![]() |
Annem Gibi Kokar Gurbet
bakma sana geldiğime derdimin dermanı sende değildir doktor yarama ancak anam olur merhem sen bu derin yarayı kapatamazsın doktor ah doktror şimdi yanıyorum ana ana diye o zamanlar kıymetini bilmedim bilmemki ne diye artık ağlıyorum anasız gurbette geze geze bakma sana geldiğime derdimin dermanı sende değildir doktor ah doktor bazen koşup gitmek gelir içimden ankaraya kimi zaman mutluluk kimi zaman yorgunluk kokan kızılay caddelerine cebeci sokaklarına ve öpmek isterim ellerinden sarılırım boynuna artık anlıyorumki o gerçek bir ana ah ne gelirki şimdi elden ağlamaktan başka bakma sana geldiğime derdimin dermanı sende değildir doktor ah doktor buraların havası gözlerim gibi hep nemli tutmuyor yalnız *******de hiçbir el annemin eli gibi vermiyor telaşını öğrenci yurduna gitmek allahım ne güzel kargaşaydı o mahalledeki evdeki şimdi geçer o güzel günler gözlerimden bir film şeridi misali bakma sana geldiğime derdimin dermanı sende değildir doktor ah doktor şimdi annemden uzakta zonguldakta güya okuyorum karaelmasta barınıyorum barınmayada ama inan hep ağlıyorum duvarları hasret kokan üç ranzalı öğrenci yurdunda ve hiçbir güzelin gözü bakmıyor annemin şefkatli gözlerinin tadında bakma sana geldiğime derdimin dermanı sende değildir doktor ah doktor doktor! seninde vaktini aldım boşa günler geçiyor sılayı düşünmekle sonra dönüşüyor çil çil yaşa belki bir daha görüşemeyiz sen çok yaşa geri çevirmedin dinledin beni sağolasın doktor hoşçakal doktor hoşçakal doktor Fatih Çınar |
Aralık Gecesi Bir Köprü Altı
ev diyorum abi abi ev diyorum iki harf tek kelime içine neler sığar bir düşünsene mesela bir soba olur üzerinde kestane kızarmış ekmek kokar yanında bir tas sıcak çorba ev diyorum abi yerlerde halı olur koltuk kanepe sonra televizyon elinde bir bardak çay karşısına kurulursun sonra gel kayfim gel... abi ev diyorum iki harf tek hece içinde binbir sevinç binbir kahkaha binbir neşe ev diyorum abi içinde anne olur sana yün kazak ören dizlerinde uyursun tüm dertlerini unutursun sonra birde baba vardır içinde çalışıp ekmek parası kazanan alnının teriyle çocuklarına helal ekmek yediren bir baba seni alır maça götürür ödevlerine yardım eder onun varlığıyla biter aklındaki endişeler ev diyorum abi abi ev diyorum ne olur beni anlasana iki harf tek kelime gözlerinde canlandırsana bir erkek kardeş vardır içinde bilye oynarsınız gah kavga eder gah barışırsınız ama onunla bütün bir ömrün gel-gitlerini paylaşırsınız sonra babaanne dede cabası bayram sabahları ellerini öpersin hem harçlık alırsın hem gider onların bütün tasası ev diyorum abi abi ev diyorum bir düşünsene sadece iki harf tek kelime tek hece gerçi haklısın abi biliyorum bizim hayatımızda silme tek hece silme acı üzülme be abi boşver üzülme... Fatih Çınar |
Arayış
seni aramak ömür boyunca yalnız seni ıslak kaldırımlarda ağaç gölgelerinde sonra parklarda ve dostların yüzlerinde hep seni aramak belki sen bu şehirde değilsin artık ne çıkar kime ne seni arıyorum ya belki rastlarım ansızın gözlerine belkide çok yakındır evlerimiz her sabah beni görüyorsun belki kim bilir sonra akşamların kızıl karanlığında beni bekliyorsun bir telaş mavi gözlerinde belki bir başkasını düşünüyorsun bir başka yürek atıyor yüreğinde olacak iş değil ya çıldırıyorum bu ihtimallerde biliyorum lanet olsun biliyorum hiç gel demiyeceksin bana aramak neredeyse ben hep orada niçin yaratılmışki bu ayaklar sakın sakın birden karşıma çıkma kaç durma saklan seni aramak istiyor bu bakışlar git durma buralarda durma git uzak şehirlerde kahpe gölgelerde sahtekar gözlerde hüküm sür bakarsın oralarada gelirim yine saklan yine kaç ben yorulmam yılmam beklerim deniz gözlerinle açıl denizlere limanların en büyüğü senin olsun gemilerin en güzeli senin yüreğinin sustuğu yerde demirlemelisin ben küçük bir taka senin peşinde ararım yine seni fırtınalı denizlerde ne bir gün ne bir ay ne bir yıl bir ömür aramalı insan ne aradığını bilerek dolu dolu yürümeli kaldırımlardan hırçın rüzgarlarda alçalıp yükselmeli sivri taşlara çarpıp kimi zaman kan akmalı ayklarından kimi zaman kavrularak geçmeli çölleri kimi zaman soğuktan buz tutmalı elleri ararken böyle umarsız ağlamaklı kimi zaman bu arayış nafile değil bir gün bulacağım elbet seni kaybettiğim bu ülkede saçlarını trabzondan gözlerini antalyadan dudaklarını amasyadan getirip bir bir yapıştıracağım yüreğimde yinede bir yanın eksik kalacak kalmalı yeniden yollara düşmeli ayaklarım gözlerim aramalı nihayetinde seni tastamam görmeliyim ve o an seni seyrederek ölmeliyim... Fatih Çınar |
Arka Sokaklar
bu arka sokakların hikayesi'dir biraz delikanlı biraz korkak biraz küfürlü ve biraz nemli'dir kan kokar ve sevda ve ter ve barut ve bazen peynir ekmek şarap kokar ve ağustos sıcağında iliklerinizi dondurur zemheride delicesine yakar, yakar, yakar arka sokaklar arka sokaklar Fatih Çınar |
Aşk Davası
bir dava uğruna zindanlara düşüyorum bir aşk için demir parmaklıklara çelik kapılara kalın zincirlere ve çirkin gardiyanlara rağmen seni seviyorum her voltada anbean büyüyor sevdam anlamıyorsun yahut anlatamıyorum Fatih Çınar |
Aşk Mektubu Değil
merhaba aşktan anlamayan sevgili hatırlıyormusun geçen yaz görmüştüm seni ilk kez sen mağazada tezgahtar bense haylaz bir öğrenci bir tezgahtarla bir öğrencinin aşkı aslında sadece bir öğrencinin ölümüne sevdası ben hep sevdim hep sevdim fakat sen nefret ettin sevgimden senin işten çıkmanı beklerdim köşe başında ah diliolsada konuşsa o taşlar sensizliğin nağmelerinde dilimdeki şarkılar hep bugün söyliyeceğim derdim seni sevdiğimi hep bugün hep bugünler yarınlara kaldı sen bazen dilimde güz gülleri bazen batsın bu dünya bazende aşkın kanunu olurdun yazardım seni bazen güzel kağıtlara bazen yırtık bir gazete parçasına işte böyle geçerdi günler *******i hep seni düşünür sana küser sabahlarıysa yine aklıma gelirdin barışırdım ah sevildiğini bilmeyen sevgili arkadaşlarıma anlatırdım seni ve seni nasıl sevdiğimi nasıl sevdiğimi söyliyemediğimi onlarda bana nasihat verir ve git konuş derlerdi son pişmanlık trenleri gardan kalkmadan tabi yine yarınlara kalan geç kalmışlığın korkusu benliğimi sarsa bile konuşamazdım seninle önümden öyle geçip giderdin bazen tebessüm ederdin sanki geçtiğin yollarda yüreğimi ayaklarınla ezerdin ve ben yine elimde sigara serseri sokaklarda geceyi beklerdim sensizliğin *******inde bir karanlığı süpüren çöpçüler bir hayata küsmüş keşler ve boynu bükük bir ben ah gözleri yalan sevgili en sonunda tüm utancın yükünü sırtıma alıp yanağımdaki kızarıklığı saklayıp sana seni çok sevdiğimi söyledim söyledim amma nafile çünkü sen aldırmadın o sözlerin sanki cam kırığı oldu yüreğimi kanattın ve aşka yalan dedin sen aşkı kirlettin sende inanma yalan dedin dedin ya olsun ben seni o kara günden sonrada sevdim ve taş kalbine inat hep seveceğim yemin ederim ah aşka inanmayan sevgili sen belki bu mektubu umarsızca okuyacaksın ben senin bunu okurken parmağınla yanağına dokunduğunu gözlerini hafifçe kıstığını saçlarını kulağının arkasına topladığını ve alaycı kahkahalar attığını görmiyeceğim sen benim bunu yazarken elimin uzanamadığı yerlere kelimelerle sokulmaya çalışmanın kırılgan harflerden kurulmuş görünmez bir köprüden sana doğru yürürken düşmekten öylesine korkmanın ismi bile olmayan bir çok duyguya isimler bulmaya uğraşmanın beni nasıl yaralayıp nasıl yorduğunu bilmeyeceksin çünkü sen aşka kin güdenlerdensin ben ileride bana anlaşılmaz görünecek olsalarda şu anda bana kendime saplamak için elimde tuttuğum solgun bir bıçak gibi sade ve içmeye hazırlandığım zehirli su gibi berrak gözüken duygularımın keskin ve yakıcı tadını onları üstünü örten sözcüklerin altından çıkarıp çıkarmamakta duyduğum karasızlığı sana hiç anlatamayacağım ah sevgiye yalan diyen sevgili sana nasıl yalvardığımı hiç işitmeyeceksin sıradan bir merhaba sözcüğünü saklayacak o gözlerimdeki yalvarışı görmeyeceksin ama bütün bunlar bu sahte kibirin bu alaycı gülüşün bu sıradan bir merhabayı anlamayan taş görünüşün içimdeki seli dindirmeyecek bütün bunlara hiç aldırmadan bana sarılmanı beni sevmeni bekleyeceğim ah sevgili! o kadar sadeki duygularım kırılgan bir köprüden sana doğru yürüyorum sana ulaşamazsam sesim ve kelimelerim değmezse sana ve sevmezsen beni inanmazsan sevdama işte ozaman sensiz ve sonsuz bir boşluğa düşeceğim ve işte ozaman senin aşka inandığını ve sevdayı anladığını görmeden öleceğim... Fatih Çınar |
Avare Yalnızlığım
sigaramda duman duman bitirdim seni derken içime çekmişim seni bilmeden meğer yürüdüğüm yollarda unuttum seni derken o yollardan geri dönmüşüm meğer seni unutmanın yollarını bulamadım ne yaptıysam içimden atamadım kurşunla doldurdum çekmecedeki silahı resmindeydi ellerim tetiğe basamadım unutmadım seni unutamadım başımda yine avare yalnızlığım gözyaşımda damla damla kuruttum seni derken kalbime akıtmışım seni bilmeden meğer dinlediğim şarkılarda unuttum seni derken o şarkılar seni çalıyormuş meğer 'resmine öylece durup ne kadar uzun uzun baktıysam omuzlarım tutulmuş başlamış sabah ezanını okumaya hoca ve şu an parmaklarım daktiloya uzanmakta sana dair sensizliğe dair birşeyler karalamak için penceremde yağmur penceremde rüzgar ve kapatmak için yanına vardığımda ıssız sessiz bir küçük kasaba yıldızı olmayan bu küçük otelin camında bilmiyorum hangi vilayete bağlı ve neresinde haritanın seni yüreğimden atabilmek için öyle gezdimki ülkeyi öylesine dolandım ve şimdi servetimden arta kalan ceplerimde bir avuç demir para ve sermaye yalnızlığım ve sayfalarca şiir seni unutmak için yazarken bilmeden mürekkepleri kalbime damlattığım bilmeden kalemleri yüreğime sapladığım' MÜZİK: FATİH ÇINAR Fatih Çınar |
Ayasofyanın Sessizliğinde
bu garip sessizlik yakışmıyor hiç sana küsme kutsal ayasofya fatihin torununa ne oldu şimdi beş vakit okunan ezana seni böyle susturan zihniyet batsın hediyesin bize fatih sultandan müjdelendin halka resurullahtan kardeşinde inliyor yahudinin zulmundan seni böyle susturan zihniyet batsın dikilirken minareler kesildi bir çok kurban şimdi namerdin elinde inliyorsun yalnızlıktan dayan ayasofyam az biraz daha dayan seni böyle susturan zihniyet batsın müze yaptılar birçok namert basıyor bağrına ayasofyam hasret secdeye varan başlara zamanında hizmet etti büyük padişahlara seni böyle susturan zihniyet batsın parelendi gönlüm yanıyor içim suçluysam eğer kesilsin bu dilim sözü geçmiyor merdin dediği oluyor ***in seni böyle susturan zihniyet batsın sanki bizans uşağı avrupa yalakası türk'e kolay yine ayasofyalar alması bizden kork ermeninin karakıllı papazı seni böyle susturan zihniyet batsın Fatih Çınar |
Aynalar Yolumu Kesti
siyahlar benden uçup gitti saçlarım kar beyaz oldu kırılırdı aynalar güzelliğimden şimdi yüzüm sararıp soldu hüzzamlar bana kaldı yalnızlık bana kaldı iyi günümde çalan kapılar şimdi yüzüme kapandı şimdi çıkamam yollara aynalar zindan şimdi bakamam aynalara aynada vicdan beni beklemeyin o bir hevesti gelemem aynalar yolmu kesti aynalar bakmayın yüzüme dik dik işte yakalandık kelepçelendik çıktınız umulmaz anda karşıma başımın tokmağı indi başıma suratımda her suç bir ayrı imza benmişim kendime en büyük ceza şiir: necip fazıl kısakürek söz.müzik: fatih çınar Fatih Çınar |
Aynalarda Batan Güneş
kalmadı artık o eski serüvenler heyecanlar nerde ah o eski sevgili dost günler artık yüzümüze düşman görünür aynalar birer birer siliniyor beynimizde dünler ormanlar yeşil denizler maviydi eskiden şimdi renk körüyüz görünür herşey siyah ah dönebilsek yaren maziye yeniden yada son çare yağlı bir urgan yada silah saçlarımız şimdi dağlar kadar karlı yüzümüzde çizgiler ellerimiz titrek başımızda takke belimiz kuşaklı sigarayı yalnız koyduk alkolüde terkederek eskiden her güzelin ardından koşardık şimdi mahkum olmuşuz bir çift tekerleğe uzun uzun caddelere yağmurlarla yağardık bugün selimiz tutulmuş büyük ulu bendlerle ozamanlar hepimiz filinta gibi delikanlıydık şimdiyse başımız ürün vermez bir tarla hepimiz *******le birlikte karardık yanımızda vefalı bastonlu bir yarla dünlerde çıplak ayak tırmanırdık dağlara bir zamanlar yiğittik tutardık dostla güreş şimdi ibret tablosuyuz bugünki evlatlara bizleride kahreden aynalarda batan güneş Fatih Çınar |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:59 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.