![]() |
Zaman mı geçti, yok ben mi esriktim,
Zakkuma bağlardım güneşi, Gecenin ağır ununu elerdim, Ay benîisrail zeytini. Anlıksal birliğin simgeleriydi Gülkurusu, altın ve tirse, Sirinksin yediveren sesi, Asalbent, buhur kokuları içinde. Ölmüşüm orda bir aralık, Unutuverdim konuştuğum dili, Ama ağacın kendisiydi, Kavramı değildi görünen artık. |
Martılar yuvarlandı yavru martılar
Doğru sezmiştim Kanatları kırıktı onların Kurban etmiştim Şimşek bakışlı yıllara Davullar tam tamları vururken Ebruli tebessümlü dudaklar Savaş şarkıları söylerken Yuvarlanıp gitti martılar Kanadı kırık yavru martılar Sonu gelmez okyanuslara Başka illerde yeşerirken bir bahar Ruhumun ateşe yandığı gündü Şeytanın gelin olduğu bir düğün dü. |
masmavi bir denizdi düşlediğim
uğruna ne hayaller beslediğim dalgalar içinde adam boyu mavisi keskin, mavisi koyu takalar yüzer denizin yüzünde martılar bir parça simit peşinde grostonluk gemilerden gelir sesler tayfalar yorgun tayfalar tıknefesler yosun tutmuş kayalıkların dibi yosun yeşili buğulu gözler gibi güneş eteklerini toplayıp giderken gitme kal diyor dalgalar, daha erken denizin mavisi bakıra döner aheste sular serinler, bir küçük kuş kafeste |
I. koşu
Kör bir ozan anlattı bunları, Atların da ruhu vardı Troya önünde, Ta Hades'ten duyulurdu kişnemeleri, Atsız bu bu kişneme ölüleri ürpertir, Köpeği deliye çevirirdi. Kimi de Troya önünde nal sesleri gezinirdi, Gömülmemiş bir atın erinçsiz ruhundan. O gün Akhalar başka biri için yarışsalardı İlk ödülü Akhileus götürürdü barakasına. Çünkü ölümsüz atları vardı, Onları Poseidon vermişti babası Peleus'a, Peleus da oğluna armağan etmişti. Şimdi atlar yas tutuyorlar P |
Turnam gider olsan bizim ellere
Vezir Ardahan'dan göçtü diyesin Karşı geldi Kızılbaşın Hanları Çıldır'da da döğüş oldu diyesin Al kana boyandı Çıldır dağları Gaziler diktiler... tuğları Gözü kanlı Diyarbekir beyleri Din yoluna şehit düştü diyesin Çamur dize çıktı kan ile yaştan Atlar dalmaz oldu serilen leşten Kaleler yığıldı kesilen baştan Ak gövdeler kana battı diyesin İki alay bir araya gelince Ara yere çarkacılar girince Beş bin beş yüz belli atlı ölünce Tokmak Han da ka |
Yürekler vardir ki Devran elinden,
Onlara gam sunuldugunda, Iri güller gibi kan aglayip Sessiz, dünyayi seyrederler... Yürekler vardir ki onlar, Kirginlik ve yalnizligi tadinca; Sokak gösterilerinde yakilan, Taşit lastikleri gibi, Alevli ve gösterişli yanarlar... Yürekler vardir, gam denizi derinlerinde Mürekkep baliklaridir ki, Onlara sitem eriştiginde, Deniz içine aglarlar... Laciverd ve dilsiz. |
Bir yas aniti olmadan yat
Ugultunun kol gezdigini, Duydugum ve bildigim tepede; Hâl nice? Güller de... Görünüyorlar mi zaman zaman? Mevsim hep kiş ve vakit gece Oldugu sürece... Uyu, kötü rüyalar yildirmasin seni, Bir yas aniti olmadan yat... Hüznün aniti ol sadece... Sen bir su damlasi gibi ari, Sen bir saç teli kadar ince. Bir yas aniti olmadan yat. |
Sen de bilirsin hüznün incelmişliğini,
Fırınında değil, mezecilerinde bulunur kalbimizin, Oysa keder, kara ekmek gibi zorunlu nerdeyse... Senin verdiğin hüzün kedere dönüşüyor gitgide. Sabah güneşi vuran doruklardan, Pembe rengi sildim şimdiki halde... Tipiyi çağırdım, göz gözü görmesin yine. Gözlerime ilgisizlik bulutları ardından, Kış güneşi gibi soluk, serin bak. Her zamanki bakışınla muhakkak, Özlem bulutu çözünür, taşkın olur. Sabah güneşi vuran doruklardan, Pembe rengi sildim |
Ben seni Ş sesinden tanırım ey Ayşe
Güleçkenar üçgen yaraçı Kirli mendil kalaysız bakraç Çeşmeden mi geliyon Anşa kız Seni seviyon Ben seni Ü sesinden tanırım ey Hülya Olmazkenar üçgen daraçı Gül kurutur defterinin arasında Penceresi içli leylak Baygın manolya Ben seni ey sesinden tanırım Leyla Morkenar üçen foraçı Dikişsiz ipek fitilli kadife Bacak bacaküstüne atarsın Bi da gelme dükkanıma Ben seni her yerden tanırım ey Meyrem Beleşkenar üçgen veraçı Alçakgönüllü basma da |
1800'ler ile 1930'lar arasında,
Bazı Anadolu ve Rumeli kentlerinde Yaşayan bu kavme dair Pek az belge var elimizde. Bildiğimiz: Kamış kalemlerini sevgiye batırıp, Mührelenmiş kâğıtlara içirdiler; Ney üflediler, tambur söylettiler, Birçoğu muhabbet mülkü sultanına esir idiler. Uysal ve sessiz yaşadılar, burası kesin, Her talepte ibrâzı mecbûri aylık seyahat varakalarını, Memur efendilere göstererek, Meselâ Pendike Samatyaya, Dağılırlardı akşamları. Frenklerden sevgi beklemeden, Sev |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:34 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.