![]() |
Aşklar Yalan Değil
İnan bana sevdiğim Bizim için sadece Tüm acılar ve mutluluklar Hangimizin daha az yanıyor canı Hangimiz silip atabiliyor Geçmişin içimize döküp geçtiği Cam kırıklarını İnan bana sevdiğim, Aşklar yalan değil Yalan olan biziz aslında... 2006 |
Aşktan Bahsetmeyen Bütün Şarkıları Azat Ettim...
Aşktan bahsetmeyen bütün şarkıları Azat ettim beynimden bu gece Çenemde kilitli kalmış bütün cümleleri Ki özgür olsalar da söylenmeyeceklerdi belki çoğu Sana Seninleyken Sensizlikten bahseden cümlelerimin Aşkı anlatmayan bütün şarkıları Azat ettim beynimden Hani o üç kuruşa meyhane köşelerinde okunan Hani o üçüncü kadehten sonra olma sahte kahramanların Alkol kokan ağızlarından geceye yayılan O ucuz şarkıları. Acıları alkolle evcilleştirmenin bir faydası yok Yahut bütün şarkıları silip atmanın beynimden Bu gece bir şiir yazsam yeter Sana Seninleyken Seni özlemeyi anlatan... |
Ayılana Dek
İçki masalarında yapılan Devrimler gibi yaşıyoruz artık Üzüm suyunun Alyuvarlarımızı örgütlediği akşamlarda “Kurtuluş yakın” yazmasa da Hiçbir şarabın etiketinde Kurtuluş yakın Hele bir gelsin şişenin dibi Çapraz tüfek kuşanıp Dağlara vuracağız kendimizi Seninle beraber Yasaklanmış şiirler yazacağız Karakolların duvarına Bir gece de olsa Kurtuluşu yaşayacağız seninle Ayılana dek! .. 15 Mayıs 2003 00:06 Melih Coşkun |
Aykırı Sözüm, Yasak Türküm
Beynimden taşacak sandığım hayallerim Kan kırmızı sesine boyandı Kül olup gidecek birazdan Hayallerimin masmavi ormanı Kirli aynalarda Aradım bulanık gözlerimi Utandım karanlığa bulaşan çıplaklığımdan Tüm kitaplardan çıkartılan Sakıncalı bir düşüncesin şimdi Hem sevip Hem terk etmek zorunda kaldığım kendi içimdeki sürgünsün Ne garip şey bilsen ******* boyunca düşünüp Düşüncemi alıp götürecek Bütün fırtınalardan uzak kalmak Ne garip şey Rüyalarıma girdiğin *******in sabahında Yalnızlığın burukluğunu duymadan uyanmak Sonra Bütün kavgalardan uzak kalıp Kendi kendimle savaşmak Uzak türküm Eksik kalan sözüm Kan kırmızı sesine boyansın kısılmış sesim Senin için ağlamayı özledim Dişlerimi ve yumruğumu sıkıp En namuslu kavganın koynuna sığınmayı özledim Aykırı sözüm Yasak türküm benim Bir cehennem arifesinde yalnızlığım Bu son gecem Diline dolanan ilk türkü gibi çağır beni... |
Aynadaki Yüzün
Aynadaki yüzün, Renksiz, Tepkisiz, Ne sevginin gülen yüzü Ne ölümsüz kavga, Aynadaki yüzünde Ne dostun sıcak yüzü Ne kalbi yerinden fırlatacak bir bakış Ağzından isyankar dizeler dökülürken Aynadaki yüzün Her zamankinken aydınlık ve cesur Sıcak bir ekmeği Çıkarsız bölüp verirken Kaldırımda sıtma tutmuşçasına titreyen çocuğun eline Görebildin mi hiç Nasıl güzelleştiğini gözlerinin Yıllar değil Azaltan aynadaki yüzünün aydınlığını Hepsi eksilmiş bir gülümseme Ve mutsuzsundur artık Umutsuzsundur Adım atmaktan korkarsın Bu yoldaki adımlarının yürüdükçe Daha da azalacağını düşünürsün Eski bir arkadaşı görmek derinden yaralar seni Geçmişin kanatır gününü Her eski dost yitirdiklerini hatırlatır Ve bütün aynalar düşmandır artık sana Bakamazsın korkarsın Öyle bir ülkede tüketmişsindir ki yıllarını Yıllar boyu bir yalana inanmak zorunda kalmışsındır Zorunda bırakılmışsındır Çünkü gerçek barındıramaz olmuştur gerçeği içinde Tanıyamaz olmuşsundur artık aynadaki yüzünü Siren sesleri altında korkak Ve umutsuz bir çocuk gibidir bakışların Aynalar göstermez yüreğindeki O en sert çelikleri bile eriten sıcaklığı O ateş içinde saklı kalır her zaman Ve sonunda anlarsın Tüm aynalar yalancıdır Gerçek olan sensindir sadece... 16 Şubat 2003 02: 03 Melih Coşkun |
Aynı Uçurumun Kıyısında İki Hayattık
Aynı uçurumun kıyısında iki hayattık Aramızda demirden perdeler İsimler koyuyorduk yaşanmamış günlerimize Aynı yerinden kırılan İki taze dal gibiydi kalbimiz Sesimiz gittikçe güzelleşen bir şarkı Belki sen de girmiştin bir çıkmaza Ömrünün en kırılgan çağında En güzel şiirlerini yazmıştın Kafanda yarattığın o güzelliğe Ve böyle bir anda vermiştin kararını Haydi gönlüm neyim kaldı Kaybedecek senden başka Ve böyle bir akşam Katıp kanının kızılını mürekkebine Yazdın hiç silinmeyecek destanlarını Aynı yerden alev alan İki kağıt parçasıydık Karalanmış iki defterdik Tozlu raflarında hayat denilen kütüphanenin Kalbimin yarısını aradım Sende atıyordu Ve sende kanıyordu hiç kapanmayan yaralarım Ben senden öğrenmiştim sevmeyi Seni hiç tanımadığım zamanlarda bile... |
Ayrılığın Ve Kavuşmanın Başkenti: Otogar
.......Ayrılığın ve kavuşmaların başkentidir otogarlar. Biten ve başlayan hasretlerin en gürültülü ve en suskun durağı. .......Birbirinden farklı binlerce insan vardır otogarlarda. Aslında hemen hemen birbirinin aynıdır sevinçleri ve hüzünleri bütün bu insanların. İşte bir kaç insan fotoğrafı, otogarın kederli *******inden birinde; .......Bir sonbahar akşamı Antalya otogarı .......Saat 22:.45 .......Derin bir uğultu geniş ve yüksek tavanlı bekleme salonunda, camın kenarında ağlamaklı bir kadının yüzünde ya gitmenin ya da geride kalacak olmanın hüznü. Hangisi daha zordur bilinmez ama kalanlarda sürgündürler en az gidenler kadar bazı yolculuklarda. .......Mavi gözlü küçük bir çocuk huysuzlanıyor durmadan, annesinin “bak seni burada bırakırım susmazsan eğer” diyerek korkutmalarına rağmen. .......Uzaktan bakıldığında kendi kendine konuşuyormuş gibi görünen adamın dudaklarından eski bir türkü yayılıyor geceye. .......-Kütahya’nın pınarları akışır. Yer yer sözlerini unutuyor olacak ki türkünün sadece melodisini mırıldanıyor ve insanlar yaklaştıkça yanına, utancından alçaltıyor çatlayan sesini. .......Ve şair üzerinde dişlerinin izi olan kalemiyle yazıyor buğulu gözlüklerinin ardından herkesin sadece bakmakla yetindiği o yerde bütün gördüklerini siyah kaplı defterine. .......Antalya otogarı saat 23:00 .......İşaret verildi ve aynı anda birbiriyle yarışırcasına fırladı otobüsler peronlarından. Dağılıyor yavaş yavaş geriye kalanlarda. .......Saat 23:10 .......Şimdi yalnızca şair kalmıştır geriye az önceki insan yığınından. Kendi bile bulamazken cevabını neden orada olduğunun, bekliyor bir sonraki veda saatini. Siliyor gözlüğünün kirlenen camını. Aklına bir düşünce takılıyor gitmek ve kalmak üzerine: (En büyük belası olmuştur zaten durduk yere aklına gelen bu düşünceleri.) .......-Hemen hemen her yerde bizi sınıflara ayırabilen hayat burada da bir şekilde ayırıyor bizleri gidenler ve kalanlar olarak. Ama tek farkla, çünkü hepimiz sürgünüz bu yolculukta. Zira görmektir şairin işi başkasının sadece baktığını. .......Yeni bir gün başlıyor işte ayrılığın ve kavuşmanın başkentinde. Ve şair ayrılığa dair bir şiir daha yazmanın mutluluğu ve yorgunluğuyla yavaş adımlarla evinin yolunu tutuyor... 2005 Melih Coşkun |
Babalar Hep Kendi Ardına Saklanır
Babalar hep kendi ardına saklanır Gizli gizli gözyaşı biriktirirler akşamlarında Herkesin uyuduğu vakitlerde Bilirim ki uzaklarda Yapayalnız bir çocuk düşer aklına Boşalan kadehlerde Geceye yakılan gizli bir ağıttır Saklı kalan gözyaşları. İsimsiz bir mezar taşıdır artık O hiç yaşanmayan Akşamları masa başlarında İlk aşk ki o hiç paylaşılamayan Ve bıyıkları yeni terleyen gençliğimizin İlk düşüncesidir anlatılamayan. Temizlemek için gündüzleri bile siyaha boyanmış dünyaları Hiçbir zaman göğsüne yaslanıp uyuyamamaktır Resimlerde kalmış bir babanın. Babalar hep kendi ardına saklanırlar Ve sadece çocukları bulur onları... Melih Coşkun |
Bahaneydi Bütün Sözler
Bahaneydi bütün sözler Kırılmalar bir bahar dalı gibi Öfkeler, sevinçler Tüm yaşananlar yalan O şiir zaten yazılacaktı Siz olmasanız da Sizden öncede yazılıyordu Ve yazılacak, Sizden sonrada... Kesişmiyordu aslında hiçbir yol Ay ışığı vurur muydu denize Balıklar azdırır mıydı yakamozları aysız *******de Yazılmayacak olsa öyküsü... Bütün o karşılaşmalar köşe başlarında Renksiz bir mürekkep olup çizilir Beyninin sayfalarına Ve bir dize yırtılır çıkar hücrelerinden izinsiz Bir şiir yazılmaya başlar kendiliğinden... Yazılacaktı zaten o şiirler Siz olsanız da Olmasanız da Yazılıyordu sizden öncede Ve yazılacak Sizden sonrada... 18 Mart 2003 19: 17 Melih Coşkun |
Bahar Bitmeden
Az yol var önümde Güneş kar topluyor masmavi ayazlarda Çocuklar şarkılar mırıldanıyor sokaklarda Az yol var önümde Az zaman Dik yamaçlardan şiirler yuvarlayacağım ayaklarınızın dibine Islak kaldırımlarda kurumuş bir çiçek düşecek önünüze Susacak yer, gök ve ıslak sokaklar Sıra bana gelecek Daha mevsim bahar Ve kararmadı henüz gökyüzü Her köşe başında ben bekleyeceğim Her mezarda bir çiçek Sevdalıya verilememiş her paketin üzerinde Benim adım yazacak Açılacak karlı dağ yolları Mektup ulaşacak sılaya Bahar bitmeden aydınlığa çıkacak yollar Güneş eksilmedikçe tepemizde Çiçeğini dökmemiş son dalda bekleyeceğim seni... Melih Coşkun |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:50 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.