![]() |
Sevgilim...
Bunlar aslında sana hiçbir zaman kuramayacağım cümleler biliyor musun... Seni çok özledim’in ötesine gidemeyişinden; ifadelerim böyle gizli saklı köşelerde saklansın istedim.... yüreğimin feryatlarını nasıl ki duymuyorsan görme de istedim... Nasıl ki bilmiyorsan gözyaşlarımın miktarını... satırlarımı da bilemeyeceksin sevdiğim. Seni ne kadar çok sevdiğimi her an biliyorsun. Bileceksin de... Nefesimin yettiği son ana kadar bileceksin seni sevdiğimi sevdiğim.... Fakat asla bilmeyeceksin seni özlerken çektiğim bunca kalp ağrısını... Sen dökülen gözyaşlarımın can sıkıntısından olduğunu bilip, bana kızarken “yeter artık üzme kendini” diye... ben aslında o an bile seni göremediğim için ağlıyor olacağım... Fakat her damlada beni eriten gözyaşımın sebebinin özleminin sancısı olduğunu bilmemelisin sevdiğim... Gelemediğin için nasıl olsa yeter benim üzüldüğüm... bir de senin üzülmene dayanmazki benim yüreğim... Sana işimin yoğunluğundan bahsedip tüm stresimi oraya bağlamalıyım konuşurken.. Ve sen işime bu kadar önem verdiğim için geç saatlere kadar çalışıp yorulduğum için üstelik eve geç geldiğim için kızmalısın ki ben buna üzülmeliyim sözde... (özde yokluğun beni kavururken...) Yokluğuna yokluk eklediğim bugünlerde sensizliğin 3 haneli rakamlarına yaklaşıyorum... Oysa ben daha tek hanede tüketmiştim canımın bi parçasını... yokluğuna çizik attığım her günde bir parça daha ömür gidiyor ömrümden... yarın güzel olacak dediğin zamanları düşünürken bile mutlu olamıyorum... Bugün de dünün yarınıydı sevdiğimmm.... daha kaç yarın bekleyeceğiz böyle... kaç ben tükenecek.. umuduma umut eklemeye çalışıyorsun hergün biliyorum... canımmmmm yorulma ne olur... olmuyor... seni görmeden bir damla umut seremeyiz yüreğime... şu sensizlikten buz olmus ellerim birkez olsun dokunmadan sana rahat nefes almaz bu can... Sevdiğim... Bunlar sana hiçbir zaman kuramayacağım cümleler biliyor musun... Sırf sen üzülme diye... Sadece özlediğimi biliyorsun sen... oysa en az özlemim kadar acı çekiyorum ben... ALINTI |
Bir çocuğun ağlamaklı gözleriyle yazacağım sana bu akşam… bir şairin mısralarını oluşturması gibi, yada bir ozanın türküsüne notaları yerleştirmeye çalışması gibi.. Artık senden kalanları hayatımın içimden ayıramıyorum… Kendime verebileceğim bir şans daha yok gibi geliyor bana.. o kadar çoksun ki yaşadığım şehirde, o kadar çok her yerde sen varsın ki… kurtulamıyorum yüreğimden… yüreğimi gömmek istiyorum.. çobanların bile ulaşamayacağı yaşlı bir tepeye, kuşların bile gitmeye cesaret edemeyeceği bir yere.. o kadar uzaklara gömmeliyim ki, hiç kimse bulup, seni sevdiğim kadar birbaşkasını sevmeyi denememeli… Bir zamanlar seninle düşlediğim bir çok şey vardı, düşlerinde seninle olmak gibi mesela, düşlerine girmek gibi.. senin beni düşündüğünü hissetmek isterdim hep.. seninle hayatımın gittiği yere kadar gitmek, ardıma bakmadan seninle yürümek isterdim yollarda… bağırmak isterdim bazen sana sevdiğimi, haykırmak isterdim.. sanki duyacakmışsın gibi, duyacak ve bana gelecekmişsin gibi hayaller kurardım.. dedim ya; hayaller… yüzlerce belkide binlerce kez aynanın karşısına geçipte sana sevgimi nasıl anlatacağımı yada anlatabileceğimi denedim.. saatlerce… oysa sen bunu hiçbir zaman yürekten söylememe izin vermedin... Güneş taşınır giderdi bu şehirden, ben sokak lambasının altında düşen yaprakları sayardım sonbahar akşamlarında, rüzgarlar şarkım olurdu, gökyüzüne bakardım bazen yıldız kaysada bi dilek tutsam diye.. dileklerimin en baş kelimesi hep sen olurdu… sırf adını daha çok cümlelerime yerleştireyim diye kimsenin anlayamayacağı satırlar yazardım… kağıdım bitene kadar, kalemim yorulana kadar… yazardım seni… Ey unutamadığım… adına binlerce satırlar yazdığım… gelmeyeceğini bile bile yollarına baktığım… nerelerdesin… yüreğimdeki sevdalar düşmek üzere… artık zamanın bile seni bana getiremeyeceğini anladım… bilki artık tek aklımda kalan kelime senin adın… satırlara yazabildiğim tek kelime yine sen… gözlerimin önündeki tek hayal sen kaldın… anlamını yitirdi bu şehir… artık gitmem lazım... alıntı |
Bugün yine hatıralarımı gözlerime yükleyip “senin gözyaşların “ diye bulutların eteklerinden düşen yağmur tanelerini topladım küçük ellerimle. Ve yokluğunda üşüdüm biraz. Sıcak sesini aradım kurak topraklara bereketi dağıtan rüzgarın koynunda. Varlığını sorguladım cümlelerin virgülsüz sokaklarında..Seni aradım gecenin iç cebinde.. Yüzünü, gülüşünü aradım hatıralarımın ağlayan suretinde..Bazen senin yüreğinde sevilmiş olmanın gururuyla kendimle onur duydum bazen de yalnızlığını soludum. Sonbahar yapraklarının sokaklarında gezindiği vakitlerde ben adının her bir harfini gözyaşlarımla yıkayıp gülüşlerimin sıcak avlusunda kuruladım. Ölmeden önce ezbere tanıdığım karanlıkların içinde benden yabancı kollarda baharın beyaz duvağını giyinmiş yüreğine emanet ettim yüreğimi. Sen mavi düş ülkelerinin bulutlarında gezinirken ben ayak uçlarına serpiştirilmiş acılarını sırtlanıp gülüşlerinde tazeledim yitirilmiş düşlerimi. Bedeller ödedim senin için. Kah yalnızlık sinmiş odamda cığlık cığlığa sevdanı sayıklattım dudaklarıma kah adının her harfini kanattım parmak uçlarımda. Bağışla beni sevgili. İçimdeki sana olan ölümsüz sevgiyi “ varlığımda” yaşatamasam da senden uzaklarda acılarını bedenimle ödemek sensizlikte yapabileceğim tek şey ne yazık ki..Bir ömür boyu mutlu olacağını bilsem, bedenimi kefenleyip varlığına serilsin bu yamalı kalbim.Çünkü ben bir şafak vakti sis duvarlarından aşıp acılara yenilmiş dudaklarına sunulmuş bir damla can suyum…
|
Yokluğuna kanayan her gecede “ benden ömür uzaklıktaki yüreğinden ” kurak toprağa düşen cümlelerin ölüme mevzilenmiş namlusunda kanattım hasretini. Sen kirpiklerini gökyüzünün ince dallarında uyuturken, ayrılıklara yataklık eden bir eşkıya gibi kelimelerin namlusunda ağlattım içimdeki cocuğun gözbebeklerini . Sen benden uzaklarda susmaları oynarken ben sensizliği anlatan intihar mektuplarının harflerinde susturdum yokluğunun pas tutmuş çığlıklarını. Seni sevmenin bedeli ölümle onurlandırılmışsa sevgili; gülüşlerim kefenim, saçların darağacım olsun…Çünkü ben; ayrılık şarkılarının notalarına yaslanıp uzaklarda yarınlarım için vuslat cicekleri toplayan kadının dudaklarından söylenmiş son mutluluk cümlesiyim..
|
Unutma sevgili ; benden bir ömür uzaklığa gitsen de, ben hala ilk gün ki gibi seviyorum seni. Sesini duymasam da varlığına yaslanıp dualarıma ekliyorum ıslak gözyaşlarımı. Tozlanmış hatıralarımı gözlerimin önüne getirip getirip yüreğinle bana gülümsediğin hallerini anımsıyorum. Lakin gittiğin günden beri her yağmurda hüzünler üşüşüyor bedenime. Ne zaman yağmurun bulutlarla dansına tanıklık etsem; kanla yıkanmış yaşlarım düşüyor kuru toprağın ince dudaklarına. Yaşıma,başıma aldırmadan delicesine ağlıyorum gözlerimde nem, yüreğimde sensizlik ile..Biliyorum ki; gözlerimden her akan yaş, “ bana haram “ gülüşlerine dua oluyordur. Kirpiklerimden akan her nem, senin yazgına senin acılarına kefaret ödüyordur umarım.. Ve geleceğini bilsem; umuda gebe sabahlara kurşun sıkardım. Ölmeden önce gözlerini göreceğimi bilsem; dağlarını sırtlanıp tuz basardım kanayan sancılarıma..Ah gülüm, ah hicrana gelin ettiğim yarim..Gittiğin mevsimlerden dönüp baharlarıma gülümsemeyecek misin ?
|
Gittin ama gidişine hiçbir zaman pes etmedim. Yokluğunda kazılmış ayrılığın dipsiz çukurlarına düştüm. Canıma, yüreğime ilmeklediğim seni benden acımasızca söküp ipsiz uçurumlara sürdüler beni. Ezildim, itildim nemli duvarların sağır dudaklarında. Kanayıp durdum sensizliğin çatısız duraklarında. Ama pes etmedim. Gittin diye, beni “ sensiz “ bıraktığın diye senden vazgeçmedim. Gidişine yargısız ve acımasız mahkemeler kurup sevgine ayrılık hükmünü giydirmedim. Gözlerinde kanayan bir hatıra olsam da ben imkansızı sevgini hep kendi nefesim bildim. Yüreğine dokunamadığım her gece taş dibekleri yumruklayıp sensiz denizleri yakıp yıktım. Sancıyla kavrulan bedenime yosun bağlamış taşları reva gördüm. Bayatlamış bir isyanı üzerine giyinip ayrılığa bayrak açan ruhumu kalbimin ölümsüz sevdasıyla savaşlar açtım.. Meydanlarda süngüsüz kalsam da sevdanı tek silahım bildim. Ayrılıklar zafer çığlıkları atsalar da, ben seni kazandım. Biliyorum bu dünyada bize vuslat yasak.. Bize kavuşmalar hep ırak. Ama aşk bu değil midir ki; gitse de bir yudum gülüşüyle hala yürekte yaşatabilmek ?..Merak etme hüzün gözlüm; sen gitsen de ben sadece seni sevdim sevgili..Çünkü biz seninle aynı yürekle gülümseyip aynı gözle ağlayan iki imkansız yürektik kavuşmaları ölüme ertelenmiş….
|
Gitmiştin; ayrılığın meteliksiz sebepleri yamalı yüreğimde, kör hançeri göğsümde ışıldarken gitmiştin. Haklıydın gitmekte.. Ben gökyüzünden düşüp gülüşlerine yağan kar tanesiydim sen ise baharların en nazlı çiceği. Yüreğine her sarıldığımda sen üşüyecektin, bedeli ödenmemiş acılarını bedenimle sardığımda yine de sen ayazlara yenik düşecektin. Oysa ben sadece senin yüreğin için gökyüzünden serpilmiştim dudaklarına. Sadece senin gülüşlerin icin serilmiştim yapraklarına. Sevdana doğmuş kar tanesi iken ben senin yapraklarında ölmeye gelmiştim. Aldığın her nefesi mutluluğum bilmişken her acın benim ölümüm olacaktı..Ben senin yüreğinde yeniden doğmaya değil, senin yapraklarında ölüme kanatlanmaya gelmiştim..Bilemedin seninle öleceğimi..Bilemedin senin yüreğinde yavaş yavaş eriyeceğimi..Gittin, yapraklarından düşüp toprağa sarıldım. Kanadı düşlerim, ezildi kelimelerim. Ben senin yüreğinde ölmeyi isterken, toprağın avuçlarında yavaş yavaş eridim. Ama hiçbir zaman ayrılığa yenilmedim ben. Çünkü ben seni sensiz yaşatacak kadar cok seviyordum. Bir gülüşüne bedenimi ölümün ayak uçlarına serecek kadar cok seviyordum seni. Çünkü; sen benim nefesimdin. Cünkü biz seninle güneşe mevzilenmiş sabahların avuçlarında vuslata gülümseyecek iki sevda tohumuyduk dallarında hep mutluluk cicekleri açacak…
|
Şimdi benden uzaklarda olsan da gecenin karanlığında “ umuda gülümseyen “ o gözlerini düşlüyorum. Adını bilmediğim rüzgarlara seni anlatıyor, gökyüzümden gelip geçen turnalara seni soruyorum. Bensiz uzaklarda mutlu olduğunu duydukça bir cocuk gibi seviniyorum. Gitsen de ben hala sendeyim sevgili. Gözlerini gördüğüm ilk günden beri ben hep aynı yerdeyim. Unutma sevgili; sana göre “ hiç yaşanmamış “ , bana göre “ hiç sonlanmamış “ sevda masalının iki kahramanıydık seninle..Mavi bulutların kirpiklerinde yıkanmış cümlelerin vuslat kokan satırlarıydık biz seninle..Birbirimizi severken ne savaşlar verdik seninle..İmkansızlığı kelimelere ilmekleyip kavuşmalarımızı Ahirete erteledik. Aynı gökyüzünün altında gezinip aynı baharlara gülümsedik. Aramıza devasa yalnızlıklar örüldü. Sevdamız emeklerken bize kör uçurumlarda tek başımıza yürüme reva görüldü. Aynı baharda yaşarken ayrı çöllere düştük seninle..Aynı kirpiklerinden akan iki damla gözyaşı iken sen baharlara gelin oldun ben ise toprağın kanayan yaralarına bir dirhem tuz…
|
Gülüşlerimi yüreğine takıp tüm imkansızlığa inat bir gün kavuşabilseydik seninle ; yağmura aldırmadan saatlerce dans edecektim seninle gökyüzünün şahitliğinde. Sırılsıklam olmuş tenine taze gülüşlerimin sıcaklığını serip adaklar adayacaktım her nefesine.. Yağmur sonrası gökkuşağının güzelliğini çalıp baharın taze gelinciklerini örecektim naif yüreğine..Söyle ey yar; bulutları saçlarıma indirip bir bahar günü gelecek misin gülüşlerimin sıcaklığına ? Söyle ey yüreğimi acılarına adadığım sevgili; dönecek misin yüreğimin yalnızlığına ? Eşlik edecek misin yağmurla gözyaşlarımın dansına? Şahitlik edecek misin seni “ sensiz “ yaşatmama ? Kelimelerin susmalarına üzerine örtüp ben satırlarda gittiğin güne ağıtlar yakıyor olacağım. Sensiz yaşadığım her güne gitmiş olsan da yaşadığım aşkın mutluluklarını bulutlara yazıyorum olacağım. Ve sen yazılan bu satırlardan habersiz “ bensizliğe “ uyandığında ben sana nefes alıyor olacağım… Gitsen de benden, ben hala seni seviyorum çünkü biz seninle hayat kadar yalan, ölüm kadar gerçektik..
21 Kasım 2006 İsmail Sarıgene |
Ben artık bundan sonra birini daha sever miyim seni sevdiğim gibi? Bir başka tene daha senin gibi dokunabilir miyim? Bakabilir miyim başka gözlere sana baktığım gibi? Hayatımı mahvettin! Ve beni terkedip gittiğin gün aşka dair olan bütün inancımı, umutlarımı ve hayallerimi de alıp götürdün! Sanki bu tür duygular sana çok lazım olacakmış gibi... Haketmemiştin aslında biliyorum! Yeryüzünde sen dahil hiçkimse bir insan tarafından böylesi sevilmeyi haketmiyordu... Ve belki de ben bu yüzden kaybettim seni; Sana layık olduğundan çok daha fazlasını verdiğim için yitirdim belki de... Oysa Allah şahit nasıl da üzerine titrerdim, nasıl korkardım sen incinme, üzülme diye... Bile bile beni incitirken bile... Sana geleceğine bana gelsin derdim, sen yaşa ben ölürüm senin yerine! Ne safmışım ya... Peki ne oldu sonunda? Birkaç saçma sapan veda cümlesi söyleyip sende terkedip gittin beni tıpkı tüm gidenler gibi... Ama bu başkaydı! Senin terkedişinin vediği acı bambaşkaydı diğerlerinden ve daha önce yaşadığım hiçbir acıya benzemiyordu... İşte o zaman bir kez daha anladım hayatımda gerçekten ilk ve son kez seni sevdiğimi... Ama artık neye yarar? Sen beni böyle değersiz bir eşya gibi bir kenara atıp kendi yoluna gittikten sonra artık bu aşk dünyanın en büyük aşkı olsa da ne sana ne de bana yarar... Sadece içimde olduğu sürece her an böyle canımı yakar! Senin ruhun bile duymaz benim çektiklerimi.... Gitt benden uzaklara git Ne sana ne senden kalan hatıralara ihtiyacım var Yüreğimi bile şurda söküp atasın geliyor.. alıntı |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:50 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.