yaklaştıkça büyüyen
Ayrıntıları setleri bahçeleri
Yumuşak çizgileriyle ortaya çıkan
İşte ben o şehri yaşadım yıllarca
İstanbul'da parça parça
Çeşmelerinde ayı yaşadım
Servilerinde ayla birlik bölündüm
Ayla birlik yaralandım
İstanbul mezarlıklarını aydınlatan ayla
Soludum bölük bölük ahiretin
Keskin çizgili özgürlüğünü
Kanlı canlı özgürlüğünü ay kesmesi
İçtim sıcak bir yaz günü içilen buz gibi bir vişne şurubu benzeri
Kutsallığın ballı biberli çilekli çile kevserini
İstanbul'dur bu otuz yıl kana kana yaşadığım
Taşlarına adeta resmim işledi
Ben İstanbul'da dağıldım zerre zerre
İstanbul damla damla içimde birikti
Mermer tozu gelip gelip içimde oluştu bir şehir
Bu yeryüzünden ve gökyüzünden ötedeki şehirdir
O bir kılıçtır Doğudan Batıya uzanıp
Çin ipeğinden örülmüş şeytan kozasını bölen
Darbeleriyle Batı çeliğini lime lime eden
O Tanrı'nın kılıç halindeki hilali
İslam ruhunun kristalleşmiş heykeli
İçimin sesi rüyamın öfkesi merhametimin şehri
İstanbul'a gel oruç günleri gez gör ve dinle derinden
Taştaki oymalarını incele bir er gözüyle
Semerkant'tan kalkıp gelmiş erlerin gözüyle gör her yeri
Camileri mezarlıkları çeşmeleri ve sebilleri
Git Sümbülefendi'ye servilerden sor olan biteni
Merkezefendi'de tüket maddeyi yırt maddeciliğin kefenini
Bağdat'ta ebedi bağı ruhun ve ilahi hikmetlerin
Şam'da son sınırı manevi medeniyetlerin
Kozmik bakış metafizik sezgi
Bağdat'tan dal, Şam'dan yaprak Diyarbekir'den çizgi
Hep İstanbul'da kırık dökük
Parçalanmış silinmiş sönmüş
Hayaletler gibi kaçmış gizliliklere
Loş boşluklara sığınmış kan rengi bir huzur arzusu
Sabah Karacaahmet'te öten şafak kırmızısında savaş borusu
Sökün eder her sabah ufkun bir ucundan yeniçeriler
Su şırıltısından gök gürültüsüne değin
Bütün seslere düzen vermiş ebedi mehter
Yok olduysa bu şehir ruhu ruhuma sindi
Ben yaşadıkça o yaşayacak bende
Kimbilir belki o da dirilecek benimle
İslam Milletinin dirilişinde
O yeniden güneşin güneş ayın ay ve dünyanın dünya
İnsanın insan olduğu o günde
Ölümün biliyorum ey İstanbul diriliş içindir
Öyleyse indir ruhunun teslim bayraklarını indir göm toprağa
Doğrul ve kalk ayağa
Kemiklerinle etin arasında
Sonsuz güç topla korku ve muştuyla
Mucize muştusuyla
Yüreğim yırtılıyor çınlıyor ağlıyor yüreğim
Fırtına yaprak yaprak dökülüyor
Gecenin tüyleri savruluyor havaya
Ölümümü kutlayan Arz oğullarıyla
Mübarek toprağın anlamından bile yoksun
Taşın demirin mermerin ve tozun metafizik kadrine bile düşman
Kabus ruhumu çalmak isteyen hırsız
Madde dönüşür binbir şeye ama ruh kaybolmaz
Altın madeni gibi pırıl pırıl kalır ve solmaz

Ve ben kardan geldim ama denizi üstlendim
Denizi yüklendim adeta denizle evlendim
Denizle yaşadım denizle öldüm
Öldükten sonra denizin gözlerini gördüm
Denizden denize yükseldim
Birliğin şarkısını işittim dinledim derinliklerinde
Sedeflerinden yapılmış İstanbul camilerinin taşları
Beyaz güvercin kanadı köpüklerinde kubbelerini gördüm camilerin
-Ama gizleyerek saklayarak itiraf etmeyerek-
Bursa'dan gelen yeşil bu denizi boyadı gökten sonra
Ve trenler şifreli düdükleriyle trajedileri perdelerken
Dönüp bir köşeden ötede kaybolurken
Ben kayalarını denizin ahenkleştirdiği kıyılarda
Gerçeği koğaladım hayal meyal görünen kelimeler arkasında
Ve derken birden karaya sıçradım Ayasofya
Padişah türbeleriyle örtülmüş maskelenmiş şehzade mezarlarıyla
Kayboldu o deniz o kentle birlikte Rabbim bildir bana
olup biteni
O yeşil ötesi ışığı o güneşi tahlil eden su çizgisini
Ve sen ey Avrupa yerin dibine batacaksın bitmez tükenmez suçlarına karşılık
Ve derken Ayasofya yüzüme çarpan karanlık
Serin ve kilim nakışlı kızıl gözlü dev bir cam gibi
Ve kılıcımın ucunda Ayasofya küçük bir bilya gibi
Uçuyorum göklerin kubbesine bir ikram gibi
Gök sofrasında bir çeşni bir garnitür gibi
Kalk ve kavra ruhum bir kadavra gibi solan bu göksel yapıyı
Bir kartal taşırken yere düşmüş
Ve kalakalmış kaldığı yerde
Sonra karanlıklardan çıkan kartallar tünemiş üstüne
Yemişler ötesini berisini
Ey kozmiğin kemirdiği bir kent gibi yükselen yapı
Ey Allah'a açılan ve kapanan ulu kapı
Bir at gibi soluyorsun kulelerinle
Deniz öfkenin köpükleriyle benekli
Gel barışın köprüsü ol içimizde dışımızda
Yeniden sularından içelim kana kana
Savaşabilirim bugün bütün dünyayla
Gerekirse
Ruhumuzun susadığı hakikat olan
Evrensel İslam Barışının zaferi için
Aşk için Tanrı hakikati aşkı için
Göğe çıkan İsa yere insin diye
-Fazla çıkardılar göğe-
Gel ey Muhammed ve İsa hakikati
Burada sizi bekleyen bütün bir insanlık var
Bulutlar yaralı insanlar zehir saçan fırtınalar
Kara-düşünce fırtınalarıyla yüklü kurşun levha havaları
Savaşırım doğudan daha doğu
Doğrudan daha doğru olanı bulmak için
Zulme karşı savaşabilirim
İnsan başı yalnız Tanrı önünde eğilecektir
Ebedi hakikat budur
Bunun için savaşırım ben
Bunun için kanım helal olsun
Şehrimin altına özgür Tanrı aşkını yazmak
İstanbul'u yeniden Tanrı şehri yapmak
Bunun için savaşırım ben
Servi için savaşırım çınar için savaşırım
Tozlanmamış gün doğuşu için
Yıldızlar *******i yeniden görünsün diye
Tuz deniz damlasında gülsün
Çam denizle gülüşsün
Su tenimizle barışsın
Ruhumuzla ışısın diye
Savaşçıyım ben atalarım gibi
İstanbul için savaşırım
Bağdat'ın dervişlik ortağı
Şam'ın kılıç kardeşi
Olan İstanbul için
Benim güneşimden öteye kimse gidemez
Benim güneşimin üstüne doğmadığı hayat hayat değil
"Benim duvarımdan yüksek duvar haraptır"
Gerçek özgürlüktür kölelik değil Tanrı'ya kulluk
İstanbul olacak yine gerçek özgürlüğün türküsü
Kıyamete kadar söylenecek türkü

GooD aNd EvıL 09-10-2007 09:07 AM

Küçük köhne bir eve taşındım
Sen gittin,ben buna alışamadım.
Tanrı bile unutmuşken sanki beni,
Senle beraber her şey gitti.

Ve ben buna alışamadım!!!

Her gün balkonda bekleyişini özledim,
Ama şimdi balkonum yok.
Pencereden yağmuru seyrederdik ikimiz,
Penceremde yok,yağmurumda.

Ve ben buna alışamadım!!!

Hayal ederdik yalnız bir ada ve biz,
Sakin masmavi bir deniz,
Gece mehtap ve yıldız
Şimdi kalbim sert bir buz.

Ve ben buna alışamadım!!!

O kadar çok nefret ediyorum ki benden
Kopardın gittin seni candan.
Bana ne be alına yazılandan
Ya da padişahın fermanından
Senle beraber aşk da gitti

Ve ben buna alışamadım!!!

GooD aNd EvıL 09-10-2007 09:07 AM

Sen geçtin yine ben sınıfta kaldım;
Bir türlü yanına ulaşamadım.
Sevda sınavından teşekkür aldım;
İhanet dersine çalışamadım...

Gözlerim kapansa uykusuzluktan,
Korkarım hocama saygısızlıktan,
Bir örnek istedi duygusuzluktan;
Seni diyecektim konuşamadım...

Vefasız olmayı bilmedim diye,
Adını kalbimden silmedim diye,
Okuldan atıldım gülmedim diye;
Tebessüm etmeye alışamadım...

GooD aNd EvıL 09-10-2007 09:07 AM

Bakıyorum,
Vakit geceden çıkmaktadır yollarıma,
Gözyaşı dökülürken sonbahardan uykularıma,
Bekliyorum yalnızlığı bir köşebaşında,
Yalnızım diyorum kendime,yalnızlık bile değil,
Görüyorum,
Aşkım boğuluyor yüreğimin sığ sularında,
Hayallerim bembeyaz bir duman,sigaramda,
Alışıyorum galiba yavaş yavaş bu hayata da,
Alıştım diyorum kendime,kendimden bile değil,

Sonra,
Bu şehrin dışında mantar gibi bitiyor zenginler,
Şehrin dışına aşık,şehrin dışında sürgün,
Koskoca bir şehri tüketerek,
Büyüyor sevdaları sinemalarda,
Öpüyor kalabalığı ayakları,
Ölüme kadar aşk nedir,
Sevda nedir bilemeyerek,

Bakıyorum,
Saçları marley cilasından filintalar dolanıyor ortalıkta,
Öylesine seviyorum ki cakalı gülüşlerini,
Zamana zamansız kalan havalı yürüyüşlerini,
Bir kez olsun anlayamıyorum,yaşayamıyorum
Ama yaşamadım demiyorum,diyemiyorum

Hep aynı bankanın önünde oturuyor sakız satan dede,
Kimse bakmıyor belkide yüzüne,
Sakız satıyor,dilenmiyor,selpak satıyor
Bu şehirde çürüyen gençliğine,

Gözlerim ıslanmış sokaklarında arıyor seni,
Ey imgesi parçalanan yalnızlık,
Bir gerçek gibi,bir gerçekten yalanlanır gibi,
Teknoloji muhtırası,
Poz keserken nice sahte yüzlerde,
Aşk'ı,sevdayı anlamadan kaldırımlarda öldürür gibi,
Seni gökyüzünde suskun bir bulut,
Yeryüzünde olmayan bir umut gibi,
Arıyorum ey yalnızlık,

Gece oluyor,saatim hep rölanti,
Alışıyorum galiba,
Yüreğime tenha vurgunu yağmurlarıma,
Alışıyorum diyorum hep,
Bu şehirdeki aynı kaldırımlarıma,
Sonra,
Yaşadım demiyorum,
Diyemiyorum içimden geldiğince,
Düşmüşken bu şehrin,
Dışında kalan nice sevdalarıma...

GooD aNd EvıL 09-10-2007 09:07 AM

Ne kadar hızlı geçiyor zaman
O kadar hızlı ki şaşırıyor insan
Sensizliğin üzerinden sanki yıllar geçti
O güzel günler ve anılar
Yıllar öncesi yaşanmış gibi
Sensizliğin üzerinden sadece ay geçti
O kadar alıştım ki
Sensizlik bağrıma işlemiş
Sanki her an yaptığım bir alışkanlık
O kadar zor ki aslında sensizlik
Anlatması çok zor imkansız bir şey
Kelimelere dökemiyor insan
Anlatamıyor sensizliği
Bu kadar zorken sen unut diyorsun
Her şey söylediğin kadar
Kolay ve basit olsa keşke
Seninde söylediğin gibi
Sen şimdi benim sadece
Günlük yaşamda yaptığım
Bir alışkanlığımsın…

GooD aNd EvıL 09-10-2007 09:08 AM

Seninle çok kısa zamandır üzgünüz,
Tazedir sevinçlerin bitmesi henüz.

Birkaç ay kadar önce ne de mesuttuk,
Şimdi kahırdan gülmeyi bile unuttuk.

Senden sonra kimse olmadı küçüğüm,
Yar deyip elimi saçlarına sürdüğüm.

Ama saçlarında da yoktur elimin izi,
Hiç gösteremezdik ki sevgimizi...

Ben,
Elini kalbime koymanı beklerdim.
Sevgimi anlatırdı belki kalbimin sesleri.
Sen ise,
bulmamı beklerdin
Söylenmiş en süslü sözleri.

Ben,
Bakışlarımda kaybolmanı isterdim,
Çünkü baksaydın,
aşkımı anlatıyordu gözlerim.

Sanırdım ki,
Elinde elim, yıldızları izlesek...
aşkımı hissederdin.
Oysa sen...
eline yıldızları doldurmamı beklerdin.

O yüzdendir hep gökleri izlemem...
Seni sevindirebilirim belki,
Kayan bir yıldızı yakalayabilirsem.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:18 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.