www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   İsmail Aksoy (https://www.cakal.net/showthread.php?t=145334)

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:53 PM

Gökyüzünde Mahcup Bir Yıldız Geçerken

Gökyüzünde mahcup bir yıldız geçerken
Kızoğlankız edasıyla ve hüzünle,
Duy uyuşuk akşamın arasından
Şakıdığını bir sesin eşiğinde.
Çiy’den daha narindir O’nun sesi
Ve görmeye gelmiştir seni.

Ah ne dalgınlığa bat artık
Ne de kafa yor: Kimdir kapımda bu şakıyan acaba?
Çağırırken O, akşam vaktinde
Düşünme yüreğine ağan türküyü!
İşte söylüyorum, dinle aşığının şarkısını,
Benden başkası değil kapındaki şarkıcı.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:53 PM

Göksel Şairler

Neler yaptınız Gide okuyanlar,
Entelektüelciler, Rilke hayranları,
kutsal gizemlerin yorumcuları, sahte varoluş
sihirbazları, bir mezarda
alevlenen sürrealist
gelincikler, moda gereği
Avrupalılaşmış ceset,
kapitalist peynirdeki solgun kurtçuk,
neler yaptınız
kaygının hükümetine karşı,
bu karanlık insan hayatı için,
bu tekmelenmiş varlık,
bu pisliğe zorla bastırılmış baş için
bu kötü davranılmış hayat
bu dirençli öz için?

Kaçmaktı tüm yaptığınız:
sattınız yığılmış çöpü,
göksel bir saç arıyordunuz,
korkak bitkiler, kırılmış tırnaklar,
“Mutlak güzel”, “sihrin gücü”,
korkutulmuş zavallıların eserleri,
gözleri görmemek için, cezbetmek için
o hassas göz bebeklerini,
hakkınızdan gelmek için sizin
efendilerin fırlattığı
kirli artıkla dolu kaplarla,
ölüm savaşında taşı görmeden,
savunmadan, fethetmeden,
mezarların kıpırdamaz, çürümüş
çiçekleri üzerine düşerken yağmur
mezarlıkların sallanan
çelenklerinden daha da uysal.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:53 PM

Göğün Boğulmuş Kızı

Örülmüş kelebek
ağaçlarda asılı entari,
gökyüzünde boğulmuş, sürüklenmiş
rüzgâr ve bulutlar arasında, yalnız, yalnız, yoğun,
giysisi ve saçı darmadağın,
ve içsel bir hava yemiş bitirmiş.
Kımıltısız, karşı koyarsan eğer
kışın boğuk sesli iğnesine,
kızgın suyun akıntısı ıstırap verir sana.
Göksel gölgeler, geceleyin
ölü çiçekler arasında kırılmış güvercin dal:
duruyorum ve acı çekiyorum
soğukla dolu yavaş bir sesle
suyun kırbacı gibi dağıtırken kızıl alazını.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:54 PM

Göğümde Bir Bulut Gibisin

Bu şiir Rabindranath Tagore’un “Bahçıvan”ındaki 30. şiirin başka sözcüklerle tekrarıdır.

Göğümde bir bulut gibisin alacakaranlıkta,
Ve renginle biçimin tam sevdiğim gibi.
Benimsin, benimsin, ey tatlı dudaklı kadın,
ve sonsuz düşlerim yaşıyor yaşantında.

Ruhumun lambası ayaklarını kızıllaştırıyor,
kekre şarabım dudaklarında daha tatlı,
ey şarkımın hasadını toplayan kadın, akşam olunca
beni hissettiği gibi hisseder seni ıssız düşlerim!

Benimsin, benimsin, haykırıyorum akşamın melteminde,
ve rüzgâr sürüyüp götürüyor yalnız sesimi.
Gözlerimin derininde avlayan sen, avın
engelliyor su gibi, gecesel bakışlarını.

Müzikten ağımda tutuklusun, ey sevgili,
ve müzikten ağımda genişsin gök gibi.
Ruhum doğuyor hüzünlü gözlerinin kıyısından.
Düşlerin ülkesi başlıyor hüzünlü gözlerinde.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:54 PM

Göç

Islak kaldırımlarında yürüdük büyük kentin
Daracık sokaklarında saçlarımızdan süzüldü yağmur
Yel önümüzde yeni doğmuş bir tay
Ardımızda yitirilmiş onca umut

Üşümüş ellerimizi güneşe doğru uzattık
Mosmorlardı / sıcacıktı

Irmağı geçtik ter içinde
Kadınlar meşeden yapılmış taçlar taktılar
Güneşten yanmış alınlarımıza
Sonra kutsadılar sıcak öpüşlerle

Yola koyulduk yeniden

Leş kargaları dönendi durdu tepemizde
Ama biz ölmeyecektik!

Çakıl taşları topladık nehir boyunca
Atları sevdik durduk
Yakardık güneşe koyaklarda
Ve özledik durduk doru kısrakları
Kırlangıç kanatları gördük yamaçları aştıkça
Sevindik babaları eve dönen çocuklar gibi

Ekmek getirdiler gömütlerimize
Titrek bir duyguyla acıdılar bize
Ellerini uzattılar boşluğa doğru
Çürümüş kemiklerimizi tuttular babacan bir sevinçle

Leş kargaları dönendi durdu tepemizde
Ama biz ölmeyecektik!

İsmail Aksoy

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:55 PM

Giymiş Sevdiğim İncecik Bir Entari

Giymiş sevdiğim incecik bir entari
Elma ağaçlarının arasında,
Şen şakrak rüzgârlar esmeyi
Arzular topluca orada.

Hoyrat rüzgârların taze yapraklara
Giderayak kur yaptıkları yerde
Yürümekte sevdiceğim usulca
Ve kıvrılmakta gölgesi çimde.

Ve gökyüzü gülümseyen toprağın üstünde
Dururken soluk mavi bir fincan gibi,
Yürümekte sevdiceğim sessizce
Kavrarken narin eliyle eteğini.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:55 PM

Git Bul O’nu Ve Geleceğimi Söyle

Git bul O’nu ve geleceğimi söyle
Bütün nezaketinle,
Ey her daim bir düğün şarkısı şakıyan
Baharatların yeli.
Ah, tezcek es kara topraklardan
Ve koş denizin üstünden
Ne denizler ne de karalar ayırsın
Sevdiğimi benden

Haydi, yel, senin merhametine
Sığınıyorum,
Es haydi ve O’nun küçük bahçesine var
Ve şakı penceresinde;
Şakı: Düğünlük yel esiyor
Değil mi ki Eros böyle istiyor;
Ve yakındır sevdalının sana kavuşması,
Yakındır, ah yakın.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:55 PM

Gezegenler Arası Öpüşleri Yasaklamak

Gezegenler arası öpüşleri yasaklamak
en iyi durum olmaz mıydı?

Niçin incelememeli bu tür şeyleri
donatmadan önce diğer gezegenleri?

Ve niçin uzay için
süslenmesin palazlar?

Aydaki atlar için
yapılmamış mıydı ki nallar?

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:56 PM

Geri Dönüyor Sonbahar

Düşüyor çanlardan hüzünle giyimli bir gün
huzursuz bir dulun titreyen peçesi gibi,
bir renk bu, toprağa batmış
kiraz ağacından bir düş,
suyun ve kıyıların rengini değiştirmek için
durmaksızın gelen dumandan bir kuyruk bu.

Anlaşılıyor muyum bilmiyorum: gece
yaklaştığında yücelerden, yalnız şair
penceresinde işittiğinde dörtnaldaki adımları ve teperek
ezen korkunun yaprakları hışırdadığında damarlarında,
bir şey vardır gökyüzünde, şişman bir öküzün dili gibi,
gökyüzünün ve havanın belirsizliği gibi.

Yerine oturuyor şeyler yeniden,
olmazsa olmaz avukat, eller, zeytinyağı,
şişeler,
hayatın bütün izleri: yataklar, her şeyden önce,
kanlı bir sıvıyla dolu,
sırlarını kirli kulaklara teslim ediyor insanlar,
merdivenden iniyor katiller,
fakat bu değil, o eski dörtnaldır bu,
titreyen ve dayanan atıdır o eski sonbaharın.

O eski sonbaharın atı kızıl sakallıdır
ve korkunun köpüğü örter yanaklarını
ve onu izleyen hava bir deniz biçimdedir
ve kokar gömülmüş uçucu çürümeyle.

Güvercinlerin yeryüzü üzerinde paylaştırması gereken
kül grisi bir renk düşer her gün gökten
gözyaşları ve unutuş gibi örülmüş halatlar,
uzun yıllar çanlarda uyumuş gibi zaman,
her şey,
eski paçavra giysiler, karın geldiğini gören kadınlar,
ölmeden önce kimsenin göremeyeceği o siyah gelincikler,
her şey düşüyor yağmurun ortasında
kaldırdığım ellere.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:56 PM

Gerekçe

Çünkü yaşamak eskimiş bir şarkıdır
Çatlamış dudaklarımızda.
Her şarkının bir sonu varsa eğer
Yaşamak en sabırlı intihar.

Çok sonraları öğrendik
Duvar kağıtlarının üzerinde akreplerin yürüyemediklerini.
Bu yüzden çağıldattık çığlıkları,
Şebboyları kanlarımızla sulamıştık çünkü.

İsmail Aksoy


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:43 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.